Şimdi Ara

Beğendiğiniz Şiirler.. (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
103
Cevap
4
Favori
9.695
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ama Ekmek Satılmadı Eskisinden Ucuza


    Geçti içimizden biri koca denizi

    Gide gide buldu bir yeni kara.

    Bir sürü insan koştu ardından,

    Orda büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla

    Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…



    Bir makine icat etti içimizden biri,

    Buhar çevirdi tekerleği onunla

    Fabrikalar türedi ardından bir sürü

    Başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya

    Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…

    Düşündü taşındı içimizden bir çoğu

    Güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın.

    Bir sürü insan kafa yordu

    İnsan yüreği, evrenin yasaları üstüne

    Havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan.

    Bulundular önemli keşiflerde

    Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza…



    Tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk

    Yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice

    Sürünür yerlerde sizin gibi biri,siz yukarılarda uçtukça

    Kalmamış hiçbir yanı insana benzer

    Peki insan insana yardımcı değil mi

    Ne gezer!


    Bertolt BRECHT



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Thoughtless -- 28 Haziran 2010; 21:52:17 >




  • Mavi gözlü dev,minnacik kadin ve hanimelleri


    O mavi gözlü bir devdi,
    Minnacık bir kadın sevdi,
    Kadının hayali minnacık bir evdi,
    Bahçesinde ebruliii
    Hanımeli
    Açan bir ev,

    Bir dev gibi seviyordu dev,
    Ve elleri öyle büyük işler için
    Hazırlanmıştı ki devin,
    Yapamazdı yapısını,
    Çalamazdı kapısını
    Bahçesinde ebruliiii
    Hanımeli
    Açan evin.

    O mavi gözlü bir devdi.
    Minnacık bir kadın sevdi.
    Mini minnacıktı kadın.
    Rahata acıktı kadın
    Yoruldu devin büyük yolunda.
    Ve elveda ! deyip mavi gözlü deve,
    Girdi zengin bir cücenin kolunda
    Bahçesinde ebruliiii
    Hanımeli
    Açan eve.

    Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
    Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
    Bahçesinde ebruliiiii
    Hanımeli
    Açan ev..


    Nazım Hikmet Ran



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Thoughtless -- 28 Haziran 2010; 22:00:53 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bjkliali

    Arkadaşlar mutlaka herkesin beğendiği bir şiir vardır..
    Okuyunca kendini bi değişik hissettiği.
    Herkes kendi sevdiği şiiri burada paylaşırsa diğer arkadaşlarda yararlanır..
    Mesela ben merak ediyorum.Bilmediğim güzel şiirleri..

    Ben bi kaç tane yazayım..Bilinen şiirler gerçi:

    Sisler Bulvarı-Atillla İlhan
    Ben sana mecburum-Atilla İlhan
    Sessiz Gemi-Yahya Kemal Beyatlı
    Kaldırımlar-Necip Fazıl Kısakürek
    Yaşamaya Dair-Nazım Hikmet
    Üçüncü Şahsın Şiiri-Atilla İlhan
    İstanbul-Cahit Külebi
    Bağlanmayacaksın-Can Yücel


    aklımdaki şiirler geçidi...
  • Orhan veli kanık'ın tüm şiirleri. Özellikle hangisi derseniz çukura düşüp öldükten sonra çıkan şiiri yanılmıyorsam 12 dizelik bir şiirdi ve her birinde sevgililerinden bahsediyor son satırı mükemml :)
  • DAR DÜNYA

    Yüreğim gövdeme sığmıyor
    Gövdem odama
    Odam evime sığmıyor
    Evim dünyaya
    Dünyam evrene sığmıyor
    Patlayacağım

    Acımın acısından susmuşum
    Ki suskunluğum göklere sığmıyor
    Böyle bir acıyı kimlere nasıl anlatacağım
    Gönül dar geliyor sevgime
    Kafam beynime
    Ah şakaklarım
    Çatlayacağım
    Anladım artık anladım
    Kimselere anlatamayacağım

    Aziz Nesin
  • Biz başka severdik, o sebepten başka sevemedik o yüzden hep puslu kaldı bakışlarımız ve sakız fallarından ötesiydi aşka umudumuz mürekkebi akmıştı tüm şiirlerimizin... öyle kolay değildi, yâre yazıp yollamak sigaranın son çöpüyle birlikte ıslak şiirler yaktık çoğu vakit tütün kokusuna sindi efkarımız duvarlarımızın rutubetine karıştı gözyaşımız.

    Öyle ulu orta değildi sevdalarımız sevdiğimizin adına helal gelmesin diye adının bile anca baş harfini yazabildik şiir defterimizde, adımızın yanına en yakın dostlarla bile konuşurken bahsetmedik ondan, hürmet ettiler anladıkları kadar bildiler sevdamızı.

    önce uzaktan baktık hayli zaman sonra dostların verdiği gazla ve de yaşımızın verdiği delilikle sevda türküleri eşliğinde bir kaç mısra bir şey karaladık utana sıkıla altına iliştirdik yaşamaya yüreğimizin yetip de söylemeye cesaretimizin yetmediği o iki kelimeyi ''Seni seviyorum '' ve mahallenin en iyi sır tutan çocuğuna bir çikolata, bir gazoz parası...

    Gel dediğimizde, istediğimiz yere gelecek değil gel dediğinde, ölüme gideceğimiz yari sevdik mahallesinden geçerken kaldıramadık kafamızı gören yanlış anlar da adına laf gelir diye günlerce geçmediğimiz oldu sokağından her gece düşümüzden geçen sevgilinin bir kaç mektup belki bir iki mısra şiir gözlerinin renginden bahsettiğimiz en fazla ellerini tutabilmeyi hayal ettiğimiz öylesine masum, öylesine temiz...

    Kavuştuğumuzda kadrini kıymetini bildik önce yâr diye sonra çocuklarımıza ana diye sevdik kavuşamamak oldu çoğu vakit kaderimiz.

    Yârimi ellere gelin etmişlerde doldu gizlice gözlerimiz arada bir sigaramızın dumanına değdi saçları,yandık gözlerimize,gece mührü gözlerinin gölgesi düştü bazen bir yerlerde adı geçince, gözümüze aşk kaçtı içimizde bir yer sızladı inceden,sustuk.

    Kaybetmişliğe sitem ettiğimiz oldu bazen gözümüzde kaldı muradımız, yâr en çok düşlediğimiz haliyle, ellere giderken daha bir acıdı canımız, babalardan dinlerken duvarlarda yumruklarımızın izi kaldı avuçlarımızda okşanmamış saçlarımız ama kendimizeydi ahımız ya da eyvahımız yine de o mutlu olsun istedik hep en kızdığımızda bile dilden gönle inmedi bedduamız sevdamız kadar büyük yandı oysa canımız.

    Biz başka severdik o sebepten BAŞKA sevemedik..




  • alper'den 700 lira borç aldım bugün
    israil devleti gömülsün diye karanlıklara!
    çünkü eğer borcu varsa bir mazlumun
    başka bir mazluma
    bir mazluma
    mazlum...
    sevgilim
    tam buraya uygun bir ayet bulamıyorum.
    oysa ne çok ayet vardı 90'larda...
    baktığımız her yerde ayrı bir allah
    gördüğümüz her peygamber yeni bir mağara.
    insan olmak bizatihi sansasyoneldir.
    diline döktüğüm dilleri hatırlasana...

    alper bana 700 lira borç verdi bugün
    israil kaç mermi yapabilir bu parayla?
    tarık ali'nin muhammed ikbal için söyledikleri doğru mu?
    frengiden öldü diyor lahor pavyonlarında.
    işte 90'larda böyle şeyler düşündük biz sevgilim
    düşündük şiir yazınca temizlenir ülkemiz.
    şimdi ikbal cennette, tarık ali ingiliz
    merminin de biliyorsun, bini bir para
    ve diyelim ki humeyni'yi de seviyorum jack daniel'ı da
    diyelim ki ev kirasından muaftır bütün şehir
    diyelim ki zalimler de centilmen olabilirler...
    bana duyduğun sevgiyi azımsasana!
    lira bana alper borç bugün verdi 700.
    hemen iki paket malbora, biraz mızrak, biraz kuz.
    bilhassa ecnebi reyonundan seçtim bunları sevgilim
    fosforun pişirdiği çocuklarda bulunsun tuzumuz.
    ah evet biliyorum demode lakırdılar bunlar
    demode irrasyonalizm, antikapitalizm demode.
    dünya kocaman bir köy, en iyi sigara malbora
    araplar arkadan vururlar, meşru bir ülke israil.
    eğer bir gemi dolusu hayvan
    haksız yere böğürüyorsa
    ölen her zaman suçludur ne yapabilir ki katil?
    biliyorsun zalimin dediği olur ortadoğu'da
    dur küfretme. zalimler de allah'a dahil!

    söylemiş miydim alper'in bana borç verdiğini?
    mızrak aldım, çok arabesk, fazla anakronik.
    kuz desen; alnım açık, dolaşmam kuytularda.
    belki de lirayı kapar kapmaz 700
    yüzümü dönmeliydim olduğu gibi batıya.
    bir bakmışım karşıdan tarık ali geliyor
    hey bayım; şu var ya; şu koca london bridge...
    90'larda espriler hep böyleydi sevgilim
    çok açık göstermeci, nobran, edepsiz ve kitsch!
    90'larda zalimler biraz racon bilirdi.
    karıları çocukları köpekleri olurdu.
    yalnız kalan bir zalim allah'ı düşünürdü
    dur gevşeme. zulüm, allah'tan hariç!
    ah o gemide ben de olsaydım eğer
    mızrağı sallardım aştot'a kadar
    belki gider çirkin bir faşiste değer
    belki de bir masumun tam kafasına.
    ama savaş böyleymiş bazen siviller
    ölebilirlermiş devlet uğruna.
    90'lar bitti artık onlar var ve hey
    siz devlete inanan bütün reziller
    cehennemde karşıma çıktığınızda
    öyle bir yumruk patlatacağım ki tam burnunuza
    hayatınız gazze şeridi gibi geçerken gözünüzden
    anlayacaksınız allah ne demek
    ahlak ne demek
    ve rüya...
    bu sözlerimi cennet ehline aynen ilet sevgilim:
    devletin bekasının da allah belasını versin
    malboranın da!






    ''ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum
    evet demelisin bu arzuma
    ayakkabıların yeni ve güzel olmayabilir sorun değil takma kafana
    pahalı da olmasın şu babetler var ya onlardan bile olsa razıyım
    misafir olursun karanlık akşamlarıma
    arkadaş olursun delik deşik yalnızlığıma
    kimbilir belki de yama
    olur musun?
    olursun olursun istersen dünyam olursun
    o güzel ellerinle yemekler yaparsın
    yok, vazgeçtim otur sen yorulma
    patates kızartırım sana yanında da salata
    duyuyor musun kokusunu
    beni hiç anlamadın kuzum
    patatesin değil mutluluğun
    gülme şiir değil bu
    olsa olsa en fazla şiyirdir
    ne diyordum?
    ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum
    desinler ki misafiri var bu adamın
    desinler ki aylardır aynı ayakkabı
    belli ki bu misafir kalıcı
    kahkahaların boş duvarlarda yankılanmalı
    bırak açık kalsın pencere gizlim saklım yok benim
    sokağımızdan geçen herkes duymalı
    mutluluk güzel şey paylaşılmalı
    ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum
    bıktım artık kapıyı anahtarla açmaktan
    bir çift ayakkabı yalnızlığından
    zile basmak istiyorum
    kim o? diye sorunca sen
    hayatın demek istiyorum
    kabul et artık çok şey istemiyorum.''




  • Bingöl Çobanları

    Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.
    Bu dağların en eski âşinasıdır soyum,
    Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.
    Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
    Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
    Her gün aynı pınardan doldurur destimizi
    Kırlara açılırız çıngıraklarımızla...

    Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni;
    Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.
    Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
    Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
    Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı;
    Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:

    Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
    Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
    Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
    'Suna'mın başka köye gelin gittiği akşam.

    Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,
    Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
    -Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
    Diye hıçkırır kaval:
    Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,
    Daima eğeceksin, başkalarına boyun;
    Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı,
    Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
    Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an!
    Mademki kara bahtın adını koydu: Çoban!

    Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
    Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
    Anlattı uzun uzun.
    Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
    Nadir duyabildiği taze bir heyecanla...
    Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
    Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,
    Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!

    Kemalettin Kamu




  • Özgürlük Yok

    Özgürlük bir özlemdir
    Bir isyandır yüreklerde
    Özgürlük yok
    Bir atın üstünde uçmaktır
    İnildiğinde yok olur
    Yok özgürlük
    Bir kavgadır özgürlük
    Barışı olmaz
    Değilsiniz özgür
    Bir özlemdir isyandır
    Bir sorudur özgürlük
    Şıkları çok
    Ortak cevabı yok
    Özgürlük yok
    İsyan var özlem var
    Özgürlük kuş gibi uçmaktır
    Dağların tepesini aşmaktır
    Gökyüzüne ulaşmaktır
    Özgürlük yok
    Özlem var
    Özgürlük şiirdir
    Dizilir mısralara duygular
    Belli belirsiz
    Özgürlük yok
    Özlem var
    İsyan var


    Ümit Fatma Uçar
  • ben genelde şiirleri pek sevmem ama bu şiirden etkilendim diyebilirim

    DAVET ...

    "şunları bir araya toplayayım.
    Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.

    Mutfak işinden de anlarım.
    Donattım sofrayı.
    Bayağı uğraştım.
    Hepsinin, ayrı ayrı ne
    yemekten, ne içmekten
    hoşlandığını iyi bilirim.
    Bayağı da para gitti.

    Birinin yediğini öbürü yemez.
    Ötekinin içtiğini beriki içmez.
    Dört kişilik sofra kurdum.

    Mumları da yaktım.
    Bak hepsi, Erick Satie severdi.
    Hatırladım.
    Müziği de ayarladım.

    Geldiler.

    20 yaşında ben,
    35 yaşımda ben,
    40 yaşımda ben ve
    bugünkü ben dördümüz.

    Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
    Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
    Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
    Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.

    Yatıştırayım dedim.
    "Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
    Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
    Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.

    Evin de içine ettiler.

    Bende kabahat.
    Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...

    CAN YÜCEL




  • BENİ UNUTMA


    Bir gün gelir de unuturmuş insan
    En sevdiği hatıraları bile
    Bari sen her gece yorgun sesiyle
    Saat on ikiyi vurduğu zaman
    Beni unutma
    Çünkü ben her gece o saatlerde
    Seni yaşar ve seni düşünürüm
    Hayal içinde perişan yürürüm
    Sen de karanlığın sustuğu yerde
    Beni unutma
    O saatlerde serpilir gülüşün
    Bir avuç su gibi içime, ey yar
    Senin de başında o çılgın rüzgar
    Deli deli esiverirse bir gün
    Beni unutma
    Ben ayağımda çarık, elimde asa
    Senin için şu yollara düşmüşüm
    Senelerce sonra sana dönüşüm
    Bir mahşer gününe de rastlasa
    Beni unutma
    Hala duruyorsa yeşil elbisen
    Onu bir gün benim için giy
    Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
    Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
    Beni unutma
    Büyük acılara tutuştuğum gün
    Çok uzaklarda da olsan yine gel
    Bu ölürcesine sevdiğine gel
    Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
    Beni unutma..

    ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN




  • quote:

    Orijinalden alıntı: the right hand of evil

    BENİ UNUTMA


    Bir gün gelir de unuturmuş insan
    En sevdiği hatıraları bile
    Bari sen her gece yorgun sesiyle
    Saat on ikiyi vurduğu zaman
    Beni unutma
    Çünkü ben her gece o saatlerde
    Seni yaşar ve seni düşünürüm
    Hayal içinde perişan yürürüm
    Sen de karanlığın sustuğu yerde
    Beni unutma
    O saatlerde serpilir gülüşün
    Bir avuç su gibi içime, ey yar
    Senin de başında o çılgın rüzgar
    Deli deli esiverirse bir gün
    Beni unutma
    Ben ayağımda çarık, elimde asa
    Senin için şu yollara düşmüşüm
    Senelerce sonra sana dönüşüm
    Bir mahşer gününe de rastlasa
    Beni unutma
    Hala duruyorsa yeşil elbisen
    Onu bir gün benim için giy
    Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
    Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
    Beni unutma
    Büyük acılara tutuştuğum gün
    Çok uzaklarda da olsan yine gel
    Bu ölürcesine sevdiğine gel
    Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
    Beni unutma..

    ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

    unutmuştum.. Bunu Zara söylemişti. sayende tekrar hatırladım. Teşekkürler..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Soul Master

    quote:

    Orijinalden alıntı: the right hand of evil

    BENİ UNUTMA


    Bir gün gelir de unuturmuş insan
    En sevdiği hatıraları bile
    Bari sen her gece yorgun sesiyle
    Saat on ikiyi vurduğu zaman
    Beni unutma
    Çünkü ben her gece o saatlerde
    Seni yaşar ve seni düşünürüm
    Hayal içinde perişan yürürüm
    Sen de karanlığın sustuğu yerde
    Beni unutma
    O saatlerde serpilir gülüşün
    Bir avuç su gibi içime, ey yar
    Senin de başında o çılgın rüzgar
    Deli deli esiverirse bir gün
    Beni unutma
    Ben ayağımda çarık, elimde asa
    Senin için şu yollara düşmüşüm
    Senelerce sonra sana dönüşüm
    Bir mahşer gününe de rastlasa
    Beni unutma
    Hala duruyorsa yeşil elbisen
    Onu bir gün benim için giy
    Saksıdaki pembe karanfilde çiğ
    Ve bahçende yorgun bir kuş görürsen
    Beni unutma
    Büyük acılara tutuştuğum gün
    Çok uzaklarda da olsan yine gel
    Bu ölürcesine sevdiğine gel
    Ne olur Tanrıya kavuştuğum gün
    Beni unutma..

    ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

    unutmuştum.. Bunu Zara söylemişti. sayende tekrar hatırladım. Teşekkürler..

    rica ederim dostum




  • Bunca zamAn bana anlatmaya çalıştığını,kendimi
    bulduğumda anladım.
    Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
    Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
    Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
    Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
    Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
    Aşk peşinden Neden yalınayak
    koştuğunu anladım..
    Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gElmezmiş gözlerden,
    Neden hiç ağlamadığını anladım..
    Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
    Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
    Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
    Çok acıttığında anladım..
    Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
    Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
    Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
    Yüreğini elime koyduğunda anladım..
    ''Sana ihtiyacım var, gel!'' diyebilmekmiş güçlü olmak,
    Sana ''git'' dediğimde anladım..
    Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
    Git dediklerinde gittiğimde anladım..
    Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl
    zırıl ağlayan,
    Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
    Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
    Gerçekten pişman olduğumda anladım..
    Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
    Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
    Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
    Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
    Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
    Sevgi emekmiş,
    Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak
    kadar sevmekmiş..,

    Can YÜCEL

    @yacopo adlı arkadaşın mesajından alıntıdır..




  • Seninle Olmanın En Güzel Yanı

    “Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?
    Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.
    Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?
    ”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.
    Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?
    Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek…
    Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?
    Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.
    Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?
    Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.
    Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?
    Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.
    Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?
    Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.
    Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?
    Nereden bileceksin?
    Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken. Kıskanmazdım.
    Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.
    Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni..
    Ama sen hiç benimle olmadın ki…
    YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN…”

    Can yücel




  • Atilla İlhan



    SİSLER BULVARI

    elinin arkasında güneş duruyordu

    aylardan kasımdı üşüyorduk

    ağacın biri bulvarda ölüyordu

    şehrin camları kaygısız gülüyordu

    her köşe başında öpüşüyorduk

    **********************

    sisler bulvarı'na akşam çökmüştü

    omuzlarımıza çoktan çökmüştü

    kesik birer kol gibi yalnızdık

    dağlarda ateşler yanmıyordu

    deniz fenerleri sönmüştü

    birbirimizin gözlerini arıyorduk

    *************************

    sisler bulvarı'nda seni kaybettim

    sokak lambaları öksürüyordu

    yukarıda bulutlar yürüyordu

    terkedilmiş bir çocuk gibiydim

    dokunsanız ağlayacaktım

    yenikapı'da bir tren vardı

    **********************

    sisler bulvarı'nda öleceğim

    sol kasığımdan vuracaklar

    bulvar durağında düşeceğim

    gözlüklerim kırılacaklar

    sen rüyasını göreceksin

    çığlık çığlığa uyanacaksın

    sabah kapını çalacaklar

    elinden tutup getirecekler

    beni görünce taş kesileceksin

    ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

    **************************

    sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı

    ıslak kaldırımlar parlıyordu

    durup dururken gözlerim dalıyordu

    bir bardak şarabda kayboluyordum

    gece bekçilerine saati soruyordum

    evime gitmekten korkuyordum

    sisler boğazıma sarılmışlardı

    **************************

    bir gemi beni afrika'ya götürecek

    ismi bilmiyorum ne olacak

    kazablanka'da bir gün kalacağım

    sisler bulvarını hatırlayacağım

    kırmızı melek şarkısından bir satır

    lodos'tan bir satır yağmur'dan iki

    senin kirpiklerinden bir satır

    simsiyah bir satır hatırlayacağım

    seni hatırlatanın çenesini kıracağım

    limanda vapur uğuldayacak

    *************************

    sisler bulvarı bir gece haykırmıştı

    ağaçları yatıyordu yoksuldu

    bütün yaprakları sararmıştı

    bütün bir sonbahar ağlamıştı

    ağlayan sanki istanbul'du

    öl desen belki ölecektim

    içimde biber gibi bir kahır

    bütün şiirlerimi yakacaktım

    yalnızlık bana dokunuyordu

    **********************

    eğer sisler bulvarı olmasa

    eğer bu şehirde bu bulvar olmasa

    sabah ezanında yağmur yağmasa

    şüphesiz bir delilik yapardım

    hiç kimse beni anlayamazdı

    on beş sene hüküm giyerdim

    dördüncü yılında kaçardım

    belki kaçarken vururlardı

    **********************

    sisler bulvarı'ndan geçmediğim gün

    sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm

    yağmurun altında yalnızım

    ağzım elim yüzüm ıslanıyor

    tren düdükleri iç içe giriyorlar

    aklımı fikrimi çeliyorlar

    aksaray'da ışıklar yanıyor

    sisler bulvarı ayaklanıyor

    artık kalbimi susturamıyorum





    Attila İLHAN




  • Ahmed Arif - Hasretinden Prangalar Eskittim
  • yaklaşık bir saattir bu konuya takıldım.hepsi çok güzel paylaşımlar
  • can yücel'in bağlanmayacaksın şiirinde şu kısmı çok severim.

    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden.
  • Evet çok güzel bir konu olmuş
    Paylaşımları da öyle.. :)
    Bir kaçta ben paylaşayım konuyu da üstlere taşımış olalım.
    HERŞEY SENDE GİZLİ - CAN YÜCEL


    Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif..
    Kalbinin attığı kadar canlısın
    Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
    Sevdiklerin kadar iyisin
    Nefret ettiklerin kadar kötü..
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakinin gördüğüdür rengin..
    Yaşadıklarını kar sayma:
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

    Ne kadar yaşarsan yaşa,
    Sevdiğin kadardır ömrün..
    Gülebildiğin kadar mutlusun
    Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi,

    Sevdiğin kadar sevileceksin.
    Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
    Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
    Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
    Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
    Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
    Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
    Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

    İşte budur hayat!
    İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Bebek ağladığı kadar bebektir
    Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
    Sevdiğin kadar sevilirsin...

    Bu da güzeldir...

    ÇOBAN ÇEŞMESİ
    Derinden derine ırmaklar ağlar,
    Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
    Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
    Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

    "Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
    Yol almış hayatın ufuklarınca,
    O hızla dağları Ferhat yarınca
    Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

    O zaman başından aşkındı derdi,
    Mermeri oyardı, taşı delerdi.
    Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
    Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

    Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
    Kerem'in sazına cevap veren bu,
    Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
    Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

    Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
    Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
    Ateşten kızaran bir gül arar da,
    Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

    Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
    Tarihe karıştı eski sevdalar.
    Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
    Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

    Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.