Şimdi Ara

Hi-fi, hi-end bazı satıcıların pazarlama stratejisi mi? (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
143
Cevap
7
Favori
12.463
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Digital cephe, analog cephe ye karsi :)

    Plak konusunda soylediklerinizi kabul etmem mumkun degil. Genel olarak duzgun bir analog sistem, muadil ve/veya gorece uzerindeki bir djital sistemden daha iyi sonuclar veriyor. Aksi tabiki mumkun. Kotu bir plaga rastlamakta cok olasi.

    Kendimce iyi oldugunu dusundugum digital sistemim, analog sistemler karsisinda cogu zaman yetersiz kaliyor. Duzgun bir analog sistemde cd, plak karsilastirmasi yapan herhangi birinin bunun aksini soylemesi pek mumkun degil. Tabi istisnalar olur, olacaktir. Ancak genel hatlri ile plaktan daha organik bir ses aliniyor.

    Kayit konusu ise ayri bir derya. Plak toplayanlara ozellikle 1950-1960 arasi kayitlari oneririm. Bu donemde kayit studyolari cok kaliteli isler cikartmislar. Ha tabi iyi kayit bulacagiz diye sevdigimiz muzigi dinlemeyecegiz anlminada gelmiyor bu. Gecen David Bowie nin Man Who Sold the World albumunun ilk baskisini aldim. Kayit ne kadar kotu anlatmam mumkun degil, ama muzikte bir o kadar guzel. Niye ilk baski diyenler olabilir. Bir plak alirken, kaydin yapildigi yerde ilk baskisi her zaman daha iyidir, zira master tape ten uretilmis ilk baskidir. Digerleri baskinin, baskisi oluyor. Master tapeler genellikle kaydin yapildigi yerde kaliyor. İstisna mutlaka vardir. Ayrica bu soyledigimi reissue lar ile karistirmayin. Mesela analog productions in master tape lerden yaptigi bazi reissue lar hatta remasterlar orjinalden daha iyi olabiliyor. Ani plagin birden fazla baskisi bu sebepeplerden aliniyor cogunlukla. Tabi hirde ilk baskilarin koleksiyon olarak ekonomik degerleride bulunuyor.




  • Arkadaşlar sistem bir bütündür ve sistemin en zayıf halkası performansı ve kaliteyi direk olarak etkileyen faktördür. Digital ortamda FLAC tavsiye ederim. Analog tarafında seçenecekler zaten belli SA-CD'ler yada xRCDler süperdir. Plak düzgün bir analog sistemde tadından yenmez.
    Saygılar :)
  • Beni de plak henüz ikna edebilmiş değil nedense
    Ben hala CD/SACD tarafında olmayı tercih ediyorum kendimce nedenlerden ötürü.
    Orta ve üstü kalite bir sistem kurulursa her türlü kaynaktan zevk alarak müzik dinlenebileceğini düşünüyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: aticus3

    Beni de plak henüz ikna edebilmiş değil nedense
    Ben hala CD/SACD tarafında olmayı tercih ediyorum kendimce nedenlerden ötürü.
    Orta ve üstü kalite bir sistem kurulursa her türlü kaynaktan zevk alarak müzik dinlenebileceğini düşünüyorum.


    Kisa bir dinletide ikna edebilirim ama dostluk olmaz :)




  • valla biz sayın lufubu ile bugün bir dinleti yapacağız
    sizi de bekleriz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: altanpsx

    quote:

    Orijinalden alıntı: aticus3

    Beni de plak henüz ikna edebilmiş değil nedense
    Ben hala CD/SACD tarafında olmayı tercih ediyorum kendimce nedenlerden ötürü.
    Orta ve üstü kalite bir sistem kurulursa her türlü kaynaktan zevk alarak müzik dinlenebileceğini düşünüyorum.


    Kisa bir dinletide ikna edebilirim ama dostluk olmaz :)


    :):) Bence de dostluk olmaz..

    Yıllar önce keşke Bende iyi bir sistemde müzik dinlemeseydim. :)

    Bazen Matrix filminde ki cypher'ın ajan smith'e söylediği söz aklıma geliyor ve yürekten katılıyorum..
    Neydi bu söz; "keşke bilmeden mutlu mutlu yaşasaydım, gerçeği bildim de ne oldu?"




  • Bir de Matrix işe karışırsa...

    Morpheus Neo'ya der:
    --Gerçeğin çölüne hoşgeldin.

    Filmin asli felsefi dayanağı kişilerin -öznel- deneyimlerinin gerçekliği ne ölçüde, ne biçimde, nereye kadar yansıtabileceği konusundeki tartışmadır.

    Gerçeğin çölü:
    SACD ≡ DVD-AUDIO (192 kHz/24-bit) ≡ HDCD (44.1 kHz/20 bit) ≡ AUDIO-CD (44.1 kHz/16 bit) >?≡?? VINYL

    Matrix'ten görünen hali:
    VINYL >>>>>>> DVD-AUDIO (192 kHz/24-bit) >?≡ SACD >> HDCD (44.1kHz/20 bit) > AUDIO-CD (44.1 kHz/16 bit)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HiroRew -- 8 Nisan 2013; 15:05:23 >

  • Digital cepheye büyük darbe, kağıt üzerindeki değer büyükse sesin kalitesi daha iyidir saçmalığına son ................

    192 kHz örneklemenin daha kötü olduğunu kim söylüyor?? Dünyanın en kaliteli AD/DA konvertörlerinden biri kabul edilen, üst sınıf mastering mühendislerinin vazgeçemediği markalardan Lavry konvertörlerinin üreticisi Lavry Engineering firmasının kurucusu, sahibi ve baştasarımcısı Dan Lavry.

    Bir süre önce firmasının web sitesinde Sampling Theory for Digital Audio adında 27 sayfalık çok ilginç bir makale yayınlanmış.

    Makaleyi ilginç kılan, Dan Lavry'nin 88.2 ve 96 kHz örnekleme frekanslarını ihtiyacın çok çok üzerinde abartılı ve gereksiz bulması, onun da ötesinde 192 kHz'in aslında sinyalin orijinalliğini bozma tehlikesi bulunduğunu iddia etmesi.


    Aşağıdaki yazının adresi:www.muziktek.net/index.php?threads/192-khz-%C3%B6rneklemenin-gereksizli%C4%9Fi-%C3%BCzerine-ilgin%C3%A7-bir-tez.1287/

    " Dan Lavry endüstri çevrelerinde ses kayıt teknolojisinde göreceli (subjektif) iddiaları dikkate almayan, bilimsel olarak ölçülemeyen veya ispatlanamayan değerleri cihaz tasarımlarında kriter olarak kabul etmeyen bir insan olarak bilinir. Dolayısı ile "işte efendim insan kulağı 20kHz üzerindeki titreşimleri duymuyor ama psikoakustik olarak hissediyor" gibi iddialara çok prim vermiyor, zira bunların nicelendirilemeyen değerler olduğunu, kişiden kişiye değişebileceğini, dolayısı ile bilimsel figürlerde yerinin olmadığını savunuyor. Ölçülebilen ve matematiğe dökülebilen her teoreme de aynı şekilde açık. Buna rağmen bu makalesinde ileri sürdüğü tezinde bu duyulamayan ama iddiaya göre hissedilen frekansları da hesaba katmış, ona rağmen günümüzde pompalanan örnekleme oranlarını aşırı abartılı buluyor.

    Makalesinde Lavry, satış endişesi içindeki pazarlamacıların yaydıkları bu "daha yüksek örnekleme frekansı, daha kaliteli örnekleme" yaklaşımının insanlarda kavramların yanlış yerleşmesine sebep olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor (kendi tercümemdir):


    Dan Lavry dedi:

    Her ne kadar bu makale örnekleme (sampling) konusunda genel bir açıklama getirse de, yazarın esas amacı 192kHz oranda yapılan örneklemelerle ilgili yaygın bir yanlış kanıyı ortadan kaldırmaktır. Endüstri satıcıları tarafından yayılan bu yanlış kanı, dijital iletişim ve bilgi işlemeyi mümkün kılan temel teoremlerin aksine çok yanlış temellere dayandırılmaktadır.

    "Ne kadar fazla, o kadar iyi" yaklaşımı insanların sağduyusuna daha akılcı gelebilir. Daha fazla piksel daha iyi görüntü, daha hızlı saat daha hızlı bilgisayar gibi benzetmeler sunulan bireyler de doğal olarak "daha hızlı örnekleme daha iyi yoğunluk ve detay verir" gibi bir kanıya inanmaya başlıyorlar. Oysa bu benzetmeler yanlış. [Bütün analog/dijital örnekleme teknolojisinin üzerine kurulduğu] Nyquist Teoremi'nin sunduğu o büyük değer aslında ekstra hızlı örnekleme yükü olmadan da bütün bilgiyi %100 detayı ile hiçbir bozulmaya uğramadan elde ettiğimizi ortaya koyar.

    Dr. Nyquist, teoreminde örnekleme oranının sinyal band genişliğinin iki katının üzerinde olmasının yeterli olacağını göstermiştir. Ses band genişliği nedir? Araştırmalara göre müzik enstrumanları 20kHz'in üzerinde enerji üretebilir, ancak 40kHz üzerine çıkabilen çok küçük bir ses enerjisi vardır. Mikrofonların çoğunluğu 20kHz üzerindeki sesleri yakalayamazlar. İnsan kulağı 20kHz üzerine çok ender olarak çıkar, ve kesin olarak da 40kHz'e ulaşamaz. Bu bilgiler ışığında söylenebilir ki, 88.2 veya 96kHz örnekleme oranları bile gereğinden fazladır. Gerçekte, örnekleme frekansını 60kHz civarına çıkardığımız andan itibaren 44.1kHz ses örneklemesine yapılan bütün itirazlar (FIR filtrelerinin önçınlaması hakkındaki tartışmalar dahil) çoktan geçerliliğini yitirir.

    192kHz'de örnekleme yapmanın neticesi daha fazla depolama yeri gerektiren ve iletişimi yavaşlatan daha büyük dosyalarla karşılaşmaktır. 192 kHz'de işlemek, bilgisayar işlem gereksinimleri üzerine dev bir yük bindirmektir. Bunun yanı sıra hız ile hassasiyet arasında bir ters orantı sözkonusudur (hız arttıkça hassasiyet zorlaşır). 100MHz'de çevirim 8bit civarında, 1MHz çevirim 16bit'e yakın ve 50-60Hz'e yaklaştığımızda 24 bit yakınlarında bir değer elde ederiz. Hıza bağlı hatalar dolan kondansatörler, amplifikatör oturmaları gibi birçok gerçek devre sorunlarından kaynaklanır. Yavaşlamak hassasiyeti arttırır.

    Dolayısı ile, eğer 88.2 veya 96kHz bile zaten optimal orandan çok daha hızlı ise, 192kHz'de örneklemenin gerekliliğini nasıl açıklayabiliriz? Bazıları bunu daha dar etki cevabına (narrower impulse response) bağlayıp "havadaki sonik etkiyi daha doğru saptayabilme"ye getirerek izah etmeye çalıştı. Bu tür iddialar sadece iddia sahibinin sinyal teorem esaslarını anlamadaki zayıflığını gösterir. Etki cevabından sadece zaman kökü ile ilgilenirken bahsederiz. Frekans muhtevasından bahsederken ise band genişliğini kullanırız. Her ne kadar her ikisi de bir bütünün parçaları olsa da. Bir mikrosaniyelik bir etkiden yana olan bir iddia bir Mega Hertz'lik bir ses sisteminin argümanıdır. Böyle bir sisteme gerek yoktur ki? En eşsiz insan kulağı dahi 40KHz üzerindeki frekanslara tepki verebilmekten uzaktır. Bu sebeptendir ki müzik enstrumanları, mikrofonlar ve hoparlörler gerçek ses band genişliğini içerecek şekilde tasarlanırlar, Mega Hertz band genişliklerini değil.

    .....


    ...ve ardından teorik detaylara giriyor, tezini 25 sayfa boyunca grafiklerle ve matematiksel bulgularla destekliyor ve en sonunda diyor ki:


    Dan Lavry dedi:


    Bir eldeki daha hızlı örneklemenin karşısında diğer elde bir hassasiyet kaybı, bilgi boyutu artışı ve ilave bilgi işleme gücü ihtiyacı kaçınılmaz olarak durmaktadır.

    Analog-Dijital konvertör tasarımcıları MHz hızlarına ulaşıldığında 20 bit üretemezlerken, MHz hızlarında birkaç bit verebilen devreleri daha düşük hızlarda daha fazla bit üretebilmeye bir adım olarak kullanmaktadırlar.

    Hız ve hassasiyet arasındaki orta yolu bulma zorunluluğu bilim ve mühendisliğin değişmez bir gerçeğidir.

    Ses sinyallerini 192kHz'de örneklemek optimal (ideal) oranın yaklaşık 3 katı daha hızlıdır. Bu da hassasiyetten feragat etmektir ki neticesi de seste bozulmadır.

    Bu derece yüksek hızlarda çalışmanın hiç bir avantajı/getirisi olmadığı gibi, daha öte dezavantajları/götürüleri vardır:

    1) Yüksek hız daha büyük bilgiye sebep olur (bu da bilgi saklama ve bilgi iletişim hızı gereksinimlerini etkiler)

    2) 192 kHz'de çalışmak gereken işlem gücünde bariz bir yükselmeye sebep olur, bunun neticesi de çok çok pahalı ekipman almak veya ses kalitesinden feragat etmektir.


    Optimal (ideal) örnekleme oranı esas olarak gereken band genişliğine dayandırılmalıdır. Ses endüstrisinin pazarlamacıları optimal oranların üzerinde değerleri teşvik etmektedirler. Bu teşviğin dayanağı da "daha hızlı oran daha hassas ve/veya detaylı netice" gibi yanlış bir sunumdur. Kâr veya cehaletin verdiği dürtü ile endüstriyi yanlış yöne sürükleyen satıcılar aslında gerçeklerin tam tersini öne sürmektedirler.



    Dan Lavry'nin makalesinin orijinali Lavry Engineering web sitesinden elde edilebilir:http://www.lavryengineering.com/documen ... Theory.pdf



    Düşünceleriniz? "



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zorhan -- 14 Nisan 2013; 23:47:47 >




  • Valla ne yazsan fark etmez belki yazdığın makale haklı bile olabilir ana 16:44 le 24 :192 de ne duyduğumu cok iyi biliyorum. Nerde 16 44 nerdeeeeeeee 24 192



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi eraycelik80 -- 15 Nisan 2013; 0:10:01 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "Dijital cepheye büyük darbe" Mİ?????

    !!!!!YAPMAYIN ŞUNU!!!!!

    Dan Lavry'nin yazısının orjinalinde zaten böyle bir başlık olmadığı gibi, konu farklı örnekleme frekanslarının sağlayacakları ya da sağlamayacakları ile ilgili. Konu dijital-analog karşılaştırması değil. Yazısında optimal (ideal) örnekleme hızının ne olması gerektiğini tartışmış.

    Daha önce de AUDIO-CDnin (16 bit, 44.100 Hz) örnekleme aralık ve hızının insan için yeterli olduğunu, daha yüksek örnekleme frekanslarının -müzik dinleyicisi için algılanabilir- bir getirisi olmayacağını defalarca yazdım. Bu işin matematiksel temeli Nyquist teoremidir ve geçerli bir teoremdir. Bu teoreme göre örnekleme yapılırken seçilen frekansın yarısı frekanstaki değişimler örneklenebilir. İnsan kulağının -o da çocukken- duyabileceği en yüksek frekans 20.000 Hzdir ve saptanabilmesi için iki katı olan 40.000 Hz lik örnekleme yeterlidir. AUDIO-CDde kullanılan 44.100 Hzlik örnekleme haydi haydi yeterlidir. (16 bit aralık -söz konusu yazıda "accuracy", çevirisinde ise "hassasiyet" terimi ile karşılanmış- ise sağlayacağı 96 dBlik dynamic range ile ev kullanımında fazladır bile.)
    Dan Lavry'nin yazdıklarından gereği olmayan işlerle uğraşılmaması, elimizdeki teknolojiyi son sınırına kadar zorlayıp olmayacak iş yapılmaması gerektiği gibi bir sonuç çıkıyor. 192KHz örnekleme hızının optimal olandan (bu günkü işlemci hızları ile) 3 kat fazla olduğunu söylüyor. Analog dijital karşılaştırması hakkında da bir tek satır yok, çünkü konu o değil.

    Yazıların orjinalleri şunlar:
    Sampling Theory For Digital Audio
    The Optimal Sample Rate for Quality Audio

    Daha yüksek işlemci hızları ile, daha yüksek frekans ve genişlikte örneklemenin (196kHz, 24bit) yapılıp çözülebileceği ise bir sonuç olarak söz konusu yazılardan çıkıyor. Yine yazıyorum, söz konusu yazıların özü -daha önce benim de defalarca yazdığım gibi- 196KHz örnekleme frekansının insan kulağının fizyolojik sınırları göz önüne alındığında, müzik dinleme amacıyla yeniden üretilecek sesin kaydedilmesinde kullanılmasının yararsız ve dahi bu günkü işlemci kapasiteleri de hesaba katıldığında zararlı olduğu.

    YAZILARDAN ÇIKAN SONUÇ: AUDIO-CD -eğer tercihiniz dijitalse- yeterli. (Analog ile dijital karşılaştırması ise bahsi geçen yazıların konusu değil ve bu bağlamda yeri yok.)

    Yanıltıcı başlıklarla insanların kafasını bulandırmayalım lütfen.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HiroRew -- 15 Nisan 2013; 15:47:07 >




  • Sn.HiroRew

    Yazdıklarınızı tekrar okuyun lütfen.

    Örnekleme hızı yüksek olan medya daha iyidir diye devamlı vurguladınız.

    Hatta plak dinleyen, analog sesi seven ve değerini bilen insanları küçümseyerek;
    "Plağın frekans aralığı Audio-DVD düzeyinde, dinamik aralığı ise Audio-CD düzeyinden düşük. Audio-DVD ile Audio-CD ayırt edilemiyor. (HDCDnin Audio-DVD'ye göre hem frekans, hem de dinamik aralığı düşük olduğundan farklı bir sonuç beklenemez.)......." vb. yazıyorsunuz.

    Sonrada Dünyanın en kaliteli AD/DA konvertörlerini (analog sesi digital /digital sesi analog sese çeviren) üreten Lavry Engineering firmasının kurucusu, sahibi ve baştasarımcısı Dan Lavry'nin, 192 kHz'in aslında sinyalin orijinalliğini bozma tehlikesi bulunduğunu söylemesi Dijital cepheye büyük darbe olmayacak.

    Bütün çalışmalar analog sese yaklaşabilmek için değilmi??




  • Sn. Zorhan

    "Örnekleme hızı daha yüksek olan daha iyidir" diye vurgulamadım. Bu tarz bir ifade kullandığım terminolojiye aykırı zaten. (Küçümseme, büyümseme vb. ile de hiç işim olmaz. Kimsenin çapını saptamak bana düşmez. Burada fikirler karşılaşıyor, kişiler değil. Kişisel tercihlerin eleştiri dışı olacağını, kimsenin kişisel kanaatler olarak ileri sürülmüş ifadelere söyleyecek sözü olamayacağını da defalarca yazdım.) Sadece daha yüksek örnekleme hızları ile daha yüksek frekansların saptanabileceğini yazdım. (yani yüksek örnekleme hızı ve aralık ile daha sadık kayıt yapabilirsiniz.) Ayrıca insanın AUDIO-CDdekinden öteye kaydedilmiş bir frekansı ses sistemi aracılığı ile yansıtılsa bile duyamayacağını yazdım. (Yani 40.000Hz'den daha yüksek örnekleme hızı ile kayıt yapsanız da ve bu kayıt gerçekten de olan 20.000Hz üzerindeki frekansları içerse, bunun yararı olmayacak, çünkü duyamayacaksınız.) Dan Lavry de bunu bu günkü teknoloji ile yaparsanız üstelik aralıktan ödün vermeniz gerekir diyor.

    4 Nisan 2013 tarihli mesajımda da şöyle bir satır var ki farklı örnekleme hızlarındaki dijital medyaların -algılanabilirlik açısından da- denk olması gerektiğini basitçe formüle etmişim:
    Gerçeğin çölü:
    SACD ≡ DVD-AUDIO (192 kHz/24-bit) ≡ HDCD (44.1 kHz/20 bit) ≡ AUDIO-CD (44.1 kHz/16 bit) >?≡?? VINYL

    Not: Dikkat edilirse en sağdaki vinyle kadar ilişkiler denklik ilişkisidir.

    Bu da 1 Nisan 2013 tarihli mesajımdan:
    Söylediğim, bahsedilen medyalar arasında duyulduğu söylenen farkın, dijital medyalar arasında duyulabilir olmadığı; dijital ve analog medya arasında ise(*) sadakat bakımından daha iyi olmakla ilişkili olması gerekmediği. Bundan başka bir şey söylemiyorum.
    Not: Dijital medya derken elbette AUDIO-CD ve daha yüksek hız ve aralığa sahip diğer dijital medyaları kastediyorum.
    (*)Anlatım bozukluğu olduğundan orjinaldeki "farkın" kelimesi "ise" ile değiştirildi.

    Daha geri gidiyorum. Bu da, sizin alıntı yaptığınız 26 Mart 2013 tarihli mesajımdan:
    SACDnin formatı farklı. SACD ile DVD-Audio karşılaştırmaları, CD-Audio ile DVD-Audio karşılaştırmaları yapılmış. Bu medyaların hepsi dijital. (Sonuçta hepsi çözünürlüğü ve derinliği en fazla olana kolayca dijital olarak dönüştürülüp sonra analog sinyal elde edilebilir.) Yani kendi aralarındaki karşılaştırmalarda ekipmanın yol açacağı bir faklılık yok. Böyle karşılaştırmalar çift kör yapılmış ve denekler birbirlerinden ayırt edememişler. Şimdi bu ne anlama geliyor? Bir kişi herhangi bir dijital medyanın diğerinden daha iyi olduğunu söylediğinde, bu sözü bilimsel gerçeklikle çelişiyor ve o kişinin(*) kanaatini güvenilmez hale getiriyor. Yani HDCD, CD-Audiodan iyidir dediğinizde, bu medyalar kolaylıkla karşılaştırılabildiğinden ve karşılaştırmalarda deneklerin medyaları birbirlerinden ayırt edemiyor olmalarından dolayı, bu "iyidir" kanaatinin bilimsel olarak hatalı olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorum. Böyle bir kanaat beyan eden kişinin diğer kanaatlerinin de de hatalı olabileceğini dair bir kuşku doğuyor. Plak ve dijital medyanın karşılaştırmasına gelince, bunlar kaynaktan itibaren farklı olduklarından, son uçta bir farkın olması kaçınılmaz ve farklı değerlendirmelere yol açabilirler. Bir kişi birisini diğeri ötekini "daha iyi" kabul edebilir. Bunu kendi kişisel tercihi olarak ifade ettiğinde, bir sorun yok. Ama genelgeçer bir kural olarak ileri sürer ise, dijital medya ile plağın nesnelleştirilebilir özelliklerini karşılaştırmak gereği ortaya çıkıyor. Plağın frekans aralığı Audio-DVD düzeyinde, dinamik aralığı ise Audio-CD düzeyinden düşük. Audio-DVD ile Audio-CD ayırt edilemiyor. (HDCDnin Audio-DVD'ye göre hem frekans, hem de dinamik aralığı düşük olduğundan farklı bir sonuç beklenemez.) Bunlardan yapılabilecek çıkarım, plağın Audio-CD'den ayırt edilemeyeceği değil ama daha sadık olamayacağı. Tekrar söylüyorum, bir kişi plağı tercih ettiğini söylerse, buna kimse itiraz edemez, çünkü son uçta farklı olacağı aşikar. Ama, plağın CD'den daha sadık olduğunu iddia ederse, nesnel ölçütlerle iddiasını kanıtlamak zorunda. Üstelik aksi kanıtlanmış gibi gözüküyor.
    Not: Dijital medya derken elbette burada da AUDIO-CD ve daha yüksek hız ve aralığa sahip diğer dijital medyaları kastediyorum. Ayrıca, burada öne sürdüğüm görüşlerin bazılarına aksi görüşler ileri sürülüp temellendirilebilir. Bunları da öncelikle, "Ama ben duyuyorum" şeklinde öznel değil ama, nesnel, yani herkesçe ölçülebilir ve saptanabilir olgulara dayanarak yapabilecek olanlardan bekliyorum. Bu işi de ben yapmayayım yani... :-)
    (*) "kişiyinin" yazmışım yanlışlıkla, "kişinin" olarak düzelttim.

    Burada herhalde bir yanlış anlama komedisi oynanıyor. Ben cümlelerimi yazarken kelimeleri dikkatle seçiyorum. Örneğin "iyi" terimi sübjektif bir değerlendirmeye işaret ediyorken "sadık" terimi olabildiğince benzer bir yansıtmayı anlatıyor. Anlaşılan o ki yazılanlar önyargı ile okunuyor. Ben "yüksek" dediğimde bu "iyi" anlamına gelmiyor. Konunun pek çok teknik ayrıntısı var. Yazdıklarımı dikkatle okursanız memnun olurum. Yazdıklarımdan benim kast etmediğim sonuçlara varmamanızı rica ederim. Dan Lavry sizin "Dijitale Darbe" başlığınızı görse, o da aynı şeyi söylerdi :-)

    Dan Lavry bu günkü teknolojik kısıtlılıklardan dolayı yüksek örnekleme hızlarındaki işlemlerin ancak hassasiyetten ödün vermekle olabileceğini söylüyor. Bu önermesi dikkat ederseniz koşullu. Koşulu ise verili teknoloji düzeyi. Yoksa, örnekleme hızı arttıkça saptanabilen frekans hızı da artar. Teorik olarak böyle. Bu matematiğin bir gerektirmesi.

    Kaldı ki, Dan Lavry insan tarafından algılanabilirliğin üst sınırı olan 20.000Hzlik sesin işlenmesi için gerekli örnekleme hızını (44.100Hz) sağlayan AUDIO-CD kalitesinde böyle bir ödün olduğundan bahsetmiyor. 20.000Hzi örneklemek için gerekli olan 40.000Hzin çok üzerindeki örnekleme hızlarının kullanılmasının yararsız, hatta günümüzdeki teknolojik kısıtlılıklarla zararlı olabileceğini söylüyor. (Yani daha ileri teknolojik imkanlarla ortadan kalkabilecek bir sakıncadan söz ediyor) Kısaca diyor ki, 192kHz ile örnekleme yapmak gereksiz ve hatta aralıktan ödün vermeyi gerektiriyor. Demiyor ki, dijital kayıt yapmayın; demiyor, ki 44.100Hz ile örneklemeyin. (Tam olarak böyle söylemiyor ve başka şeyler de söylüyor ama hepsi dijital içerisinde.) Sözün özü, kayıtların vb. gereksiz yüksek örnekleme frekansları ile yapılmaması gerektiğini söylüyor.

    Sadede gelirsek, Dan Lavry'nin yazılarının nasıl olup da "Dijitale Darbe" haline geldiğini anlamadım doğrusu. Anlamam da mümkün değil, çünkü bahsi geçen makalelerin konusu dijital analog karşılaştırması değil. Makaleden elde edilen bilgiden de böyle bir sonuç çıkartmak mümkün değil. Konu dijital içerisinde. (Adam zaten DAC üreticisi. Kendi ipini mi çekecek?) Maalesef diyeceğim, iki önceki mesajınıza attığınız başlık yanıltıcıydı; bir önceki mesajınızla da konuyu dağıtıyorsunuz.

    Saygılarımla.

    Bunlar da bu başlık altında bu güne kadar yazdığım mesajlar:
    20 Nisan 2012
    22 Nisan 2012
    14 Mayıs 2012
    08 Mart 2013
    25 Mart 2013
    26 Mart 2013
    01 Nisan 2013
    04 Nisan 2013
    15 Nisan 2013



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HiroRew -- 21 Nisan 2013; 9:42:45 >




  • Sn. HiroRew,

    Burada yazılanlar ve işlenen konu bir çok kişiyi çok rahatsız ettiğinin farkındayım.
    Hatta yazı sitiliniz ve tavrınız Bana başka bir nick ile yazan birini hatırlatıyor.
    Kısaca söylemek gerekirse, hiç tarzım değil ama kusura bakmayın yazmam gerektiğini düşünüyorum, birçok şey yazmışsınız, yazdıklarınızda değişiklik yapsanızda, ne dediğiniz hala net anlaşılmıyor, kabalık edeceğim özür dilerim Bana göre laf kalabalığı yapıyorsunuz.
    Size Net bir şey soruyorum, uzatmadan ve kıvırmadan yanıtlayın lütfen,

    1-) " Daha yüksek hız ve aralığa sahip dijital medyalar arasında fark varmı? yok mu?

    2-) Analog kayıt mı gerçek sese daha yakındır, digital kayıt mı?

    3-) İnsanlar digital analog çevirici DAC chipleri, hatta aynı DAC chipe sahip cihazları bile birbiriyle kıyaslayıp ses farklarının olduğunu söylerken/yazarken/duyarken Siz ne demek istiyorsunuz.

    4-) Hatta katılmadığım bir görüş olduğu halde saygı duyduğum için yazdığım "power besleme kablolarının bile sese etkisi olduğu dünya üzerinde yazılıyor ve tartışılıyorken, Siz ne diyorsunuz?????????????????????



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zorhan -- 11 Mayıs 2013; 15:18:00 >




  • Sn. Zorhan,

    CD-AUDIOnun yeterli olması gerekir.
    En azından kendim için böyle :-)

    Ben de uzun süredir kimse yazmayınca, herhalde çok ileri gittim, insanları küstürdüm, katkıda bulunmayı bırakacaklar diye üzülmüştüm. Neyse ki yanılmışım.
    Öncelikle, yazdıklarınız beni rahatsız etmez. İyi niyetli olarak açılmış bir konu olduğunu düşünüyorum. Anladığım kadarıyla amacınız Hi-Fi piyasasında otorite olarak geçinip, insanları kandırarak kazanç sağlamaya çalışanlar hakkında insanları uyarmak. Genel planda sizinle aynı taraftayız.
    Tarzım size kimi hatırlatmıştır bilemem ama, ben bu forumda ne başka bir nick ile yazdım, ne de yazan bir başkasını tanırım.
    Siz herhalde belli bir çevrede konu ile ilgili bilgisi ile tanınmış, kendisine danışılan ve görüş alış verişinde bulunulan, işin pratiği içerisinde kendini geliştirmiş bir kişisiniz. Ben de sistem toplayacak olsam size danışırdım.

    Yazdıklarımı "Laf kalabalığı" olarak değerlendirmenize üzüldüm. Olabildiğince anlaşılabilir şekilde yazdığımı düşünüyordum.
    Ör. SACD ≡ DVD-AUDIO (192 kHz/24-bit) ≡ HDCD (44.1 kHz/20 bit) ≡ AUDIO-CD (44.1 kHz/16 bit) >?≡?? VINYL ifadesi ile açıkça SACD, DVD-AUDIO, HDCD ve bunlara benzer çözünürlükteki diğer medyalar (FLAC, WAV vb.) ile AUDIO-CD arasında duyulabilir bir fark olmaması gerektiğini ve VINYLin ise daha sadık olma imkanının tartışmalı olduğunu anlatmaya çalıştım.
    En basit ifadesi ile CD-AUDIOnun yeterli olması gerekir.

    Sorularınıza gelince, istediğimden başlayabilirim sanırım :-)
    3. ve 4. Soruya cevabım aynı. Ben sese ait bilginin yapısıyla ilgili kısım üzerine yazdım. Her ne kadar buna MEDYA desek de, aslında söz konusu olan bu bilginin biçimi, yani analog ya da dijital ve diğer boyutları yani örnekleme hızı ve dinamik aralığı idi. Dolayısıyla, kaynak, kablo, DAC, amplifikatör, speaker, ayak, sehpa, oda, ortam değişkenleri vb.nin elbette sonuçta üretilen ses üzerinde az ya da çok etkisi olabilir ve bazı bileşenler için tartışılması bile abes. Yine bu bileşen ve etkenlerin çeşitli kombinasyonları hakkında deneyimi ve fikri olan kişiler de vardır. Ben topluca HARDWARE bileşeni diyeceğim bu konuda bir şey yazmadım. Konunun bu yönü fazlasıyla pratiğe dayalı ve kişisel.
    MEDYA ve HARDWARE[=SİSTEM=KAYNAK + YÜKSELTİCİ + SPEAKER] ayrımı yaparak, sadece MEDYA üzerine yazdım. (MEDYA derken de kast edilen sesin bilgisinin biçimi, yoksa vinyl ya da polikarbonat değil.)
    En basit ifadesi ile MEDYA özelinde sesin kaydedildiği bilginin biçimi üzerine yazdım. Ötesinden anlamam.

    1. Sorunun cevabını aslında verdim ama, yine yazayım. CD-AUDIO'dan daha yüksek örnekleme hızına sahip medyaların bir getirisi olmaz, çünkü duyamazsınız. Daha fazla aralığa da evde vb. müzik dinlemek için gerek duymazsınız. Neden? Çünkü evde bazal gürültü 20dB olsun. CD-AUDIO'nun 96dB aralığı var. Toplamı 116dB eder. 116dBnin ne anlama geldiğini internetten araştırırsınız artık. Sonuç yine:
    En basit ifadesi ile CD-AUDIOnun yeterli olması gerekir.

    2. Soruya gelince: Bu soruya verilebilecek basit bir cevap yok. Burada Nyquist teoremi, insan kulağının fizyolojik özellikleri vb. işin içine girer de girer. Ama yine de cevaplayayım:
    En basit ifadesi ile Duyulabilirlik bakımından, dijital medya örneği olarak CD-AUDIO aracılığı taşınamayıp da, analog medya aracılığı ile taşınabilen bir frekans yok. Yani, yine CD-AUDIOnun yeterli olması gerekir :-)

    Bütün bunlarla birlikte, herkesin zevkinin kendini ilgilendirdiğini yazdım. Ayrıca, belki çoğunluğun sahip olduğundan daha hassas kulakları olan kişilerin de var olabileceğini de yazdım. Yazdıklarım sonuçta populasyonun genelinden elde edilen veriye dayandığından, bir ihtimal olarak bu da var. Zaten yukarıda geçen "gerekir" kelimesi elimizdeki bilgiden ve yapılan deneylerden sonuç olarak çıkartılabilir anlamında. Ör. yaşla birlikte insanın duyabileceği frekans üst sınırı düşer. Çocukken 20.000Hz (belki 22.000Hz) olan bu sınır 15.000Hz'e ve giderek 10.000Hz'e düşer. CD-AUDIO ise 44.100Hz olan örnekleme hızıyla 22.000Hz'i örnekleyebilir.

    Sonuç: Gönül neyi severse güzel odur. Sonuçta önemli olan müzikten zevk almak. Eskiden CD yoktu, kaset dinlerdik. Daha mı az zevk alırdık?

    Saygılarımla.

    Not: Eklemek gereği duyuyorum ki, bunları yazmamın amacı, tüketicilerin seçim yaparken durumu bir kez daha değerlendirip, imajların ya da "otorite"lerin etkisi altında yanılmamaları için düşünmelerine katkıda bulunmak. Yoksa, herkes hangi medyayı dinlerken kendisini daha mutlu hissediyorsa onu dinlesin; kimse bir şey diyemez.

    Aşağıya (oldukça kaba olsa da) şu şemayı koyuyorum. Belki konu ile ilgilenmeye yeni başlayan birileri de olabilir diye.



    Bunlar da bu başlık altında bu güne kadar yazdığım mesajlar:
    20 Nisan 2012
    22 Nisan 2012
    14 Mayıs 2012
    08 Mart 2013
    25 Mart 2013
    26 Mart 2013
    01 Nisan 2013
    04 Nisan 2013
    15 Nisan 2013
    16 Nisan 2013



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HiroRew -- 24 Haziran 2013; 15:07:24 >




  • HiroRew H kullanıcısına yanıt
    Konuyu hortluyorum ama deneyimlerimi paylaşmam lazım :)

    Öncelikle müzik türü digital ve analog olayında bence çok etkili. Pop, rock gibi daha çok elektronik enstrumanlarla yapılan müziklerde fark çok bariz değilken, klasik müzik gibi orkestra ve akustik enstrumanların olduğu müziklerde fark ortaya çıkıyor. (tabiki analogun üstünlüğü).

    Olay şu; konservatuvar ortamında da bulunduğum için çoğu orkestra enstrumanının aşağı yukarı, bir ortamda direkt olarak akustik sesini biliyorum. Elime aynı kayıdın Cd ve analog plak versiyonu ve farklı kayıtların, eski analog plak ve yeni digital cd kayıtları pek çok kez geçti. Digitalde duyulan bir çello sesi ile analog kayıt plakta duyulan çello sesi arasındaki farkı şöyle örnekle izah edebilirim; uzun süre çin malı 2 liralık bir kulaklıkla müzik dinledikten sonra, üst seviye bir kulaklıkla aynı müziği dinlemeye benziyor. :) Sesin gerçekten o enstrumana benzerliği analogta çok daha üstün. Elimde eski rock gruplarınında analog plakları var ama onlarda bu fark o kadar belirgin değil kesinlikle.
    Ayrıca yine analogta, bir orkestrada enstrumanlar daha net duyuluyor, ve seçiliyor. Digitalde atıyorum üflemelileri duyarken, analogta üflemelileri oluşturan enstrumanları, en azından ağaç veya metal olanlar olarak ayırt edebiliyorsunuz. Kaldıkı ses kayıtında ve iyi ses almada, analogun digitalden birkaç gömlek birden üstün olduğu gerçeği var. Belki aynı şey değil ama benzer. Digital bir efekt aleti ve digital bir amfiden çıkan sesi mi, yoksa analog bir efekt aleti ve lambalı bir amfiden çıkan sesi mi tercih edersiniz? Aradaki kalite ve estetik farkını en kötü kulak bile fark edecektir.

    Bu konuyu merak eden kesinlikle benzer özellikte kayıtları benzer kalitede aletlerle deneyip öyle karar vermeleri. Dediğim gibi akustik enstrumanlar ve klasik müzikte fark çok barizken, diğer türlerde daha az olsada yinede analoga hayran kalacaklardır. Analogun tam olarak ne olduğunu anlamak içinde küçük bir deney yapabilirsiniz; A4 kağıdı huni yapın, ucu sivri olsun. O sivri kısmı, bi plağın çizgilerine sürün. Geniş ağzından müziği duyacaksınız :)

    not: Kilise orgu gibi, yankı-reverbten bişey anlaşılmayan, kayıdı zor (ki en zoru) enstrumanlarda, tamamen digital olarak oynanmış kayıtları tercih ederim o ayrı. Çünkü o enstruman (akustik olanı-pipe organ-church organ) maalesef kayıt edilemiyor.




  • Güzel anlatım iyi ifade olmuş. Teşekkürler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: DnzIrmk

    Konuyu hortluyorum ama deneyimlerimi paylaşmam lazım :)

    Öncelikle müzik türü digital ve analog olayında bence çok etkili. Pop, rock gibi daha çok elektronik enstrumanlarla yapılan müziklerde fark çok bariz değilken, klasik müzik gibi orkestra ve akustik enstrumanların olduğu müziklerde fark ortaya çıkıyor. (tabiki analogun üstünlüğü).

    Olay şu; konservatuvar ortamında da bulunduğum için çoğu orkestra enstrumanının aşağı yukarı, bir ortamda direkt olarak akustik sesini biliyorum. Elime aynı kayıdın Cd ve analog plak versiyonu ve farklı kayıtların, eski analog plak ve yeni digital cd kayıtları pek çok kez geçti. Digitalde duyulan bir çello sesi ile analog kayıt plakta duyulan çello sesi arasındaki farkı şöyle örnekle izah edebilirim; uzun süre çin malı 2 liralık bir kulaklıkla müzik dinledikten sonra, üst seviye bir kulaklıkla aynı müziği dinlemeye benziyor. :) Sesin gerçekten o enstrumana benzerliği analogta çok daha üstün. Elimde eski rock gruplarınında analog plakları var ama onlarda bu fark o kadar belirgin değil kesinlikle.
    Ayrıca yine analogta, bir orkestrada enstrumanlar daha net duyuluyor, ve seçiliyor. Digitalde atıyorum üflemelileri duyarken, analogta üflemelileri oluşturan enstrumanları, en azından ağaç veya metal olanlar olarak ayırt edebiliyorsunuz. Kaldıkı ses kayıtında ve iyi ses almada, analogun digitalden birkaç gömlek birden üstün olduğu gerçeği var. Belki aynı şey değil ama benzer. Digital bir efekt aleti ve digital bir amfiden çıkan sesi mi, yoksa analog bir efekt aleti ve lambalı bir amfiden çıkan sesi mi tercih edersiniz? Aradaki kalite ve estetik farkını en kötü kulak bile fark edecektir.

    Bu konuyu merak eden kesinlikle benzer özellikte kayıtları benzer kalitede aletlerle deneyip öyle karar vermeleri. Dediğim gibi akustik enstrumanlar ve klasik müzikte fark çok barizken, diğer türlerde daha az olsada yinede analoga hayran kalacaklardır. Analogun tam olarak ne olduğunu anlamak içinde küçük bir deney yapabilirsiniz; A4 kağıdı huni yapın, ucu sivri olsun. O sivri kısmı, bi plağın çizgilerine sürün. Geniş ağzından müziği duyacaksınız :)

    not: Kilise orgu gibi, yankı-reverbten bişey anlaşılmayan, kayıdı zor (ki en zoru) enstrumanlarda, tamamen digital olarak oynanmış kayıtları tercih ederim o ayrı. Çünkü o enstruman (akustik olanı-pipe organ-church organ) maalesef kayıt edilemiyor.

    pipe organ neden kayıt edilemiyor, merak ettim. ben de birçok ilgili enstrümanı içeren kilise kaydı var.

    how to record pipe organ diye araştırırsanız kayıt tekniklerine ulaşabilirsiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kdundar -- 10 Ağustos 2017; 17:11:36 >




  • kdundar kullanıcısına yanıt
    Şöyleki; Elektronik enstrumanların belirli ses çıkışı var, bu çıkıştan direkt olarak ya da amfi mikrofonlanarak kaydediliyor. Akustik enstrumanların ise belirli bölge ses çıkışları var. Örneğin klasik gitarın orta delik kısmı, piyanonun kapak altı vb. Fakat kilise orgu, pipe organda böyle bir durum yok. Bu enstrumanlar, "enstrumanların gayrimenkulu" diye geçer :) Yapılmaz, bulunduğu yapıya inşa edilir (ki hobi olarak bir bölümünü ve borularını yapmıştım ) ve yapı ile içiçedir. Yüzlerce ve binlerce boru ise, farklı farklı bölümlerde, farklı farklı şekillerde, kimi zaman yerden tasarruf için ya da sığdırmak için 90 derece bükülerek (ahşap borular sadece) kıvrılır. Bu borular görünmez bile, yapının iç kesimlerindedir. Görünen borular genelde metal borulardır. Boruların boyutlarıda devasa birkaç metrelik borulardan, birkaç cmlik "düdük" boyutunda olanlara kadar değişdir. İnşa edildiği yeri kaplayan tüm bu borular, inşa edildiği yapıyı, bütün bir enstrumana, ses kaynağına çevirir. Bu sebeple kayıdı çok zordur. Sadece reverb olay değil yani. Her grup boruya ayrı mikrofonlama yapılsa bile, ortamdaki reverbü yine alır. Kaldıki zaten kayıdı direkt ortamdaki sesten kaydediyorlar ve reverb çok fazla oluyor. Daha az boru gruplu, küçük orgların kayıtları daha net oluyor zaten. Bunun nedeni hem mikrofonlama kolay, hemde direkt ortamdan kayıt edilse bile, küçük org demek, küçük mekan demek. Hatta "gayrimenkul" olmayan portatif olanlarıda var.









  • quote:

    Orijinalden alıntı: DnzIrmk

    Şöyleki; Elektronik enstrumanların belirli ses çıkışı var, bu çıkıştan direkt olarak ya da amfi mikrofonlanarak kaydediliyor. Akustik enstrumanların ise belirli bölge ses çıkışları var. Örneğin klasik gitarın orta delik kısmı, piyanonun kapak altı vb. Fakat kilise orgu, pipe organda böyle bir durum yok. Bu enstrumanlar, "enstrumanların gayrimenkulu" diye geçer :) Yapılmaz, bulunduğu yapıya inşa edilir (ki hobi olarak bir bölümünü ve borularını yapmıştım ) ve yapı ile içiçedir. Yüzlerce ve binlerce boru ise, farklı farklı bölümlerde, farklı farklı şekillerde, kimi zaman yerden tasarruf için ya da sığdırmak için 90 derece bükülerek (ahşap borular sadece) kıvrılır. Bu borular görünmez bile, yapının iç kesimlerindedir. Görünen borular genelde metal borulardır. Boruların boyutlarıda devasa birkaç metrelik borulardan, birkaç cmlik "düdük" boyutunda olanlara kadar değişdir. İnşa edildiği yeri kaplayan tüm bu borular, inşa edildiği yapıyı, bütün bir enstrumana, ses kaynağına çevirir. Bu sebeple kayıdı çok zordur. Sadece reverb olay değil yani. Her grup boruya ayrı mikrofonlama yapılsa bile, ortamdaki reverbü yine alır. Kaldıki zaten kayıdı direkt ortamdaki sesten kaydediyorlar ve reverb çok fazla oluyor. Daha az boru gruplu, küçük orgların kayıtları daha net oluyor zaten. Bunun nedeni hem mikrofonlama kolay, hemde direkt ortamdan kayıt edilse bile, küçük org demek, küçük mekan demek. Hatta "gayrimenkul" olmayan portatif olanlarıda var.

    />






    Bir önceki iddianız kaydedilemez olduğu için itiraz etmiştim, şimdi zor kaydedilir diyorsanız ona katılırım.
    bu arada bir performans kaliteli şekilde reprodüksiyonunun yapılabilmesi için kayıt anında ambiyansında iyi şekilde kaydedilmesi gerekir, tüm anı yansımaları ve hacim ile olan ilişkisi ile kayıt altına alamazsanız sonrada stereo bir sistemde 3d/holografik bir çıktı almanız zaten mümkün değil.

    temelde 3 kayıt tekniği var, biri enstrümana yakın mikrofonlama, diğeri çeşitli alternatifler ile yapılabilen her enstrümana özel mikrofon kullanılarak değil stereo olarak 2 mikrofon ile kayıt, sonuncu da bu iki tekniğin karışımı.

    kaydı sadece enstrümana yakın mikrofon yerleştirerek yaparsanız, sonradan miksajda oluşacak sanal yerleşime bağlı kalırsınız ve ek olarak mekan etkileşimi kayıtta çok zayıf olacağından gerçeklik hissi düşük olacaktır. belki enstrüman detayı yüksek olabilir ancak genele baktığımızda tek başına doğru bir tercih değil diye düşünüyorum.




  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.