Şimdi Ara

Anlamlı, İnsanın 'İçine İşleyen' Hikayeler.. Mutlaka Okuyun!! (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
526
Cevap
163
Favori
330.492
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @cazirti
    İlk defa okuduğum bir öykü. Çok güzeldi. Devamı varsa bekleriz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cazirti

    Acil servisteydim. Mesleğe yeni başlamanın heyecan ve zevkini yaşıyor, 'doktor bey' hitabına alışmaya çalışıyordum


    hikaye çok başarılı, bu tarz kaliteli hikayelerin devamını bekleriz
  • bu konu tutar
    takipdeyim
  • devam
  • adamsınız be devam
  • Kızılderilinin Dostluğu

    Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Neyi özlediğini, Kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum. Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor. Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.Ay ın etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor. Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek istiyorum.. Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum. Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum. Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum.Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum. Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını; Bir gölün kenarında durup gümüş Ay'a EVET! diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.Nerede yaşadığın ya da ne kadar paran olduğun beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapılmasi gerekenleri yapıp yapmayacağını bilmek istiyorum.Kim olduğun, buraya nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor. Çekinmeden benimle ateşin ortasında durup durmayacağını bilmek istiyorum. Nerede, kiminle, ne okuduğun beni ilgilendirmiyor. Diğer herşey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum.




  • Bugünlük benden bu kadar...




    O yıl New York'ta kış, nisanın sonuna kadar uzamıştı. Kör olduğum ve yalnız yaşadığım için çoğunlukla evde kalmayı yeğledim.Sonunda bir gün soğuk hava gitti; bahar kendini gösterdi. Hava coşkulu bir kokuyla dolmuştu. Arka bahçeye bakan pencerenin önünde küçük, neşeli bir kuş devamlı cıvıldıyor, sanki beni dışarıya çağırıyordu.

    Nisan ayının değişken havasını bildiğimden kışlık mantoma sarıldım. Fakat havanın değişmesi üzerine yün kaşkolumu, şapka ve eldivenlerimi bıraktım. Üç çatallı bastonumu alıp neşeyle sundurmaya çıktım ve kaldırımın yolunu tuttum. Yüzümü güneşe doğru kaldırıp, onu selamlayan bir gülümseme sundum. Sessiz çıkmaz sokağımızda yürürken kapı komşum "Merhaba" diyerek seslendi ve gideceğim yere götürmeyi teklif etti: "Hayır, teşekkür ederim. Şu bacaklar bütün kış dinlendi. Eklemlerimin harekete ihtiyacı var. Bu yüzden yürüyeceğim" diye cevap verdim. Köşeye vardığımda alışkanlıkla durdum. Birinin gelip yeşil ışık yandığında beni karşıya geçirmesini bekledim. Nedense bu sefer, öncekilere göre daha uzun süre beklemiştim ve hala hiç kimse teklifte bulunmamıştı. Sabırla beklerken, eskiden hatırladığım bir melodiyi mırıldandım; çocukken öğrendiğim "Hoş geldin bahar..." şarkısıydı.Birden güçlü bir erkek sesi konuştu: "Sesinizden çok neşeli bir insan olduğunuzu hissettim. Sizinle caddeyi birlikte geçme şerefini bağışlar mısınız bana?" Kibarlıkla iltifat görünce gülerek başımı salladım ve duyulabilir bir sesle "Evet" dedim.Kibarca koluma girdi ve birlikte kaldırımdan yola indik. Yavaşça yolun karşısına geçerken, konuşulabilecek en iyi konudan, havadan konuştuk. Adımlarımızı birlikte atarken hangimiz rehber, hangimiz yardım alıyor, belli olmuyordu. Yolun karşısına varmamıza az kala ışığın değiştiğini anlatırcasına kornalar sabırsızca çalınmaya başladı. Kaldırıma çıkmak için birkaç adım daha attık. Ona dönüp, bana eşlik ettiği için teşekkür etmek üzere ağzımı açmıştım ki, ben daha bir şey söylemeden o konuştu: "Bilmem farkında mısınız? Sizin gibi neşeli bir insanla karşıya geçmek benim gibi bir kör için ne kadar muhteşem bir şey".

    O bahar gününü hiç unutmayacağım.

    "Bazen evrende kendimizi en yalnız hissettiğimizde, sıkıntımızı atlatmak ve farklılığımızı ve yalnızlığımızı hafifletmek için Tanrı bize, aynadaki aksimiz gibi bir ikiz gönderir."




  • quote:

    Orijinalden alıntı: unsal07

    Bugünlük benden bu kadar...


    teşekkür ederiz hepsi çok kaliteli ve çok güzeldi her zamankiler gibi
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Frank Lapidus

    quote:

    Orijinalden alıntı: unsal07

    Bugünlük benden bu kadar...


    teşekkür ederiz hepsi çok kaliteli ve çok güzeldi her zamankiler gibi

    Teşekkür ederim, beğendiğinize sevindim. Yarına da biraz bırakalım.
  • 3.sayfada kaldım sonra devam
  • 2. hikaye nuthisti. paylasimlar lutfen epey uzun olsun kisa olanlarda anlatim pek iyi degil ve etkisi de fazla olmuyor
  • Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür.
    Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
    Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
    Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
    - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
    -- Akşam garip bir rüya gördüm.
    - Hayırdır inşallah?..
    -- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
    - Nasıl yani?
    -- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
    Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
    padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
    gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a
    çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır.
    Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
    dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
    bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
    -- Kimdir bu?
    Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler.
    Ayyaşın meyhusun biri işte!..
    -- Nerden biliyorsunuz?
    - Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
    komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;
    - Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
    Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar...
    Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
    şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
    kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
    - isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
    cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
    gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
    Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
    -- Nereye?
    - Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
    -- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem...
    Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
    Defini tamamlamak gerek.
    - İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
    -- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
    - Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
    -- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
    - Aman efendim, nasıl kaldırırız?
    -- Basbayağı kaldırırız işte.
    - Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
    paklanması var. Tekfini, telkini...
    -- Merak etme ben beceririm.
    Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
    - Şurada bir mahalle mescidi var ama...
    -- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
    - Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den,
    en azından Fatih Camii'nden...
    -- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur.
    Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin.
    Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
    koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
    ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
    ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
    Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
    dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
    vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
    musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
    vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
    - Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
    -- Nasıl yani?..
    - Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
    cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
    -- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi
    dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
    garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
    sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
    Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
    metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
    - Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
    Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar...
    Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
    Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...
    - Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir...
    Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar
    nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
    elindekini avucundakini verir
    satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
    -- Niye?
    - Ümmeti Muhammed içmesin diye...
    -- Hayret...
    - Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
    Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
    Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben
    menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal.
    Hucceti islam okurdum...
    -- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
    - Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
    uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
    durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli...
    -- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
    - işte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya...
    Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
    böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
    inan cenazen kalacak ortada...
    -- Doğru, öyle ya?..
    - Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
    kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
    bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
    -- Peki o ne dedi?
    - Önce uzun uzun güldü, sonra;
    - Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?




  • Askerliğini bitirmiş olan genç askerliğini yaptığı şehirden ailesini aradı:
    -Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.
    -Memnuniyetle, onunla tanışmak isteriz, diye cevapladılar.Oğulları,
    -Bilmeniz gereken bir şey var diye devam etti.
    -Arkadaşım savaşta ağır yaralandı.Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti.Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum.
    -Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.
    -Hayır. Anne,baba,onun bizimle yaşamasını istiyorum.
    -Oğlum,dedi babası,bizden ne istediğini bilmiyorsun.Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur.Bizim kendi hayatımız var,bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz.Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin.O kendi başının çaresine bakacaktır.Oğlu o anda telefonu kapattı.Ailesi ondan bir süre haber alamadı.Ama birkaç gün sonra,polisten bir telefon geldi.Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler.Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu.
    Üzüntü dolu anne-baba oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna götürüldüler.Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler:
    Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı.




  • güzeldi son hikaye takip eden diğer arkadaşlardan da katılım bekliyoruz
  • Aksam okurum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cazirti

    ...

    Her iki hikaye de güzeldi. Tam başlığa uygun. Kim bilir daha ne cevherler var sende.
    Devamını bekleriz.
  • cazirti Murat Hanli hikaye cok iyiymis tesekkurler
  • Teşekkürler arkadaşlar. Arşiv bayağı geniş asında zamanında etkilendiklerimi arşivlemiştim. Ancak beğenip beğenmeyeceğinize göre eliyorum. Eleştiriye gelmemek için din - ırk - siyasi vs. içeriklileri eklemiyorum açıkcası.
  • ilk hikayemi ekliyorum konuya, ilk okudugumda cok etkilenmistim buyrun

    Baloncu

    Küçük çocuk, büyülenmiş gibi baloncuyu takip ederken şaşkınlığını gizleyemiyordu. Onu hayrete düşüren şey, "Bizim eve bile sığmaz" dediği o güzelim balonların, adamı nasıl havaya kaldırmadığıydı. Baloncu dinlenmek için durakladığında o da duruyor ve sonra yine takibe koyuluyordu. Bir ara adamın kendisine baktığını fark ederek ona doğru yaklaştı ve titrek bir sesle:

    - Baloncu amca!, dedi. Biliyor musun, benim hiç balonum olmadı.

    Adam, çocuğu şöyle bir süzdükten sonra.

    - Paran var mı? diye sordu. Sen onu söyle.

    - Bayramda vardı!, diye atıldı çocuk. Önümüzdeki bayramda yine olacak.

    - Öyleyse o zaman gel!, dedi adam. Acelem yok, beklerim.

    Küçük çocuk sessizce geri döndü. O âna kadar balonlardan ayıramadığı gözleri dolu dolu olmuş, yürümeye bile mecali kalmamıştı. Birkaç adım attıktan sonra onlara tekrar baktığında, gördüklerine inanamadı. Balonlar, her nasılsa adamın elinden kurtulmuş ve yol kenarındaki büyük bir akasya ağacının dallarına takılmıştı.

    Çocuk, olup bitenleri hayretle seyrederken, baloncu ona dönüp.

    - Küçüük!. diye seslendi. Balonları ağaçtan kurtarırsan birini sana veririm.

    Yapılan teklif, yavrucağın aklını başından almıştı. Kalbi sanki yerinden çıkacaktı. Ağacın altına doğru yöneldi ve ayakkabılarını aceleyle fırlatıp tırmanmaya başladı. Hedefine yaklaşırken duyduğu sevinç, bacaklarını kanatan akasya dikenlerinin acısını hissettirmiyordu. Balonlara güç bela ulaştığında, bir müddet onları seyretti ve dallara dolanan ipi çözerek baloncuya sarkıttı. Ancak balonlardan biri gruptan kopmuş ve dalların arasına sıkışmıştı. Hemen yanında da dikenler vardı. Çocuk onu kurtarmaya çalışsa, bu dikenler onu patlatacaktı. Balona hiç dokunmayıp aşağı indi ve baloncuya dönerek:

    - Birini bana verecektiniz!, dedi. Hangi balon o?

    Adam, elinin tersiyle burnunu silip:

    - Seninki ağaçta kaldı ufaklık!, dedi. Çıkıp alabilirsin.

    Çocuk, bu sefer ayakta bile duramadı. Ve kaldırım kenarına oturup baloncunun uzaklaşmasını bekledikten sonra, dallar arasında parıldayan balonuna bakarak:

    - Olsun!, diye mırıldandı. Ağaç üstünde de olsa, bir balonum var ya artık!...




  • zamanin birinde cok samimi iki dost vardi. ama oyle bir dostluk ki birbirlerini canlarindan cok severlerdi. bunlardan bir tanesi cok akilli ve kurnaz digeri ise cok saf ve temiz kalpli idi. bu dostlardan saf olanin adi ahmet digerini adi ise mehmet idi. gunun birinde ahmet bir kiza sevdalandi. ama arkadasi mehmet kendisini de o kiza asik oldugunu ve o kizla evlenmek istedigini soyledi. ahmet uzun uzun dusundukten sonra arkadasini kiramayacagina karar verdi ve sevdigi kizdan vazgecip o kizla mehmet in evlenmesine musaade etti. musaade etmisti ama arkadasi mehmet onu dugune cagirmamasina cok icerlemisti. bir sure oralardan uzaklasma karari almisti. dondugunde arkadasi mehmet i bir daha bulamadi. aradan 10 yil gecmisti. ahmet bu sure icerisinde surekli arkadasini aramisti ama hicbir iz bulamamisti. ve bir gun arkadasi mehmet in bir burokrat oldugunu ogrendi. mehmet i gormek maksadi ile mehmet in yanina gitti ama yaklasmak ne mumkun mehmet in cevresinde bir suru insan dolu. ama inat etti ve yuksekce bir yere cikip mehmet e seslendi. ama arkadasi mehmet onu gordugu halde tanimamisti. bu ise bir anlam verememisti. baska bir gun mehmet in evine gitmis is istemisti ama kapiyi acan hizmetci eline biraz para tutusturup gondermisti onu. uzgun bir sekilde yolda yururken arkasinda bir ses duydu. donup bakti yasli bir amca. yasli amca ona firincilik yaptigini ama artik yaslandigi icin isleri yetistiremedigini soyledi ve ona yardim edip etmeyecegini sordu. ahmet ise hem is hem as hem de kalacak bir yer buldugu icin cok sevinmisti. ne kadar para kazanacagini sormadan kabul etmisti isi. yasli amca ona maas olarak o zamanlarda kolay kolay kimsenin kazanamayacagi kadar bir maas baglamisti. ahmet artik hem calisiyor hem de para kazaniyordu. bir gun yasli adam hastalanmis ve olmustu. kimsesi olmadigi icin butun mirasini ahmet e birakmisti. ahmet artik zengin bir tuccardi. bir gun ahmet in kapisini yasli bir kadin caldi cok ac oldugunu soyledi. ahmet kadini iceri aldi karnini doyurdu ve temiz elbiseler aldi kadina. kadinin kimsesi olmadigi icin onu evin temizlik islerini yapmasi icin ise aldi. bir zaman sonra kadin ahmet e cok iyi huyu guzel bir kiz buldu ve onunla evlendirdi.

    dugun gunu gelmisti. ahmet sehrin onde gelen tuccarlarindan, eski dostu mehmet ise bir burokratti ve konuklar arsinda mehmet de vardi. ahmet dayanamayarak mikrofonu eline aldi ve konuklara seslendi.

    sevgili konuklar . ahmet i gostererek bu zat benim eski dostumdur. ben ona dostlugumu verdim. yeri geldi borc verdim en onemlisi sevdigim ve evlenmek uzere oldugum kadini verdim. o ise zengin olduktan sonra beni tanimadi. evine gittim is istedim vermedi. ben bu kisinin dugunumde bulunmasini istemiyorum o buradan gitsin dedi.

    mehmet mikrofonu eline alarak soyle cevap verdi.

    evet soyledikleri dogrudur ama birkac kucuk farkla. ben onun evlenecegi kadini istedim oda verdi ama o kadin bir fahiseydi ve ahmet i ancak boyle kurtarabilirdim. ahmet bana seslendiginde bildiginiz gibi ben bir burokratim ve benim yanimda uzun bir suredir anlasmaya calistigimiz ulkenin dis isleri bakani vardi ulkemin cikarlari geregi tanimazliktan geldim. evime gelip is istedi ama dostum oldugu icin emrim altinda calistiramazdim ise almadim. ve ayrica onu ise alan firinci benim babamdir onu yuksek maasla ise almasini ben soyledim ve butun mirasini ona birakmasini istedim. evinde calisan hizmetci kadin benim annemdir ona goz kulak olmasi icin ben gonderdim. ve son olarak evlenmek uzere oldugu gelin ise beni kiz kardesimdir ona cok iyi bir insan oldugunu ve onunla evlenirse mutlu olacagini ben soyledim. ve biz hala dostuz ve dost kalacaz.




  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.