Kadınlar hamamında Güzin Bacağının birini suya uzattı Erkekler hamamında Süleyman Uzandı bu bacağı bir güzel öptü Öpsün bakalım
Kadın kısmı napar Güzin onu yapacak Bacağını azıcık yukarı çekti Süleyman yutar mı kaçın kurrası Bu sefer biraz aşağıdan öptü Hadi bakalım
Az daha biraz daha derken sonunda O güzelim bacak sudan çıkacak Bacakla beraber bir mesele önemli Acap şimdi Süleyman nerden öpecek Dur bakalım
Erkekler hamamında Süleyma Az namussuz adam değilmiş hani Kalkıp dosdoğru Eskişehire gitti Geçirdiği gibi başına şapkasını Enflasyon parasıyla otuz lira
NEHİRLER BOYUNCA KADINLAR GÖRDÜM
Porsuk nehrinin geçtiği kadınlar Hepsine yüzer kere rastladım en azdan Umustsuz sevdalara tutulmak onlarda Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda Verdi mi adama her şeylerini verirler Ben gördüm ne gördümse kadınlarda Porsuk nehrinin geçtiği
Kızılırmak parça parça olasın Bir parça ekmek siyah, on kuruşluk kına kırmızı Taş toprak arasında türküler arasında Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını
Dicle kıyılarına tiren varınca Büyük bir gökyüzü git allahım git Genel olarak önce kaşları görünür Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar Gül kurusu
Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete Siz de görürsünüz bunları kadınlarda Ödevleri yenilmek olan hep Bıçakla kemik arasında Susmakla ağlamak arasında Yenilmek Kadınlar
AFRİKA
Afrika dediğin bir garip kıta El bilir âlem bilir Ki şekli bozulmasın diye Akdeniz'in Hâlâ eskisi gibi çizilir Haritalarda
ONLARIN YANİ SİZİN
Onların, yani sizin hayatınıza Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz Şarkılar, yani barış, yani gökyüzü Yani bazen burun buruna geldiğini köşebaşlarında Sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz Yani dos geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek Yani yaşamak adına güzel düştüğü olan Şarkılar, yani yanıldığımız...
Sizin, yani onların hayatlarına Allahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar Alahlar, yani çarşıda, pazarda, yani evde Yani arabalarına taş koydukları caddelerde Bir dilim jandarma ekmeği kürekte, kürek denizde Yani sızlayageldiği şey öbür taraflarının Yani gölgesinden ölümü görmüş gibi korkulan Allahlar, yani yine yanıldııkları...
T K
Atlarla. Uzun bacaklı evrensel atlar Bunlarla gelişiyor sevdamız anlatılmaz Çocuklarla, kuşlarla, ağaçlarla. Büyüyen, uçan, dal budak salan. Yalnız aşkta rastlanan o seçkin nokta.
Sen kadınsın ya büsbütün soyunuyorsun Sana vergi, atılacak her şeyi kolayca çıkarıp atmak Öptüğün gibi dünyanın bütün adamlarını bu arada beni Uzanıp öpüyorsun ya atları çırılçıplak Ne oluyorsa işte o zaman oluyor.
Sen ağzını ilave edince atlara Birdenbire oluyor bu, şaşırıyoruz Korkunç bir güzellik halkların havasında Birden ötesine geçiyoruz varmak istediğimizin Ayır ayırabilirsen hangimiz kadın, hangimiz erkek.
BUN
Elim geçiyor aptaldan Kapital Elim mi çiçek mi bilmiyorum Bir elim bir çiçek mi açılan Çekingen mahzun açılan bunu bilmiyorum Ama üst üste yenildiğime göre İskambil oynuyorum garanti Max Jacob papazı ablasından
Ablasını o saat meryemsiyorum Çünkü her kadını meryemsiyorum Gözleri göz değil gözstan O müthiş korku saatlerinde Başını omuzuma koymasa olmazdı Başını omuzuma koyunca da Kurtarmasa olmazdı beni olmaktan İçtiği şaraba ait bir adam
Gözleri göz değil gözistan Bir odadan bir odaya geçiyor Kapının birini açıp birini kapıyor Adı Meryem değil sade Dorothy Lucy Renklerinden dolayı okulsuz bırakılan Zenciler zenciler iki okka zencefil İntihar süsü verilerek Güneşin linç edildiği bir akşam
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil
BALZAMİN
Sen el kadar bir kadınsındır Sabahlara kadar beyaz ve kirpikli Bazı ağaçlara kapı komşu Bazı çiçeklerin andırdığı İş bu kadarla bitse iyi Bir insan edinmişsindir kendine Bir şarkı edinmişsindir, bir umut Güzelsindir de oldukça, çocuksundur da Saçlarınla beraber penceredeyken Besbelli arandığından haberli Gemiler eskirken, deniz eskirken limanda Sevgili
SÜREK AVI
Çarşı lafını ilk ve en çok karşılayan hayvan Hayvan mı değil mi orası pek belli değil Ama çarşılarda boynuz azıcık ya da tüy hindistan Gözlerime uyku yerine olağanüstü bir tavşan Güzel canından bir parça sergileyip silahıma tatlı canından bir parça ve kan halinde Her seferinde kaçmanın bir kolayını bulan Bütün tavşanlar dişidir sülalesinden
Bir denizkızı da denebilir ya da bir mısra güzeli Ya da en iyisi bal gibi bir Prudhon sosyalisti Çarşılara girdim ki adamlar galiba müslüman Dilimizdeki çarşı lafını hayvanla ot arasında Doğudaki sultan celayir süreyya hazreti akşam Kıtlıklar kırımlar başkaldırmalar uzakdoğudaki En sessiz kelimeleri biriktiren dilimizdeki Bütün tavşanlar antikadır sülalesinden
Ah efendimli bir yağmurlu inceden kızkulesi Bir ben miydim allasen çarşılarla uğraşan Çarşı lafını en iyi karşılayan hayvan Hayvan mıdır kimbilir belki de hayvandır Ben hayalet miyim kimbilir belki de öyleyimdir Yani kilyos açıklarında ıssız bir adam Peki nasıl yapıyorlar da onca çoğalıyorlar Bütün tavşanlar homoseksüeldir sülalesinden
GAZEL
Ben nice gözle nice denizle nice gazelle Rimle gördüm rümle bildim rimle yaşadım seni
Sen ne iyiydin güzeldiysen de çirkindiysen de Kocan ne iydi sonra Niyde ilinde gökyüzüleri
Sonra ilk çağlar savaşlarında para ve Babil Dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi
Sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi Beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki
Tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun Seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi
Ama ben nice gözle nice denizle nice gazel Lerimle gördümlerimle bildim lerimle becerdim o işi.
YAZMAM DAHA AŞK ŞİİRİ
Oydu bir bakışta tanıdım onu Kuşlar bakımından uçarı Çocuk tutumuyla beklenmedik Uzatmış ay aydınlık karanlığıma Nerden uzatmışsa tenha boynunu
Dünyanın en güzel kadını oydu Saçlarını tarasa baştan başa rumeli Otursa ama hiç oturmaz ki Kan kadını rüzgardı atların Hep andım ne yaşanır olduğunu
En çok neresi mi ağzıydı elbet Bütün duyarlıklara ayarlı Öpüşlerin türlüsünden elhamra Sınırsız denizinde çarşafların Bir gider bir gelirdi işlek ağzı
Ah şimdi benim gözlerim Bir ağlamaktı tutturmuş gidiyor Bir kadın gömleği üstümde Günün maviliği ondan Gecenin horozu ondan
BİR PARK KONUŞKANI ÜSTÜNE
Güvercin kuşkusu cırlak güneş En dar sokağı İstanbul'un Ve limanı fenikeleştiren Balkona astığı çamaşır
Örümcek öpüşlü kardeş Ufak sineması sevginin Yer ve gök imececisi Arttıran dışa döndüren
Bir kelebek konsa ağzına Ürküsü taşıran damla Şeyin taşıranı her şeyin Olunç duvarı odada
Mutu yaşayan mutsuzluğaysa En yakıştıran kadın kendini Beter bir park konuşkanı Soruları çubuk gibi
ÜLKE
Saat Çini vurdu birden: pirinççç Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin Bir çocuk boyuna bir suyu söylerdi. Mavi. Bir takım genç anneleri uzatırdı bir keman Sen tutar kendini incecik sevdirirdin Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa
Yalnız aşkı vardır aşkı olanın Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan Sen yüzüne sürgün olduğum kadın Kardeşim olan gözlerini unutamadım Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını Dostum olan ellerini unutamadım Karım olan karnını ve önlerini Orospum olan yanlarını ve arkalarını İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını Nasıl unuturum hiç unutamadım Kibrit çak masmavi yanardı sesin Ormanlara ormanlara yüzünün sesi En gizli kelimeleri akıtırdı ağzıma Şu karangu şu acayip şu asyalı aşkın Soluğu kesen ağulayan ormanlarında Yaşadım o kısa ve korkunç hükümdarlığı Ve çarpıntılı yüreğim saçlarının akıntısında Karadeniz'e karışırdı ordan Akdeniz'e Ordan da daha büyük sulara
Geceyse ay hemen tazeler minareleri Kur'an sayfaları satılan sokaklardan Ölüm bir çeşit sevgiyle uçar Ölüm uçar çocuk yüzlere Ben o sokaklardan ne kadar geçtim Damağımda dilinin yosunlu tadı Önce buğulu sonra cam gibi parlak sonra buğulu yine Bir takım tavşanları andıran bir takım su hayvanlarını Pazartesi günlerini ve haftanın öbür günlerini Yani salı çarşamba perşembe cuma cumartesi
Bir başak ufak ufak bildirir Konya'yı O başakta o Konya'da seni ararım Ben şimdilerde herşeyi sana bağlıyorum iyi mi Altın ölçü çift ölçü ve altın karşılıksız Para basma yetkisini Fırat'ın suyunu Palandöken'i Erzincan'ın düzünü asma bahçelerin dibini Antalya'nın denizini o denizin dibini Beş türlü yengeç yaşıyan sularında Çağanoz adi pavurya çingene pavuryası ayı pavuryası bir de çalpara Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını Sen kalabalıkta bulup bulup kaybettiğim kimya Yokluğun gayri şurdan şuraya geldi Bir günler şölenlerle egemen ülkende Şimdi iri gagalı yalnızlıklar dönüyor N'olur ağzından başlıyarak soyunmaya Bir kez daha sür hayvanlarını üstüme üstüme Çık gel bir kez daha yıkıntılardan Çık gel bir kez daha bozguna uğrat
ÖĞLE ÜSTÜ
babası ip yerine yılana çekilmiş bir çocuğun çifte korkusu öyledir boynundan yavaşça çözülerek atkısı bir tambur sesine uzanır
gökte bir süre kayar gözleri öpüşü hançerlenmiş bir kadının tutunacak yer bulamayınca gider bir ırmakta karar kılar
ve kururken gözyaşları gürültüsüz bir platini usul usul indirir celladının damarlarına
ey sevgili yalnızlık senin günübirlik sokaklarında dopdolu bir öğle bir kuş serpintisini, ölümün canevine sürgün götürüyor
bir şehir söyle bana birşey anlatmasın kuzeye çıkmanın coşkusundan başka
KARS
Öyle güzel ki ölürüm artık Beyaz uykusuz uzakta Kars çocukların da Kars’ı Ölüleri yağan karda Donmuş gözlerimin arası
Sen küçüğüm sımsıcak Ne derler ona – bu kızakta Boyuna türküler yakıyorsun ya Sanki her türküden sonra Hohlasan gök buğulanacak
Anla ki her durakta Yok sınırları aşkın O iyi yüzlü Tanrı Beklesin dursun bizi Kurduğumuz rahat tuzakta
Nasıl olsa yine bir gün Döneriz bu yollardan geri Senin bir elinde bir mendil Öbüründe kuş sesleri
TERAZİ TÜRKÜSÜ
dostum elif. harput kasabı. güzin. günde beş vakit harput ve hüzün doldur doldur allahı seversen anası satılsın burjuvazinin
dostum necla. sıhhat berberi. dizin. seni anmak sonu açın yalnızın doldur doldur allahı seversen anası satılsın burjuvazinin
dostum mahmut. gül çayevi. yazın. akılda kalmıyor adresin uzun doldur doldur allahı seversen anası satılsın burjuvazinin
Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
quote:
Orijinalden alıntı: The Grey
Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri