Şimdi Ara

Evli arkadaslar, hic bosanmayi dusundunuz mu? Ciddi bi sorudur. (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
38
Cevap
0
Favori
1.066
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Sunbred

    Sayın Meke,
    Sizde yasadiniz anlasilan boyle bi durum, pekii ne yaptiniz, sonucunuz ne oldu ki?


    benimki daha farklıydı, en azından topic konusu gibi bir bahane değil, direkt karşının sahip olduğu, evlilik evveli belirli olmayan, evlendikten sonra da düzelme ihtimali gözükmeyen bir sorun yüzünden sevdiğim kişiden ayrıldım.

    üstelik 6 ay sonra da askere gittim

    ruh hastası olmadan sakinleştiğim, kısmi kalıcı hasarlar ile atlatabildiğim için benzer bir tecrübem var demek istedim.

    mutluluk kendi yarattığınız bir bahçedir, her an faal olmak zorunda da değildir,
    Albert Camus'a göre bir andır, bir yaşam değil.




  • alkoç sana fazla katılamıycam bu konuda.
    Evlimisin bilmiyorum fakat, severek evlendiğinde ,evlilikten sonra o eski güzel günleri yaşayamadığın için zaten bi hayal kırıklığı yaşıyosun.
    hele bide çocuk olursa vay haline.
    Gerçi bu bekarlık yaşantına da bağlı bişey.
    bekarlıkta durgun, eve bağlı ,fazla aksiyon sevmeyen bi adamsan evlilikte fazla sıkıntı çekmezsin. ama tam tersiysen benim gibi biraz zor oluyo.
  • "denizkızı girmiş düşünceme, gayrı ben iflah olmam"

    Biri, Allah sonunu hayır etsin. Öyle yada böyle çook zor bir süreçten geçeceğin belli. Belli ama, aradığın cevap buralarda değil, senin içinde. Soruyu kendine sor, teraziyi kur kefelerine bak... Bir taraf ağır basacaktır.
  • En iyisi evlenmeyecen abi avrupalılar gibi serbest takılacan gerçi onnarda evleniyo ama az. Böylece mutsuzluk vermezsin kimseye belki mutluda olmazsın ot gibi yaşarsın
  • evlilik aşkı öldürür....
  • Sayın Meke, siz de dertlisiniz anladigim kadariyla, birbirimizin halinden anliyoruz.
    Nietzchr, fikrinize katiliyorum, evlilik aski olduruyor dogru. Ancak 2 arkadas gibi kalabilir yillarca evli olan kisiler, bicem degistirdigi kesin.
    Gurol, haklisin bu yaniti kendi icimde bulmaliyim. Psikologa da gittim o da ayni seyi soyleyip duruyor ama iste bi cirpida da bi karara varamiyorsunuz ki, konunun disinda olup saglikli dusunebilen insanlarin fikrini almak istedigim icin yazmistim bu foruma.
    Albati, yorumlarin icin tesekkur ederim. Evli olanlkar anliyor birbirinin halinden, bekarlar ne kadar kolay kizmislar!
    Zakkeyboorock, henüz 40 degilim, 30 yasimdayim ama bu orta yas bile beni bunalima soktu dogrusu, bakalim zamanla asabilecek miyiz.
    Mavi Bodrum, ne kadar guzel yazmissin, ilgin icin tesekkur ederim, belki bi gece beraber bira icerken dertlesiriz seninle?
    Soultrap, haklisin. Gecmisi yakami birakmiyor ki icime sindiremiyorum bazi seyleri, bu yuzden kosup ona gidemedim ya..
    Tesekkur ederim hepinize, yorumlariniz icin. Biraz daha toparladim kendimi.
    Hayatta hep "kucuk kafanin gittigi yoldan gitme" sozune uymaya calistim ama koca kafam boyle de mutlu olamadi...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Biri -- 10 Ağustos 2004, 14:30:36 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Biri

    Gurol, haklisin bu yaniti kendi icimde bulmaliyim. Psikologa da gittim o da ayni seyi soyleyip duruyor ama iste bi cirpida da bi karara varamiyorsunuz ki, konunun disinda olup saglikli dusunebilen insanlarin fikrini almak istedigim icin yazmistim bu foruma.
    madem öyle ben de fikrimi söyleyem:

    "Yapmayıp pişman olacağına, yapıp pişman ol"

    her ikisinde de pişman olacaksın.

    - birinde (boşanırsan) iyi bir süreç yaşayıp (belki kısa belki hep) eski ilişkini unutamayacaksın.
    - diğerinde boşanamadığın için kendine kızacak ve defalarca "olsa nasıl olurdu" diye hayaller kuracaksın.
  • 40 YAŞ ERKEĞİ

    Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim:
    Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor.
    "Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi... Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor.
    Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından "Taşfırın"ına kadar böyle bu...
    Hele 40'ımızı geçmişsek...
    Hele cüzdanımızı şişirmişsek...
    Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek...
    * * *
    Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına, "televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor.
    Evet, "alem gezip eğleniyor". Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır "çıtırlar" fink atıyor.
    O ise pijaması içinde "evi bekliyor".
    Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor.
    Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini...
    Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla...
    Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor. Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor. Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor.
    Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor.
    Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor.
    Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor.
    İhanet kol geziyor.
    * * *
    Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi, çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk edildi bugünlerde...
    Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini...
    Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri...
    Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında...
    Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda...
    Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi, kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak; ...ve göz yumarak... bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten...
    ...aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken...
    * * *
    Yanlış anlaşılmasın:
    Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi...
    Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen sürdürmesi...
    Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi...
    Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi...
    "Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim" diyememesi...
    Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde etmesi...
    Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi...
    40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi...
    * * *
    Kabul edelim:
    Evlilik bitti!
    Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda yürüyebiliyor.
    Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor. Ve herkes her şeyi bilerek,
    gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor.
    Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir.
    Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.
    Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir.
    Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?

    CAN DÜNDAR-31 Temmuz 2004




  • Süüer bir Yazı Yazmış Can Dündar Tebrik Ediyorum
  • quote:

    Orjinalden alıntı: meke

    40 YAŞ ERKEĞİ

    Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim:
    Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor.
    "Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi... Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor.
    Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından "Taşfırın"ına kadar böyle bu...
    Hele 40'ımızı geçmişsek...
    Hele cüzdanımızı şişirmişsek...
    Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek...
    * * *
    Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına, "televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor.
    Evet, "alem gezip eğleniyor". Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır "çıtırlar" fink atıyor.
    O ise pijaması içinde "evi bekliyor".
    Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor.
    Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini...
    Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa Viagra'larla...
    Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor. Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor. Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor.
    Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor.
    Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor.
    Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor.
    İhanet kol geziyor.
    * * *
    Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi, çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk edildi bugünlerde...
    Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini...
    Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri...
    Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında...
    Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda...
    Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi, kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak; ...ve göz yumarak... bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten...
    ...aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken...
    * * *
    Yanlış anlaşılmasın:
    Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi...
    Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen sürdürmesi...
    Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi...
    Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi...
    "Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim" diyememesi...
    Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde etmesi...
    Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi...
    40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi...
    * * *
    Kabul edelim:
    Evlilik bitti!
    Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda yürüyebiliyor.
    Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor. Ve herkes her şeyi bilerek,
    gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor.
    Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir.
    Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.
    Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir.
    Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?

    CAN DÜNDAR-31 Temmuz 2004


    hocam bu yazı için saol can dündar'ın da eline saglık şu sözü çok begendim bu arada ''Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.''




  • konuyla dolaylı olarak alakalı olduğu için koydum buraya.

    yutkunmak her yaşta mümkün, yanında sevgilin, nişanlın, karın da olabilir.

    önemli olan yanındakinin değerini düşünmek.

    sonuçta kadınlar yapmıyormu bu işi?

    başkasına aşık olup giden Çeliğin karısını anlatmıştım daha yukarılarda.

    erkeklerin bunalımı biraz daha ağır oluyor galiba.
  • manyakmısın be adam niye evlendin o zaman töbe töbe bölelerini sağlam bi sıra dayağından geçirmek lazım hee
  • bu boşanacaksan hiç evlenmeyeceksin diyenlerin yaşlarının 20 yi geçmediğini tahmin ediyorum kimse 10 yıl sonrasını göremez normal bir tanışma evlenme sürece aşağı yukarı 1 ila 5 yıl arasındadır 5 yıl dahi olsa bir insanı tanıyamazsınız kolay kolay bugun size güzel gelen şeyler yarın itici gelebilir ya da zaman geçirdikçe aranızdaki farklılıkları görürsünüz evlenmek kadar boşanmakta normaldir normal olmayan hadi tanımadan evlendin birde üstüne çocuk yapmaktır bence yoksa ortada çocuk yoksa dediğim gibi kişiler anlaşamıyorsa birbirlerini daha fazla üzmelerinin anlamı yok diye düşünüyorum burası donanım sitesi olduğundan şöyle bir örnek versem bazı arkadaşlar daha iyi anlar gidip 6600 alıyorsun sonra bakıyorsun ki p900 diye bişi var satıp onu alıyorsun eeee satacaksan niye aldın :)
  • Ben şeyi merak ettim; acaba evlenmiş olmak için mi evlendin (o seni seviyordu, bende zamanla severim dedin) ,yoksa gerçekten sevdiğin için mi evlendin (de bu soğukluk sonradan oldu?)? Bari biz gençler aynı hataya düşmeyelim.
  • ulan senin gibiler yüzünden türk aile yapısının içine ediliyo
    erkek adam bi kişiyle evlenir ve omrünü onunla bitirir
    seninki de işmi ya git ordan




  • 5kaza -10000000000000

    Al bi gerikafalı daha.

    Başlıcam ben bu türk aile yapısına haaaaaa.
  • 5kaza sen karını evlenince çalıştırma, çarşafa sok kimse görmesin, bakkala da yollama yolda ırzına geçerler sora. Pazara da yollama bakarlar. Sen en iisi eve kitle yok yok orayada misafir gelir, yerler karını. En iisi bi odaya kitle camlarıda boya dışardan bakmasınlar. İşin düştümü gir odaya işi yap çık. Turşusunu kur karının.

    Bi ömür mutlu mutlu geçinip gidersiniz... hade mutluluklar size.
  • 5 kaza i yerde haklı,cameroon da abartmış olayı,ne alaka çarşam marşaf.neyse evlenmekte boşanmakta doğal şeyler.anlaşamıyosan boşanırsan yani yada mutlu değilsen.hayatı zehir etmenin anlamı yokki ama 2 sevişipte 2gün canım cicim der 3. gün evlenmeye kalkarsan o zaman gözüme gözükme.
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.