bizim türkler sonunda marsa bi astronot gönderirler. kafasındaki fanusu hafifçe kaldıran astronot nefes alabildiğini farkeder. sonra çıkarıp kıyafetlerini gezmeye başlar. yemyeşil ağaçlarla dolu bi gezegendir mars. ormanın ortasında etrafı çitlerle çevrili küçük bir kulübe görür. kapısı açıktır, içeri girer. mutfağa geldiğinde dünyada görmediği kadar güzel sarışın bi hatun, kazanın başında elinde kepçeyle sürekli karıştırmaktadır. "merhaba marslı ben dünyadanım, dostum. napıyosun burda?". kadın bizimkine bakarak gülümser ve "merhaba dünyalı. ben bebek yapıyorum" - nasıl yani??? - bak şimdi kadın kepçeyi kazana daldırır ve bi bebek çıkarır. bizimki şaşırır biraz: - biz böyle yapmayız dünyada bebekleri - peki nasıl yaparsınız? elemanın gözleri parlar, fırsat bu fırsattır. "gel yatak odasına göstereyim". aradan 2 saat geçer. bizimki işini bitirmiş, arkasına yaslanmış bi keyif sigarası yakar. kadın şaşkın: - eee hani bebek?? - oohoo onun gelmesine daha 9 ay var. - e o zaman niye çıkardın kepçeyi, devam etsene karıştırmaya
adamın biri oğlunu henüz çocuk sayılacak bir yaşta evlendirir. evlendiği kız da çok küçüktür. ilk gece bunlar gerdeğe sokarlar. aradan bi saate yakın bi zaman geçer. oğlanın anne babası merak eder naptılar acaba diye. bakarlar ki odadan kahkaha sesleri geliyor. adam kapının deliğinden içeriyi gözetler. kız yatağın üzerine oturmuş, bacaklarını iyice ayırmış oğlan da elindeki fındıkları kızın orasına atıp isabet ettirmeye çalışmaktadır, çok eğleniyorlarmış. oyun adamın hoşuna gider ve karısına dönerek:
- hadi hanım, git biraz patates getir de biz de oynayalım...
bu belki önceden verilmiştir ama yine de yazayım:
bigün postanede memurlar ilginç bir mektup bulurlar. üzerinde ne adres ne pul, sadece "noel baba'ya" yazmaktadır. gerçekte de noel baba diye biri olmadığı için açıp okurlar: "sevgili noel baba... ben kimsesizler yurdunda kalıyorum. bu yılbaşı bütün arkadaşlarıma hediye geldi ama bana gelmedi. senden sadece bi kalem bi kalemlik bi çift de eldiven istiyorum. şimdiden teşekkür ederim." memurlar çocuğun haline çok üzülürler. derler ki en iyisi biz aramızda para toplayıp bu hediyeleri gönderelim kimsesizler yurduna. hem çocuk sevinsin hem de noel babaya olan inancı kırılmasın. para toplarlar aralarında, kalem ve eldiveni alırlar ama paraları yetmediği için kalemliği alamazlar. bunları gönderirler. birkaç gün sonra yine "noel baba'ya" yazan bir mektup gelir. açıp okurlar:
"sevgili noel baba... gönderdiğin hediyeleri aldım, çok teşekkür ederim. yalnız içlerinden biri eksikti. onu herhalde postanedeki şerefsizler aşırdı"