Şimdi Ara

KURT; Bölüm 01: Başkana Suikast

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
6
Cevap
0
Favori
631
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bölüm 01: Başkana Suikast

    Ormanın içinde hızla koşuyordu. Arkadan gelen bağrışmalar git gide artmaktaydı. Sonunda yola çıkan bir açıklık gördü. Oraya doğru ilerlemeye başladı. Artık adamlar kendisini görmeden susturucularla ateş etmeye başlamışlardı. Yola çıktığında bir kamyonet geçiyordu. Ezilmekten son anda kurtuldu. Arabanın kapısını açtı ve içine geçti. Şoför bilmediği bir dilde bir şeyler söyledi. Eren adrenalinin verdiği heyecanla hızlı bir şekilde “Bas gaza yoksa ikimizde ölürüz.” dedi. Şoför şaşkınlıkla Eren’e bakmaya devam etti. Eren tam bir iki şey daha söyleyecekken takip eden adamlardan biri şoförü kafasının arkasından vurmayı başarmıştı. Eren, camın kırılmasıyla kafasını koltuğun hizasına eğdi. Birden Şoförün hala debraja bastığını fark etti. İki ayağını birden uzattı. Sol ayağıyla şoförün ayağını debrajdan çekti ve sağ ayağıyla gaza bastı. Araba aniden hızlandı. Adamlar rastgele ateş etmeye başlamıştı. Eren bir yandan direksiyon hâkimiyetini kaybetmemeye çalışıyordu bir yandan da kurşunlardan sıyrılmaya çalışıyordu. Sonunda oradan biraz uzaklaştı. Artık böyle devam etmesine gerek yoktu. Tehlike geçmiş sayılırdı. Şoförün olduğu kapıyı açtı ve adamı aşağıya itti. Birden araba rampadan geçmiş gibi oldu. Muhtemel şoförü ezmişti. Ama bu şimdi umurunda değildi. Bir an önce üslerine tam bir rapor vermesi gerekiyordu. Bulduğu şey çok önemliydi.

    ***


    Haberi duyar duymaz yola çıkmıştı. Kapıdan girerken büyük harflerle “Askeri İlaç Merkezi” yazısı gözüne çarptı. Görevli yaklaşırken hemen kimliğini camdan dışarı uzattı ve “Acelem var, çabuk kapıyı aç” dedi. Görevli kimliği görünce hemen düğmeye uzandı ve kapı açılmaya başladı. Alp direk otoparka yönelmişti. Arabayı park edince hızlı bir şekilde arabadan indi ve kapıya yöneldi. Asansörün kapanmaya başladığını gördü. “1 dakika” dedi. Asansördeki kız kapıyı son anda tutmuştu. Kapılar hemen geri açıldı. Alp kıza teşekkür ederek asansörün kapılarının kapanmasını seyretti. Eren’i düşünüyordu. O kadar dalmıştı ki kızın ona “Aceleniz mi var?” dediğini bile duymamıştı. Kızda bir daha sormamıştı. Asansör 2. katta durmuştu. Kız asansörden inince hemen en üstteki düğmeye bastı. Fakat asansör aşağıya doğru hareketlendi. Yerin otuz beş metre kadar altında durdu. Asansör kapıları açılır açılmaz asansörden ayrıldı. Ve koridorun sonuna kadar ilerledi. Tarayıcıya elini uzattı ve bip sesiyle kapı açıldı. İçerisi oval bir odaydı. Tam merkezde tüm bilgisayarların bağlı olduğu işlemci ağı vardı. Bu sayede bilgisayarlar normal bir bilgisayarın 256 katı daha hızlı oluyorlardı. Oval odanın kenarlarında çalışanlar vardı. Bilgi akışındaki milyonlarca bilgiyi üst kattaki çalışanlara iletiyorlardı. Onlarda bilgiyi düzenleyip yararlı hale getiriyorlardı. Üst kata yönelirken kendisine bilgiyi ileten çalışana teşekkür eder gibi bir selam verdi. Üst katta aynı alt kat gibiydi. Tek fark 2. katta 2 kapı vardı. Ve bu kapılardan birinin yanında da büyük bir ayna vardı. İçeride tüm bu bilgi akışını yöneten adam vardı. Ayrıca Alp’i ve daha birçok ajanı da eğiten adamdı. Yanında ayna olan kapıya doğru gitti. Kapıyı açınca adamın düşünceyle monitöre baktığını fark etti. Alp’in gelmesiyle düşünceli ifadesi biraz sevince döner gibi olmuştu. Alp hemen konuya girdi “Eren nasıl? Bir haber var mı?” dedi. Serhat aynı yüz ifadesini koruyarak “İçeriden adamın var galiba. Ne çabuk haber aldın?” diyerek cevapladı. Alp hala kaygılıydı. “Sizin haber vermenizi beklerdim” dedi. Serhat, yine aynı konuyu açacak olduğunu fark edince “Son temasında durumunun iyi olduğunu söylemişti. Açığa çıktığını da belirtti tabi. Tam bir rapor vermek için daha güvenli bir hat bulmaya çalışıyor. En kısa sürede haber verecek. Ona güvenim tam biliyorsun.” dedi. Alp biraz daha rahatlar oldu. Sonra da “İran mıymış? Yoksa Irak mı?” diye sordu. Serhat tek kaşını kaldırarak “Bu acele de ne? Eren kısa sürede rapor verecektir. Öğrenmeden bir şey yapmamız imkânsız. Ama tabi Amerika’nın da bir etkisinin olduğuna adım gibi eminim. Son olayla da birlikte artık Türkiye’nin buralara hâkim olmasını istemediklerini anladık tabi.” dedi. Alp’in anıları canlanmıştı birden. Irak’taki Amerikan Üssünü havaya uçurduğunu hatırlayınca yüzü gülümsedi. Amerikalılar, Kürtleri suçlamıştı ama Amerikan Üssünün de orada neden var olduğunu açıklayamadıklarından bir şey yapamamışlardı. Şimdi Alp o büyük camın arkasından oval odanın ikinci katını seyrediyordu. Serhat’ın bunu neden yaptırdığını kısa sürede anlamıştı. Bu sayede çalışanları inceleyebiliyordu. Ve bu camdan çoğu çalışanın haberi yoktu. Serhat’ın masasının önündeki bir sandalyeye oturdu. “Efendim, Eren’in raporunun gelmesiyle beraber göreve çıkmaya hazırım.” dedi birden. Serhat kararlı bir şekilde “Hele dur bi koçum. Benimde üslerim var.” dedi. Alp’in önünde artık bir tek Eren’in raporu vardı. Bir an önce gelmesi için dua etmeye başlamıştı.

    ***


    Cumhurbaşkanı konutunun önünde nöbet tutan adamın canı iyice sıkılmaya başlamıştı. Bu işi aldığından beri evine iyi para götürüyordu fakat çok sıkıcıydı. Birden içeriden bir adam çıkarak “Bayrak takılmış. Fazla dalgalanmıyor. Bir zahmet düzeltiver” dedi. Aslında küçümseyerek söylemişti. Çünkü bunu kendisinin fark etmesi gerekiyordu. İçinden “Bir seferlik öyle kalsın. Çok dalgalanıyor da ne oluyor sanki” diyerek gökyüzünü izlemeye devam etti.

    ***


    Günün yorgunluğundan sonra duş almak ona iyi gelmişti. Odaya girdiğinde diz üstünün bir kere biplediğini duydu. Yeni bir iş gelmişti. Yatağa uzanarak mesajı açtı; hedef Serhat Nil’di. Milli Haber Alma Teşkilatı (MHAT) Bölüm Başkanı. Saat 8 surlarında Cumhur Başkanı Konutunda olacaktı. Cumhur Başkanı ve Başbakanla görüşmesi vardı. Utku biraz sevindi. Uzun menzilli silah kullanmayalı neredeyse 1 yıl oluyordu. Sniper’ı pas tutmaya başlayacaktı bile. Giyindi ve silah odasına yöneldi. Odaya girdiğinde Mp5’lerin yanındaki dolabı açtı, içinde ki çantayı alarak odaya geri döndü ve yatağa oturdu. Çantanın kenarlarındaki iki parçayı çekerek, çantayı açtı. Parçalar halinde olan Sniper’ına bakarak, durumu onayladı. Sniper’ı çok iyiydi 2.3 km’den rahat atışlar yaptığı yılları düşünce gülümsemesi iyice yüzüne dağıldı.

    ***


    İran Devlet Başkanı Mehmet Ahmedi Nejat odasında oturmuş, Türk ajanını düşünüyordu. Daha bir rapor gelmemişti. Yakalanması konusunda çok endişeliydi. Birden kapı açıldı ve bütün düşüncelerinden sıyrılarak gelenin kim olduğuna baktı. En yakın adamıydı. Muhtemelen rapor verecekti. Yaklaştı ve “Efendim Türk ajanıyla ilgili rapor hazırlandı. Tüm bilgiler hazır.” dedi. İran Devlet Başkanı düşünceli bir şekilde “Raporu sun” dedi. Adam cevabı bekliyordu zaten, hemen anlatmaya başladı. “Gerçek adı, Eren Taş. Kod adı Kasırga. 3 yıldır gizli bir Türk teşkilatı adına çalıştığı bilinmekte. Resmiyle beraber sınırlara haber gönderilmekte. Muhtemel Türkiye’ye kaçacaktır. Bu yüzden o sınır kapısını ilk aradık. İkincisi Azerbaycan, şuanda haber veriliyor. Diğer sınırlara da haber verilecektir. Mavi Sis’i bilmediğine eminiz. Fakat uzmanları biliyor. Efendim! Kısa sürede yakalamak zorundayız.” dedi. Ahmedi Nejat bir süre düşündü ve “Tamam git ve diğer sınır kapılarını da haber verildiğinden emin ol” dedi.

    ***


    Eren, uzun süre yolculuk yapmıştı. Serhat’a tam raporu güvenli bir hattan ileteceğine söz vermişti ve sözünü tutacaktı da. Sonunda İran-Irak sınır kapısına varmıştı. Diğer sınır kapılarının ilk aranacağını biliyordu ve bu en güvenlisiydi. İran’dan da bir an önce ayrılması gerekiyordu. Sınırdaki araba kuyruğuna girdi. 2 görevli vardı. Diğerleri sınır tellerinde nöbet tutuyorlardı. Sıra Eren’e geldiğinde kimliğini ve pasaportunu uzattı. Adam, kimliği ve pasaportu alırken içerden telefon çalmaya başlamıştı. Eren biraz irkildi eli belinde hazır bekliyordu. Diğer görevli ise oturmuş içiyordu. Pasaportunu elinde tutan görevli, içen adama “Süleyman git telefona bak” dedi. Ama adam eliyle bir hareket yaparak “Git kendin bak” dedi. Pasaportunu ve kimliğini tutan adam biraz sinirlenmişti. Sadece Türk Vatandaşı olabildiğini gördü. Eren’e pasaportunu ve kimliğini geri verdi. “Tamam, siz geçin” dedi. Eren şansına tekrar tekrar şükretmişti. “Dur” yazısı olan tahtanın kalkması için bekliyordu. Pasaportunu veren görevli el işaretiyle tahtanın kalkmasını belirtti. O sırada telefonu açmıştı. Eren, daha yeni kalkan tahtanın altından gaza bastı. Pasaportu veren görevli “Durdurun onu" diye kulübenin içinden bağırmıştı. Alkollü adam arabaya çok yakındı ve çok rahat havaya uçurabilirdi. Ama alkolün verdiği dengesizlikten dolayı 2 metre ötedeki araba yerine yıldızlara ateş etmişti. Eren son sürat Irak topraklarına ilerledi.

    ***


    Akşam 8 surlarıydı. Cumhurbaşkanı konutunun penceresi bayağı yüksekti. Utku, oturmuş bira yudumluyordu. Sniper’ın dürbününe uzanarak baktı. Birden irkildi. Arabalar çoktan gelmişti. Hemen pencereye doğru baktı adamlar el sıkışıyordu. Utku 2.13 km öteden 3 adamı da gayet net görebiliyordu. MHAT (Milli Haber Alma Teşkilatı) Bölüm Başkanı’nı vurmak için hazırlanmaya başladı. Türk bayrağına bakarak sırıttı. “Rüzgâr 3 derece sola, bayrak sağ olsun” dedi. Daha sonra “Uzaklık 2.13 km, 4.8 derece yukarı.” dedi. Her zamanki gibi gülümsemesi iyice yüzüne dağılmıştı. Alacağı parayı düşündükçe iyice zevklendi. “Görüşürüz başkanım” diyerek tetiği çekti…

    ---------------------------------------------------------------------------------





    Hikâyede geçen karakterler ile gerçek hayattaki karakterler arasında kesinlikle bir bağ yoktur. Hikâye gerçek hayattan bağımsız bir kurgudur...

    Eğer yorum yapmayı düşünüyorsanız; Lütfen beğenmediyseniz bile seviyeli bir eleştiride bulunun. Hikayenin tamamı bana aittir. Herhangi bir yerden alıntı söz konusu değildir...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DarkAtro -- 22 Aralık 2008; 15:36:22 >







  • 40 kişi okumuş 0 yorum. Yorumlarınız esirgemeyin. (Seviyeli olduğu sürece)
  • Ya şimdi öyle diyosun da, konu başlığı içeriği direk belirtmiyo. Eminim çoğu girip çıkmıştır direk. Okudum ayrıca. Metal Fırtına tarzı, politik-kurgu. Ama güzel.
  • bana hitap etmiyor hocam yorum yapamayacağım
  • quote:

    Orjinalden alıntı: _MikaeL_

    Ya şimdi öyle diyosun da, konu başlığı içeriği direk belirtmiyo. Eminim çoğu girip çıkmıştır direk. Okudum ayrıca. Metal Fırtına tarzı, politik-kurgu. Ama güzel.


    Konu başlığı nasıl dikkat çekmiyor anlamadım ama yorum için teşekkürler...
  • Metal Fırtına Tarzında Politik Bilim Kurgu Romanlarından hoşlananların beğeneceği tarzda güzel bir kurgu ile yazılmış... Ellerine sağlık
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.