>>CAN DÜNDAR'dan... >> >> >>İnsanın Zaafı >> >>25 yaşındaki Devlet Tiyatrosu sanatçısı Zeynep Turpçu, Haldun Taner'in >>Gözlerimi Kaparim Vazifemi Yaparım" adlı komedisinde hemşireyi oynuyormuş. >>Çarşamba günü Bursa Belediye Tiyatrosu'ndaki prova sırasında babasının >>ölüm >>haberini almış. Hemen Mudanya'ya cenazeye koşmuş. >> >>Babasını toprağa vermiş, ayni gün gözyaşlarını içine akıtıp Bursa'ya >>dönmüş ve sahneye çıkıp rolünü oynayarak seyirciyi güldürmüş. Seyirci, >>ayakta >>alkışlamış Turpçu'yu... O da "Bir tiyatro sanatçısı gerektiğinde acısını >>gömmeyi ve oyunu sürdürmeyi bilmeli" demiş; "Ben ustalarımdan böyle >>öğrendim". >> Zaman zaman bu tür fedakârlıkları öven haberler okursunuz. Zor olduğu >>kadar, saygıdeğer bir davranış"tir bu... >> >> >> Geçen hafta aynisi bizim büroda yaşandı. Bir arkadaşımız, üstlendiği >>isi bırakmamak için ölüm döşeğindeki annesinin yanına gitmemekte direndi. >> Sonunda isini noktaladığı saatte, annesinin ölüm haberini aldı. O >>görevini yapmış, ama annesi evladını göremeden gözlerini kapatmıştı. >> Biz de ustalarımızdan öyle öğrenmiştik çünkü: >>Görev, her şeyden üstündü. >> >> >> Bingöl depreminde görevli meslektaşımız Nevzat Bingöl canlı yayın >>sırasında amca oğlunun pansiyon enkazı altından ölü çıkarıldığını >>görünce >>feryadını >>bastırıp yayını sürdürmemiş miydi? >> Daha geçenlerde tören alayında put gibi dikilmekten bitap düsen bir >>askere yere yıkılınca yanındaki arkadaşları "esas duruş"u bozmadıkları >>için >>komutanlarınca takdir edilmemiş miydi? >> Kutsanmak istiyorsak "gözlerimizi kapamalı, vazifemizi yapmalı" idik. >> >>Ve her koşulda "gösteri sürmeli" idi. Meslek etiği bunu >>gerektiriyordu. >>Yapabilenleri takdir etsem de ben, acılar karşısında "esas duruşum"u >>koruyabileceğimi sanmıyorum. >>Her defasında "mesleğe saygı" göstergesi olarak alkışlanan bu jestin >>mecburiyetine deinanmıyorum. >>Her koşulda perde açmayı, yayını asla aksatmamayı, acıyı seyirciye >>yansıtmamayı, görev yerini bos bırakmamayı, "iş ahlaki" değil, "insan >>zaafı" sayıyorum. >>Hiçbir mesleki mecburiyetin, ölüm döşeğinde bir babanın başucunda >>olmaktan, >>bir annenin >>elini tutmaktan daha önemli olamayacağı kanısındayım. >> >> >> >> Amca oğlunun cesedini görüp de ağladı diye bir muhabiri, mecalsiz >>devrilen arkadaşının yardımına koştu diye bir eri kınamak kimin haddine? >> >>Bizler ruhsuz konu mankenleri değiliz ki... İnsanız...! Seyirci Bunu >>anlar, >>anlayışla karşılar. Bence sorun orada değil. Sorun, bizi insandan Çok >>isimizi önemseyecek kadar profesyonelleştiren, körleştiren, >>köleleştiren bir >>"çalışma ahlakı"nın cenderesine sokanlarda... >> İnsani zafiyetlerinden arındırılmış bu robotu, basari hırsına endeksli >>bir is hayatinin hizmetine verenlerde... Bunu "erdem" diye >>belletenlerde... >> >> >> >> "Ne olursa olsun şov sürmeli" diyenlerde.. Ben buoyunda yokum. >>"Hemşiremiz bugün babasını kaybetti, o yüzden kapalıyız" diyen >>tiyatroları, >>sahnede içi ağlarken yüzü güldüren oyunculara tercih ediyorum. >> >> >> Acısını içine gömen profesyonellerin değil, onların yalnız ölen >>ebeveynlerinin yanında saf tutuyorum... >> >> >> Maliyeti yüksek başarılar değil benim gözümü kamaştıran; sıcak >>insaniduyarlılıklar... >>Canimiz yanıyorsa, içimiz acıyorsa, dostumuz ölüyorsa, >>isi gücü bırakıp koşalım, gerekiyorsa da ağlayalım arkadaşlar!.. >> >> CAN DÜNDAR