

Merhaba Hocalar!
Meraktan soruyorum, sadece moderatör alımı var mı? Varsa, şartlar nelerdir?
Bugün Boykot varmış
Hocalar, valla istesem de bir şey alamıyorum, alacak param yok.
Hayatta bir iz bırakmak isteriz. Bir anlamımız olsun, birileri bizi hatırlasın, adımız yıllar geçse bile anılsın diye yaşarız çoğu zaman. Ama unutulma korkusu kadar, belki de daha ürkütücü bir şey daha vardır: Yanlış hatırlanmak. Peki, hangisi daha dayanılmaz? İnsan, hiç var olmamış gibi silinip gitmeyi mi tercih eder, yoksa yanlış ve çarpıtılmış bir şekilde hatırlanmayı mı?
İnsan doğası gereği hatırlanmak ister. Çünkü hatırlanmak, bir anlamda yaşamaya devam etmektir. Tarihe geçen büyük insanlar, sanatçılar, filozoflar hep bir iz bırakma derdindedir. Ama sorun şurada başlar: Tarih, gerçeği her zaman doğru hatırlamaz. İnsanlar da hatırlamaz. Kimi zaman abartır, kimi zaman çarpıtır, kimi zaman da tamamen yanlış bir anlatı oluşturur. Böyle olunca da akıllara şu soru gelir: Eğer bir insan benden geriye kalan tek şeyin çarpıtılmış bir hikâye olduğunu bilseydi, yine de hatırlanmak ister miydi?
Unutulmak, hiç var olmamış gibi yok olmak anlamına gelir. Doğarız, yaşarız ve ölürüz; ama eğer kimse bizi hatırlamazsa, sanki hiç var olmamışız gibi olur. Bu, çoğu insana dayanılmaz gelir. O yüzden tarih boyunca insanlar bir şeyler inşa etmek, bir sanat eseri bırakmak, bir aile kurarak soyunu devam ettirmek ya da en basit haliyle, başkalarının hayatında kalıcı bir iz bırakmak istemiştir. Çünkü unutulmak, bir nevi ikinci bir ölüm gibidir. Ölüm, bir insanın fiziksel varlığının sona ermesi olabilir; ama unutulmak, tamamen yok olmak demektir.
Ancak yanlış hatırlanmak da en az unutulmak kadar acı verici olabilir. Düşünsene, sen hayattayken yaptıkların, söylediklerin ve yaşadıkların, ölümünden sonra tamamen farklı bir şekilde anlatılıyor. Belki sen bir kahramandın ama tarihte bir zalim olarak anıldın. Belki de senin niyetin iyi olan bir hareketin, yıllar sonra tam tersine çevrilerek kötücül bir şey gibi yansıtıldı. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Birçok lider, sanatçı ve düşünür, ölümünden sonra gerçek kimliğiyle değil, başkalarının uydurduğu hikâyelerle hatırlanıyor.
Yanlış hatırlanmak bazen daha kötü bir kader olabilir. Çünkü insanın mirası, sadece anılarla değil, bu anıların nasıl anlatıldığıyla da şekillenir. Unutulmayı seçen biri en azından huzur içinde yok olup gidebilir. Ama yanlış hatırlanan biri, ölümünden sonra bile yaşamaya devam eden bir kâbus içinde sıkışıp kalır. İnsan kendini savunamaz, yanlış anlamaları düzeltemez ve gerçeği anlatamaz. İşte bu yüzden, bazen tamamen unutulmak, yanlış bir biçimde hatırlanmaktan daha huzurlu bir seçenek olabilir.
Bu noktada kişisel bir tercih devreye giriyor: Bir iz bırakmayı mı isterdin, yoksa sessizce kaybolmayı mı? Eğer bir gün tamamen yok olacağını ve kimsenin seni hatırlamayacağını bilseydin, yaptığın şeyleri yine de yapar mıydın? Yoksa önemli olan, başkalarının seni nasıl gördüğünden çok, senin kendi hayatında nasıl hissettiğin midir?
Belki de önemli olan hatırlanmak değil, doğru hatırlanmaktır. Ama bu dünyada her zaman bunu kontrol edemeyiz. O yüzden bazıları yanlış anlaşılma riskini göze alarak iz bırakmayı seçer, bazıları ise tamamen unutulmayı...
Ve belki de gerçek özgürlük, hatırlanıp hatırlanmamayı umursamamaktan geçer.
Yazan: Oğuz Alp
Nabuyonuz
Nasılsınız, hocalar? Akşamınız hayır olsun, hayırlı bayramlar :)
Selamlar
Merhaba, buraya ilk mesajımı bırakıyorum
Son Giriş: geçen hafta
Son Mesaj Zamanı: 2 hafta
Mesaj Sayısı: 0
Gerçek Toplam Mesaj Sayısı: 15
İkinci El Bölümü Mesajları: 0
Konularının görüntülenme sayısı: 513 (Bu ay: 513)
Toplam aldığı artı oy sayısı: 1 (Bu hafta: 0)
En çok mesaj yazdığı forum bölümü: Konu Dışı / Off Topic

