Şimdi Ara

175 €'ya Arabayla Balkan Turu

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
819
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Farklı ülkeleri gezmek , farklı diller duymak , farklı insanlar görmek , farklı mekanlar tatmak her zaman hepimizin ilgisini çekmiştir. Fakat bulunduğumuz koşullar açısından çoğumuz için bu çoğu zaman mümkün olamıyor. Ben de nasıl küçük bir bedel ile bunu mümkün kılabiliriz? Nasıl mümkün kıldık? Neler yaşadık ? Neler yaptık? Neler yapsak daha iyi olurdu ? Bu gibi soruları cevaplandırarak 6 günde neler yaşadığımızı sizlerle paylaşacağım. Dilerseniz cevapları biraraya getirmek ve daha anlaşılır kılmak için tüm konuları aynı paragraf içerisinde değil de konu konu bölerek sizlerle paylaşacağım . İlk önce şüphesiz en önemli konu maddiyat

    GEZİMİZİN PARASAL YÖNÜ

    Toplam masrafımız kişi başı 175 euro tuttu diyebilirim. Fakat bu miktar ile yeri geldi geleneksel yemekleri tattık yeri geldi tatlılarımızı yedik. Eve de elimiz dolu geldik. Açıkçası kendimizi de çok kısmayarak çok güzel bir şekilde gezerek 175 euroya gezimizi tamamladık.

    Geziye başlamadan önce yaptığımız araştırmalar sonucu ve çizdiğimiz rotaya göre yaklaşık 3.000km yol almayı düşünüyorduk ki öyle de oldu. Bunun içinde 4 kişi olarak kişi başı 150 tl- 200tl arası bir miktarın yeteceğini öngördük (arabamız seat ibiza dizel).Bu sırada benzini ucuz olan ülkelerden (Makedonya) depoyu tamamen doldurarak hiç benzin almadan gezdiğimiz ülkeler oldu.

    Gezideki en önemli 2 unsur hiç şüphesiz; kalacak yer ve yemek. Biz tanesi 60 tlye aldığımız 2 çadırımızla ve toptancı marketi olan tespodan aldığımız yiyecekler ile ( özellikle konserveler ) gezimizin maliyetini çok düşürdük. Hatta öyle zamanlar oldu ki bugün hiç para harcamadık gidip biraz bir şeyler alalım dedik :)

    YANIMIZA ALDIĞIMIZ ŞEYLER

    Öncelikle her ihtimale karşı önlem mahiyetinde : yara bandı, ilaçlar , vb
    bulabildiğimiz kadar power bank
    yiyecekler : konserveler ,çerezler (yolda atıştırmalık)
    kıyafetler havlular terlikler güneş gözlükleri kamera ve yardımcı ürünler ( tripod,selfie çubuğu, yedek bataryalar vb.)
    çadırlar uyku tulumu şişme yataklar yastık GPS (gidilecek yerlerin haritası yüklü olması gerekiyor)
    Arabaya uygun elektrik girişli ürünler alabilirsiniz ( araba çıkışlı şarz cihazları kettle vb olabilir) , tabiki de para ( euroya çevirmeniz gerekiyor gitmeden önce)

    ROTAMIZ
    Gittiğimiz ülkeler : Yunanistan, Makedonya , Artnavutluk , Karadağ , Hırvatistan , Bosna Hersek


    gidiş rotamız

    dönüş rotamız


    normalde rotamızda kosova da bulunuyordu fakat zamanımız sınırlı olması ve sınır kapısında 30 euro alındığını öğrenince, Kosova'yı rotamızdan çıkardık. Harita üzerinden toplam km 2.853. Bizim ise eve 20 km kala yol bilgisayarında 2.970km gösteriyordu. %1.428 rotadan sapma oranımız.

    KALDIĞIMIZ YERLER

    Gezimizde sürekli gezdiğimizden ve yorgun olduğumuzdan sadece uyuyup dinlenmek için kamp kurduk. Bunun içinde genelde çok güzel yerlerde kamp kuramadık. Fakat kimse gelip bize bir şey söylemedi. Kamp kurarken genelde çok ıssız olmayan benzinlik yakınlarına sabah gölgelik olacak yerlere kamp kurmaya çalıştık.Örnek olarak Bosna'da bir benzinliğin bahçesine çadırlarımızı kurduk. Benzinlik sahibinden izin aldığımızda Türkiye'den geldiğimizi öğrenince "kardeş kardeş" diyerek. İstediğimiz kadar kalabileceğimizi söyledi. Ama gezmek için daha çok vakti olanlar güzel kamp alanlarında çok cüz'i bir miktara çadırlarını kurabilirler. ( Bu türlü alanlarda genelde internet, tuvalet ve duş imkanı gibi imkanlar da sunuyorlar.) Eğer otelde veya apartlarda kalmayı düşünüyorsanız BOOKING adlı siteden ön ödemesiz ücretsiz olarak kayıt yaptırmadan her bütceye uygun rezervasyon yaptırabilirsiniz.Biz gitmeden önce 30 euroya makedonyada 40 metrekarelik apart rezervasyon yaptık fakat zamanımız uymadığı için iptal etmek zorunda kaldık.

    KONTAKT

    Böyle bir gezi yapacaklar , eğer tanıdıkları varsa kesinlikle gitmeden önce irtibata geçip gerek kalacak yer açısından gerekse gidilecek ülke açısından bilgi almalılar . Bunun için çok güzel bir site olan COACHSURFİNG sitesini incelemenizi öneririm. Biz de gezimizin 3. gününde bir arkadaşımızda kalarak hem duşlarımızı aldık hem de powerbanklerimizi doldurduk.

    SINIR KAPILARINDAN GEÇİŞ

    Gezimiz boyunca farklı bir ülkeye geçişimizi en ciddi hissettiğimiz yer ipsala kapısında oldu. Türkiye'nin 3 kapısından geçtikten sonra bir tarafında türk askerlerinin bir tarafında yunan askerlerinin bulunduğu bir köprü ve ardından yunanistan kapısı... Balkan ülkelerinde kapılardan geçerken sanki gişeden geçiyormuşcasına rahat geçtik. Yaklaşık 15 kapıdan geçmemize rağmen 5 6 saat bekleyenlerin aksine biz en çok Arnavutluk girişinde 50 dk bekledik . Kapılarda kontroller gerçekten sıkı değil . Sadece dönüş yolunda Makedonya'ya girerken didik didik arabamızı aradılar.
    fakat çıkarken pasaportumuza bile bakmadılar :) . Biraz şans heralde . Fakat siz yine de her şeye karşı hazırlıklı olun.

    YEŞİL SİGORTA VE ULUSLARARASI EHLİYET

    Türkiye'den çıkışta tureng şubesinden normal arabalar için 60 euroya (kamyonet için fiyat iki katına çıkıyor.) yeşil sigorta yaptırmanız gerekiyor. Diğer kapılarda da bu belgeyi istiyorlar. Ayrı olarak kişi başı 15 tl yurt dışı harç pulu ücreti vermeniz gerekiyor.Ehliyet için ise önceki senelerde 200-300 lira para vermeniz gerekiyordu fakat yeni çıkan ehliyetler uluslararası ehliyet kapsamında olduğundan buna gerek kalmıyor. Sağlık belgesi fotoğraf ve 15 tl ücretle randevu alarak emniyet şubelerinde yenilediğiniz zaman yurt dışında rahatlıkla araba ile seyehat edebilirsiniz. Kapılarda bizden hiç ehliyet sormadılar fakat her ihtimale karşı almakta fayda var.



    Sorularınız olursa veya yazmayı unuttuğum şeyler varsa cevaplandırabilirim.







    GEZİMİZ ( gezi yazısı )



    Evet hazırlıklarımız başlıyor . Çok iyi bir araştırma yapmamız gerekiyor. Gezilecek yerler , yollar, güzergahlar, yolda ihtiyaç duyalacak şeyler, kalacak yerler , para birimleri vb. Bunun için de çok önceden çalışmalara başladık . İlk önce gideceğimiz yerleri geçeceğimiz yolları belirledik . İçerisinde 7 ülke bulunan toplam uzunluğu .2.880km olan bir rota çizdik. Kalacak yer için önceden Booking adlı siteden Bosna ve Makedonya’da değişik tarihlerde apart rezervasyon yaptırdık . Pasaportlarımızı çok önceden ayarlamıştık zaten . Sonrasında hep beraber 4 arkadaş toptancı mağazasına giderek bir sürü yiyecek şeyler aldık . Zira yurt dışında yemek sıkıntı olabiliyor. Geziye saatler kala evde; yolculukta yemek için, 2 tepsi börek pişirdik. Ve o börekleri 5 gün boyunca yedik . Tüm hazırlıkları bitirdikten sonra 4 arkadaş büyükçekmecedeki evimizde buluştuk ve başladık eşyalarımızı arabaya yüklemeye . Fakat çadırdı, kıyafetlerdi, yiyeceklerdi derken arabayı anca ucu ucuna sığdırabildik . Öyle ki arka koltukta ben ve arkadaşımın arasında yiyecek tepesi oluştu . Yol boyu araba viraj yaptıkça yiyecekler sürekli üstümüze devrildi. Fakat yolculuğun vermiş olduğu heyecan ile biz hiç birini umursamadık.3 temmuz 2016 saat 23.23’de yıllardır hayalini kurduğumuz maceralı yolculuğa doğru ilk defa arabamızın tekerliği dönmeye başladı.
    Yunanistan
    2-3 saat yolculuğun ardından ,kendi adıma yurt dışına ilk defa ayak basacağım, İpsala sınır kapısına geldik. Hepimizde büyük bir heyecan , her an acaba birisi çıkıp bize “durun gidemezsiniz! ” der mi diye bir korkuda taşımıyoruz değildi açıkçası. Neyse fazla uzatmadan arabamızı parkederek kapıda bulunan tureng şubesinden 60 euro değerindeki sigortamızı yaptırdık . Sanırım bu sigorta, yurt dışında yapabileceğimiz kazalarda karşı tarafın giderlerini karşılıyor . Ayriyeten yine bürodan pasaport için pullarımızı alarak işlemlerimizi tamamlamış olduk. Uluslararası ehliyet için ayrı bir belge almamıza gerek yoktu çünkü zaten önceden almış olduğumuz ehliyet, uluslararası ehliyet statüsü taşıyordu. İşlemlerimizi tamamladıktan sonra Türkiye için 3 kapıdan geçtik geçişte en fazla 15 dk beklemişizdir . Kapıda görevli memur bizden pasaportlarımızı ve sigorta kağıdımızı istedi ve gerekli işlemleri yaptıktan sonra geçişimiz için onay verdi. Türkiye’de 3 kapıdan geçtikten sonra eli silahlı türk askerlerine rastladık ve o anda gerçekten ilk defa sınırı geçmenin heyecanını yaşadık diyebilirim . Yunanistan ve Türkiye arasındaki tarafsız bölgedeki köprüden geçtikten sonra bu sefer Yunan askerleriyle karşılaştık. iki ülkenin askerleri, aralarında bir köprü... Türkiye’deki 3 kapının aksine Yunanistan‘da sadece bir kapı vardı yine görevli memur pasaport ruhsat ve sigortamızı kontrol ettikten sonra geçişimize onay verdi . Ve işte oradaydık . Artık Yunanistan’daydık ! Kendi açımdan ilk defa yabancı bir dilde yol tabelaları görmek bana ilginç gelmişti. Sınırdan geçtikten sonra aramızda “ Avrupa’nın havası da bir başka oluyormuş” gibi klişe espiriler yapmaya başladık. Yunanistanın yolları diğer ülkelere geçtiğimiz zaman gerçekten özlenecek güzellikteydi. Gece yola çıktığımızdan dolayı bir hayli yorulmuştuk. Bunun içinde kamp kuracak bir yer aramaya başladık. En son, sahilin yanında bir yerde çadırlarımızı kurarak 4-5 saat dinlendik. Ardından tekrar yola koyulduk . Yunanistan gezimizin ilk durağı Kavala, körfezi ve denizi ile gerçekten çok güzel bir yer . Planımızda burayı dönüşte gezmek olduğu için birkaç fotoğraf çektikten sonra tekrar yola koyulduk. Yunanistan’daki ikinci durağımız Edessa oldu. Yolun kenarında gördüğümüz güzel bir kiliseyi görmek için arabamızı bir sokağa bıraktık. Kiliseyi gördükten sonra çok ilginçtir sokaklarda öyle dolaşırken geze geze rastgele manzaranın çok güzel olduğu ve bir yandan da su sesi gelen yeşillikler içerisindeki eski yerleşim alanlarına geldik. Daha sonradan su sesini takip ede ede suyun coştuğu ırmaklar şelaler gördük . Normalde planımızda böyle bir gezi yoktu fakat şans eseri çok güzel yerler görmüş olduk. Yunanistan’a gideceklere adını bile bilmediğim Edessa’daki şelaleri ve ırmakları gezmelerini kesinlikle tavsiye ederim.
    Makedonya
    Yunanistan Edessa’dan ayrıldıktan sonra ikinci durağımız Makedonya Bitola oldu. Bitola merkeze akşam vakti ulaştığımızdan dolayı. Çarşıya geldiğimizde tüm döviz bürolarını kapalı bulduk . Fakat karnımız da acıktığından ve ilk akşam yemeğini konserve ile yemek istemediğimizden dolayı yemek yiyecek bir yer arayışına girdik. Ve O sırada Bitola çarşıda İstanbul döner tabelasını gördük . Oradaki Selçuk abimiz sağolsun hem bizim paralarımızı çevirdi hem de getirdiği güzel köftelerle karnımızı doyurdu. Yemeğimizi yedikten sonra Bitola çarşıyı gezmeye başladık . Çarşıda hemen gözümüze lc waikiki ve halkbank tabelaları takıldı.( Asın bayrakları ) Gece petrol ofisine yakın bir yerde kampımızı kurduktan sonra sabah vakti bayram namazı için tekrar bitola merkeze geldik. Bu sırada ilk defa da yabancı bir hutbe dinlemiş olduk her ne kadar anlamasak da . Cami çıkışı Türkiye’den getirdiğimiz bayram şekerlerini dağıtarak Makedon Halkıyla bayramlaştık . Bu da bizim için güzel bir anı oldu. Bayram namazı sonrası Bitoladaki büyük bir parkta gezdikten sonra uzaktan üzerinde osmanlı yazılarının bulunduğu eski bir bina gördük. Acaba diyerek yanına yaklaştığımızda burasının Atatürk’ün eğitim gördüğü manastır askeri idadisi olduğunu öğrendik ve hemen içeri girerek atamızın eski eşyalarının sergilendiği bölümleri gezdik . Müzedeki deftere de notumuzu düşerek . Bitola’dan yavaş yavaş ayrılmaya başladık.
    Makedonya’daki ikinci durağımız denizi ve tarihi ile dikkat çeken Ohrid oldu. Ohrid 365 güne 365 kilisesiyle dikkat çeken turistlerin gözdesi çok güzel bir şehir . Ohrid merkezde dolaştıktan sonra yine Türk bir mekanda Türkiye’dekilere nazaran tadı çok farklı ekmek arası yoğurtlu döner yedik. Karnımızı doyurduktan sonra sahilde Ohrid’de tekne turu yapan Thomas abimiz bize yaklaşarak bizlere tekne turu teklif etti. 10 euroya 4 kişi sadece bize özel yarım saatlik tekne turu yaptık. Turda Thomas abimizle hem güzel muhabbetler ettik hemde hemde bize uzaktan gezilecek kaleleri, evleri, kiliseleri gösterdi. Bu bakımdan da tekne turu bizim için çok faydalı oldu . Tekne turunun ardından teknede gördüğümüz biraz tepede bulunan kiliseyi görmek için yokuş yukarı tırmanmaya başladık . Yolda da bir çok küçük kiliseleri antik tiyatroları gezdik . Tepeye tırmandıktan sonra yine büyük bir manastıra girdik ve ardından Ohrid kalesine çıktık.
    Makedonya’da 3. Durağımız Struga oldu. Struga meşhur nehriyle dikkat çeken güzel bir yer. Nehir üzerinde yüzen ve köprüden nehre atlayan gençler... Ve nehrin suyu da gerçekten çok güzel gözüküyordu. Fakat plan gereği ve vakit yetersizliğinden ötürü Struga‘da çok kalmayarak tekrar 3. Ülkemiz olan Arnavutluğa doğru yola çıktık
    Arnavutluk
    Sınır kapısından Arnavutluğa geçerken ilk defa yaklaşık 45 dk bekledik ardından yine pasaport kontrolü ile sorunsuz bir şekilde geçiş yaptık. Belirtmem gerekir ki yurt dışı seyehatimiz boyunca en ciddi sınır geçişini Türkiye sınırında gördük. Türkiye dışındaki tüm geçişler adeta boğaz köprüsündeki gişelerden geçiş gibiydi. Ne bir asker bulunuyor ne de dikkata değer bir kontrol ile karşılaşmıştık. Arnavutluk’a girdikten sonra sürekli keskin virajlı, zemini çok kötü olan yollar başladı ve gezimizin büyük bir çoğunluğu böyle yollarda geçti diyebilirim . Daha önce ipadimize yüklediğimiz sygic adlı bir program yollarda neyse ki bir nebze olsun rahatlattı. Arnavutluk’da önceden yaptığımız araştırmalara göre gezilecek pek bir yokmuş. Fakat biz yinede merkezi yerleri görmek istedik bu bakımdan da Arnavutluk’daki ilk durağımız Elbesan oldu. Elbesan bilindik bir yerleşim yerini anımsatan bir yer. Özel bir çekiciliği olmadığından burada fazla durmayarak Arnavutluğun başkenti Tirana doğru yola çıktık. Yolda facebook üzerinden Tiran’da oturan bir arkadaşımıza ulaştık. Sağolsun hemen bizimle irtibata geçti . Bizi evinde ağırladı ve bize Arnavutluğu anlattı. Güzel bir yerde çok güzel bir Trileçe yedirdi. Gezimizin 3. Gününde almış olduğumuz ev havası ve duşlar bize ilaç gibi geldi. Ertesi gün teşekkür ederek ayrıldık. Arnavutluk‘da çok gezilecek yer olmamasına rağmen Tiran merkez çok da eski olmayan komunizmin izlerini taşıyor. Bu bakımdan da gezilmesi görülmesi gereken bir yer . Çok düzgün şehir planlaması, Uçak pistini anımsatan geniş caddeler , ciddi ve heybetli devlet binaları , büyük opera binası ve büyük meydanı ile dikkat çeken ciddi bir şehir Tiran. Yalnız belirtmek gerekir ki Başkent Tiran’ın çok düzenli ve gelişmiş gözükmesine rağmen Arnavutluğun diğer yerleri tam tersine bozuk yolları, eski arabaları ile gelişmemiş gözüküyordu. Bozuk yollardan dolayı insanlar sağlam araba kullanmak zorunda kalmışlar bu bakımdan da kafanızı nereye çevirseniz mercedes araba görüyorsunuz. Ek olarak Arnavutluk‘da yemek ve arabalar çok ucuz . En güzel kafede güzel bir kahveyi yaklaşık 1.5 tl ye içebilirsiniz , yine en lüks bir cafede bir pizzayı 10 15 liraya yiyebilirsiniz. Bunlar en güzel mekanların fiyatları bunların aşağısında fiyatlarla da çok güzel yemekler yiyebilirsiniz. Yine Arnavutluk’da range rover tarzı arabaları yaklaşık 10.000 euroya bulmak mümkünmüş. Bunları öğrendikten sonra Türkiye‘ye araba götürme planları yapmadık değil. 
    Karadağ
    Gezimizin 4. ülkesi Karadağ , şu ana kadarki gezdiğimiz yerlerin en güzeliydi hiç şüphesiz . İmkanı olan herkese şiddetle burayı gezmelerini tavsiye ediyorum. Karadağ’ı Adriyatik denizi ile tarihin buluştuğu ve tarihin hala canlı kaldığı yer olarak nitelendirsek çok da yanlış olmaz heralde. Ülkenin Her tarafında kırmızı kiremitli tarihi evler görmek mümkün. Ve çoğu evlerin içerisinde hala yaşayan insanlar bile var. Karadağ’da Urcij , Pordgorica , Bar, Budva , Kotor ve Herseknovi ile toplam 6 şehir gezdik. Gerçekten her şehir başlı başına deniziyle , tarihiyle , koylarıyla , manastırlarıyla çeşitli güzellikler içeriyor. Fakat yine de bizim en çok sevdiğimiz şehir Kotor şehri oldu. Kotor’da dağın yanına kurulmuş. Surlarla çevrili üçgen şeklinde eski bir kent bulunuyor. İçine girdiğiniz zaman sanki tarihde dolaşıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Taştan evler , dar sokaklar ; hiçbir şey orjinalliğini yitirmemiş burada. Geceleyin manzarası olan bir yerde kalmak istediğimizden Kotor şehri manzaralı yol kenarı bir yerde kampımızı kurarak güzelce dinlendik. Gezimiz devam ederken. “Buraya kadar gelip Adriyatik’de denize girmeden olmaz” diyerek . Karadağ’ın Herseknovi şehrinde denize girdik. Denizin berraklığı bana Türkiye’de Aydın Didim’i hatırlattı . Ayriyeten denizin üstündeki dubada Karadağ’lı küçük çocuklar ile tanışmak bizim için çok güzel bir keyifti. Gezimiz boyunca en uzun kaldığımız yer 2 gün ile Karadağ oldu . İstemeye istemeye plandan çok sapmamak için Karadağ’dan ayrıldık.
    Hırvatistan
    Karadağın büyüsü altında uzun bir süre kaldıktan sonra 5. Ülkemiz olan Hırvatistan’a ulaştık. Hedefimizde Game of Thrones dizisi ile ünlenen Dubrovnik Şehri vardı. Aslında haritadan bakıldığında anlaşılacağı üzere Dubrovnik şehri Bosna Hersek ile Karadağ arasında Hırvatistan’a sınırı olmayan bir yer . Başka bir şekilde söyleyecek olursak Bosna Herseğin küçük bir toprağı Dubrovniği Hırvatistan ile ayırmış durumda.Bu şekilde coğrafi bilgi verdikten sonra gezimizde güzelliğin zirve yaptığı Dubrovnik şehrini anlatabilirim. Yine çok klişe olacak ama Dubrovnik şehri gerçekten anlatılmaz yaşanır cinsten bir şehir. Çok eski bir şehir düşünün , 4 tarafı surlarla çevrilmiş olsun evlerinde , sokaklarında surlarında en ufak bir yıpranma , eskime olmasın . Tamamen orjinalliği korunmuş olsun . Bırakın yıpranmayı sokaklarında bir kablo bile gözükmüyor. Sizi bütünüyle 21. Yüzyıldan alıp eski zamanlara götürüyor. Dediğim gibi anlatılmaz gezilir ;) Öte yandan Dubrovnik çok pahalı bir yer saatlik park ücreti 40 kuna . 7 kunanın yaklaşık 1 euro olduğunu düşünürsek park ücretinin saatliği 15 liraya tekabul ediyor. Bizde acemiliğimizden 1 saat park ücreti ödedikten sonra arabayı uzak bir yere park ederek 1.5 km yürüyerek Dubrovnik şehrini saatlerce gezdik. Güzel fotoğralar çekindik . Barış için şarkı söyleyen koro gösterisini izledik.
    Bosna Hersek
    Bosna’ya geldiğimizde artık hepimizde yol yorgunluğu ve biraz da sıkkınlık oluşmaya başladı. İlk durağımız Yunanistan’da en basit yapılara bile hayranlıkla bakan bizler, Bosna‘nın en güzel yerlerini heyecanımızı kaybetmiş bir şekilde gezdik . Bu bakımdan da Bosna’yı hakkıyla gezemediğimizi itiraf etmeliyim.Fakat yine de planımıza sadık kalarak bir çok yerine gittik. Bosna’da ilk durağımız herkesin bildiği köprüsüyle ünlü Mostar’dı. Mostar’ı gezmeden önce meşhur “Buredzici” denilen sarımsaklı yoğurtlu, bol kıymalı boşnak böreğinden yiyerek kahvaltımız yaptık. Daha sonra köprüye çıkarak geçimlerini köprüden atlayarak sağlayan, aynı zamanda kültürlerini yaşatan insanların atlayışını seyrettik . Mostar‘da eski zamanlarda evlenme çağına gelmiş gençler cesaretlerini sergilemek adına Mostar köprüsünden atlamadıkça onlara kız verilmezmiş. Ayrıca ek bilgi olarak , Mostar köprüsü Sırplar tarafından top atışıyla yıkıldıktan sonra bir çok ülke köprünün tekrardan kurulması için yardımda bulunmuş. İtalya’nın 4 milyon dolarla birinci sırada yer almasına rağmen Türkiye’nin 1 milyon dolarla sonlarda yer alması beni üzdü . Oysa daha önceden Türkiye’de köprünün Türkiye tarafından yaptırıldığı söylenmişti. Mostarı gezdikten sonra köprü manzaralı bir cafede soğuk içeceklerimizi içerken Türkiye’den gelen insanlarla tanıştık ve muhabbet ettik. Bosna’da ikinci durağımız Bosna’nın sarayı , başkent , Saray Bosna oldu. Saray Bosna’da binalara baktığınızda hepsi eskimiş , adeta Türkiye’nin 90’lı yılları gibi.Başkentte gezdiğinizde birçok yerde kurşun izlerini , Srebrenitzka katliamını hatırlatan “Don’t Forget” yazılarını ve Sırp izlerini görmek mümkün. Öyle ki birkaç yerde Sırbistana hoşgeldiniz yazan tabelaları ve Sırbistan diye bağıran gençleri gördüğümüzde biz nereye geldik diye kendi kendimize sorduğumuz oldu. Bu bakımdan da ülkenin Sırbistan ile ilişkiler bakımından hala çeşitli sıkıntıları olduğu açık bir şekilde anlaşılıyor.
    Bosna Hersek’ten ayrıldıktan sonra artık dönüş yoluna girmiş olduk . Yolların bozuk olması ve çok alternatifin bulunmamasından dolayı dönüş güzergahımız da gidiş güzergahımızla hemen hemen aynı oldu . Dönüş yolunda Arnavutluk’da gezmediğimiz Skhodra’yı , Karadağ’da gidiş yolunda girmediğimiz Başkent Pordgorica’yı da gezerek Makedonya Gostivar’a gitmek üzere yola çıktık ki o ana kadar başımıza gelmedik bir durumlar karşılaştık. Gezimiz boyunca sınırlardan gişe gibi geçen ve hiçbir sorunla karşılaşmayan bizler , Mekedonya giriş kapısında didik didik arandık. Kapıya ulaştığımızda yine hemen geçeceğimizi düşünürken orada bulunan görevli bayan nereden geldiğimizi , nereye gideceğimizi , aile olup olmadığımızı sorduktan sonra bagajımızı boşaltmamızı söyledi. Tüm çantalarımızı en ince ayrıntısına kadar aradıktan sonra bizi arabadan çıkartarak arabanın bizim bile şu ana kadar hiç görmediğimiz kısımlarına baktı. Daha sonra arabada Mostar’dan hediyelik eşya olarak aldığımız bizde düğünlerde kınalarda dağıtılan içinde güzel kokan bir otun bulunduğu bezi buldu görevli kadın. Bir anda bize yönelerek bu ne diye soruverdi. Biz ne kadar hediyelik eşya olduğunu , güzel koktuğunu söylesek de kadın bütün görevlilere bunu göstererek bunun haşhaş olup olmadığını sordu. Aldığımız o saçma sapan şey yüzünden bir süre beklemek zorunda kaldık . Neyse sonunda onun haşhaş olmadığına ikna olan görevli bayan teşekkür ederek gidebileceğimizi söyledi. Bu olay da bizim için güzel bir anı oldu . Makedonya Gostivar’a ulaştığımızda burada tombik ekmeğin arasına konmuş parmak köfte tarzı çok güzel bir köfte ve yanında alışık olduğumuz sucuktan çok farklı bir sucuk yedik. Sucukların yola dayanabileceğini düşünerek eve elimiz boş gitmemek için yanımıza sucuk almayı da ihmal etmedik. Daha sonra yine gidiş yolunda güzergah gereği gitmediğimiz Makedonya’nın başkenti Üsküp’e geldik. Üsküp gezilmesi gereken çok güzel bir şehir gerçekten. Şehirde sanki herkes Türkçe biliyor gibi . Ve yine her yerde Türkiye’den gezmek için gelen insanları görebiliyorsunuz . Taşköprüyü, müzeleri, Mother Teresa’nın evini ve daha sayamayacağım bir çok yerini gezdikten sonra geceleyin karanlıkta dinlenmek için kamp kuracak bir yerler aradık. Normal zamanda kesinlikle güvenli olmayacağını düşüneceğimiz fakat o yorgunlukla artık bir yere kuralım şu çadırları dediğimiz bir ağaçlık bölgeye telefonlarımızın ışıkları ile aydınlatarak çadırlarımızı kurduk. Geceleyin çadırımızın dibinde hırlayan köpeğin eşliğinde , her an çadırımıza saldıracak korkusuyla uyumaya çalıştık. Fakat sabah kalktığımızda geceleyin göremediğimiz önceden bakımlı olan fakat uzun süre bakımsız kalmış, muhteşem güzellikte bir gölün kenarında kamp kurduğumuzu farkettik. Sabah arkadaşımla biraz etrafı keşfettikten sonra çok önceden duş alınabilmek için yapılmış gölün kenarında akan buz gibi bir su bulduk . Tabi bizde bu fırsatı kaçırmadan sabah duşumuzu gölün kenarında almış olduk. Dönüş yolundaki son güzergahımız Selanik oldu. Fakat yine 1 haftadır sürekli geziyor olmanın verdiği yorgunluk ile bir an önce yurdumuza dönme isteği ile Selaniği‘de çok gezemeden gezimizi sonlandırdık.

     175 €'ya Arabayla Balkan Turu
     175 €'ya Arabayla Balkan Turu 175 €'ya Arabayla Balkan Turu

     175 €'ya Arabayla Balkan Turu
     175 €'ya Arabayla Balkan Turu
     175 €'ya Arabayla Balkan Turu
     175 €'ya Arabayla Balkan Turu
     175 €'ya Arabayla Balkan Turu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 1sezai1 -- 29 Temmuz 2016; 14:30:34 >







  • teşekkürler paylaştığın için. devamınıda bekleriz
  • 1sezai1 1 kullanıcısına yanıt
    bilgiler için teşekkürler.

    çok yaralı bilgiler vermişsiniz.
  • 1sezai1 1 kullanıcısına yanıt
    Araba sizin miydi sezai? Yoksa kiralık mı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Muhakkik kullanıcısına yanıt
    Araba bizimdi.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.