Akşamın matem rengine büründüğü saatte gökyüzündeki kandiller tek, tek yanmaya başladığında içimde sessiz bir çığlık... Özlemeyi özledim. Özlemeye değer ne kaldıysa... Simdi saat sensizligin ertesi,Yildiz dogmus Gökyüzü ayaydin,avutulmus cocuklar coktan uyudu.Bir ben kaldim tenhasinda gecenin,bir avutulmamis BEN...
Ah ah hep yağmurlu sisli havalar aşkı özlemi anlatır bana...hadi sizde paylaşın benımle bır iki mısra
Usandım yeşermemiş umutsuz bahçeyi beklemekten, usandım, tarla kuşunun sesinden usandım bu yürekten kendimden usandım durup durup SENi öZLEMEKTEN :-((
Neden bu kadar zor seni sevmek ve bulamamak dokunmak istedikçe uzaklaşmak düşündükçe unutmak neden bu kadar zor seni sevdiğim halde söyleyememek hep birşeyler gizlemek sana sahip olacağım yerde seni kaybetmek...
Hasretim rengine siyah mı desem ağarmak bilmiyor sonsuz geceler ya gülerdim ya ölürdüm görsem ömrümden uzansa sensiz geceler....
Bende seni özledim
Pişirdim sevdiğin yemekleri Suya koydum sevdiğin çiçekleri Evde ne varsa baktım elledim Özledim çok özledim Kucağımda senin aldığın bebek Dinledim hep aynı şarkıyı dinledim Mumlar bitti ben yine bekledim Özledim çok özledim
Hep yürüdüğümüz sahildeyim Şu küçük tekneyi nasıl da severim Resmin buruştu terli elimde Onu denize atsam mı yoksa Bağrıma bassam mı bilemedim
Önünden geçtim abonesi olduğumuz kahvenin Girip oturmaya cesaret edemedim Seni sordu bizim balıkçı Göz yaşlarımı tutsam mı yoksa Salsam mı bilemedim
(söz - müzik : Müfide Inselel)
Yüreğim umulmayan yaralarla baş edemezken bir tatlı aşk gülüşü özledi gözlerim ve sen hangi alemde hangi düşlerde isen gel çünkü gülüşünü "Ç0K ÖZLEDiM"
Merhaba hüzün adası.. Ben duygu gemisi... Gecenin kat-ranlığında yanaştım limanına... Yüküm mutluluk... Kulak ver bak ne diyor gemide ki ses:öZLEDiM SENi.
Sesine mevsimlerin eğildiği, gözlerine baharın ağladığı, ağlar gibi gülmeni, dokunuşlar gülecek gibi duran yüzünü ÖZLEDiM...
Ansızın bir duygu körüklenirse yüreğinde, aklına takılırsa uzaklar ve bir de kulakların çınlarsa amansız, bil ki! bir yerlerde özlenmişsindir...
Özledim teninin kokusunu özledim Özledim sımsıcak nefesini özledim Özledim sohbetini o sesini özledim Gelmedin göz bebeğim can yoldaşım gelmedin
Rahatsın olduğun yerde.Ne ellerin titrer benimki gibi nede yüreğin..Nefes alamamanın ne demek olduğunu bilmezsin.Sen en son ne zaman sevdin ki beni? En son ne zaman hatırladın..Ben senin resmine her baktığımda biraz daha kesildi nefesim..Gözlerim kapalı..Gözyaşlarım özgür..Resmini aklıma kazımışım hiç gitmiyor..Her baktığımda biraz daha özlüyorum seni..Her baktığımda kalbim biraz daha kanıyor...Diyemiyorum..Uzaktasın..Seviyorum ve özlüyorum...
Bir anımsın okuyupta bitiremediğim, bir özlemsin yalvarıpta hükmedemediğim, bir sen sensin merhaba deyipte elveda diyemediğim, bir tek bildiğim var sensiz ben hiiiçiiimmm..
Bir KaranLIK geLiyor yokLuğunun ardından. Ne zaman güne$ batsa bu son gecem diyorum. Vazgeç yaLan dünyanın köhne saLtanatından. Yeti$ir bunca keder bunca eLem diyorum. Bu ne bitmez ayrıLık, bu ne bitmez özLem diyorum
Sensizliğin acısını... Sen nereden bileceksin ki... Sen hiç sensiz kalmadın ki.... İLHAN İREM-Anlasana
Bazen sana gayesiz, raslantısal bakardım... Sense kaçırırdın gözlerini benden. Oysa , sana bakarken gözlerinde kalbini görürdüm. Gözlerin olmadan da kalbini göreceğimden habersizdin. Ve hatta sana bakmadan seni hissettiğimi bilmezdin
Şimdi daha iyi anlıyorum ki, Nefes almak değilmiş, yaşamak. Ateşlerde yanmak gibi bir şey, Seni severken,sensiz olmak...
Yaşamak gecenin tüm karanlığına rağmen, Buğulu bir cama güneşi çizebilmektir.YAŞAMAK DİRENMEKTİR !
yalnız gül bende sen yazıyosun diye karşılık verdim.alıntı yapıyosun minibüs şöförleri yazıyo bu yazıları
YORGUNUM OZLEMEKTEN HAYALINI AGLARIM GOZLERIMDE YASLAR SELI BIR SENI UNUTMADIM YILLARDIR BIRDE BEN AGLARKEN GITTIGINI DAYANAMAM INAN DAYANAMAM BUNA UNUTAMAM BIR AN DOKUNAMAM SANA HARCANIRIM UGRUNA ALDIRMADAN ZAMANA DIYEMEM DILIM VARMAZ DIYEMEM ELVEDA...
GEL DESEM SEVIYORUM SENI DON DESEM SENI NASIL OZLEDIM BIR BILSEN...
NE GECELER BEKLER SABAHI NE TAZA OLUYU MEZAR NEDE SEYTAN BIR GUNAHI SENI BEKLEDIGIM KADAR...
ZAMAN GECMEZDI INAN SANA KAVUSMANIN UMUDU OLMASAYDI,CAN DAYANMAZDI INAN EGER HASRET DOLU MEKTULAR OLMASAYDI,HER GECE DUA ETTIM TANRIYA DUYSUN DIYE,SANA VERDIGIM SOZU TUTMAYA OMRUM YETSIN DIYE,OLUM GELIP ALMADAN ONCE SANA DONMEK BOYNUMUN BORCU,BOSUNA CEKILMEDI BUNCA ACI,DAYAN NE OLUR BIRAZ DAHA DAYAN,BU YALNIZ GECEN AKSAMLARI SANA,UNUTTURMAK BOYNUMUN BORCU...
Orjinalden alıntı: ZoGeL
yalnız gül bende sen yazıyosun diye karşılık verdim.alıntı yapıyosun minibüs şöförleri yazıyo bu yazıları
aklıma gelenleride yazıyorum...Tamam kendim yazmadım ama sevdigim sözler bunlarbunların hepsi benim msn de kayıtlı ,....
ağlama be kızım.ne bilem ben.Baktım yazdın.dedim herhalde kendi yazdı.bende karşılık verdim.sonra olayı minibüs yazılarına çevirince anladım
Hislerim hiç yanıltmadı beni, Beni özlemişsindir mutlaka.. En belirsiz ayak sesinde bile, Ümitlenip, O ayağın sahibi benmişim, Habersizce gelmişim gibi, Koşturup duruyorsundur, O yaka, Bu yaka..
Hislerim hiç yanıltmadı beni, Beni özlemişsindir mutlaka.. Akşam esintilerindeki, Yaprak hışırtılarını, Seni çağırışıma yoruyor, Ve beni arıyorsundur, Buğulu gözlerinle, Karanlık boşluklara, Baka baka..
Hislerim hiç yanıltmadı beni, Beni özlemişsindir mutlaka.. Gönlünde ummadığın kadar çok, Ama yanı başında yokumdur. Ve sen üzülmüş, Tıka basa özlem sağıyorsundur, Yüreğini, Avuçlarında sıka sıka..
Hislerin hiç yanıltmasın seni, Ben de çok özledim...
Gittin sen, tüm gidenler gibi...
Tam beni tamamlayacağını düşünürken, yine ben eksik kaldım. Gülümseyişlerim Takılı kaldı yüreğimde. Sonu yok, ışığı yok bir yolda ıssız, sessiz kaldı sevdam.
Ama sen gittin; tıpkı diğerleri gibi... korkup kaçtın belki de bu sevdadan.Küçük bir kızdı kocaman yüreğiyle seni seven ama sen sığdıramadın kalbine; Taşıyamadın doğru dürüst... bu kadar çabuk pes edişin de ondandı belki. Başka cümlelerin ardına sığınman, yalan yanlış sevdalara takılman...
Gözlerine baktığım zaman çoğaldığımı hissediyordum. Öyle anlamlıydı ki; hayatın tüm gizemi senin gözlerindeydi sanki... Her şey o "çakır" yeşilin içinde saklıydı. Ama sen aniden kapattın o gözleri; aldın yeşili benden... Tüm sırlarda o yeşil kutuda kapalı kaldı. İşte ondan sonra başladı her şey... Kalp ağrılarım, baş ağrılarım, gece yarılarında sebepsiz haykırışlarım...
Bana bıraktığın ve içimde kalan o "yeşil" di belki de bunlara sebep olan...Kötü bir oyun seyrediyorsun, "geçecek" diyorum kendime. "Bak geçince Hiçbir şey kalmayacak, arda kalanlar eski sonsuzluğa uğurlanacak." diyordum. Ama olmadı. Geçmedi. Her şey artarak daha da çoğaldı. Pişmanlıklar sardı Çevremi, "keşkeler" birikti içimde, "acabalar" dolaşıp durdu beynimde... Hepsi benden bağımsızdı. Hiçbir organıma söz geçiremedim. Hep sen çoğalıyordun, hep sen büyüyordun içimde...
Sana dönüşmeye başladığımı anlayınca da bir direniş başlattım kendime. Artık, hiç konuşmuyorum kalbimle... Kendi haline bıraktım onu. Ne derse desin, Ne isterse istesin; hiç aldırmıyorum. Tıpkı derin dondurucudan çıkmış gibi bir kalbim var artık benim. Buz gibi... İçindeki her şey dondu. Sevgiler, sıcak Gülümseyişler, arzular, istekler... Belki bir gün üzerindeki buzlardan sıyrılıp artık "ben de varım" diyerek yeniden ortaya çıkar ve bana döner; kim bilir. Ama o güne kadar, buz gibi "yeşil"in arkasından bakacağım dünyaya.
Senin bana verdiğin o "acı yeşil"i yaşayacağım. Kolay değil çünkü, kalbimde dolanıp budaklanan o "yeşil"i bir anda kökünden sökmek. O yüzden zamana bırakıyorum her şeyi. Bakmadığın bir çiçek nasıl soluyorsa, o "yeşil" de bir gün elbet solup, sararacak. Hayatımda ilk kez sana açtığım kalbim de bundan böyle sadece bahara açacak; sadece bahara...
Ölmeyen Sevgi Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi... Gözleri şöyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde her zamanki çiçeklerden vardı. Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı , kıpkırmızı, kan kırmızısı güller...Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller...Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler. Genç adam güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, "Neden ağlıyorsunuz, bakın ben ne kadar mutluyum" dedi.Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi aynı böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikisi de sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti..Onları hiç bir şey ayıramazdı...Ne hasret, ne ayrılık, ne de ölüm...Genç adam telaşla saatine baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 dakika gece kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdiği her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü...Ve gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denizlere dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza karşı olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu. Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında sözleneceklerdi. Delikanlı önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip iki yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki? İşte az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı...Sonra söz yüzüklerini takıp, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı.Genç adam öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu...Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara... Ne kadar güzel dansediyorlardı havada.Tekrar saatine baktı genç adam. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok... Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine??...Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır.. hayır.. olamazdı.Sevdiğine bir şey olamazdı.Onsuz hayat yaşanmazdı ki...O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü genç adam. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu.Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.Artık bıkmıştı... Yine sevgilisi geldi aklına.. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı.7 sene oldu dedi. 7 senedir her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yaş güllerin üzerine damladı...Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mırıldandı...Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu...Genç adam ayağa kalktı. Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki Kabristan'a doğru yürümeye başladı..
Yoktun Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi vardı avuçlarımda o gece... Hayallerim gözümün önünde dans etti...Düşlerimdi gökyüzünden bana göz kırpan, yıldızlar değil; yalnızlığımda...Oysa aşk iki kişilikti...
Çayım vardı; bir kupa elimde, diğer elimde ise o gece yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi... Çiseleyen yağmur bile ürpertemedi bedenimi; hayalin gibi... Bense yalnızdım; yokluğunda... Sadece yalnızdım işte bu aşkta, oysa aşk iki kişilikti...
Denizin dalgalarımıydı azan; içimde ki volkanlar misali... Oysa içim azdıkca, sustu dudaklarım... Ben sustum, bulutlar haykırdı isyanımı... Şimşekler vardı yüreğimde ürkütücü!.. Korkutan... Sadece ben duydum, ben hissetim içimdeki yalnızlığın sesini... Dudaklarım suskun, gözlerimde yaş... Sen ise sadece yoktun!.. Sadece yok!!! Oysa ölümdü tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Gökyüzü bir kızardı, bir kapkara oldu saçların gibi... Bak, o bile seni hatırlattı bana, gözlerinin karası gibi... Gözlerin gibi öfkeliydi yıldırımlar o gece... Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesiydi elimdeki, elimde hayallerim bile yitmişti... Umutlarımdı yanımda olan nicedir, hayallerim ve düşlerim... Ne zaman terk ettiler beni, hiç bilemedim... Sense sadece yoktun, SADECE YOK!!!... Oysa, yalnızlıktı tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...
Ellerimdeki yağmur tanesini bıraktım denize, özgürlüğüne kavuşsun diye... Büyüdü, büyüdü deniz oldu... Sonra deniz büyüdü büyüdü okyanus oldu... Okyanuslar geçilmez, dağları aşılmazdı ve kırılmış kalbim bir düşman gibi seni andı... Sense sadece yoktun... Sadece yok!!!
Bıraktım kalan son hayallerimi de özgürce gökyüzüne... Özgürce döndüler önce başımın üstünde sonra uçtular semaya... Bir öpücük kondurdum her birine, kokumu sana taşısınlar diye... Duydun mu?
Sen ise sadece yoktun bu aşkta, sadece yok...Bense, iki kişilik yaşadım bu aşkı, yorgun bir kambur gibi üzerimde, BİR BASIMA KATRAN GECELERDE!.. Senden kalan son hatıraydı, yüreğimdeki AŞKIM; onu da semaya bıraktım... ÖZGÜRCE! Geriye kalan sadece CAN kırıkları!..
HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ???
tabip sen elleme benim yaramı Beni bu dertlere salanı getir kabul etmem birgün eksik olursa benden bu ömrümü çalanı getir git ara bul getir saçlarını yol getir...........
Sen Güllere Özenme Güller Sana Özensin. Üzme Tatlı Canını Sen Güllerden de Güzelsin. Sevgi Kadar Özgür Özgürlük kadar Özelsin. Bir Gülsen Dünyalara Bedelsin..