Şimdi Ara

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
62
Cevap
11
Favori
2.491
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sayfa da ki tüm yazıları okumadım ilk mesajın da ki bir nokta dikkatimi çekti.


    "I love ya da I like derken, sevilen veya hoşlanılan bir şeyden söz edildiğini, yani genel olarak bir nesne ya da kimsenin kastedildiğini ve bu nedenle de yapılması sevilen bir fiilden söz edilecekse sanki bir nesneden(subject or object) söz ediliyormuş gibi yine bir GERUND, yani -ing eki almış bir fiil kullanmanız gerektiğini?..

    EXAMPLES:

    I love her.

    I love swimming. "


    Burda ki ing ekini yüzmek fiilini , yüzme ye yani isim e çevirmek için ekliyoruz. yani , bu sevmemiz veya hoşlanmamızla alakalı değil.eğer , söylediklerini yanlış anlamadıysam.

    I want to go to shopping center. Bu örnekte de shop (alışveriş yapmak) fiili ing eki alarak isime dönüştürülmüştür.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: *Designer*

    Sayfa da ki tüm yazıları okumadım ilk mesajın da ki bir nokta dikkatimi çekti.


    "I love ya da I like derken, sevilen veya hoşlanılan bir şeyden söz edildiğini, yani genel olarak bir nesne ya da kimsenin kastedildiğini ve bu nedenle de yapılması sevilen bir fiilden söz edilecekse sanki bir nesneden(subject or object) söz ediliyormuş gibi yine bir GERUND, yani -ing eki almış bir fiil kullanmanız gerektiğini?..

    EXAMPLES:

    I love her.

    I love swimming. "


    Burda ki ing ekini yüzmek fiilini , yüzme ye yani isim e çevirmek için ekliyoruz. yani , bu sevmemiz veya hoşlanmamızla alakalı değil.eğer , söylediklerini yanlış anlamadıysam.

    I want to go to shopping center. Bu örnekte de shop (alışveriş yapmak) fiili ing eki alarak isime dönüştürülmüştür.

    Şimdi şöyle bir durum var:

    Bizdeki "isim fiil" ya da "fiilimsi" olayı onlarda da varmış. Mesela "Ben elmayı seviyorum."ve "Ben elma yemeyi seviyorum" cümlelerinde olduğu gibi. Bazı noktalarda -ing ya da to'lu fiil olması anlamı çok değiştirmiyor. Bu nedenle, birisi daha öncelikli ve doğru anlamı verecek şekilde dikkate alınmak üzere, iki form da kullanılabiliyor.

    I love swimming/to swim. gibi...

    Aslına bakarsanız önemli olan şey anlam değişikliği yaratacak cümlelerde doğru olanı kullanabilmektir. O yüzden bunlar üzerinde çok da durmak gerekmiyor galiba.

    Diğer yandan transitive fillerin nesnesi olan fillerin de -ing formu aldığını hatırlatmak isterim. Bizde de geçişli fiil diye geçiyor aynısı.

    Mesela "Ben uyudum." dediğinizde bunun bir nesnesi olması gerekmiyor. Ama "ben yedim" dediğinizde "ne yedin" diye sorabiliriz ki, bu tür nesnesi olan fillere geçişli ya da İngilizce'de transitive fiil deniliyor.

    Eğer geçirgen fiilin nesnesi bir başka fiil ise -ing formunda kullanılıyor. Yani esas olarak I love swimming olarak kullanılmasının bir nedeni de bu. Ama soru hallerinde durum değişebiliyor. Do you like to swim diye sorulurken, sorunun cevabının ne olduğu belli olmadığı için isim fiiil olarak değil, kök halinde kullanılıyor. Çünkü, dediğim gibi, Do you like diye sorarken, bir eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmeyi sevip sevmediği sorulmuş oluyor ki, bu durumda henüz isim fiil niteliği taşımıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 1 Eylül 2013; 11:43:34 >




  • Bunu biliyor musunuz?

    Too sözcüğü, sıfatı güçlendiren bir zarf olarak çoğu kez olumsuz anlam yaratmak için kullanılıyor.


    Example:

    The school is too far to walk. (Okul yürümek için çok uzakta. Yani, "yürüyemeyiz".)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 7 Eylül 2013; 13:04:02 >
  • Takipteyim hocam yararlı şeyler yazıyorsun.
  • Daha basit bir yaklaşım yapayım ozaman
    Çok güzel derken very beautiful diyoruz fakat çok zor dediğimizde very difficult olmuyor. Olumsuz bir sıfatsa çok anlamını vermek için too , olumlu isede very , so vs. kullanılmakta.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam döktürmüşsünüz Ellerinize sağlık



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KisstheCook -- 8 Eylül 2013; 19:37:51 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KisstheCook

    Hocam döktürmüşsünüz Ellerinize sağlık

    Estağfurullah değerli kardeşim. Hoca değil öğrenciyim ben. Öğrendikçe burada da paylaşıyorum. Sizlere de çok teşekkür ederim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    quote:

    Orijinalden alıntı: KisstheCook

    Hocam döktürmüşsünüz Ellerinize sağlık

    Estağfurullah değerli kardeşim. Hoca değil öğrenciyim ben. Öğrendikçe burada da paylaşıyorum. Sizlere de çok teşekkür ederim.

    Rica ederim hocam. Bu arada hocam kelimesi bilader olarak geçiyor bu forumda sanırım duyduğum kadarıyla tabi. Herkese hocam derim ben




  • Bunu biliyor musunuz?

    Present Perfect Tense'in, yani şimdiki bitmiş zamanın en önemli püf noktalarından birisinin, BİR ŞEYİN NE ZAMAN YAPILIP YAPILMADIĞI DEĞİL, YAPILIP YAPILMADIĞI OLDUĞUNU?

    Mesela bazen annem ablamlara gider ve geri dönmeden önce bana sorar: Evi temizledin mi? Çünkü biraz hasta ve yaşlı benim anacığım ve gelip bir sürü iş yapmak zorunda kalmaktan korkar. Dolayısı ile önemli olan evin temizlenmiş olmasıdır, ne zaman temizlendiği değil.


    Bunu neden yazdım? Çünkü daha yeni şu cümle ile karşılaştım:

    I wonder if Bill has cleaned the kitchen. (Bill mutfağı temizledi mi diye merak ediyorum) Hemen annem aklıma geldi tabii.

    Buradaki has işte, fillin kendinini önemli kılan diğer her şeyi önemsizleştirdiği için zaman veya nasıl yapıldığı gibi bilgiler içermeyen bir cümle oluşumunu sağlamak için kullanılmış bir yardımcı fiil ve klasik bir Present Perfect Tense cümlesi.

    "Bill cleaned" değil," Bill has cleaned."


    Aklıma geldi, bir örnek de ben ilave edeyim.

    I wonder if Bill has killed the bastard.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 16 Eylül 2013; 2:12:15 >




  • Bu belki çok önemli değil ama, İngilizce'de gelecek zaman sadece going to, will ile ifade ettiğimiz gelecek zaman değil.

    Mesela,

    We are leaving next week, bir gelecek zaman cümlesi ve benim sette de gelecek zaman cümlesi olduğuna özellikle dikkat çekilmiş.

    Ya da,

    The movie starts at 8:00. de bir gelecek zaman cümlesi.

    Bilmekte fayda var.
  • WILL, (Going to'dan farkını göstermek üzere) hangi durumlarda kullanılır, Amerikalı uzmanın ağzından anlatımı şöyle:


    USE: Will is used to express a subjective opinion, or to express a decision, a promise, a belief, or a threat etc.

    about the future. This is why "WILL" often follows expressions like "I hope..", "Do you think..", etc.



    Örnek olarak da şu cümle:


    Do you think she will like these flowers?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 23 Eylül 2013; 19:29:08 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    WILL, (Going to'dan farkını göstermek üzere) hangi durumlarda kullanılır, Amerikalı uzmanın ağzından anlatımı şöyle:


    USE: Will is used to express a subjective opinion, or to express a decision, a promise, a belief, or a threat etc.

    about the future. This is why "WILL" often follows expressions like "I hope..", "Do you think..", etc.



    Örnek olarak da şu cümle:


    Do you think she will like these flowers?

    Aynı Amerikalı uzmanın going to kullanımı için yazdığı da şu:


    Going to is used to talk about definite, objective facts and plans in the future.

    Türkçesini de ben yazayım: Going to, gelecekteki kesin ya da nesnel(yani kişisel görüşe dayanmayan objektif) olguları ve geleceğe yönelik yapılan planları anlatmak için kullanılır, diyor.


    Bu da örneği: Look at those clouds! It's going to rain!


    Geleceğe yönelik kişisel görüş ve tahminlerinizi, kanaatlerinizi ise I think diye başlayıp WILL ile ifade ediyorsunuz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 23 Eylül 2013; 23:49:30 >




  • Paylaşım iyi olmuş.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Genç Düşünür

    Paylaşım iyi olmuş.

    Teşekkür ederim. sizler böyle yazınca ben de İngilizce çalışmaya devam etme gücü ve motivasyonu buluyorum valla.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    quote:

    Orijinalden alıntı: Genç Düşünür

    Paylaşım iyi olmuş.

    Teşekkür ederim. sizler böyle yazınca ben de İngilizce çalışmaya devam etme gücü ve motivasyonu buluyorum valla.

    Ne güzel, sevindim sizin adınıza.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HerhangiBiriyim

    Bu belki çok önemli değil ama, İngilizce'de gelecek zaman sadece going to, will ile ifade ettiğimiz gelecek zaman değil.

    Mesela,

    We are leaving next week, bir gelecek zaman cümlesi ve benim sette de gelecek zaman cümlesi olduğuna özellikle dikkat çekilmiş.

    Ya da,

    The movie starts at 8:00. de bir gelecek zaman cümlesi.

    Bilmekte fayda var.

    We often use the Present Progressive form to talk about plans and decisions for the near future.


    Çevirisi şu şekilde: Biz yakın gelecekteki planlarımız ve kararlarımız hakkında konuşmak için, sık sık -ing formunu kullanırız.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 24 Eylül 2013; 23:15:38 >
  • Bunu biliyor musunuz?

    Sık sık have fiili eat fiili ile tamamen, evet birebir aynı anlamda kullanılıyor. Yani "yemek" anlamında. Bunu çok önce fark etmiştim ve birçok defa karşılaştım. Ama, English Plus'tan aşağıya koyacağım resimde göreceğiniz diyalogdan dolayı en ufak kuşku kalmayacak şekilde emin oldum. Çünkü ilk cümlede "Akşam yemeği için ne yiyoruz anne?" diye soruyor.


     BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 25 Eylül 2013; 8:13:50 >
  • Bunu biliyor musunuz?

    İngilizcede "yapmak" fiili do'dan ve make'den ibaret değil. Hatta, her biri farklı şeyleri "yapmak" anlamında kullanılıyor.

    Party, düğün(wedding), kavga(fight) vb yapmak have ile....

    Tatil(vacation), seyahat(trip) ve hatta çalışırken bir ara yapmak(break) ise take ile....

    "yapmak" anlamında kullanılıyor. Gerçi biz "ara vermek" diyoruz ama onlarda break take ile birlikte kullanılıyor ve "ara yapmak" anlamında dile getiriliyor.

    Make ise daha çok ortaya bir şey çıkarmak, üretmek anlamında yapmak için kullanılıyor. Mesela ortada bir yemek yokken ortaya bir yemek çıkarıyorsanız, bunu make ile ifade etmek gibi. Ya da şarap yapmak gibi....

    Do ise, ev işi, (housework), ya da ev ödevi (homework) bir iş yapmak(job) vb. için yapmak anlamında kullanılıyor.

    Kısacası dostlar, İngilizcede bizdeki gibi tek bir yapmak fiili yok.




  • Aklıma takılan bir şey vardı: When ve While arasındaki fark nedir diye. Az önce cevabını buldum:

    If we mention the shorter action first, we usually join the two parts of the sentence together with WHILE.


    Yani, kısa süren eylemi ilk olarak dile getirdiğinizde, daha uzun süren ikinci eylemi anlatan cümleciğe bağlamak için WHILE kullanıyorsunuz.

    Mesela,

    She was taking a shower WHEN the phone rang.

    (O duş alıyorken telefon çaldı.)


    The phone rang WHILE she was taking a shower.

    (Telefon çaldığında o duş alıyordu.)

    Türkçe çevirileri şahsen kendim yaptım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HerhangiBiriyim -- 26 Eylül 2013; 14:14:01 >
  • çok iyi bir konu olmuş beyler devamını bekliyoruz herkez yazsın bişiler
    bende konuşma dili hakkında birşeyler yazıyım
    konuşma dilinde ( galiba sadece amerikan ingilizcesinde) "be going to" yapısı gonna diye okunur aynı şekilde " want to " da wanna diye

    tabi resmi hiç bir yerde göremezsiniz sadece konuşmada kullanıyorlar ve şarkılara dikkat ettiyseniz çok karşılaşılıyor
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.