Şimdi Ara

Beklenen 2015 ekonomik krizi (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
3.616
Cevap
39
Favori
96.920
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • sszss kullanıcısına yanıt
    Kesinlikle pozitif bir mesaj hocam.

    Tebrikler

    Cok iyi bir noktaya degindiniz.

    Tatile gitmeyenlerle alay etmek.

    Toplumumuzun bu tarz davranislarda kendini elestirmesi gerek bence.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Thomassee kullanıcısına yanıt
    Tüketim kültürüne dikkat çekmek amacıyla böyle bir örnek verdim. Tüketen toplum tükenen toplumdur; bunu unutmamak lazım.
  • Tüketim özellikle son 10 yılda inanılmaz bir şekilde teşvik edildi. Peki hükümet bunu sağlamak için ne yaptı? İnsanları yatırım yapamaz hale getirdi. İnsanları nasıl yatırım yapamaz hale getirirsiniz? Yanıtı çok basit; yatırım yapılabilecek bir enstruman bırakmazsınız. Ayda 100 lira biriktirmek isteseniz ne yapardınız? Altın? Mevduat? Borsa? Döviz? Eğer şanslı biri değilseniz bırakın reel getiriyi, paranızı enflasyona karşı dahi koruyamazsınız. Zaten dünyaya bir kez gelmiyor muyuz? Bırak tasarrufu git 10 liraya kahve iç, sonra yeni bir ayakkabı al. Gerek yok böyle eski zaman işi düşüncelere. :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: elektro_gadget

    Bu iktidar oy oranını koruma konusunda oldukça tecrübe kazandı. Yani bu konuda "usta" olduğunu söyleyebiliriz. Eskiden de krizler vardı ama eskiden "paralel yapılar, dış mihraklar, gelişmemizi çekemeyenler..." yoktu. Yani tayyip çıkıp dese ki "Küresel güçler gelişmemizi çekemeyip kriz çıkardı". Buna inanacak olan %40 var bu ülkede. Ama inşallah biz yanılıyoruzdur.

    aynen öyle olacaktır
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sszss

    Tüketim özellikle son 10 yılda inanılmaz bir şekilde teşvik edildi. Peki hükümet bunu sağlamak için ne yaptı? İnsanları yatırım yapamaz hale getirdi. İnsanları nasıl yatırım yapamaz hale getirirsiniz? Yanıtı çok basit; yatırım yapılabilecek bir enstruman bırakmazsınız. Ayda 100 lira biriktirmek isteseniz ne yapardınız? Altın? Mevduat? Borsa? Döviz? Eğer şanslı biri değilseniz bırakın reel getiriyi, paranızı enflasyona karşı dahi koruyamazsınız. Zaten dünyaya bir kez gelmiyor muyuz? Bırak tasarrufu git 10 liraya kahve iç, sonra yeni bir ayakkabı al. Gerek yok böyle eski zaman işi düşüncelere. :)

    aklı başında bir üye daha görmek sevindirici :)

    aslında benim gibi olanlar bazen düşünüyoruz, niye muhalefet edip kötü duruma düşüyoruz ,bizde ak(lara) katılıp günümüzü gün edelim diye ama olmuyor işte

    söylediklerinize birebir katılıyorum ve zaten kör olmayan yada yaşı çok genç olmayan birisi bunları görür (tabi birde inatçı fanatikler görmemek için adeta yırtınıyor)




  • Kapitalist tüketim kültürünün insanlara yaptığı en büyük kötülüklerden biri insanlar arasındaki dostluk, vefa, değerbilirlik vb. erdemleri azaltmasıdır.

    Paranın tanrılaştırıldığı ve insanların onu özgürlüklerinin temeli saydığı bir toplumda o paraya ya da özgürlüğe sahip olmaya giden yolda her yol mübah sayılmakta ve insan kaybolmaktadır.Ulkemizdeki yolsuzluk kültürünün bu denli kökleşmesinin bir nedeni de budur.Cünkü daha çok para daha çok özgürlük olarak algılanmaktadır.Bu yarışta altta kalmamak, kaybolmamak için bu felsefeyi benimsemek ve yarışmak gerekir.Ama bunun bedeli ağır olmaktadır. Daha çok para, daha çok parasal üstünlük aynı zamanda daha az dostluk, daha az vefa, daha az sevgi anlamına gelmektedir.Cünkü böylesi bir kültür içinde başkasının bizden daha fazla sahip oldukları şeyler bizim mutsuzluğumuz olmaktadır.

    Sahip olunan şeylerin birbirlerine gösterilerek mutlu olunduğu bir toplumda insanlar gerçek anlamda hiç mutlu olamamaktadırlar.Mutluluğun temelini oluşturan dostluk, sevgi vb. erdemler para ile birlikte yan yana olamamaktadırlar. o nedenle insanlar çok paraları olmasına karşın içlerinde hep bir boşluk duymaktadırlar.

    Altta kalanın canı çıksın anlayışının doğrudan ya da dolaylı bir tarzda sürekli empoze edildiği, bilinçaltımıza işlendiği, sosyal devlet anlayışının gün be gün terk edilmeye yüz tuttuğu bir toplumda yaşamak büyük toplumsal yığınlar için hiç de kolay olmamaktadır.Ulusal zenginliklerin, gönencin paylaşımı ve pastanın bölüşümünde etkin mücadele yollarının tıkandığı bir toplum içinde toplumsal alt tabakalar bu tüketim furyası içinde git gide yalnızlaşmakta, bu ise ülke huzurunu olumsuz etkileyen etkenlerin başında gelmektedir.

    Batıdaki bu tüketim çılgınlığının bizim gibi ulusal geliri oldukça düşük ve açlık sınırında yaşayan toplumlardaki etkileri daha da büyük olmaktadır.

    Cevremize bir baktığımızda, sürekli tüketen, satın alan makineleşmiş insan tiplerinin arttığını görüyoruz.Büyük bir pazara dönüşmüş yerkürede her şeyin, her malın her türlüsü vitrinleri süslerken eğer bunları almazsak mutsuz olacağımız bizlere söylenmektedir.

    Insanları paranın kölesi yapan böylesi bir yolun sonu görünmüyor.Ne için, nasıl ve nereye kadar bu tüketim çılgınlığı sürecek, doğrusu merak ediyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Gündüz06 kullanıcısına yanıt
    güzel bir yorum daha



    işte bizde bu defa olacak bir ekonomik krizin eskilerinden çok daha beter sonuçlar doğurabileceğini söylüyoruz ve uyarıyoruz

    ayrıca hırsızlık,dolandırıcılık ve gasp olaylarının bu kadar artmasının arkasındaki sebeplerden biriside bu ,herkes akıllı telefonların en iyisini kullanırken ,arabanın en iyisini kullanırken ,yazın yazlık-kışın kışlık vs. zamanlarda en iyi yerlerde tatil yapıyorken elbette bunu görüp de cebinde 5 para olmayan (özellikle gençler) gözü dönüyor ve her türlü suça sapabiliyor

    bunlardan kurtulmanın en önemli çaresi aile yapısının eskiye dönmesi olabilir ,hatta bizim zamanımızda mahallenin büyükleri bile bizi eğitirdi (gerçi o zamanlar hiç hoşumuza gitmezdi ama bizi her türlü tehlikeden uzak tuttuklarını yıllar sonra anlayabildik) ,bir zamanlar sürekli dillenen mahalle baskısı aslında bir derece iyiymiş galiba (din konusu hariç)

    artık bizim yapabileceğimiz bir şey olmadığından sadece kriz olmasın diye dua edebiliriz ama önemli olan hükümetin inatlaşmayı bırakıp muhalefete kulaklarını açıp ,olumlu ve doğru olduğunu gördükleri konuları düzeltmesi ile de aşılabilir (gerçi eleştirenleri düşman gören zihniyet düzelir mi bilemiyorum)




  • kemal1414 kullanıcısına yanıt
    Iyigeceler Kemal Abi.

    Bastaki insanların ve yandaslarinin en büyük hataları; yeryüzünün insan için geçici bir ikametgâh alanı olduğunu unutmaları, ne kadar çok tüketirsem o kadar mutlu olurum, bunun için de zenginleşmem gerekir anlayışıyla kendilerini özdeşleştirmeleri, zenginleştikçe zarûrî ihtiyaçlarının ötesinde tüketmeye başlamaları, kâr ve zararı düşünmeden etrafındaki kaynaklara ve çevreye zarar vermeleridir.

    Tuketim çılgınlığı olarak adlandırılan bu kısır döngü sebebiyle yeryüzü, bütün kaynakları ile her geçen gün daha da tükenirken, bastakilerin ulkeye daha fazla hâkim olma ve kalan kaynaklardan daha fazla pay alma hırsı ise zengini daha da zengin, fakiri ise daha da fakir yapmaktadır.Bu durum aslında insanoğlunun kendisini tüketmesidir.

    Aşırı tüketimin mevcut kaynakların azalmasına ve çevre problemlerine sebep olmasının yanında, adaletsiz tüketim de toplumların sosyal, ahlâki ve ekonomik yönden çok çeşitli problemlerle boğuşmasına sebep olmaktadır.

    Tüketimin daha çok zengin ve orta toplum kesimleri tarafından yapılması ve milyonlarca insanın da temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar bile olsa maddî kaynağı bulamaması,aynı ülke insanları arasında eğitim, sağlık ve hayat standartları gibi konularda büyük farklılıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

    Günümüzde gelişmiş ülkeler elde ettikleri bilgi ve tecrübeyi diğer ülkelere göre daha fazla nasıl tüketiriz diye kullanırken; geri kalmış toplumlar (Turkiye gibi) ise fakirlik, cahillik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan ortamdan beslenen çatışma, terörizm ve iç savaşlarla kıvranmaya devam etmektedir.

    Kisacasi hukumet yaptigi hatayi bilmesine karsin yinede kendinden ödün vermiyor.Bu saatten sonra bu duruma dur diyebilecek bir guc olacagina inanmiyorum, sadece yavaslatabilir.Bunun icin toplumsal bilinc gereklidir ki bizde oldugu da tartisilir.

    Cok gec kalindi, tehlikeyi goren bir avuc insan susturuldu.Bu durum halkinda isine geldi ama geri dönülmez yola coktan girmis bulunmaktayiz bu saatten neler olacak hepberaber göreceğiz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gündüz06 -- 21 Eylül 2014; 3:01:57 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Gündüz06 kullanıcısına yanıt
    Evet hep beraber göreceğiz.

    Artık çok geç.
  • Gündüz06 kullanıcısına yanıt
    aynen katılıyorum

    size de iyi geceler
  • Eğer bir ekonomik kriz olursa bunun 2001 krizine göre çok daha sarsıcı olacağı muhakkaktır. 2001 krizinin olduğu dönemde akrabalık bağları daha kuvvetliydi. O zamanlarda köylerden kentlere otobüs bagajlarında gıda taşındığını hatırlıyoruz. Şimdi ise insanlar sorunlarıyla başbaşa kalacaklar. Bir de o dönemde borçluluk şimdiki gibi dramatik boyutlarda değildi.
  • Değirmene su taşıyan yollar gittikçe kuruyor..2015'te Fed artık bu kadar dünyayı dolara boğduğumuz yeter dediğinde , rte'nin makarna, bulgur fabrikalarının stokları dayanır mı acaba ?







  • Doları yıl sonu 2.40 gibi bekliyorum.

    Daha fazla da gelebilir.

    Janet'in sözüne kaldık
  • Zaten ülke olarak krizin icerisindeyiz. Ölmüsüzde kurtaranimiz yok. Insanlar krizle yaasamaya öyle bir alismis ki farkedemiyorlar bile. Türk Lirasini en basitinden ABD dolari ile gecmeise dönük olarak kiyaslarsak daha iyi anlasilir.

    Bu neden önemli;

    - Ülke olarak disa bagimliyiz.
    - Ülke olarak milli sermayamiz ve üretebildiklerimiz cok sinirli.
    - Cari aciktan bu durum zaten kendini belli ediyor.

    Hemen hemen gida haric her üründe disa bagimliyiz. Bu ürünleri ithal ettigimiz icin Türk parasının değeri çok önemli. Bu da ülke olarak alım gücünü etkiliyor. Buyurun doların seyrine buradan bakalım...



    Benim kısıtlı ekonomi bilgimle bence ülke olarak enflasyonun dibine vurmuşuz. Alım gücümüz tamamen düşmüş durumda.




  • eDDiè kullanıcısına yanıt
    Nerden yaptınız bu karşılaştırmayı??
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kemal1414

    quote:

    Orijinalden alıntı: elektro_gadget

    Bu iktidar oy oranını koruma konusunda oldukça tecrübe kazandı. Yani bu konuda "usta" olduğunu söyleyebiliriz. Eskiden de krizler vardı ama eskiden "paralel yapılar, dış mihraklar, gelişmemizi çekemeyenler..." yoktu. Yani tayyip çıkıp dese ki "Küresel güçler gelişmemizi çekemeyip kriz çıkardı". Buna inanacak olan %40 var bu ülkede. Ama inşallah biz yanılıyoruzdur.

    aynen öyle olacaktır

    Milletin cebindeki para azalacak alım gücü yarı yarıya düşecek sanmıyorum yine hükümeti savunsun tüm dünyadaki hükümetlerin %90'ı krizle gelmişlerdir yada krizle gitmişlerdir




  • Kriz resmen geliyorum diyor işsizlik her geçen ay artıyor 3 ayda işsizlik neredeyse %1 artmış en son haziranda %9.9 olarak açıklanmış:

  • Kısa bir bilgi;

    - Kore'nin en büyük firmaları ihracatla büyümüştür.
    - Japonya'nın en büyük firmaları ihracatla büyümüştür.
    - Çin'in en büyük firmaları ihracatla büyümüştür.
    - Almanya, Fransa, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda ve diğer tüm "Gelişmiş" olarak nitelendirilen ülkeler ve bu ülkelerin en büyük markaları hep ihracat ile büyümüştür.

    - Türkiye'nin en büyükleri ise iç pazar sayesinde büyümüştür. Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi markalar yıllarca gümrük duvarından faydalanmış ve rekabetin olmadığı bir ortamda kalitesiz malları bize ittirmişlerdir.
    - Senelerce yurtdışında inşaat yapan Tepe ve Enka gibi markalar hiçbir zaman Türkiye'nin en büyük oyuncuları arasına girememişken, günümüzde Ağaoğlu yurtdışına hiçbir iş yapmadan girmeyi başarmıştır. Yani, bizden aldığını bize satmış, ülkeye hiçbir katma değer sağlamamıştır.

    - Özetle, biz zaten kriz içerisindeyiz. Çok çalışıp az kazanıyoruz. Hükümetin bakanı bile "Bizdeki iş gücü maliyeti Çin'den bile düşük" demiyor. Az kazanmamız yetmezmiş gibi, kazandığımızı da yurtdışına aktarıyoruz. Yakında gerçekleşecek olan krizin bize kazandıracağı tek şey, bir sonraki krize kadar farklı bir kafa yapısının gelecek ve en azından bize ait olanları "Babalar" gibi satma işine bir süre ara verecek olmasıdır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Thomassee

    Nerden yaptınız bu karşılaştırmayı??

    Grafigi sorarsan buradan bakmistim.

    http://www.oanda.com/currency/converter/
  • Nüfus sayımında alt tarafı "6 saat sokağa çıkma yasağı var" diye evine 14 tane ekmek alan türk milleti, müthiş bir rekora imza attı: istanbul carrefour, dünyadaki carrefourlar içinde en yüksek ciro yapanı...

    Bu bir market öyküsü değil. türk insanının yorgansız yatarım, erzaksız yatmam" öyküsüdür. avrupada bir markete girerseniz, ekmeğin savaş dönemindeki gibi karne ile verildiğini sanırsınız.... para ödemek için kasaya gelen sophienin sepetine bir adet domates, bir şişe soda, bir adet portakal koyduğunu görürsünüz. o akşam yemeğinde neye ihtiyacı varsa, onu almıştır. küçük bir poşete doldurur, yürüyerek gider...

    Türkiyede bir markete girerseniz, ekmeğin bedava verildiğini sanırsınız... para ödemek için kasaya gelen fatma hanımın devasa market arabasına 4 kilo domates, 2 koli kola, 8 paket bulgur, 3 kilo şeker, 8 kilo deterjan, 2 kilo un, 4 kangal sucuk, 2 kilo kıyma, vesaire yüklediğini görürsünüz... 14 poşeti doldurur, market arabasına yükleyerek, otomobilinin bagajına taşır. zannedersiniz ki yarın saddam türkiye ye füze atacak,fatma hanım savaş stoğu yapmaktadır.

    Buradaki çelişki, sophie nin fakir, fatma hanımın zengin olması değildir. aslında vaziyet tam tersidir...

    Sophienin ülkesinde yıllık ortalama gelir 25 bin dolar, fatma hanımın ülkesinde yıllık ortalama gelir 2 bin dolardır...işte bu yaman çelişkiyi keşfeden zeka ise, carrefour`dur.

    carrefour türkçesi kavşak. ama dünyanın hiçbir kavşağında bu kadar çok otomobil olmaz. 3 bin 500 araçlık otoparkı var. bu otopark gün içinde en az 10 defa dolup dolup boşalıyor. yani günde 35 bin otomobil. bu da 35 bin bagaj demek. sabah saat 10.00 da açılıyor. saat 10.00 a 1 dakika kala manzara aynen şu; kapılar kapalı. kapıların önünde devasa market arabalarıyla bekleyen yüzlerce insan.
    müşteriden çok formula 1 yarışçısına benziyorlar. yüzler gergin. herkes yanındakini kolluyor. 1 dakika sonra kapı açılacak içeriye akın başlayacak. sanki ilk girene madalya veriyorlar. akşam saat 22.00 de kapanıyor. yani, prensip olarak 22. 00 de kapanıyor demek daha doğru. çünkü lütfen boşaltın " anonsuna rağmen insanlar hiç oralı olmuyor.
    çıkmamaya, arabalarını doldurmaya devam ediyorlar. "defolun deseler" defolu mallar hangi reyonda kardeş" diye soracaklar.

    istanbul carrefour`a her ay 1 milyon kişi geliyor.yılda 12 milyon kişi. peki bu kadar insan ne alıyor? işte örnekler... bir ayda bir milyon adet yumurta satılıyor. allah tavuklara sabır versin. bir ayda 100 bin kilo et. 400 inek ya da 3 bin 400 koyun demek. kes kes bitmez. bir ayda 1 milyon 200 bin kilo deterjan satılıyor. peki bir ayda satılan tuvalet kağıdı ne kadar? sıkı durun 800 bin rulo. her rulo 100 metre olduğuna göre, 80 milyon metre tuvalet kağıdı eder. ekvator çizgisi üzerinden sarmayı denesek bu kadar tuvalet kağıdıyla dünyayı iki kere dönüyoruz. beynini silmek için hiç kitap okumayan türk milletinin poposunu silmek için kırdığı rekoru görüyor musunuz?


    carrefour un tüketmesi kadar, tüketmemesi de bir rekor. çünkü müşteriler her ay yaklaşık 2.5 milyon adet naylon poşet ile çıkıyor carrefourdan. ayda 2.5 milyon, yılda 30 milyon adet naylon poşet.
    poşetin içindekiler tüketiliyor ama poşet tüketilmiyor. hem de ilelebet.


    Baska bir siteden alintidir...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.