Kedilerde Akne
Kedilerde Akne
Özellikler
Foliküler keratinizasyon ve glandular hiperplazi ile birlikte seyreden kedi aknesi kedilerde yaygın olarak görülmektedir.
Çenede, alt dudakta ve bazende üst dudakta asemptomatik komedonlar (siyah noktalar) oluşur. Eğer lezyonlar sekonder olarak enfekte olursa papüller, püstüller ve nadiren furunkuloz ile selülit gelişebilir. Ciddi olgularda etkilenen deri ödemli, kalınlaşmış, kistik ve kabuklanmış olabilir.
Ayırıcı Tanı
Demodikoz, dermatofitoz, Malassezia dermatit ve eğer ödematöz ise eozinofilik granülom ayırıcı tanı kapsamında değerlendirilmelidir.
Tanı
Anamnez, klinik bulgular değerlendirilmeli ve ayırıcı tanı kapsamında belirtilen hastalıklar elimine edilmelidir.
- Dermatohistopatoloji: foliküler keratoz, tıkanma ve genişleme. Sekonder bakteriyel enfeksiyon varsa glandular hiperplazi, perifolikülit, folikülit, furunkuloz veya selülit görülebilir.
Tedavi ve Prognoz için veteriner hekiminiz ile görüşmelisiniz
Sekonder bakteriyel enfeksiyon varsa 2-3 hafta boyunca hekiminizin önereceği uygun bir antibiyotik.
Malasezia enfeksiyonları için 30 gün boyunca, sistemik mantar ilaçları
Lezyonların çevresindeki kıllar kesilmeli ve sıcak su kompresleri uygulanmalıdır. Etkilenen bölgeler insanlarda kullanılan alkolsüz akne jelleri veya benzoil peroksit, sülfür salisilik asit veya etil laktat içeren şampuanlar her 1-2 günde bir lezyonlar ortadan kalkıncaya kadar temzilenmelidir. Kontrol altında tutmak ve tekrardan oluşmasını engellemek için, sık sık (2-3 günde bir) çenenin temizlenmesi gerekmektedir.
erişkin bir kedinin çene altında nemli akıntılı papüller lezyonlar. Frunkuloz ve selülit dokuların şişmesine ve eksudat oluşumuna neden olur.
- Mupirosin içeren merhem veya krem
- %2,5 benzoil peroksit jel (Not: bazı kedilerde irritasyona neden olabilir)
- %0,01 ile %0,025 tretinoin krem veya losyon
- %0,75 metronidazol jel
Klindamisin-eritromisin veya tetrasiklin içeren topikaller Şiddetli inatçı olgular için sistemik vitamin A tedavisi etkili olabilir.
Prognoz iyidir fakat kontrol için yaşam boyu sıklıkla sempto- matik tedavi gerekmektedir. Sekonder enfeksiyonlar oluşmadığında kozmetik bir hastalıktır ve hayvanın yaşam kalitesini etkilemez.
Kedilerde Osteokondrodisplazi hastalığı Nedir?
Kedilerde Osteokondrodisplazi hastalığı Nedir?
Scottish Fold kedilerin kulaklarının kırık olmasını sağlayan , özellikle kulaklarındaki kıkırdakları başının aşağı yanına doğru eğen ve bu kıkırdağın kat yapmasını sağlayan bir gen mutasyonu mevcuttur.
'' Fd geni '' olarak adlandırılan bu gen, baskın bir gen mutasyonudur.
Scottish Foldların bu kırık kulak durumunun asıl sebebi genetik bir problemden kaynaklanan Osteokondrodisplazi hastalığıdır.
Scottish Fold ırkı kedilerde meydana gelen Osteokondrodisplazi (OCD ) hastalığı, kıkırdak gelişimini etkileyen otozomal dominant bir gen mutasyonu sonucunda vücuttaki tüm kıkırdak yapısını olumsuz etkileyen bir gelişim anomalisidir.
Bu hastalık scottish foldların gen yapılarındaki bir mutasyondan dolayı oluşmaktadır. Osteokondrodisplazi kemiklerin merkeze uzak uç kısımlarında anormal kemik gelişimiyle karakterize bir durumdur. Ön ve arka bacak eklem bölgelerinde, omurgada ve kuyruk omurlarında sıklıkla bu lezyonlara rastlanmaktadır. Bu lezyonlar hareketi kısıtlayabildiği gibi bazı hareketler sırasında da kediye ciddi acı ve ağrıya sebep olmaktadır. Genç yaşta henüz lezyonların şekillenmediği hastalarda dahi, ilerleyen yıllarda bu lezyonların oluşma olasılığı çok yüksektir.
Scottish Fold kedilerde özellikle kırık kulaklılığa sebebiyet veren gen mutasyonuna neden olan genin adı Fd genidir. Fd geni olarak isimlendirilen bu gen baskın bir gen mutasyonudur.
Ebeveynlerden biri dik kulaklı diğeri kırık kulaklı olduğunda ; Fd geni taşıyan kırık kulaklı Scottish Fold diğer ebeveyne, fold yavru doğması için gerekli Fd geni sağlar ve yavrularında da bu geni taşıyanlar Scottish Fold olacaktır. Ama bu tüm yavruların fold olması gerektiği anlamında değildir. Genelde çok şanslı değilseniz bu oran %12.5 -25 civarında bir ortalama göstermektedir. Yani 4 yavrunun 1 yada 2’si fold olabilir.
Ancak Scottish Fold kedilerin popülaritesinin her daim zirvede olması, hayvan ve canlı sevgisinden uzak bazı bilinçsiz üreticileri büyük hatalara yöneltmiş ve maalesef FOLD ile FOLD eşleştirmişlerdir. Bu durumda tüm yavrular fold olarak dünyaya gelecek, ama hayatları boyunca onlara müthiş ızdırap verecek ve yaşam kalitelerini sıfıra indirgeyecek sorunlarla karşılaşacaklardır. Çünkü bu baskın Fd genini her iki ebevynden de aldıklarında Fd Fd geni taşıyacaklar ve bu gen onlara aşağıda belirtilen sorunlarıda aktaracaktır.
Fd geni mutasyonu sonucunda; “Osteochondrodysplasia (OCD)” kemik ve kıkırdaklarda bozukluğa bağlı hastalıklar şekillenir.
- Kemiğin anormal mineralizasyonu
- Kemik deformitesi
- Kemik büyümeleri
- Uzun kemik büyümesi
- Metakarpal periostal proliferasyon
- Metatarsal periostal proliferasyon
- Periartiküler kemikleşme
- Periartiküler periostal proliferasyon
- Falangeal kemik büyümesi bunlardan bazılarıdır.
OCD’li kediler Kısa ve kırık boru kuyruk, kısa bacaklar,pati ,bilek, diz ekleminde kaynama , eklemlerde şişlikler, kemik anomalileri, kemik üremeleri, kireçlenme,omurga kemikleri arasında yapışmalar, omurgada yamukluklar, sırt kamburluğu ve bu anomaliler sebebiyle tahriş, acı ve ağrı çekerler.
Kediler memeli canlılardır ve denge organları aslında kulaklarıdır ancak kuyrukları da bu muhteşem canlıların dengelerini sağlamasına yardım eder. Kediler incecik duvarlarda, çitlerin üzerinde yürürken, atlarken, tüm fiziksel aktivitelerde ağırlığın, tüm organlara ve eklemlere dengeli bir şekilde dağıtılmasını kuyrukları sağlamaktadır. Ayrıca kuyruk kedilerin koşarken, kaçarken yaptıkları keskin dönüşler esnasında da dengelerini kaybetmesini engeller.
Kuyruk aynı zamanda kedilerin beden dili için kullandığı en önemli organlarından biridir, bir kedinin kuyruğunun durumuna bakarak içinde bulunduğu ruh halini anlayabilirsiniz.
Kuyruk anomalileri boru kuyruk, kısa küt kuyruk, kuyruk esnekliğinin kaybı yani sertlik. Kuyruk omurların yapışık olması, yada kıkırdak dokunun anomalilerinde, kuyruk esnekliği minimuma ineceğinden bu sorun kedinize yürüme ve fiziksel aktivitelerde büyük kısıtlama getirecektir. Bu kısıtlama farklı organlara yada extremitelere ( el, ayak,diz vb ) extra yük getirerek yada verilmesi gereken yükü engelleyerek eklemler dahil bir çok uzvun işlevine uygun işleyişindeki dengeyi bozacaktır.
Her iki ebeveyni Fold olan yavrular bu genin getirisinden ciddi etkilenirler.
Yavru alırken muhakkak anne ve babayı görmeniz gerekmektedir. Kuyruk esnekliği ve eklemlerine dikkat etmelisiniz.
Her ne kadar anne baba bilinsede fold geni taşıyan ebeveynin atalarını da bilmeniz gerekir.
Çünkü bu Fd Fd geni nesillere farklı etkilerle aktarılabilmektedir.
Veteriner Hekim Süleyman ÜRKMEZ
BARF DİYETİ HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Bu hafta can dostlarımız için son dönemlerin popüler beslenmesi olan BARF hakkında bir yazı yazdık umarız sizlerin aklında ki soru işaretlerini birazda olsa giderebiliriz.
“BARF”, Biyolojik olarak uygun çiğ gıdalar yada kemik ve çiğ gıda kısaltmasıdır. Bu uygulama temelde pişmemiş et, kemik, sakatat ve sebzeleri içerir. Avustralyalı uygulayıcı Dr. Ian Billinghurst. BARF kurucusu olarak kabul edilir. Bununla birlikte önerileri bilimsel kanıtlara dayanmamaktadır. Bu beslenme yönteminin oturtulduğu felsefe, köpeklerin yakın atası olarak kabul edilen kurtun doğal bir diyetle günümüze kadar erişmesi köpekler içinde en doğru beslenmenin bu olacağı yönündedir. Peki artık ailemizin bir bireyi olan petlerimiz için durum gerçekten de böyle mi ?
Ticari olarak paketlenmiş mamalara genel itirazlar, üretim aşamasında yapılan ısıl işlemlerin, besin maddelerini tahrip etmesi, besin değerlerini düşürmesi ve sindirimi etkilemesi yönündedir.
Vahşi yaşamda av hayvanlarına bakıldığında nişasta içeriğinin düşük olduğu göz önüne alındığında, özellikle kuru gıdada yüksek miktarda nişastanın köpekler ve kediler için uygun olmadığı varsayılmaktadır. Ancak,
Axelsson ve arkadaşlarının 2013 yılında yaptığı çalışmada, daha yüksek nişasta içeriği olan gıdalara adapte olduğunu göstermektedir. Araştırmacılar köpeklerin ve kurtların genom sıralamasını yaptılar. Nişasta sindirimi için rol oynayan 36 genom belirlendi. Evcil köpeklerde nişasta ve yağ sindiriminde rol oynayan bu genlerden 10 anahtar gen tespit edildi. Elde edilen sonuçlar doğrultusunda evcil köpeklerin, erken ataları kurtlara göre, nişasta yönünden zengin bir diyetle gelişmelerini sağlayan yeni uyarlamaların olduğunu gösterdi. Tarım devrimi sırasında giderek aratan nişasta bakımından zengin beslenmenin köpek ve insanda benzer adapte tepkilere neden olduğu belirlenmiş oldu.
HİJYENİK ENDİŞELER
Bizi ve evcil dostlarımızı en çok ilgilendiren noktaya gelecek olursa burada işler değişiyor. Gelin barf üzerine yapılan hijyen kalitesi ile ilgili bazı raporlara göz atalım.
Finley ve arkadaşları 2008 yılında, 166 ticari dondurulmuş çiğ gıdadan izole edilmiş Salmonella hakkında bir araştırma yapmışlar. Genel olarak %21 Salmonella prevalansı tespit edilmiş. Salmonella içeren tavuk gıdası 16 araştırma köpeğine verildiğinde, 7 köpekte 1 ila 7 gün sonunda Salmonella etkenine rastlandı. 7 köpeğin 5’i beslenmede kullanılan gıda örneklerinde tespit edilenle aynı serotipte Salmonella etkeni olduğu doğrulandı. Bu araştırmada hiçbir köpek hastalık belirtisi göstermedi.
Yine 27 BARF ve 19 Ticari mama ile beslenen köpeklerde yapılan mikrobiyom araştırmasında BARF grubunda, ticari mama ile beslenen gruba göre lactobacillales, Enterobacteriaceae, Fusobacterium ,Clostridium ve Escherichia coli (E. coli) etkenlerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir.
Yapılan araştırmalar doğrultusunda AVMA (Amerika Veteriner Hekimler Birliği ), bir açıkla yayınlamış ; çiğ ve az pişmiş proteinin, Salmonella , Campylobacter , Clostridium , E. coli , Listeria monocytogenes ve enterotoksigenic Staphylococcus aureus etkenlerini taşıyabileceğini ve bu etkenlerin enfeksiyon kaynağı olabileceğini söylemiştir. Bu enfeksiyonlar, evcil hayvanları ve evcil hayvan sahiplerinde aynı şekilde hayati tehlike oluşturabileceğini belirtmiştir. Ham bir protein ürünü, evcil hayvanları ve insanları hasta edebilecek patojenleri ortadan kaldıran bir sürece maruz kalmadığı sürece, hem evcil hayvanlar hem de evcil hayvan sahipleri için önemli bir halk sağlığı riski oluşturacağınıda belirtmiştir.
Sonuç olarak, BARF beslenmesiyle kazanılan bir avantaj raporlanmamıştır, ancak bu beslenmeyle bizi 3 potansiyel tehlike bekliyor olabilir.
- Beslenme rasyonu makro ve mikro düzeyde doğru hazırlanmazsa, dengesiz beslenme ile beraberinde rahatsızlıklara sebep olabilir
- Doğru hazırlanmayan kemikler gasto intestinal sistemde tıkanmalara sebep olabilir.
- Salmonella, E. Coli , Clostridium gibi etkenleri saçmasıyla halk sağlına tehdit oluşturabilir.
Sonuç olarak, evcil dostunuzu nasıl besleyeceğiniz sizlere kalmıştır, fakat biz hekimlerin görevi halk sağlığını tehdit eden bu gibi durumlarda hayvan yakınlarını bilgilendirmektir.
Sağlıklı günler dileriz
Kedi ve Köpeklerde Lavman Zehirlenmesi
Tedavi amaçlı evde veya veteriner kliniklerinde kedi ve köpeklere uygulanan hipertonik fosfat içerikli lavmanlar evcil dostlarımızın asit-baz elektrolit dengelerini bozarak fosfor miktarının kandaki seviyelerini arttırarak zehirlenmelerine neden olabilir.
Hipertonik fosfat intoksikasyonu.
Hipertonik fosfat lavmanları (Fleet Enema-Fleet ve benzerleri ), ambalaj etiketi başına tipik olarak 25 ila 60 mg / ml konsantrasyonda sodyum fosfat ve diğer fosfatları içerir. Bu lavmanlar kolonoskopi öncesinde bağırsakların boşaltılması ve ara sıra oluşan kabızlığı hafifletmek için kullanılırlar. Geçmişten günümüze bu lavmanlar hayvan sağlığında megakolon belirtilerini ve kronik kabızlığı tedavi etmek için kullanılmıştır. Ancak, yan etkileri ve riskleri olduğu bilinmelidir. Düşük riskli ve dioktil sodyum sülfosüksinat (DSS) lavmanları ve yumuşak jeller gibi daha güvenli ve etkili alternatiflerin mevcudiyeti nedeniyle artık tipik olarak önerilmemektedirler.
Farmakokinetik
Lavman kaynaklı sodyum ve fosfor, gastrointestinal (GI) sistemden hızla emilir. Köpeklerde ve kedilerde biyoyararlanımı bilmesek de, insanlarda bu yüzde 60’tır. Fosfatlar öncelikle böbreklerden atılır (yüzde 90). Sağlıklı çocuklarda fosfatların yarılanma ömrü 4,8 ila 10,6 saattir; böbrek yetmezliği ile yarı ömür 17 saate çıkar.
Hareket mekanizması
Fosfat lavmanları lavman yapıldıktan 5-10 dakika içerisinde hipertonik olduğundan dolayı, suyun kolona hareket etmesine ve dışkıdaki su içeriğini artırarak dışkıyı yumuşatıp dışkının dışarı çıkmasına neden olur.
Lavmandan dolayı sodyum ve fosforun bağırsaklardan aşırı emilimi ;
Kandaki fosfat seviyesinin yüksekliği (hiperfosfatemi) ,
Kandaki Potasyum seviyesi düşüklüğü (hipokalemi) ,
Kandaki sodyum düzeyinin artışı ( hipernatremi)
Kandaki kalsiyum seviyesi düşüklüğü (Hipokalsemi) ,
Tetani, kas sertliği veya güçsüzlüğe yol açabilir.
Sodyum fosfat lavmanları da hipertoniktir, bu da sıvı ve elektrolit kaymalarına ve ayrıca hiperosmolaliteye neden olabilir.
Dehidratasyon , hipotansiyon, gastrointestinal rahatsızlıklıklar sekonder olarak ortaya çıkabilir.
Strese bağlı olarak katekolamin salınımına bağlı olarak hipergliseminin meydana geldiği düşünülmektedir.
Toksisite
Fosfat içeren lavmanlardan dolayı zehirlenme, kedilerde ve küçük köpeklerde görülme olasılığı daha fazladır, ancak büyük cins köpeklerde zehirlenme vakaları bildirilmiştir.
Toksikozun klinik belirtileri genellikle lavman verildiğinde fakat verilen lavman bağırsaklarda tutulduğunda veya lavman ağızdan verildiğinde ortaya çıkar. Belirtiler genellikle lavman uygulamasından sonraki 30 ila 60 dakika içinde ortaya çıkar ve depresyon, ataksi, kusma, ishal (genellikle kanlı), taşikardi veya bradikardi, mukozalarda solukluk, güçsüzlük, tetani, taşipne ve nöbetler şeklinde olabilir.
Laboratuvar anormallikleri arasında hiperfosfatemi, hipernatremi, hipokalsemi, hiperkalemi veya hipokalemi, hipomagnezemi, hiperglisemi, artmış anyon açığı (genellikle
Önceden böbrek yetmezliği, kalp hastalığı veya GI hastalıkları olan hayvanlar (ülserler Kolit, mukozal erozyon, enfeksiyon) şiddetli belirtiler açısından daha yüksek risk altında olabilir.
ASPCA Hayvan Zehir Kontrol Merkezi verileri
ASPCA Hayvan Zehir Kontrol Merkezi’nin toksikoloji veri tabanında 2003’ten 2014’e kadar , 9 köpek ve 42 kedide hipertonik fosfat lavman toksisitesi vakası bildirilmiştir. Bu vakalar tek nedeni yalnızca hipertonik fosfat lavmanları kullanılması olmuştur.
ASPCA Hayvan Zehir Kontrol Merkezinin verdiği bilgide; 42 kediden 23’ünü (% 52’sinin) takip edildiği, yapılan tedaviyle 8 kedinin (% 18’inin ) iyileştiği, 6 kedinin (% 14’nün) öldüğü ve 3 kediye’de (% 7’sinin ) ötenazi yapıldı. Kalan dördünün ise (% 9’u) halen tedavi gördüğü bildirilmiştir.
Belirtileri gösteren dokuz köpekten beşi 10 kg’dan daha hafif olduğu ve kalan dördü (10,1 ila 40 kg) arasında olduğu . Takip edilen 3 hastanın (11 %) tedavi ile iyileştiği , 2’sinin (% 22) öldüğü ve birinin (% 11) ötenazi yapıldığı. Takip sırasında bir köpeğinde (% 11) hala semptomplar gösterdiği bildirilmiştir..
Kedilerde en sık bildirilen klinik belirtiler ve kan çalışması değişiklikleri;
• Depresyon (n = 29;% 69)
• Hiperfosfatemi (n = 25;% 60)
• Hipokalsemi (n = 22;% 52)
• Kusma (n = 17;% 40)
• Hipernatremi (n = 17;% 40)
• Hipokalemi (n = 11;% 26)
• Hiperglisemi (n = 11;% 26)
• Hipotermi (n = 10;% 24)
• Solunumda değişiklikler (n = 7;% 17)
• Azotemi (n = 7;% 17)
• İştahsızlık (n = 7;% 17)
• Hipersalivasyon (n = 7;% 17)
• Dehidrasyon (n = 7;% 17)
• Zayıflık (n = 5;% 12)
• İshal (n = 5;% 12)
• Taşikardi (n = 4;% 10)
• Alanin transaminaz aktivitesinde artış (n = 4;% 10)
• Soluk mukoza zarları (n = 4;% 10)
• Hiperkalemi (n = 4;% 10)
Köpeklerde en yaygın klinik belirtiler ve kan çalışması değişiklikleri olmuştur3
• Hiperfosfatemi (n = 5;% 56)
• Hipokalsemi (n = 4;% 44)
• Kusma (n = 4;% 44)
• İshal (n = 4;% 44)
• Uyuşukluk / depresyon (n = 3;% 33).
Köpeklerde
Hipokalemi, azotemi, anoreksi, titreme ve hemokonsantrasyon (% 22)
Hepsinde hipernatremi, nöbet ve asidoz oluşmuştur.
İzleme
Elektrolit konsantrasyonlarını ve asit-baz durumunu normale dönene kadar izleyin. Başlangıç böbrek değerleri alınmalı ve altta yatan böbrek yetmezliği olmadığından emin olmak için idrar tahlili yapılmalıdır. Kan şekeri konsantrasyonları da izlenmelidir. Tam kan sayımının sonuçları genellikle dikkate değer değildir.. Laboratuvar anormallikleri genellikle 24 saat içinde normale döner.
Tedavi planı
Tedavi, elektrolit anormalliklerini ve hastanın klinik belirtilerini kontrol altına almayı amaçlamaktadır.
Dekontaminasyon. Asemptomatik evcil hayvanlara Fosfor bağlayıcı ajanlar verilmelidir. Aktif kömür, fosforu bağlamadığı ve potansiyel olarak hipernatremiye katkıda bulunabileceği için kontrendikedir.
Elektrolit düzeltmesi. Genel olarak,% 2,5 – % 5 dekstroz veya% 0,45 sodyum klorür kullanılabilir. Rehidrasyon ve elektrolit anormalliklerinin düzeltilmesi için günde 1- 2 kez (20 ila 30 ml /kg / gün) oranında tedavi için tercih edilen sıvılardır. Sıvı açığı ve devam eden kayıplar eklenmelidir. Su içebilen hastaların önlerinde su bulunmalı ve su içmeleri teşvik edilmelidir.
Hipernatremi, varsa düşük sodyumlu sıvılarla tedavi edilebilir. 2-3 ml / kg ılık su lavmanı verilebilir. Kronik hipernatremi olan hayvanlarda (12 saatten fazla) sodyumun 0,5 mEq / saatten fazla olmayacak şekilde yavaşça azaltılması gerekecektir. Serum sodyum konsantrasyonları normale dönene kadar her dört saatte bir izlenmelidir.
Hipokalsemi, kalsiyum glukonat ile mutlaka tedavi edilmelidir. Hipokalsemi ile ilişkili tetani mevcutsa, 50 ila 200 mg / kg kalsiyum glukonat, elektrokardiyografik izleme ile birlikte 15 ila 30 dakika içinde yavaşça intravenöz olarak verin. Kardiyak değişiklikler görülürse veya tetanilerde düzelme görüldüğünde infüzyon kesilmelidir.
Hipokalsemili stabil hastalar için, her altı ila sekiz saatte bir subkutan olarak dört kat steril su ile seyreltilmiş 150 – 250 mg / kg kalsiyum glukonat verilmelidir.
Potasyum klorür, hipokalemik hayvanların sıvılarına 0,5 mEq geçmeyecek şekilde eklenmelidir. İnsülin ve dekstroz tedavisi, şiddetli (> 6 mEq / L) hiperkalemiyi tedavi etmek için kullanılabilir. Hiperglisemi geçicidir ve genellikle tedaviyi gerektirmez.
Asidoz izlenmelidir, ancak şiddetli değilse sodyum bikarbonat verilmesi önerilmez, çünkü sodyum hipernatremi ve hipokalsemiyi şiddetlendirir. Fosfat klirensi azalacağından kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda periton diyalizi endike olabilir. Hemodiyaliz hiperfosfatemi, hipernatremi, hipokalsemi ve hipomagnezemiyi tedavi etmek için kullanılabilir.
Klinik belirtileri tedavi etmek. Hipotansiyon, intravenöz sıvılarla tedavi edilmelidir. Nöbetler diazepam ile tedavi edilebilir. Benzodiazepinlere dirençli nöbetler propofol veya barbitüratlarla tedavi edilebilir. Geniş spektrumlu antibiyotik tedavisi sepsis riski olan hastalarda kullanılabilir.
Özet
Hipertonik fosfat lavmanları, kedi ve köpeklerde hiperfosfatemi, hipokalsemi, hipernatremi, kardiyak aritmiler ve metabolik asidoz gibi ciddi ve yaşamı tehdit eden semptomplara neden olabilir. Çoğu durumda yoğun bakım ve yakın takip gereklidir hasta hospitalize edilmelidir. Tedavi, elektrolit anormalliklerini düzeltmeyi, GI rahatsızlığını kontrol etmeyi ve normal hidrasyonu geri kazanmayı amaçlamaktadır. Önceden böbrek veya kalp hastalığı olan semptomatik hayvanlarda prognoz kötü olabilir.
İki kedide hipertonik fosfat lavmanlarının neden olduğu elektrolit anormallikleri
Sodyum fosfat lavmanlarının kullanımıyla ilişkili ölümler ve ciddi metabolik bozukluklar
Kedi ve köpeklerde fosfat intoksikasyonu lavman zehirlenmesi
Kedilerde grip hastalığı tıpkı insanlardaki grip gibidir.
Semptomlar arasında burun akıntısı, hapşırma, ateş ve kas ağrıları olacaktır.
Kedi gribinin belirtileri nelerdir?
Daha önce grip olduysanız, kedinizle empati kurabilirsiniz. Hastalık, insan varyasyonundan o kadar da farklı değildir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi, çoğu kedi de bununla savaşabilir; ancak daha yaşlı hayvanlar, yavru kediler veya altta yatan başka bir hastalığı olan kediler için durum daha ciddi olabilir. Bu yüzden kendinizi tedavi etmeye çalıştığınız gibi kesinlikle kedinizi tedavi etmeye çalışmayın hem kendiniz için kullandığınız ilaçlar kediler için toksik olacaktır. Ayrıca kedi gribi viraldir, yani antibiyotikler yeterli ve etkili olmayacaktır.
Kediniz ister hapşırıyor ister burnunu çekiyor olsun, ne aradığınızı bildiğinizde kedi gribinin semptomlarını tespit etmek oldukça kolay olabilir. İşte farkında olmanız gereken daha yaygın işaretlerden bazılarının listesi:
Hapşırma ve bazen öksürme: (Bu, hastalığın yayılmasının ana yoludur.)
Burun akıntısı
Sinüzit
Salya akıntısı
Göz sulanması ve kızarıklık
Nefes almada zorluk veya sesli-gürültülü nefes alma
Davranış değişikliği
İştah kaybı
Yüksek vücut ısısı ( ateş)
Ciddi durumlarda gözde ülserler
Belirtilerin şiddeti hastadan hastaya büyük ölçüde değişmektedir: Virüsün bulaştığı bir kedi yalnızca biraz hapşırma ve burun akıntısı ile hastalığı atlatabilir iken , diğeri hayatı tehdit eden komplikasyonlara sekonder enfeksiyonlara yol açabilir.
Belirtiler ne kadar hafif veya ciddi olursa olsun, risk almayın. Kedi gribi semptomlarını fark ettiğiniz anda, evcil hayvanınızı veteriner hekiminize götürün.
Bulaşıcı mı?
Kedi gribi, insanlardaki girip gibi çok bulaşıcıdır. Enfekte kedilerden gelen hapşırıklar ile virüs etrafa yayılır. Bu nedenle başka bir kedinin enfekte olması için doğrudan temas her zaman gerekli değildir.
Bulaşmayı önlemeye yardımcı olmak için kedinizin yatağının, mama kaplarının ,su kaplarının ve kum kabının düzenli olarak temizlendiğinden emin olun. Virüs beklenmedik yerlerde gizlenebilir ve hayatta kalabilir bunu aklınızdan çıkarmayın. Sağlıklı görünen kediler, herhangi bir hastalık belirtisi göstermeden de hastalığın taşıyıcısı olabilirler.
Kontaminasyonu önlemenin tek yolu, kedinizin günlük eşyalarını düzenli olarak temizlemek ve enfekte olmuş evcil hayvanları diğerlerinden uzak izole tutmaktır.
Nasıl tedavi edilir?
Antibiyotikler sekonder enfeksiyonlarda belirli komplikasyonlara yardımcı olabilse de tek başına yeterli olmayacaktır. Veteriner hekiminizin verdiği tedavi protokolüne uymak zorundasınız.
Kedinizi rahat ve stresten uzak tutmak , onları iyi beslemek onları iyileştirmenin en iyi yoludur.
İştahları azaldıysa , onları yemeye teşvik edin. Boğazları ağrıyor olabilir, bu yüzden yutması zor olmayan yiyecekler konserve mamalar verebilirsiniz . Ayrıca koku alma duyularını da kaybetmiş olabilirler, bu yüzden gözlerini ve burunlarını temiz tutmaya çalışın: biriken akıntıları tuzlu suya batırılmış bir pamuk yada göz temizleme solüsyonları ile nazikçe silin.Güzel kokulu sevdiği yemekleri deneyebilirsniz ayrıca bol bol su içmeye teşvik etmeyi unutmayın.
Evinizde enfekte olmamış başka kedileriniz varsa onları ayırın , kedinizin iyileşmesi için hasta kedinize izole bir alan yaratın..
Uzun vadeli etkiler nelerdir?
Kedi gribine yakalanan hayvanların çoğu, sağlıkları üzerinde uzun vadeli olumsuz bir etki olmaksızın iyileşir. Hastalığı geçiren kediler için en yaygın sorun, kedinizin virüsün taşıyıcısı olabilmesidir.
Kedinizin stresli zamanlarında nüksler olabilir. Bazen ‘kronik rinittis’ tedavi edilmez ise kalıcı burun akıntısı olabilir.
Tedavi edilmeyen bazı hastalar uzun dönemde diş ve diş eti rahatsızlıkları ile karşılaşabilirler
Diğer bir endişe, Virüslerin göze verdiği göz hasarı olabilir. Bu, uzun vadede tedavi edilmez ise kedinizin gözünü kaybetmesine sebep olabilir. Ağrılı, akıntılı , komple kapalı veya kısmen kapalı gözlere dikkat edin: Bu belirtileri görürseniz, doğrudan bir veteriner kliniğine gidin.
Çoğu durumda, kediler birkaç hafta içinde iyileşir.
Evcil hayvanınızın sağlıklı ve mutlu haline döndüğünden emin olmak için bir veteriner hekimden erken tavsiyeler alın.
Hasta olduktan sonra neyapacağınız değil hasta etmemek için ne yapacağınıza odaklanın bunun en başında aşılama gerekiyor.
Aşılama ile bu hastalıktan korunabilirsiniz bunu unutmayın.
Kedilerde grip hastalığı tıpkı insanlardaki grip gibidir. Semptomlar arasında burun akıntısı, hapşırma, ateş ve kas ağrıları olacaktır.
Vet.Hek.Süleyman ÜRKMEZ
https://www.doktorsitesi.com/veteriner-hekim-suleyman-urkmez/veteriner/istanbul
Muhabbet Kuşlarında Yumurta Tıkanması
Muhabbet Kuşlarında Yumurta Tıkanması
Yumurta tıkanması kuşlarımızın başına gelebilecek en riskli sorunlardan biridir erken fark edilmezse kısa zamanda kuşun ölümüne neden olur, yumurta tıkanmasının bir çok nedeni vardır.
Küçük Cinsler: Yumurta tıkanması; muhabbet kuşları, sultan papağanşarı, kanarya ve ispinozlar gibi küçük kuşlarda daha sıklıkla görülmektedir.
Güçlü Bağlılık: Risk, tek yaşayan ve sahiplerine aşırı bağlanan dişi kuşlarda daha yüksektir. Aynalara veya belirli oyuncaklara aşırı bağlılık gösteren kuşlar, yumurta tıkanmasına daha fazla yakalanmaktadırlar.
Kuluçka sayısı: Plansız üretim uygulamalarının sonucu olarak tekrar tekrar kuluçkaya yatırılan (mesela, yumurtalar veya yavru kuşlar gereğinden daha kısa sürede yanlarından alındıklarında, uygun mevsimlerin dışında üretim yapıldığında) veya aşırı yumurtlayan kuşlarda çoğunlukla yumurta tıkanması ile sonuçlanan sağlık problemleri oluşabilir.
Yaş: Çok genç kuşlar ilk yumurtladıklarında, daha “büyük” kuşlara oranla genellikle yumurtlama zorluğuna yakalanırlar.
Kuşlar yumurtaların üzerine yatarak (kuluçka) ürerler. Sadece dişi kuşlar bu özelliğe sahiptirler ve bu tür sağlık sorunları bu dönemde dişilerde görülür. Yumurta, dişi kuşun içinde oluşmaya başladıktan sonra, oviduct adı verilen, yumurtayı rahime taşıyan kanala girer. Bu kanal sadece kuluçka özelliğine sahip hayvanlarda bulunmaktadır. Yumurta cloaca adı verilen dışkılığa ulaştığı zaman, basınçla dışarıya çıkartılmak zorundadır. Yumurtanın dışarıya çıkması, dişi kuş için oldukça zorlayıcı ve yorucu bir işlem olmasına rağmen, az bir zaman sonra dişi kuş kendine gelir. Bununla birlikte, bazen negatif etkenler dişi kuşun bedeninde ciddi problemler oluşturabilmektedir ve yumurta dişi kuşun içinde kalabilir. Dişi kuş, yumurtanın üzerine yatamaz hale gelir ve gittikçe zayıflar, güçsüzleşir. Bazı durumlarda oviduct adı verilen kanalın mukozası yumurtaya yapışır ve dişi kuş dışarı çıkarmak için basınç uyguladıkça yumurta dışarı doğru kayar. Bunun olumsuz etkeni ise, yumurta ile birlikte dişinin, dışarıda çok çabuk kuruyan, çok hassas ve enfeksiyonlara açık olan rahim kanalının bir parçasının da dışarı çıkmasıdır . İki durumda da dişinin hayatı söz konusudur ve acil tedavisi gerekir.
Üreme sağlığı: Önceden kusurlu veya yumuşak kabuklu yumurtalamaya eğilimli olduğu bilinen, üreme problemleri yaşayan kuşlar yumurta tıkanmasını daha sıklıkla yaşarlar.
Kötü beslenme: Yalnızca tohumlarla beslenen veya kalsiyum, A vitamini, protein, E vitamini ya da selenyum eksikliği olan kuşlarda daha yüksek risk bulunmaktadır.
Genel sağlık durumu: Yumurta tıkanması, aşırı şişmanlık veya egzersiz eksikliği gibi diğer sağlık problemleri bulunan kuşlarda daha fazladır, bunlara ek olarak uygunsuz sıcaklıklar gibi çevresel koşulların yarattığı stres altında bulunmak da etkili olmaktadır.
Yumurta anormallikleri: Doğru konumda olmayan, fazla büyük veya kusurlu, kırık, diğer yumurtalarla birleşmiş bir yumurta da neden olur.
Kalıtım: Kuşların genetik yoluyla taşıdıkları belirli karakteristikleri yumurta tıkanması yönünden etkili olabilmektedir.
Yumurta tıkanmasının ve yumurtlama zorluğunun belirtileri nelerdir ?
Durumun ağırlığına bağlı olarak çeşitlilik göstereceklerdir; aşağıdaki belirtiler görülebilir:
- Karın gerginliği
- Kuyrukta aşağı yukarı inip kalkma veya sallanma
- Kanat düşmesi (sarkması)
- Hastalık belirtileri görülmesi
- Stres
- İştah azalması
- Topallama, bacak felci (Yumurta, bacaklara giden sinirlere baskı yapar)
- Karın şişliği
- Cloaca da yapışan dışkılar (kuş, dışkı geçerken kuyruğunu kaldıramaz)
- Bozulmuş tüyler
- Halsizlik
- Güçlükle nefes alma (Takılmış yumurta, hava keselerine baskı yapar)
- Kafes tabanında oturma
- Üreme sisteminde olası sarkma (Üreme sisteminin iç kısmı, kloak (dışkılık) bölgesinden, pembe bir kütle halinde görünür biçimde dışarı çıkacaktır)
- Nadiren ani ölüm
Tıkanma nasıl teşhis edilir ?
Veteriner hekim; klinik işaretleri, geçmişini, fiziksel davranışlarını, röntgenini ve/veya ultrasonu temel alarak teşhiş koyacaktır. Eğer kuş, çok stresli veya şoktaysa, daha ileri tanı yöntemlerine başvurmadan önce bu durumu dengelemek zorunludur.
Nasıl tedavi edilir ?
Tedavi; kuşun durumuna, belirtilerin ağırlığına, yumurtanın nerede saptandığına, tıkanma halinin ne zamandır sürdüğüne bağlı olarak değişecektir. Bu durum, tedavi ve müdahale edilmezse birkaç saat içinde ölebilen daha küçük kuşlar için (kanaryalar ve ispinozlar gibi) çok ciddidir.
Az düzeyde stres gösteren bir kuşun tedavisi aşağıdaki önlemleri içerebilir:
Nemin yükseltilmesi ve ortam ısısının 30-35 C dereceye çıkarılması
Dışkılığın yağlanması
Kalsiyum ve muhtemelen A,D ve E vitaminleri ile selenyum enjeksiyonu
Sıvı ve dekstroz takviyesi
Oksitosin veya arjinin vasotosin enjeksiyonu ya da prostaglandin jeli uygulaması. Bu ilaçlı tedaviler, üreme sistemindeki kaslarda kasılmaya neden olarak yumurtanın geçişini kolaylaştırabilir. Ancak bu ilaçlar, üreme sisteminde herhangi bir engel mevcutsa kullanılmamalıdır.
Çok ciddi şekilde etkilenmiş bir kuş, öncelikle şoka karşı tedavi edilerek stabil hale getirilmelidir. Sakinleşmesinin, dengelenmesinin ardından aşağıda belirtilen gerekli diğer tedavi yöntemlerine geçilebilir:
Antibiyotik uygulamaları ve mümkün olduğunca kısa süreli kortikosteroidler
Hekim tarafından parmaklarla hafif baskı uygulanarak yumurtanın çıkarılması. Bu işlem anestezi gerektirebilir.
Sarkmış dokuların temizlenmesi ve düzeltilmesi/iyileştirilmesi
Ovocentesis: Sıkışmış yumurtanın içeriği; cloaca bölgesinden görünebilir durumda ise oradan veya görünmüyorsa karın bölgesi derisinden ulaşılarak bir iğne yardımı ile boşaltılabilir. Bu işlem yumurtayı küçülterek geçişi kolaylaştıracaktır.
Üreme sistemi zarar görmüşse, yumurta üreme sistemi dışında oluşmuşsa (ektopik yumurta) veya herhangi bir fiziki engel mevcutsa karın ameliyatı gerekli olabilir.
Antibiyotiklerle, sıvılarla itinalı bakım, uygun ortam ısısı ve nemi sağlanması ve beslenme desteği
Ortaya çıkabilecek olası sorunlar nelerdir ?
Çoğunlukla kanaryalar ve ispinozlar gibi küçük kuşlar birkaç saat içinde tedavi edilmezlerse şok ve ölümle sonuçlanabilir. Ayrıca, aşağıda belirtilen diğer sorunların da oluşması muhtemeldir:
Sıkışan yumurta, böbreklere basınç yaparak onların görevini ve dolayısıyla kuşun sağlığını etkiler.
Yumurta kuşun içinde iken kırılırsa yaşamını tehdit edecek peritonit (karın boşluğunda ciddi bir ağrılı şişlik) meydana gelebilir.
Oksitosin, arjinin vasotosin veya prostaglandinler, üreme sisteminde parçalanmaya ve ölüme götürebilen kuvvetli kasılmalara neden olabilirler.
Sürekli gerilmeler, üreme sisteminin veya kloakanın (dışkılık) sarkmasına sebep olabilir. Bu durum; enfeksiyon, kabuklaşma (ki bu gelecekte yaşayacağı yumurta tıkanmasında daha ileri problemlere yol açar) veya yumurtada peritonitle sonuçlanabilir.
Önlenebilir mi ?
Aşağıdaki önlemler alınarak risk azaltılabilir:
Doğru beslenme sağlama
Üretimin zamanlaması, uygun yaşta üretim gibi doğru üretim tekniklerinin kullanımı, genetik bozuklukları olan kuşların üretimden çekilmesi, doğru ve sağlıklı çevre koşullarının sağlanması
Aşırı kuluçkanın önlenmesi
Yeterli egzersiz sağlanması ve şişmanlığın, yağlanmanın önlenmesi
Yumurtlamayı önlemek için hormon tedavisi
Yumurtlamanın sürekli olarak engellenmesi amacıyla üreme sisteminin alınması için kısırlaştırma ameliyatı. Bu ameliyat, kuşların çok küçük boyutlarda olmaları ve üreme sistemlerinin hassaslığı nedeniyle yüksek risk taşıyan bir yöntemdir.
Muhabbet Kuşlarında Yumurta Tıkanması
Vet.Hek.Süleyman ÜRKMEZ
https://www.doktorsitesi.com/veteriner-hekim-suleyman-urkmez/veteriner/istanbul
Kısırlaştırılmış kedilerin kızgınlık göstermesi
Kastrasyon veya overiohisteroktomi (kısırlaştırma ) yapılmış kedi ve köpeklerde azda olsa, cinsel etkinliğinin (kızgınlığın ) devam ettiği görülmektedir. Ovh yada kastrasyon operasyonu ( kısırlaştırma ) sonrası hormonların kandaki seviyelerinin normal seviyelere inmesi 6 haftayı bulabilmektedir.Bu süre dışındaki kızgınlık belirtilerinin 3 türlü izahı vardır;
erkekler için testisler , dişiler için yumurtalıklar embriyo safhasında spinal korda yakın bulunurlar. Sonradan yerlerine yerleşirler. Bu yerleşme her zaman gerektiği şekilde olmamaktadır. Cinsel guddelerden bazı hücreler esas organdan ayrı olarak karın boşluğunun dorsal kısmında kalmaktadırlar. Gonadotropinler bu androgen ve östrojenleri etkilemekte, bunun sonucu erkek ve dişilerde cinsel istek (kızgınlık) belirtileri ortaya çıkmaktadır.
bazı hayvanlarda adrenal bezlerin korteksi bazı anormallikler gösterebilir. Bu bezler tarafından yapılan hormonlar normalde ACTH tarafından stimüle edilen kortikosteroidlerdir. Fizyolojisi bozulan adrenal korteksten bazen çok miktarda endrojen ve östrojen hormonu üretilebilir. Bunların etkisiyle erkek ve dişilerin huylarında değişmeler olur. Hafif kızgınlık belirtileri gözlemlenebilir.
Kısırlaştırma sonrası görülen kızgınlığın bir nedeni de yapılan kısırlaştırma operasyonu hatalarından ileri gelebilir.Operasyonda yumurtalık veya testisten kalan bazı parçaların sonradan rejenere olup hormon üretmesinden kaynaklanır.
Dişi kedilerde ovaryum kalıntısı tespiti için ; vaginal smear sitolojisi ve hormon tahlillerinin mutlaka yapılması gerekmektedir.
1-Yumurtalık kalıntısı doğrulama için Östrojen Hormonu testi ;
GnRH yanıtı testi: 0,02-0,03 μg / kg IV GnRH uygulamasından 0, 60 ve 90 dakika sonra östradiol ölçülür. Serum östradiol 15-20 pg / ml' nin üzerinde ise yumurtalık dokusu bulunmaktadır.
2-Yumurtalık kalıntısı doğrulama için Progesteron hormonu testi ;
Eksik ovariyohisterektomi uygulaması sonucu ovaryum dokusu söz konusu ise foliküller doğal olarak gelişmeye devam eder veya bu durum yapay ekzojen FSH (folikül uyarıcı hormon) ile de geliştirilebilir. Ovülasyon ekzojen GnRH (Gonadotropin) ve hCG (insan koriyonik gonadotropin) ile provoke edilebilir.
Köpeklerde uygulama:
GnRH enjeksiyonu – 2 µg / kg i.m.
veya
hCG enjeksiyonu – 250 IU subkutan yapılır.
10 gün sonra Progesteron seviyesi 2 ng / ml’ nin üzerinde ise ovaryum kalıntısı ihtimali mevcuttur.
Kedilerde uygulama:
Östrus belirtilerinin bitiminden 1-3 gün sonra;
GnRH enjeksiyonu – 25 µg i.m.
veya
hCG enjeksiyonu – 250 IU subkutan yapılır.
10 gün sonra Progesteron seviyesi 2 ng / ml’ nin üzerinde ise ovaryum kalıntısı ihtimali mevcuttur.
3- Yumurtalık kalıntısı doğrulama için LH hormon testi ;
4- Laporoskobik cerrahi ile Ovaryum kalıntısı belirlenebilir.
5- Ultrasonografik muayene ile Ovaryum kalıntısı tespiti ; Profesyonel olmayan bir göz kalıntıyı göremeyebilir. Fakat tecrübeli ultronografik muayenesi iyi bir Veteriner Hekim Ovaryum kalıntısını tespit edebilir.
Vet.Hek.Süleyman ÜRKMEZ
https://www.doktorsitesi.com/veteriner-hekim-suleyman-urkmez/veteriner/istanbul
Fip Tedavisi ve GS441524 ilaçları
Bir kedinin başına gelebilecek en kötü hastalıklardan biri olan, hayvan sahiplerinin ve veteriner hekimlerin korkulu rüyası diye tabir edebileceğimiz bir hastalık olan kedilerinin enfeksiyöz peritoniti (FİP) artık kediler için tedavisi olmayan bir hastalık değildir.
Binlerce insan FİP’li kedilerde antiviral bir ajan olarak kullanılan ve nükleosit analoğu olan GS-441524 ‘ü (kısaca GS) kullanarak kedilerini başarıyla tedavi ettiriyor.
Çok sayıda GS markası yasal olmayan yollardan ülkemize girmekte ve FİP’li kedilerin tedavisi için kullanılmaktadır.
Karaborsaya düşmüş olan bu ilaçların sahte olabileceğini hiç bir zaman unutmamalısınız.
FİP artık tedavi edilebilir bir hastalık olsa da, ne yazık ki tedavisi hem GS’nin pahalı olması hem de tedavi sürecinin uzun sürmesi nedeniyle çok masraflı bir tedavi yöntemidir.
Maliyetler, kedinizin kilosuna ve diğer semptomlara bağlı olarak değişecektir.
Fip tedavisi ve GS-441524 ile ilgili Araştırmalar;
- Dickinson, Peter J., vd. “Klinik olarak teşhis edilmiş nörolojik kedi enfeksiyöz peritoniti olan kedilerde adenozin nükleozid analoğu GS-441524 kullanılarak antiviral tedavi.” Veteriner İç Hastalıkları Dergisi (2020).
- Özet: Dickinson ve ark. Nörolojik FİP hastası kediler GS-441524 ile tedavi edildi. GS-441524’ün nörolojik semptomlara sahip FiP’li kedilerin tedavisinde olumlu klinik etkinlik gösterdiğini göstermektedir.
- * Pedersen, Niels C., vd. “Nükleozid analoğu GS-441524’ün doğal olarak oluşan enfeksiyöz peritonitli kedilerin tedavisi için etkinliği ve güvenliği.” Kedi tıbbı ve cerrahisi dergisi 21.4 (2019): 271-281.Özet: Bu, GS-441524’ün FİP’li kediler için etkili olduğunu gösteren ana çalışmadır . GS-441524, çalışmaya katılan kedilerin ~% 80’inin tedavisinde iyileşmede etkilidir.
- Addie, Diane D. “Kedi enfeksiyöz peritoniti: FIP ve koronavirüs ile ilgili sık sorulan soruların yanıtları.” Veterinerlik Hemşireliği Dergisi 34,8 (2019): 201-206.Özet: FİP hakkında sık sorulan birçok soruyu yanıtlamaya yardımcı olan çok iyi bir özet.
- Pedersen, Niels C., vd. “Bir 3C benzeri proteaz inhibitörünün, edinilmiş kedi enfeksiyöz peritonitinin çeşitli formlarının tedavisinde etkinliği.” Kedi tıbbı ve cerrahisi dergisi 20.4 (2018): 378-392.Özet: GC376 antiviralinin FİP tedavisinde kullanımını detaylandıran çalışmadır. Bu çalışma, 12 haftalık tedavi süresinin gerekliliğini ortaya koymuştur.
- Murphy, Brian G., vd. “Nükleosit analoğu GS-441524, doku kültürü ve deneysel kedi enfeksiyonu çalışmalarında kedigil enfeksiyöz peritonit (FIP) virüsünü güçlü bir şekilde inhibe eder.” Veteriner mikrobiyoloji 219 (2018): 226-233Özet: Antiviral GS-441524’ün olası etkili dozajını belirlemek için farmakokinetik çalışma.
- Pedersen, Niels C. “Kedi enfeksiyöz peritoniti üzerine bir güncelleme: viroloji ve immünopatogenez.” Veteriner Dergisi 201.2 (2014): 123-132.Özet: Virüsün nasıl bulaştığı ve enfeksiyonun nasıl ilerlediği konusunda bilgiler bulabilirsiniz. Virüsü daha iyi tanımak istiyorsanız bu linki gözden geçirebilirsiniz.
- Pedersen, Niels C., Claire E. Allen ve Leslie A. Lyons. “Kedi enterik koronavirüs enfeksiyonunun patogenezi.” Journal of Feline Medicine and Surgery 10.6 (2008): 529-541.Özet: Bu çalışma, Feline Corona Virus (FeCoV) için altta yatan enfeksiyon modellerini detaylandırmaktadır.
FİP Teşhisi ve hastanın takibi
GS-441524’ü nasıl satın alabilirim?
GS-441524 şu anda üretim, dağıtım veya satış için lisanslı değildir. Ayrıca, herhangi bir düzenleyici ve denetleyici kurum tarafından FiP tedavisi için onaylanmamıştır. Tüm bunlar göz önüne alındığında, şu anda ilacı potansiyel olarak büyük yükümlülüklerle karşı karşıya kalmadan satabilecek hiçbir perakende satış noktası bulunmamaktadır.
ve GS-441524 üzerindeki patent
Kasım 2029’a kadardır.
FİP hastası kedileri tedavi etmeyi başaran GS-441524’e yönelik talep göz önüne alındığında, büyük bir pazar ortaya çıktı. Üreticiler genelde Çin’de bulunuyor. Birçok kişi ve grup, GS-441524’ü kendi ülkelerine ithal etmek için çeşitli yollar deniyorlar. Bu da ülkeye kaçak yollardan giren ilaçların değerinin çok üstüne satılmasına neden oluyor. Maddiyatı bir kenara bırakacak olursak bu ilaçların nerden ne şekilde geldiği, saflık oranları veya içerisinde GS-441524 içerip içermediğini bilemiyoruz. Hepsinden önemlisi zaten hasta olan kedinize zarar verip vermeyeceğini bilemiyoruz. Bu konuda hasta yakınları çok dikkatli olmalılardır.
Tedavi sürecinin özeti
- Mevcut çalışmalarda ve yayınlanmış makalelerde fip hastalığı için GS-441524 ile hasta kedileri 84 gün (12 hafta) tedavi etmek gerekmektedir. ( Referans )
- Tedavi süresinin belirlenmesi için kan tahlilleri ve diğer klinik belirtiler düzenli olarak izlenmelidir ( Referans )
- GS-441524 günde bir kez enjeksiyon şeklinde kullanır ( Referans )
- Kedinin semptomların şiddetine ve kilosuna bağlı olarak kedileri tedavi etmek için çeşitli dozlar kullanılır. Bu dozları Veteriner Hekimler belirler.( Referans ).
- Oral formda bulunan GS441524, fipli kedileri başarılı bir şekilde tedavi etmek için kullanılmıştır.
- Şu anda oral GS kullanımının etkinliğini belgeleyen hakemli bir yayın yoktur, ancak dünya genelinde oral forumunu kullanan, birçok hasta yakını kedilerinin tedavi sonuçlarının olumlu olduğunu belirtmektedirler..( Referans )
- GS-441524’ü kullanmanın etkinliğini ilk keşfeden UC Davis’ten araştırmacı Dr. Pedersen, oral tedavi dozunun 10 mg / kg veya daha yüksek olması gerektiğini vurguluyor.
84 günlük tedavi önerisi nereden gelmektedir ?
Kedilerin farklı konsantrasyonlarda ve farklı sürelerde GC376 kullanılarak tedavi edildiği GC376 makalesinden gelmektedir. 12 haftalık tedavi sürecini tamamlamadan kesilen tedavilerde hastalığın nüks ettiğine vurguda bulunulmaktadır.
2019 yılındaki çalışma‘ ya göre ise Fip hastalarının prognozuna ve tedavi süresine karar vermek için düzenli kan tahlilleri yapılması gerekmektedir.
Hemogram, TP , GLOB ve ALB seviyelerinin yanı sıra A : G oranının izlenmesi gerektiği ve bu değerlerin hastalığın prognozu ve tedavinin kesilip kesilmemesinin kararı hakkında yararlı olduğu vurgulanmaktadır.
Bu tahlillere dayanarak, 6-10 haftalık tedaviden sonra kedilerin FiP’den tamamen iyileşmediği görülmüştür. Bu sonuçlarda 12 haftalık minimum tedavi süresini desteklemeye yardımcı olmuştur. Bu çalışmaların yazarları, 12 haftalık sürenin, proteaz inhibitörü kullanarak HCV ile insanları tedavi etmek için gereken süre ile de tutarlı olduğunu da belirtmişlerdir .
2019 çalışmasında ilk tedaviden sonra nükslerin 3-84 gün (ortalama 23 gün) içinde tekrarlandığı görülmüştür. Nüks eden kediler için ilk tedavide kullanılan GS441524 dozundan daha yüksek dozlar kullanmış ve önermişlerdir. Bazı hastalarda da GS-441524’ün olası yan etkileri nedeniyle daha kısa süreler kullanılmıştır. Bu sürelere karar verecek olan yetkili kişi Veteriner Hekimdir. ( Referans )
GS-441524 dozajı ve maliyeti nedir?
Sizin ve kediniz için en iyi dozu ve doğru olan ilacı belirlemek için FİP tedavisi yapan Veteriner Hekimlerden destek alabilirsiniz.
SİZE İLAÇLARI SATAN KİŞİLER VETERİNER HEKİM DEĞİLLER! ONLAR SADECE BU İLACI TEMİN EDEN İNSANLAR! İLAÇLARIN DOZLARI KEDİNİZİN KAN TAHLİLLERİNE KLİNİK VE FİZİKSEL MUAYENE BULGULARINA ve SEMPTOMLARIN TÜRÜNE GÖRE VETERİNER HEKİMİNİZ TARAFINDAN AYARLANMALIDIR.
DAHA FAZLA İLAÇ SATABİLMEK İÇİN DAHA YÜKSEK DOZLAR SÖYLEYEBİLECEKLERİNİ UNUTMAYIN !
”HASTALIK YOK HASTA VARDIR” Her hastada farklı dozlar kullanılmaktadır. Çalışmalarda verilen dozları hesaplayan Veteriner Hekimler bu hastaları klinik olarak takip etmekte düzenli kan tahlillerini yapmaktadırlar.
2019 ‘da yapılan çalışma ‘da 2 mg / kg dozdan GS-441524 tedavi edilen kedilerde % 30’luk bir nüks oranı vardır. Hasta kediler 12 hafta boyunca daha yüksek 4 mg / kg ile tedavi edilmiştir. 4 mg / kg’dan tedavi edilen çoğu kedide hastalık tekrar nüksetmemiştir.
Virüsün kan-beyin bariyerini geçtiği durumlarda (kuru fip) kediler nörolojik semptomlar göstermeye başlar. 2020 yılındaki çalışmada, nörolojik semptomların 2019 çalışmasında kullanılandan daha yüksek bir GS dozu ile başarılı bir şekilde tedavi edilebileceği bulundu.
5 mg / kg ila 10 mg / kg arasındaki dozlar araştırıldı ve nörolojik semptom gösteren bir kedinin yani kuru fip teşhisi koyulan kedilerin 10 mg / kg gibi daha yüksek dozajlarla tedavi edilmesi gerekmektedir.
Şu anda, birçok FIP tedavi grubu 6 mg / kg’lık bir başlangıç dozu önermektedir . Nörolojik veya oküler semptomlar gösteren kedilerin nüksetme olasılığı daha yüksektir ve 6 mg / kg’dan daha yüksek bir dozaj gerektirebilir.
Kediler tedaviye cevap verip daha sağlıklı hale bir hale geldikçe , GS-441524 adlı ilacın kan-beyin bariyerini geçmesi daha zor hale gelir , bu da virüsün kan-beyin bariyerini geçip nörolojik semptromlara neden olması halinde ( kuru Fip) kan beyin bariyerini geçebilmek için daha yüksek GS dozlarının kullanılması gerektiği anlamına gelir. Kuru FiP vakalarında ve nüks vakalarında Coronavirüsün beyne girmiş olma olasılığı daha yüksektir ( referans ).
Gs-441524 ile fip tedavi ücreti, maliyeti nedir?
GS-441524 ile Fip Hastalığı tedavisi ucuz bir tedavi değildir. Kedinizin tedavi süreci çok pahalı olabilir, tedavi sonuçları belirsiz olabilir ve mali durumunuz tedaviye devam etme kararınızı etkileyebilir.
Tüm kediler farklı yaş ve kilolarda olduğundan ve tüm kedilerin enfeksiyon şiddeti farklı olduğundan, her hasta kedi için farklı tedavi dozları gerekecektir. Ayrıca kediler tedaviye başladıktan sonra kilo alacağı için ilaç dozlarıda artacak bu da maliyeti artıracaktır.
Türkiye’de bulunan ilaçlar çeşitlilik göstermekle birlikte fiyatları da kalitesine göre artmaktadır.
Piyasada bulunan GS441524 etken maddeli ilaçların bazıları
GS441524
Mutian Fip İlacı
Aura Fip İlacı
Beat Fip İlacı
Brava Fip İlacı
Capella Fip İlacı
Dawn Fip İlacı
FipV Fip İlacı
Hero Fip İlacı
Kittycare Fip İlacı
Lucky Fip İlacı
Ocean Fip İlacı
Oscar Fip İlacı
Pine Fip İlacı
Proline Fip İlacı
Rainbow Fip İlacı
Rainman Fip İlacı
Ruby Fip İlacı
Sweeper Fip İlacı
Kuru Fipin teşhis edilmesi zordur. Veteriner Hekiminizin hasta olan kedinize kuru fip teşhisi koyması için bir çok hastalığı ekarte etmesi gerekmektedir. Bu nedenle teşhis uzun sürebilir. Bu zaman kaybı da virüsün kan beyin bariyerini geçme olasılığını arttırmaktadır.
Virüs kan beyin bariyerini geçtiyse , nörolojik ve oküler semptomlar görülecektir.( referans ). Ancak kuru FİP hastaları için, bir kedinin nörolojik semptomları her zaman görülmeyebilir veya fark edilemeyecek kadar az olabilir. Buda teşhisi zorlaştıran bir durumdur. Pek çok kuru FIP kedisi, teşhis edilememiş nörolojik semptomlar nedeniyle nüks yaşamaktadır.
Nörolojik semptomlar GS-441524 kullanılarak tedavi edilebilir, ancak bu durumlarda, hastalığın uzun süreli remisyonunu sağlamak için nörolojik ve okuler formdaki fip için daha yüksek dozaj (10 mg / kg veya daha yüksek) GS gerekebilir ( referans ).
GS-441524 kullanılarak Nörolojik FiP’nin başarılı bir şekilde tedavi edildiğini gösteren yayınlanmış yalnızca bir çalışma vardır.
Çalışmada tedavi edilen yavru kedi için, 5 mg / kg GS dozu için olumlu sonuçlardan bahsedilmektedir. Bununla birlikte, yine aynı çalışmada bu dozajda bile diğer kedilerde nüks meydana geldiğine vurgu yapılmaktadır.
10 mg / kg’da daha yüksek bir dozaj, çalışmada nükseden bir kediyi tedavi edebilmiştir. Bu yüzden Nörolojik ve Oküler vakalar için 10 mg / kg’ın büyük ölçüde üzerindeki dozlarda tedaviler önerilmemeye başlanmıştır. Bu kedilerde nüks meydana gelirse, başarılı tedavi sonuçları elde etmek için muhtemelen daha fazla doz artışı gerekecektir.
Kedileri Nörolojik ve Oküler semptomlarla tedavi etmek için gerekli olan yüksek dozajlar göz önüne alındığında, tedavi maliyetleri çok yüksek olabilir. Kedilerin FIP’in Nörolojik ve Oküler formları ile tedavi edilmesine ilişkin sınırlı veri olduğundan, şu anda uzun vadeli başarı oranının ne olacağı bilinmemektedir. Bununla birlikte, GS ile Nörolojik ve Oküler FIP tedavisi gören birçok vakadan olumlu sonuçlar bildirilmiştir.
GS-441524 kullanmanın etkinliğini ilk keşfeden UC Davis’ten araştırmacı Dr. Pedersen, tedavi dozu 10 mg / kg veya üstüne ulaştığında oral GS formlarının kullanılmaması konusunda uyarıda bulundu .
Kaçınılması gereken ilaçlar;
GS441524 ile beraber kullanılmaması gereken ilaçlar?
GS441524 ile beraber kullanılabilen ilaçlar nelerdir?
- L-lizin : L-lizin, Fe-CoV enfeksiyonu veya FiP olan bir kediye asla verilmemelidir çünkü bağışıklık fonksiyonu için gerekli olan arjinin ile antagonisttir.
- steroidler : Kedileri antiviral ilaçların etkisini gösterecek kadar canlı tutmak için hastalığın ilk aşaması sırasında destekleyici (semptomatik) tedavi gerekebilir. Bu İlaçlar genellikle antienflamatuvarları (kortikosteroidler, NSAIDS) içerir.
- Bu ilaçların aşırı kullanımından kaçınmak gerekir.
- Özellikle hastalığı ağır seyreden kedilerde Fipi tedavi etmenin en önemli amacı, makrofajlar da virüs replikasyonunu durdurmaktır; Bu antienflamatuvar ilaçlar , FİP belirtilerine neden olan çok sayıda inflamatuvar ve immünosupresif sitokinin üretimini hemen durduracaktır.
- Kortikosteroidler (prednizolon) veya NSAİD (meloksikam) gibi bazı ilaçlar inflamatuvar sitokinleri inhibe edebilirken, bu zararlı sitokinleri tamamen inhibe edecek tek ilaç GS-441524 veya GC376 gibi antiviral ilaçlardır.
- Bu ilaçlar, 24-48 saat içinde ateş, aktivite ve iştah gibi genel durum değişikliklerinde Steroid ve Nsaid ilaçların elde ettiği başarıdan çok daha büyük başarı sağlayacaktır. Bu nedenle, steroid ve nsaid gibi ilaçları kullanmak için başka bir gerekçe olmadıkça, FiP belirtilerinde belirgin ve istikrarlı bir iyileşme meydana gelir gelmez bunlar durdurulmalıdır.
- Steroidler FiP ile bağlantılı semptomları maskelediği gibi , GS-441524’ün kan-beyin bariyerini geçmesini engelleyebilir. Bazı çalışmalarda, steroidlerin kan-beyin bariyerinin geçirgenliğini azalttığını göstermiştir. ( referans ). Azaltılmış geçirgenlik, GS-441524’ün etkinliğini azaltabilir ve kedilerde nüks riskini artırabilir.
- Bazı Antibiyotikler : Baytril / Enrofloxacin, Zeniquin, Veraflox / Pradofloxacin ve Orbax gibi florokinolon sınıfı antibiyotikler flor içerir, böylece beyne / sinir sistemine girebilirler. Yan etkileri nörolojik semptomlara neden olabilir. Buda fip semptomları ile karışabilir. Bu nedenle tedavide bizi şüpheye götürebilecek durumlardan kaçınmak için bu antibiyotikler kullanılmamalıdır. Veteriner hekiminiz kedinizin sekonder bir enfeksiyon kaynaklı bir antibiyotiğe ihtiyaç duyulduğunu belirlerse,
Aşağıdaki antibiyotikler ikincil enfeksiyonları tedavi etmek için uygundur :
Azitromisin, Sefelosporinler , Sefovekin (veteriner prepatı ), Sefaleksin, Sefovesin ve diğerleri), Amoksisilin, Penisilinler , Doksisiklin ,kullanılabilir.
CNS’yi etkileyebilecek ilaçlar : FİP’te coronavirüs kan-beyin bariyerini geçebilir ve bu durumdaki kedileri tedavi etmek çok zor olabilir (nörolojik ve oküler vakalar). Nörolojik semptomlar gösteren vakalar virüsün artık beyne girdiğini gösterir. Çoğu kuru fip vakası için durum budur ( referans ) . Merkezi Sinir Sistemini etkileyen ilaçlar, kan-beyin bariyerindeki geçirgenliği etkileyebilir ve bu da FIP tedavisinin etkinliğini azaltabilir.
Ataşehir Veteriner Kliniği
Ataşehir Veteriner Kliniği Web Sayfası
http://www.veterineratasehir.com/
http://www.atasehirveteriner.com
Ataşehir Veteriner Kliniği - Ataşehir 7/24 Veteriner - Acil Veteriner
Ataşehir Atatürk, Kamelya Çarşısı, Meriç Cd. No:12, 34758 Ataşehir/İstanbul
|
Son Giriş: 4 yıl önce
Son Mesaj Zamanı: 4 yıl
Mesaj Sayısı: 55
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 134
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 19.161 (Bu ay: 277)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 4 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Evcil Hayvanlar