< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cokbaska -- 1 Mart 2024; 13:10:6 > < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > |
Poor Things | Yorgos Lanthimos | Emma Stone - Willem Dafoe (9 Şubat 2024) (2. sayfa)
-
-
Lanthimos sinemasının belki de ilk kez amerikanlaştığını gösteren bir film oldu kendi adıma. İlk yarısındaki siyaz beyaz tercih sadece biçim olarak değil hikaye anlamında da klasik bir derinlik verdi filme. Tanrı adı verilen doktorun filmdeki duruşu ve alt metin anlamında cinsel kimliği de içinde barındıran unsurlar Poor Things'e ait bence en kuvvetli yönlerden. Fakat anlatının, Paris bölümünden başlayarak topalladığı, sonlara doğru ise hepten sakat kaldığı rahatça görülebilir. Bazı durumlarda seks artık metne yardımcı olmayı bırakarak yönetmenin kendi kişisel tablosunda zevk mastürbasyonuna daldığını gösteriyor.
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Post modernist bir Frankenstein eyyorlaması. Frankenstein filminde suçlu beyni bir erkeğe yerleştirilirken burada kendi bebeğinin beyni, sürekli ondan beslendiği annesinin vücudunda hayat buluyor. Dış dünyayı kendi evreninin yaratıcısı Tanrının onu sınırlandırdığı ölçüde bebek gibi deneyimlerken zamanla cinselliğini keşfederek, zevk algısına yeni bir şekil kazandırıyor. Dış dünyaya kapalı, din dogmalarının hakim olduğu şehirde ve özgürlüğüne ket vurulmuş bir Bella Baxter izliyoruz. Bu bölümün siyah beyaza bırakılması da işte bu özgürlüğün sınırıyla alakalı. Bella'nın kafatası içerisinde bebek beyni tıpkı anne karnındaki bulanık dünyanın yansıması gibidir. İlk kez ölü bir adamın penisine dokunduktan sonra onun gözlerini oyması, kendi yaratıcısı olan tanrı Godwin Baxter'ın, babası tarafından iğdiş edilmesinin ön gösterimi gibi. Gowdin'in babası da onu bilimsel deneysellik adına istismar ederken baş parmağı gidik, yüzü deforme edilmiş ve hadım olan bir tanrıyla karşılaşırız. Bu yoksunluk kendi canlandırdığı bedende karşılık bulmuş gibidir. Bella'nın ilk cinsel deneyi de elma ile olur. Bu da sanki bir anlamda adem - havva eşleşmesi gibidir. Elbette izleyici bundan rahatsız olabilir normal olarak. Ancak dünyada tıpkı Bella gibi tutsak ve sonuna kadar istismar edilen nice masum canlının olduğunu da unutmamak gerekir. /// Bella evinden kaçıp Lisbon'a ulaştığında artık renkli dünyayla karşılaşıyoruz. Gittikleri yerde yumuldukları istiridye ve duvardaki istiridye kabartması ikinci doğuş işareti. Burada sonuna kadar kendi vücudunun sınırını zorlayarak cinsel anlamda kendisini keşfediyor. Medeni toplumla kendisi arasındaki uyuşmazlık da adeta burada kendini iyice ortaya çıkararak Godwin kadar çarpık bir görüntü sergiliyor. Suyun üzerindeki gemide bir anlamda kendi zihin basamaklarını çıkan, çevreyi sorgulayan ve felsefe yapmaya başlayan Bella Baxter görüyoruz. Yolun sonu İskenderiye'ye varıyor. Burada verilen ''ben tüylü yastıkla uyuyorum dışarda çocuklar ölüyor'' gibi kendini tekrarlayan, son derece kalıpsal bir yönetmen görüşü var Bella üzerinden. Film içerisinde gaddar gözükmeyen ve ona yardımcı olan modern erkek de fark edersek siyahi oyuncu tarafından canlandırılıyor. İşte filmin Hollywood'a kendini sevdirme çabası da burada ilk emarelerini veriyor. /// Paris'e uzanıyor sonrasında film. Bella'nın artık ''coşkulu zıp zıp'' olarak adlandırdığı seks dış dünyayı algılama biçimi geliştiğinden, zihin yolculuğuna çıktığından dolayı zoraki bir zıp zıp oluyor. İnsanın gerçekler hakkındaki bilgisi ne kadar artarsa bu coşku da o kadar azalıyor. Bella artık bedeni üzerinden para kazanan bir fahişe oluyor. Buradaki seks günlükleri ne yazık ki filmin önceki gösterimlerindeki kadar hikayeye yardımcı değil. Yapay bir taklit eşliğinde farklı sahneler koyarak komik olmaya da çalışmış Lanthimos. Bella'nın da sürekli deneysellik ve deneyim üzerine laflarına dikkat ettiğimiz zaman Bella Baxter karakterinin, yönetmenin alter egosu olduğu da yorumlanabilir. Victoria'nın çocuğunun erkek mi kız mı olduğu belli değil. Burada yönetmen kendi kafasında bebeği erkek olarak düşünerek hayranı olduğu Emma Stone'un beyninde kendisini keşfeden bir manyak olabileceği gerçeği uzak değil. Tabii uyarlamada böyle bir ayrıntı, detay var mı orası da önem arz ediyor. /// Dikkat edersek Paris'teki fahişelik güncelerinden de onunla yakınlık kurduğu kadının da siyahi olduğunu görüyoruz. Filmdeki tüm kadınların Bella'ya iyi yaklaşıp erkeklerin topyekün gaddar olarak resmedilmesi bence yönetmenin de kendi filmini seksist anlamda gaddarca iğdiş etmesine neden oluyor. Kendi geçmişinden intikam almak isteyen Bella, bir keçinin beynini yine 'gaddar' bir erkeğe yerleştiriyor. Biz keçiyi gördüğümüzde artık nasıl bir operasyon olacağını anlıyoruz. Avrupa sinemasında bu şaşalı şekilde tekrardan verilmez. Yorgos Lanthimos burada olayın maalesef bokunu çıkartarak adamı da keçi gibi gösteriyor. Hollywood maalesef böyle şovlara ihtiyaç duyar. Yönetmen de bu filminde bana göre bu doymamışlığa hizmet ediyor biraz. Ama ne böyle bir gösterişe ihtiyacımız var ne de gözümüze bazı şeylerin sokulmasına. Poor Things bence tüm bu etkilerden dolayı sinema adına iyi, Lanthimos adına aşağıya doğru giden bir seyirlik. 7.5/10
-
Yorgos Lanthimos'un ilk filmini izlemiş oldum. Bana aşırı BioShock evrenini hatırlattı özellikle görsellik Infinite gibi olmuş.
-
Paris bölümündeki artık iyice rahatsız eden anlamsız aşırılıkları olmasa daha da sevebilirdim ama bu haliyle de son yılların en cesur filmi olmuş kesinlikle. Uyarlandığı kitaptan kaynaklı olarak garipliklerin ucunda dolaşsa da bence Lanthimos'un zirvesi değil. 8/10.
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
filmde yaratılan atmosfer bioshock infinity e benzemiyormu arkadaslar, birtek benimmi dikkatimi çekti
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Porno sahnelerinde dublor kullanmistir herhalde
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Emma Stone, bu filmle en iyi kadın oyuncu oscarını aldı
-
Gerek yok. Onlyfans çağındayız artık.
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
O derece porno sahneleri var mı yoksa erotic modda mı çekmişler. Bu filmde porno modunda olacağı çok uçuk geliyor.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Filmi yaklaşık 1 hafta önce filan izledim. Böyle ağır aksak filmleri artık izleyemediğimden filmsiz kalınca izleyecek bir şey bulamayınca yorumlara bakıp kendini kurban eden izleyicilerin tecrübelerini inceleyip bakıyorum. Pek tahammülüm yok. Hele ki "sanat filmi" filmlerine direkt önyargılıyım, koşarak uzaklaşıyorum. Buna yakın zamanlarda mesaj verme kaygısı güden, metaforlu filmler de eklendi. Kuru kuruya mesaj ve metafor filmleri bana göre değil. Bana olay ver, metaforu, mesajı yanında tuz biber olarak ver. Neyse konuya dönelim.
Filmi neredeyse hiçbir bilmiyormuşçasına izledim, yani önceden okuduğum kritikleri zaten unutmuştum. Öncelikle söylemeliyim ki o siyah-beyaz sahneye ben bir anlam veremedim. Gereksiz ve itici buldum. Zaten o sahneyi görünce eyvah dedim siyah beyaz sanat filmi geliyor galiba. Ama sonradan gördüğümüz gariplikler dikkatimi çekmeye başladı. Daha sonrasında da zaten siyah beyaz sekanslardan kurtulduk çok şükür. Ama bu kez de ara ara balıkgözü efektleri vermeye başladılar yine anlamsızca yine "sanat filmi"nce neyse ki birkaç defa olsalar da ara ara kısaydı ve bitti gitti. Filmdeki bu sekansları sevmedim.
Filmi genel olarak beğendim. Kısık sesle izlediğim için müziklerine yorum yapamayacağım. Ama bir şekilde, mesajdır, metafordur, garipliklerdir, seks sahneleridir, "acaba film nereye varacaktır" merakıdır derken bir şekilde kendini izletiyor. Yani çişe gitmenize engel olacak kadar sürükleyici değil ama dur bakalım ne olacak diye düşündürecek kadar... Bu arada seks sahneleri de gereğinden fazla uzun tutulmuş gerçekten. Tam bir aile filmi olmuş. "Coşkulu zıp zıp"
Oyunculuklar zaten güzel, üstüne konuşmaya gerek bile yok.
Filmden pek bir şey beklemiyordum ve beklentimin bir tık üstünde sayılabilecek bir yapımla karşılaştım. Kesinlikle izleyin diyemem ama boş bir vaktinizde izleyecek bir şey de bulamıyorsanız bir göz atın derim. He yönetmenin Lobster diye bir filmi de varmış. Onu da izlemiştim ama bunu daha çok beğendim. 7/10.
Edit: filmin o garip kapağı da film izlenince anlaşılıyor. Yine de film kapağını hiç beğenmedim. Çok basit olmuş. Sanki ilkokul çocuğuna yaptırmışlar gibi duruyor, kolaya kaçılmış.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 22 Mayıs 2024; 14:32:9 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
2 ay sonra yazılmış olacak ama izlemediysen ben bilgilendirmiş olayım.
Şöyle düşün, full çıplaklık var. Mesela erkek bedeni düşün, penis görünüyor. Ama ilişki gerçekleşirken tabii ki porno filmlerindeki gibi cinsel organların birbirlerine temas ettiğini filan görmüyorsun. Kadraja böyle bir şey girmiyor. Bu olsa direkt porno. Zaten böyle bir şeye ihtimal vermiyorum. Zaman zaman çıplak kadın bedeni görüyorsun, gerisi zaten klasik cinsel ilişki sahneleri gibi. Ya yandan filan gösteriyor -tamamen çıplak- ya da bedeninin üstüne veya yüze zoom yapıyor filan. En ileri boyutta olanı zaten Mark Ruffalo ile Emma arasındaki ilk ilişki, pornoya en yakın olan sahneydi sanırım.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 22 Mayıs 2024; 3:24:9 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Eyvallah başkan. İzlemeyi bırak unutmuşum bile bu filmi. En kısa sürede izleyeyimde aradan çıksın bare.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X