Şimdi Ara

Arrival (2016) | Denis Villeneuve (9. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
232
Cevap
3
Favori
9.410
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Biraz zorlayınca güzel geliyorda
    İnterstellar derim nokta
  • Filmde Max Richter ustanın güzel bir soundtracki var gayet.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Vespucci -- 11 Şubat 2017; 10:28:54 >
  • Filmin kurgusu güzel, film olarak da güzel ama bilim kurgu olarak iyi değil. Aslında İnterstaller'a benziyor bu konuda. Ben filmi İnterstaller'dan daha çok beğendim ama overrated.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Filmi izlerken nezaman bişi olucak diye bekledim. Çok iyi birşey beklediğim için beklentimin altında kaldı.
  • Beğenenlere saygı duyarım ama izlediğim en overrated filmlerden biriydi. Sci-Fi Mystery türünü severim, bu film ne sağlam bir bilim kurgu sunuyor ne de merak uyandıran bir gizem. Bittiğinde bu muymuş dedirtip tatmin etmiyor. Belki de bu kadar yüksek puanlar alıp beklenti oluşturmasa hayal kırıklığına uğratmazdı.
  • Film çöp.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Filmi sevmeyenler büyük ihtimalle filmin bilim kurgu tarafından çok daha fazla "lisanlar arasındaki etkileşim"e eğilmesinden dolayı sevmemişlerdir. Ben küçükken iki lisan arasında etkileşimin nasıl olduğunu düşünürdüm ve bulduğum sonuç da filmdeki sonuç olunca filmi daha da sevdim. Ayrıca istilacı olmayan bir uzaylı ırkı bizi ziyarete gelse böyle olacaktır, önce lisanlar taraflar tarafından çözülecektir.



    Bilim kurgu yönü o kadar da geride değildi, örneğin Another Earth de bilim kurgu olarak geçiyor ama onda bilim kurgu neredeyse yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Filmi dün izledim. Yavaş ilerlemesine ve hiçbir aksiyon öğesi barındırmamasına rağmen birçok aksiyon filminden bile daha sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Filme bir gizem yerleştirmişler -ki öyle böyle değil- merakınızı ve ilginizi film bitene kadar diri tutmayı başarıyor. Filmin ortalarına kadar da gerilimi hissediyorsunuz. Ayrıca güzel, dolu ve anlamlı diyaloglara da gebe bir filmdir. Boş muhabbet yok.



    Konuyu dil ve iletişim olarak ele almalarıysa çok orijinal bir hamle olmuş. Film bu şekilde belli kalıpların dışına çıkmayı başarabilmiş. Filmi yukarıda Ed Wood nick'li kullanıcının yorumunu görünce izleme kararı aldım, yoksa kararsızdım.



    "Kullandığımız dil düşünce şeklimizi ve bakış açımızı değiştirir-etkiler." hipotezini öğrenmek bile bu filmi boşa izlemediğimizin bir kanıtıdır. Zaten filmin senaryosunun alıp yürüdüğü yer de burası.
    O flashforward'lar, gelecek ve geçmiş kavramlarının son bulması, bilgiye sahip olacağız değil aslında her zaman biliyor oluşumuz vesaire gibi çıkarımlar hep bu hipotezden yürünerek oluşturulmuş.




    Ama yine de filmde akıl sır erdiremediğim bir nokta var.
    Tamam kullanılan dil bakış açısını değiştirebilir de zaman kavramını nasıl yok eder ki? Kavramı yok edince zamanı da yok etmiyorsun ki. 4 boyutlu bir evrende yaşıyorsun. Uzunluk, genişlik, derinlik ve zaman. Zaman olmadığında diğer 3 boyutun anlamı olmuyor. Çünkü bir cismin, bir maddenin nerede, hangi konumda olduğu zamana bağlıdır. Böyle bir evrende yaşayıp da dilde zamanı yok etsen de bu zamanı yok ettiğin anlamına gelmiyor. Dilde bir zaman kavramı varsa (-ecek, -acak ekleri; idi, imiş ekleri; -(i)yor eki; -(a)r, -(e)r ekleri) bunu insanlık totosundan uydurduğundan değil, zaten var olandan etkilendiğinden dolayı dilde yer almıştır.



    Bilgi denilen şey verilerin toplanarak sistemli bir şekilde üzerinde düşünülerek, doğruluğu ve yanlışlığı bilimsel yollarla sınanarak oluşturulur. Dolayısıyla bu bir süreçtir. Yani zaman isteyen bir şey. Yani öyle filmdeki gibi bir düzine sembol görerek geleceğini izlemen mümkün değil. Kullanılan sembol dilde zaman kavramı olmasa bile bu zamanın olmadığı ve işlemediği anlamına gelmez.

    Filmde Louise sembolleri gördükçe kendi geleceği hakkında kareler görmeye başlıyor ve bunları daha yaşamadı. Bir kızı olduğunu, kızının ergenliğe girdiğini, kızının -sanırım- lösemiden öldüğünü, eşiğinin onu daha çocuğu küçük yaşlardayken geleceği gördüğünü ve bunun üzerine yine de bazı kararlar verdiğini söylediği anda terk ettiğini, eşinin aslında filmdeki teorik fizikçi Ian olduğunu Louise'le birlikte biz de görüyoruz. Louise doğacak kızının ergenlik zamanı öleceğini bile bile çocuk yapacak ve Ian'ın onu terk edeceğini bile bile onunla evlenecektir. Ama sonuçta bunlar bilgidir ve zamanla oluşacaktır ve kimse bu bilgiye sahip değildir. Size birileri bunu sembollerle de verse bu zaman kavramını yok etmez, sadece size zamanla belki öğreneceğiniz belki de öğrenemeyeceğiniz bilgileri o an almış olursunuz. Ama sembol iletişimine geçilince zaman kavramı yok oluyormuş, işte burası saçmalık.



    Bir de filmde zaman kavramı yok oluyor deniyor ve Louise geleceğiyle ilgili görülere sahip oluyor. Ama bir tek kendisiyle ilgili olanları görüyor. Zaman bir tek kendisi için yok sayılıyor galiba. Yoksa Dünya Louise'in etrafında dönmediğinden bir yığın gelişme olduğu filmde hiç belirtilmemiş.







    Bu arada ABD yapımı bir filmde ilk kez Çin'in bu kadar güçlü ve ayakları yere basan ve yön veren, dominant bir ülke olduğunu gördüm. ABD filmlerinde alışık olmadığımız şeyler bunlar.

    Ben filmi şahsen tavsiye ediyorum. İzleyin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 14 Şubat 2017; 17:3:45 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: GunslingeR085

    Açıkcası beğendim ama bazı yerlerde aşırı sıkıldım. Genel olarak iyiydi. Ama yukarıda belirtildiği gibi: interstellar, the martian çıtayı yükseltti.

    the martian ve gravity en overrated uzay filmleri olabilir iki filmdede görselliklten başka bilim-kurgu adına hiçbirşey yok



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Enthris -- 15 Şubat 2017; 16:58:32 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kartal Göz

    Filmi dün izledim. Yavaş ilerlemesine ve hiçbir aksiyon öğesi barındırmamasına rağmen birçok aksiyon filminden bile daha sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Filme bir gizem yerleştirmişler -ki öyle böyle değil- merakınızı ve ilginizi film bitene kadar diri tutmayı başarıyor. Filmin ortalarına kadar da gerilimi hissediyorsunuz. Ayrıca güzel, dolu ve anlamlı diyaloglara da gebe bir filmdir. Boş muhabbet yok.



    Konuyu dil ve iletişim olarak ele almalarıysa çok orijinal bir hamle olmuş. Film bu şekilde belli kalıpların dışına çıkmayı başarabilmiş. Filmi yukarıda Ed Wood nick'li kullanıcının yorumunu görünce izleme kararı aldım, yoksa kararsızdım.



    "Kullandığımız dil düşünce şeklimizi ve bakış açımızı değiştirir-etkiler." hipotezini öğrenmek bile bu filmi boşa izlemediğimizin bir kanıtıdır. Zaten filmin senaryosunun alıp yürüdüğü yer de burası.
    O flashforward'lar, gelecek ve geçmiş kavramlarının son bulması, bilgiye sahip olacağız değil aslında her zaman biliyor oluşumuz vesaire gibi çıkarımlar hep bu hipotezden yürünerek oluşturulmuş.




    Ama yine de filmde akıl sır erdiremediğim bir nokta var.
    Tamam kullanılan dil bakış açısını değiştirebilir de zaman kavramını nasıl yok eder ki? Kavramı yok edince zamanı da yok etmiyorsun ki. 4 boyutlu bir evrende yaşıyorsun. Uzunluk, genişlik, derinlik ve zaman. Zaman olmadığında diğer 3 boyutun anlamı olmuyor. Çünkü bir cismin, bir maddenin nerede, hangi konumda olduğu zamana bağlıdır. Böyle bir evrende yaşayıp da dilde zamanı yok etsen de bu zamanı yok ettiğin anlamına gelmiyor. Dilde bir zaman kavramı varsa (-ecek, -acak ekleri; idi, imiş ekleri; -(i)yor eki; -(a)r, -(e)r ekleri) bunu insanlık totosundan uydurduğundan değil, zaten var olandan etkilendiğinden dolayı dilde yer almıştır.



    Bilgi denilen şey verilerin toplanarak sistemli bir şekilde üzerinde düşünülerek, doğruluğu ve yanlışlığı bilimsel yollarla sınanarak oluşturulur. Dolayısıyla bu bir süreçtir. Yani zaman isteyen bir şey. Yani öyle filmdeki gibi bir düzine sembol görerek geleceğini izlemen mümkün değil. Kullanılan sembol dilde zaman kavramı olmasa bile bu zamanın olmadığı ve işlemediği anlamına gelmez.

    Filmde Louise sembolleri gördükçe kendi geleceği hakkında kareler görmeye başlıyor ve bunları daha yaşamadı. Bir kızı olduğunu, kızının ergenliğe girdiğini, kızının -sanırım- lösemiden öldüğünü, eşiğinin onu daha çocuğu küçük yaşlardayken geleceği gördüğünü ve bunun üzerine yine de bazı kararlar verdiğini söylediği anda terk ettiğini, eşinin aslında filmdeki teorik fizikçi Ian olduğunu Louise'le birlikte biz de görüyoruz. Louise doğacak kızının ergenlik zamanı öleceğini bile bile çocuk yapacak ve Ian'ın onu terk edeceğini bile bile onunla evlenecektir. Ama sonuçta bunlar bilgidir ve zamanla oluşacaktır ve kimse bu bilgiye sahip değildir. Size birileri bunu sembollerle de verse bu zaman kavramını yok etmez, sadece size zamanla belki öğreneceğiniz belki de öğrenemeyeceğiniz bilgileri o an almış olursunuz. Ama sembol iletişimine geçilince zaman kavramı yok oluyormuş, işte burası saçmalık.



    Bir de filmde zaman kavramı yok oluyor deniyor ve Louise geleceğiyle ilgili görülere sahip oluyor. Ama bir tek kendisiyle ilgili olanları görüyor. Zaman bir tek kendisi için yok sayılıyor galiba. Yoksa Dünya Louise'in etrafında dönmediğinden bir yığın gelişme olduğu filmde hiç belirtilmemiş.







    Bu arada ABD yapımı bir filmde ilk kez Çin'in bu kadar güçlü ve ayakları yere basan ve yön veren, dominant bir ülke olduğunu gördüm. ABD filmlerinde alışık olmadığımız şeyler bunlar.

    Ben filmi şahsen tavsiye ediyorum. İzleyin.


    Dili öğrenince zaman yok olmuyor. Zamana farklı bakış açısıyla bakmaya başlıyor. Doğrusal bakış açısının dışında bakmaya başlıyor. Teoriye göre dil, düşünce şeklimizi etkiliyor. Bizim dilimiz doğrusal, sıralı bir yapı var. Beynimiz buna alışmış. Bu yüzden zamanı da doğrusal algılıyoruz. Zamana sınırlı bir bakış açısıyla bakıyoruz.
    Uzaylıların dili ise doğrusal değil. Filmde de bunu bir süre sonra farkediyorlardı. Bu dil ile beyin doğrusal olmayan düşünce şekline alıştıkça, artık zamanı doğrusal olmayan yapısını anlamaya başlıyorsun. Uzaylılar bize bu bakış açısını hediye ediyor.

    Şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Güzel anlatmış bence.

    İnstela sözlükteki tayyar kürdan isimli kullanıcının yazısı:

    "bu kalamarların en büyük esprisi zamanı algılayışlarının lineer olmaması. bak burası önemli "lineer". zaten film boyunca yüzüne yüzüne püskürttükleri mürekkebin yuvarlak olması en sonunda da bizimkilerin "bu alfabe bizimki gibi değil" ayıkması sana bunu anlatıyor. kalamar dostlarımızın alfabesi hem harfler özelinde hem de genel yazım olarak belli bir çizgi doğrultusunda ilerlemiyor. burda çok basit bir akıl yürütmeyle olayı çözmeye çok yaklaşacağız; sen şuan kullandığın alfabeyle bir metin yazarken, kelimeleri rastgele bi' sırayla yazsan, her bir harfi de ortasından başlayarak yazmaya çalışsan çuvallarsın dimi, çünkü bu harfler belli bi' sırayla kelimeler, kelimeler belli bi sırayla metinleri oluşturuyor. birbirlerine zincir gibi bağlılar özellikle de algılanırken. ama kalamarların metinlerinin formu böyle değil "çember" kritik çünkü bizim metinlerimiz aksine çemberin bir başı ve sonu yok, lineer değil.
    işte zaman algımız da böyle farklı. biz zamanı geçmiş ve gelecek olarak algılıyoruz, aralarında zincir gibi bağlılar. düz bir çizgi gibi: önce çizilen noktalar var, lineer bir yapı. ama onların zaman algısı böyle değil: geçmiş ve gelecek onlar için geçerli kavramlar değil, onlar için her an kendi içinde varlığını sürdürebiliyor ve bir şeyin öncesi ya da sonrası olarak anlamlandırılmıyor.

    basitçe, biz nasıl bu dairedeki noktaların hangisinin önce çizildiğini, bir yönü olup olmadığını, hangisinin öncül olduğunu algılayamıyorsak onlar için de zaman böyle."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ratch -- 15 Şubat 2017; 19:23:58 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ratch


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kartal Göz

    Filmi dün izledim. Yavaş ilerlemesine ve hiçbir aksiyon öğesi barındırmamasına rağmen birçok aksiyon filminden bile daha sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Filme bir gizem yerleştirmişler -ki öyle böyle değil- merakınızı ve ilginizi film bitene kadar diri tutmayı başarıyor. Filmin ortalarına kadar da gerilimi hissediyorsunuz. Ayrıca güzel, dolu ve anlamlı diyaloglara da gebe bir filmdir. Boş muhabbet yok.



    Konuyu dil ve iletişim olarak ele almalarıysa çok orijinal bir hamle olmuş. Film bu şekilde belli kalıpların dışına çıkmayı başarabilmiş. Filmi yukarıda Ed Wood nick'li kullanıcının yorumunu görünce izleme kararı aldım, yoksa kararsızdım.



    "Kullandığımız dil düşünce şeklimizi ve bakış açımızı değiştirir-etkiler." hipotezini öğrenmek bile bu filmi boşa izlemediğimizin bir kanıtıdır. Zaten filmin senaryosunun alıp yürüdüğü yer de burası.
    O flashforward'lar, gelecek ve geçmiş kavramlarının son bulması, bilgiye sahip olacağız değil aslında her zaman biliyor oluşumuz vesaire gibi çıkarımlar hep bu hipotezden yürünerek oluşturulmuş.




    Ama yine de filmde akıl sır erdiremediğim bir nokta var.
    Tamam kullanılan dil bakış açısını değiştirebilir de zaman kavramını nasıl yok eder ki? Kavramı yok edince zamanı da yok etmiyorsun ki. 4 boyutlu bir evrende yaşıyorsun. Uzunluk, genişlik, derinlik ve zaman. Zaman olmadığında diğer 3 boyutun anlamı olmuyor. Çünkü bir cismin, bir maddenin nerede, hangi konumda olduğu zamana bağlıdır. Böyle bir evrende yaşayıp da dilde zamanı yok etsen de bu zamanı yok ettiğin anlamına gelmiyor. Dilde bir zaman kavramı varsa (-ecek, -acak ekleri; idi, imiş ekleri; -(i)yor eki; -(a)r, -(e)r ekleri) bunu insanlık totosundan uydurduğundan değil, zaten var olandan etkilendiğinden dolayı dilde yer almıştır.



    Bilgi denilen şey verilerin toplanarak sistemli bir şekilde üzerinde düşünülerek, doğruluğu ve yanlışlığı bilimsel yollarla sınanarak oluşturulur. Dolayısıyla bu bir süreçtir. Yani zaman isteyen bir şey. Yani öyle filmdeki gibi bir düzine sembol görerek geleceğini izlemen mümkün değil. Kullanılan sembol dilde zaman kavramı olmasa bile bu zamanın olmadığı ve işlemediği anlamına gelmez.

    Filmde Louise sembolleri gördükçe kendi geleceği hakkında kareler görmeye başlıyor ve bunları daha yaşamadı. Bir kızı olduğunu, kızının ergenliğe girdiğini, kızının -sanırım- lösemiden öldüğünü, eşiğinin onu daha çocuğu küçük yaşlardayken geleceği gördüğünü ve bunun üzerine yine de bazı kararlar verdiğini söylediği anda terk ettiğini, eşinin aslında filmdeki teorik fizikçi Ian olduğunu Louise'le birlikte biz de görüyoruz. Louise doğacak kızının ergenlik zamanı öleceğini bile bile çocuk yapacak ve Ian'ın onu terk edeceğini bile bile onunla evlenecektir. Ama sonuçta bunlar bilgidir ve zamanla oluşacaktır ve kimse bu bilgiye sahip değildir. Size birileri bunu sembollerle de verse bu zaman kavramını yok etmez, sadece size zamanla belki öğreneceğiniz belki de öğrenemeyeceğiniz bilgileri o an almış olursunuz. Ama sembol iletişimine geçilince zaman kavramı yok oluyormuş, işte burası saçmalık.



    Bir de filmde zaman kavramı yok oluyor deniyor ve Louise geleceğiyle ilgili görülere sahip oluyor. Ama bir tek kendisiyle ilgili olanları görüyor. Zaman bir tek kendisi için yok sayılıyor galiba. Yoksa Dünya Louise'in etrafında dönmediğinden bir yığın gelişme olduğu filmde hiç belirtilmemiş.







    Bu arada ABD yapımı bir filmde ilk kez Çin'in bu kadar güçlü ve ayakları yere basan ve yön veren, dominant bir ülke olduğunu gördüm. ABD filmlerinde alışık olmadığımız şeyler bunlar.

    Ben filmi şahsen tavsiye ediyorum. İzleyin.


    Dili öğrenince zaman yok olmuyor. Zamana farklı bakış açısıyla bakmaya başlıyor. Doğrusal bakış açısının dışında bakmaya başlıyor. Teoriye göre dil, düşünce şeklimizi etkiliyor. Bizim dilimiz doğrusal, sıralı bir yapı var. Beynimiz buna alışmış. Bu yüzden zamanı da doğrusal algılıyoruz. Zamana sınırlı bir bakış açısıyla bakıyoruz.
    Uzaylıların dili ise doğrusal değil. Filmde de bunu bir süre sonra farkediyorlardı. Bu dil ile beyin doğrusal olmayan düşünce şekline alıştıkça, artık zamanı doğrusal olmayan yapısını anlamaya başlıyorsun. Uzaylılar bize bu bakış açısını hediye ediyor.

    Şu yazıyı okumanızı tavsiye ederim. Güzel anlatmış bence.

    İnstela sözlükteki tayyar kürdan isimli kullanıcının yazısı:

    "bu kalamarların en büyük esprisi zamanı algılayışlarının lineer olmaması. bak burası önemli "lineer". zaten film boyunca yüzüne yüzüne püskürttükleri mürekkebin yuvarlak olması en sonunda da bizimkilerin "bu alfabe bizimki gibi değil" ayıkması sana bunu anlatıyor. kalamar dostlarımızın alfabesi hem harfler özelinde hem de genel yazım olarak belli bir çizgi doğrultusunda ilerlemiyor. burda çok basit bir akıl yürütmeyle olayı çözmeye çok yaklaşacağız; sen şuan kullandığın alfabeyle bir metin yazarken, kelimeleri rastgele bi' sırayla yazsan, her bir harfi de ortasından başlayarak yazmaya çalışsan çuvallarsın dimi, çünkü bu harfler belli bi' sırayla kelimeler, kelimeler belli bi sırayla metinleri oluşturuyor. birbirlerine zincir gibi bağlılar özellikle de algılanırken. ama kalamarların metinlerinin formu böyle değil "çember" kritik çünkü bizim metinlerimiz aksine çemberin bir başı ve sonu yok, lineer değil.
    işte zaman algımız da böyle farklı. biz zamanı geçmiş ve gelecek olarak algılıyoruz, aralarında zincir gibi bağlılar. düz bir çizgi gibi: önce çizilen noktalar var, lineer bir yapı. ama onların zaman algısı böyle değil: geçmiş ve gelecek onlar için geçerli kavramlar değil, onlar için her an kendi içinde varlığını sürdürebiliyor ve bir şeyin öncesi ya da sonrası olarak anlamlandırılmıyor.

    basitçe, biz nasıl bu dairedeki noktaların hangisinin önce çizildiğini, bir yönü olup olmadığını, hangisinin öncül olduğunu algılayamıyorsak onlar için de zaman böyle."


    Hocam mantığı anladım zaten ama o mantığın bazı falso numaraları var. İnsanoğlunun ortaya koyduğu her bilgi ve yaptıkları hep lineer zamana göre oluşmuş, oluşturulmuş. Yani bugün akıllı bir telefon varsa 100 sene önce yoktu, 1000 sene önce yoktu. Bugün otomatik vites ortalama bir otomobil 1500 sene önce yoktu. 1 milyon sene önce yoktu. 5 milyar yıl önce Dünya yoktu. 13 küsür milyar yıl önce evren yoktu daha doğrusu evren şu anki durumunda değildi. 200 yıl önce sen yoktun 1 milyar yıl önce insanoğlu yoktu. Bundan 1 milyon yıl sonra da bizi ne bekliyor bilmiyoruz. Teknoloji, bilim, yaşam ve bunların getirdikleri neler olacak bilmiyoruz. Sorun bu. Sorunun algıyla ilgisi yok.



    O zaman soruyorum. Madem bu dil zaman algısını ortadan kaldırabiliyor zamana karşı oluşan bilgiyi nasıl oluşturuyor? Yani zaman algın bu dil sayesinde değişmiş olsun ama bu evrende yaşamaya devam et. Benim için zaman yoktur diyip evrenin 13 milyar yıl önceki hâlini nasıl görebiliyoruz? Lineer zamanda bile o zamanda yoktuk. Zaman algısını ortadan kaldırıyorsa zamana karşı hareket eden her şeyin konumları nasıl olacak? Mesela zaman algısı yoksa kışı, yazı, ilkbaharı, sonbaharı aynı anda mı yaşayacağız? Dünya'nın Güneş etrafındaki konumu nasıl olacak? Yörüngedeki sonsuz konumda mı olacak? Hem yaşlı hem bebek hem ihtiyar hem genç hem de çocuk mu olacağız aynı anda? Peki lineer zamanda bunları sırasıyla belirli bir süre hayattayız. Zaman kavramı yoksa bu ömürlerimizin ve onların dışındaki zamanları da görebilmemiz lazım. Ama neye dayanarak?



    Lineer zaman kavramını her ana uydurmak mümkün değil. Sorun burada işte. Lineer zaman anlayışını zaman yok anlayışına çeviremiyorsun. Bahsettiğim şey bu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    Kendi hayatın kadar bir süreyi görebiliyorsundur belki. Geçmişi ve geleceği aynı anda yaşasan bile sonuçta doğduktan ölene kadar yaşıyorsun ve o anlar hafızaya yer ediyor. Ama uzaylılar 3000 yıl sonrasından bahsettiklerine göre kendi hayatının dışını da görmüş olmalalılar. Her neyse bilemeyeceğim gerisini Zamanla ilgili kurgularda böyle durumlar çıkabiliyor. Ama dil ile zamanı kavrama fikri bilimkurguda güzel bir fikir bence. Bir de ilk defa bilimkurgu da sözelci gördüm. Sözelciler de sevinsin



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ratch -- 15 Şubat 2017; 20:45:49 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ratch


    Kendi hayatın kadar bir süreyi görebiliyorsundur belki. Geçmişi ve geleceği aynı anda yaşasan bile sonuçta doğduktan ölene kadar yaşıyorsun ve o anlar hafızaya yer ediyor. Ama uzaylılar 3000 yıl sonrasından bahsettiklerine göre kendi hayatının dışını da görmüş olmalalılar. Her neyse bilemeyeceğim gerisini Zamanla ilgili kurgularda böyle durumlar çıkabiliyor. Ama dil ile zamanı kavrama fikri bilimkurguda güzel bir fikir bence. Bir de ilk defa bilimkurgu da sözelci gördüm. Sözelciler de sevinsin


    Fikir kesinlikle güzel, ona lafım yok. Ama çok yüzeysel kalıyor. Yani fikri şöyle biraz derinlemesine düşünmeye kalmadan birtakım belirsizlikleri, çatışmaları ya da çelişkileri görebiliyorsun. Emin olamıyorsun ama kesin bir cevap da veremiyorsun. Yoksa yüzeysel baktığında çok güzel görünüyor.

    Film güzel, fikir güzel ve orijinal. Kesinlikle izlenmeli.




  • Valla film güzeldi.Hele ki film yokluğu çekilen bir zamanda ilaç gibi geldi.Sinemada izlemek isterdim yazık oldu, sessiz sedasız gitti film.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ordan Geçenbay -- 17 Şubat 2017; 23:42:15 >
  • Film tamamen içinde geçen teoriden ibaret.Kullandığınız ve/veya bildiğiniz diller hayatı belki zamanı algılayış biçiminizi değiştirir.Vaovv bir olgu olduğunu düşünmüyorum dil şiiri,mizahı ,ahenki yani düşünce biçimimizi ilk elden değiştiren bir unsur.Evet film bunu ilgimizi çeken metaforlarla anlatabilmiş güzeldi gayet kanımca.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sokratik Adam

    Çok güzel bir filmdi.


    Zamana dair olan bakış açısı çok hoştu. Dilin insanların düşüncelerini yapılandırdığı fikrinin işlenmesi bile başlı başına bu filmi özel kılmaya yeter. Cidden farklı bir bakış açısı kazandırıyor film insana. Klişe bir uzaylı filminden çok daha farklı.

    Hafiften bir Amerikan propagandası sezmem filmle ilgili tek beğenmediğim şey oldu. Sanki diğer milletler ve Amerikalıların uzaylılara karşı yaklaşımlarından "onlar işi savaşla çözmeye çalışıyor, oysa ki biz önce bir iletişim kuracak kadar medeniyiz" havası seziliyor.

    Bunun dışında 10 numara film.


    Hocam bir film yapsanız Amerika'yı mı başa koyardınız Türkiye'yi mi? Rusya'da yapılan bir filmden Amerika'nın başta olacağını pek sanmıyorum.




  • Surfing with the Alien kullanıcısına yanıt
    Başta Amerika'nın olmasında sıkıntı yok. Burada diğer milletleri "tü kaka" göstermeye çalışmaları sinir bozucu. Böyle de güzel bir filme böyle ucuz bir numara yakışmamış.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Sokratik Adam -- 19 Şubat 2017; 20:21:30 >
  • Barış Özcan video hazırlamış.
    Filmin başında geleceği gösterirken dairesel koridorda yürümesi detayını yeni farkettim videoyu izleyince







    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ratch -- 19 Şubat 2017; 13:49:17 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • filme geçmeden önce genel anlamda burada yazılan yazılardaki temel sorunlardan bahsetmek istiyorum;

    1) tema olarak filmden ne anladığınızı yazmaya çalışın. kaliteli filmler, içerisinde barındırdığı düşüncesi itibari ile tartışılmalı. en azından üzerine konuşulmalı. akademisyen philip kolker bir filmin tam olarak anlaşılması için üzerinden en az 10 yıl geçmesi gerektiğini söyler. hiçbirimiz bir filmde anlatılanları tüm detaylara dikkat ederek %100 anlayamayız. ama anladığımız mesajları dikkat ettiğimiz göndermeleri burada yazarak filmin çözümlenmesine katkıda bulabiliriz.

    2) bir filmi kurgu ve çekim teknikleri açısından değerlendirmek için sinema izleyicisinden daha fazlası olmanız gerekir. sinema üzerine kitaplar okumanız veya eğitim almanız gerekir. oscarlarda film kurguları ile ilgili oy kullanmak için belli ehliyetler arıyorlar. her akademi üyesi teknik kategorilerde oy kullanamaz.

    son not: sinemada herkese yer var. recep ivedik de izleyebilirsiniz tarkovsky de. bana göre olması gereken bir filmi izlerken hayata dair bir takım ipuçlerını keşfetmeye çalışmak. tabi filmde herhangi bir ipucu varsa. ama çoğumuz her an ipucu keşfetmekle kafayı bozmamış olabilir. sadece kafa dağıtmak, üzerine düşünmeden anlık gülüp eğlenmek için film izlemekte bence bir sıkıntı yok.

    gelelim filme;

    film üzerine düşünecek zengin malzeme sunan bir film. böyle filmler benim aradığım zor bulduğum filmler.


    film zamanın döngüselliği üzerine düşünmeyi öneriyor. zaman gerçekten döngüsel mi. veya döngüsel yönü ne. örneğin insan doğuştaki acizliğine ömrünün sonunda yaşlılık dönemi ile geri mi dönüyor. veya aslında insanlık hikayesi binlerce yıllık periyotlarla kendini tekrar mı ediyor. doğruluk menfaat kutuplarının oluşturduğu eksen üzerinde bulunduğumuz nokta bizi belli dönemler daha doğru olmaya belli dönemler daha menfaatçi olmaya mı yönlendiriyor. vs. geleceği görme hadisesi zamanın döngüsellğini kavradığımızda o boyutu algıladığımızda mümkün olabilir mi? kelimeler, dil insanların düşünce yapısını değiştirebileceğini çoğumuz filmi izlemeden önce de duymuştur. hatta çocukların kitap okumaları gerektiği yargısı daha fazla kelime ile dünyaya karşı daha doğru bir algı ve düşünce geliştirebilecekleri varsayımı üzerinden temelleniyor.

    bahsedilen evrensel dil dünyaya "unification" yani birleşme ve savaşları, öteki olmayı geride bırakacağı bir dönemi getireceği anlatılıyor. dile universal yani evrensel denilmesi de bu dilin varlığı ile ilgili mutlak bir gerçeklik ve doğruluk kavramlarına işaret ediyor.

    elbette sunulan teorilerin ispatlanması söz konusu değil. ancak üzerine düşünerek insanlığın geniş periyotlar halinde yaptığı yanlışları tekrarlaması ile ilgili bir takım örnekler savlar ortaya konabilir.





  • Uzun bi aradan sonra güzel bir film izledigimi hissettim.
  • 
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.