Ben çocukluktan beri her şeyi yoğurtla yerim. Pilav makarna köfte sebze börek... Hatta mercimek çorbasının içine ekmeği basıp yanında yoğurt yerim. Öyle bi modelim ben de. İzmir'de yaşıyorum. 2007 senesinden beri bizim evde Foça Yoğurdu yeniyor. O zamanlar şimdiki gibi değildi çok az satış noktası vardı ve büyük dikdörtgen tavalarda satılırdı. Hala bence Foça piyasadaki en iyi yoğurt ancak o ilk sattıkları tavalardaki yoğurdun tadı bambaşkaydı. Yine de Foça şu an en iyisi. Buna o yarım kilosu 60 Liralık manda yoğurtları da veya zengin semtlerindeki şarküterilerde satılan koyun yoğurtları da dahil. Hiçbiri Foça kadar lezzetli değil. Benim damak zevkim böyle en azından. Foça yoğurdu yedikten sonra anladım ki o Pınar, Sek, Sütaş, Tikveşli, Sakıpağa, Ülker gibi büyük isimli markaların bize sattığı şey yoğurt değilmiş. Başka bir şey onlar ama kesinlikle yoğurt değil. Foça yoğurt ise onlar değil. Şayet Foça hakiki yoğurt üretip satmaya başlamasaydı bugün hala yoğurt diye o tuhaf şeyleri yiyorduk. Tabi İstanbul Ulus'ta oturup milyonluk arabaya binen adamı demiyorum o hariç yani onlar istisna ama bu kapitalist düzenin alt ve orta tabakasını oluşturan sen ben gibi çoğunluk, patron takımının gönlünden ne koparsa onu yiyen (artık antibiyotikli tavuk mu mısır şuruplu baklava mı siz seçin) insanlara Foça Süt Kooperatifi gerçek yoğurt yeme hakkını hediye etmiştir. Ben bunu önemli kıymetli bulan kıymetli bulmayı da vefa borcu bilen bir insanım. Ne mecburiyeti vardı bu kooperatifin, o serveti dağları aşmış holding sahiplerinin yaptığı gibi yağını alıp tereyağı ve krema yaptıktan sonra kalan geride kalan yavan sütten üretilmiş jelatinli yoğurdu insanlara itelemek yerine iyi yemle beslenmiş tam yağlı sütten organik yoğurt üretip bunu satmaya çalışıp riske girmeye? Hiç. Allah bin kere razı olsun. Sonra Foça'ya rağbet arttı. Çünkü aradaki fark o kadar bariz ki yani... Ve rantcılar da paranın kokusunu alıp üşüşmeye başladılar. Evvela 50 sene boyunca atıl boş yatan Tire Süt kooperatfi uyandı mevzuya. Baktı ki yoğurt işinde para var, taklit bir ürünle piyasaya girdi. Sonra ZG mandıra bilmem ne bir sürü marka. Bunda bir şey yok değil mi? Neticede serbest piyasa. Fakat iş orada bitmiyor aga. Tire Süt uyuyan kooperatifini uyandırmaya karar verdi ama ne uyanmak. Bir iki senenin içinde Yoğurt, çiğ süt, pastörize süt, sucuk, köfte, dondurma, tereyağı ve bilimum sektöre girdiler. Aynı Torku gibi. Peki nasıl oluyor aga böyle? Bu nasıl mümkün olabiliyor? Bir firma elli sektöre birden girsin pat diye ve müşteri bulsun? Cevabı tek kelime güzel kardeşim SİYASET. Birileri Tire'yi pompaladı. Migros ve Carrefour Tire satmaya başladı. Yoğurdu Foça üretti, kaymağı Tire yedi. Ben bu yüzden ümitsizim bu ülkeden. İnsanlardan da soğudum. Bu sürü psikolojisi ile hareket eden insanlardan soğudum. Fısıltı gazetesiyle davranışı tayin edilebilen şuursuz insanlardan cidden soğudum. Gazeteciye, yazara, sinemacıya veya bir toplumda ne ve kim dinlenip takip ediliyorsa ona parayı bastırıp toplumda şu kanaati oluştur diyen ahlaksızların elinde oyuncak olmak bu insanlara müstahak diyeceğim ama belki içlerinde saf cahil olanlar vardır yine de diyemiyorum. Ahlaksız bir insan cidden bunlara müstahak deyip bu şuursuz insanları sömürmede sermaye gibi kullanmada sakınca görmez çok iyi anlıyorum. Bazı hayvanlarda dahi vefa vardır. İsveç'te ayağı devrilmiş bir ağaca sıkışan ayıyı kurtaran adama ayının daha sonra götürüp bal hediye ettiğini duymuştum birinden. Benzer hikayeler var. Ya geçtik ahlak, vefa gibi insani kavramları bir insan sırf aklını kullansa aldığı paranın karşılığını veren bir üreticiyle ticareti neden keser? Fısıltı gazetesi "Tire alıyoruz" dedi diye neden kendi aklını değil de onu takip eder? İnsansa ve aklı varsa bunu neden yapar? Üstelik ürün de muadil değil. Aynı lezzet aynı kalite değil. Anlamıyorum. İsraf israf diye ağaca çıkıp bağıran İstanbul Belediyesi sütü Tire'den getirtmiş de onu görünce zaten senelerdir sinirime dokunan Tire meselesinde son damla etkisi yaptı yazayım dedim. Tire ki Güney İzmir yani İzmir dahi değil neredeyse Muğla. Ta oradan süt getirtmiş İstanbul'a. Acaba Çanakkale'de Baıkesir'de Çorlu'da süt mü yoktu? Buralar Türkiye'nin süt yatağı. Kocaeli'de Sakarya'da hatta İstanbul'da dahi çiftlik mi yoktu neden 800 kilometre uzaktan yol masrafıyla o sütü tercih etti? Buna yandaş kayırmak denmez de ne denir? Tirenin İstanbul'da tesisi varsa dahi yandaş kayırmak bu. Sen kalk partinin İzmir'de ihya ettiği firmaya İstanbul'dan iş ver. Bunun adı yandaş kayırmaktır. Böyle işine gelmeyen mevzularda suspus oturan onursuz haysiyetsiz ikiyüzlü insanlarla bu ülkenin gideceği hiçbir yer yok. Bir de kendilerini eleştirene kalkıp çirkeflik yaparlar cevap verirler sen de şunu yaptın diye sanki ben yaptım. Demek aynı ahlaksızlığı sen de yapınca sorun çözülüyor öyle mi? Adalet madalet derken derdin buydu yani senin başından beri. Şayet bir gün iki yanlış bir doğru ederse bu ülke g*tünü doğrultur. Yoksa böyle devam. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi SuperHans -- 5 Ağustos 2020; 17:35:53 > < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
Bildirim