Şimdi Ara

2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi] (11. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
1.161
Cevap
25
Favori
297.323
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • beyler benide üye edin bu kulübe...
    quote:

    Orjinalden alıntı: NitroCharger

    Messerschmitt Bf 109, bir Alman II. Dünya Savaşı savaş uçağıdır.
    Willy Messerschmitt (Vili Mesırşimit) tarafından 1930'larda tasarlanmıştır. Döneminin ilk modern savaş uçağıdır. Avcı uçağı olarak tasarlandıysa da, avcı-bombardıman uçağı (özellikle -E serisi) olarak da etkin şekilde kullanılmıştır.

    Tasarım özellikleri

    Yekpâre tasarıma, kapalı bir kabine ve içeri alınabilen iniş takımlarına sahiptir. Yüksek irtifa önleme görevleri için optimize edilmiş bir dizaynı vardır. Yakıt enjeksiyonlu DB601 serisi motoruyla savaşın ilk yıllarında rakipsiz bir performans uçağı olarak göze çarpmıştır.
    Kuvvetli motorları sayesinde çok hızlı tırmanış yapabilirler. Hızlı bir uçak olması yanı sıra iyi bir zırha ve tahribat gücü yüksek silahlara sahiptir. II. Dünya savaşının en çok üretilen uçaklarından biridir bütün savaş boyunca 35.000 tane Bf-109 üretilmiştir. Savaşın sonuna kadar en iyi savaş uçaklarından biri olarak kalmıştır. P-51 Mustang (Masteng)'leri bile başarılı bir şeklide durdurmuşlardır. Erich Hartmann (Erih Hartman) ve Gerhard Barkhorn (Gerhart Barkhorn) adlı Bf-109 pilotları tek başlarına 300'den fazla uçak düşürmüşlerdir.

    gelmiş geçmiş en ünlü avcı uçaklarından birisidir. birçok filmde alman uçağı denildiğinde (bkz: ju-87)’yle beraber başrol oynamıştır. fransa semalarından dondurucu rus hava koşullarına, bunaltan çöl sıcaklarından puslu ingiliz göklerine kadar avrupanın hemen her yerinde kullanılarak beka kabiliyetini kanıtlamıştır. ispanya iç savaşından başlayarak ii dünya savaşı ve sonrasında (ispanya) 1956’ya dek serviste kalmış bir mühendislik harikasıdır.

    1930 yılında, artık demode olmuş alman çift-kanatlı avcı ve bombardıman platformları şiddetle yenilenmeye modernize edilmeye muhtaçtı. aslında o tarihlerde, büyük usta, willy messerschmitt’in halihazırda geliştirdiği alttan tek kanatlı, tek motorlu bf-108 prototipi bulunmaktaydı. fakat ileri görüşlü ulan bu büyük havacılık aşığı, luftwaffe’nin muhtemel avcı uçağı ihalesine katılabilmek için bf-108 daha ilk uçuşunu yapmadan bf-109’un çizimlerine büyük bir şevk ve ihtirasla başlamıştı bile. avcı uçağı ihalesine messerscmitten başka 3 firma daha katıldı; arado, focke-wulf ve heinkel. 1935 yılında son elemelere heinkel he-112 (hurricane’e çok benzer) ve bf-109 kalarak, ileri testler için her iki uçaktan da 10 adet üretilmesine karar verildi. gün messerschmitt’indi.

    trajikomiktir ki ilk bf-109 prototipi ingiltereden ithal edilen 695hp rolls-royce kestrel motoruyla eylül 1939’da ilk uçuşunu gerçekleştirdi. ikinci prototip ise 610 hp junkers jumo 610 motorlarıyla güçlendirildi. luftwaffe ilk oyuncaklarını (bf-109a ve bf-109b) 1937 yılında envanterine katmaya başladı. yine trajikomiktir ki b2 versiyonunun pervaneleri lisans altında üretilen ingiliz hamilton pervaneleriydi. bu noktada belirtmeliyim ki bf-109’un emekleme devresinde ingilizlerin katkısının yeterli derecede olduğunu görüyoruz.

    üretilen b1’lerin dağıtımına o sıralar luftwaffe’nin en seçkin hava filosu olan jg-132 “richthofen”le 1937 yılında başlanmıştır. ayrıca bu model ispanya iç savaşında legion condor tarafından heinkel he-51 uçaklarının yerine kullanılarak savaş şartlarında kendini ispatlama şansını yakalamış ve kanıtlamıştır. fakat alman propaganda bakanlığı ispanya işini örtbas etmek amacıyla bu başarıları fazla dile getirmemiştir. yoksa tahmin edilebileceği gibi herr. goebells fazlasıyla kullanırdı. bunun yerine kurnaz bakan, 5 bf-109’u 1937’de zürihde gerçekleştirilen uluslararası havacılık fuarına yollayarak alman mühendisliğinin orada temsil edilmesini sağlamıştır. alpler yarışlarının, takım yarışlarının, hız yarışlarının, tırmanma ve dalma yarışlarının hepsini kazanarak diğer uçaklara olan mutlak üstünlüğü perçinlenmiştir. ama tabiiki yarışmalara katılan uçaklardan ikisinin 950hp’lik daimler-benz motorlarıyla donatıldığını söylemezsem diğer uçaklara haksızlık etmiş olurum. ufak bir anekdot olarak, uçaklardan birisi motor arızası sonucu zorunlu iniş yapmış ve pilotu ernst udet kazadan yara almadan kurtulmuştur. kanopinin camını kaldırıp gelenlere el sallayarak herkese rahat bir soluk aldırmıştır.

    1938 yılında willy baba, bayerische flugzeugwerke’nin başkanlığına gelmesiyle şirketinin adı messerschmitt ag ve dolayısıyla ürettiği uçaklar da bf yerine me adıyla anılmaya başlandı. fakat havacılık tutkunları şu anda bile 109’ları me yerine bf olarak çağırmaya devam etmiştir. ek olarak me adı altında üretilen ilk uçağı ulan me-209 nisan 1939 çıtayı yükselterek yeni dünya hız rekorunu 755,13km/h olarak belirlemiştir. prototip bir bf-109 da 1937 kasımında güçlendirilmiş 1650hp’lik db-601 motoruyla 610,55km/h yapmıştır.

    artık yeni bir model geliştirme zamanının geldiğini düşünen herr messerschmitt 700hp’lik jumo ga motoruyla güçlendirilen ve kanatlarında ekstra iki adet 7.9mm mg-17 makineli tüfekli bf-109c1 modelini geliştirmiştir. başarılı bir model olan bu uçağın ivedilikle çoğaltılmasını düşünen savaş bakanlığı üretim bandını genişleterek arado, erla, focke-wulf ve fiesler fabrikalarında da üretime başlamıştır. bu uaçaktan 1938 yılının sonunda yaklaşık 600 adet üretilmiştir. esas olarak bu modelin dünya ve alman havacılık tarihindeki önemi dünyada hiçbir uçakta bulunmayan ve pratikte yapılması çok zor olan bir uygulamaya sahip olmasıdır. daha önceki modellerde denenmiş fakat bir türlü soğutma problemleri çözülemediği için c2 modeline kısmet olan, motor pistonlarının arasında geçerek ateş eden mg-17 makineli tüfeğinin bu modelde hayat bulmasıdır. bildiğim kadarıyla bu yöntem bir ilk olmuş ve başka hiçbir uçakta kullanılmamıştır*. daha sonra çıkacak d modelinde bu makineli tüfek 20mm’lik bir mg-ff topuyla değiştirilmeye çalışılmışıtır. d modeli bir geçiş modeli olduğu için bu noktada fazlaca sözetme gereği duymuyorum.

    sonunda, 1939 yılında birçok alman ace’ni zaferden zafere taşıyan olağanüstü güçlü 1050hp daimler-benz motorlu “emil” modeline geçilmiş ve büyük miktarlarda üretilmiştir. bu model askeri havacılık tarihinin en meşhur savaşı “britanya savaşı”nda luftwaffe’nin yegane tek motorlu avcı uçağı olarak kullanılmıştır. motor bloğundan geçen 20mm top dışında, bu uçağın motoru da o tarihte dünyadaki hiçbir uçakta bulunmayan ileri teknoloji bir motora sahipti. db-601 motorları yakıt enjeksiyon sistemiyle donatılarak pilota negatif-g ortamlarında rakiplerinden daha hızlı olmayı sağlamıştır. öteyandan zavallı ingiliz havacıları hala karbüratörlü motorlar kullandıkları için, negatif-g ortamlarında motorları teklemekte hatta durmakta ve ördek gibi avlanma durumuyla karşılaşmışlardır. ancak alman pilotları ingiltere üzerinde sadece 20 dakika kalabildikleri için bu özelliklerini savaşda pek kullanamamışlardır. mesafenin bir avantaj olduğunu bilen soğuk ve sakin ingilizler, escort bf-109ların bombardıman uçaklarından ayrılmalarını beklemişlerdir. ancak escortlar ayrıldıkdan sonra, ya da eve dönüş yolunda bombardıman ve avcı uçaklarına saldırma cesaretini gösterebilmişlerdir.

    bir diğer ana model olan “f” modelinin üretimine 1940 yılında başlanmıştır. bu model 1350hp’lik db-601 motoruyla ve 2 adet 7.92 makineli tüfek ve 20mm mauser topuyla donatılmıştır. aşağı yukarı 2000 adet de bu oyuncakdan üretilmiştir.

    1941 yılında fw-190’nın tarih perdesini aralamasıyla bf-109 kendisini bir rekabetin içinde bulmuş ve kendisini yenileme ihtiyacı hissetmiştir.
    silah yükü ve motor gücü dikkate alındığında “g” modeli kesinlikle ii dünya savaşındaki en ölümcül uçak olmuş ve bu yüzden özellikle av-önleme görevlerinde kullanılmıştır. 1470 hp’lik gm-1 nitrous oxide (arabalardaki nos gibi) sistemli db-605a motoru, 2*13mm top, 1*30mm topuyla tam bir yokedici olmuştur diyebilirim. üstüne üstlük bazı versiyonlarında motor bloğundan geçen 30mm topla beraber (pilota bağlı olarak) kanat altlarına da 2*20mm (20’likler içeri de takılabiliyordu) ya da 2*30mm top takılarak hakkatten terbiyesizlik düzeyine ulaşılmıştır. yani toplamda max 2*13mm + 3*30mm ya da arzuya göre 2*13mm + 1*30mm + 2*20mm oluyordu.

    “h” versiyonu yüksek irtifa avcısı olarak düşünülmüş ve basınçlı kabinle arttırılmış kanat yüzeyi uygulamasına gidilmiştir.

    son seri üretim versiyonu olan “k” versiyonu ufak detaylar dışında “g” ile aynıdır.

    “t” versiyonu ise inşa halinde olan graf zeppelin uçak gemisi için geliştirilmiş fakat hiçbir zaman açık denizlerde bir albatros gibi uçabilme özgürlüğüne erişememiştir. bunun yerine savaşın sonuna dek norveçte makus talihini kabullenerek verilen görevleri yerine getirmeye çalışmıştır

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


    Silah Sistemleri

    Mk-108

    rheinmetall-borsig firmasının 1940 yılında ürettiği 30mm top.
    aslında bu minik devin kullanıma girmesine çok büyük bir gereksinim yoktu. luftwaffe 1942 ortalarına kadar kullandığı 20mm mg 151 topundan memnun sayılırdı. ağırlığı, atış hızı ve durdurma gücü oldukça iyiydi ve avcı uçaklarında mg 131 ve mg 151 çeşitli kombinasyonlarla uçuşun türüne göre değiştirilip kullanılabiliyordu. kısaca mk108 gibi ağır bir silaha henüz gerek duyulmazken, rheinmetall borsig, mk 108 projesini kendi kendine başlayıp bitirmiş, luftwaffe'ye önleme görevlerinde denemesi için vermiştir.

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


    mk 108, silah sanayinde hala bir "masterpiece" sayılır. üretim kolaylığı, kompakt dizaynı ve durdurma - vuruş kabiliyeti oranları muhteşemdir. amacı düşman savunma ateşine girmeden en az mermi israfıyla, düşman uçağına maksimum zararı verebilmektedir. bir b17'nin kuyruk tarafından girip arkadaki taret camını, makineli tüfekçiyi, iki metal duvarı ve ön kokpit camını deldikten sonra çıkması gücünü anlamak için yeterlidir.

    silah elektrik ateşlemesi ve sıkıştırılmış hava tepmesiyle çalışır. balistik sorunları namlusunun kısa tutulmasına yol açmıştır ve bu yüzden ilk hızı düşüktür. (500 - 540m/s) dakikada 650 mermi atabilmektedir.

    kullandığı iki tür mühimmat vardır. 30mm patlayıcı ve kendiliğinden izli m-shell*, çok ince bir kaplamanın altında, yüksek yoğunluklu patlayıcı madde kullanarak maksimum çarpma etkisini vermek için kullanılır. 85 gram patlayıcının kullanıldığı 5 adet m-shell bir b17'yi düşürmeye yetmektedir. kullanılan diğer mühimmat olan yangın mermileri* yakıt tanklarına ve motorlara karşı atılır.

    luftwaffe uçaklarında mk 108 takılmış uçaklar ve lokasyonlar şöyle:

    fw 190 (kanatlarda iki adet)
    ta 152 (motor şaftında 1 adet)
    ta 154 (uçağın karnında 2 adet)
    he 219 (2 kanat köklerinde, 2 burunda)
    ho 229 (kanatlarda 4 adet)
    he 162 (karında 2 adet)
    bf 109 (motor şaftında 1 adet, opsiyonel olarak kanatlarda 2 adet)
    bf 110 (kokpit altında 2 adet)
    me 163 (kanat köklerinde 2 adet)
    me 209 (motor şaftında 1 adet)
    me 262 (burunda 4 adet)
    me 410 (burunda iki adet)

    Mg-151
    waffenfabrik mauser ag tarafından 1940 yılında iki farklı kalibrede üretilmiş uçak topu.

    1914 yılında uçakların topçular için başarılı keşifler yapmasının, uçağı düşürme zorunluluğu yaratması avcı uçaklarının başlangıcı kabul edilir. havacılık avcı uçakları bazında incelendiğinde kısa sürede o kadar hızlı gelişme göstermişir ki, tabancasıyla düşman keşif uçağına ateş eden ilk alman pilotu, aradan bir yıl geçmeden pervaneler arasından senkronize biçimde ateş eden spandau makineli tüfeklerini kullanmak zorunda kalmıştır. gereklilikler birbirine çok sıkı bağlı olduğundan havacılık, savaş yüzünden çok ilerlemiştir. denklem ise aşağı yukarı şöyle gelişmektedir: silahlar uçağı daha kolay düşürmek için ağırlaşmalı, motor silahları daha iyi kullanmak için güçlenmeli, genel yapı hıza ayak uydurabilmek için düzenlenmeli ve düşman bu yenilikleri yakalayabilmek için aynı şekilde çalışmalıdır.

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


    luftwaffe'nin diğer hava kuvvetlerinden ayrı olarak* avcı uçaklarında top kullanmaya başlaması 1930'ların sonlarına rastlar. top, alman hava kuvvetlerine göre hava savaşının gerçek galibi olacaktır. oysa ingilizler 4 ila sekiz adet .303 kalibre* makineli tüfeği kullanmak arzusundadırlar. 8 adet makineli tüfeği alacak ileri dönük konum yalnız kanatlardır ve kanatlardan açılacak yaylım ateşi sonucunda testler göstermiştir ki, mermiler hiç istenmeyen şekilde* dağılmaktadır. kabaca tarif etmek gerekirse aileron kullanımı esnasında kanattan yapılan atışlar -deflection shooting deniyor- eğer hedef yüz metreden uzaktaysa %90 dağa taşa gitmektedir. ancak kendince haklı olan ingiliz uçak mühendisleri 8 adet makineliyi uçağın neresine sokacaklarını bilemediklerinden mermi israfı gözetmek durumunda kalırlar. zaten saatte 300 km hızında giderken birkaç merminin hesabını yapmak herkesin harcı değildir.

    almanlar silah dağılımında kanatlara pek meyletmek istemezler çünkü israfı hiç sevmemektedirler. öyle ya, atılan mermi eğer hedefi bulmayacaksa ve hedefi bulan mermi de birkaç küçük yırtık dışında uçağa bir zarar veremeyecekse 7mm civarı kalibresinde mermiyle neden savaşmak zorunda olsunlar?

    almanya 1939 polonya seferine girerken bu yeni tekolojinin bilinmezliklerine cesurca bir yaklaşım sergiler ve top kullanmaya karar verir. messerschmitt bf109e uçağına* iki adet 20mm mg ff topu koyulur. pilotun nişan gücüne büyük katkısı olduğu için motor üzerindeki iki adet senkronize ateşli 7.92mm mg 17 makinelisine ise dokunulmaz. artık iş pilotlara kalmıştır. 200 mermi kapasiteli 8 adet makinelinin verebileceği maksimum hasarı iki top ve iki makineli tüfekle verebilmek iyi veya kötü nişancılık gerektirecektir çünkü.

    sonuçlar için karşılaştırma yaparsak, ingiltere seferinde düşürülen hurricane, spitfire mk1a ve beaufighter uçaklarındaki devasa yırtıklar, dümen kopmaları, ikiye ayrılmalar 20mm topun alüminyum iskelet üzerindeki ölümcül etkisine örnektir. çarpışmalar*, pilotların vurulması veya durmaksızın alınan isabetler olmadan bf109 düşürmek küçük kalibreli silahlarla pek mümkün değildir. bf109'un toplam silah ağırlığı iki topuyla ve iki makinelisiyle, sekiz makineli sahibi spitfiredan daha hafiftir. ancak durdurma gücü spitfire'ın iki katıdır. flonk sesini müteakiben alev almış bir motorla düşmeye başlarsanız, sizin ülkenize oranla daha ekonomik bir şekilde uçak düşüren bir düşmanla karşı karşıya olduğunuz anlaşılır. nitekim supermarine fabrikası mk2 serisinden başlayarak tüm spitfire serisinee 20mm hispano-suiza topları monte etmiştir.

    bf109 ile mg151'in hikayesi neredeyse birleşiktir bu yüzden örneklememi bu uçak üzerinden yapma niyetindeyim.

    bf 109f, 756 kg ağırlığında ve 1000hp güç üreten bir daimler-benz db601a motoruna sahiptir. f'nin britanya savaşı gazisi e modeline kıyasla genel yapısı ve uçuş istatistikleri oldukça değişmiştir. oldukça kontrollüdür ve bu airframe* için alınabilecek maksimum performans ve dengeyi bünyesinde toplamıştır. britanya savaşında f'nin ağabeyi e modeli göstermiştir ki, pilotlar nişancılık konusunda beklenenden daha iyi skorlara sahiptir. luftwaffe mg ff topunu hemen yeni modelin kanatlarından söker. (biri hariç, kanatlarında mg ff ile uçan tek bf109f için (bkz: adolf galland) )

    db601a motoru içi boş ve yekpare çelik dökümlü bir krank miliyle işlemektedir. erprobungskommando testleri göstermiştir ki, krank milinin içinden geçen bir namlu topun inanılmaz geri tepmesini kendi iç devinimiyle absorbe etmekte, muhteşem isabetli atışlara yol açmaktadır. dahası atışlar kanatlardan değil pilotun göz hizasında yapılacağı için keskin nişancılıkta top devrimi yaşanır. ancak motorun gerisinde mermiyi ateşleyecek ve uzun bir namlu ile bunu motorun içinden geçirecek silah hangisidir?

    mauser bu işe özel olarak mg 151/15 silahını tasarlar. bf109f için özel yapılmıştır. motorunun gerisine takılan bu topla messerschmitt uçağı ehil pilotlar elinde dürbünlü tüfek gibi kullanılır. hafiftir, uçması zevklidir ve isabetlidir. ancak iki 20mm top ve iki makineli sahibi e serisine kıyasla bir 15mm top ve iki makineli sahibi f arasında ciddi bir silah farkı ortaya çıkmıştır. f rüyalardaki uçaktır ama yeterince silahlanamamıştır. mauser tekrar göreve çağrılır.

    mg151/20 bu sırada yapılır. mg151/15 boyunda, hemen hemen aynı ağırlıkta ancak 20mm çapındadır. verdiği hasarsa selefinin 2/3 katı kadardır. bu silahın bf109f4 serisinde kullanılmasıyla öyle rezaletler ortaya çıkar ki sevgili okurlarım, kuzey afrika hava sahası öyle bir cehenneme döner ki, 1941 yılındaki alman havacılığının düşmana ettiklerini okumak için (bkz: tecavüz). (bkz: hans joachim marseille) bir düşman avcısını indirmek için gereken mermi miktarı yazıyla dörde, bir 4 motorlu bombardıman uçağını indirmek için gereken sayı 18'e inmiştir.

    bir 20mm mermi 8 marka,
    bir b17 bombardıman uçağı 110 bin $ + 11 eğitimli personele malolmaktadır.

    teknik özellikleri merak da edersiniz, hemen verelim

    mg151/15 :
    çap: 15 mm (15x96mm)
    ağırlık: 42 kg
    namludan çıkış hızı: 950 m/s
    hızı: 800 fişek/dk
    mermi tipleri: zırh delici (ap) ve patlayıcı (he)
    mermi ağırlığı: 66g (ap), 51g (he)

    mg 151/20 :
    çap: 20 mm (20x82mm)
    ağırlık: 42 kg
    namludan çıkış hızı: 800 m/s
    hızı: 800 fişek/dk
    mermi tipleri : tek tip (ap) mermisi, iki tip patlayıcı mermi: standart (he) ve daha ince gömlekli yüksek patlayıcı ihtiva eden he(m) mermileri, iki tip yakıt tanklarına karşı atılan yangın mermisi (termit içeren). zırh delici yangın mermileri . gece avcılığı için üretilen ışıklı izli mermiler, normal izli mermiler.
    mermi ağırlığı: 117g (ap), 115g (he), 92g he(m)

    Ekşi sözlük ve Wikipedia

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


    Ayrıca bir uçak için yapılmış en büyük web sitesine sahip uçaktır.
    http://www.messerschmitt-bf109.de/




  • http://www.dkimages.com/discover/previews/777/198981.JPG

    düşünün Amanların halini



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi meta5 -- 16 Eylül 2007; 15:20:41 >
  • benide ekle...

    call of heroes
    oynamanız şiddetle tavsiyye olunur....
  • quote:

    Orjinalden alıntı: meta5

    http://www.dkimages.com/discover/previews/777/198981.JPG

    düşünün Amanların halini

    Kendim ettim kendim buldum..Aslında kurtulabilirlerdi en azından rusları Eski Polonya-Rus sınırında durdurup bi barış imzalarlardı..Amerikalılarıda eski majino hattına kadar durdurmaları gerekiyordu.En zayıf saldırı italyadan olarak gösterilse bile en etkilisidir ki sonuçları şunlardır..
    * 1 tane mihver devleti kısmen ortadan kaybedildi
    * Akdeniz egemenliği yitirildi
    * Balkanların yolu açıldı..
    * Bir çok etnik grubun yer aldığı bir coğrafya olduğundan insan gücü kaybedilmiş oldu.
    * Münih yolu açıldı ki en önemli merkezlerinden biri münih almanların
    * Sovyetlerin önü kesilebilirdi ve kısmen de olsa önleri kesildi sovyetlerin..


    dAHA Varsa böyle sizin de yorumlarınızı beklerim




  • Der,Undertag' ı izlemenizi tavsiye ederim. IMDB 55. sırada bir film. Adolf Hitler' i anlatıyor...

    2. Dünya Savaşı deyince aklıma,
    Adolf Hitler,
    Alman mühendisliği,
    Alman Stratejisi
    Alman Gücü,
    Atom Bombası ...

    Düşünün 2. Dünya savaşı olmasaydı, dünya şimdi bu kadar ilerde olmazdı. Çünkü sıkıntı insanlara bir çok şeyi keşfettirmiş ve binlerce icat, buluş ve makinler orataya çıkartılmıştır.
  • 2. Dünya Savaşı hakkında hiç bilmediğiniz bilgiler:


    1- Savaşta ölen ilk Alman havacısı, Japonlar tarafından 1937'de Çin'de öldürülmüştür.

    2- Savaşta ölen ilk Amerikan askeri, 1940 yılında Finlandiya'da Ruslar tarafından öldürülmüştür.

    3- Savaşta ölen en yüksek rütbeli Amerikan askeri, Korgeneral Lesley McNair idi ve Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından öldürülmüştü.

    4- Savaştaki en genç Amerikan askeri, Deniz Kuvvetleri'nde görev yapan 12 yaşındaki Calvin Graham'dı. Graham katıldığı bir muharebede yaralanmış ve yaşı hakkında yalan söylediği için ordudan ihraç edilmişti. (Yaptığı hizmetin karşılığında kazandığı hakları sonradan Amerikan Kongresi tarafından iade edilmiştir.)

    5- Pearl Harbor baskınının olduğu dönemde, Amerikan Donanma Komutanlığı'nın adı CINCUS (İngilizce "sink us" diye telafuz edilir. Türkçe manası, "bizi batırın") idi, Amerikan 45. Piyade Tümeni'nin omzunda taşıdığı tümen sembolü Swastika (gamalı haç) idi ve Hitler'in kişisel treninin adı da "Amerika" idi. Bunların hepsi sonradan değiştirilmiştir.

    6- Amerikan Hava Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri'nden daha fazla kayıp vermiştir. Havacıların tamamlamaları gereken 30 görevi yerine getirmeye çalışırken ölme ihtimalleri %71'di. Bombardıman uçakları korumasız değillerdi. Bir B-17 bombardıman uçağı, taşıdığı 4 ton bombanın yanı sıra, 1,5 ton da makineli tüfek mermisi taşırdı. Amerikan 8. Hava Kuvvetleri toplam 6098 düşman uçağı düşürmüştür. Bu harcanan her 12700 mermi için 1 düşman uçağı demektir.

    7- Almanya'nın enerji sıkıntısı o kadar büyüktü ki, yapılan bir araştırmaya göre, eğer savaş boyunca Alman sanayi tesislerine atılan bombaların %1'i Alman elektrik santrallerine atılsaydı, Alman sanayisi çökerdi.

    8- Genel olarak bakınca, "ortalama savaş pilotu" diye bir şey yoktu. Ya bir astınız, ya da bir hedef. Örneğin Japon hava ası Hiroyoshi Nishizawa, toplamda 80'den fazla düşman uçağı düşürmüştü ama bir kargo uçağında seyahat ederken, uçağın düşürülmesiyle ölmüştü.

    9- Avcı uçaklarında, nişan almaya yardım etmesi için, her 5 mermiden birinin izli mermi olması usulü uygulanırdı. Ama bu bir hataydı. İzli mermilerin farklı bir balistiği vardı. İzli mermiler uzak mesafede bir hedefi vuruyorsa, normal mermilerin %80'i hedefi ıskalıyordu. İzli mermiler, düşman pilotuna yerinizi belli etmeye yarıyordu. Ayrıca en kötüsü ise, mermi şeridinin sonuna, merminizin bittiğini gösteren seri halde dizili bir sıra izli mermi idi. Bu düşmanın öğrenmemesi gereken bir durumdu. İzli mermi kullanmayı bırakan filolar gördüler ki, başarı oranları iki katına çıkmış ve verdikleri kayıplar azalmıştı.

    10- Ren Nehrine ulaşan Müttefik askerlerinin ilk yaptıkları şey, nehre işemek olmuştu. Bu en düşük rütbeli erden, Winston Churchill'e (nehre işemesini şova dönüştürmüştür), Churchill'den General Patton'a (nehre işerken çekilmiş fotoğrafları vardır) kadar değişmeyen bir hareketti.

    11- Alman Me-264 bombardıman uçakları New York şehrini bombalayabilecek kapasitedeydiler ama alınacak sonuç, verdikleri çabaya değmiyordu.

    12- Savaşta, yellendikleri için ölen havacılar vardı. (20000 ft. yüksekliğe çıkan ve kabin basıncı olmayan bir uçakta, mide gazlarının hacmi %300 oranında artar!)

    13- Ruslar 500'den fazla Alman uçağını, havada çarparak yokettiler. Ayrıca çoğu zaman mayın tarlalarını, üzerinde yürüyerek temizlerlerdi. Stalin'in dediği gibi: "Sovyet Ordusu'nda kahraman olmamak cesaret ister."

    14- Amerikan Kara Kuvvetleri'nin, Amerikan Deniz Kuvvetleri'nden daha fazla gemisi vardı.

    15- Alman Hava Kuvvetleri'nin bünyesinde; 22 piyade tümeni, 2 zırhlı tümen, 11 hava indirme tümeni vardı. Bunların hiçbiri hava indirme görevi yapmaya müsait değildi. Ama Alman Kara Kuvvetleri'nin elinde hava indirme yapabilen birlikler mevcuttu.

    16- Amerikan Ordusu Kuzey Afrika'ya çıktığında, gerekli malzemelerin yanı sıra, 3 adet Coca Cola şişeleme makinesi getirmişlerdi.

    17- Normandiya'da esir alınan ilk Alman birlikleri arasında Koreliler de vardı. Bunlar, önce Japonlar tarafından zorla savaştırılmış ve Ruslara esir düşmüşlerdi. Sonra Ruslar tarafından zorla savaştırılmış ve Almanlar'a esir düşmüşlerdi. Sonra da Almanlar tarafından zorla savaştırılarak Amerikalılara esir düşmüşlerdi.

    18- Graf Spee asla batırılamadı. Mürettebatın gemiyi batırma girişimi başarısız olmuştu. Üzerinde Almanya'nın en yeni radar sistemi olan gemi, İngiltere tarafından satın alındı.

    19- Yoğun topçu ve hava bombardımanının ardından, 35000 Amerikalı ve Kanadalı asker Kiska Adası'nın kıyılarına çıktılar. Çıkarmada, 21 asker çatışırken öldü. Eğer adada Japon askerleri olsaydı, sonuç daha vahim olabilirdi.

    20- Japonlar'ın tanklarla mücadele taktiği şöyle idi, çok büyük bir top mermisi, sadece burnu dışarıda kalacak şekilde yere gömülürdü. Düşman tankı, merminin olduğu yere yeterince yaklaşınca, oraya gizlenmiş bir Japon askeri elindeki çekiçle merminin burnuna vurarak, mermiyi patlatırdı.
    "Silahların yetersizliği, mağlubiyet için bahane değildir." Korgeneral Mataguchi

    21- MISS ME isimli Piper Cub (J-3 Cub) model uçak, Amerikan topçusuna hedef tarifi yaparken, hemen yakınında bir Alman uçağının da Alman topçusuna gözetleme yaptığını gördü. Hemen Alman uçağına yaklaştı. Uçakların ikisi de silahsız olduğu için yardımcı pilotla berbaber tabancalarını çekerek Alman uçağına mermi yağdırmaya başladılar ve onu inmeye zorladılar. Hemen arkalarından kendileri de indiler ve Almanları esir aldılar. Ama Piper Cub model uçakları sadece 2 kişilik oldukları için, Almanları nereye sığdırdıkları bilinmiyor.

    22- Waffen SS'in Alman olmayan asker sayısı, Alman olanlardan daha çoktu.

    23- Almanya'nın savaş ilanı yaptığı tek ülke ABD idi.

    24- Japonlar Hong Kong'a saldırırken, İngiliz subayları, Kanadalı piyadelerin savunma için subay gazinosuna mevzilenmelerine karşı çıktılar. Subay gazinosuna, er ve erbaşların girmesi yasaktı.

    25- Nükleer fizikçi Niels Bohr, Danimarka'da Almanlar'ın elinden kılpayı kurtarılmıştı. Danimarkalı direnişçiler, Almanlarla çatışırken, o da evinin arka kapısından, elinde, içinde paha biçilmez ağır su (nükleer bomba yapımında kullanılan önemli bir madde) bulunan bir bira şişesiyle kaçmıştı. Bu gözü gibi baktığı şişeyle İngiltere'ye ulaştı. Ama sonradan, şişenin içindekinin bira olduğu anlaşıldı. Muhtemelen, ağır suyu da bir Alman askeri içmişti...
    (http://koltukgenerali.blogspot.com/)dan alınmıştır......
    ___benide ekleyin_____




  • quote:

    Orjinalden alıntı: L`EstrancdeqDe`Stran

    Der,Undertag' ı izlemenizi tavsiye ederim. IMDB 55. sırada bir film. Adolf Hitler' i anlatıyor...

    2. Dünya Savaşı deyince aklıma,
    Adolf Hitler,
    Alman mühendisliği,
    Alman Stratejisi
    Alman Gücü,
    Atom Bombası ...

    Düşünün 2. Dünya savaşı olmasaydı, dünya şimdi bu kadar ilerde olmazdı. Çünkü sıkıntı insanlara bir çok şeyi keşfettirmiş ve binlerce icat, buluş ve makinler orataya çıkartılmıştır.



    katılıyorum.şu anda sıkıntımız olmadığı için zaten hiçbir icat bulunmuo..
  • okumaktan zevk alıyorum çoğu bilgiyi biliyordum ama yine de sıkılmıyorum gerçekten süper
  • Bismarck

    İkinci Dünya Savaşı'nda savaşmış ünlü bir gemidir. İsmini Almanyanın birleştiricisi ve sosyal güvenlik reformlarını yapan demir yumruk lakaplı Otto von Bismarck tan almıştır.Birinci dünya savaşı sonucunda yapılan alnlaşmalar çerçevesinde Almanyanın 35 000 tondan büyük savaş gemisi yapmaya izini yoktu fakat yönetime geçen Nasyonal Sosyalist Partin yapılmış anlaşmalara uymayarak ingiltere ile denizlerdeki farkı kapmak için yaptığı görkemli savaş gemisidir. Onu Titanikten sonra en ünlü gemi yapan hızlı,stabil, güçlü oluşunun yanı sıra , batışındaki destansı hikayesidir. Bismarck Atlantikteki ilk görevine çıktığı sırada ( Ren egzersizi) onun atlantiğe çıkışını engellemek isteyen ingiliz donanması ile danimarka boğazında çatışmaya girmiş ve sadece 5 atışta ingilizlerin bayrak gemisini HMS Hood u boğazın serin sularına göndermiştir.

    Yapımına 16 kasım 1935 te Blohm & Voss ile yapılan kotratla başlanılan Bismarck 14 şubat 1939 da gövdesi denize indirlerek ekipmanlarının yapımına devam edilmiştir.Testleri başarıyla tamalandıktan sonra Ren egzersisi operasyonu dahilinde, atlantikteki Amerika ile İngiltere arasındaki trafiğini kesmek üzere atlatiğe açılmasına ona eşlik etmesi için ağır kruvazör Prinz Eugen un bulunmasına karar verilmiştir...

    Ren Egzersizi (Rheinübung) Harekatı [değiştir]

    Daha önce Scharnhorst ve Gneisenau'nun atlantikte konvoylara yaptığı saldırıların çok başarılı olması ve ingilterenin konvoy sistemine yeni yeni adapte olması nedeniyle aynı tür bir oparasyon yapılmasına Alman Deniz kuvvetleri tarafından karar verilmiştir. Bu operasyona Ren egzersizi adı verilmiş ve tüm eksikleri tamalanan Bismarck'a Prinz Eugen ın eşlik etmesine karar verilmiştir.18 Mayıs sabahı Bismarck ve Prinz Eugen Gotenhafen limanından ayrılarak Z-16 ve Z-23 destroyerleri ile mayın tarama gemileri eşliğinde Baltık denizine açıldılar.İlerleyen saatlerde oluşturulan gruba Z-10'da katıldı.ngilizlerin hava keşifleri ile Alman donanmasının hareketlendiğini anlamalarından sonra 20 Mayıs günü öğlen saatlerinde İsveç donanmasına bağlı Gotland kruvazörünün keşif uçakları tarafından yeri belirlendi.

    Amiral Lütjens komutasındaki Bismarck ve görev grubu kendi mayın tarlalarını geçtikten sonra mayın tarama gemilerini geri yolladılar. 21 Mayıs sabahı Bismarck ve grubu Bergen kıyılarındaki fiyordlara demirlediler. Bu şekilde Ren Egzersizi Harekatının ilk aşaması sorunsuz bir şekilde tamamlanmış oldu.

    Fiyortlarda demirlemiş olan Bismarck ve Prinz Eugen yeniden kamufle tarzında boyanırken yeni erzaklarını da gemilere yüklediler. Prinz Eugen`ın yakıt tankları da bu arada dolduruldu. Burada nedeni hala anlaşılamamış olan büyük bir hata yapıldı ve Bismarck`ın azalan yakıt depoları doldurulmadı(atlantiğe açılırken daha hızlı olması istenmiş ve daha sonra yakıt tankerinden ya da atlantiğe açıldıktan sonra fransadan yakıt alabilceği düşünülmüş olabilir). Gotanhafen`den [Norveç] fiyortlarına seyrederken Bismarck kayda değer oranda yakıt harcamıştı ve akıllıca olacak tercih Prinz Eugen`ın tankları doldurulurken Bismarck`ın tanklarının da doldurulması olacaktı. Operasyonun ileri aşamalarında bunun sıkıntılarını çok derin bir şekilde yaşamıştır operasyon grubu.

    Alman keşif uçakları ve istihbarat ağının İngiliz Anayurt Filosu`nun hala Scapa Flow`da demirli olduğunu öğrenen Amiral Lutjens en uzun yol olan İzlanda ile Grönland arasındaki Danimarka boğazını kullanarak Atlantiğe açılmaya karar verdi. İzlanda`nın altındaki yollar daha kısa olsalarda hem Anayurt Filosu`na daha yakın hem de İngiltere`den kalkacak uçakların menzilinde yer alacaklardı.

    21 Mayıs akşamı saat 19:30`da Bismarck ve görev gücü Fiyortlardan ayrılarak Kuzey Buz denizinde Grönland`a doğru yol almaya başladılar. Aynı gece İngilizler Bismarck`ın demirli olduğu Fiyordu İngilizler görüş mesafesi çok düşük olduğu halde bombaladılar ancak Bismarck çoktan oradan ayrılmıştı. Ertesi gün yapılan hava keşfi sırasında Bismarck`ın fiyorddan ayrılmış olduğu anlaşıldı.22 Mayıs sabahı Amiral Lutjens plana uygun olarak destroyerlerine geri dönmeleri emrini verdi. Destroyerlerinden ayrılan Bismarck ve Prinz Eugen 24 knot hızla Kuzeye doğru ilerlemeye devam ettiler.

    İngilizler Bismarck`ı en son gördükleri fiyortta bulamadıklarından olası bütün fiyortlara keşif uçakları gönderdiler. Hiç birinde de Bismarck`ın izine rastlanılamayınca Bismarck`ın Atlantik`e doğru seyrine başladığını anladılar. Amiral Tovey Bismarck`ın geçeceğini tahmin ettiği İzlanda ile Grönland`ın arasına Suffolk ile Norfolk ağır kruvazörlerini yönlendirdi. İzlanda ile Faeroe adası arasına ise hafif kruvazörler Arethusa, Birmingham ve Manchester yerleştirildi. İngilizlerin gururu iki zırhlı Hood ve Prince of Wales ise İzlanda`nın güney batı kıyılarında her iki yöne de müdahale edebilecek şekilde yerleştirildi. Daha güneyde ise ikinci bir görev gücünü değişik yerlerden toparlayarak bütün bu birliklere Bismarck`ın yerini tespit eder etmez müdahale edebilecek şekilde konumlandırdı. Bu görev gücünde uçak gemisi Victorious ile zırhlılar King George V, Repulse, Rodney, hafif kruvazörler Aurora, Galatea, Hermione, Kenya, Neptune ve 6 destroyer yer alıyordu. Diğer birliklerce görülüp izlenecek Bismarck`ın Hood tarafından batırılamaması durumunda bu görev gücünün yakalayarak batıracağı varsayılıyordu.

    23 Mayıs sabahı Bismarck ve Prinz Eugen Danimarka boğazına girdiler. Yılın bu mevsiminde genişliği 50 ila 60 km arasında değişen buzullarla kaplı bu boğaz bütün çıkış harekatının en tehlikeli bölümüdür. Bir çok yeri mayınlanmış, ingiliz gemilerince kontrol edilen ve buzulların bulunduğu bir bölgedir.

    Saat 19:22 de İngilizler Bismarck ile ilk teması sağlamayı başardılar. İngiliz kruvazörü Suffolk radarlarında tespit ettiği Bismarck ile çok kısa bir süre 11 kilometre meafeden görsel temasa geçtiyse de hemen İzlanda`ya doğru rotasını değiştirerek sis perdesi ardında kayboldu. Ancak aradaki mesafeyi koruyarak sürekli olarak radar vasıtası ile Bismarck`ı takibe aldı.

    Saat 20:30 `da ise bölgedeki diğer kruvazör Norfolk`da radar teması ile grubu izlemeye başladı. Bu sırada Bismarck 5 salvo yaptıysa da bir isabet kaydedemedi.Bismarck`ın Norfolk`a ateş ettiği sırada oluşan patlamada ön radarı bozuldu, bu sebepten dolayı Lütjens Prinz Eugen`a öne geçmesini emretti. Norfolk ve Suffolk bütün gece boyunca Bismarck`ı aradaki mesafeyi sürekli olarak koruyarak izlemeyi Bismarck`ın bütün manevralarına ve yakınlaşma çalışmalarına rağmen başardı.

    Saat 05:14 `de Prinz Eugen Hood ve Prince of Wales ile Hidrofon temasını kurdu. Hood 1918 yılından beri hizmette olan yorgun gövdesiyle birinci dünya savaşına ait bir gemiydi, prince of wales ise henüz çocukluk problemlerini aşamamış yeni bir Gemiydi. Hood'un zayıf güverte zırhı amiral holland'ın çatışmanın başlangıcında aradaki mesafeyi kapamak için almanlara keskin bir açıyla yaklaşmaya çalışmasını açıklamaktadır, böylece dik yollu gelecek zırh delici mermilerden bir nebze kurtulmuş olacaktı.

    Saat 05:37`de ise ilk görsel temas 34.100 metrede kuruldu ancak yaklaşan gemi bir hafif kruvazör olarak bildirildi. Danimarka boğazından çıkmak için alman gemileri güneybatı yönünde ilerlerken onları yakalamak için Hood ve Prince of Wales batı-güneybatı yönünde ilerlemey devam ettiler

    Saat 05:41 `de Norfolk almanlar ile görsel teması 27.780 metrede kurdu. O da doğu yönünden almanlara yaklaşmaktaydı.

    Saat 05:47 de Alman gemilerinde alarm verildi!

    Saat 05:49 `da aradaki mesafe 24.000 metreye kadar düşmüştü.Yaklaşan gemileri hala tam olarak tanımlayamayan almanlar 4 ağır kruvazörün yaklaştığını farzediyorlar ancak düzenli olarak yaklaşmalarından dolayı savaşmayı göze almış zırhlı olabilecekleri ihtimalini de giderek daha fazla göz önünde bulunduruyorlardı. Benzer tanımlama problemi İngilizlerde de yaşanmaktaydı. Silüetleri o mesafeden birbirine çok benzeyen Bismarck ve Prinz Eugen birbirinden ayırdedilemiyordu.

    Saat 05:50 de Prinz Eugen ile Norfolk 26.000 metre (doğudan), Suffolk 30.000 metre (kuzeyden) ve Hood ile Prince of Wales 25.000 metreden (kezeydoğudan) yaklaşmaktaydı. İngilizler önden giden Prinz Eugen`ın Bismarck olduğunu düşünerek ateşi onun üzerinde yoğunlaştırma kararı almışlardı.

    Saat 05:52 `de Prinz Eugen ile Hood ve Prince of Wales arasındaki mesafe 22.800 metreye düşünce Hood ilk ateşi Bismarck zannettiği Prinz Eugen üzerine açtı. Ancak Prince of Wales`in kaptanı Bismarck`ın arkadaki gemi olduğunu fark ettiğinden Oramiral Holland`ın emirlerini dinlemeyerek ateşini arkadaki Bismarck üzerine yoğunlaştırdı.Ateş açıldığı sırada hala peşinde zırhlılar olduğunu farkedememiş olan Almanlar hem toplardan çıkan alevlerin şeklinden hemde etraflarına düşen topların oluşturduğu devasa su sütunlarından peşlerinde zırhlılar olduğunu farkettilerse de kesin olarak hala tanımlıyamıyorlardı.

    Saat 05:53 `te ilk salvolarını bitiren Prince of Wales su sütunlarının oluşmasını bekleyerek ateşlerinin mesafesinide yapmaları gereken değişikliği hesaplama çalıştılar. Hem ilk salvoları hem de düzeltilmiş ikinci savloları hep Bismarck`ı aşıp çok daha uzağa düştüler.Hood ise hala yanlış gemiye ateş ettiğini farkedememişti. Bu sırada Norfolk`da 25.000 metre mesafeye kadar yanaşıp savaşa girmeye hazırlanıyordu. Suffolk ise hala 29.000 metrede ateş hattından çok uzaktaydı. Prince of Wales`in 3. salvosu da Bismarck`ın üstünden geçip giderken Hood sonunda yanlışhedefe ateş ettiğini anlamış ve 3. salvosunu hedef mesafe tespit amaçlı olarak Bismarck`a yollamıştı.

    Saat 05:55 `de Önce Bismarck ardından da Prinz Eugen ilk salvolarını yolladılar. Ancak ingilizlerden farklı olarak bütün toplarını aynı anda değilse önce A ve B toplarını, onlardan sonra C ve D toplarını ateşlediler. Bismarck ilk iki yarı salvosunu ( bir salvo bütün topların ateşlenmesidir. Yarı salvo Bismarck için iki bataryanın ateşlenmesidir) Hood üzerine yönlendirdi ama isabet kaydedemedi. Prinz Eugen`ın da ilk yarı salvosu isabet kaydedemese de ikinci yarı salvosu Hood`u vurmayı başarı ve kıç bölgesinde yangına yol açtı. Prince of Wales`in beşinci salvosu da boşa gittiysede 6. salvoda Bismarck`ı vurmayı başardı. Bu yara sonucu Bismark yakıt kaybetmeye ardında bir iz bırakmaya başladı. Hood`da ise yangın hala sürüyordu.

    Prinz Eugen`ın dört yarı salvosu ve Bismarck`ın iki yarı salvosu daha isabet kaydedemeden denizde su sütunları oluşturarak kayboldular. Prins of Wales`in ise bu sırada eteşlediği 7. salvo yine Bismarck`ın üzerinden geçip gitti. Hood`un da 5. ve 6. altıncı salvoları isabet kaydedemedi.

    Bismarck iki yarı salvo (yani 3. salvosu) daha Hood üzerine yolladı ve bu sefer isabet kaydetmeyi başardı. Aynı anda 150mm lik yardımcı bataryaları da 18.000 metreye sokulmuş olan düşmanlarına ateş menziline girdiklerinde ateş açmaya başladı.

    Prinz Eugen`ın 4 yarı salvosu yani 4. ve 5. salvoları da Hood`a isabet kaydedemezken Princa of Wales`in 9. salvosu Bismarck`a isabet kaydetmeyi başardı. Aynı zamanda Prince of Wales`in 133mm`lik yardımcı bataryaları da devreye girdi. Hood`da 7. salvosunda yine isabet kaydedemedi.

    Saat 05:58 Amiral Lutjens Prinz Eugen`e ateşini Prince of Wales üzerine yönlendirmesini istedi. Bu arada Bismarck 4. salvosu olan 2 yarı salvoyu daha Hood üzerine yolladıysa da isabet kaydedemedi. Prinz Eugen`ın 6. salvosu Hood, 7. salvosu ise Prince of Wales üzerine gerçekleştirildi. Prince of Wales ise 11. salvosunu Bismarck üzerine yolladıysa da bu seferde kısa düştü. Hood 8. ve 9. salvolarını yolladı. Bu sırada RAF`a bağlı bir Sunderland deniz keşif uçağı savaş alanı üzerinde uçarak durumu rapor etti.

    Saat 05:59itibariyle Hood ve Prince of Wales birlikte Bismarck`a ateş ederlerken Bismarck ateşini Hood`a, Prinz Eugen ise Prince of Wales`e ateş ediyordu.Bismarck 15.700 metreden 2 yarı salvo (5. salvo) daha yolladı ve bunlardan muhtemelen son iki salvosundan birisi Hood`a ölümcül olan darbeyi vurdu. Bu arada Prinz Eugen`da 4 yarı salvosunu daha Prince of Wales üzerine yolladı. Hood ölümcül yarasını almadan hemen önce 10. ve son tam salvosunu Bismarck üzerine gönderdiyse de isabet kaydedemedi. Prince of Wales ise 12. salvosunu 15.600 metreden, 13. salvosunu da 15.000 metreden Bismarck üzerine yolladı. 13. salvo Bismarck`ın 3. ve son yarasını almasına yol açtı.

    Saat 06:00 sularında Hood aldığı yara sonucu ortadan ikiye yarılıp batmaya başladığı sırada son yarı salvosunu (öndeki iki taret) Bismarck üzerine yolladı. Bismarck ise önceden planlanıp atış emri verilmiş olan 6. salvosunu ( her zamanki gibi iki yarım salvo şeklinde) Hood`un bir zamanlar bulunduğu yere yolladı. Bu sırada uçaksavar bataryaları da üstlerine gelmiş olan İngiliz keşif uçağına ateşe başlamışlardı.Prince Eugen 4 yarı salvo (10. ve 11. salvolar) daha Prince of Wales`in üzerine yolladı. Prince of Wales ise bu sırada Hood`un kalıntılarına çarpmamak için manevra yapıyordu. Bu manevra sırasında 14. ve 15. salvolarını da yolladı ama her ikisi de kısa düştü.Norfolk Hood havaya uçtuktan sonra iskele yönünde dümen kırarak Bismarck`a yaklaşma açısını düşürdü. Suffolk ise hala 28.000 metre mesafede çatışma alanından uzakta seyretmekteydi.

    Saat 06:01`de Hood batmaya devam ederken enkazına çarpmamaya çalışan Hood Alman gemilerine doğru tehlikeli bir dönüş gerçekleştirdi. Mesafe tespit cihazlarından durumu fark eden Prinz Eugen`ın torpidolardan sorumlu komutanı Brinkman kaptandan atış mesafesine giren Prince of Wales`e ateş açmak için izin istedi. Bismarck ise ateşinin yönünü Hood`dan Prince of Wales`a kaydırmıştı Bismarck'ta artık Prince of Wales'a ana bataryaları ile ateş etmektedir

    Saat 06:02`de Hood batmaya devam ederken Prince of Wales ağır ateş altında enkazın yanından geçiyordu. Bismarck ise uçağın torpido saldırısından korunmak için sancak yönünde manevraya başlamıştı. Bu sırada 2 yarı salvosunu daha yolladı. Bu atışlarından birisi 14.000 metreden pusula platformunu vurdu ve içerdeki hemen herkesin ölmesine yol açtı. Artık Prince of Wales körlemesine ilerliyordu ve ateşi kesti.

    Prinz Eugen 4 yarı salvo daha yollarken aradaki mesafe çok fazla olduğundan isabet yüzdesi çok düşük olacak olan torpidoların atış izni çıkmadı. Hood neredeyse tamamen sularda kaybolurken Norfolk savaşa dahil olup 3 salvosunu Bismöarck üzerine yolladı. Ancak hepsi kısa düştü

    Saat 06:03`Hood tamamen batmış, Prince of Wales ise ateş edemez durumda çok büyük bir tehlike altındadır. Bu şartlar altında Prince of Wales hemen bir sis perdesi oluşturmaya ve uzaklaşmaya başlar. Ancak düşen mesafeden dolayı Bismarck`ın 105mm`lik ağır uçaksavar topları da devreye girmiştir.Prinz Eugen ise birkaç dakika içinde efektif olarak torpido kullanabileceği bir mesafeden ateş edebilecek bir pozisyona girecektir ancak tam bu sırada 220 derecede hidrofonlar torpido olabilecek bir ses algılar ve bu sebepten gemi hemen sancak tarafına dönerek kaçma manevralarına girişir.Prince of Wales ise hala sis perdesi oluşturmaya çalışmaktadır. Bismarck 2 yarı salvosunu daha Prince of Wales`in üzerine yolladı ve önce 14.500 metrede geminin su altı seviyesinden bir yara almasına yol açıp sonra sancak tarafındaki ikincil bataryaların da devre dışı kalmasını sağladı. Bunlar Prince of Wales`in 2. ve 3. yaralarıydı.Prinz Eugen 4 yarı salvo daha Prince of Wales`in üzerine yolladı ve kıç bölgesi su altı seviyesinden bir isabet kaydetti. Bu sırada uzaklaşmaya çalışan Prince of Wales`in arkadaki Y bataryası kendi nişan olanakları ile Bismarck`a ateş etmeyi denediyse de atışı Bismarck`ı vuramamıştırHood geride sadece 3 mürettebatını bırakarak batmış , Norfolk ateşi kesip savaşa alanından uzaklaşamaya çalışıyor ve Suffolk hala savaş bölgesinin dışında 28.000 m mesefade bulunuyor.
    Ünlü İkinci Dünya Savaşı resminde Bismarck, 380 mm'lik toplarıyla Prens of Walles'a ateş edeken
    Ünlü İkinci Dünya Savaşı resminde Bismarck, 380 mm'lik toplarıyla Prens of Walles'a ateş edeken

    Saat 06:04 itibariyle Prince of Wales çok kötü bir durumdadır. Her iki gemiden arka arkaya hem isabet alıyor hemde aradaki mesafe gittikçe azalıyordu. Ancak bu sırada Bismarck`da uçak alarmları, Prinz Eugen`da ise torpido alarmları çalması sonucu her iki gemide sancak tarafına keskin bir dönüş yaparak ateş açılarını kaybederler. Ayrıca sis perdesi de gittikçe daha yoğun bir hal almaya başlamıştır. En tehlikeli durumu atlatan Prince of Wales güney doğu yönünde uzaklaşmaya başlar. Gittikçe açılan mesafeye rağmen Bismarck 10 salvosunda bir kez daha Prince of Wales`a isabet kaydetti. Prinz Eugen`da 2 yarı salvo daha yolladı ve iki isabet kaydetti. İlki yine kıç bölgesini vururken ikincisi 133mm`lik top cephaneliğine geldiysede patlamadı. Bu Prince of Wales`in en şanslı anıydı ve Hood ile aynı kaderi paylaşmaktan patlamayan bu top sayesinde kurtuldu. Prince of Wales`in Y bataryası ikinci kez kendi imkanları ile ateş ettiyse de yine Bismarck`tan çok uzağa düştü

    Saat 06:05 itibariyle Bismarck 11. Prinz Eugen`da 19. salvosunu Prince of Wales üzerine yolladıysa da gittikçe artan sis perdesi, aşılan mesafe ve yapılan manevralar yüzünden isabet kaydedemedi. Prince of Wales`in Y bataryası da 3. atışını gerçekleştirdi.

    Saat 06:06 itibariyle Prince of Wales Prinz Eugen`dan 16.000 metre, Bismarck`dan ise 17.000 metre uzaktaydı ve aradaki fark sürekli açılıyordu. Ayrıca yarattığı sisde iyice yoğunlaşmaya başlamış ve hedefi seçilemez hale getirmekteydi. İlerleyen dakikalarda Bismarck ve Prinz Eugen birkaç atış daha gerçekleştirdiysede hiç biri isabet kaydetmedi. Bismarck`ın komutanı Kaptan Ernst Lindemann Prince of Wales`sı batırnak için Lütjens`den izin istedi. Ancak Lütjens`in karadayken aldığı zorunda kalmadıkça ve bir konvoyu korumadığı sürece hiçbir müttefik savaş gemisi ile savaşılmaması emrine karşı gelmek anlamına geleceğinden ayrıca diğer müttefik gemilerine yakınlaşmaları için gerekli süreyi kazandırmamak için bu istek reddetti.

    Saat 06:10 itibariyle artık savaş bitmiştir

    Savaşın sonu itibariyle;

    * Bismarck Prince of Wales`den üç isabet aldı.
    * Prinz Eugen hiç isabet almadı.
    * Hood Bismarck`dan aldığı isabet sonucu battı
    * Prince Of Wales 4`ü Bismarck`dan, 3`ü Prinz Eugen`dan olmak üzere 7 isabet aldı
    * Norfolk ve Suffolk hiç isabet almadılar.

    Bismarck`ın aldığı yaralar savaş gücünü azaltmadı ise de hem maksimum hızının 28 knot`a düşmesine hemde ön tarafına 2000 ton su dolmasına ve küçük br açıyla yana yatmasına yakıt kaybetmesine yol açtı. Bunların etkileri ise savaşın ilerleyen safhalarında görülecekti. Mevcut durum itibari ile Lütjens`in Rheinübung harekatını sürdürmesi ve Atlantikte konvoylarını batırması mümkün değildir. Onun yerine ya Norveç`e dönüp ya da Fransız limanlarına giderek geminin tersanelerden birisinde havuza alınıp tamir edilmesi gerekmektedir Lütjens Prince of Wales' ı batırarak büyük bir zafer kazanmış bir şekilde Norveç`e dönebilirdi ama bu bir kez daha aynı yolu aşmaya çalışması ve İngiliz su üstü gemileri ile bir kez daha çarpışmaya girmesi anlamına geliyordu. Onun yerine güneye St. Nazaire`e giderek hem Scharnhorst ve Gneisenau ile buluşmuş olacak hem de bakım çalışmaları biter bitmez Atlantiğe açılabilecekti.


    Prinz Eugen'in Ayrılması [değiştir]

    Saat 08:01 itibari ile Lütjens hem genel durumu bildirdi hem de Bismarck`ın bakıma alınıp Prinz Eugen`ın harekata bağımsız bir kruvazör olarak devam etmesi isteğini bildirdi. Bismarck 180 derece güneye 24 knot hızla ilerlemeyi sürdürdü. Prince of Wales, Norfolk ve Suffolk ise peşlerinden gelerek radar temasını kaybetmemeye çalışıyorlardı. 24 Mayıs gecesi Bismarck ve Prinz Eugen çeşitli manevralar yaptılarsa da peşlerindeki gemilerden kurtulmayı başarmazlar. Bu gemilerden başka Rodney, Ramillies ve Revenge Zırhlıları ile London ve Edinburg kruvazörleri Kuzey Atlantik`te sürdürdükleri konvoy koruma görevlerinden alınıp Bismark`ın tahmini rotasına doğru yönlendirildiler. Cebelitarık`ta üstlenen Görev Gücü H`da Kuzeye doğru yönelmişti. Bu kuvvette Uçak gemisi Ark Royal, Savaş Kruvazörü Renown ve hafif kruvazör Sheffield mevcuttu.

    24 Mayıs sabahı güzel hava koşulları sebebiyle İngilizler Bismarck ile radar temasının yanı sıra görsel temasta kurabiliyorlardı. Öğleden sonra ise kötüleşen hava koşulları sayesinde Lütjens Prinz Eugen`ın ayrılması planını uygulamaya karar verdi.

    Saat18:14 `de Bismarck keskin bir manevra ile 180 derece dönerek ingiliz gemilerinin üstüne doğru ilerlemeye ve ateş etmeye başladı. Prince of Wales ile Bismarck arasında çok uzaktan ve isabet şansı hemen hiç olmayan bir top düellosu yaşandı. Bu sırada Prinz Eugen İngilizlerin radar mesafesinden çıkarak kendi yoluna koyuldu. Prinz Eugen`ın radar mesafesinden çıkmasından bir süre sonra Bismarck geri dönerek ateşi kesti ve güney rotasına devam etti. Akşam üzeri Amiral Tovey uçaklarının mesafesine giren Bismarck`a bir hava akını düzenlemeye karar verdi. Victorious`dan 8 Swordfish ve 5 Fulmar havalandı. Saat 23:30`da Swordfishler Bismarck`a ulaştı ve bir torpido isabeti kaydettiler. Sancak tarafından gerçekleşen bu isabet gemide ciddi bir hasara yol açmadıysa da Kurt Kirchberg`in ölümü ile gemi ilk kaybını vermiş oldu. Saldırıyı düzenleyen uçaklardan ise sadece iki Fulmar yakıtları bittiği için dönemedi.

    Saldırı sonucu hasar gören Bismarck bazı tamiratları gerçekleştirebilmek için hızını 27 knot`dan 16 knot`a düşürdü. Aranın gittikçe azalması sonucu

    Saat 01:31`de Prince of Wales 15.000 metreden iki salvo yolladı. Bismack`da iki salvo ile karşılık verdiyse de görüş şartlarının kötülüğü nedeniyle hiçbir isabet kaydedilemedi.

    Gece boyunca Bismack`ın mürettebatı İngiliz gemilerinin belirli aralıklarla denizaltılara karşı zikzak hareketi yaptıklarını fark ettiler. Gece olması sebebiyle sadece Suffolk Bismarck ile radar teması sağlayabiliyordu. Ancak bu zikzaklar sırasında kısa bir süre için radar menzilinden çıkıyordu. Lütjens bu fırsatı değerlendirip Prinz Eugen`dan sonra kendisinin de İngiliz donamasını atlatması gerektiğine karar verdi.

    Suffolk`un beklenilen manevrasına başlayıp radar temasını kaybettiği an Lütjens sancak yönünde (bu durumda batı) 90 derecelik ani bir dönüş emretti. İngiliz filosu güney güneydoğu doğrultusundaki rotalarına zikzak hareketlerini bitirip döndüklerinde Bismarck`ı yerinde bulamadılar, manevra işe yaramış Bismarck batı yönünde son sürat mesafeyi açıyordu. Bismarck`a konsantre olan ingilizler henüz Prinz Eugen`ın kaçtığından bile haberdar değillerdi Akşam üzeri Amiral Tovey uçaklarının mesafesine giren Bismarck`a bir hava akını düzenlemeye karar verdi. Victorious`dan 8 Swordfish ve 5 Fulmar havalandı.

    Saat 23:30` da Swordfishler Bismarck`a ulaştı ve bir torpido isabeti kaydettiler. Sancak tarafından gerçekleşen bu isabet gemide ciddi bir hasara yol açmadıysa da Kurt Kirchberg`in ölümü ile gemi ilk kaybını vermiş oldu. Saldırıyı düzenleyen uçaklardan ise sadece iki Fulmar yakıtları bittiği için dönemedi.

    Saldırı sonucu hasar gören Bismarck bazı tamiratları gerçekleştirebilmek için hızını 27 knot`dan 16 knot`a düşürdü. Aranın gittikçe azalması sonucu

    Saat 01:31`de Prince of Wales 15.000 metreden iki salvo yolladı. Bismack`da iki salvo ile karşılık verdiyse de görüş şartlarının kötülüğü nedeniyle hiçbir isabet kaydedilemedi.

    Gece boyunca Bismack`ın mürettebatı İngiliz gemilerinin belirli aralıklarla denizaltılara karşı zikzak hareketi yaptıklarını fark ettiler. Gece olması sebebiyle sadece Suffolk Bismarck ile radar teması sağlayabiliyordu. Ancak bu zikzaklar sırasında kısa bir süre için radar menzilinden çıkıyordu. Lütjens bu fırsatı değerlendirip Prinz Eugen`dan sonra kendisinin de İngiliz donamasını atlatması gerektiğine karar verdi.

    Suffolk`un beklenilen manevrasına başlayıp radar temasını kaybettiği an Lütjens sancak yönünde (bu durumda batı) 90 derecelik ani bir dönüş emretti. İngiliz filosu güney güneydoğu doğrultusundaki rotalarına zikzak hareketlerini bitirip döndüklerinde Bismarck`ı yerinde bulamadılar, manevra işe yaramış Bismarck batı yönünde son sürat mesafeyi açıyordu. Bismarck`a konsantre olan ingilizler henüz Prinz Eugen`ın kaçtığından bile haberdar değillerdi Bismarck`ı son gördükleri noktaya ulaşan ingiliz gemileri onu araştırmak için üçe ayrıldılar. Norfolk batı yönünde, Suffolk güney batı, Prince of Wales ise güney güneybatı yönünde ilerledi. Bu sırada ise Bismarck kuzey yönüne dönmüş ve bir süre bu yönde ilerledikten sonra geniş bir yarım daire çizerek ingiliz gemilerinin arkasından dolaşıp güney batı yönünde 130 derece istikametinde St. Nazaire`e ilerlemekteydi. Artık Bismarck peşindeki gemilerden kurtulmuştur.

    Bismarck`ın izini kaybeden İngilizler arasında Bismarck`ın gittiği yön hakkında bir çok spekülasyon mevcuttur. Acaba ağır yara alıp Norveç`e geri mi dönüyordu veya çok hafif yaralandığından Atlantik`teki konvoyların peşine mi düşmüştü. Belki de bir tamirat gemisi ile denizde buluşup tamirat işlerini denizde halledecek veya Fransız limanlarına gidecekti. İngilizlerin bütün bu olasılıklara göre her noktayı tutacak sayıda gemisi mevcut olmadığından sadece en muhtemel senaryolara gemilerini sevk etmek zorundaydılar.

    Amiral Tovey güney batı yönündeki ilerleyişine devam ederken Prince of Wales güney istikametindeki ilerleyişini sürdürdü. Aynı zamanda Görev gücü H İspanya kıyılarından kuzeye doğru son hız ilerlemekteydi. İngiliz donanmasının diğer birimleri de denizdeki arama çalışmalarına katılıyordu. 25 Mayıs sabahı Victorious`un uçakları kuzey batı yönünde tarama yaptılarsa da hiçbir sonuç elde edemediler. Ayrıca Swordfishlerden biriside geri dönmedi.

    Bismarck hala Suffolk`un radar sinyallerini alıyordu ancak bu sinyaller mesafe nedeniyle yansıyıp geri dönemediğinden Suffolk Bismarck`ı göremiyordu. Bu durumdan habersiz olan Lütjens o sabah Alman Yüksek Deniz Komutanlığı`na uzun bir telsiz mesajı gönderdi. Mesajda geçtiğimiz gün yaşanan Hood ve Prince of Wales ile yaşanan temasın ayrıntıları ve alınan hasarın boyutu ile St. Nazaire`e doğru yol almakta olduğu belirtiliyordu. Aynı zamanda İngiliz radarlarının etkinliğinden de bahsetti.

    Suffolk`dan geçen geceden beri Bismarck ile ilgili hiçbir temas mesajı almamış olan Alman Deniz Yüksek Komutanlığı ise Bismarck`ın izini kaybettirdiğini fark ettiklerinden hemen Lütjens`e telsiz sessizliği emrettiler. Lütjens`in telsiz mesajını bir çok noktadan yakalayan İngilizler her ne kadar Bismarck`ın yerini tam olarak tespit edemedilerse de teması kaybettikleri yer ile Bismarck`ın şu anki tahmini bulunduğu bölge arasında bir çizgi çekinde Fransız kıyılarına doğru yol aldığını tespit ettiler. Bu noktada ingiliz amiralliği gene büyük bir hata yaparak Bismarck ın yerini yanlış hesapladıysada daha sonra hatalarını düzeltip muhtemel yönünü tekrar doğru hesaplayıp savaşgemilerini doğru yönlerndirdiler. Bundan sonra İngilizler bütün arama faaliyetlerini o yönde yoğunlaştırdılar

    25 Mayıs günü Bismarck yakıtını daha ekonomik kullanmak için hızını 28 knot`dan 20 knot`a düşürdü. Bu sayede bir miktar tamirat çalışması da yapabildilerse de bunun ciddi bir etkisi olmadı.26 Mayıs sabahı

    Saat 03:00`da iki Katalina keşif uçağı Kuzey İrlanda`da ki üslerinden havalanarak arama faaliyetlerine başladılar.

    Saat 10:30 sularında Katalinalardan birisi Bismarck`ın izini bulmayı başardı. Alçalıp yakından gözlem yapmaya çalışırken Bismarck`ın uçaksavarlarının ateşi ile bunun bir düşman gemisi olduğu kesinlik kazanmış oldu ve telsizle konumu hemen bildirildi. Yaklaşık bir saat sonra da Ark Royal`dan havalanmış olan bir Swordfish Bismarck ile görsel temas kurmayı başardı. 31 saati geçen bir süre sonunda artık Bismarck`ın yeri İngilizler tarafından yeniden biliniyordu. Kısa bir süre sonra Sheffield`da Bismarck ile teması sağladı. Artık yeri belli olan Bismarck`ın üstüne İngiliz donanmasının elindeki mümkün olan bütün kaynaklarla gitmesi sadece bir zaman meselesi idi.

    Bismarck`ı durdurmak ya da en azından yavaşlatmak için İngilizlerin tek şansları kalmıştı, o da uçaklar ile isabet kaydetmek. Bu görevde menzil içinde olan tek uçak gemisi Ark Royal`a düşüyordu.

    Saat 14:50`de 15 Swordfish Bismarck`ın bilinen son konumuna doğru yola çıktılar. Ancak bu uçaklar yola çıktığı sırada hala Sheffield`ın Bismarck`ı izlemekte olduğu ile ilgili mesaj Ark Royal`da deşifre edilememiş olduğundan pilotlar bölgede sadece Bismarck`ın olduğunu zannediyorlardı.

    Saat 15:40`da Swordfishler Bismarck zannettikleri Sheffield ile görsel teması kurdular ve saldırıya geçtiler. Bir hafif kruvazör olan Sheffield`ın Bismarck olmadığını anladıkları ana kadar geçen sürede zaten 11 tanesi torpillerini bırakmışsa da hiç biri isabet kaydedemedi. Saat

    Saat 17:00`da hepsi Ark Royal`a geri dönmüşlerdi.

    Saat 17:40`da Sheffield tekrar Bismarck ile temas kurmayı başardı ve izlemeye aldı.

    Norveç`te yakıt depolarını doldurmamış ve Prince of Wales`in kaydettiği isabet sonucu yüksek oranda yakıt kaybetmiş olan Bismarck St. Nazaire`e ulaşabilmek için hızını 20 knot ile sınırlamak zorunda kaldı. Şayet bu iki durumdan birisi olmamış olsa idi Luftwaffe`nin koruması altına girmiş olacaktı.

    Ark Royal`da ise İngilizler sadece son bir şanslarının kaldığının farkındaydılar.

    Saat 19:15`de 15 Swordfish tekrar havalandı.

    Saat 20:47`de Swordfishler Bismarck`a saldırıya geçtiler. İlk isabet ciddi bir hasara yol açmadıysa da ikicisi gemi manevra yaptığı sırada dümeni 12 derece iskele tarafına dönük iken vurdu ve kilitlenmesine yol açtı. Bu Aşil`in topuğundan vurulması şeklinde imkansızın gerçekleşmesi idi. Geminin başka herhangi bir yerinden alacağı torpido yarası ciddi bir hasar veremeyeceğinden yoluna devam etmesine engel olamazdı.

    Saldırı biter bitmez hemen dalgıçlar durumu düzeltmek için indirilmek istendiyse de çok dalgalı olan Atlantiğin suları buna müsaade etmedi. Dümenin patlatılıp sadece pervanelerle yön tayini ise patlatma işlemi sırasında pervanelerinde hasar görmesi ihtimalinin yüksekliği nedeniyle kabul görmedi.

    Bismarck`ın daire çizmeye başlaması sonucu Sheffield ile olan mesafesi kapandı ve Bismarck 6 salvosunu Sheffield`ın üzerine yolladı. Bunların hiç biri isabet kaydetmediyse de geminin çok yakınında oluşan su sütunlarının etkisi ile geminin radarı bozuldu, 12 denizci yaralandı ve bunlardan üçü daha sonra öldü.

    4. Filotillaya bağlı destroyerler Cossack, Maori, Zulu, Sikh ve Piorun saat 22:38`de Bismarck ile temas kurup saldırıya geçtiler. Ancak Bismarck`ın açtığı yoğun ateş sebebiyle bir süre sonra geri çekilmek zorunda kaldıla

    Saat 23:42`de su sütunları yüzünden Cosssack`ın antenleri kırıldı. Gece boyunca destroyerler bir çekilip bir saldırdılar.

    Saat 07:00 itibariyle Bismarck üzerine 16 torpido yollanmıştı.

    Sabah Bismarck üzerinde sinirler gerilmeye başlamıştı zira artık ağır su üstü gemileri ile temasın bir an meselsi olduğu biliniyordu. Bismarck rüzgara karşı 7 knot hızla kabarmış denizde (30-40 knot hızında rüzgar vardı) ilerlemekteydi.

    Saat 08:43`de King George V ve Rodney Bismarck ile ilk teması kurdular.

    Saat 08:47`de Rodney 20.000 metreden ilk ateşi açtı. Bir dakika sonra Rodney`de ateşe katıldı. Bismarck ön taretleri Anton ve Bruno ile 08:49`da Rodney`e cevap verdi.

    Saat 08:54`de Norfolk`da savaşa katıldı.

    Saat 08:58`de Rodney`in ikincil bataryaları da savaşa katıldı.

    Saat 09:02 itibari ile defalarca isabet alan Bismarck`ın ön batarya mesafe tespit cihazları artık çalışmaz halde idi.

    Saat 09:04`de Dorsetshire`da savaşa katıldı. Bismarck tek başına, manevra yapamaz bir durumda saatte sadece 7 knot hızla seyrettiği halde 2 zırhlı ve 2 ağır kruvazöre karşı sonu belli olan bir mücadeleye devam ediyordu.

    Bismarck`ın ön ateş kontrol sistemleri devre dışı kaldığından ateş kontrolü arka kumanda postalarına geçti. Oradan ateşi yönlendiren 4.Topçu Subayı Teğmen Müllenheim Rechberg King George V üzerine dört salvo yönlendirdi.

    Saat 09:13`de mesafe atışlarla tam tespit edildiği sırada kumanda postasına gelen bir isabet sonucu orası da devre dışı kaldı. Bu saatten sonra arka bataryalar kendi olanakları ile ateşe devam ettiler.

    Bismarck`a yeterince yaklaşmış olan Rodney Bismarck`a 6 torpido yolladı ama sabit rotada giden Bismarck`a bir tane isabet ettirmeyi başaramadı.

    Saat 09:21`de Dora bataryasının kendi cephanelerinden birisinin içeride patlaması sonucu devre dışı kalması ile sadece Caesar sağlam durumdaydı.

    İnanılmaz bir şekilde yüksek oranda tahrip olmuş olan Anton ve Bruno bataryaları saat 09:27`de son bir kez ateş ettiler ve sustular.

    Saat 09:31`de ise Caesar son bir kez ateş etti ve o da sustu

    Artık sadece birkaç tane ikincil batarya ateş edebilir durumdaydı. Bismarck`ın savaşma kapasitesinin neredeyse tamamen yok olduğunu fark eden İngilizler iyice yakınına sokuldular. Rodney 2500 metre mesafeye kadar yanaşıp 40.6 cm lik silahları ile Bismarck`ı dövmeye başladı. Atışlardan birisi Bruno taretinin tamamen havaya uçmasına yol açtı.

    Saat 09:56`da Rodney 2700 metreden iki torpido daha yolladı ve birisi isabet etti.

    Bu mesafeden ıska geçmek neredeyse imkansız olduğundan İngiliz topları sürekli olarak Bismarck`a isabet kaydediyorlar her saniye değişik bir yerinde değişik kalibrede bir top patlıyordu.

    Saat 10:00`da Norfolk 3600 metreden 4 torpido ateşledi ve biri isabet etti. Bu sırada gemiyi boşaltma emri verildi ve Kazan dairelerinde imha mekanizmaları çalıştırılıp patlatıldı.

    Saat 10:15`de Ark Royal`dan kalkan Swordfishler gökyüzünde belirdiler. İlk başta bunları alman uçakları sanan King George V üstlerine ateş açtı ancak şans eseri hiçbir isabet kaydedemedi.

    Saat 10:16`da Rodney ateşi kesip savaştan çekildi. Artık Bismarck`ın güvertesi tanınmayacak durumdaydı. Her tarafı paramparça olmuştu ama aldığı yüzlerce isabete rağmen hala yüzüyordu. Ateşin hafiflemesi ile hiçbir savaş kapasitesi kalmayan geminin mürettebatı suya atlamaya başladı.

    Saat 10:20`de Dorsetshire güvertesinden insanların atladığı ve ateş etmeyen gemiye iyice yaklaşarak iki torpido daha gönderdi ve ikiside isabet etti. 10:36`da bir torpido daha gönderdi ve o da vurdu.

    İskele tarafına doğru yatmış olan Bismarck`ın üst güvertesine kadar su yükselmişti.

    Saat 10:39`da 48 derece 10 dakika Kuzey enlemi, 16 derece 12 dakika batı boylamında Bismarck battı.

    Yaklaşık iki saat süren bu savaş sırasında Bismarck inanılmaz bir dayanıklılık örneği göstermiştir. Dünya tarihinde hiçbir geminin gösterememiş olduğu bir dayanıklılık örneği sergileyerek her çap ve kalibreden yüzlerce isabet aldığı halde batmamıştır. Hood`un sadece 3 isabette battığı düşünülecek olursa bu durum çok daha net bir şekilde ortaya çıkar. Ve gemiyi en sonunda ingilizler değil, kendi mürettebatı batırmıştır.

    Savaş boyunca Bismarck üzerine 2876 top mermisi gönderilmişti, bunlar ;

    * Rodney`den 380 adet 40.6 cm
    * King George V`den 339 adet 35.6 cm
    * Norfolk`dan 527 adet 20.3 cm
    * Dorsetshire`dan 254 adet 20.3 cm
    * Rodney`den 716 adet 15.2 cm
    * King George V`den 660 adet 13.3 cm

    Bu derece yoğun bir ateş sebebiyle hiçbir zaman tam olarak kaç tanesinin isabet ettiği bilinemeyecektir. Ancak büyük bir kısmı çok yakında ateş ettiğinden 500`ün üzerinde isabet aldığı tahmin edilmektedir. Ayrıca bir çok torpido yarası almıştır.

    Gemi batmadan önce 800 civarında mürettebatın gemiyi terk etmeyi başardığı tahmin edilmektedir. Denize atlayan bu askerleri toplama görevi Dorsetshire ve Maori`ye verildi. Denize atılan halatlar ile Dorsetshire 86, Maori 25 kişiyi topladı. Bu sırada Dorsetshire`ın kaptanı Benjamin Martin bölgede denizaltılar bulunabileceğini iddia ederek bir anda kendisine verilen kazazedeleri toplama görevini durdurarak bölgeden ayrıldı. Dorsetshire`ın ani bir şekilde hızlanıp uzaklaşması üzerine Maori`de onu takip etti.

    İlerleyen saatlerde U-74 3, ertesi gün hava gözlem gemisi Sachsenwald 2 denizciyi daha kurtardı. Bunlar, Otto Maus ve Walter Lorenzen Bismarck`tan kurtarılan son kişiler oldu.

    Bismarck`ın batışı ve İngilizlerin kazazedeleri denizde bırakıp gittiğinin öğrenilmesinden sonra İspanyollar Canarias ağır kruvazörünü bölgeye arama kurtarma çalışmalarına katılmak üzere gönderdiler. 30 Mayıs günü sadece iki ceset bulmayı başarabildiler. Onlar Walter Grasczak ve Heinrich Neuschwander`dı. Askeri törenle denize verildiler.2249 kişilik mürettebattan sadece 115 kişi hayatta kalmıştır.

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi UberJager -- 17 Eylül 2007; 21:25:51 >




  •  2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]


     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]






  • şu ağır silahlı yıkılmaz donanam gemilerine destroyerlere bayılıyorum çok manyaqqqqqqqqq
  • Yeterince tankınız, askeriniz hatta uçaklarınızı kaldıracak benzininiz
    yoksa nasıl savaşırsınız? "Hayalgücü" ile mi? Japonlar öyle yaptılar!


    Iwo Jima alınmalıydı. Hem de ne pahasına olursa olsun! Küçük bir havalimanı, iki balıkçı köyü ve adanın ucundaki tek tepesiyle Iwo Jima, korunaksızdı. Amerikan uçakları adanın üzerinde saatlerce uçmuş ve birkaç yüz kişilik Japon müfrezesinin dışında kimseyi görmemişti. Bu adayı fethetmek, neredeyse keyifli bir yaz yürüyüşüne benzeyecekti.


    Amerikalılar haklıydılar. Adada neredeyse kimse yoktu. Japonya'yı bombalayacak uçakların havalanacağı bu küçük ada, derin bir sessizliğe gömülmüş gibiydi... Amerikalılar, 1945 yazına gelindiğinde sessizliğin anlamını
    artık biliyorlardı. Guadalcanal ve Filipinler'deki savaşlarda inanılmayacak şeyler görmüşlerdi. Ama bu seferki iş kolay olacağa benziyordu. 12 kilometrekarelik bir adada kaç Japon saklanabilirdi ki?


    Çıkartmayı yönetecek Amiral Spruance'ın kesin emri vardı: Amerikalı denizciler adaya çıktığında, bir tekinin bile burnu kanamayacaktı! Hava Kuvvetleri tam 10 hafta boyunca, Heybeliada büyüklüğündeki bu adayı elindeki her şeyle bombaladı! Çıkartma günü, Amerikalılar zayıf bir dirençle karşılaşacaklarına emindiler...


    Fukakku Taktiği


    Adadaki Japon birliklerinin kumandanı Tadamaçi Kuribiyaşi, bu "keyifli yaz yürüyüşü"nü Amerikalılar için tam bir cehenneme çevirdi. Bombardımandan bir ay önce adaya gizlice yerleşen Japon birlikleri ölümüne çalışmış ve bir ayda bu küçücük adanın altında karınca yuvasını andıran tüneller kazmışlardı.


    Adanın altında kazılan tünellerde, 27.000 Japon askeri Amerikalıların gelmesini beklemişlerdi; ağır bombardıman sırasında ise, Amerikalıları kandırmak için sadece birkaç hava bataryası cevap vermişti. Bu cılız direniş susturulduğunda, Amerikalılar artık emindi. Adada birkaç yüz Japon askeri ya var ya yoktu!


    19 Şubat 1945 günü Amerikalılar Iwo Jima sahiline ayak bastığında, 27 bin Japon askeri bir anda üzerlerine çullandı. Binlerce Amerikan askeri sadece ilk üç dakika içinde öldü. Donanmanın top salvosu, Hava Kuvvetleri'nin avcı uçakları bile denizcileri kur-taramamıştı. 25 kilometre uzunluğundaki tüneller zincirine bağlı 1.500 yeraltı koruganından bir anda çıkan Japonlar, yarım saatlik "Bansai" saldırısından sonra, tanklarıyla birlikte tekrar ortadan kaybolmuşlardı! Amerikalılar, Iwo Jima'da ilk kez "hayalet bir ordu" ile savaşıyorlardı!


    Beşinci günün sonuna gelindiğinde, Amerikalılar sahilden içeriye doğru sadece 450 metre ilerleyebilmişlerdi. Daha fazla ilerlediklerinde, Japonlar bu sefer arkalarından çıkıyordu! Çıkartmayı yapanlar, ada etrafını çeviren yüzlerce gemiye ve bire üçlük sayı üstünlüğüne rağmen, kuşatılmışlardı!


    Tadamaçi Kuribiyaşi, eğitimini Amerika ve Kanada'da almış, akıllı bir askerdi. Denizde, havada ve karada üstün Amerikalılar karşısında, savaşı yeraltına indirmişti! Kuribiyaşi'nin "fukakku", yani canlı esir vermeme taktiği Amerikalı denizcilere korku salmıştı. Adaya çıkan 76 bin "Marines", 35 gün süren savaşın ancak 20. gününde bir Japon askerini canlı ele geçirmeyi başarabilmişlerdi!


    Iwo Jima, arkalarında muazzam bir hava ve donanma desteği olan 76.000 Amerikan askerine karşı, kısıtlı cephane ile savaşan 27 bin Japon askerinin verdiği bir kahramanlık hikayesiydi. 200 kadarı dışında 27 bin Japon askerinin tümünün öldüğü bu savaşta, Japonlar adaya çıkan her üç Amerikan askerinden
    birini öldürdüler. Amerikan ordusunun Iwo Jima'da verdiği 23.000 ölü, Pasifik'te o güne kadar verilen en büyük kayıptı...


    Avustralya'nın Dibindeki Fethedilemeyen Ada


    Japonlar Rabaul'daki küçük Avustralya garnizonunu, 23 Ocak 1942'de yendiler. Bu orta büyüklükteki ada, imparatorluk ordusunun Avustralya kıtasını fethedeceği "büyük işgal hareketi"nin sıçrama tahtası olacaktı!


    Rabaul gerçek bir kaleye dönüştürüldü ve Papua Yeni Gine, Solomon Adaları ve Avustralya'yı işgal etmek için bir levazım üssü yapıldı. Kokoda Trail, Milne Körfezi, Bougainville, Guadalcanal ve Mercan Denizi Savaşı'na katılan Japon orduları hep Rabaul'dan yola çıktılar.


    Rabaul'un süngertaşı tepelerine 500 kilometre uzunluğunda bir tüneller zinciri oyuldu. Bu tünellerden 15'i hastane amaçlı kullanılırken, 4 kilometre zunluğundaki bir tünel de 2.500 yatak kapasiteli bir hastane olarak inşa edilmişti! Tüneller Singapur'da yakalanan Amerikalı savaş tutsaklarına ve yöre halkına kazdırılmıştı. Bu zorlu çalışma sırasında birçok tutsak öldü.


    "Rabaul Kalesi" 5 uçak pistine, bir balona, bir de denizaltı üssüne sahipti! Çok sayıda donanma gemisiyle birlikte, toplam 200.000 kişilik bir Japon ordusunu barındırıyordu! Tünellerine tankların, uçakların ve hatta denizaltıların saklandığı bu ada, Avustralya'nın yanı başında olmasına rağmen, Amerikalıların işgaline uğramadı.


    Amerikalılar etrafındaki tüm adaları almalarına karşın, bu adaya çıkartma yapmaya cesaret edemediler. Rabaul, savaşın son günlerinde, Tokyo'dan 8.000 kilometre uzaktaki bir Japon kalesiydi! Adadaki 70.000 Japon askeri, ancak Hiroşima ve Nagasaki'ye atom bombalarının atılmasından ve Japonya'nın teslim anlaşmasını imzalamasından sonra iki yıl sonra ülkelerine dönebildiler.


    Tora, Tora, Tora!


    Savaşın belki de en iyi uçağı olan Mitsubishi Zero'lar, Pearl Harbor'u bombalamak için, uçak gemilerinden birbiri ardına havalanırken, Yamamoto'nun aklımla bir tek soru vardı: "Darbeyi ilk vuran kazanır mı?". Amiral, Japonya'nın zaferi kazanamayacağını düşünerek, İngiltere ile ABD'ye açılacak bir savaşa hep karşı çıkmış, ama sözünü dinletememişti. Derin bir incelemeden sonra şu sonuca varmıştı "Japonya'nın tek başarı şansı.Amerika'nın Pasifik Donanması'nı tek vuruşla sakatlamaktır..."


    7 Aralık 1941 Pazar sabahı, Pearl Harbor'ın doğusunda ve batısında yükselen dağların doruklarında bulutlar vardı. Hawaii'deki Amerikan Hava Kuvvetleri'ne bağlı uçaklardan yalnızca yedi tanesi devriye gezmekteydi. Uçaksavarların başında kimse yoktu. Donanmanın 780 topunun yalnız dörtte birinin personeli görevlerindeydi. Ordunun 31 bataryasından dördü mevzilenmişti, ama bunların da cephanesi yoktu; cephaneler, bozulma ya da paslanmayı önlemek üzere depoya gönderilmişti.


    Saat 7:40'ta, "Niikata Dağı'na tırmanın" emrini alan Yarbay Fuşida, saldırı emrini mors alfabesiyle verdi: "Tora, Tora, Tora!" Kaplan anlamına gelen bu söz, şifreli olarak, "Baskın başarıyla gerçekleşiyor" demekti. Japonların planı basit, ama etkiliydi. Amerikalıların karşı saldırısını önlemek için, bütün askeri havaalanlarını sistemli biçimde yakıp yıkmakla işe başlıyorlardı. İlk hava saldırı dalgasındaki 40 torpido uçağı, 51 pike bombardıman uçağı ve 49 ağır bombardıman uçağı bombalarla hedeflerini yok ettiler. İkinci saldırı dalgasının ana hedefi ise ABD'nin Pasifik Donanması'na ait gemilerdi.


    "Doğan Güneş", Tokyo'yu aydınlatmaya başlıyordu. Baskına ilişkin haberler geldikçe, İmparatorluk Donanması Genel Karargâhı'ndaki coşku artıyordu. ABD'nin Pasifik Filosu'nun perişan olduğu apaçık ortadaydı. Müttefıkler'in
    Pasifik'teki kudretlerinin başlıca aracı artık felce uğramıştı, Asya'nın fethi işi devam edebilirdi: "Bansai!"


    Amerika'yı İşgale Gelen Çekik Gözlüler


    Pearl Harbor'dan sonra Japon Kuvvetleri Pasifik ve Güneydoğu Asya'da cirit atarak, Avrupa sömürge imparatorluklarını yıldırmışlar, Çin'i güneyden kuşatmışlar, Hindistan'a gözdağı verirken, birbirine uzaklıkları 12 bin kilometre olan bir coğrafyada savaşa girmişlerdi. Japonlar bu arada Amerika'yı "işgale" de kalkışmışlardı!


    Japonlar, Pearl Harbor'dan tam 7 ay sonra, Alaska eyaletine ait Aleut Adaları'nı ele geçirerek "Amerika'nın İşgali Harekâtı"nı başlattılar! Elbet, Japonlar bunu yapabilecek askeri güce sahip değildi, ama o günlerdeki Amerikan kamuoyu, California sahillerine Japonların yapacağı çıkartma için neredeyse "gün sayar" olmuştu. Batı sahillerinde yaşayan milyonlarca Amerikalı, evlerinin bahçesine siper kazıyordu. Ayrıca, Los Angeles sahilleri boyunca kurulan yüzlerce gözetleme kulesi, ufuktaki Japon çıkartma gemilerini arıyordu!


    Bu dönemde Japonlar Tokyo'dan bıraktıkları atmosfer balonları ile California ormanlarını yakmaya kalkıştılar! Çılgınca, ama gerçek... İşin garibi, Pasifik'te batıdan doğuya esen rüzgârların etkisiyle, 9.000 atmosfer balonunun bir düzine kadarı Amerika kıyılarına ulaştı, hatta iki-üç tanesi içindeki yanıcı maddelerle California ormanlarına düşerek, küçük yangınlar da çıkarmayı başardı! Yangın yerinde bulunan atmosfer balonu ve Japon bayrağı kalıntılarının Amerika'da yarattığı paniği, ne siz sorun ne de biz anlatalım!..


    “Buşido" Kuralları İle Askeri Eğitim


    1920'li ve 1930'lu yılların ırkçı önyargılarının dünyasında batılı, Japonlara "küçük sarı adamlar" deyip geçme eğilimindeydi. "Kavruk ve makineden anlamayan" genellemesinin ne kadar saçma olduğu, Pearl Harbor ve Filipinler'e yönelen saldırılar sırasında ortaya çıktı. Japon Donanması hem gündüz hem gece çarpışmaları için sıkı eğitim yapıyor; deniz ataşeleri Tokyo'daki planlamacıları ve gemi tasarımcılarını sürekli bir bilgi akışıyla besliyorlardı. Hem ordu hem de hava kuvvetleri iyi eğitimliydi; çok sayıda usta pilotları, görevlerine son derece
    bağlı mürettebatları vardı.


    Kararlı ve aşırı yurtsever subaylarının yönetiminde buşido (Japonların geleneksel savaş sanatı) kurallarıyla eğitilen bu askerler, savunma ve saldırı savaşında müthiştiler. Başka ordularda "son adam kalıncaya kadar dövüşmek" lafla kalırken, Japon askerleri bu deyimi gerçek anlamıyla alıyor ve bunu gerçekten yapıyorlardı.


    Japonya'da zorunlu askerlik olduğundan, ordunun insan gücü ihtiyacını gidermesi de kolaydı. İlk yıllarda ordunun kapasitesi sınırlıydı, ama genişletme programı ile 1937'deki 24 tümen ve 51 hava filosu, 1941'de 51 tümene ve 133 hava filosuna çıkmıştı. Bunlara 30 tümen daha katılacaktı. Böylece Japonya 2 milyon yedek destekli, 1 milyondan fazla askere sahipti.


    Japonların Gizli Silahları


    Japonların Asya ve Pasifik Okyanusu gibi geniş bir coğrafyada Amerika, Britanya, Avustralya, Yeni Zelanda ve Çin ile aynı anda savaşabilmesinin ardında, savaş alanında muazzam bir "yaratıcılığa" sahip olması yatıyor.


    Japonya, ne asker sayısı ne de silah endüstrisi açısından bu ülkelerle yarışabilirdi, ama çok daha "yaratıcıydı.Çok daha az kaynak ve askerle tüm bu ülkelere kök söktürmesinin ardında, düşmanı şaşırtan taktiklere başvurmaları yatıyordu. Örneğin, kamikazeler. Atom bombası atıldığında bile, Japonların anakarayı koruyacak 1.500 kamikaze uçağına sahip olması, Amerikalıların karabasanlar görmelerine neden oluyordu.


    Japonların savaşın son safhasında geliştirdiği, ama atom bombası yüzünden kullanmaya fırsat bulamadığı "gizli silahları" arasında en ilginç olanı, hiç kuşkusuz, Aichi M6A Seiran uçağıydı. Panama Kanalı'nı bombalamak için
    tasarlanan ve yalnızca 28 tane üretilebilen bu uçak, denizaltıya yüklenebiliyordu! Aichi M6A Seiran, eğer atom bombasından önce üretilebilseydi, artık abluka altında bulunan Japonya'dan denizaltılar yoluyla ayrılacak ve Pasifik ortasından bir noktadan kalkıp, Panama Kanalı'nı bombalayarak Pasifik Donanması'nı Atlantik Donanması'ndan koparacaktı!


    Ah Şu Yokluk Olmasa, Ne Güzel Savaşırdık!


    Peki, tüm bu yaratıcılığına rağmen Japonya neden yenildi? Her şeyden önce, hammadde eksikliğinden. Pasifik'te yenilen Japonya, petrol gibi birçok temel maddeye artık erişemiyordu. Gaz, elektrik, kömür gibi maddeler çok azalmıştı. Artık evlerde banyo yapmak tarihe karışmış, kamuya açık hamamlar ise kalabalıktan girilmez olmuştu. Hamamlarda sokaktan odun parçalan toplanarak
    gerçekleşen deneyime ise "küvette patates yıkama" deniyordu.


    Benzin sıkıntısı yüzünden uçaklar iki saatten fazla uçamıyordu. Çaresizlik içinde olan donanma, yakıt yerine kullanmak üzere "çam kökü yağı" kampanyasına başvurdu. Bu arada "200 çam kökü, bir uçağı bir saat süreyle havada tutar" sloganıyla tüm Japon halkı ellerinde kazma kürek çam köklerini çıkarmaya yönlendirildi. Ancak bu emekler boşa gitmeye mahkûmdu. Bir varil petrol elde etmek için 1.000 kişinin 2,5 günlük mesaisi gerekiyordu.


    Amaçlanan resmi hedef, günde 12 bin varil petrol üretimi olduğundan, bu hedefe ulaşmak için her gün 1,5 milyon işçinin yalnızca bu işte çalıştırılması gerekiyordu.
    Durum son derece ümitsizdi. Ancak, bu görüşü hükümetin her üyesi aynen paylaşmıyordu. Hükümetin desteklediği slogan ise şuydu: "100 milyon insan bir bütün halinde ulus için ölmeyi bekliyor". 1945 Mart'ında Iwo Jima Savaşı'nda Japonların işgale karşı gösterdiği direniş öyle şiddetli ve fanatik düzeydeydi ki, Amerikan komutanları Japon adalarının işgali için kayıplarının "en az 268 bin" olacağını hesaplamışlardı. Bu hesabın sonucu ise, tarihin o güne kadar gördüğü en korkunç silah olan atom bombası oldu....
    (alıntıdır)




  • benide eklermisin
  • Benide eklesen?
  • benide eklermisin
  • ackleeeee
  • Elimde 16 Cd toplam boyut olarak 8,5 Gblık BBC 2. dünya Savaşı belgeseli var, isteyene masrafı karşılamak koşulu ile DVD'ye çekip gönderebilirim isteyen özelden ulaşsın.
  • Beni de yaz arkadaşımm, hastasıym 2.dünya savaşınn
  • zamanında çok severdim ezberledim artık ama bıktım keşke ilgilendiğim sırada kurulsaydı
  • Bir kaç resim...
     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]

     2. Dünya Savaşı ile İlgilenenler Klübü [Resimler ve Bilgiler]-[63 Kişi]




  • 
Sayfa: önceki 910111213
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.