Eğer hayat zamandan ibaretse, kaderimiz de saattir! Bu saatin yelkovanı sensin, akrebi ben! Saat şu an tam on ikiyi gösteriyor! Kaderimiz birleşti, saat durdu!
Bir gün saate bakarsın saatler sana saniye gibi gelir, çok mutlusundur! Başka bir gün tembelliklerine kızıp dakikalara küfredersin! Eğer saate bakıp gözlerin doluyorsa… Artık zamanı geri alamadığın için ağlayamıyorsan, yaşamak için çok geçtir!
***
Karar günüydü… Her şey ya yeniden başlayacak ya yeni şeyler başlayacaktı. Hayatın tam bir dönüm noktasında duruyordu. Heyecandan ne konuşacağını bilmiyordu. Tek bildiği şey onu çok sevdiğiydi… Eski sevgilisine son kez gel demişti… Günlerdir süren bu bekleyişe bir son vermenin vaktiydi artık!
Caddede amaçsız gezerken bir gümüşçüye rastladı ve girdi. Gözüne ilk çarpan yüzüğü aldı paket yaptırdı. Dün yüzüğü vermişti ona… Bütün gece ona bakıp kararını vermesi için. Artık dayanamıyordu ya başlamalı ya da bitmeliydi bu kararsızlık beynini kemiriyordu.
Sevgilisi haftalar önce ondan süre istemişti. O da kolundaki saati çıkarıp ona verdi. Geldiğinde ya da gelmemeye karar verdiğinde bana geri verirsin… Zaman şu anda durdu. Sen tekrar geldiğinde zaman seninle yeniden başlayacak ya da gelmediğinde yeni bir zaman başlayacak!
İşte o an gelmişti artık… Her şey düşündüğü gibiydi… Sahilde bekliyordu onu. Hava o kadar soğuktu ki onun üşümemesi için bir teneke bulup etraftan topladığı tahta parçalarını içinde yakmıştı… Sigarasını içip onu bekliyordu! O geldiğinde sanki olacakların farkındaydı… Bu zaman kızın kafasını toplaması için yetmemişti. Ama artık bir sonuca ulaşmalıydı ya şimdi ya da hiçbir zaman!
Ve geldi… Yüzünde bir hüzün vardı… Sanki kalmak istiyor ama kalmaktan korkuyor gibiydi… Hemen konuşmaya başladı. Şimdi eğer kararın hayır olursa ömrünün sonuna kadar uzak kalacağım senden. Baktığın her yerde ben olacağım ama seni görmeyeceğim. Her gün belki de her saat karşılayacağız seninle… Ama hiçbir şey ifade etmeyeceksin artık benim için! Deliler gibi seveceğim seni belki ama asla sana geri dönmeyeceğim. Bir gün sen de beni çok seveceksin hatta benim seni şu an sevdiğimden daha da çok ama yine de kavuşamayacağız. Şimdi bu ateşin başından kalktığın andan itibaren ben başka bir dünyaya yürüyeceğim ve seni burada bırakacağım…
Bunları duyan kız çantasını açtı ve saati uzattı… Çocuk saati alıp cebine koydu… Kız tekrar çantasına baktı ve dün bakıp düşünmesi için verdiği yüzüğü uzattı bir mektupla beraber… Çocuk artık olacakların farkındaydı. O yüzüğü parmağına takması için değil de hayır demek için uzatıyordu… İstemeye istemeye yüzüğü aldı. Mektubu okumadı bile… Kızın yüzüne baktı… Hala şansın var… Ama ben buradan kalktığım andan itibaren her şey bitecek! Bir gün çok pişman olacaksın ama hiçbir şey değişmeyecek… Kız çocuğa dönüp... Olanların farkındayım biliyorum çok pişman olacağım ama ben bunları göze aldım buraya gelirken… Çocuk mektubu yanan ateşin içine attı okumadan… Kız şaşırdı… Böyle bir şey yapmasını beklemiyordu… Sonra kıza dönüp orda ne yazdığı hiç fark etmez sen yoksun artık dedi ve ayağa kalktı… Ateşin başına geçti ve elindeki yüzüğü de içine attı… Bak bitti… Yürümeye başladı… Hiçbir şey söylemedi kız… Hiç arkasına bakmadan yürüyordu… Gözlerinden gelen yaşlara hiç aldırmıyordu… Sessizce ağlıyordu duymaması için… Arkasından birinin koştuğunu hissetti çocuk ama arkasına dönüp bakamadı. Onun olmasından korktu çünkü bu pişmanlığın bu kadar erken olacağı düşünmek istemiyordu. Ömrünün geri kalanını imkânsız bir aşkla yaşamak korkutuyordu onu… Yürümeye devam etti… Arkasından biri hızla ona yaklaşıyordu… O dönüp bakmıyordu… Derken biri elini tuttu… Elinde öyle bir sıcaklık hissetti ki kalbi yandı bi’ anda… Arkasına dönmeden sadece eline baktı… Kanlar içinde bir el gördü eline sarılan… ve parmağında bir yüzük!
Eğer hayat zamandan ibaretse, kaderimiz de saattir! Bu saatin yelkovanı sensin, akrebi ben! Saat şu an tam on ikiyi gösteriyor! Kaderimiz birleşti, saat durdu!
Bir gün saate bakarsın saatler sana saniye gibi gelir, çok mutlusundur! Başka bir gün tembelliklerine kızıp dakikalara küfredersin! Eğer saate bakıp gözlerin doluyorsa… Artık zamanı geri alamadığın için ağlayamıyorsan, yaşamak için çok geçtir!
***
Karar günüydü… Her şey ya yeniden başlayacak ya yeni şeyler başlayacaktı. Hayatın tam bir dönüm noktasında duruyordu. Heyecandan ne konuşacağını bilmiyordu. Tek bildiği şey onu çok sevdiğiydi… Eski sevgilisine son kez gel demişti… Günlerdir süren bu bekleyişe bir son vermenin vaktiydi artık!
Caddede amaçsız gezerken bir gümüşçüye rastladı ve girdi. Gözüne ilk çarpan yüzüğü aldı paket yaptırdı. Dün yüzüğü vermişti ona… Bütün gece ona bakıp kararını vermesi için. Artık dayanamıyordu ya başlamalı ya da bitmeliydi bu kararsızlık beynini kemiriyordu.
Sevgilisi haftalar önce ondan süre istemişti. O da kolundaki saati çıkarıp ona verdi. Geldiğinde ya da gelmemeye karar verdiğinde bana geri verirsin… Zaman şu anda durdu. Sen tekrar geldiğinde zaman seninle yeniden başlayacak ya da gelmediğinde yeni bir zaman başlayacak!
İşte o an gelmişti artık… Her şey düşündüğü gibiydi… Sahilde bekliyordu onu. Hava o kadar soğuktu ki onun üşümemesi için bir teneke bulup etraftan topladığı tahta parçalarını içinde yakmıştı… Sigarasını içip onu bekliyordu! O geldiğinde sanki olacakların farkındaydı… Bu zaman kızın kafasını toplaması için yetmemişti. Ama artık bir sonuca ulaşmalıydı ya şimdi ya da hiçbir zaman!
Ve geldi… Yüzünde bir hüzün vardı… Sanki kalmak istiyor ama kalmaktan korkuyor gibiydi… Hemen konuşmaya başladı. Şimdi eğer kararın hayır olursa ömrünün sonuna kadar uzak kalacağım senden. Baktığın her yerde ben olacağım ama seni görmeyeceğim. Her gün belki de her saat karşılayacağız seninle… Ama hiçbir şey ifade etmeyeceksin artık benim için! Deliler gibi seveceğim seni belki ama asla sana geri dönmeyeceğim. Bir gün sen de beni çok seveceksin hatta benim seni şu an sevdiğimden daha da çok ama yine de kavuşamayacağız. Şimdi bu ateşin başından kalktığın andan itibaren ben başka bir dünyaya yürüyeceğim ve seni burada bırakacağım…
Bunları duyan kız çantasını açtı ve saati uzattı… Çocuk saati alıp cebine koydu… Kız tekrar çantasına baktı ve dün bakıp düşünmesi için verdiği yüzüğü uzattı bir mektupla beraber… Çocuk artık olacakların farkındaydı. O yüzüğü parmağına takması için değil de hayır demek için uzatıyordu… İstemeye istemeye yüzüğü aldı. Mektubu okumadı bile… Kızın yüzüne baktı… Hala şansın var… Ama ben buradan kalktığım andan itibaren her şey bitecek! Bir gün çok pişman olacaksın ama hiçbir şey değişmeyecek… Kız çocuğa dönüp... Olanların farkındayım biliyorum çok pişman olacağım ama ben bunları göze aldım buraya gelirken… Çocuk mektubu yanan ateşin içine attı okumadan… Kız şaşırdı… Böyle bir şey yapmasını beklemiyordu… Sonra kıza dönüp orda ne yazdığı hiç fark etmez sen yoksun artık dedi ve ayağa kalktı… Ateşin başına geçti ve elindeki yüzüğü de içine attı… Bak bitti… Yürümeye başladı… Hiçbir şey söylemedi kız… Hiç arkasına bakmadan yürüyordu… Gözlerinden gelen yaşlara hiç aldırmıyordu… Sessizce ağlıyordu duymaması için… Arkasından birinin koştuğunu hissetti çocuk ama arkasına dönüp bakamadı. Onun olmasından korktu çünkü bu pişmanlığın bu kadar erken olacağı düşünmek istemiyordu. Ömrünün geri kalanını imkânsız bir aşkla yaşamak korkutuyordu onu… Yürümeye devam etti… Arkasından biri hızla ona yaklaşıyordu… O dönüp bakmıyordu… Derken biri elini tuttu… Elinde öyle bir sıcaklık hissetti ki kalbi yandı bi’ anda… Arkasına dönmeden sadece eline baktı… Kanlar içinde bir el gördü eline sarılan… ve parmağında bir yüzük!