Şimdi Ara

Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz? (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
178
Cevap
10
Favori
10.013
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Harris32

    Gerçek bir hikaye, aşağıda ayrıntılar bizzat başımdan geçti.

    İstanbul'da 25 yıllık bir otel yarışma açıyor. Logo'larını değiştirmek istiyor.
    Her şey iyi güzel ama açılan yarışmanın büyük ödülü nedir biliyormusunuz, tam 400 tl.
    Ben de lafımı esirgemedim, otele yazı yazdım, otel sahibinin kızı tarafında cevap geldi.

    Onlara ne yazdım biliyormusunuz; siz 25 yıllık otel işletiyorsunuz, logo yaptırmak istiyorsunuz
    ve karşılığında 400 tl veriyorsunuz. Peki "ben sizin otelinizde 1 gece kalsam ne kadar ücret
    ödeyeceğim bunu çok iyi biliyorsunuz" dedim. Çizeceğim logo için günlerce emek vereceğim ama
    kazandığım para ile otelinizde 1 gece bile kalamıyorum diye ekledim.

    Cevap ise aynen şöyle; biz bu şekilde takdir ettik, işinize geliyorsa yarışmaya katılırsınız !...

    Bunun haricinde bir logo'ya 20 tl bile teklif edenler var...

    Bence bu konuda daha doğru olarak alınacak tavır. Bu tür faaliyetlerin tesbit edilip varsa Tasarımcılar Birliği yada bunun gibi bir kuruluş tarafından boykot edilmesi, üye olan hiçbir tasarımcının katılmaması vb. karşı önlemler alınması.

    Ben daha kaba tabirli cevaplar yazardım açıkcası.

    O parayı biz size verelim siz logonuzu değiştirmeyin. Yada biz size bedava tasarım yapalım bi daha değiştirmeyin yarışma açıp böyle fiyat vermeyin .




  • os_lnx kullanıcısına yanıt
    Ben istediğim lafı yazdım, onlarda çok iyi anladılar ama yine de yapacaklarını yaparak 400 tl'ye yarışmaya devam ettiler.
    Umarım buna katılan olmamıştır.

    Yukarıdaki satırları yazınca merak edip son logoyu kontrol ettim, dileklerim tutmuş, kimse yarışmaya katılmamış
    aylar önce gördüğüm eski logo halen kullanımda, kimse yarışmaya katılmamış, bu onlar için en büyük şaşkınlık olmuştur.
    Özellikle de benim email mesajım sonrasında belki ilerleyen dönemlerde aklı başında bir teklif ile yeniden yarışma açılır...
  • Yıllardır medya bilmişleri “Seyirci bunu istiyor” diyor, seyirci de buna seyirci kalıyor.

    “Biz bu filmi daha önce gördük” diyenler, bir önceki gösterimde de aynı şeyi söylememişler miydi?

    Biraz kafa dinlemek istiyorsanız ciddi bir meseleden söz açın; iki dakika sonra etrafınızda hiç kimse kalmaz!

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/gokhanozcan/kolektif-uyusma-2006430



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Ocak 2016; 16:35:54 >
  • Acil İş Yoktur, Dandik Müşteri Vardır...

    Grafik tasarımcıların hatta sektörün en büyük karın ağrısı gerçek manada aciliyeti olmayan ancak bir firma ya da kurumun liyakattan uzak, plan program gibi kavramlardan bi'haber, işini layıkıyla yerine getiremeyen personeli, yetkilisi ya da firma sahibinin ısrarla acil olduğunu iddia ettiği iştir yani acil tasarımdır.

    İşin aciliyetini öyle bir hışımla anlatırki müşteri sanırsınız devamlı planlı ve programlı bir şekilde kampanya, reklam, tanıtım, pr gibi süreçleri kullanıyorlar, tasarımı fazlasıyla önemsiyorlar ancak bu seferlik yaşadıkları büyük aksiliklerden dolayı aciliyeti olan bir durumda kapınızı çaldı bu firma. Halbuki alakası yok! Sektörde karşımıza çıkan çok çok büyük bir yüzde içerisinde yer alan adı bence cuk oturmuş dandik müşteri karşımızdaki...

    Ara sıra sektördeki nasır tutmuş yaralara sert bir üslupla parmak basmamdan dolayı benden daha da sert bir üslup kullanan kişi ve kurumların eleştirilerine maruz kalıyorum fakat sonuç olarak doğru söyleyen hiçbir zaman pek sevilmez ister tatlı dil güleryüzle ister sert bir üslupla olsun. Önceki yazılarımda amatör, liseli tasarımcının gözbebeği CorelDRAW hakkında getirdiğim eleştiriler ile ilgili hakaretlere maruz kaldım ama bana hakaret eden çoğu Corelci kullandığı amatör yazılımın yardımcı programı olarak hiç utanmadan öve öve bitiremediğim Adobe'un Photoshop'unu hiç utanmadan kullanmaya devam ediyor. Güzel Sanatlar Fakültesi ismi ile ilgili yaptığım eleştirilerden dolayı mesleki geçmişimden geleceğime kadar yaftalandım ama Güzel Sanatlar Fakültesi isimleri değişmeye başlıyor bir bir haberiniz olsun düşünmeye üşenen, kendisine sunulanla yetinen yaftacılar... İşin özü biraz vurdum duymazım dilediğiniz gibi yaftalayın.

    Dönelim asıl konumuz acil tasarım, dandik müşteri tezine...

    Basit bir tanımlamayla grafik tasarım; bir mesajı iletmek, bir görseli geliştirmek veya bir düşünceyi görselleştirmek için metnin ve görsellerin algılanabilir ve görülebilir bir düzlemde, iki boyutlu veya üç boyutlu olarak organize edilmesini içeren yaratıcı bir süreçtir.

    Grafik tasarımında ve grafik sanatlarda, görsel sanatların temel ilkeleri olan hizalama, denge, karşıtlık, vurgulama, hareket, görüntü, oran, yakınlık, tekrarlama, ritm ve birlik geçerlidir.

    Basit tanımlası bile bu kadar çok ilke ve olgudan oluşan bir sürecin aciliyet denen kavrama sıkıştırılmaya çalışması oldum olası mantıken kavrayamadığım bir kördüğümdür. Örnek olarak bir broşür tasarımına ihtiyacınız varsa kampanya süreciniz için bu broşür tasarımınızın hem kampanyanıza katkı sağlaması hemde prestijinize katkı sağlaması gereklidir. Yani gerçek manada "tasarım" denilen yaratıcı sürece muhtaçsınız fayda beklentisindeyseniz.

    Peki "acil tasarım lazım" şeklinde giriş yaptığınız bir kampanya sürecinden ne medet umabilirsiniz? Çalıştığınız ajans size ne kadar inanabilir ki hedef kitlenizi ikna edecek çalışmalara imza atabilsin?

    "Acil" kelimesiyle hayal gücünün kepenklerini indirdiğiniz tasarımcı size nasıl bir farklılık üretsin hatta abartıdan da ötede bir yerde acil diyerek kene gibi yapıştığınız ofis içerisindeki yaratıcı ekip "acil" zaman kavramı içerisinde kendi içerisinde size olan öfkesini mi kussun yaptığınız saçmalığı acıyarak gözlemleyip markanızın kurumsal kimliğini nasıl peşkeş çektiğinize mi yansın? (Markalar tasarımcılar için her zaman tatlı, narin bir bebektir.)

    Acil işe esir olan yaratıcı ekip mesai üstüne mesai yaparak iyi kötü bir tasarım ortaya çıkarır bu seferde bitmek tükenmek bilmeyen revizyon süreçleri başlar ve müşterinin ilk ajansın kapısını çaldığında dile getirdiği "acil" kavramının koca bir yalandan ibaret olduğu tescillenir.

    Mesele Vizyon Sorunu...

    Vizyon sorunu dediğim kavram sadece müşterinin ya da firmanın vizyonsuzluğundan ibaret değildir. Vizyonsuz müşterileri reddeden ilkeli ve yaratıcı süreçlerini son kale gibi savunan ajanslar ya da tasarımcılar da yok değil tabiki fakat onlara rağmen iyi kötü, güzel çirkin, acil vb. iş ayrımı yapmadan ticari kar mantığıyla her işe salça olan yaratıcı süreçleri ayaklar altına seren vizyonsuz ajanslar ve yaratıcı ekipler de bu "acil tasarım" saçmalığına su taşıyor. Bu noktada da sektöre en büyük takoz vizyonsuz ajans sahipleri / başkanları, yaratıcı ekipler, tasarımcılar...

    Acil İş Günü Kurtarırken Geleceği Kaybetmektir!

    Firmalar ajanslardan ya da tasarımcılardan talep ettikleri acil tasarımlarla, ajanslarda firmalardan gelen acil işlerde uyguladıkları yüksek fiyat tarifeleriyle günü kurtardıklarını sanan at gözlüklülerdir aslında. Çünkü günü kurtarırken geleceği kaybettiklerinin, geleceklerinden vazgeçtiklerinin farkında olamayacak kadar tek yöne bakar, at gözlüklerini öylesine sık sıkı takmışlar ki beyinleri, zihinleri düşünemez olmuş...

    Ey firma sahibi uyan acil iş talep ederek edindiğin o esinlenme, çalıntı ya da kaliteden uzak tasarım firmanın imajını yerle bir etti...

    Ey ajans başkanı uyan ticari kar hevesiyle giriştiğin acil tasarım serüveni elinde patladı, sektör artık seni yaratıcılıktan uzak, aç gözlü ve sıradan olarak tanıyor...

    Acil Tasarım Zorlaması Bir Mobbing Türüdür!

    Tasarımcıların iş hayatındaki düzen ve performansından çalan acil tasarım kültürünün tasarımcıların özel hayatlarına da bir çok olumsuz etkisi vardır. (Olumlu etkisi hiç yok.) Tasarımcıları zihinlerinde bir android gibi makine gibi gören zihniyet aslında iş hukuku açısından da suç işlemektedir. Sürekli "acil" kodlu brieflere boğulan tasarımcı beden ve ruh sağlığını adım adım yitirmekte hatta çok sevdiği, hayatını adadığı, adeta bir yaşam biçimi olarak benimsediği mesleğinden vazgeçme noktasına gelmektedir.

    Sürekli "acil" kodlu bireflerle karşılaşan tasarımcılar hakkını aramalı, öncelikli olarak ekip ve ajans başkanı ile kronik sorunu yok etmeye çalışmalı ve müşteriye tasarım kültürünü kazandırmaya çabalamalıdır. İşin özeti umarsız ve şımarıkça yayılan acil tasarım kültürüne karşı koyulmalı, gerektiğinde son çare olarak yasal yollara başvurulmalıdır.

    http://www.vektorelcizim.net/acil-is-yoktur-dandik-musteri-vardir




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 14 Aralık 2014; 15:06:21 >




  • çok güzel şeyler paylaşıyorsunuz teşekkür ederim. keşke yazdıklarınızın değeri bilinse
  • quote:

    Orijinalden alıntı: .fcan

    çok güzel şeyler paylaşıyorsunuz teşekkür ederim. keşke yazdıklarınızın değeri bilinse

    Sağolunuz,
    Halbuki hayatı karambole yaşayanların, daima küçük hesaplar yapan "akıllıların" trajikomik akıbetlerini her Allah'ın günü seyredip de şu kadarcık ibret almaz mı insan, 3-5 kuruş koparma ümidiyle "sıfatı malûm" tiplerin altına itibarını ve emeğini serenlere daha ne denir ki...

    Mesela buna da atlasınlar, biz de hem gülüp hem ağlayıp duralım:

    İlanımız halen geçerlidir. İlgilenen arkadaşların, hazırlayacakları logo çalışmalarını maile atmalarını rica ediyoruz.
    http://www.grafikerler.net/mobilya-firmasina-logo-ve-kurumsal-paket-turkiye-geneli-t162453.html

    quote:

    Orijinalden alıntı: yazarcizer

    6- Herkes çalışmalarını göndersin, beğendiğimize ödeme yapıcaz yeminle.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Aralık 2014; 21:54:30 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    Bir ilanda:

    1- Acil. Çok ama çooook acilllllllllll!
    2- İşyerini yeni kurduk.
    3- Memnun kalırsak hep sizinle çalışcaz. Her zaman, her zaman...
    4- Öğrenciyim. Aha bu da harçlığım.
    5- Esnek çalışma saati! (mesai ücretlerinden bahsetmiyorsa)
    6- Herkes çalışmalarını göndersin, beğendiğimize ödeme yapıcaz yeminle.
    7- Sosyal proje, gönüllü aranıyor, vs.

    gibi ifadeler varsa, istisnası çıkar mı bilmem ama katıksız üçkağıtçı ve/veya arsız bedavacılarla muhatap olduğunuzdan hiç şüpheniz olmasın. Tabi bu lakırdılara kanacak kadar idraki dumura uğramış tipler, başlarına gelebilecek felaketlerin de hepsine muhakkak müstehaktır.
    Acınmaz.

    "Çok basit"i unuttuk:

    http://www.grafikerler.net/basit-tanitim-karti-cizimi-yapacak-freelance-cizer-ariyoruz-turkiye-geneli-t162372.html

    Bu memlekette doğru insan tektük çıkar, öyleyse sonuna kadar tedbirli olmak azıcık kafası çalışanlar için bile hayatî bir meseledir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 17 Aralık 2014; 20:29:16 >




  • Eski yazışmalara falan göz atarken, zihniyetlerini ve yüzsüzlüklerini görünce derhal uzaklaştığımız "grafikerci" ve patronlardan bazıları hakkında tekrar küçük bir araştırma yapalım dedik... Bir çoğunun berbat projeleri ve yüzsüz yalanlarıyla birlikte yalan olup gittiğini görmek hiç şaşırttı mı dersiniz? Hatta içlerinden biri hakkında polis baskını haberine bile rastladık düşünün.

    Diyeceğim; bu sektörde şu an kıvırtan "ajdar"ları, mesela bir beş yıl sonra da o harika performanslarını sergilerken görebilecek miyiz?

    Usûlsüz vusûl olur mu hiç?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 3 Şubat 2015; 11:29:30 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    quote:

    Orijinalden alıntı: .fcan

    çok güzel şeyler paylaşıyorsunuz teşekkür ederim. keşke yazdıklarınızın değeri bilinse

    Sağolunuz,
    Halbuki hayatı karambole yaşayanların, daima küçük hesaplar yapan "akıllıların" trajikomik akıbetlerini her Allah'ın günü seyredip de şu kadarcık ibret almaz mı insan, 3-5 kuruş koparma ümidiyle, "sıfatı malûm" tiplerin altına itibarını ve emeğini serenlere daha ne denir ki...

    Mesela buna da atlasınlar, biz de hem gülüp hem ağlayıp duralım:

    İlanımız halen geçerlidir. İlgilenen arkadaşların, hazırlayacakları logo çalışmalarını maile atmalarını rica ediyoruz.
    http://www.grafikerler.net/mobilya-firmasina-logo-ve-kurumsal-paket-turkiye-geneli-t162453.html

    quote:

    Orijinalden alıntı: yazarcizer

    6- Herkes çalışmalarını göndersin, beğendiğimize ödeme yapıcaz yeminle.




    Ankara da Hukuk Büromuza kurumsal kimlik kazandırmak amacıyla tasarlanacak (Gücü temsil eden) Logo,Antet ve Kartvizit görsellerine ihtiyacımız var. yardımcı olacak arkadasların mail yolu ile çalışmalarını göndermelerini ve mesai saatleri içinde aramlarını rica ediyoruz.
    http://www.grafikerler.net/hukuk-burosuna-kurumsal-kimlik-kazandiracak-grafiker-araniyor-cankaya-ankara-t162637.html

    İş sözleşmelerinin hukuka uygunluğunu değerlendirmek güya bunların işi... Şimdi bir şey desek anında hukukçulukları da tutar ha!

    Tuz kokmuş bir kere arkadaş... Hemen tüm kesimleri (istisnalara lafımız yok) ahlâken çökmüş bu memlekette (ah siz "şakşakçı"lar ve holiganlar siz yok musunuz siz!), zerre kadar güven vermeyen mahlûklarla dolu bu ülkede, önümüzdeki 5-10 senelik vade içinde çok daha büyük değişikliklere şahit olacağımızı söylemek için kâhin olmaya gerek var mı?

    "Ne halt etsem, ne kadar azgınlaşsam kârdır" diye düşünenlerin akıbetlerini de hep birlikte bekleyip görelim...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Kasım 2015; 20:44:22 >




  • "Hocam para yok beaaa, vıllaaa!"

    ‘Burun ameliyatı olmak için başvuran türbanlı hanım çok’
    - Tesettürlü kadınlar da estetik operasyon için başvuruyorlar mı?
    Elbette. Bu hanımlar evde, aile içinde diğer hanımlar gibi yaşıyor, tesettürleriyle de sokakta. Yani diğer hanımlar ne yaptırmak istiyorsa onlardan da benzer talepler geliyor.

    http://www.haberturk.com/saglik/haber/751955-estetik-cerrahiyi-en-iyi-tasiyan-ajda-pekkandir

    Tüm bu gelişmeleri göz önüne alarak, estetik merkezlerini dolaşıp gözlemlemeye karar veriyoruz. İlk adresimiz Nişantaşı'nda bir muayenehane oluyor; akşam saatleri, daha içeri girmeden kadınların uğultuları ve çay kokuları estetik müdahaleye değil de 5 çayına gelmiş izlenimi yaratıyor insanda. Salonda sadece bir kişilik boş koltuk bulabiliyoruz. Yanımızda türbanlı bir anne-kız oturuyor. Türbanlı kadın göğüslerini büyütmüş, burnunu yaptırmış ve belindeki yağları aldırmış. Kızının burnunu yaptırıp göğüslerini büyüttürmeyi düşünüyor. ‘Göğüsleri iyi görünüyor. Neden?' diyecek oluyoruz, ‘Kocası istiyor' diye yapıştırıyor lafı.
    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=310860




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 18 Aralık 2014; 21:09:47 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
    http://www.kuranmeali.o...ani_kerim_mealleri.aspx


    Haddini bilen pencere.

    İnsanların aşkın ve şaşmaz bir hakikate teslim olmaları birbirleriyle uyumlu ve barışık yaşamalarının yegâne yolu... Aksi halde herkesin kendi insanlığı kadar bir görüş kabiliyeti oluyor ve kişi hayata kaçınılmaz olarak o dar pencereden bakıyor. Her dar pencere gibi idrakin dar penceresi de olan bitenin sadece bir kısmını görmeyi mümkün kılıyor ve yanıltıcı oluyor. Dünyaya kısıtlı idraklerinin dar pencerelerinden bakanlar, ne kadar iyiniyetli olurlarsa olsunlar, kaçınılmaz olarak kendi zanlarını hakikatin tamamı zannetmekle mâlûl oluyor.

    Halbuki hakikat, hakikati kuşatmaktan aciz bir idrakin hakkıyla kavrayabileceği, anlayabileceği bir şey değil. Hakikat, ancak her şeyi bilen, her şeye kâdir olan, ilmine ve kudretine sınır konamayacak olan tarafından bilinebilir. İnsan bundan acizdir. Bu acziyet, sonlu/sınırlı olanın sonsuz/sınırsız olan karşısındaki kesin ve tartışılmaz acziyetidir.

    Hepimiz gezegenimizin doğal sınırları ile sınırlıyız. Gün gün tükettiğimiz ömrümüzle sınırlıyız. Duyularımızın kabiliyetleri ile sınırlıyız. Fizyolojik kapasitemizle sınırlıyız. Bizi doğruya ya da yanlışa sevkeden zaafiyetlerimizle, ihtiraslarımızla, duygularımızla sınırlıyız. Kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım, ne kadar iyi yetişirsek yetişelim, bilgiyle, tecrübeyle ne kadar donanırsak donanalım, yürüyeceğimiz yolun, alabileceğimiz mesafenin, ulaşabileceğimiz bilginin, edinebileceğimiz olgunluğun bir sınırı, bir durma noktası var.

    Eskiler tam da bu noktaya işaretle, insanın aklıyla ulaşabileceği en yüksek idrak noktasının, kendi acziyetini keşfi olduğunu söylemişlerdir. Bu kişinin aşkın olana, bilinemez ve kavranamaz olana, yanılmaz ve yenilmez olana teslimiyetinin de ilk idrak basamağıdır aynı zamanda. İnsan, kendi sınırlılıklarından tam olarak kurtulmadığı sürece hakikatle kâmil manada bir ilişki kuramaz, dört başı mâmur bir zihniyet inşa edemez.

    Bu zamanın insanı, belki bütün zamanlardan daha fazla kendi sınırlarına mahkûm ediyor kendini. Bilginin, fikrin, kanaatin en kestirme yollarla elde edildiği, herhangi bir birikim ya da liyakat gerektirmediği, dolayısıyla sözün tümüyle yüzeye demir attığı, hatta neredeyse ayağa düştüğü günlerdeyiz. Tabiri caizse hemen herkes her gün kendi sığ dehasının, güdük aklının ve çakma hakikatinin şenlik ateşlerini tutuşturmakla meşgul bir halde geçiriyor bütün vaktini. Bu yalanı büyütmeye herkes o kadar gönüllü ki, kimse bu kör akıntıyla birlikte nereye doğru sürüklenmekte olduğunu kendine sormuyor, soramıyor, buna imkan ve zaman bulamıyor. Sadece gaflet deyip geçmek mümkün değil bu hale, bundan daha fazlası olduğu aşikâr. Adını koymak artık bir mecburiyet; büyük bir isyan dalgası bu, evet... Ve bizi her geçen gün teslimiyet sahilinden biraz daha uzağa, ırağa, yabana atıyor.

    Sadece taraf olmakla bir insan hemen oracıkta bilgelik kazanmıyor, kemale ermiyor, hakikatin bilgisi damarlarında dolaşır hale gelmiyor. Bunun için önce insanın gerçekten teslim olması gerekiyor. İçi doldurulamayan afakî iddialardan arınması, korunması gerekiyor. Tabii sınırlarının iyice bir farkına varması gerekiyor. Kabiliyetlerinin sınırlarını kavraması, sınırlı idrakin zorunlu acziyetini keşfetmesi gerekiyor. Cüz'î olanın külli olan karşısındaki hiçliğini hazmetmesi gerekiyor. Hayata baktığı pencerenin sadece bir pencere olduğunu, eşyayı sadece bir pencere miktarınca görünür kılabileceğini içine sindirmesi gerekiyor. Sonra aşk ve şevkle öğrenmeye başlamak gerekiyor en baştan. Neyi? Nasibinde ne varsa, ne kadar varsa! Birilerini alt etmek için, mat etmek için, sağa sola çakmak için değil, teslimiyetini arttırmak için... Ve kâmilen bilebilmek için... Neyi? Acziyetini!

    Bu işin içinde iddia hiç yok; hakikati tam bir teslimiyetle baş üstünde taşımak var. İnsanın en değerli serveti acziyeti çünkü, doğruda kalmanın, istikameti kaybetmemenin yegâne teminatı...

    (Gökhan Özcan)

    ...Bu bir hakikattir hakikat olmasına ama; bugünün insanının hatırlamakta pek istekli olmadığı bir hakikattir. Neden böyledir? Çünkü bugünü yaşamakta olan insan kendi egosunun ötesini göremeyecek bir körlüğe duçar edilmiştir. Bu yüzden ki, duvarları bencillikle örülmüş bir bireysellik kültürü ile bakar hayata ve çevresine. Her şeyi kendisi için istemeye güdülenmiş bir zihnin, kendini başkalarından daha önemli olarak görmesi, bilmesi, algılaması kaçınılmazdır. Eğer insanın kendiyle ilgili bir muhasebe yapma imkânı olsaydı bu kör algıların boş bir vehimden ibaret olduğu kısa zamanda anlaşılabilirdi. Ama bugün bu muhasebe imkânı yoktur. Çünkü insan kendini sebepsizce önemli bulmaktadır ve bu algılama biçimi fikrî filtrelerden geçerek gelmemiştir. Bu muhasebe kültürünün zayıflatılmasıyla ortaya çıkarılmış ve bugün artık belli ölçüde yerleşiklik kazanmış olan yeni yaşama kültürünün bir sonucudur. Bu kültür, bireyi toplumsal bağlarından kopartmak pahasına bencilleştiren ve sonsuzca acıktıran bir kültürdür. İnsan o kadar ölçüsüzce açtır ki bu kültürde, açlığını ancak dünyadaki her şeyi sonuna kadar tüketmekle bastırabileceğini zanneder. İşin kötüsü, insan ruhlarını ele geçiren bu korkunç açlık, insanlık yararına üretildiği söylenen birtakım değerlerle de perdelenmiştir. Herkesin insan sevgisiyle dolu olduğunu söylediği bir zamanda insanlık izzetinin bu kadar yaralı olmasını açıklayacak olan da ancak budur.

    (Gökhan Özcan)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Aralık 2014; 20:01:51 >




  • Durmadan bedavaya, 3-5 kuruşa veya "acilll!" tasarım dilenenlere ve dolaysıyla sektörü p.ç edenlere; "geberesice pislikler, aşağılık mikroplar, yüzsüz alçaklar, beyinsiz mahlûklar!" falan demeyin sakın, yoksa forumdan atılırsınız.

    Yavuz hırsız ev sahibini bastırır, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, unutmayın.
    Burası Türkiye, en çok neyinin meşhur olduğunu sakın aklınızdan çıkarmayın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 20 Aralık 2014; 17:21:53 >
  • "Kültür seviyesi düştükçe düşüyor, bu düşük kültürle Türkiye ayakta durmaz. Senin gündeminde böyle bir madde ve konu yok.
    Bu kafayla, bu zihniyetle, bu gidişle ülkemiz Suriye’ye, Irak’a, Mısır’a benzeyebilir. Sende böyle bir korku ve endişe göremiyorum.
    Sen, bütün dikkatini (sende dikkat varsa) madalyonun ön yüzündeki günlük hayatın rutin işlerine vermişsin, arka yüzündeki dehşetli gidişata gözünü kapatmışsın."


    (Mehmet Şevket Eygi)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 23 Aralık 2014; 21:30:15 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    "Kültür seviyesi düştükçe düşüyor, bu düşük kültürle Türkiye ayakta durmaz. Senin gündeminde böyle bir madde ve konu yok.
    Bu kafayla, bu zihniyetle, bu gidişle ülkemiz Suriye’ye, Irak’a, Mısır’a benzeyebilir. Sende böyle bir korku ve endişe göremiyorum.
    Sen, bütün dikkatini (sende dikkat varsa) madalyonun ön yüzündeki günlük hayatın rutin işlerine vermişsin, arka yüzündeki dehşetli gidişata gözünü kapatmışsın."


    (Mehmet Şevket Eygi)



    Bu bedavacı ahlâksızlar, hırsızlar ve envai çeşit haşerat takımı; zaten bin türlü oyunun döndüğü ve adeta saatli bir bomba haline gelen şu ülkede yarın "beklenmedik bir kaos" çıktığında birden değişip çok uslu ve gayet efendi çocuklar mı olurlar sizce?

    Kan revan "Gore" videoları ekleyemiyoruz, ötesini artık siz tahmin edin:

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27754593.asp



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 24 Aralık 2014; 18:36:03 >




  • Meziyetse eğer, tek bir ortak meziyetimiz vardı: Böyle olacağı çok belli olan bütün bu şeylerin böyle olacağını hiç beklemiyorduk!

    ***

    Belki tarih boyunca daha kötü şeyler yaşanmıştır yeryüzünde ama kötülük hiç bu kadar sıradanlaşmamış, kötülükten kişi başına düşen pay hiç bugünkü kadar büyümemişti!


    (Gökhan Özcan)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    quote:


    İşe profesyonel bakan, vizyonu geniş, kaliteyi ilk sıraya alan bir müşteri çevresi mi? Yoksa üç kuruş için kırk takla aTan, kaliteyi değil fiyatı ön planda tutan amatör müşteri kitlesi mi? Peki, hangi müşteri kitlesi sizi daha az yoracak ve hangisi size daha çok kazandıracak? Hangisinin uzun vadede size katma değeri fazla olacak?


    Logolar; markaların aynası, kurumsal kimliğin ise beynidir. Eğer bir logo kötü ve çirkinse, işletme hakkında müşterilerin bilinçaltına kaçınılmaz olarak olumsuz telkinler (merdivenaltı, çapsız, üçkağıtçı, vs.) yapacaktır.

    Öyleyse, eğitimi zaten geçtik de, temel tasarım prensiplerinden birini bile duyma duymamış, kerameti şu veya bu yazılımda arayan tiplere asla bırakılmamalıdır.


     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    http://www.thinkingwithtype.com/contents/letter/#Anatomy

    />


    http://listverse.com/2012/06/24/top-10-typography-crimes/

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    http://www.fonts.com/content/learning/fyti/typographic-tips/top-ten-type-crimes

    http://www.webhatti.com/forum/konu/turkiye-tabela-faciasi.476568/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 26 Aralık 2014; 18:03:20 >




  • Hiç acımazlar; adamı "mahdur" da ederler, her şey de ederler bu memlekette:

    http://www.grafikerler.net/ortak-nesiller-entrgrasyonu-dernegi-hakkinda-t162910.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 28 Aralık 2014; 23:26:44 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    'Hayat'larımızı yok etmek, çürütmek, kirletmek, nefes alınamaz ve yaşanmaz hale getirmek için ne kadar çok şey yaptığımızı sıralamaya kalksak, sonunu getirmeye ömrümüz yetmez.
    http://yenisafak.com.tr:999/yazarlar/GokhanOzcan/iki-nokta-bir-unlem/34706

    Kendileri için istemedikleri adilikleri sürekli başkalarına reva gören alçaklar kârda olduklarını zannetmesinler sakın. Keser döner sap döner, "kader adalet eder":

    http://www.mavikocaeli.com.tr/randevulastigi-hayat-kadini-annesi-cikinca/112671/

    http://www.zehirliok.net/zina_yapmak_isteyen_genc

    Bir de bunları "seks işçisi" falan diye niteleyerek meşrulaştıran en hafif tabirle hakikat düşmanları yok mu (evet tek gayeleri o kapkara sicillerine bir çentik daha atmak); anneleri duysa o utanmaz yüzlerine tükürürlerdi herhalde...

    Ötesi; imtihanını güzelce verip bu kısacık dünya hayatından hayırla göçüp gitmek yerinde; kaderine sürekli başkalarına rahatsızlık vererek yakıcı lanetler almak, ehl-i dikkatin nazarında kazurat kadar değer göremeyecek duruma düşmek ve ebedi hayatını üç beş uğruna mahvetmek düşenlere acımak gerek asıl.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 1 Ocak 2015; 0:21:47 >




  • Bu insanı böyle davranmaya iten ne? Bu dünyada ne için bulunduğunu inkâr eden zavallıllarda, varoluşa alık alık bakan salaklarda böyle güzel ahlâk pırıltılarının zerresini görebiliyor musunuz?

    "Nur içinde yatsın, Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Bandırmalı Ali Efendi Hazretleri dükkânında meşgulken, telefon çalar. Merhum telefona çıkar, “Buyurun efendim.” der. Telefon eden kimse, süt evini taksi durağı sanır. “Acele bu adrese bir taksi gönderin.” der. Hemen Hazret dışarı çıkar. Bir taksi bulur. Ücretini verir ve o zata gönderir. “Neden böyle yaptın?” diyenlere, “Yanlış numara çevirdin, burası taksi durağı değil, deyip adamı mahcup etmek istemedim.” der.

    Merhumun ömrü hep böyle inceliklerle doluydu. İnsan onunla birlikte iken, hem huzur içinde olur, hem de manen zenginleştiğini hissederdi.
    (Sabri Tandoğan)

    http://alioztaylan.blogspot.com.tr/










    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Kasım 2015; 20:42:34 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    Hiç acımazlar; adamı "mahdur" da ederler, her şey de ederler bu memlekette:

    http://www.grafikerler.net/ortak-nesiller-entrgrasyonu-dernegi-hakkinda-t162910.html

    Benzer haberlerin olmadığı birtek gün hatırlıyor musunuz, bir tek? Sakın bedavaya güya tasarım teslim ettiğin herif bu müteahhit olmasın?

    “Bu adam bir daireyi 8 kişiye satmış. Tapuları almaya gittiğimizde dolandırıldığımızı anladık. Tefecilere 1 milyon 700 bin lira borcu varmış. Erzurum’u terk edip Ankara’ya kaçmış. Biz evlerimizi istiyoruz. Yargı bize kovuşturmada yeri yokmuş diyor. Bu nasıl bir durum. Yetkililer sesimizi duysun”
    http://www.milliyet.com.tr/kendini-atese-atti-gundem-1992487/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 31 Aralık 2014; 19:48:15 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.