Hikayelerin gerçeklerle beslenme gereği neden? Ayrıca sevgili Deep İmpact burada atladığın bir nokta var. İsmailöz'ü Türk askeri hakkında yanlış bilgi vermekle suçluyorsun ama peki sen nereden biliyorsun Türk askerinin asla intihar etmeyeceğini? Her Türk askeri müslüman olacak diye bir yasa yok. Bu durumda düşmanın eline düşeceğini anladığında intihar etmeyi seçecekler çıkabilir elbette. Ama bu onurlu bir davranış mı değil mi diye sorarsan bence onurlu bir davranış değil ama Türk ordusunda öyle şey olmaz diye kesin karar vermekde yanlış gibime geliyor.
çok mantıklı bir yaklasım. tebrik ediyorum gercekten
senin demene göre Atatürkün Komutanı Reşat bey Türk Askeri değildi
Sayın ismailöz hikayenizi okudum.Aktüaliteye uygun ratingi yüksek bir konu seçmişsiniz.Konu bulmada sıkıntı çekmediğinizi görüyorum.Bu, hikaye yazmaya başlayan bir edebiyatçı için bulunmaz bir niteliktir.Ayrıca bulduğunuz konulara vhakimiyetiniz de göze çarpıyor.Ancak eksiklerinizde var.Gelelim hikayenize.. Eğer izniniz olur,eleştirilerimi kabul ederseniz çok sevinirim. Yeri gelir kazıklada geyik avlanır.Çok özel bir avlanmadır.Geyik en ufak kuşkuda bulunduğu yerden ayrılan bir hayvandır çünkü.Tabanca ile geyiğin avlanması hikayenizde pek oturmamış gibi. İlk cümlenizi daha doğru ifadelerle kullanabilirdiniz.'Murat elindeki tabancasını hızlıca çekti' cümlesi olmamış gibi görünüyor.Murat kimin elindeki tabancasını çekmiş belli değil.Sanırım belindeki demek istemişsiniz eksik yazılmış.Devamında peşinden koşan geyiğe ateş etmeye başladı.Geyiğin neden peşinden koştuğu belli değildir.Geyiğin saldırgan olma nedeni belirtilmemiş.Yine çalı çırpı ile hemen ateş çakmak kolay değildir.Bu zorluğu belirtmemişsiniz.Aynı hatalar diğer avlanma sahnelerinde de yaşanıyor.Elin oğlunun dürbünlü tüfekle vuramadığı geyikleri bizim askerler hikayenizde vurabiliyor.Bu abartma olabilir ama hikayenin formatı farklı olursa. Şimdi bakın bunlar önemli ama benim asıl söylemek istediğim bunlar değil.Hikayenizde dilbilgisi kusurlarını en aza indirirseniz daha başarılı olacağınıza inanıyorum. Yine çok önemli olan uslup oluşturabilme yeteneğinizi geliştirirseniz iyi bir hikayeci olabilirsiniz.Kelimelerden oluşan müthiş bir atmosfer.Şiir gibi.Herhangi bir kelimeyi hikayeden çıkarsan hikayenin bütünlüğü bozulacak şekilde yazmak.Ne güzel olurdu böyle bir donanımın olsa.Hikaye sizi alıp götürse.Tabii ki bunları yazacak kadar hikayeci değilsiniz ama çok çalışırsanız olabilirsiniz.Yoksa magazin gazetelerine şiir yazan kenar mahalle delikanlısı olarak anılırsınız.Zaten anladığım kadarıyla sizin öyle aman aman bir iddianız yok.Halbuki bana kalırsa iddialı olmalıydınız.İddialı değilseniz eleştirilerde de titiz davranmayacağınızı umarım.
İntihar tartışmanıza gelince, son bölüm bir fıkranın sonu gibi bitmiş izlenimi veriyor bana.Ayrıca kazandığını sandığın bir tartışmayı aslında kaybedebileceğini sakın unutma.Dediğim gibi anlatım ve dil çok önemli, sıradanlığı bozmalısın.Bak ben de Ç.Altan dan kısa bir örnek vereyim'. Güneş yeni doğmuştu. Adam elini yüzünü yıkadıktan sonra, aşağı inip, gazetesini aldı. Eşi kahvaltı hazırlamakla meşguldü. Günlük haberlere göz atarken, adam kafasını kaldırıp: “Hanım, gel seninle bugün bir avarelik yapalım” dedi. Eşi mutfaktan seslenerek: “Ne dedin, avarelik mi? Adam: “He ya, avarelik! Üstünü başını giyin kuşan, birlikte bugün şöyle bir Istanbul´u adımlayalım. Kadın masaya bardakları ve yiyecekleri taşırken: “Ya, öyle mi? Peki, senin çoraplarını kim yıkasın, alişverişi kim yapsın? Evde et yok, süt yok. Utanmadan bu yaşta kalkmış benden avarelik yapmamı bekliyor.” der. Adam: “Sen hep böyle dır-dır edersin işte. Bana benimle ilgilenmiyorsun diyen kim? Günlerden bugün seni düşünen bir kocan olduğunu anlatmak istemiştim.” Kadın: “Beni düşünsen bana biraz olsun yardım edersin. Baksana evin bütün yükü benim üzerimde. Sen işe gidip geliyorsun, evde ne olmuş, ne bitmiş, hiç haberin bile yok senin”. Adam: “Of aman be kadın, sus artık! Kırk yılda bir bir avarelik etmek istedik, ağzımızdan burnumuzdan getirdin. Tartışmayı bir kadın hakları konferansına çevirdin, mübarek. Tamam, tamam, sen işine bak, ben avarelik etmekten vazgeçtim”. Gerçek dünyanın dışında bir hayal dünyasıdır bu. Kelimelerle fiktif, hayali bir realite serer gözler önüne ve hikayenin içindeki insanlar, olaylar, nesneler tasavvur alanımıza girer, tarafımızdan algılanabilir olurlar. Yazar kafasında kurduğu herhangi bir durumdan bir hikaye meydana getirir.
Gerçi bunları siz mutlaka araştırmış, biliyorsunuzdur, yine de bir ağabeyin olarak paylaşayım dedim.
Toparlarsam en önemli eleştirim uslup ve dil oluşturabilme.
gerçekten böyle eleştiri yapanlara bayılıyorum. Sonsuz teşekkürler size. Upuzun harika bir eleştiri . Dikkate alacağım süphenız olmasın. Çok teşekkürler