quote:

80lerde, orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak yaşadığımdan, sıkıntılı ve teknolojik alemle henüz tanışma şansım olmadığı dönemlerde kasvetli pazar öğleden sonraları sırasında kurtarıcım olmuş, ilhamını kuzenlerimden aldığım, adı da onlar tarafından konmuş oyun. ancak hemen eklemeliyim ki farklı insanların, farklı zamanlarda, farklı şekillerde ve birbirlerinden habersiz kendi kendilerine keşfettiklerini de görünce dehşete düşmüşlüğüm vardır.

efendim, "top oyunu nedir?" diye soracak olursak, "her kademesinde sizin yer aldığınız, evde kolayca ulaşılabilecek malzemelerle (gazete, kağıt, karton, bant, uhu, vs.) futbolcular ve futbol takımları oluşturduğunuz, bunları kendi ellerinizle oynattığınız, koşturduğunuz , mac yaptırdığınız enfes bir yalniz çocuk simulasyonudur" gibi iddialı bir laf edebiliriz.

öncelikle futbol takımlarımızı farklı yollarla oluşturduğumuz, buna bağlı olarak farklı hazlar sunan top oyunu şekilleri vardır.

birincisi kırtasiye veya bakkaldan alınan, kimi zaman ucuz sakız eşliğinde satılan futbolcu kartlarıyla oynananıdır. en zahmetsiz, ve görece daha yüksek gelir grubundaki aile çocuklarının tercih ettiği, en user friendly top oyunu seçeneğini bunlar sunar. yere halınin üzerine oturulur. terliklerden iki adet kale yapılır. kağıttan küçük bir top yapılır ve bu top tükürükle iyice yuvarlanıp, sıkılıp, sertleştirilir. akabinde iki takım oyuncu kartlarının kah köşeleriyle, kah halıya sürterek, sürükleyerek topa vurmalarını, paslaşmalarını bizzat elimizle sağlayarak, güzelce maçımızı oynatmış oluruz. bu esnada spikerlik yapmak da tadından yenmez. dikkat edilmesi gereken noktalardan biri de üzerinde maç yaptırdığınız halının düz renkli seçilmesidir. keza desenli halılar o alacalı yapılarıyla gözünüzu alır ve top arada desenlere karışır.

ikinci yöntem de gazetelerden futbolcu resimleri kesilip küçük kartonlara yapıştırılarak (ki bu kartonlarda resmin altına oyuncunun adı yazılır) takımların kurulmasıdır. kartonlar bildiğimiz koli kartonu (özellikle kaleciler için sert ve büyük kesilerek), bakkaldan temin edilebilen sigara kartonları, veya hiç olmazsa resim dersinde kullandığınız bloklardan biri olabilir. daha fazla emek isteyen, daha kanaatkar aile çocuklarının tercihi olan bu versiyonda topumuz yine itinayla hazırlanıp kaleler kurulduktan sonra maç diğer örnektekiyle aynı şekilde oynatılır.

top oyununun en yaman çelişkilerinden biri de tuttuğumuz, gönül verdiğimiz takımın maçını oynatırken yanlı davranıp davranmamaktır. yani bir gazla başlarda sürekli takımınıza gol attırır ve şölene çevirirsiniz olayı, ancak bir süre sonra bu aymazlık, bu hemzeminlik sizi de rahatsız edecek ve maçlarda nispeten adaletli olacaksınızdır. paslaşmaları, şutları, ve kalecilerin kurtarışlarını kesinlikle manipule etmeden, şans faktörünü de öne çıkararak maçlar oynatmaya başladıkça, sonuçlarını sizin bile önceden kestiremediğiniz maçların lezzetiyle siz de coşarsınız.

top oyununun süresi tamamen sizin keyfinize, veya orta sınıf ailelerinde sıkça görülen "ödevini yapmadın mı?", "sen hala yatmadın mı?" ikazlarına bağlıdır. oyunun vazgeçilmezligi ve bunun sonucunda oluşan müptelalık yaşınız ilerlediğinde, sesiniz kalınlaşmaya başladığında, ergenlik yolunda epey mesafe kat ettiğinizde hala sıkıldıkça oynadığınız için sizi görenlerin "eşek kadar herif napıyorsun oğlum yere bağdaş kurup öyle?" demelerine de neden olabilir. ama bir top oyunu fan i bu tepkilere sadece gülüp geçecektir.

kendimce o zamanlar sanki cl official şarkısı gibi her maçtan önce, özellikle oyuncuları koyduğum kutuyu yerinden alırken, kaleleri yerleştirirken, topu hazırlarken sevinç içinde söylediğim, patenti kuzenlerime ait bir de şarkısı vardır bu oyunun. o zamanlarin çokomilk reklam müziğini hatırlayanlar bilirler. melodisi öyle, sözleri ise "top, top, top oyunu...rındındındınındın..top top top top top oyunu, top top top oyunu!!" dur.