Şimdi Ara

Yelken,rüzgâr,yatçılık ve denizcilik

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
722
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İnsan hayattan keyif alarak yaşamalıdır...

    Hayattan da keyif alarak yaşanan anlar pek azdır...

    Bu keyfi denizden,yelkenden,yattan alanların sayfası bu forumda bu olsun istedim...



  • Deniz keyif alınarak yaşanan bir yer olmasına rağmen kuralları vardır.

    Ve inanın ki denizciliğin kuralları kanla yazılmıştır.

    İnsanlar yüzyıllardan beri deniz üzerinde yaşamaya ona hükmetmeye ya da onunla hemhal olarak onun suyuna giderek onunla beraber yaşamaya çalışmışlar...

    Ona hükmetmeye çalışanlar geberip gitmiş,fakat onunla ve onun kurallarıyla yaşamaya çalışanlar hayatına onun üzerinde devam etmişler...

    Deniz tedbirsizi sevmez...İlk fırsatta üzerine çıkanı dener...Yoklar,Sınar,beğenmezse karaya tükürür...

    İnsanlığın denizle ilk imtihanları böyle olmuştur...İnsanlar zamanla denizi önce sevmiş,sonra anlamaya çalışmış,sonra da onun üzerinde ne zaman ve nasıl gideceklerini öğrenmeye çalışmıştır...

    Denizi ilk önce kullanayım da sonra öğrenip seveyim diyenler denizin diplerinde halâ bunun telaşesindedirler... Deniz telaşeyi sevmez...

    Bir deniz kenarında yaşıyoruz farzedelim... İlk önce onu sevmek,tanımak,anlamak gerekmez mi? Bu sevme kelimesini ikinci keredir kullanıyorum.farkındayım... Deniz kendini seveni ister çünkü... Deniz kendini seveni anlar mı? Bu başka bir konu...Burada önemli olan senin sevdiğin iştir...Yani denizcilik!

    Eğer bu işi seviyorsan,bu işe yatkın olanlardan daha şanslısın...Ha gayret!




  • Yüzyıllar boyunca insanlar denizde gezdi...Motorları yoktu...Gidecekleri yerlere sadece rüzgâr ve kürek gücüyle gidiyorlardı...

    Sözgelimi bütün osmanlı donanması sadece belirli zamanlarda İstanbuldan Akdenize iniyor ve sadece belli zamanlarda marmaraya dönüyorlardı... Bunun sebebi belli rüzgar cetvelleriydi...

    Bugünkü yapraklı takvimlere (mesela saatli maarif takvimi) bakarsanız,orada bazen bir takım ibareler görürsünüz; kırlangıç fırtınası,hızır günlerinin sonu,gündönümü fırtınası vs.vs....

    Bunlar Türk donanmasının yüzyıllar boyu kaydettiği rüzgarların veya fırtınaların takvim yaprağına dönüşmüş halleridir.

    En basitinden söyleyeyim...Batı anadolu da yılın büyük bölümünde rüzgâr sadece yıldız (kuzey) ve poyraz(kuzeydoğu) dan eser....Donanma mayısta başlayan bu rüzgârlarla akdenize iner...

    Fakat ekimde ya da kasım başında hava güneye dönünce ancak marmaraya dönme imkânı bulur...

    Bu her zaman böyledir...




  • Çok az zamanda ya da mecburiyette donanmanın kıyıdan çekilen öküzlerle rüzgarın tersine seyir yaptırıldığı görülmüştür...
  • Genellikle arkadan gelen rüzgâr beklenir,çünkü kabasorta yelken donanımı orsaya giremez,ancak acil durumlarda forsaların kol gücü yetmezse mecburen ekim sonu kasım başlangıcı güneybatı rüzgârları beklenir...
  • Bu rüzgârlarda Çanakkale ve İstanbul boğazında orkoz dediğimiz ters akıntılar meydana gelir....

    Donanma bu dönemde istanbul a çıkar ve hatta durmayıp istanbul dan karadenize yollanır...ki oradan rusya ya,eflak ve bğdan a, ya da anadolunun karadeniz kıyılarına gidebilsin...
  • Biz Türkler açısından Osmanlı donanması ile en zor seyrimiz Çanakkale den yukarı çıkabilmek ve İstanbul a gelebilmektir...

    Yoksa Akdenizde ya da Atlantikte ya da Mısırda Kızıldenizden hindistan a kadar bir çok yere gidip gelmede sorun yaşadığımız söylenemez...

    Bu rahatlığın sebebi rüzgârlardır...

    Denizciliğin ilk yıllarından itibaren rüzgâr denizcilerin dostu olmuştur.
  • Denizcilik tarihi boyunca yelkenlerde de pek çok değişiklik olmuş...

    Benim burada içime sindiremediğim tek nokta mısırlıların fellukalarına latin yelken denilmesidir...

    Cenevizliler mısır seyahatlerinde Nil in içlerine kadar girip çıkan ve orsa çeken yelkenleri kendi teknelerinde kullanmaya başladıktan sonra bunların adı latin yelken oldu...ve halâ öyledir...
  • Latinler bu yelkeni bırakıp markoniye geçtikleri bu dönemde bile mısırlılar halâ bu fellukaları başarıyla nil nehrinde gidip gelmede kullanıyorlar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi capoverde -- 27 Aralık 2014; 1:30:53 >
  • Bence bu gecelik bu kadar yeter...

    Daha anlatacak ve yazacak çoooook şey var!
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.