Beni bilen bilir, bilmeyen bilmez. Bilen zaten biliyor, bilmeyen de şimdi öğrenmiş olacak, zira üründen ziyade kendimden bahsetmek için konuyu açtım. Bi baktım en son 2017 yılında kulaklık incelemesi yapmışım, dile kolay tam 7 sene geçmiş, tam değil aslında 6 küsür ama neyse...
Bu aradaki yıllarda doğmuş olanlar bilmez, o dönem tam bir çılgınlık vardı, çünkü var olan insanlar ve zamanın ruhu genel olarak çılgındı hatta manyaktı. Şöyle bir göz attım beklediğim üzere bu çılgınlık sadece benim için değil herkes için son bulmuş görünüyor. Muhtemelen herkesin sebepleri de aynıdır, bu sebeplerden bazılarını saymak gerekirse; Mesela doların yükselmesini en başta sayabiliriz, tabii doların yükselmesi de çok önemli bir sebep olarak kendini gösteriyor, öte yandan doların yükselmesi yine en önemli sebeplerden biri olarak sayılabilir.
Fazla kısa kesmeyip bu dönemde benim için nelerin değiştiğinden bahsetmek istiyorum, bahsetmek istememi istemeyenler aşağılara doğru kayabilir. En önemli değişken hazretleri kuşkusuz ki, yaklaşık 17 sene boyunca yakamdan düşmeyen ve kulakiçi dışında hiçbir kulaklık takamamama (mamma mia) sebep olan tükrük bezimle alakalı problemin ameliyatu ile çözüme kavuşmuş olması ve 100 civarı kulakiçi kulaklık alışverişim sonrasında artık nihayet 2024 yılı itibariyle züccaciye dükkanına girmiş fil gibi büyük kulaklıklar evrenine kendimi atmış bulunuyor olmam.
Peki bu manyakça kulakiçi kulaklık alıp sattığım dönemin bana son tahlilde kattığı ne olmuştu ? Bugün elimde kalanlara baktığım zaman şunları görüyorum:
A) Ben aldıktan sonra üretimden kalkan "Phiree (HA-INFO) mini-ear" isimli fişe takılan cins kulaklık amfisi (V3 isimli mobil olan çöple karışmasın). Bu amfi bana bu dönemin en büyük armağanı oldu ve bunun sayesinde şuanda yüksek ohm'lu dana gibi kulaklıkları bile korkmadan yüksek seste bas-tiz kökleyerek kullanabiliyorum. 35-50 dolara hatta 100 küsür dolarlı aldığım hiçbir amfi bunun performansını yakalayamamıştı. Bunun sizin için anlamı ne ? Ucuz ürünler kullanan birisi olmama rağmen, ekipmanımın tesadüfen de olsa sağlam olması dolayısıyla, yüksek ses-bas-tiz kapasitesi konusunda saçma sapan atıp tutanlara kıyasla daha doğru yorumlar duyacağınız anlamına geliyor. Bu amfi hala danalar gibi çalışıyor ve gittiğinde yerine kimi seveceğimi maalesef bulabilmiş değilim.
B) Kulakiçi kulaklıklarda şunu görmüştüm, kim ne atıp tutarsa, ne zırva saçmalarsa saçmalasın, kulaklığın başarısı büyüklüğüyle doğru orantılıydı. Soğan cücüğü kadar kulaklıkların hiçbirisi anlatıldığı gibi geniş veya "havadar" sahneli falan değildi (Sennheiser CX vb.). Büyük kasalı-sürücülü kulaklıklar ise fark yaratıyordu (Audio-Technica CKS770 vb.). Büyük kulaklıklara geçmeden önce kulakiçindeki bu tecrübemin meyvesini yedim, aynı şekilde şuanda da 30mm civarı kulaklıklarla 40-50mm sürücülü kulaklıklar arasındaki farkları hemen alıyorum ve kulakiçindeki tecrübemin ne kadar doğru olduğunu görüyorum. "Size matters" kavramını sen mi keşfettin diyebilirsiniz ancak piyasadaki incelemecibicili kardeşlere söyleyecektiniz bunu çünkü bundan bağımsız olarak elmaya armut, armuta elma diyenler bizzat onlardı.
C) Elimde kalan son şey ise bir soruydu, kulakiçinde size matters idi ise, bu kafaüstü kulaklıkların her türlü kulakiçini ezip geçeceği anlamına gelmiyor muydu ? Bunların sahne mahne dediği şey aslında stereo kanalların kulağa uzak gelerek, kayıtta sağ ve sol volümleri farklı olarak kaydedilen estrümanları birbirinden daha rahat ayırt elmek, bunun için de sesin büyük kasada oluşarak kulağa uzak gelme hissiyatı idiyse, biz onlarca yüzlerce kulakiçi model arasında crazy gibi gidip gelip sürekli tatminsizlik yaşarken, neden kafaüstü alıp geçmiyorduk ? Daha doğrusu ben engelli sayılırdım da, bunların derdi neydi ? Kendi tarafımdan kendi sorunun cevabını kendim verdim, engelime rağmen aklımla bulduğum yanıt doğru idi. Benim dışımdaki karakterlerin derdini ise çok net söylüyorum psikologlara danışmak lazım. Çünkü kafaüstü kulakların her bakımdan kulakiçlerini ezip geçip üstünde tepindiği dut gibi gerçek. Piyasada kafaüstüne bir süre dönüp, sonra sesini özleyip en uyduruk kulakiçlerine dönen insanlar vardı, engelimden dolayı dudağımı ısırıyordum ancak şimdi bunlara rahat rahat sallayabilirim.
KOSS HİKAYEM
Sennheiser-Creative-Sony-Philips vs. kullanırken ilk defa daha değişik bir şey alayım diyerek Koss RUK30 almıştım. Yüksek sesi, yüksek seste bas başarısı, dar sahneli olmayışı ve çöp fiyatı gibi etmenler beni şaşırtmıştı. Tizleri biraz afedersiniz leşti ancak o dönemin KZ saçmalıkları gibi de yok hükmünde değildi. 6 kat fazla ödeyip KDX100 ve KDX200 alıp RUK30'dan pek farkları olmadığını görüp bir kez daha şaşırmıştım. Anladığım kadarıyla Koss ucuz fiyatlara üretebildiği en iyi ürünü koymaktan gocunmayan, parası olana ise imaj satan bir strateji sahibiydi. En son yine belediye çöpü fiyatına satılan Plug alıp son noktayı koymuştum. Plug son derece değişik tasarımıyla tartışmasız her bakımdan bir üst seviye idi. Ancak genel olarak Koss'larda bulunan 250hz-1khz civarı arttırımlar (Kafaüstü kulaklarda da devam ediyor bu durum!) Plug'da zirvedeydi, ekstrem EQ ayarları olmadan ve bu konuda tecrübeli olmadan kulaklık düzgün kullanılamaz haldeydi. Elbette bu konularda malum subjektivite uyarısını yapmamız gerekiyor, zira herkesin kulağı farklı vs. Teorik olarak böyle olsa da ben bugüne kadar iki insanın doğru koşullarda farklı sonuç verdiğine tanık olmadım ancak yine de mevzu mevzudur.
NÜÇÜN PORTA PRO ?
Nispeten olumlu Koss maceram sonucu, büyük kulaklıklar serüvenime dünya çapında meşhurluğu bulunan bu seriyle başlamaya karar verdim. Korka korka fiyatlara bakmaya başladım ancak pek korktuğum gibi olmadı. Türkiye'de bazı mecralar oldukça rekabetçi fiyatlara ürünleri sunuyorlar. Kupondu, geri ödemeydi, zarttı zurttu Akalın Müzik'in e-ticaret sitelerindeki uzantılarından Porta Pro'yu 1700 küsüre, Sporta Pro'yu ise 1600 küsüre getirdim.
ÖNCE KÖTÜ HABER
Porta Pro'yu bilgisayarımda efsane amfim eşliğinde kullandığımda herhangi bir bas arttırımı yapmadığım halde yüksek seste bas çatlağı yaptığını gözlemledim (Bas yerine cızırtı gelme meselesi). Bas arttırımı yapmıyorum dedim ama EQ ile sert basları kıstığımız zaman derin baslar kendiliğinden artıyor o yüzden "ekstra" arttırım yapmadım desem daha doğru olmuş olacak. Bu sorun kasanın dayanıksız olması ile ilgili sanırım zira mobil şekilde tasarlanmış ürünler bunlar, parmağınızla sert şekilde kulağınıza doğru bastırıp sıkıştırdığınızda bu cızırtı sorunu ortadan kalkıyor. Benim kadar yüksek sese çıkmıyorsanız sizi zaten rahatsız etmeyebilir yada bana gelen ürünler sorunlu olabilir. Ancak daha sonra satın aldığım başka markalara ait neredeyse hiçbir üründe -ki bazıları bunun yarı fiyatı hatta çeyrek fiyatı- benzer bir problemle karşılaşmadığımı ve internette arattığımda reddit'lerde falan "maalesef bana gelen Porta Pro'nun basları çatlama sesi yapıyor, hayal kırıklığı oldu" diyen gavurlara rastladığımı da bilin.
Malum doların efsane yükselişi sadece fiyatlara yansımıyor, ne ucuza alsak refurbished, ikinci el, sorunlu seri falan çıkıyor. Benim gibi ölücüler bunu özellikle bilir. Sporta Pro'yu sırf bu yüzden aldım, Porta Pro bozuk seri ise Sporta'nın en azından farklı bir ürün olduğundan farklı bir üretim de olacağı aşikardı. Üstelik ilk başlarda bu problem gerçekten "yok gibin" idi çünkü Sporta'nın basları bir miktar kısılmış. Ses kaynağınızdaki ayarlardan Sporta'yı Porta ile aynı bas seviyesine çıkarttığınızda ise maalesef birebir aynı sorunu yaşıyorsunuz. Bu çatlama sorunu kısmen çözülmüş gibi olsun diye bu bas indirimini kasten mi yapmışlar bilemiyorum.
İnternette araştırığınızda Porta Pro, Sporta ve KSC75 gibi benzer tasarımlı ürünlerin hepsi aynı sesi veriyor çünkü aynı sürücüyü kullanıyor diyorlar. Çok az kişi ise bunlar arasında fark olduğunu iddia ediyor, onların da tamamen doğru olup olmadığı tartışılır. Ancak ben en azından bazı kimselerin de değindiği bas farkı konusuna yukarda da dediğim gibi katıldım. Öte yandan iki ürün arasındaki bas farkı yüksek sayılmaz bu yüzden EQ veya ses kaynağınızın bas ayarlarıyla iki ürün birbirine kolayca dönüştülebiliyor. Porta'nın baslarını kısın, Sporta olsun. Sporta'nın baslarını arttırın Porta olsun. Normalde fabrikadan bas kısıtlı gelen kulaklıklar arttırımlara iyi tepki veremez ancak dediğim gibi burada fark az olduğundan bunu hissedemiyoruz, sonuçta belli bir seviyede ikisi de tıkanıyor. Eğer bas çatlağı limiti olmasaydı o zaman belki farklı konuşabilirdik.
Bu sorunun nerelerde çıktığından da biraz bahsedeyim, kötü haberin iyisi babında. Mesela hiçbir Rock-Metal parçada sıkıntı yaşamadım. Derin bas şarkılarında da çok problem hissetmedim. Ancak Youtube'da devamlı takip ettiğim bir kanalın 10 saniyelik bir introsu var, sert bas vuruşlu bir parça girmişler, orada canıma dikti. Transformers gibi yüksek efektli filmlerin en yoğun bas efektli yerlerinde yine cırtlamalar duydum. Tariflerimden anladınız mı bilmiyorum ancak çok ekstrem bir problem değil aslında, çoğu kişinin sorun yaşamayacağını tahmin edebiliyorum ancak şahsen yüksek ses ve baslarda neler oluyor konusu en çok ilgilendiğim ve incelemelerimde fark yarattığım konulardan olduğu için buna biraz fazla odaklanıyorum ben.
BASLAR
Yurtdışındaki yorumlarda yine, barlarda cut-off var diyorlardı, yani derin baslar belli bir yerin altına inemiyor deniyor. Evet doğru ancak bas fakiri kulaklarla yan yana kesinlikle konamaz. Düşük frekansları rahatlıkla duyuyorsunuz, sadece en alt yere gelince, o hareket etme, titreşme bölümünde biraz nazlanıyor, bence derin bas kulaklığı kategorisine girer, sadece sert bas kulaklığı değil. Daha önce dediğim gibi özellikle Rock-Metal gibi subwoofer tarzı yüksek alt frekansların bok edeceği şarkılarda otomatik tak kullan EQ gibi çalışıyor.
TİZLER
Kulakiçi f/p maceramda en başarılı ortalama performansı CKS770'de bulup olayı sonlandırmıştım (endgame). Ancak tizlerinin kral olmadığı aşikardı ve çok daha iyi tizler farklı ürünlerde görmüştüm. CKS770'den Porta'lara geçince tizlerde kalite artışı hemen dikkat çekti. Ancak uçmadığı da dikkat çekti. Bu da yeni bir şey değil, yurtdışındaki incelemelerde yine bahsedilen bir durum. Ayrıca şuandaki en iyi kulaklığım Kozmos KHDP-S300'le kıyaslayınca bazı yoğun yerlerde çıkmakta zorlanan tizler dikkatimi çekti. Yani tizlerin kalitesi dışında başka sesler yoğunken tizlerin duyulmaması da söz konusu oluyor ancak bu sadece çok daha iyi bir kulaklıkla kıyaslayınca dikkatinizi çekecek bir detay. Burada yine sahne dediğimiz şey devreye giriyor. Koss neticede 35mm civarı bir sürücüye sahip ve küçük kasalı bir kulaklık. Ne kadar akustik o kadar birbirinden ayrı sesler. Neticede tizleri ben başarılı sayıyorum. Ancak bundan daha başarısızı var mıdır bilemiyorum şuan. Aldığım bir iki Sony-Philips kulaklıkta Koss'tan daha kötü bir performans görmedim. Kötü tiz zaten bence kulakiçine mahsustur, kafaüstünde karşılaşacağımı sanmıyorum. Kısacası Porta'ların tizlerinde uçar kaçar bir şey yok ancak başarısız da saymıyorum. EQ konusunda sıkıntılı arkadaşlar bu sakin, çok parlamayan tizleri ayrıca beğenebilirler öte yandan.
AKUSTİK
32mm sürücülü birkaç Sony-Philips kulaklık edindim tecrübe olsun diye, Koss çok farklı olmadığı halde 40mm ürünlere daha yakın duruyor. Arkası açık kulaklık olmasından mı bilinmez, Plug da çok ilginç bir üründü. Ancak neticede daha geniş kulaklıkların yerini tutmuyor. Elektrogitar sololarında falan daha küçük kulaklıklarda sıkışan akustik detaylar Koss'ta uçuyor. Kapalı Kozmos kulaklığımda biraz oda yankısı eşlik etti gibi hissettim, kulakiçinde alamadığım bazı farkları burada alıyorum artık. Kafaüstünde açık kapalı olayı gerçekten bir iki detayı etkiliyor gibi. Ancak bence diğer faktörler son tahlilde daha önemli. Koss kullanan birinin sahneden şikayet edeceğini pek sanmam. Keşke bahsettiğim sıkıntılar olmasaydı, daha mobil ve rahat bir kulaklık olarak elde tutulmaya değer olabilirdi.
Şunu not etmem gerek, ESI Audio Extra 10 yada yukarda bahsettiğim Kozmos gibi danalarda enstrüman ayrımı dediğimiz şeyden ziyade sesin daha büyük çıkmasının bir rahatlığını hissettim ben. Tabii bunu Koss'la kıyaslayarak söylüyorum yoksa 32mm Sony-Philips'lerde enstrüman ayrımında da ufak bir tatsızlık alınıyor. Burada Koss'un başarısına dikkat çekiyorum, güzel bir oran tutturmuş gibiler. Ortalama üstü diyip geçelim o zaman. Koss'un meşhur frekans arttırımları bu ürünlerde de söz konusu daha önce bahsettiğim gibi ancak ekstrem seviyede değil. Vokaller ve davulların, sert bas vuruşlarının yüksek çıkması bundan. EQ kullanmayanların yorumları da bu şekilde oluyordu zaten. Yüksek seste kullanacakların özellikle bir elinin EQ'da olması gerekecek.
SONUÇ
Açıkçası şaşırıyorum bunu söylerken ama daha ucuz kulaklıklar da var. Daha sonra inceleme yaparım belki bilmiyorum. Yüksek sese dayanıklı, bası dana kesen, tizi parlayan bir sürü kulaklık var piyasada fiyatları da daha ucuz. Koss'un bazı artılarından bahsettim, ancak yeterli mi ? Özellikle yüksek ses ve bas konusundaki çatlak olasılığı sizi etkilemeyecek gibiyse, mobilite daha önemliyse, uzun süre kulakta durma konusunda rahatlık sorunu kafanıza takılıyorsa, EQ'su kısıtlı ses kaynağı kullanmak zorundaysanız vs. Koss boyutunu aşan akustik başarısıyla üzmeyecektir.
Bu çağrı merkezini aradığınızda "COM COM COM MILLENICOM" diye çok aşırı yüksek zeka ürünü nadide bir musiki eseri böğüren şirketimsiden 2014 yılında bir ADSL hattı açtırmıştım. 59 TL olan ve 5 yıl boyunca her ay takır takır ödediğim aylık faturayı bir anda 250 TL'ye yükseltmişlerdi (2019 yılında, o zamanın koşullarında anormal bir rakam). Bu rakamı ödemediğim için aboneliği iptal edip, 3 faturada hattı durdurmalarına rağmen 5 fatura karşılığı olan 1300 liradan icra dosyası açtılar. Dosya geçici kanun kapsamında kapandığı için şuan borç gözükmüyor.
UYAP sisteminde "yasal takibin dayanağı belge" olarak aşağıdaki zavallı dijital girdi bütünü bulunuyor. Hem kendi sistemlerinde gözüken, hem de benim bilgisayarımda bulunan sözleşme fotoğrafları nedense ortada yok.
Aşağıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere, "Özgür Sade" olarak geçen ve "Taahhütsüz" diye reklamı yapılan tarife ile abone olmuştum. Abonelik evraklarının hiçbir yerinde taahhüt ile ilgili bir şey yoktu, hatta "taahhütsüz paket kapsamındaki indirim tutarları" diye bir bölüm var kocaman. Buna rağmen zammın sebebini taahhüdümün bitiveğmesi olarak açıklıyorlardı :)
Tabii burada sonradan farkettiğim bazı detaylar var. Mesela neden 250 TL civarı bir rakama çıkarmışlardı ? Orada yazan indirim tutarını eklediğinizde benzer bir rakam çıkıyor. Biz indirim yapmıştık, indirim bitti muhabbeti için mi ? Sözleşmede de bana bildirmek suretiyle zam yapabilecekleri yazıyordu, ancak benim de bunu kabul etmeme hakkım yazıyordu. Bana bu zam telefon ile taciz yolu ile bildirildiği için ben de aynı telefon görüşmelerinde bunu kabul etmeyeceğimi, aksi halde hattı iptal etmelerini defalarca söylemiştim. Yasal işleyiş bakımından onlar sözlü olarak istediğini yapabiliyor, biz illa yazılı yapmak zorundaysak bu da ayrı bir sıkıntı. Bunların bu kendine güveni sanırım bunlardan kaynaklı. Ancak yasal ayrıntılar burda benim için o kadar önemli değil, buradaki esas, şahsı muhteremlerin kötü niyeti.
Bir detay da şu, bu taahhüt bitti muhabbeti şurdan da çıkmış olabilir; 1-2 sene önce 59 TL olan faturayı 1 yıl boyunca 45-50 TL civarı bir rakama düşürmüşlerdi, bunun için 1 yıllık taahhüt istediler telefonda, ben taahhüde yanaşmayınca taahhüt bitince eski tarifeniz geçerli olacak zaten kaybedeceğiniz hiçbir şey yok demişlerdi. Dedikleri gibi de oldu zaten, 1 yıl dolunca eskisi gibi 59 TL ödemeye 1-2 yıl daha devam ettim. Daha sonradan sırf kafalarına öyle estiği için "sen tarife değiştirdin artık eski sözleşmen çöp oldu, taahhüdün bittiği için de haydi bakalım pamuk eller cebe" diyor da olabilirlerdi, gerçi hiç böyle bir şey de diyemediler.
Bu icra takibinin tebligatı hattı bağlattığım eski adresime gitmiş, PTT memuru da adresin kapalı olduğunu görüp tebliğ yapılamadığını bildirince sistemde "tebliğ imkansızlığından" takipsizliğe düştü, 1 yıl boyunca tebliğ edilemeyen dosyalar da kısmi mort oluyor. İşin ilginci, haksız kazanç konusunda yüksek azimli bu muhteremler, her sene dosyanın yenilenmesi talebinde bulunuyor ancak üst düzey zekaya sahip bizim muhteremlerin yine aşırı yüksek zeka sahibi avukat muhteremi de eline yüzüne bulaştırmış, yanlış yoldan başvuru yaptığı için başvurusu reddedilmiş :)
Haksız kazanç düşkünü muhteremlere devletin yedirdiği bazı lokmalar (o kadar çok vermeye doyamamışlar ki hepsini almaya üşendim):
Bir ara artık ödemekten bıkıp, icra yetkililerine "yeter artık ödemeyelim, kuruduk bittik, cukkalayalım derken boyuna bir şey veriyoruz" diye salya sümük yalvarmışlar:
HATİCELİ NETİCE
Dosya basın kuruluşları tarafından bir dönem haberleri yapılan 2 bin lira altı icra dosyaları mort olacak kanunu kapsamında tekrar hort edilmesi nasip kısmet olamadan ebediyete kadar mort oldu. Bu süreçte aklımda kalanlar; 30 defa telefonla taciz edip parayı ödetmeye çalışmaları, o parayı alamayacaksınız dediğimde telefondaki cırtlak muhteremin "o para bir şekilde tahsil edilir Ekin BEEEEEEY" diye dişi haykırışı, ben ne zaman sözleşmeden bahsetsem sözleşmenin "s" harfini bile ağızlarına almadan "sistemde taahhüdünüz bitmiş gözüküyor" ayağına yatmaları, BTK aracalığıyla yaptığım şikayetlere verdikleri yazılı cevaplarda da aynı şekilde sözleşmeyi ısrarla görmezden gelmeleri vs. Neticede çalışmadan, tembellik yaparak, oturdukları yerden haksız kazanç cukkalama peşindeki muhteremler karşılarındaki bendeniz olunca yine ödedikleriyle kaldı. Kervan ise yürüyor...
Eylül 2023 tarihinde 2.389 lira fiyatlı "Reeder P13 Blue Max Pro Lite 2022 64 GB" modelini almıştım. Üründen beklediğim f/p oranında memnun kaldığım için, tam 1 ay sonra 3.299 lira fiyatlı "Reeder S19 Max Pro 4 GB 128 GB" modelini de alma gafletinde bulundum. Ürünlerin ikisi de n11.com resmi mağazasından alındı, Reeder mağazası değil bizzat n11'in kendi mağazası, aracı olma gibi bir durum da yok yani.
Gaflet kısmını açıklamam gerekirse, ikinci aldığım ve hem model numarasından (S19 vs P13), hem fiyat etiketinden (2.400 vs 3.300), hem de kullandığı ekipmanların kalitesinden dolayı ilkinden çok daha iyi olan ikinci ürünün ekran parlaklığının, bana göre kabul edilemez şekilde düşük olduğunu gördüm. İki telefonu yan yana koyduğumda, gece karanlığında bile S19 modeli beyazları gri olarak gösteriyordu. Tabii bu işler iki ekran yan yana kıyaslamadan anlaşılmıyor maalesef. Alımı yaptığım n11'in mobil sitesine girdiğinizde üstte açık mavi renk bir bar gözükür, o bar P13'de normal mavi renk iken, S19'da koyu mavi, laciverte yakın çıkıyordu parlaklık sorunundan dolayı. Yine n11 sitesinde dolaşırken bir ürün reklamında ağaç yapraklarını gösteren bir görsel vardı mesela, ağaç yaprakları açık yeşil ve koyu yeşil tonları içerdiği için, S19 modelinde koyular iyice siyahlaştığından, P13'te 5 yaprak sayıyorsanız, S19'da 3 yaprak sayıyordunuz. Bu derece fark vardı iki ekran arasında...
Durumun bana gönderilen ürüne has olup olmadığını sabitlemek için, soluğu Rize Merkez'deki Reeder mağazasında aldım. Her iki aldığım ürün de orada açıkta sergilenmekteydi. İki ürünün de durumunun genel olduğunu orada görmüş oldum. Ayrıca Teknosa mağazaları, Turkcell mağazalarında falan denediğim Reeder dışındaki markalara ait hiçbir ucuz ürünün bu kadar düşük parlaklıklı olmadığını da gördüm. Yani piyasanın en düşük parlaklıklı ürünlerini satıyorlar. Daha da kötüsü Reeder mağazasında 5-6 farklı modeli daha denedim ve güncel modellerin en pahalıları hariç (S19 Max Pro S veya S23 gibi) hepsinin de ikinci aldığım S19 gibi düşük parlaklıklı olduğunu gördüm.
Burada esas kafa karıştırıcı olan şey, ilk aldığım düşük model ürünün herşeyde daha kötü olmasına rağmen, ekran parlaklığı konusunda ikincisinden iyi çıkmasıydı. Bu beni yanıltıp ikinci ürünü aldırtan faktör olmuştu. Tabii burada Reeder telefonları güya inceleyen yutupcu şahıslara da selam göndermek lazım. Anca konuyu kendim deneyimleyip mağdur olduktan sonra Google'da Reeder ve ekran parlaklığı kelimelerini aratınca karşıma bi yutupçunun incelemesi çıktı, o da "ekran parlaklığını pek beğenmedim" gibi bir şey söylüyor sadece. Neye göre beğenmedin kardeş ? Neyse...
Ürünü iade ederken bütün iyi niyetimle, gıcık da olmasınlar diye haklı bir sebebim olduğunu ve daha geçen ay yine kendilerinden benzer bir ürünü aldığımı da içermesi bakımından iade notuna aynen şöyle yazdım: "Geçen ay yine sizden aldığım P13 modeline göre parlaklığı yüzde 20 daha düşük". Ancak bu ipucunu dikkate almayarak bir de "Ürün mağazaya ulaşmadı" diye tuhaf bir sebeple iadeyi reddettiler, aşağıdaki ekran görüntüsünde gördüğünüz "16 Ekim 2023 14:58 - Reddedildi" kısmı bunu gösteriyor. Ürün mağazaya ulaştığı halde ulaşmadı yazarken nasıl oluyorsa aynı anda bana geri gönderileceği de yazıyordu (gönderilmedi).
Konuyla ilgili müşteri sözde hizmetlerine ulaştığımda ise 2023 yılında hala "ambalajı açılmış, jelatini delinmiş, cakası yanmış, fiyakası bozulmuş, balonu patlamış ürün iade alınmaz" zarzavatı çıktı. Bir de yeni bir şey çıkarmışlar, boyuna teknik servisten iade faturası diye bir şey talep ediyorlar. Ben de ürünün kendilerinde olduğunu, cayma hakkı süresi dolmadan iade edildiğini, teknik servisten ne faturası fişi, el işi çıkarmak istiyorlarsa iademi onayladıktan sonra kendileri yapabileceklerini bildirdim.
Tüm iyi niyetli çabalarım boşa çıktıktan sonra hakem heyetine başvurmak zorunda kaldım. Hakem heyetine verdikleri savunmada değişik bir fantezi deneyerek "Sim kart takildi iade alinmaz" demişler, halbuki bana böyle bir şeyle gelmemişlerdi. Malum basın kuruluşları böyle bir davanın üstüne atlamıştı, ancak benim gördüğüm kadarıyla o dava da sim kart takıldı diye değil, neticede iş tüketici mahkemesine gittiği için konuyla ilgili bilirkişi raporu eksik olduğu için o şekilde sonuçlanmıştı. Neticede bu ürünler küçük bir bilgisayar, teknik servisler veya fabrikalar PC'lere çekildiği gibi format çekebilirler, çekemiyorlarsa da onların sorunudur, bizim değil. Ki zaten ben ürünü sim kart takmadan iade etmiştim, bunlar kendilerini bi umut kurtarabilir mi diye ne bulurlarsa atlıyorlar resmen.
Hakem heyeti kararından önce n11'den bir şahsı muhterem arayıp kendilerine ait bir mail adresine kararı göndermemin "yeterli" olacağını söylemişti, o da ne demekse... Ben de buraya uzun bir yazı yazıp, cayma hakkı olmasına rağmen benim sebepsiz iade de yapmadığımı, dolayısıyla tüketici mahkemesine götürmeleri halinde yine kaybedeceklerini anlayacakları dilden anlattım. Sürekli de canlı yardımdan dürtmeye devam ettim. Birkaç gün sonra n11'den başka bir şahsı muhterem arayıp, tekrar iade tuşlarına bastırdı, ilk resimde gördüğünüz "04 Aralık 2023 10:47 - Talep Geldi" maddesi bunu ifade ediyor. Şahsı muhterem 1-2 gün içinde iade onaylanır demesine rağmen bu sefer de 2 gün erteleme talep edildi. Cuma gününe kaldığı için bir de haftasonu araya girdi. Cuma günü tekrar ulaşıp işin haftasonuna kalması durumunda pazartesi kafalarına icra dosyası fırlatacağımı olanca nazikliğimle bildirdim, bunun ertesinde canlı yardımdan ÜRÜN BİZE ULAŞMADIBIZIRTTIRITTIRTTIRIT (ekran görüntüsündeki kargo kodunu yazarak ürünün 2 ay önce kendilerine ulaştığını hepiniz görebilirsiniz), ürünün hiç bana geri gönderilmediğini 6. kez ifade etmemin ardından "AMBALAJI AÇILMIŞ ÜRÜNLERİN İADECARTTARATTURUTTURUTURUTUTUR" cevabının üzerine artık cahille sohbeti kesmeye kesin karar verdim.
Bugün yani mübarek 11 Aralık 2023 tarihi saat 16 küsür itibariyle, ürünü sipariş edişimin 72. gününde, icra dairesine gidip 260 küsür lira masraf ödeyerek dosyayı kafalarına fırlattım. Hakem heyeti zaten 126 lira falan bi masraf bunların kafalarına atmıştı, bunu da benim geri talep etme hakkım olacak, her gün ana paraya faiz de işleyecek, yani toplamda en az 400 liraya yakın bir ekstrayı ödemeyi göze almışlar. Canlı desteğe bunları yazıp, karta iade yapmamalarını, bütün bu masraflarla beraber iadeyi banka hesabıma yapacaklarını ilettim "tabiiki de" şeklinde bir cevap geldi. IBAN'a iade aslında benim için avantaj çünkü Nays kampanyasından faydalanmıştım, en azından gasp ettikleri 3.099 liramın faizine sayabilirim. Bundan sonra ne denerlerse denesinler misliyle karşılık vermeye devam edeceğim, avukatsa avukat, davaysa dava, du bakali nolucek...
Güncelleme: İcradan para hesabıma ulaştı. 15 Aralık tarihinde yani icra dosyasını fırlattığım 11 Aralık'tan 4 gün sonra, yine mübarek cuma gününe denk gelecek şekilde 3.600 tl ödeme yaptılar, haftasonu araya girdiğinden olsa gerek 18 Aralık Pazartesi hesabıma 3.400 tl ulaştı. İcraya ödediğim paraları faiziyle geri almış bulundum, faiz günlük 1 küsür lira gözüküyordu, son belgede ise 4 gün için 3 lira gözüküyor burası biraz tuhaf ancak toplam elime geçen paraya baktığımda 10-20 tl fazla olduğunu gördüm, dolayısıyla sorun yok. Bana geri ödemekle yükümlü oldukları miktarın toplam 626 tl fazlasını devlete ödemiş oldular. Konuyla ilgili toplamda 1 defa hakem heyetine uğradım, o da telefonda başvuru arıza çıkardığı için, 1 defa da icra dairesine uğradım, icracılar bayağı bi gidip gelirsin, masrafları geri almak için ayrıca gelip belge doldurursun, istersen önce firmayla hallet falan demesine rağmen ödememekte kararlı olduklarını, benim de ödetmekte kararlı olduğumu bildirdim ve dedikleri gibi olmadı, yağ gibi aktı system.
AuGlamour R1 ve R8: AuÇukur (tm) kardeşler
|
|
Fiio kulakiçileri: F3 ve EX1
|
|
Rock Zircon: Şişirme rüzgarında son perde
|
DZAT DF-10: Hayaller ve gerçekler
|
Moxpad kulakiçileri: X3, X6, X9
|
Kulaklık ve ses dünyasına ilişkin bilgiler | Kulaklık amfileri hakkında bilgiler ve kıyaslamalar | Kulaklık piyasası üzerine vuruşlar | Shure SE215 ve Aliexpress'tekiler | Kaynağı belirsiz ATH'lar Kulakiçi kulaklık incelemelerim: Audio-Technica, AuGlamour, B&O, Brainwavz, DZAT, Fiio, Koss, Moxpad, Pioneer, Rock, Vsonic, Xiaomi |
Son Giriş: 4 ay önce
Son Mesaj Zamanı: 10 ay
Mesaj Sayısı: 483
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 611
İkinci El Bölümü Mesajları: 91
Konularının görüntülenme sayısı: 22.628 (Bu ay: 485)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 202 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Mobil Cihazlar