SPİTFİRELAR ÇOK İYİ UÇAKLARDI AMA 30 MM LİK TOPLAR ME-109 U BAMBAŞKA BİR HALE GETİRİYORDU.NOT:BATTLE OF BRİTİAN DA YANİ BİRİTANYA SAVAŞINDA DÜŞÜRÜLEN 1300 ALMAN UÇAĞIN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU HE-111 ,JU-87 ,VE JU 88 DİR.ALMANLARIN DÜŞÜRDÜĞÜ UÇAKLARIN(700) TAMAMI İSE SPİTFİRE VE HURRİCANE DİR.
LUFTWAFFENİN SPİTFİRE KİLLERSLERİ (İLK RAKAM DÜŞÜRÜLEN SPİTFİRE İKİNCİSİ İSE TÜM DÜŞÜRÜLEN UÇAKLARDIR ÖRNEĞİN JOSEF PRİLLER AMCAM 68 TANE SPİTFİRE HARCAMIŞ TOPLAMDA İSE 101 UÇAK DÜŞÜRMÜŞTÜR)
1942 yılında Grumman Aircraft Engineering Corporation, F4F/FM-2 “Wildcat”’in yerini alacak olan F6F “Hellcat”in seri üretimine başladı. Yakalanmış Japon “Zero” uçakları onarılıp uçar duruma getirilerek yenetekleri belirlendi ve buradan elde edilen bilgilerle F6F’ler “Zero”larla hava muharebesinde eşit koşullara sahip, muharebeye yön verecek duruma getirildi. Savaşın bir sürecinde Grumman günde 24 saat vardiya ile her saatte bir “Hellcat” teslim ediyordu. 1942-1945 arası 12,275 adet üretildi. F6F’lerin bomba ve roket taşıyarak dost güçlere destek vermesine ve düşman hava üslerini ve gemilerini imha etmesine rağmen en çok avcı görevleriyle tanındı. “Hellcat” 5,156 düşman uçağını hava muharebelerinde tahrip etmiş ve onlara karşı 19:1 üstünlük sağlamıştır. Bu miktar donanma uçakları tarafından düşürülen düşman uçak sayısının %75’idir.
Wriight R-2600 Cyclone motoru ile tahrik edilen ilk prototip XF6F-1 26 Haziran 1942’de uçtu. Ciddi bir değerlendirme yapılamaksızın Donanma XF6F-1’i zamanın en güçlü motoru olan Pratt & Whitney Double Wasp ile donatarak üetim için bastırdı. İlk üretim modeli olan F6F-3 1942 Ekim’inde uçtu ve teslimatlar dört ay sonra USS Essex’de bulunan VF-9’ye yapılmaya başlandı.
Britanya Donanma Hava Birlikleri’ne de 252 F6F-3’i (Gannet Mk I olarak adlandırıldı) 1943 başlarından itibaren teslim almaya başladı. Bu arada ABD’de 200’den fazla “Hellcat” radar donanımlı gece av uçağı olarak revize edildiler. Nisan 1944’de sona eren F6F-3 üretimi esnasında Grumman daha gelişmiş bir “Hellcat” olan F6F-5’i. Yenilikler yeni bir motor kılıfı, yeni aileronlar, güçlendirilmiş bir kuyruk ve su enjeksiyonlu motordu. Bu motor sayesinde uçağın kalkış performansı %10 artıyor, bunun yanı sıra silah taşıma yeteneği de arttı. F6F-5’in ilk uçuşu 1945 Kasım’ında gerçekleşti. Bu uçaklardan 900’den fazlası “Ödünç Verme Programı” Britanya’ya Hellcat Mk II adı altında verildi.
F6F-5 specs/doneleri: Crew/mürettebat: 1, engine/motor: 1 x Pratt & Whitney R-2800-10W, power/gücü: 2200HP, wingspan/kanat açıklığı: 13,08m, length/uzunluk: 10,17m, height/yükseklik: 4.10m, max. speed/azami hız: 611 km/h, cruise speed/seyir hızı: 277 km/h ceiling/tavan: 11,500m, range/menzil: 2,600km, empty weight/boş ağırlık: 4,136 kg, max.take-off weight/azami kalkış ağırlığı: 6,965kg, armament/silah donanımı: 6 x 12.7mm MG,2 x 450kg bomb or 6 x 5” rockets
Editör : M. Haluk SEVEL
F4U CORSAİR
Beisel ve Sikorsky tarafından dizayn edilen F4U tarihin en iyi hava muharebe uçaklarından biri olarak kabul edilir. F4 “Phantom” haricinde en uzun süre imalatta kalan ABD avcı uçağıdır. Amaç mevcut avcılardan daha güçlü motor, daha büyük pervaneli bir uçağa sahip olmaktı. Prototipi 660 km/h hızı aşan ilk ABD avcı uçağıydı. F4U 1938’de Deniz Piyadeleri (US Marines) için geliştirilmiştir. İlk prototipi olan XF4U-1 29 Mayıs 1940’ta uçtu. Düşük dönüş oranı it dalaşı için sınırlı görünmekle birlikte diğer üstünlükleri bunu fazlasıyla örttü. Yüksek gücü, tırmanma hızı ve çok hızlı bir şekilde “roll” yapabilme yeteneği, güçlü silahları ve yüklü cephanesi bir de savaş yaralarına dayanabilme yeteneği onu 1943’lerin başında, Solomon’larda ona bu şansı tanıdı. Savaş sona erdiğinde düşman uçaklarına karşı 11:1 gibi bir üstünlük sağlamıştı.
1942’de üretimine başlandı. Ana modelleri, F4U-1’in geliştirilmiş modeli olan F4U-1A, 1943’de Britanya’ya ihraç edilen F4U-1B, makinalıdan ziyade toplarla donatılmış kara yakın destek uçağı olan F4U-1C ve gece av modeli olan F4U-2’dir.
ABD Donanması 1944 Kasım ayından itibaren uçak gemisinde üslenmiş bir av-bombardıman uçağı olarak kabul etti. 1945’in başından itibaren de büyük sayılarda savaş sonuna kadar görev aldılar.
F4U Kore Savaşı’nda geniş ölçüde kullanıldı ve üretimi 1952 Aralık ayına kadar devam etti; toplam 12,571 adet üretildi.
F4U specs/doneleri: Crew/mürettebat: 1, engine/motor: Pratt & Whitney R-2800-8 Double Wasp, power/gücü. 2200HP, wingspan/kanat açıklığı: 12,48m, length/uzunluk: 10,52m, height/yükseklik: 3,27m, max.speed/azami hız: 660 km/h, ceiling/tavan: 11,500m, range/menzil: 1610km, armament: 6 x 12.7mm MG, 4 x 200mm cannon/top, 2 x 450 kg bombs or rockets under the wings/kanat altında 2 x 450 kg bomba ve roketler.
Editör : M. Haluk SEVEL
İ
bu konuyu konu dışından kültür bilime kaydırsanız yazık oluyo...
ekle beni
B-29 SUPERFORTRESS
B-17 ve B-24’lerin yerini almak üzere tasarlanmıştır, 2.Dünya Savaşı’nın en iyi bombardıman uçağıdır. Zamanının karmaşık tasarıma sahip bir uçağıdır. Kabin basınçlandırma, uzaktan kumandalı taretler gibi konseptleri getirmiştir. Ancak tasarımdan kaynaklanan problemler servise girişine geciktirmiştir.
Aralık 1943’de USAAF B-29’ları Avrupa’da kullanmamaya, yalnız Pasifik cephesinde kullanmaya karar verdi. Japonya’ya ilk hava saldırısı 15 Haziran 1944’de gerçekleşti. 509’uncu Kompose Grup’a ait iki uçak 2.Dünya Savaşı’nın ilk nükleer bombalarını Hiroşima ve Nagasaki’ye attılar.
Sovyetler Birliği Mançurya’ya mecburi iniş yapan B-29’ları söküp en küçük detayına kadar kopyalıyarak Tu-4 bombardıman ve Tu-70 nakliye uçaklarını yaptılar.
KB-29 tanker versiyonu, SB-29 arama ve kurtarma versiyonu, DB-29 hedef kontrol, TB-29 eğitim ve RB-29 keşif versiyonlarıdır.
Savaş sonrası büyük bir kısmı tanker olarak modifiye edildi. Geri kalanlar Kore Savaşı’nda görev aldı.
1940’ların sonlarında B-50 olarak adlandırılan geliştirilmiş bir modeli yapıldı. 1964’e kadar serviste kalan bu model dünya etrafında ilk durmaksızın uçuşu gerçekleştirdi.
.
B-29 specs/doneleri:
Crew/mürettebat: 10, engines/motorlar: 4 x Wright R-3350-23-23A/-41 Cyclone 18, power/gücü: 4 x 1641kW, wingspan/kanat açıklığı: 43.05m, length/uzunluk: 30.18m, height/yükseklik: 9.02m, wing area/kanat alanı: 161.27m2, start mass/kalkış ağırlığı: 56245kg, empty mass/boş ağırlığı: 31815kg, max speed/azami hızız: 576km/h, cruise speed/seyir hızı: 370km/h, ceiling/tavan: 9710m, range w.max.fuel/azami yakıtla menzil: 5230km, range w.max.payload/azami yükle menzil: 2880km, armament: 11 x 12.7mm MG, 9000kg of bomb
Editör : M. Haluk SEVEL
B-29 KOKPİT
b-29
ATOM BOMBASI
Nükleer silahlanmanın geçmişini irdelediğimizde karşımıza hemen ABD’nin ünlü Manhattan Projesi çıkar. Ancak, eski defterleri biraz karıştıracak olursak, 40 yıllık bir gebelik dönemiyle karşılaşırız. Bu gebeliğin babası olan kişi olarak da karşımıza ünlü bilim adamı Albert Einstein (1879-1955) çıkıyor. Takvimler 1905’i gösterdiğinde, İsviçre Patent Bürosu’nda memurluk yapan Einstein’ın özellikle E=MC² denklemindeki önermesine dayanan “Özel Görelilik Kuramı” bilim çevrelerince hararetli tartışmalara konu oluyordu. Bu genç bilim adamının, kendisini acımasızca eleştirenlere söylediği şu sözler bir kenara not etmeye değer niteliktedir: “Fizik gelişmekte olan mantıksal bir düşünce dizgesidir. Onun esasları yalnızca deney ve tecrübe yoluyla edinilemez. Onun gelişmesi, özgürce yapılan buluşlara bağlıdır.”
ATOM BOMBASINDA HİTLER FAKTÖRÜ 1920 ve 1930’lar atomla ilgili çalışmaların büyük ivme kazandığı yıllar oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın yaraları sarılmadan, Hitler’in Polonya’yı işgaliyle 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Nükleer araştırmalar konusunda dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Almanya, bir yandan geleneksel silahlarla savaşmaya ve yeni ülkeleri işgal etmeye devam ediyor, bir yandan da gelişmiş bombalar üretmek için ciddi yatırımlar yapıyordu. Nihayetinde, Berlin’deki hükümet laboratuarında bir Alman kimyager, uranyum atomlarını parçaladı. Bu bilim adamı, yaptığı deneyle atomun içinde depolanmış devasa enerjinin ortaya çıkarılmasının anahtarını keşfetti . O zamana kadar çoğu bilim adamı, nükleer enerjinin ancak onlarca yıl sonra elde edilebileceğini düşünüyordu. Bilim çevrelerinde büyük çalkantılara sebep olan spekülasyonlar ortama hakimdi. Bilim adamları, atomun parçalanmasından güç reaktörüne ve çok güçlü bir bombaya giden yolu büyük bir endişe ve heyecanla görebiliyorlardı. Büyük tehlikenin yaklaştığını önceden gören yegane bilim adamı Leo Slizard’dı. 12 yıl boyunca Almanya’da çalışan bu fizikçi, Einstein ve bir çok bilim adamı gibi Hitler’den kaçıp ABD’ye sığınmıştı. Almanya’nın atom bombasıyla ilgili somut çalışmaları duyulduğunda New York’ta yaşıyordu. Almanların bu çalışmasının dünya için büyük bir tehdit olduğunu ABD hükümetine anlatması gerektiğini düşünen Slizard, Berlin’deyken arkadaşı olan Albert Einstein’dan yardım istedi. Çünkü Einstein çok ünlüydü, mutlaka hükümet onun söylediklerine itibar ederdi. Einstein, içindeki Alman korkusunun da etkisiyle Başkan Roosevelt’e durumu anlatan bir mektup yazdı. ABD’de bunlar olurken, Hitler Polonya’yı işgal etmekle meşguldü. Bir ay içerisinde Nazi kuvvetleri Polonya’yı bütünüyle işgal etti ve bu ülkede yaşayan Yahudilere yönelik büyük bir kıyım başlattı. Başkan Roosevelt, Einstein’ın yazdığı mektuptan etkilenmişti ama öneminin farkında değildi. Bir komite kurarak bu işi orduya havale etti. Ordu da gerekli ilgiyi göstermedi. Bu sırada Hitler’in bilim adamları, hummalı bir şekilde atom bombası çalışmalarını büyük bir laboratuarda yürütmeye devam ediyorlardı. Nazi hükümeti, dünyanın en zengin uranyum rezervlerine sahip olan Çekoslovakya’dan uranyum ihraç edilmesini de yasakladı. Bu gelişme, ABD’deki bilim adamlarını iyiden iyiye kaygılandırmıştı.
BİLİMİN KARA SAYFALARI YAZILIYOR Japonların 7 Aralık 1941’deki Pearl Harbor saldırısıyla birlikte ABD kendisini iyice savaşa adadı. Bu sayede ABD’deki atom bombası çalışmaları da hız kazanmış oldu. Devlet desteğiyle, içlerinde Nobel Ödülü almış ünlü bilim adamlarının da bulunduğu bir grup, atom bombası çalışmaları yapmaya başladı. Almanların epeyce yol aldığını biliyorlardı. Nükleer fizik çalışmalarının dünyadaki merkezi Almanya’ydı. Bilgi-birikim açısından çok öndeydiler. ABD’deki bilim adamları, bir reaktörde uygun bir şekilde ayarlanmış uranyumla, milyarlarca atomu büyütecek zincirleme bir reaksiyon ortaya çıkarabileceklerini düşünüyorlardı. Bu işlem, bombanın temel prensibini kanıtlamış olacaktı. Başarılı sonuçlanan deneylerinin ardından Leo Slizard, bu gelişmenin insanlık tarihi için büyük bir bela olacağını; ülkelerin nükleer silah yarışına girerek bu gücü askeri amaçlarla kullanacağını düşünmeye başlamıştı. Manhattan Projesi adını alan bu çalışma büyük bir ivme kazandı ve ordunun proje üzerindeki etkisi de artmaya başladı. Ordunun ilk yaptığı iş, bu projenin başına Kaliforniya Üniversitesi fizikçilerinden J. Robert Oppenheimer’ı getirmek oldu. Oppenheimer, yapılacak bombanın insanlık için faydalı olacağını ve gelecekteki olası savaşları engelleyeceğini düşünüyordu. Manhattan Projesi, Leo Slizard’sız ve Oppenheimer’ın başkanlığında yüzlerce fizikçiyle işlemeye başladı. 1944’te projeye devlet tarafından verilen maddi destek bir hayli artmıştı. Almanya ve ABD arasında büyük bir yarış başlamıştı. Atom bombasını ilk kim yapacaktı? Aslında Manhattan Projesinde çalışan bilim adamlarının neredeyse tamamı, atom bombasının yapılıp yapılamayacağını anlamak için çalıştıklarını sanıyorlardı. Tam bu sırada, Başkan Roosevelt’in beyin kanaması sonucu ölmesiyle, Harry Truman 12 Nisan 1945’de ABD’nin 33. başkanı oldu. Düşman ülkenin lideri Adolf Hitler ise, 30 Nisan 1945’te, yaklaşan müttefik kuvvetlerini beklemeden kendi yaşamına son verdi. Büyük Almanya hayali ve atom bombası tehlikesi Hitler’le birlikte tarih sayfalarında yerini alacaktı. Manhattan Projesinde çalışan bilim adamları, Alman tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte, atom bombası çalışmasını devam etmeye gerek kalmadığını öne sürdüler. Ancak şimdi bir başka tehdit ABD’nin gündemindeydi. Bu tehdidin adı Japonya’ydı. Bilim adamlarının en büyük korkusu, Japonya’ya karşı yapılacak bir atom bombasının, Sovyetler Birliği’nde de nükleer silah çalışmalarını başlatmasıydı. İşler iyice sarpa sarıyordu. Leo Slizard, bir zamanlar Başkan Roosevelt’i atom bombası çalışmasını başlatması için uyarmıştı; şimdi de Başkan Truman’ı, bu çalışmaların durdurulması için uyarmaya çalışıyordu. Slizard’ın bu yöndeki çabaları hiçbir sonuç vermedi.
BİR ÖLÜM MAKİNESİNİN DOĞUŞU ABD hükümetinin sıkıştırmalarıyla hızlanan çalışmalar nihayet test aşamasına gelmişti. Bilim adamları, New Mexico çölünde bir test çalışmasına başladı. Dünyanın ilk nükleer silahının montajı büyük bir titizlikle tamamlandı. Küçük plütonyum çekirdeği binlerce kiloluk patlayıcının ortasına titizlikle yerleştirildi. Kıyamet günü yaklaşıyordu! Bomba testten iki gün önce çelik kuleye çekilmeye başlandı. Kuleye çıkarıldıktan sonra 32 fünye patlayıcılara tek tek bağlandı. Yağmurlu bir geceden sonra bilim adamları iyiden iyiye heyecanlanmıştı. Bu kişilerden biri olan Enrico Fermi, bu bombanın New Mexico’yu yok edebileceği; hatta atmosferi tetikleyip dünyayı etkileyeceği tahminlerini arkadaşlarıyla paylaşıyordu. Bilim adamları, gözlerini patlamanın etkisinden korumak için koyu renkli kaynakçı gözlükleri taktılar. Bütün önlemler alındı ve bu yaramaz çocuğun ne yapacağını merak eden gözler saniyeleri saymaya başladı. 16 Temmuz 1945’te, saatler tam olarak 05:24:45’i gösterdiğinde, 2 milyar dolarlık Manhattan Projesi’nin ürettiği dünyanın ilk atom bombası New Mexico şafağını yerle bir etti. Projenin yöneticisi J. Robert Oppenheimer’ı tanıyanların çoğu, onun Doğu edebiyatına olan düşkünlüğünü bilirdi. Gözleri kör eden o kavurucu patlamanın olduğu anda Oppenheimer, kutsal Hindu destanı Bhagavad-Gita’dan şu bölümü mırıldandı: Bin güneşin ışığı Doldursaydı bir anda bütün göğü, O Görkemli’nin ihtişamına benzerdi tıpkı… Dünyaları yıkan Azrail’im artık ben. Yeryüzü ve gökyüzü o ana kadar hiç bu kadar şiddetli bir ışığa maruz kalmamıştı. Belki başka gezegenlerden de görülmüştü bu ışık. Patlamanın merkezindeki sıcaklık, güneşin çekirdeğindeki sıcaklığın dört katı, yüzeyindeki sıcaklığın ise on katından fazlaydı. Yaydığı radyasyon, dünyadaki bütün radyumun verdiği radyasyonun bir milyon katına eşitti. Yapılan hesaplamalar, bu patlamanın 20 bin ton TNT’ye eşit olduğunu gösteriyordu. Dünyanın kaderini değiştiren ve tehdide devam eden bu ölüm makinesinin doğuş hikayesini düşündüğümde, şair Nazım Hikmet’in şu dizeleri geliyor aklıma: Acayip havalar Bir güneş, bir yağmur, bir kar atom bombası denemelerinden diyorlar. Stronosium 90 yağıyormuş ota, süte, ete, umuda, hürriyete, kapısını çaldığımız büyük hasrete. Kendi kendimizle yarıştayız,gülüm. Ya ölü yıldızlara hayatı götüreceğiz. ya dünyamıza inecek ölüm.
HİRO ŞİMAYA ATILAN İLK ATOM BOMBASI LİTTLE BOY
ÇİZİMLERİ
BU DA BAŞKA BİR RESMİ
THE FAT MAN:ŞİŞMAN ÇOCUK NAGAZAKİYE ATILDI
2.dünya savaşı vard başlı başına neden çanakkale savaşını ıncelemıyoruz ??? açın bi topık arkadaşlar özumuzu yansıtalım
Çok güzel bi topi olmuş, herkesin eline sağlık. Acaba Hitlerin Türkiye üstüne planlarını ve Türkler hakkındaki düşüncelerini bilen varmı?
PAUL TİBBETS
paul tibbets ,23 şubat 1915 quincy, illinois'de enola gay ve paul warfield tibbets'in oğulları olarak dünyaya geldi. havacılıkla dokuz yaşında tanıştı ve 'ukte' edindi. 1933'de ailesinin isteği üzerine ilk olarak tıp dalında eğitim görmek üzere university of florida / gainesville'e yazıldı. ancak aklı havacılıktaydı ve ailesinin itirazlarına rağmen 1937'de karakuvvetleri uçuş birliğine (army air corps) kaydoldu.
uçuş brovesini başarıyla kazandıktan sonra çoğu arkadaşlarının aksine avcı uçakları yerine , çok motorlu keşif uçaklarına atanmasını talep etti.
1942'de b-17 pilotu olarak avrupa'da alman hedefleine yapılan hava bombardımanlarına katıldı. 1942 sonunda abd'nin kuzey afrika seferi operation "torch" için general mark clark'ı sonrasında ise eisenhower'i cezayire` ulaştıran uçaklara kaptanlık etti.
müttefiklerin kuzey afrika'ya yerleşmesinin ardından burada konuşlanmış b17 filolarına ve ardından 12nci floya atanarak iniş ve kalkışlarda dengesizliği yüzünden pilotlara korku yaşatan b26marauder filolarına kumanda etti.
1943 temmuzunnda yeni b29 superfortresslerin tasarımına adanmış 4 üretim tesisinden biri olan "boeing wichita"ya danışman ve test pilotu olarak atandı. uçağın bir takım silahlarının azaltılması sayesinde performansının yükseltilebileceğini önererek gelişimine katkıda bulundu.
eylül 1944'te top secret görevle colorado springs'te atom bombasının bombardıman uçaklarından atılabilmesi için çalışan . general uzal ent ve profesor norman ramsey'e katılarak manhattan project'e silverplate kodadıyla danışman olarak atandı.
yetkisi hemen hemen sınırsızdı . emrindeki 509ncu bileşik grup, wendover,utah'da konuşlanmış olup , 15 adet b29 ve 1,800 kişiden oluşuyordu. avrupa savaşındaki b-17 mürettebatından tom ferebee (bombardımancı), çavuş george caron (kuyruk makineli), dutch van kirk (nevigator), and çavuş. wyatt duzenberry (uçuş mühendisi)'ni test uçağını uçurmak için seçmişti. burada 15 yeni b-29 daha yüksek hız ve irtifada uçaksavar bataryalarının tehdidinden yüksekte uçabilmesi için taretlerinden ve kuyruk makinelisi dışındaki zırhından arındılrıldı. yakıt enjeksiyonlu yeni motorlarla ve özel pervanelerle donatıldı. ve bomba kompartımanı 10.000 poundluk tek bir bombanın ağırlığına dayanabilecek şekilde güçlendirildi.
bundan sonra 393ncü b-29 bombardıman filosu test uçuşları ardından bombalama tatbikatlarına başladı. ana müşkülat atom bombasını atacak uçak ve mürettebatını oluşacak $ok dalgasından korumak için gerekli uzaklığa taşımaktı. bilimadamları b-29'un $ok dalgasına 8 millik bir mesafede dayanabileceklerini hesaplamışlardı. 31,000 feette uçtuğundan b-29 zaten patlama noktasından 6 mil mesafede olacaktı. gerekli ek mesafeyi kazanmak için tibbetts 155 derecelik sert bir dönüşün en iyi manevra olacağına karar verdi. 2 dakikalık bir süre zarfında b-29 yönünü tersine çevirerek 5 millik bir uçuş yapacaktı. bir diğer kritik husus bombanın hedefe isabetindeki doğruluğu sağlamaktı. bombanın hedefi 200 feetlik bir hata payı ile vurmasını sağlamak gerekiyordu. bütün bunların yanısıra deniz ve kara üzerinde b-29'un tam bir sessizlik içinde yol alabilmesi için telsiz temasından kaçınarak kendi nevigasyon imkanlarıyla hedefi bulması gerekiyordu. uçuş ekibi tüm bu hususlar için gerekli çözümleri kuba üzerinde uçarak geliştirdi. tüm organizasyon 1944'te hazırlıklarını tamamlandı ve 17 aralık tarihinde resmi göreve atandı.
tibbets ve adamları bu tarihten 1945 mayısına kadar geçen zamanı pasifikteki mariana takım adalarından biri olan tinian adasına taşınmakla geçirdi. tinian'ın 8,500 footluk uçuş pisti zamanının en uzun pisti olup bu iş için idealdi.
bu esnada 16 temmuz'da ilk atom bombası testi new mexio alamogordo'da gerçekleştirildi ancan tibbets buna katılamadı cünkü general curtis lemay'i (pasifik'teki stratejik güçlerin hava kuvvetleri komutanı) görevi başka bir birliğe devretmek fikrinden çaydırabilmak için tinian'a dönmek zorunda kalmıştı.
5 agustos 1945 ögleden sonra başkan truman atom bombasının japonya'ya karşı kullanılmasına ilişkin emri onayladı. (bkz: harry s truman)
6 agustos 1945 02:45 a.m.'de enola gay , paul tibbets ve mürettabetı ile birlikte havalanarak rotasını hiroshima 'ya çevirdi. saat tam 03.00'te, bomba teknisyeni albay william parsons hiroshima'nın küçük oğlan çocuğu little boy'u yuvasına yüklemeye başladı. 15 dakika sonra işlem tamamlanmıştı.
06.05'de 'iwo jima' adası üzerine ulaşan uçak, rotasını japonya'ya doğru kırdı. bu asnada hedef olarak belirlenmiş seçeneklere gözlem için bir saat önde havalanmış üç refakatçi uçaktan biri strait flush'ın komutanı etherley'den "y-3, q-3, b-2, c-1." kodlu mesajı aldılar. bu hiraşima üzerinde görüşe izin verecek kalınlıkta bir bulut tabakası bulunduğu anlamına geliyordu. tibbets adamlarına mesajı iletti "it's hiroshima."
bundan sonra japonya sahillerine yaklaştılar. shikoku ve iyo denizi üzerinden uçarken herhangi bir direnişla karşılaşmadılar.
07.30'da parsons, kişisel log defterine 'kırmızı çubuklar devreye sokuldu!' diye yazdı. bombanın ateşleme mekanizması aktive edilmişti!..
07.41'de tibbets, gaz kollarına yüklenerek tırmanmaya başladı.
08.38'de, sakince bombanın atılacağı yükseklik olan 30.700 feet irtifaya ulaşıldı. pilot bu noktada uçağı düz uçuşa geçirdi. 08.47'de elektronik fünyeler kontrol edildi ve çalışır durumda oldukları saptandı.enola gay artık tarihin akışını değiştirecek olan misyonunu tamamlamaya çok yaklaşmıştı...
saat tam 09.00'da tibbets, hiroşima'yı gördü. kentin üzerinde bir tur atarak hedefin her yöne eşit uzaklıkta olacağı noktayı saptadı. bu şekilde azami tahribatı garanti etmiş oluyordu.geri döndü
tam 09.15'te (lokal saatle 8:15), atom bombasını yuvasından serbest bırakacak kapakları açtı!..tam 09:15 artı 15nci saniyede atom bombası patladı ve savaşın kaderi ve tarih değişmiş oldu.
yaklaşık iki dakika sonra kabinin içi gözleri kör edecek denli parlak bir ışıkla doldu. patlamayla oluşan ilk darbe enola gay'e vurduğunda, bir an bütün ekip dev uçağın metal gövdesinin perçinlerinden kurtularak parçalara ayrılacağını sandı. kentin üzerinde neredeyse uçtukları yüksekliğe kadar gri bir bulut oluşmuştu. doruğuna doğru giderek büyüyen bir mantar biçimi alıyordu. çekirdeğinde parlayan kırmızı bir kütle yükseldikçe mantarlaşıyor, yayılıyor, giderek morlaşan bir gri tona ulaşıyordu. kuyruk topçusu "bob caron bombaın patlayışına şahit olan tek mürettebattı. gözlüklere rağmen bir an kör olduğunu sandı. "iki dakika önce altımızda upuzun yayılan koca kent adeta buharlaştı!' diye bir çığlık attı.
atom bombası hiroşima üzerinde patladığı ilk anda 70.000 kişi 'buharlaştı...' kasıma kadar geçen iki aylık sürede 60.000 insan radyasyondan öldü. onu takip eden beş yıl zarfında 65.000 japon daha, vücutları mutasyona uğramış bir biçimde, büyük acılar çekerek öldüler. toprak ve bitki örtüsü kavruldu. nehirler zehirlendi. kentin üzerine haftalarca kara asit yağmurları yağdı!.. 9 ağustos'ta nagasaki üzerinde patlayan bombanın ('fat boy-şişman çocuk') kurbanlarıyla birlikte sayı yarım milyonu geçti. böylece, insanlık bilinen tarihinin en büyük felaketine uğradı.
2:58 p.m'de enola gay tinian'a iniş yaptı. general spaatz burada paul'ü seçkin hizmet madalyası ve mürettebatını ise capt. robert lewis - copilot maj. thomas ferebee - bombardier capt. theodore van kirk - navigator lt. jacob beser - radar countermeasures capt. william "deak" parsons - weaponeer 2nd lt. maurice jeppson - assistant weaponeer sgt. joe stiborik - radar staff sgt. george caron - tail gunner sgt. robert shumard - asst. flight engineer pfc. richard nelson - radio tech sgt. wayne duzenberry - flight engineer hava madalyaları ile onurlandırdı.