|
Bildirim
|
Sagol hocam. Patronu alasagi ettim bmwsi ile polisten kaciy
|
Güzel yazı ama etkisi herkes için 3 dakika sonra sona erecek, sorun da bu zaten.
|
Kapitalizm modern köleliktir.
|
Bana kimse eğrelti otunun üretimini ogretmedi
|
Bu konuda benim şahsi görüşüm; bilginin kutsal olduğuna inanıyorum ama aynı zamanda günümüzde bilgiye erişimin son derece kolay olduğunu düşünüyorum. Günümüzde ki eğitim sistemi bundan 400 yıl önce tasarlandı, bu 400 yıllık süreçte, bir konuda uzman olabilmek için bir üniversite bitirmek şarttı. Bu sistem şahşi kanaatimce önümüzde ki 30 senede ciddi derecede evrimleşecek ama aynı zamanda bilgi daha da kutsallaşacak. Birşeyleri ciddi anlamda değiştirebilecek insanların spesifik alanlarda ciddi uzmanlık sahibi olması gerekecek. Bugün örnek vermek gerekirse Amazon.com da textbooks kategorisine girdiğinizde yüzbinlerce akademik kaynağa ulaşabilirsiniz. Programlama dillerinden, deep learning e, tıptan, ekonomiye her türlü bilgiye dakikalar içerisinde ulaşabiliyorsunuz. Sözünü ettiğim gibi artık bu bilgilere erişmek için bir üniversite bitirmeye gerçekten ihtiyaç yok.
Öte yandan “ben hiç okumadım ama şu kadar para kazanıyorum konusu” gurur duyulabilecek birşey değil. Para kazanmak da şahsi kanaatimce üç şeye bağlı. Birincisi bilgiyi iyi yönetmek, ikincisi insanı iyi yönetmek ve üçüncüsü parayı iyi yönetmek. Bu üç şeyi iyi yönetebiliyorsan zaten paranı kazanırsın. Bu insanlık tarihi boyunca da böyle olmuştur. Dünya da yaklaşık 100 trilyon dolar gibi bir para dolaşımda bulunuyor. Belki hayatınız boyunca kazandığınız para okyanusta bir damla kadar bile olmayacak. Ama önemli olan herhangi bir ekonomik ortalamaya ne kadar yaklaşabildiğinizdir ve onun ne kadar üstüne çıkabildiğinizdir. Örnek vermek gerekirse Türkiye de “GDP per capita” 9000 bin dolar civarında ve Türkiye ekonomisinde çalışanların GDP den aldığı pay yaklaşık %30, yani yıllık 2700 dolar kazanıyorsanız Türkiye ortalamasındasınız. Fakat bu hesapta en önemli nokta bu hesaplamaya 10 aylık bebeklerde dahil. Şimdi bu oranı Türkiye de ki iş gücü orananına endeksleyelim ve gerçek ortalama maaşı bulalım. Türkiye iş gücü oranı yaklaşık %32. Basit bir hesaplamayla Türkiye de ortalama maaşın 8100 dolar olduğunu hesaplayabilirsiniz. Bugün kü kurdan yıllık 44 bin TL, aylık 3700 TL yapar. Yani Türkiye de çalışanların ortalama maaşı 3700 TL aldığınız maaşın bunun ne kadar üstünde veya altında olduğunu sorgulamakta size düşüyor. Benim bu konuyu başlatma amacımda esasen insanlara bunu az da olsa sorgulatabilmekti. Bu 3700 TL yi almakta, bu rakamın 10 katına, 100 katına çıkabilmekte tamamen sizle ilgili. Sizin hayalleriniz, inatçılığınız, bakış açılarınız hayat boyu bunu etkileyecek olan şeyler. Tabi diğer en önemli erkende bu rakamı değiştirmek yaşadınız ülkedeki iş ahlakıyla ve sizin o iş ahlakına uyum sağlamanızla alakalı |
Gençlere tavsiyem, dünyaya para hırsı ile bakmasınlar. Ya başarısız olurlar, ya şerefsiz.
Tavsiyem şudur: Çok sevdiğiniz, aynı zamanda yetenekli olduğunuz bir şey bulun ve bu alanda en iyisi olmaya uğraşın. Bu alanda yenilikler getirin. Sadece Türkiye ile kısıtlı kalmayın. Tüm dünyayı tarayın. Tüm dünyayı takip edin. Mümkünse tüm dünyaya iş yapın. Yaptığınız işi iyi yaparsanız, para az ya da çok, yetecek kadar gelir. Yaptığınız işi severseniz, mutlu bir hayat sürersiniz. Gerisi tırttır. ------------------------------- Hayat adil değil. Konu sahibinin anlattığı gerçekler hepimiz için gerçek değil. Şöyle ki, oldukça akıllı biriyim. Anlatılanı hızlı anlarım. Genelde iki-üç sonraki aşamayı kafamda kurgulayan bir tipimdir. Okul hayatına Çankaya İlköğretim okulunda başladım. İlkokul öğretmenim Semra Sezer idi. Hani kocası Cumhurbaşkanı olan... Beşinci sınıfa geçerken açılan TED Koleji ara sınavına girdim. Bizimkiler "şimdi denesin, sınav nasıl bir şey görsün, ortaokula geçerken çalıştırırız, o zaman girer, hazırlık okur" diyordu. Ben ara sınavda 29'uncu oldum. TED Ankara Kolejine girdim. Beşinci sınıfı TED Ankara Kolejinde okudum. Bir yılda hazırlık atlayacak kadar İngilizce öğrendim. Hazırlık sınavını rahatça geçtim. Ortaokula devam ettim. Lise sona kadar sınava falan çalışmadım ben. İyi bir öğrenci değildim. Çalışırsam beş alırdım. Çalışmazsam bir. Okul ortalaması 3.60, benim ortalamam 3.10... Sınavla başarı tespiti kadar da mal bir şey yoktur bu arada... Ama ne yapacaksın, bir şekilde yapılması gerekiyor. Tarih hocalarını mest ederdim. "Kitapta yazanı mı anlatayım, gerçekte olanı mı?" Niohauhahaha! Din hocalarını bezdirirdim. Üstelik puan vermek de zorunda bıraktırırdım. Çok sinir olurlardı. "İslam'a göre sanat nedir? Açıklayınız." Cevap: "Kuran'a göre dünyadaki tüm güzellikler, estetik olan her şey Allah'ın parçasıdır, Allah'tan izler taşımaktadır. Sanat ise, güzel olanın, estetik olanın sanatçı tarafından yorumlanması ve yeniden yaratılmasıdır. Bu durumda, İslam'a göre sanat, Allah'ın bir parçasının veya bir izinin sanatçı tarafından yorumlanarak tekrar yaratılmasıdır." Bu cevaba puan vermek zorunda kalan din öğretmeni bana küstü. Çok efsane bir din öğretmenimiz de oldu. "Allah'ın kılıcı mücahit Kemal." Kemal Dayanır. Sınıflar arası futbol turnuvasının şampiyonu hocaların takımı ile final yapardı. Panter Kemal de kaleci idi. Hoca'nın arkasına geçer, kaleye şut çekene "Kafiiir" diye bağırırdık! Panter lakabını da sonuna kadar hak ederdi. 50'lerinde idi o zamanlar. Okul "bahçe"si asfalt. Asfaltın üsütnde yana sıçrayıp, topla yere düşer, laps diye kalkardı. Buradan kendisine sonsuz sevgiler. Çok iddialı bir laf etmişliği vardır. Beni etkilemeyi başarmış tek din öğretmenidir: "Çocuklar! Bir gün öldüğümüzde, belki de bize namaz kıldın mı, oruç tuttun mu diye sormayacaklar. Hatta belki dinimizi bile sormayacaklar. Kesin olarak soracakları tek şey var: Dünyada, insanlar için, senden sonrakiler için, Allah için ne yaptın?" işte bu hocanın eli öpülür. Böyle dandik bir sistemde, öğretmeni kilitledikleri kutunun dışından düşünen, öğrencisini düşünmeye zorlayan hocaların olduğu okullar fark yaratır. Müfredat değil, müfredatın çevresinde dolaşırken öğretmenin sorduğu can alıcı sorular seni değiştirir, geliştirir, beynindeki dişlileri yağlar. Yoksa, yarış atı gibi çalış sınavlara, sığ görüşlü, dünya algısı zayıf bir sığır gibi gelir, sığır gibi gidersin. En baba mühendis de olsan, yükseleceğin yer bellidir. Bütünü göremedikten sonra... Lise sonda "Hüseyin" dedim. "Hayatının geri kalanını 3 saatlik bu hıyar sınav belirleyecek. Çalış baba." 6 ay sıkı çalıştım. Orta öğretim başarı puanımın düşüklüğü sebebi ile İngilizce eğitim veren devlet üniversitelerinin hiçbiri zaten tutmayacaktı. Bu arada ara dönemde karnemde iki tane bir var. Bizimkiler, "mezun olsun da, seneye çalışır girer" modunda... Üniversite sınavına girdim. Gazi İşletme, Ankara İşletme, Marmara Türkçe İşletme falan tutuyordu. İngilizce eğitim ve TED'in %80'i Bilkent'te olduğu için, 30 puanımı yakıp Bilkent'e girdim. İstesem Elektroniğe falan da girerdim ha! Neyse, üniversiteye girdiğimde 16 yaşımdaydım. Hüseyin dedim. Hayatının en güzel yılları... Uzat baba... 5 yılda mezun oldum. Üstelik ortalama da süper vasat. 4 üzerinden 2.74. Mezun olur olmaz askere gittim. Döner dönmez çalışmaya başladım. Anladım ki Pazarlama bana göre değil. Hüseyin dedim, "lisansta salladığın finans derslerini toplaman lazım. Senden finansçı olur baba" dedim. Yüksek öğretim sınavına girdim. Adını unuttum şimdi. Önceki gün fazla içmişim arkadaşlarla, kafam davul gibi girdim sınava. Yüz üzerinden 81 küsür aldım. Elimde oldukça yüksek bir Toefl puanı da var. Sınav sonuçlarım ile Hacettepe finans yüksek lisansına başvurdum. Ön elemeyi geçtim. Mülakata aldılar. Yaşananı aynen aktarıyorum: Sekreter: "Hüseyin zıdı zıdı, sıra sizde!" İçeri girdim. Kurul Başkanı: "Buyur evladım, şöyle otur. Anlat bakalım!" Ben: "Ben askerliği uzatmaya gelmedim. Askerliğimi zaten yaptım. Lisansta pazarlama derslerine ağırlık vermiştim. Bu alanda çalıştım. Anladım ki Türkiye'de benden pazarlamacı olmaz. O yüzden lisansta eksik kaldığımı düşündüğüm finans bilgilerimi geliştirmek istedim ve programınıza başvurdum." Başgan: "Bilken Mezunuymuşsun." Ben: "Evet efendim." Başgan: "TED Koleji mezunuymuşsun." Ben: "Evet efendim." Başgan: "Tamam. Çıkabilirsin." Hayatımda gördüğüm en garip mülakat oldu. Sonuç: Kabul aldım. 2 yıllık program. 2 yılda bitirdim. 4 üzerinden 3.92 ile mezun oldum. ---------------------------------- Ben şanslıydım. Ama hayat adil değil. Bir yandan yarış atı gibi hazırlanırken, bir yandan da kendinizi geliştirmelisiniz. Sizi kapattıkları kutunun dışında düşünün. Sıradan olmayı reddedin. Törpülenmeyi reddedin. Sorgulamayı ve araştırmayı bırakmayın. ilginizi çeken ve başarılı olduğunuz konuları iyi tespit edin. Bunları yakaladığınızda bırakmayın. Size verilenle yetinmeyin. Dünyayı araştırın. - En az iki yabancı dil öğrenin. - En az bir enstrüman çalın. Enteresandır, enstrüman çalmak bazı algılarınızı geliştirir. |
Senin zeka seviyenin taa
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|