Şimdi Ara

Ruhumun ilacı !ŞİİR! (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
37
Cevap
1
Favori
1.766
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • selamun aleykum

    yangın var
    şehrin ortasında taklar kurulur
    tahkimatı geçmek isteyen biri var
    yanan belki aşkımdır diye
    savrulur

    münadiler çağırır
    yeldamız bir seyirgahta emr verdi
    her seven sevdiğine bir çiçek olup
    açsın
    ve kapansın yangılardaki
    mesai

    bir saat arası çay molasında
    anlatılır oldu
    güldüren alevin rengi

    yansın bedenim
    kan kırmızıydı gözlerin
    şimdi sen olur da
    bir rüzgarı beklerim

    yüzümde ateşiyle yanar
    elinde çiçeklerin kokusu
    ve sen aşk-ı yelda
    bir günde bitmeyecek
    bir aşkın senden kalan son tortusu

    haberleri itfayicelerin sirenlerinde
    duyulur

    ömür bir sudur akıp giden sevdalar
    yangınlara vurulur

    bir ateş olur gözlerindeki
    umursamaz isteğim
    dayanmaktayım

    ferim açık ufukta sisler de varken
    gözlerime perdeler çeker
    benim kadar hayalken
    senin kadar insafsız gölgeler.




  • selamun aleykum

    BİR GÖNÜL MAHKEMESİ KURULMUŞTA
    SANIK DİYE SENİ BENİ OTURTMUŞLAR

    MAHKEMEDE DUVAR YOKTU AMA
    SENİN BAKIŞLARIN YETİYORDU
    DUVARLAR KURUYORDUN ÖNCE
    SONRA HARÇ DİYE
    BİRAZ CANIMDAN BİRAZ KANIMDAN
    AMA ASLA ACIMADAN
    PARÇA PARÇA ALIYORDUN
    AMA BENİM CANIM HİÇ YANMIYORDU

    ŞAHİTLER GELDİ

    BİRİNCİSİ BAŞLADI
    ÖNCE BENİ İŞARET ETTİ

    İŞTE BU DEDİ
    SOKAĞIN ORTASINDA HİÇ UTANMADAN ALENEN
    HAYKIRIYORDU
    BELLİ Kİ AŞKININ PROPAGANDASINI YAPIYOR
    ÖTEKİ SANIĞA DURMADAN SENİ SEVİYORUM DİYORDU
    ÜSTÜME İYİLİK SAĞLIK HEPİMİZİN ÇOLUĞU ÇOCUĞU VAR
    BİR DUYARLARSA
    BELKİ AŞIK OLURLAR...

    DİĞERİ GELDİ
    O DAHA ACIMASIZ
    MENDEBUR BAKIŞLI HAİN DURUŞLU
    AŞKTAN NASİPSİZ YÜREĞİ MÜHÜRLÜ
    AMA İYİ HAZIRLANMIŞ
    SÖYLEYECEKLERİNİ UTANMADAN
    Bİ DE KAĞIDA YAZMIŞ

    EFENDİM

    HANIM ÇAĞIRDI ÖYLE ÇIKTIM SOKAĞA
    SOKAKTA BİR DELİ MERHAMET DİLENİYOR GİBİ
    SAĞINA SOLUNA BAKINIP
    BU KIZA SEVDİĞİNİ SÖYLÜYOR
    BİRDE HAYASIZCA İLAN-I AŞK EDİP
    MİLLETİ TAHRİK EDİYORMUŞ

    BEN GÖRMEDİM HANIM DEDİ
    GÖRSEM İZİN VERMEM ZATEN BÖYLE EDEPSİZLİĞE
    AŞK DEDİĞİN NEDİR Kİ
    ATSAN YERE
    SÜPÜRÜRLER ÇÖP NİYETİNE

    BİZİM ÇAĞDA YOKTU BÖYLE
    BU ADAM ASILMALI HAKİM BEY
    İBRET-İ ALEM DİYE


    SANKİ ADAM ÖLDÜRDÜK…
    NEYSEKİ KISA KESTİ DE GİTTİ
    ADAMIN HALİ İÇLER ACISI
    ANLATMAYA YETMEZ TİTANİK FACİASI

    GÖZLERİM SENDEYDİ ŞAHİTLER KONUŞURKEN
    BENİ
    ONLARIN DEĞİLDE EN ÇOK GÖZLERİNİN ŞAHİTLİĞİ YARGILIYORDU
    AMA BEN MASUM OLDUĞUMU BİLİYOR VE HİÇ İTİRAZSIZ
    KARARINI BEKLİYORDUM

    BU ARADA

    ÜÇÜNCÜSÜ GELDİ HAFİF UTANGAÇ SIKILGAN
    DEDİM BU DA SIKACAK BİR KURŞUN AŞKIMA
    HİÇ ACIMADAN

    BEN GÖRDÜM DEDİ BENİ İŞARET ETTİ
    İÇ ÇEKEREK
    TIPKI ÜNİVERSİTE YILLARINDAKİ GİBİYDİ
    SEVDİĞİM ÇOCUĞUN BANA BAKTIĞI GİBİ
    ŞU KIZA BAKIYOR
    SADECE YÜREĞİYLE BAŞKASIYLA DEĞİL
    SENİ SEVİYORUM DİYE HAYKIRIYORDU.

    EN SONUNDA BENİ ANLAYAN BİRİ ÇIKTI HELE ŞÜKÜR
    HANIMEFENDİ ANLAYIŞSIZ MENDEBUR HAİN
    DEĞİLMİŞ
    OLAY MAHALLİNİ İNCELERKEN
    NEZAKET GÖSTERİP
    YÜREĞİME DE EĞİLMİŞ.

    BİR SEN ANLAMADIN…
    OYSAKİ NE ÇOK İSTERDİM BİLMENİ
    İTİRAF ETTİĞİM VE ŞAHİTLERCE SABİT OLAN SUÇUMU
    BİLEREK VE İSTEYEREK İŞLEDİĞİMİ VE SEN SEN OLDUKÇA
    İŞLEYECEĞİMİ.

    SON ŞAHİT GELDİ SENİ GÖSTERDİ DURAKSADIM
    İÇİM CIZ ETTİ
    BEN SENİ BENİ SEV DİYE SEVMEDİM BU SUÇU İŞTİRAKSİZ
    TEK BAŞIMA İŞLEDİM.

    ŞİMDİ SANA BİR ŞEY SÖYLER DE BENİ VURUR
    MAHKEMEDE ŞAHİTKEN Bİ DE KATİLİM OLUR.


    DEDİ
    SAYIN MAHKEME BEN GERÇEĞİ ANLATACAĞIM
    BU ÇOCUK MASUMDUR ASIL SUÇLU ŞU MASUM BAKIŞLI
    GÜZEL YÜZLÜ KIZDIR.
    SIRF BİR KALBİ ANLAMADI DİYE O ASILMALIDIR.

    BU ÇOCUK DEDİ BENİ GÖSTERDİ
    BİZİM MAHALLEDE OTURUR
    TEMİZ YÜZLÜ GÜZEL HUYLUDUR NAMAZI NİYAZI DA VARDIR
    BİR DE ANLATAMADIĞI MERAMI.

    SEVİYORUM DEDİĞİNİ BEN DE DUYDUM AMA
    KASITLA DEĞİLDİ İNANIN KUSURLA
    HANİ İNSANIN İÇİNDEN FÜTURSUZCA, KURŞUN GİBİ
    BOŞ BULUNUP
    BEKLENMEDİK ANINDA BİR SÖZ ÇIKARYA

    HANİ EN ÇOK SÖYLEYEMEDİKLERİNE PİŞMAN OLANIN
    NEDAMETİ GİBİ İÇİ SIZLAYARAK

    İŞTE ÖYLE ANSIZIN SÖYLEDİ
    AMA;
    KULAĞI OLANLARA DEĞİL YÜREĞİ OLANLARA.




  • Yavuz Sultan Selim'in yazmış olduğu mükemmel şiir...


    Serdar Olur


    Sanma şahım herkesi sen,sadıkhane yar olur

    Herkesi sen dostum sandın,belki ol ağyar olur

    Sadıkhane belki ol alemde,dildar olur

    Yar olur,ağyar olur,dildar olur,serdar olur



    Şair: Yavuz Sultan Selim
  • Derdü Bela

    Gözlerimden aktı deryalar gibi yaşım benim
    Dostlar ummadık şeyler gördü bu başım benim
    Ben geda gurbed diarında kalır idim yanlız
    Olmasa milletü derdü bela yoldaşım benim.

    Yavuz Sultan Selim


    Selimi

    Bütün dünya benim olsa gamım bitmez nedendir bu?
    Çün ezelden gam ile bina olunmuş bedendir bu.

    Yavuz Sultan Selim



    Şirler Bile

    Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek
    Giryemi füzun eşkımı hun etti felek
    Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
    Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek

    Yavuz Sultan Selim
  • Arkadaşlar konuyu canlı tutalım.
  • Çok sevdiğim divan şiirleriyle devam ediyoruz:

    Azm-i sefer ettin dil-i nâçârı unutma
    Gittin güzel ammâ bu dil-efkârı unutma

    Gâhîce uyandıkça şebistân-i safâda
    Şol gice olan sohbet-i hemvârı unutma

    Vardıkça şeker-hâba girip bister-i nâza
    Ne zehr içer dîde-i bîdârı unutma

    Ben sabr edeyim derd ü gam-i hecrine ammâ
    Sen de güzelim ettiğin ikrârı unutma

    Ağlatmayacaktın yola baktırmayacaktın
    Ol va’de-i tekrâr-be-tekrârı unutma

    Yok tâkati hicrânına lutf eyle efendim
    Dil-haste-i aşkın olan Esrârı unutma

    Esrâr Dede

    ‘Aceb bu derdümün dermânı yok mı
    Ya bu sabr itmegün oranı yok mı

    Yanaram mûmlayın başdan ayağa
    Nedür bu yanmağun pâyânı yok mı

    Güler düşmen benüm ağladığıma
    ‘Aceb şol kâfirün îmânı yok mı

    Delübdür ciğerümi gamzen okı
    Ara yürekde gör peykânı yok mı

    Gözi hançerlerin boynuma çaldı
    ‘Aceb ol zâlimün im’ânı yok mı

    Su gibi kanumı toprağa kardun
    Ne sanursın garîbün kanı yok mı

    Cemâl-i hüsnüne mağrûr olursın
    Kemâl-i hüsnünün noksânı yok mı

    Begüm Dehhânî’ye ölmezdin öndin
    Tapuna irmeğe imkânı yok mı
    Gazel




  • Ey gözlerinde kaybolduğum yar,
    Bu gönül yaramı bi sen sar.
    Yusuf Doğukan AKSU

    Toprak dedi aşık oldum ben kana

    Savaş ,bi boğaz harbi,
    Devletin en aciz hali,
    Nice şehitler bekledi yari,
    Gitti,gitti de gelmedi.

    Ne eyleyeyim malı, mülkü.
    Vatan olmadıkça bu ülkü.
    Ölmedi Mehmedim ölmedi çünkü,
    Gidenler ardından yakıldı türkü.

    Görmeseydi gözüm o anı,
    Yıkılıyordu koskoca Osmanlı hanı.
    Padişah kaçaktı ülke düzensiz,
    Söylesene bu kimin zannı.

    Vatan uğrunda şehidim siper oldu,
    Ardındaki düşman düştü heder oldu,
    İngiliz-Fransızı hepsi derbeder oldu,
    Gör bak gafil,düşmanlara ne oldu.

    Toprak dedi aşık oldum ben kana,
    Mehmedim vurulumuşdu canana.
    Ne şehitler verdi bu vatana,
    Unutma sahip çık atana.

    Korkmadı Mehmedim meydana çıktı,
    Ya allah diyerek tetiği sıktı,
    Bi dünya alemi ders aldı,
    İngiliz-Fransız’ı bakakaldı.

    Görmez misin düşman oldu darmaduman,
    Artık dur ağlama anam,
    Düşman derdi ardından,
    Şu türklerin hali yaman.

    Zafer bizimdi gördü alçaklar,
    Çekildi göklere al sancaklar,
    Kazanmıştı ya mehmedim kazanmıştı ya,
    Artık adını kahraman diye anacaklar.


    Yusuf Doğukan Aksu

    Arkadaşlar eleştirilerinizi bekliyorum.




  • Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
    Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

    Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

    Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
    Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
    Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
    Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

    Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
    İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
    Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
    En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

    Hüseyin Nihal Atsız



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi green_fire -- 10 Mayıs 2014; 22:10:18 >




  • Mutlak Seveceksin

    Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
    Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
    Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
    Bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın...

    Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
    Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
    Bak emrediyor:Daldığın alemden uyan ki,
    Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

    Kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
    Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök,ver!
    Yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
    Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın...

    Ram ol bana,ruhun yeni bir aleme girsin...
    Yazmış kaderin:Aşkıma ömrünce esirsin!
    Aklınla,şuurunla,hayalinle bilirsin.
    Mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın...

    Hüseyin Nihal Atsız
  • Yolların Sonu

    Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
    Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
    Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
    itler bile gülecek kimsesizliğimize

    Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
    Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
    Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
    Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

    Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
    Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
    Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
    Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

    İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
    Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
    Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
    Sevimli bir hayale açılırken kolların.

    Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
    Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
    Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
    Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray.

    O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
    Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
    Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
    “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek
    .

    Hüseyin Nihal ATSIZ




  • Sesleniş

    Yalnızım,ne kadar aranıp dursam,
    Baş ucumda seni bulamıyorum.
    Güneşten vazgeçip susuz olsam da
    Seninle olmadan olamıyorum.

    Şu yollar bilmem ki dağ mı, ova mı?
    Gitsem bulur muyum kendi yuvamı?
    Kuş! Yolun nereye? Bizim eve mi?
    Sen götür,ben haber salamıyorum.

    Her gece orda bir yaslanan mı var?
    Sessizce kirpiği ıslanan mı var?
    Uzaktan bana bir seslenen mi var?
    Ne diyor? Sesini alamıyorum.

    Acaba yaşlı mı kara gözlerin?
    İçimde bir derin yara gözlerin...
    Daldı mı uzak bir yere gözlerin?
    Görmüyor,bilmiyor,bilemiyorum...

    Günleri sayarım,geceler iner,
    Beklerim geceyi,yıldızlar söner,
    Gizli bir yaram var,durmayıp kanar;
    Neresi? Bulup da silemiyorum.

    Ulaşsa da sana yolların ucu,
    Varmaya yetmiyor Atsız'ın gücü.
    İçimde duruken bu kadar acı,
    Hala yaşıyorum,ölemiyorum
    .

    Atsız




  • (Nihal Atsız'a faşist diyenlere hitaben)

    Davetiye

    Ey Benito Musolini! Ey gayet yüce,
    italyanlar başvekili muhterem Düce!
    Duydum ki, yelkenleri edip de fora
    Gelecekmiş orduların yeşil Bosfora.
    Buyursunlar... Bizim için şavaş düğündür;
    Din Arab'ın, hukuk sizin, harp Türk'lüğündür.

    Açlar nasıl bir istekle koşarsa aşa
    Türk eri de öyle gider kanlı savaşa.
    Hem karadan, hem denizden ordular indir!
    Çarpışalım, en doğru söz süngülerindir!
    Kalem, fırça, mermer nedir? Birer oyuncak!
    Şaheserler sungtilerle yazılır ancak!
    Çağri Beg'le Tuğrul Beg'in kurduğu devlet
    Italyalı melezlerden üsttündür elbet;
    Bizim eski uşakları alda yanına
    Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
    Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
    Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
    Dirilerek başınıza geçse de Sezar
    Yine olur Anadolu size bir mezar.
    Belki fazla bel bağladın şimal komşuna,
    Biz güleriz Cermenliğin kuduruşuna,
    Tanıyoruz Atilla'dan beri Cermeni,
    Farklı mıdır Prusyalı yahut Ermeni?
    Senin dostun Cermanyaya biz Nemşe deriz,
    Bir gün yine Bec onünde düğün ederiz.

    Soyle, kara gömlekliler etmesin keder;
    Olum-dirim savaş bir gün mukadder!
    Gerçi bugün eskisinden daha çok diksin;
    Fakat yine biz Osmanli, sen Venediksin!

    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Hayal bütün insanlarda olan bir haldir.
    Bu hayaller zamanları hızla asmalı,
    Gök Türklerle Romalılar karşıIaşmalı!
    Görmüyorsan gönIlumüzün içini, korsun!
    Kılıçlarımız kınlarından çıkmayagörsün!

    Top sesleri, bomba sesi bize saz gelir;
    17'ye karşı 44 milyon az gelir.
    Arnavud'u yendim diye kendini avut,
    Yiğit Türkle bir olur mu soysuz Arnavut?
    Kayalara çarpmalıdır korkunç türküler!
    Dalmalıdır gövdelere çeIik süngüler!
    Sert dipçikler ezmelidir nice başları!
    Ecel kuşu ayırmalı arkadaşları!
    En yiğitler serilmeli en önce yere!
    Kızıl kanlar yerde taşıp olmalı dere!
    Ülkü denen nazlı gelin erde şan ister!
    Büyük devlet kurmak icin büyük kan ister.

    Damarında var mi senin böyle bol kanın?
    Türkün kanı bir eşidir lavlı volkanın!
    Tarihteki eski Roma hoş bir hayaldir,
    Kurulacak yeni Roma boş bir hayaldir,
    Karşısında olmasaydi şanli 'Türk Budun'
    Belki gerçek olacaktı bir gün umudun,

    Insan oğIu ümitlerle dolup taşmalı,
    Aryalarla Turanlılar karşılamalı.
    Tabiatın yürüyüşü belki yavaştır;
    Hız verecek biricik şey ona savaştır!
    Keskin olur Iikörlerden ayranla kımız,
    Karnera'yı yere serer Tekirdağ'lımız.
    Yurdumuzun çok tarafı olsa da kuru
    Makarnadan kuvvetlidir yine bulguru...
    Biz guleriz Façyo'ların felsefesine,
    Dayanır mı kırkı bir tek Türk efesine?
    Bizim yanık Fuzuli'miz engin biz deniz!
    Karşisinda bir göl kalır sizin Dante'niz!
    Bizler ulu bir çınarız, sizler sarmaşik!
    'Generaller 'Paşalarla atamaz aşık! ..
    Ey İtalyan başvekili! Ey Musolini!
    iki ırkın kabarmalı asırlık kini...

    Hesabınıi göreceğiz elbette yarın
    Yedi yüzlü, yedi dilli Italyan'ların!

    Irkınızı hiçe saydı Hazreti Fatih.
    Biraz daha yasasaydi Hazreti Fatih
    Ne Venedik kalacakti, ne Floransa...
    Hoş geldiniz diyecekti bize Fransa!
    Haydi, hamle kafirindir... İlkönce sen gel
    Ecel ile zaman bize olmadan engel!
    Burda tanklar yürümezse etme çok tasa;
    Sungtilerle çarpışmadır şavaşta yaşa.
    Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
    Bozkurt gibi, kartal gibi doğüşmek gerek!

    Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
    Atila'nin ateşi var içimizde!
    Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
    Sınırdadir Pilevne'nin kırk bir askeri!
    Edirne'de Sükrü Paşa bekliyor nöbet!
    Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
    Şehitlerden elli milyon bekAçisi olan
    Asılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!

    Hüseyin Nihal Atsız




  • Atsızım bozkurta buyruğu verdi,
    Yiğitçe buyruğa gönül verdiler,
    Alparslanlar, Kürşadlar, Orkun İdiller,
    Yürüyün yürüyün haydi yiğitler...

  • http://www.youtube.com/watch?v=A6Exy6nwgAY


    http://www.youtube.com/watch?v=LkTU4cf8qKE




  • Palyaço

    kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
    kaç kilo çekerdi yalnızlık
    kaç kere ezildim altında
    yaz yağmurlarının

    belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
    her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
    hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

    kim sevmezdi çiçekleri filan
    "ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

    bunu palyaço söyledi,
    palyaço söyledi ben yazdım
    yazdım, yazmasam ağlayacaktım

    herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
    sırf bu yüzden mi ağladım
    alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

    biraz birazdım her şeyden
    dün biraz sinirlenmiştim mesela
    yarın bir kadını seveceğim biraz
    biraz biraz kör oldum bügünlerde

    ama rakı kadehlerini boşaltmayın
    eksilmesin hiçbir şey
    hiçbir şeyden dahi olsa
    kalsın biraz

    ii.

    umursamıyorum yılgınlığımı filan
    çünkü sessizce yaşanmalı her şey
    bir devrim sesszce olmalı mesela
    ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

    bir palyaço neden yalan söylesin ki
    ben palyaço olsaydım söylemezdim
    marangoz olsaydım da söylemezdim
    ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

    hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
    kaç kilo çeker ki bir palyaço
    hem neden yüzüme vuruyorsunuz
    bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

    gocunmam ki ben, ben gocunmam
    bir palyaço ne kara gocunmazsa
    o kadar, o kadar gocunmam işte

    rakı doldurun! eksilmesin

    iii.

    bitmedi, yazacağım daha
    yazmazsam ağlayacağım çünkü
    alçakça olacak biraz

    hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
    her sokakta biraz daha eksilirdik
    bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
    bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
    "duyamadım", derdim, "tekrar et!"
    sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
    sokaklar daha bir puslu
    palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
    ve ben daha bir alçak olurdum
    ağlardım biraz

    hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
    hatta kuyruğuma basma diyorum
    acıyor, tırmalarım,-
    diyorum

    kahrol, kahrol!
    diyorum

    iv.

    geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
    korktum birden, kusacak gibi oldum
    "olur öyle" dedi palyaço,
    "herkes alçaktır biraz"
    "otur ulan!" dedim, bağırdım ona
    ben bazen bağırırım biraz

    "rakı doldur!" dedim, "eksilmesin!"
    ben bazen eksilirim biraz
    aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
    bunu sonradan öğrendim

    ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
    herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
    bunu da sonradan öğrendim

    örneğin;

    geçen gün bir kadınla seviştim
    biraz değil çok seviştim

    ya işte öyle palyaço
    diyorum ki,
    bunu da yeni öğrendim
    sevişmek de eksilmekmiş biraz

    v.

    kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
    "ben sevmezdim" dedim, "yalan"
    dedi
    bunu palyaço söyledi
    palyaço söyledi, ben yazdım
    yazmasam, alçak olacaktım
    hem ben roman da yazdım biraz

    bazen diyorum ki, palyaço,
    sen olmasan ben ne yaparım
    alçakça eksilirim belki biraz
    her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
    hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
    ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

    biraz biraz anlıyorum ki,
    yüzler eller, o terli vücutlar filan
    her şey plastikmiş biraz

    vi.

    haydi sirtaki yapalım palyaço
    rakı doldur, yine eksildik biraz


    Harika bir yorum;




  • Sahi Ne gelir ulan elimizden ??

    Edip Cansever- Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka?

    Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
    Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
    Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

    Hiçbir şey! Kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
    Yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
    Dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
    Menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
    Mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
    Her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
    Bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
    Deriz ki, “şuram ağrıyor” bir de, “başım dönüyor”, “yanıyor avuçlarım”
    Belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
    Bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş, yaşıyorcasına
    Uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
    Nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan olmalarıyla-
    Korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
    Kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
    Ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park bekçisinin
    Korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi sallanaraktan
    Bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda aranan
    Korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
    Korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe ışıklarında
    Ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan olmalarıyla
    Korkunçtur korkunç!
    Diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum ayrıca
    Neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
    Tüketen kim. Hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
    Ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
    Çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz inceliği
    Ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
    Yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
    Bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
    Birakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, yada bir boşluğu bırakır gibi
    Ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
    Ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
    Ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız
    Hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına
    Eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında
    Okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde çocuksuz avlularda
    Anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun butlarında
    Ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
    Kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan olmalarımla

    Kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada
    Anılar bulacaksam – anılar mı dediniz? – ne sesli bir vuruşma
    Odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar
    Rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar
    Bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru
    Bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar
    Sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler
    Zorlanmış bir gülüşten – iğrenip birden – kusmalar, bulantılar
    bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
    Ölüler bulacaksam – ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa vurmalar -
    Ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün?
    Ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu konuda?
    Ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık bir şey insanın sonsuzunda.
    Bu kadarcık bir şey – iyi ya, peki, şimdi kim var sırada? -
    Sakın ha! Biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
    Yok deyin çünkü biz.. Biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
    Ne güzel ellerimizle.. Başlayın, hadi başlasanıza!
    Örneğin bir kahve falı? Az müzik? Diyorum biraz iskambil!..
    Ama hiç seslenmeyelim – seslenmeyelim – içimizden oynayalım.
    Ayrıca,

    - Dört kişiyiz!
    – Hayır on!.
    – Bin kişiyiz!
    – Bana kalırsa..

    Ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında?
    Öyleyse başlayalım: Koz kupa! Ah şu sinek onlusu bire bir unutulmaya..
    Çayınız soğuyacak! Çayınız mı dediniz? Ne tuhaf biraz anlıyorum.

    - Üç karo!
    – Pas diyorum!
    – Susalım baylar, dört kupa!

    Ah şu sinek onlusu! Koz kupa! Çayınız mı dediniz? Susalım!
    Susalım – niye susalım – Anılar mı dediniz? Ne sesli bir vuruşma!
    Ya sonra? Bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra?
    Gene mi? Başladınız mı? Peki şimdi kim var sırada?
    Sakın ha!
    Biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza.
    Yok deyin çünkü biz..
    Biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
    Ne güzel ağzımızla..
    Yok canım, ben var ya, istiyorum sırada olmayı.
    İstiyorum – sahi mi? – ama isterseniz siz olun.
    Siz olun, biz olalım, kim olacak? – hep böyle oyalansanıza -
    Yani; “Şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa.”
    Gibi oyalansanıza,
    Biraz oyalansanıza.

    Bir oyun başka olamaz oyundan gibi
    Bir söz başka olamaz sözden gibi
    Bir şey başka olamaz bir şeyden gibi
    Tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
    Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
    Ne gelir elimizden insan olmaktan başka
    Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
    Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
    Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

    Hiçbir şey ! Kimse bir gün gözlerimi sevmiyecek, biliyorum
    Kimse bir gün kemseyi sevmiyecek korkuyorum
    Bir yaşlı kadın en erkek boyutunda
    Kendisiyle çiftleşecek kaç kere yalnız
    Kaç kere yalnız, kaç kere şaşırmış, bitkin kaç kere
    Bir ölgün ses bulacak sesinden çok uzaklarda
    Vardır ya, hani bir yer, uzakta çok uzakta
    Ölüm mü- yok canım, çok sesli bir evrende çok erken daha
    Üstelik bilmiyoruz da, doğrusu bilmiyoruz, ölüm mü, bunu hiç bilmiyoruz
    Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla
    Tavşansı sıçramalarla bitirsek şu ormanı
    Böylece, niye olmasın, işte bir orman daha
    Sanki bir gölgeye geldik; yorulduk, acıktık, susadık biraz
    Ve doyduk, ve içtik, ayıldık bir anlamda
    Ayıldık ve sorduk, baktık ki hep ormandayız
    Kaç kere ölmemişiz, kaç kere sormamışız, bu kaçıncı dalgınlığımız
    Yani kaç sesli bir evrende kaç kere yalnız
    Ne ölmek, ne ansımak! sadece yaşamakla
    Tam öyle gibi.. Demeyin: eh, biraz yorulsak da
    Demeyin, sakın haa, yok şu kadar bir şey insanın sonsuzunda
    Biz şimdi ne yapsak, biz şimdi ne yapsak, biz işte biraz bilmiyoruz ya
    Diyoruz: yaşasak çıkmazları, sevişsek olmayanlarla.




  • Müslümanlık nerde bizden geçmiş insanlık bile
    Alem aldatmaksa maksat aldanan yok nafile
    Kaç hakiki müslüman gördümse hep makberdedir
    Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir

    Varsa şayet söyleyin bir parçık insafınız
    Böyle kansızmıydı haşa kahraman eslafınız
    Böyle düşmüşmüydü herkes ayrılık sevdasına
    Benzeyip şirasesiz bir mushafın eczasına
    Hiç görülmüşmüydü olsun kayd ı vahdet tarumar
    Böyle olmuşmuydu millet can evinden rahnedar
    Böyle açlıktan bogazlarmıydı kardeş kardeşi
    Böyle adetmiydi bi perva yemek insan leşi

    Irzımızdır çiğnenen evladımızdır doğranan
    Hey sıkılmaz ağlamassan bari gülmekten utan

    Kurt uzaklardan bakar dalgın görürmüş merkebi
    Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi
    Lakin aşk olsunki aldırmazda otllarmış eşşek
    Sanki tavşanmış gelen yahud kılıksız köstebek
    Kar sayarmış bir tutam fazla olsun yutmayı
    Hasmı derken çullanırmış yutmadsan son lokmayı

    Bir hakikattır bu bildiğin usluba sok
    Halimiz merkeple kurdun aynı asla farkı yok
    Burnumuzdan tuttu düşman biz boğaz kaynındayız
    Bir bakın halamı hala ihriras ardındayız
    Saygısızlık elverir bir parça olsun arlanın
    Vakti çoktan geldi hem geçmektedir arlanmanın
    Davranın haykırmadan nakus-u izmihlaliniz
    Öyle bir buhrana sapmıştırki zira haliniz
    Zevke dalmak şöyle dursun vaktiniz yok mateme
    Davranın zira gülünç olduk aleme
    Bekleşirken gökte yüzbinlerce ervah intikam
    Yerde kalmış naşa benzer kavm için durmak haram
    Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yokmudur
    Yoksa istikbalinizden korkulur pek korkulur
    Mehmet Akif Ersoy

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.