Şimdi Ara

Amerikan mandasına girseydik n'olurdu? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
126
Cevap
1
Favori
6.998
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: shadow006


    quote:

    Orijinalden alıntı: Fetih
    Türkler devamlı amerika ile savaş halinde olurdu diye tahmin ediyorum...



    İyide Hangi Türkler?.

    Badem bıyıklı Yeşilciler mi?. Hadi canım zaten onların finosu değiller mi?. Bakamayın van münit dayılanmalarına. İçi kabak o karpuzun.

    Merkez Sağcılar mı?. Senelerce ABD'nin taşeronu glodyo bunlar tarafından görmezden gelinmedi mi?.

    Tarikat yada Cemaatciler mi?. Gülerim bir yerlerimle, dinler arası diyalog kitapları kimin parası ile basıldı bir araştırın bakalım.

    Liberal Demokratlar mı?. Kimin liberali, kimin demokratı?. Küçük Amerika olacağız sözleri hala kulaklarımızda.

    Milliyetci Türkler mi?. 6 Filoyo taşlıyacaklarına taşlıyanları taşlamadılar mı?. Onlar geçmişteydi diyeceksiniz günümüzde bile bir tek protesto eylemi görmüyoruz bu arkadaşlardan.

    Milliyetci Kürtler mi? Kandile havadan silah ve mühimmatı Cibuti Hava kuvvetleri atmadı değil mi?.


    Lafın özü ABD ye bu cenahlardan değil isyan bir osuruk sesi bile gelmez.






    sen kimlerdensin?




  • lehrer35 hocama katılıyorum.
    Dünya yüzünde sömürge olup da, manda olup da refaha ermiş hiç bir ülke yoktur, böyle bir şey mümkün değil, adı üstünde "sömürge". Atatürk "istiklal en kıymetli hazinedir" demiş. Bu hazineyi almak için geçici bir süre doyurabilirler, oysa bu aldatmacadır. O hazine bir giderse karnımız bir daha doymaz, bunu bilin.
  • Bizim dinci/yobaz ve manda sevdalılarının piri N. F. Kısakürek'in lafı geldi aklıma... Bacak aramıza giren abede askerlerinin aslında ne kadar kutsal oldukları falan... İlham kaynağın böyle olursa, ayrılamazsın bunların peşinden At sineği sokarlar odana, kızarır bozarırsın ama ağzını açıp da, tek laf edemezsin.
  • @Fuego, iddian ispat ister kardaş.
    Bilirsin ki ispatsız iddia iftira hükmüne girer.

    O halde buyrun izah ve ispata...
  • Ah Cezeri ah! Kanıtsız ne yazmışım ki?

    "Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir."

    7 Temmuz 1959
    Büyük Doğu dergisi

    Necip Fazıl KISAKÜREK
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • Ah Fuego Ah... Ne zaman gerçek addettiğin, biçilip, kesilen tahrif edilmiş sözde kanıtlara kanıp yalanı hak bilmekten vaz geçeceksin gardaşım.

    Hakkı hak bilmen için paylaştığın, bu tahrif edilmiş, kesilip biçilen ve gerçeğinden uzak bir anlam ile nazara tutturulan bu yazının aslını paylaşacağım bende. Ve bununla birlikte asıl gerçeğe ve asla önem verenlere bir fırsat vereceğim.


    Yazının aslı ektedir.
    Buradaki makalesinde Kısakürek, mevcut siyasi Dünya konjonktüründeki hakim güçleri, bunlar arasında geçen savaşı, öteki devletleri ve bunlar arasında sıkışıp kalan Türkiyenin durumunu mütalaa ve münazara etmektedir.
    Bunlar arasında en büyük iki güç olan Rusya ve Amerika arasında geçen bu soğuk savaşta, dolayısıyla Kominizma ve Kapitalizma arasındaki çekişmeyi ele almaktadır.
    Bu noktada çoğu ülkede dinsizliğide beraberinde getiren kominizmayı tercih etmektense kapitalizmayı yeğlemektedir.
    Kominizmaya olan bu duruşu ise gayet tabi bir şahsi fikirdir. Siz dilerseniz buna karşı olun fark etmez.

    Üstelik bunu yazarken, ikisi arasında münazara ederken şu ifadeside çok dikkat çekicidir ki siz bunuda paylaşmamışsınız:
    "Bu ne boğucu, sıkıcı dünya! Yukarıya tükürsem bıyığım, aşağıya tükürsem sakalım..."

    Neyse lafı fazla uzatmadan kanıtınızın aslınaı, her düşünce ve fikri ve elbette Tarihi nasıl ki mevcut zamanın konjoktürüne göre değerlendirmemiz gerekiyor ise o şekilde değerlendirerek okuduğunuzda Kısa küreğin ne demek istediğinide anlayacaksınız.





     Amerikan mandasına girseydik n'olurdu?

    AMERİKA, DÜNYA VE BİZ


    Bugün dünya, milletlerin oluş istikameti ve tekevvün hakkı bakımından iki vâhide ayrılmıştır. Sonunda kaba ve basit iki vâhid... Ya Amerikayı tutacaksınız, ya Sovyet Rusyayı; ya demokrasiyi, ya komünizmayı... Bunlardan birine temayül derhal ve kat'i olarak öbürüne aykırılık mânasına gelir. Onun için, en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa, Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.
    İkinci Dünya Harbinden sonra Avrupa medeniyetinin büyük mümessilleri, bir nevi iktisadi ve teknik tabiiyet yüzünden dünya görüşlerindeki istiklâllerini kaybetmişler ve mecburî olarak Amerikan hegemonyası altına girmişlerdir.
    İmparatorluğunu ve dünya siyasetindeki başbuğluğunu kaybeden şahsiyetli İngiltere, şimdi bütün aksiyonunu ve söz hakkını kaybetmiş mahzun bir ülke halindedir. Almanya, topyekûn varlığıyla ödemek mevkiinde bulunduğu harp felâketini telâfi için, hârika çapında bir kalkınmadan gayri hiçbir gaye sahibi değildir. Avrupa'nın diğer milletleri de, Garp medeniyetini meçhul bir yarına çeken sinsi şartlara karşı, bütün güçlerini, kendi kabukları içinde, ruhî ve iktisadî günü birlik bir ferahlığa yöneltmiş ve dünya politikası üzerinde müessir olmak politikasını unutmuş bulunuyorlar.
    Yalnız Fransa (Dö Gol) tecrübesinden sonra bir şahsiyet hummasına düşebildi; ve (frenk) isminin eski temsil hakkı üzerinde yepyeni bir istikamet kolladığını belli etti. Dış politikada ilk defa olarak (Dö Gol)ün; Amerikan hava üslerini Fransadan tasfiyeye kalkması, işte bu istiklâl ve şahsiyet davranışının en bariz işaretidir. Bu işaret, Fransanın artık bir âlet mevkiinden çıkıp, Garp medeniyetini yuğuran şahsiyetli milletlerden biri olmak sıfatını her sahada göstermek ve bütün iç ve dış buhranlarını yenmek istemesinden başka bir maksada yorulamaz.
    Hakikat şudur ki, Amerika sadece iktisadi ve teknik üstünlüğü yüzünden, ayrıca hiç bir payı bulunmıyan Garp medeniyetini bütün hakları ve imtiyazlariyle ve açıkgözce nefsine yamamış; ve cihanın komünizma dehşetine karşı kendisini biricik tutamak haline getirmeği bilmiştir. Bu tutamağa el atanlar da, onun iradesine boyun eğmeğe, dünya çapında hiçbir temsil tavrı takınmamaya, şahsiyetsiz yaşamaya ve Amerikalılara mahsus basit ve düpedüz dünyanın bekçiliğini etmeğe mecburdur.
    Bu ne boğucu, sıkıcı dünya! Yukarıya tükürsem bıyığım, aşağıya tükürsem sakalım...
    Nazariyede materyalist Rusyaya karşı Amerika, cihana öyle ablâk bir çehre vermiştir ki, ikisi arasında sıkışıp kalan Avrupa, evvelâ birincisine, sonra ikincisine karşı (spiritüalist) bünyesini koruyabilmek için ne yapacağını bilememektedir. Birinden korunmanın öbürüne sığınmak şeklinde tecelli eden çaresi, gerçek korunmayı ve şahsiyet müdafaasını büsbütün iflâs ettirici bir durum arzetmektedir.
    Bize gelince:
    Halk Partisi devrinden beri, mutlak ve mecburi Amerikan siyasetini tutmak, Türkiye hesabına biricik doğru yol... Buna şüphe yok... Cihanın ölüm ve dirim halinde iki yolundan dirim istikametini seçmek milli irade ibresi yalnız bu istikameti gösterdiğine göre, her halde Halk Partisi hesabına büyük bir keşif değil...
    Evet, dirim yolu seçildi; fakat bu yolda diri bir anlayış ve şahsiyetli bir tavır gösterilmedi. Vaziyet o türlü idare edildi ki, Amerika bizi cebinde keklik bildi; ve mevzuumuzda, idrâksiz kekliklere mahsus fedakârlıklardan ileriye gitmedi.
    Mesele, Amerikan yardımının azlığında çokluğunda değil; Amerika'nın karşısında, yalnız kendi milli tekevvün gayesine bağlı, şahsiyetli bir millet tavrını takınmakta ve ona göre hürmet ve itibar sahibi olmakta... Coğrafya ve tarihimiz, bizi, kapitalizma ve komünizma sistemleri arasındaki nihaî muhasebenin ana rakamını temsil edecek kadar nazik bir makamda bulundurduğuna göre, Amerika'dan bu makamın dolgun hakkını istemek ve nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalıydı. Olmadı; sanki Amerika tarafından boş bir araziye sevkedilmiş ve hudut bekçiliği almış boğaz tokluğuna çalışır bir millet olduk.
    Hele lisaniyle, üslûbiyle, tipiyle, ruh haletiyle ve kendine göre kültürü veya kültür iddiasiyle Amerikalının içimize nüfuzu korkunç bir şeydir. Dolar kuvvetine dayanan ve sade Türkiye'de değil, dünyanın her tarafında kendisini hissettiren bu maddî ve aynı zamanda mânevî nüfuz belki Avrupa'nın ruhî sahada baş derdidir.

    Zira Amerikalı, eski bir kök ve şahsiyet damarına bağlı olmaktan uzaktır.Garbın milletler katışığından öyle bir melezdir ki, o milletlere ait ruh uktelerini dibinden tıraş etmiş; ve meselesiz, dâvasız, dertsiz, ıztırapsız, yalnız madde hesaplarına bağlı ve beş hasse plânında yaşar bir yeni insan tipi getirmiştir. Bu yeni insan, elektriğin ne demek olduğunu düşünmez veya düşünmekte bir fayda görmez; onu bir ampul içinde zaptetmeği kâfi bulur. Bu yeni insanın hürriyet fikrinden, daha doğrusu insiyakından başka hiçbir ruhi sistemi yoktur. Başı boştur, ilcalarına tâbidir, her kayıttan ve ölçüden âzadedir, manevî sulta ve disiplin boyunduruklarından hiç birinin hükmü altına giremez; hasılı tam mânasiyle tabiat ve madde insanıdır.
    Tarih, şahsiyet, ruhî hayat ve mesele sahibi milletler için de böyle bir tip, ancak bozucu ve çürütücü olabilir. Hele yeni bir hayat ve tekevvün arayan ve henüz olamamış bulunan milletler Amerikalıyı örnek aldıkları gün, meydana, bütün lûgatçesi 10-15 kelimeden ibaret, her ân çiklet çiğneyen ve homurtu halinde konuşan ve anlaşan, hiçbir ruhî müeyyideye kıymet vermeyen başı boşlar topluluğundan başka birşey çıkamaz. Amerikalı tipi, kendi vatanında belki her türlü içtimaî emniyet ve murakabeye malik olabilir; fakat taklitçilerinin dünyasında sadece felâkettir. Amerikaya gidip Amerikalı olmak belki iyi; fakat milleti içinde Amerikalılaşmak mümkün olduğu kadar kötü...
    Başınızı kaldırıp büyük şehirlerde şöyle bir halimize bakacak olursanız, Amerikanizm denilen âfetin, kılığımızda, meşrebimizde, üslûbumuzda, edamızda bizi kendimizden ne kadar uzaklara götürdüğünü, yahut götürmek istediğini sezersiniz.
    Mekteplerimize, gençlerimize, züppelerimize, zevk-u safa hayatımıza; ve oradan müesseselerimize, evet bütün müesseselerimize dikkatle bakınız yeter!
    Bir Amerikan gemisinin İstanbul'a geldiği gün, şehrin geçirdiği telâşın, (Noel) babanın çıkını etrafında çocuklar geçirmez.
    Eğer arada bir kendilerinden şu veya bu tarzda, hattâ bayrağımıza kadar uzanan kabalıklar görüyorsak, bunu, Amerikalının mizacında değil, kendi ruhî zebunluğumuzun muhatabımıza verdiği gururda aramalıyız.
    İktisat reçetelerine kadar her şeyi sonsuz cömertliğinden beklediğimiz bir millet fertlerinin bize karşı ulvî hareket etmesini beklemek ve böyle bir istidadı da Amerikalıdan ummak, yerinde sayılamaz.
    Bize düşen, kendi kendimize sahip olarak, Amerika'nın ebedî müttefiki, Amerikalının da "Sen sensin, ben de ben" tarzında dostu olmaktır. Amerikalıyı da böylece kendimiz için bir saadet unsuru kılmak... Yoksa belâ haline getirmek değil...
    Bunu en küçük milletler yaparken biz yapamazsak hazin olur. Amerika da ancak böyle bir şahsiyete maddî ve manevî itibar biçebilir. Yoksa, gelip geçici menfaatleri bakımından alâkadar olduğu; ve bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasındaki perspektif içinde mutalea ettiği kadrodan ileriye geçemeyiz.
    Dış siyasetimizde Amerikan ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta, devlet ve millet çapında kalkınışımızı kuşatacak derecede büyük ve her işe hâkim bir mâna gizlidir.
    Bu mâna ta merkezinden ele geçirildiği gün, Türk ve Amerikan bayrakları, biri şu kadar yıldızlı ve öbürü sadece ay ve yıldızlı, iki ayrı dünyanın iki ayrı ve fakat daima beraber mümessilleri halinde yanyana göndere çekilebilirler.
    Necip Fazıl KISAKÜREK
    Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 12 Aralık 2010; 20:00:25 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    Ah Fuego Ah... Ne zaman gerçek addettiğin, biçilip, kesilen tahrif edilmiş sözde kanıtlara kanıp yalanı hak bilmekten vaz geçeceksin gardaşım.

    Hakkı hak bilmen için paylaştığın, bu tahrif edilmiş, kesilip biçilen ve gerçeğinden uzak bir anlam ile nazara tutturulan bu yazının aslını paylaşacağım bende. Ve bununla birlikte asıl gerçeğe ve asla önem verenlere bir fırsat vereceğim.



    Yazıya göre tek tahrifatın sizinki olduğu görünüyor. Yaptığınız savunmanın "kader utansın!"dan başka bir kıymeti harbiyesi yoktur. Bugün ABD nin kucağında siyaset yapan cenah bunu tıpkı sizin yapmaya çalıştığınız gibi "başka seçenek mi var!" bahanesine sığdırmaktadır. Tabi bu ABD kucağında oturdukları gerçeğini asla gizleyememektedir. Bu bahanenin tek işlevi sadece güttükleri koyunları uyutmaktır.




  • Tekzip değil ki bu gardaş. Bildiğin tasdik. Laf ebeliğiyle, bir yerlere varmaya çalışmış çakma üstad; başaramamış onu da... Mandacı kafanın esiri olmuş. İBDA-C ve akepe üst kadrolarının da bakışından belli değil mi herşey? Bugün uygulanan siyaset, zatın yazdığının tıpatıp uygulanan halidir. Müstemleke... Bir fark var sadece. Zat, alttan da olsa sık sık Atatürk'e ve devrimlere saldırmayı pek severdi. Gerici unsurlar ise, direkt yıkıcıcılık ve bölücük ile iştigal ediyorlar.


    Kendi halkının canına kasteden teröristleri, davul zurnayla karşılayan ve yedi dakikada beraat ettiren anlayış, Kısakürek ekolünün temsilcileridir.

    Tersini iddia eden varsa, buyursun.
  • Ayrıca Kısaküreğin kaleminden Amerika hakkında yazdığı şu satırlar, Kısakürek hakkındaki iddalarına bir yanıt niteliğindedir:

    Amerika: Takip ettiği dünya politikası bakımından, cedlerimizden kalma toprakların bugünkü siyasî ve sevkulceyşî avantajını parayla kiralar. Bu kiralama işinde de, kendi takdir ölçüsüne göre değil, bizim "aza razı bir millet olmamız" hesabına göre davranır. Mümkün olsa, bir köylü elinden 5 liraya düşürülen tarihî bir eser gibi bizi bedavaya mal etmek ister. Bunun için ruhumuzdaki (Amerikanizm) ukdesini, taklitçilik dehâsını, Batı hayranlığını, şahsiyet kayıtsızlığını, siyası çıkmazda oluşumuzu ve daha neleri ve neleri sömürür. İçinden bize karşı öyle bir tiksinti duyar ki, erleri ve çavuşları, her kafayı tütsüleyişte, yırtmak için Türk bayrağı ararlar. Amerikalının, başta Kıbrıs, samimî olarak Türk'ü tutacağı hiçbir dünya meselesi yoktur.
    Çerçeve 4 - Çıkmaz Sokak / Necip Fazıl KISAKÜREK



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 12 Aralık 2010; 16:43:14 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: El Fuego

    Tekzip değil ki bu gardaş. Bildiğin tasdik. Laf ebeliğiyle, bir yerlere varmaya çalışmış çakma üstad; başaramamış onu da... Mandacı kafanın esiri olmuş. İBDA-C ve akepe üst kadrolarının da bakışından belli değil mi herşey? Bugün uygulanan siyaset, zatın yazdığının tıpatıp uygulanan halidir. Müstemleke... Bir fark var sadece. Zat, alttan da olsa sık sık Atatürk'e ve devrimlere saldırmayı pek severdi. Gerici unsurlar ise, direkt yıkıcıcılık ve bölücük ile iştigal ediyorlar.


    Kendi halkının canına kasteden teröristleri, davul zurnayla karşılayan ve yedi dakikada beraat ettiren anlayış, Kısakürek ekolünün temsilcileridir.

    Tersini iddia eden varsa, buyursun.



    Aynen katılıyorum. İyi şairdir ancak muhalif olmanın sağladığı kitleleri etkileme avantajını çok iyi kullanmış biridir. Siyasi düşüncelerinde samimi olduğunu hiç sanmıyorum. Söylemde savunduğu ile yaşantısı hiç örtüşmeyen biridir. Dindar insanların nasıl olupta onu rehber aldıklarını kafam almıyor. Dincilerin rehberi olması ise işin doğasında var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 12 Aralık 2010; 16:29:10 >




  • Fuegonun paylaştığı yazıdaki tahrifatı ve edebi katlimı görmüyor ve bazılarınında görmezden geliyor olması bilhassa dikkatimi celp ediyor.

    Uzun makalenin sağından solundan ucundan bucakğından alıp o kesilen cümleler arasında sanki hiç bir izahat yokmuşçasına gösterip üstüne üstelik utanmadan kelimelerin dahi değiştirilmesi ne kadar ayıp ve ne kadar yüz kızartıcıdır ki bunu dahi yok sayıyorsunuz.

    Burada kesinlikle El-Fuego'da değil hata. Zira yazıyı aldığı kaynak itibari ile bu yazı tahrif edilmiş şekilde yayınlanmakta ve bir tür karalama oyuncağı olarak kullanılmaktadır.

    Öyle ki kesilip biçilen ve değiştirilen sözcükler ile beraber anlam o kadar değişmekte ve gayenin ardındaki art niyet kendini belli etmektedir.

    Evet zaten sayfayı okuyanlar köşe bucak kesilmiş cümlelerin ne derece tahrifat oluşturduğunu fark ediyorlardır.
    Örnek olarak üstteki mesajımda koyulaştırdığım "Amerikan siyasetini tutmak biricik doğru yol(...)" cümlesinin ardından gelen paragraf...
    İzah nasılda ön yargıyı değiştirir görelim buradan...

    Ayrıca şuraya bilhassa dikkat edin:

    Yukarıda tahrif edilmiş metinde şu ibare geçmektedir:
    quote:

    "Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir."


    Oysa orijinalinde asıl şöyledir:
    quote:

    ''Dış siyasetimizde Amerikan ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta, devlet ve millet çapında kalkınışımızı kuşatacak derecede büyük ve her işe hâkim bir mâna gizlidir.''


    Buradaki şark kurnazlığını gören gözler görür elbet.

    Bir yerde (tahrif edilmiş metinde) "Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine(...)" deniyorken orijinalinde "Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta(...)" denmekte.

    Yani Kısaküreğin 'kendimizde' derken, bir milletin asil duruşunu zemin alarak yapılan birliktelikteliğinden, şahsi duruşunu muhafaza ederek ilişkide bulunmasından söz ederken, tahrif edilmiş metinde okunan anlamda ise; hiç bir şahsi duruş sergilemeden yapılan siyasi birliktelik, anlamı çıkmakta.

    Buradanda görüleceği üzere "-de"yi "-e" olarak "şahsiyeti" "siyaset" olarak değiştirmenin ne derece bir tahrifat yarattığı ve art niyet ortaya çıkarttığı görülmektedir.

    Art niyetle tahrif edilmiş bir metin nasılda karalama maksatlıların yegane kıymetlisi oluyor.
    Art niyete itibar edilmez.
    İtibar hakikate olur...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi El-Cezeri -- 12 Aralık 2010; 16:53:22 >




  • "One minut" tezgahını yemekle bunu yemenin arasında hiç bir fark yoktur El-Cezeri. Sonuç olarak ne diyor? Zengin hovardanın altından kalkan kadının, adam için şişko apaçi" demesinden bir farkı var mı bunun?

    Hiç bir deterjan tırnakacı dezenformasyoncuları aklayamaz.
  • İki cümle ile üstü kapalı konuşup, ayıbı görmezden gelip, özrü erdemden saymamak işin kolayı.

    Asıl yapılması gereken önce izah sonra ispat ve bunları mantık prensipleri ile yapmaktır.
    Söz konusu tahrifat ile ilgili onca şey yazdık bu mudur karşılığı?

    Etme eyleme böyle olmaz münazara.
    Sloganlar ile politik karından (mideden) söylemler ile hiç yürümez.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: El-Cezeri

    İki cümle ile üstü kapalı konuşup, ayıbı görmezden gelip, özrü erdemden saymamak işin kolayı.

    Asıl yapılması gereken önce izah sonra ispat ve bunları mantık prensipleri ile yapmaktır.
    Söz konusu tahrifat ile ilgili onca şey yazdık bu mudur karşılığı?

    Etme eyleme böyle olmaz münazara.
    Sloganlar ile politik karından (mideden) söylemler ile hiç yürümez.


    Ne tahrifatı yahu?
    İşin özü ne?
    ABD yandaşlığı.
    Bunun bahanesi mi olur?
    Fuhuş yapan kızın, zevk için ya da ekonomik zorunluluktan bunu yapıyor olmasının yaptığı işin niteliğine etkisi var mıdır?
    Yapılan işin kötülüğü ortadan kalkar mı?

    İşiniz gücünüz hebele hübele...

    Ek olarak; Siz El-Fuego'nun söylemine niye itiraz etmiştiniz?
    Yazdıklarında herhangi bir yanlışlık var mı?
    Bu durumda kim müfteri olmuş oluyor?

    Kurtuluş savaşı sürecinde de, sonrasında da, günümüzde de mandacı her zaman mandacı. Armut dibine düşer diye boşuna dememişler...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest -- 12 Aralık 2010; 17:20:20 >




  • el cezeri eline sağlık ben forumda başka bir konuda bu iftranın aslını astarını izah etmiştim..

    ama ne hikmetseee silinmişş..şikayet etmiş birileri..

    bereket orjinal nüsha elimizde..insan utanır yahu böyle bir iftirayı üstelik orjinal vesika ortada iken dillendirmeye

    üstad tabiri caizsse itin rektal mukozasına sokmuştur mandacıları..ilgili yazıda ama kalkıp yazısını mandacılığın kanıtı diye nesillere yutturuyorlar

    beyler ağdalı osmanlıcadan esintiler taşıyan bu makaleyi anlamak için çokda zeki olmaya gerek yok..orta düzeyde edebiyat bilgisi ve sözlük kafi

    quote:

     Amerikan mandasına girseydik n'olurdu?


    bu meşhur yazı elden ele dolaşır üstelik kırpıp kopardıkları yerlere amaçladıkları gaye güdümünde eklemeler yaparak..

    işin komik yanı okuduklarını bile anlamaktan aciz insanların üstadı mandacı olarak tanıtmalarının altında yatan asıl gaye..ortada değil mi..

    bakın Hulki Cevizoğlu nun 1919'un Şifresi adlı kitabına..kendisi ala kemalisttir..

    belgeler eşliğinde kitap neşretmiş..

    http://www.cevizkabugu.com.tr/kitap.asp?procid=42

    amerika senatosundan ülkenin dört bir yanında keşif yapacak eleman isteği ile alakalı mektubun altında kimlerin imzası var bu keşfin amacı nedir..

    sivasta amerikalı bir general ile 2 gün boyunca konuşan kimdir !! ne konuşulmuştur..muamma

    hadi bakalım kısa girizgah ucu nereye varacak



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 12 Aralık 2010; 17:25:58 >




  • Slogan vari mesajlardan sıyrılıp şunuda ayrıca nazarı dikkatlerinize sunacağım.

    Zaten kendi fikrimi ilk sayfada belirmiş bulunmaktayım. Sadece amerikanın değil her hangibir ülkenin mandalığını asla kabul etmem. Bundan tiksinir ve milletimin bunu asla gururuna yedirmeyeceğine kanaatim tamdır.

    Ancak bir müttefik olarak Amerika değerli bir güç olurdu yanımızda.
    Evet mandalık değil, eşit ŞAHSİYETTE ve MİLLETİN ASİL DURUŞUNU ZEMİN ALARAK yapılacak bir müttefiklik Türkiyeye faydalı olurdu.

    Kısakürek'in son cümlesi bu anlamda celp edicidir.

    quote:

    Dış siyasetimizde Amerikan ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta, devlet ve millet çapında kalkınışımızı kuşatacak derecede büyük ve her işe hâkim bir mâna gizlidir.
    Bu mâna ta merkezinden ele geçirildiği gün, Türk ve Amerikan bayrakları, biri şu kadar yıldızlı ve öbürü sadece ay ve yıldızlı, iki ayrı dünyanın iki ayrı ve fakat daima beraber mümessilleri halinde yanyana göndere çekilebilirler.


    Amerikaya nefret duyabilirsiniz. Ki şu anki mevcut emperyalist felsefesi, sömürgeci anlayışı ile benim nefret ettiğim ilk ülkedir.
    Ancak realist düşündüğümüzde Amerika şu anda dahi bir zamanlar rakibi olan Rusya'yı katlamış ve neredeyse tek güç konumuna gelmiştir.
    Bir ülkenin böylesi bir MÜTTEFİKİNİN olması elbette önem arz eder.
    Her zaman söylerim "ülkelerin dostları değil çıkarları, menfaatleri vardır"

    Siyaset, hele hele ülkemizin dünya konjonktüründeki yeri ile ilgili siyasette hoşumuza gitmesede realist düşünmek önem arz eder.

    Ancak bunu yaparkende asla ama asla MİLLİ ŞAHSİYETİMİZDEN VAZ GEÇMEMEK, MİLLETİN ASİL DURUŞUNU ZEDELEMEMEK elzemiyeti vardır.




  • Yazıyı anlasaydınız şaşardım zaten.
    Siz değilmisiniz, "one minute" tezgahına kanıp mayınlı arazilerin peşkeş çekme denemesini uyanamayan?
    Siz değil misiniz, "katil İsrail" söylemlerine kanıp "Yahudi kalkanı"na evet diyenleri avuçları paralanıncaya kadar alkışlayan?
    Siz sadece bir kaç cümleye kanarak koyun gibi güdülürsünüz.

    Keşke mandacılığa karşı olsanız ama nerede...
    Sadece söylemde karşıyız dersiniz. İşin kötüsü öyle olduğunuzu da sanırsınız.
    Ülkeyi ABD nin müstemlekesi yapanları oylarınızla desteklersiniz de bundan haberiniz bile olmaz, Yeni Osmanlı oluyoruz sanırsınız.

    Uyanın! Başka Türkiye yok...
  • yahu Allah aşkına bana büyükdoğu dergisinden mandacılığı savunduğuna dair ifadeler alıntıla lehrer hoca..bende üstadın adını dahi anmayayım bir daha..alıntı ile kayıt altına alınmış nüshayı kastediyorum..

    ama gösteremessen özür dileyeceksin ..

    akp ye olan düşmanca tavın gözünü öylesine kör etmişki ona yakın gördüğün yada kendince yakınlaştırdığın herkesi bir kalıba sokuyorsun

    olmaz ama böyle..

    üstüne üstlük akpli bile değilim ..yazdıklarına bak ..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35
    Siz değilmisiniz, "one minute" tezgahına kanıp mayınlı arazilerin peşkeş çekme denemesini uyanamayan?
    Siz değil misiniz, "katil İsrail" söylemlerine kanıp "Yahudi kalkanı"na evet diyenleri avuçları paralanıncaya kadar alkışlayan?
    Siz sadece bir kaç cümleye kanarak koyun gibi güdülürsünüz.


    Büyük demagoji ustası Lehrer yine iş başında.

    Yahu kardeş "siz" dediğin ben nerde ve ne zaman hangi forumda bu dediklerini alkışlamış yada onaylamışım.
    İspatsız iddia ile müfteriliğe devam ediyorsunuz.

    Bukadar slogan vari konuşan biri daha tanımadım ben hayatımda.
    Ve bu kadar alakasız, konu ile ilgisiz demagoji maksatlı konuşan başka biri daha görmedim.

    Konuya dönün yada "iddaya ispat gerek" presibini benimseyin.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: muratgun
    quote:

    Orijinalden alıntı: shadow006
    quote:

    Orijinalden alıntı: kazuya58
    @shadow006
    Badem bıyıklı Yeşilciler
    Merkez Sağcılar
    Tarikat ve Cemaatciler
    Liberal Demokratlar
    Milliyetci Türkler
    Milliyetci Kürtler
    sence bu saydıkların TC deki halkın % kaç ını oluşturuyordur

    3-5-7-9-10 rakamların ne önemi var. Necitede bu arkadaşların açık yada gizli ABD mandasına karşı hiçbirşey yapmadığı ve bundan sonrada yapmayacağı gerçeğini değiştitir mi.

    Sizin gibi etiketçiler varken abdye gerek yok.

    Badem bıyıklı sonradan zengin Yeşilciler bir 38 milletiz dediği zaman, Merkez sağcılar devlet kaç milletiz diyorsa o kadar milletiz dediği zaman, Tarikat ve Cemaatciler bizim cemaat onların cemaat dediği zaman, Liberal demokratlar ABD kaç millet derse o kadar milletiz ediği zaman, Milliyetci Türker biz Türkler ve diğerler dediği zaman, Milliyetçi Kürtler biz Kürtler ve diğerler dediği zaman bu etiketlemeye ve bölünmüşlüğe gıkınız çıkmıyorda zaten var olan siyasi sınıfları birde ben yazıncaki bu reaksiyonunuz çok ilginç doğrusu.

    Yoksa ratahsızlığınız bu bölünmüşlüğü ortaya koymam değilde bu cenahların ABD'ye olan uşaklığından bahsetmiş olmam olmasın. Sanırım cevabı hepimiz biliyoruz.



    quote:

    Orijinalden alıntı: senefro
    quote:

    Orijinalden alıntı: shadow006
    quote:

    Orijinalden alıntı: Fetih
    Türkler devamlı amerika ile savaş halinde olurdu diye tahmin ediyorum...

    İyide Hangi Türkler?.
    Badem bıyıklı Yeşilciler mi?. Hadi canım zaten onların finosu değiller mi?. Bakamayın van münit dayılanmalarına. İçi kabak o karpuzun.
    Merkez Sağcılar mı?. Senelerce ABD'nin taşeronu glodyo bunlar tarafından görmezden gelinmedi mi?.
    Tarikat yada Cemaatciler mi?. Gülerim bir yerlerimle, dinler arası diyalog kitapları kimin parası ile basıldı bir araştırın bakalım.
    Liberal Demokratlar mı?. Kimin liberali, kimin demokratı?. Küçük Amerika olacağız sözleri hala kulaklarımızda.
    Milliyetci Türkler mi?. 6 Filoyo taşlıyacaklarına taşlıyanları taşlamadılar mı?. Onlar geçmişteydi diyeceksiniz günümüzde bile bir tek protesto eylemi görmüyoruz bu arkadaşlardan.
    Milliyetci Kürtler mi? Kandile havadan silah ve mühimmatı Cibuti Hava kuvvetleri atmadı değil mi?.
    Lafın özü ABD ye bu cenahlardan değil isyan bir osuruk sesi bile gelmez.

    sen kimlerdensin?


    Allaha şükür bunlardan biri değilim. Ya siz?.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.