28 Yıl üçlemesinin 2. filmi olacak. Konuyu şimdiden parselleyelim. Gelişmeler oldukça eklenecek. Cillian Murphy belki bu filmde geri dönebilir. Önceki filmin kadrosuna yoğun programı sebebiyle katılamamış. Sinema Bölümünün müdavimi Dh yöneticileri, moderatörler ve admin benden önce filmle ilgili gelişme görürlerse konuyu editleyip düzenleyebilirler. Hatta bence de daha iyi olur. |
28 Years Later: The Bone Temple (2026)
-
-
Kadın ve siyahi yönetmene teslim etmişler. Tepetaklak ederler şimdiden söyleyeyim umutlanmaya gerek yok. Çektiği şeylerin çoğu tırt.
-
Aynen "siyahi" ve "kadın" yönetmen olması benim de dikkatimi çekti. Filmografisine baktım ve çok da zengin bir içerik görmedim. Hep vasat işlerde yer almış. En iyisi Candyman gibi görünüyor ve onu izleme gereği bile duymamışım. Artık yönetmenin mucizevi bir şekilde bir yetenek ortaya koymasını veya mevcut yönetmenin daha başarılı bir yönetmenle değişmesini, Alex Garland'ın senaryosuyla ve oyuncuların ustalıklarıyla -umarım saçmasapan oyuncular da koymazlar tabii- filmi yüklenmesini bekleyeceğiz. Efsane filmlerin gerçekten acemi ellere teslim edilmesi yasaklanmalı, sadece usta ellere teslim edilmeli.
-
Geçmiş film profili kötüyse ve liyakat değil de pozitif ayrımcılıkla oradaysa mucizevi bir yetenek sergileyebileceğini sanmam. Ed Wood bunu demeye getiriyor bence. Normalde siyahi ve kadın oluşunun vurgulanışı oralarda ırkçılık ve cinsiyetçilik şeklinde tepki alır ama mesele liyakatte, yoksa kimin ne olduğu önemli değil. Kötü film geçmişiyle beraber ırk ve cinsiyet profili atanan yönetmenin bu kadar büyük bir projenin altından kalkamayacağı halde günümüz Amerikan politik ikliminde pozitif ayrımcılıkla orada olduğuna işaret ediyor.
Dediğim gibi kimin ne olduğu önemli değil çünkü oraya Michael Bay gibi yeteneksiz bir "beyaz adamı" - sosyal ilerlemecilere göre ayrıcalıklı bir sosyal gruba mensup birisini - koyarsan da seriye dair umudu kesersin. Sebebi de aynı olur. İşi ehline emanet etmek gerek.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
quote:
Orijinalden alıntı: Nat AlianovnaGeçmiş film profili kötüyse ve liyakat değil de pozitif ayrımcılıkla oradaysa mucizevi bir yetenek sergileyebileceğini sanmam. Ed Wood bunu demeye getiriyor bence. Normalde siyahi ve kadın oluşunun vurgulanışı oralarda ırkçılık ve cinsiyetçilik şeklinde tepki alır ama mesele liyakatte, yoksa kimin ne olduğu önemli değil. Kötü film geçmişiyle beraber ırk ve cinsiyet profili atanan yönetmenin bu kadar büyük bir projenin altından kalkamayacağı halde günümüz Amerikan politik ikliminde pozitif ayrımcılıkla orada olduğuna işaret ediyor.
Dediğim gibi kimin ne olduğu önemli değil çünkü oraya Michael Bay gibi yeteneksiz bir "beyaz adamı" - sosyal ilerlemecilere göre ayrıcalıklı bir sosyal gruba mensup birisini - koyarsan da seriye dair umudu kesersin. Sebebi de aynı olur. İşi ehline emanet etmek gerek.
TV ve sinema sektörü öyle kırılgan bir yere gitti ki maalesef sırf siyahi ve kadın diye görev verilir oldu. Kaliteye ve işlere baksalar asla bunları söyleyemem ama yapılan işlere baktığımda yurtdışında Ayşe Barım türevleri inanılmaz düzeydeler. Ten renginden dolayı iş vererek çeşitlilik yarattıklarını düşünerek ırkçılık yapıyorlar aslında.
True Detective'in sadece ilk sezonunun puan ortalamasına ve son sezonda Issa Lopez rezaletine bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Oscar yaklaştığında kısmetse bu çeşitlilik gibi gözüken liyakat kaybını daha sağlam yazarız.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X