Göksel Gümüşdağ Savcılık ifadesinde; ”...Beşiktaş ile oynadığımız kupa finalinde Beşiktaşlı yönetici Serdar Adalı ve hocası Tayfur Havutçu'nun futbolcularımıza dönük şike amaçlı transfer teklifinde bulunmalarını operasyon yapıldıktan sonra öğrendim. Bu maçtan önce kesinlikle ne İbrahim Akın'a nede İskender Alın'a yönelik transfer düşünceleri olduğunu ne bu isimler ne de Beşiktaş'tan kimse bana söylemedi. Ocak ayında Serdar Adalı ile Holosko'nun kiralık olarak kulübümüze transferi için görüşmüştük. Ancak bu görüşmede İbrahim mevzu açılmadı. Kupa finali 11 Mayıs’ta oynandı, biz bu maçı kaybettik. maç öncesinde Holosko'nun bizde asgari ücretle oynaması, parasının Beşiktaş tarafından ödenmesi, sırf yabancı kontenjanı boşaltılmak için kulüp tarafından futbolcunun gönderilmesi nedeniyle sezon sonu Beşiktaş'a döneceğinden bu futbolcunun maçta oynamasının etik olmayacağını düşünerek Abdullah hocayla da görüşüp futbolcunun oynamamasına karar verdik. Eğer bizde normal kiralık oynasaydı ve parasını biz ödeseydik oynatabilirdik. Ayrıca maç gecesi otele geldiğimde futbol şube sorumlumuz Kamil Dizar'ı çağırarak kaleci Hasagiç'in ve İbrahim Akın'ın durumunu sordum. Çünkü ikisi de maçın kaderini değiştirebilecek oyunculardı. Diğerlerini de sordum. "Takımın genel durumu iyi, Hasagiç grip gibi serum bağlı halde odada, İbrahim'in de durumu şöyle böyle fena değil" dedi. odaya çıktım, eşofmanlarımı giydim. Hasagiç'e geçmiş olsun dedim. Hasagiç'i maça hazırlayıp motive etmeye çalıştım. Ordan çıkıp odama geldim. Kamil Dizar'da İbrahim Akın'ı odama getirdi. "İbrahim bu maçı alacak yeteneğe sahipsin, Türkiye'yi sallayabilecek bir maç bu, final maçı, Allah yardımcın olsun" dedim. Ve Kamil beyin yanında kendisine iyi oynaması karşılığında 100.000 dolar (euro) pirim vereceğimi söyledim. Ayrıca kendisine attığı her 4 gol karşılığında 50.000 dolar pirim verileceği de sözleşmesinde açıkça belirtilmişti. Ben kulüp başkanlığı yaptığım dönemde 196 maça kulüp başkanı olarak çıktım. Bu maçların tamamında maçtan sonra soyunma odasına giderek maçın sonucuna göre ya tebrik ettim yada geçmiş olsun dedim. Yine pirimleri de maçtan sonra açıkladım. Zaten kendilerinin iç ve dış sahada alacakları galibiyetler karşılığında alacakları pirim önceden bellidir. Fakat bazı özel maçlara ilişkin çıkıp pirim verdiğimiz oluyordu. Başkanlık yaptığım dönemde sadece Beşiktaş kupa finali öncesinde; soyunma odasına girdim ve kupayı aldığımız takdirde kulübün kasasına girecek olan 3 buçuk milyon dolar paranın 1 milyon dolarını futbolculara pirim olarak dağıtıcağımı söyledim. Zaten eğer bu maçı alsaydık ilk defa böyle bir kupamız olacaktı. Avrupa’da mücadele edecektik. Futbolcular için büyük bir vitrin olacaktı. Herkesin gözü bu maçtaydı. Hoca için prestij olacaktı. Zaten böyle maçlara futbolcular kendiliğinden motive olurlar bizde ayrıca motive etmek istedik. Fakat gerek İbrahim Akın'a özel pirim vaat ederken gerekse takıma bir milyon dolar pirim vaat ederken ben Beşiktaş merkezde futbolculara herhangi bir şike girişiminden haberdar değildim. Bu tür final maçlarında olan bir şeydir. Yukarıda değindim. Kesinlikle maçtan önce Beşiktaş'tan bize ne resmi nede gayri resmi yollardan Serdar Adalı ve Tayfur Havutçu üzerinden İbrahim ve İskender'in transferine dönük bir talep olmadı. Ancak kamuoyunda ve basında İbrahim Akın'ın isminin büyük kulüplerle geçtiğini ve Beşiktaş ve Galatasaray içinde anıldığını duyuyordum. Bu maç oynandı. Aradan yaklaşık 20 gün geçti. 31 Mayıs veya 1 Haziran günü Merter'de bir arkadaşın iş yerinde otururken Serdar Adalı beni aradı. Kendisi ile daha önce görüşmüşlüğüm yoktur ve telefonu bende kayıtlı değildi. Telefonu açınca kendisini tanıttı. İbrahim Akın ile ilgili görüşmek istediğini, talip olduklarını söyledi. Ben Merter'de olduğumu, uzak olduğumu söyledim. O da Veli Efendi’de olduğunu, gelebileceğini söyledi. Yerimi tarif ettim. Geldi. Birlikte çay içtik. Yaşananlara arkadaşımda şahittir. İbrahim Akın'a talip olduklarını söyledi. Ben kendisi için bonservis bedeli istediğimi, Galatasaray'ın da kendisine talip olduğunu, takasa yanaşmayacağımı söyledim. O da bir bonvervis bedeli ödeyemeyiz, Holosko'yu size verelim. Bu şekilde anlaşalım dedi. Bende Holosko'nun bir yıllık kulüp tarafından ödenen rakamın bildiğim kadarıyla 1 milyon 800 bin euro olduğunu, böyle bir oyuncuyu takımda tutamayacağımı, bu rakama 6-7 oyuncu oynattığımı, hem bütçemi aşacağını hem takım içinde dengeleri bozacağını söyledim. Teklifini kabul etmedim. O sırada komuoyunda yansıdığı için İskender Alın'ı isteyip istemediklerini sordum. Tereddütte kalıp düşünmüyoruz dedi. Benim İbrahim Akın'a ilişkin görüşmem bundan ibarettir. Kesinlikle maçtan önce bir teklif gelmemiştir. bu hem etik olmazdı, hemde bana bu şekilde bir teklifte bulunmazdı. Gelen teklifte bu şekildedir. Bu maçta yapılmış bir şike eylemi varsa bundan bilgi sahibi olduğuma, rızam olduğuna, olaya dahil olduğuma, olay öncesi yaşananları bildiğime dair en ufak bir emare bulunsa yine futbol camiasından çekileceğim, kesinlikle asılsız bir iddiadır.” demiştir.
Bu ifade çelişkili değilmi ??
Evet çelişkili.
quote:
Orijinalden alıntı: Olyshi
quote:
Orijinalden alıntı: -quaresma-
Göksel Gümüşdağ Savcılık ifadesinde; ”...Beşiktaş ile oynadığımız kupa finalinde Beşiktaşlı yönetici Serdar Adalı ve hocası Tayfur Havutçu'nun futbolcularımıza dönük şike amaçlı transfer teklifinde bulunmalarını operasyon yapıldıktan sonra öğrendim. Bu maçtan önce kesinlikle ne İbrahim Akın'a nede İskender Alın'a yönelik transfer düşünceleri olduğunu ne bu isimler ne de Beşiktaş'tan kimse bana söylemedi. Ocak ayında Serdar Adalı ile Holosko'nun kiralık olarak kulübümüze transferi için görüşmüştük. Ancak bu görüşmede İbrahim mevzu açılmadı. Kupa finali 11 Mayıs’ta oynandı, biz bu maçı kaybettik. maç öncesinde Holosko'nun bizde asgari ücretle oynaması, parasının Beşiktaş tarafından ödenmesi, sırf yabancı kontenjanı boşaltılmak için kulüp tarafından futbolcunun gönderilmesi nedeniyle sezon sonu Beşiktaş'a döneceğinden bu futbolcunun maçta oynamasının etik olmayacağını düşünerek Abdullah hocayla da görüşüp futbolcunun oynamamasına karar verdik. Eğer bizde normal kiralık oynasaydı ve parasını biz ödeseydik oynatabilirdik. Ayrıca maç gecesi otele geldiğimde futbol şube sorumlumuz Kamil Dizar'ı çağırarak kaleci Hasagiç'in ve İbrahim Akın'ın durumunu sordum. Çünkü ikisi de maçın kaderini değiştirebilecek oyunculardı. Diğerlerini de sordum. "Takımın genel durumu iyi, Hasagiç grip gibi serum bağlı halde odada, İbrahim'in de durumu şöyle böyle fena değil" dedi. odaya çıktım, eşofmanlarımı giydim. Hasagiç'e geçmiş olsun dedim. Hasagiç'i maça hazırlayıp motive etmeye çalıştım. Ordan çıkıp odama geldim. Kamil Dizar'da İbrahim Akın'ı odama getirdi. "İbrahim bu maçı alacak yeteneğe sahipsin, Türkiye'yi sallayabilecek bir maç bu, final maçı, Allah yardımcın olsun" dedim. Ve Kamil beyin yanında kendisine iyi oynaması karşılığında 100.000 dolar (euro) pirim vereceğimi söyledim. Ayrıca kendisine attığı her 4 gol karşılığında 50.000 dolar pirim verileceği de sözleşmesinde açıkça belirtilmişti. Ben kulüp başkanlığı yaptığım dönemde 196 maça kulüp başkanı olarak çıktım. Bu maçların tamamında maçtan sonra soyunma odasına giderek maçın sonucuna göre ya tebrik ettim yada geçmiş olsun dedim. Yine pirimleri de maçtan sonra açıkladım. Zaten kendilerinin iç ve dış sahada alacakları galibiyetler karşılığında alacakları pirim önceden bellidir. Fakat bazı özel maçlara ilişkin çıkıp pirim verdiğimiz oluyordu. Başkanlık yaptığım dönemde sadece Beşiktaş kupa finali öncesinde; soyunma odasına girdim ve kupayı aldığımız takdirde kulübün kasasına girecek olan 3 buçuk milyon dolar paranın 1 milyon dolarını futbolculara pirim olarak dağıtıcağımı söyledim. Zaten eğer bu maçı alsaydık ilk defa böyle bir kupamız olacaktı. Avrupa’da mücadele edecektik. Futbolcular için büyük bir vitrin olacaktı. Herkesin gözü bu maçtaydı. Hoca için prestij olacaktı. Zaten böyle maçlara futbolcular kendiliğinden motive olurlar bizde ayrıca motive etmek istedik. Fakat gerek İbrahim Akın'a özel pirim vaat ederken gerekse takıma bir milyon dolar pirim vaat ederken ben Beşiktaş merkezde futbolculara herhangi bir şike girişiminden haberdar değildim. Bu tür final maçlarında olan bir şeydir. Yukarıda değindim. Kesinlikle maçtan önce Beşiktaş'tan bize ne resmi nede gayri resmi yollardan Serdar Adalı ve Tayfur Havutçu üzerinden İbrahim ve İskender'in transferine dönük bir talep olmadı. Ancak kamuoyunda ve basında İbrahim Akın'ın isminin büyük kulüplerle geçtiğini ve Beşiktaş ve Galatasaray içinde anıldığını duyuyordum. Bu maç oynandı. Aradan yaklaşık 20 gün geçti. 31 Mayıs veya 1 Haziran günü Merter'de bir arkadaşın iş yerinde otururken Serdar Adalı beni aradı. Kendisi ile daha önce görüşmüşlüğüm yoktur ve telefonu bende kayıtlı değildi. Telefonu açınca kendisini tanıttı. İbrahim Akın ile ilgili görüşmek istediğini, talip olduklarını söyledi. Ben Merter'de olduğumu, uzak olduğumu söyledim. O da Veli Efendi’de olduğunu, gelebileceğini söyledi. Yerimi tarif ettim. Geldi. Birlikte çay içtik. Yaşananlara arkadaşımda şahittir. İbrahim Akın'a talip olduklarını söyledi. Ben kendisi için bonservis bedeli istediğimi, Galatasaray'ın da kendisine talip olduğunu, takasa yanaşmayacağımı söyledim. O da bir bonvervis bedeli ödeyemeyiz, Holosko'yu size verelim. Bu şekilde anlaşalım dedi. Bende Holosko'nun bir yıllık kulüp tarafından ödenen rakamın bildiğim kadarıyla 1 milyon 800 bin euro olduğunu, böyle bir oyuncuyu takımda tutamayacağımı, bu rakama 6-7 oyuncu oynattığımı, hem bütçemi aşacağını hem takım içinde dengeleri bozacağını söyledim. Teklifini kabul etmedim. O sırada komuoyunda yansıdığı için İskender Alın'ı isteyip istemediklerini sordum. Tereddütte kalıp düşünmüyoruz dedi. Benim İbrahim Akın'a ilişkin görüşmem bundan ibarettir. Kesinlikle maçtan önce bir teklif gelmemiştir. bu hem etik olmazdı, hemde bana bu şekilde bir teklifte bulunmazdı. Gelen teklifte bu şekildedir. Bu maçta yapılmış bir şike eylemi varsa bundan bilgi sahibi olduğuma, rızam olduğuna, olaya dahil olduğuma, olay öncesi yaşananları bildiğime dair en ufak bir emare bulunsa yine futbol camiasından çekileceğim, kesinlikle asılsız bir iddiadır.” demiştir.
158.sayfada gizli tanığın ifadesine göre 25 nisan 2004 tarihinde beşiktaşı 3-1 yendiğimiz maçta tümer sedat peker´den algığı talimat doğrultusunda maça çıkmamak için her türlü çirkefliği yapmış‚ yedek kulübesinde hakeme tükürmüş kırmızı kart görmüş.
Tümer o maçta oynadı kırmızı kart da görmedi
TÜMER 90 DAK OYNADI !!!!
Beşiktaş 1-3 Fenerbahçe 25.04.2004
STAT: İnönü Stadyumu TARİH: 25 Nisan Pazar BAŞLAMA SAATİ: 19.00 HAKEM: Selçuk Dereli FENERBAHÇE: Volkan Demirel‚ Fatih Akyel‚ Fabio Luciano‚ Stjepan Tomas‚ Ali Güneş‚ Ümit Özat‚ Marco Aurelio‚ Serhat Akın‚ Tuncay Şanlı‚ Marcio Nobre‚ Pierre van Hooijdonk BEŞİKTAŞ: Cordoba‚ Zago‚ Ahmet Yıldırım‚ Yasin‚ Ümit‚ İbrahim‚ Giunti‚ Pancu‚ Tümer‚ Sergen‚ Serdar GOLLER: 32‚ 58 Serhat Akın‚ 60 Tuncay Şanlı (Fenerbahçe)‚ 89 Ilie (Beşiktaş) SARI KARTLAR: 33 Serhat Akın‚ 41 Ali Güneş (Fenerbahçe)‚ 31 Giunti‚ 56 Zago‚ 86 Sergen (Beşiktaş) KART RAPORU: Takımımızda cezalı oyuncu bulunmazken‚ 3 oyuncumuz ise kart cezası sınırında bulunuyor. 3er sarı kartı bulunan Pierre van Hooijdonk‚ Serhat Akın ve Mehmet Yozgatlı‚ Beşiktaş maçında sarı kart görmeleri halinde cezalı duruma düşecek ve önümüzdeki hafta oynayacağımız Ankaragücü maçında forma giyemeyecek. SAKAT: Fenerbahçemiz‚ sezonu kapayan Kemal Aslan dışında sakat oyuncu bulunmuyor. GOLCÜLERİMİZ: Fenerbahçemizin sezon başından beri rakip filelere gönderdiği 70 golün 20sini Pierre van Hooijdonk‚ 16sını Tuncay Şanlı‚ 12sini ise Marcio Nobre kaydetti. Serhat ve Ümitin de 6şar golü bulunuyor.
Hocam iddianameyi okumayın kopyala yapmıştır yapıyorsunuz bı zaten savcının iddiası değil gizli tanık poyrazın ifadesi , ayrıca savcı bundan dolayı bir yorum ve suçlamada bulunmuyor , 400 sayfanın hepside saçma olsa fotograflar bile yeter, adamlar bildigin paranin alındığın arabada taşındığını anlaşılan futbolcuya verildiğini belgermişler siz hala ısı sulanırsa pesindesiniz, bence bu isleri bırakında canınız kadar sevdiğiniz takımlar nasıl kirletildi kirletenlerden hesap sorun
anorexia - Bak kardeşim iddianameyi okuduğunda tanık ifadelerini takiben parantez içerisinde savcının tespitlerini de göreceksin. Yani dediğin gibi sadece tanık ifadesi yer almıyor. Tanık ifadesinin ardında sanki doğrularmışçasına Savcı da aynı ifadeyi kullanıyor.
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme