Şimdi Ara

the night of the hunter(caniler avcısı)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
9
Cevap
1
Favori
338
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • arkadaşlar ben birkaç hafta önce night of the hunter izledim fakat filmin neden bukanda çok ünlü olduğunu anlyamdım imdb 8,1 rotten tomatoes %98 metascore 99 yani bu filmde robert mitchum, lillian gish oyunculuğu dışında fazla bir şey göremedim bu film eleştirmenleri bu filmi neden bukadar çok beğendiğini bana açıklarsanız sevinirim.ha bide ''çünkü film zevkimiz var'' ''çünkü filmden anlıyoruz'' tarzında yorum yapmazsanız sevinirim



  • kimsemi izlemedi filmi ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Filmi izledim güzeldir, saf iyilik ve saf kötülük arasındaki çatışmayı güzel anlatan filmlerden birisidir. Ama benim gözümde de ne IMBD'de 8.1i ne de %99 metascore gibi yüksek bi puanlamayı hakeder. Ama asıl değinmek istediğim konu o değil. Bazı filmlerde özellikle eski filmlerde şöyle bi anlayış oluşmuş durumda bu filmlere ortalama-kötü deyince 'sen ne anlarsın, sinema cahili git Recep İvedik izle' gibi tepkilerle karşılaşıyor insan. Burdaki konularda görüyorum kimi zaman ilgi çekmek için yapanları ayrı tutuyorum, üyenin biri yazmış ben Pulp Fiction'u beğenmedim, bir anda bir grup insan 'Sinemanın Ahlak Bekçisi' moduna giriyor. İnsanlar sever sevmez sana ne arkadaş.

    Burada bence insanın bir filmden bekledikleri ve filmle alakalı çokta umursamadıkları ortaya çıkıyor. Benim için bir filmdeki en önemli şeyler karakteri benimseyebilmek ve diyaloglardır. Geçen bir film izledim 'The Spirit of the Beehive' isimli filmi IMDB:8 MetaScore: 87 fena halde beğenmedim filmi. Yorumlarını okuyorum filmin işte sembolizm filmde çok iyi kullanılmıştı, müzikler muhteşemdi, o son sahnedeki ışık kullanımı neydi öyle ruhsal orgazm geçirdim vb. şeyler. Ben arkadaş ortamında bu filmi beğenmedim diyince afaroz ediliyorum direk Recep İvedik'çi git Şafak Sezer izle gibisinden.

    Son olarak kişiye özel bir sanat olarak düşündüğüm sinema da başkalarının görüşlerini fazla takmayın. Şu filmi neden beğendiniz diye sormayın, boşverin sen beğendin ya da beğenmedin önemli olan odur. Filmden önce 4-5 paragraf yazılmış neden beğenip neden beğenmeyeceğinizi söyleyen film eleştirisi yazılarını okumayın. Filmi beğenip beğenmeyeceğinize kendiniz karar verin.




  • Ben de çok sevmemiştim bu filmi, beğenenlere sormak lazım ama psikolojik tespit olarak kitle psikolojisini öne sürsem tepki alırım herhalde. Ne kadar tepki alsam da bu gerçek bir tespit. -Bu arada yanlış anlaşılmasın söylediğim herkes için geçerli değil-.

    @addar neden beğenmedin yahu The Spirit of the Beehive'i

    Beğeni meselesi de farklı bir olay tabii. İnsan filmde kendinden bir şeyler buluyorsa o filmi gerçekten beğeniyor. İzlediği ruh hâline ya da ortama göre de değişir herhalde filmi beğenip beğenmeme. Bazı filmlerde de beğeniyi aşan durum tabirini öne sürüyorum :). 7. sanat herkese hitap edecek değil. Onun yerine sinema vakit geçirmelik bir eğlence olarak görülebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 24 Mayıs 2014; 11:53:55 >
  • Üstüme gelmeyin layn sevmedim işte. Bilmiyorum aslında ya belki dediğin gibi yer zaman olayı da devreye girmiştir ama filmden önce arkadaşlarla konuşurken Pan'ın Labirent'inin babası laflarını duyunca beklentiler çok üst seviyeye çıkıyor doğal olarak belki bunun da etkisi vardır. Ama yok ya cidden sevmedim filmi. Dediğim gibi benim sinema da ki önceliklerim Victor Erice ile aynı değil demek yapacak bişey yok.

    Ama birşeyde kesinlikle sana katılıyorum, sanat hiç bir zaman tüm insanlara hitap etmemekle beraber en öznel olanlarından birisi de Sinemadır. Ama sinemayı hayatta en zevk aldığım şeylerde ilk sıraya koyduğumdan beri bende bazı filmleri izlerken psikolojik baskı oluşuyor, herkes beğenmiş sayfalar dolusu övgü almış eserlerde, ya beğenmezsem korkusu...




  • addar A kullanıcısına yanıt
    Tamam abi
    Del Toro Pan'ın Labirent'i filmini büyük ihtimal Arı Kovanının Ruhu filminden esinlenerek çekmiştir, hatta birkaç referans daha almıştır diye düşünüyorum. Ben iki filmi de çok severim. İki film de ustalık eseridir ama Victor Erice filminde yakaladığı o havayı tamamen kendi becerisiyle elde etmişken, Del Toro biraz daha teknolojinin nimetlerinden yararlanmıştır. Görsel anlatım olarak Erice'nin filmi daha üstündür bana göre. Görselden kastım da hiç konuşma olmaksızın bir şeyleri kamerayı yönlendirerek anlatma. Ben de sinemanın bu yönünü kullanarak film çekenleri seviyorum. Son dönemde de bu tarzda çekilmiş olan Muukalainen (2008) filmi var. Çok beğenmiştim. Erice'nin filmi de bu da psikolojik gerilimdi. Pan'ın Labirent'i daha bir genel izleyici kitlesine hitap eder, bana göre.
    Ama sevmediysen boşuna dil dökmemim alemi yok Ben de Tarkovski filmlerinden zevk almadım, alamadım, beğenemedim, Bergman'ın da filmlerinin bir kısmını beğendim bir kısmını beğenemedim. Mesela Smultronstället filmini izlerken gram zevk almadım ama En Passion filmini deli gibi sevdim. Yeri gelmişken yazayım, Kubrick'in izlediğim filmlerinden de nefret ettim
    Bu arada Erice'nin filmine alternatif olarak, izlemediysen, Cría cuervos (1976)'u öneririm.

    O dediğin herkes beğenmiş ya ben beğenmezsem baskısı bende de oluyor ama beğenilmeyince de beğenilmiyor işte. Tarkovski'nin filmlerini her ne kadar beğenmesem de bu onları kötü bulduğum, sanatsal açıdan zayıf bulduğum anlamına gelmez. Sadece yönetmenle iletişim kuramadım. Fakat bir Antonioni filmine taparım :)




  • filmden bağımsız olarak konuşursam imdb puanı filmin yapımın kalitesinden çok kişisel beğenileri gösteriyor. ben iki-üç yıl önce seyrettiğimde 8 vermiştim.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Şimdi Stalker'ı sevmeyenin evini bulurum Bende 'Sinemanın Ahlak Bekçi'lerinden biri oldum bi anda. Arı Kovanının Ruhu'nda görsel anlatıma kesinlikle bir sözüm yok oldukça üst seviye de bir iş mevcut ama benim için görsel anlatım sinema da birinci sırada değil ikinci sırada geliyor. Sinema görsel bir sanat olduğu için belki olaya yanlış yaklaşıyorumdur ama naparsın benim için bu böyle. Hem Bergman'ın hem Tarkovsky'inin izlediğim tüm filmlerini sevmiştim. Ama Kubrick için ayrı bir parantez açmam lazım A Clockwork Orange, The Shining, Full Metal Jacket filmlerini favori listelerime alırım lakin 2001: A Space Odyssey'den tüm kalbimle nefret ederim.

    Senin güzel hatrın ve Ana Torrent adlı şirinlik muskası için Cría cuervos'a bakacağım. Antonioni'nin filmografisine tam hakim değilim ama Blowup'da yer yer sıkılsamda usta-işi bir filmdi özellikle sondaki pandomim sahnesini açar açar izlerim arada.




  • Ama olmadı şimdi Stalker konusunda emin değilim, izleyeli çok oldu, tekrar izlemem lazım. Ama Offret, Andrei Rublev gibi filmler pek hoşuma gitmedi. Sanatsal yönünü eleştirmiyorum tabii eleştiremem de. Sadece Offret'te biraz sert çıkmıştım. Bir de, Bela Tarr'ın Tarkovski'nin izinden gittiğini söylüyorlar ama Tarr'ın filmlerindeki hiçlik hissini, hüznü Tarkovski'nin filmlerinden alamadım.
    Sinema deyince benim aklıma ilk görsellik geliyor, diyalogları kullanmadan bir şeyleri anlatmak bir başarı bence. Görsellik diyorum da yanlış anlaşılmasın Lord of the Rings'deki gibi bir görsellikten söz etmiyorum A Clockwork Orange izlediğim en dengesiz, en ne diyeceğini bilmez filmlerden biriydi, film bittikten sonra biri ya benimle dalga geçiyor ya da yanlış filmi izledim herhalde demiştim. Başyapıt kabul edilen bir filme göre. Rahmetli Roger Ebert'in puanlamalarını takip ederdim, bazı filmlerde ihtilaf yaşadığımız oluyordu ama bazı filmlerde de anlaşıyorduk. Bu da onlardan biri, Ebert de beğenmemiş benim gibi,
    http://www.rogerebert.com/reviews/a-clockwork-orange-1972
    Ebert ve benim beğenmedimiz bir başka film,
    http://www.rogerebert.com/reviews/fight-club-1999

    Hiç sorma, o 2001: A Space Odyssey filmi ne övülmüş ve o ne hüsrandır öyle. Dediğin gibi paragraflarca yazı yazıyorlar ama içi boş. Ben beğendim, başyapıt sen de beğeneceksin illa diye döktürmüşler. Yok arkadaş, izlerken illet olduğum filmlerden. Sıkılmadım da filmde pek bir şey yoktu sadece

    Ana Torrent hatırına izlenir ama. Yaşına göre iyi oyunculuğu vardı :) Ben ilk Tesis filminde izlemiştim, Arı Kovanının Ruhunda görünce 'ben bu kızı bi yerden hatırlıyorum ama' dediydim. Bir insan hiç mi değişmez, bir boyu uzamış Antonioni sanırım sinemaya yabancılaşma kavramını sokan yönetmen. Filmleri de iletişimsizlik, yabancılaşma, modern insan eleştirisi üzerine kurulu. Tabii bunlar filmi anlatmada üstünkörü sözler. Etkilenmek için izlemek şart ama yönetmenin tarzına biraz alışmak lazım. Üçlemesini ve Il Deserto Rosso filmlerini özellikle tavsiye ederim.

    Il Deserto Rosso'da insanlara yabancılaşmayı resmeden çok güzel bir sahne ;
    http://www.youtube.com/watch?v=wLWGXm-rM4Y



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Meursault. -- 24 Mayıs 2014; 14:57:03 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.