< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > |
Çinlilerin teknolojik ve ekonomik alanda ilerlemelerinin sebebi (Okuyun bilgilenin!) (4. sayfa)



-
-
Bu konudaki niyetim konuyu üste çıkararak insanlarımızı ilk mesajla bilgilendirmek. Çin'liler daha düne kadar aşırı yoksuldu. Çok çok daha geçmişe gidersek bizden (Türk'lerden) korkularına çin seddi yapmış insanlar. Ancak başarmışlar. Çin bugün teknoloji üreten ve diğer süper güç denilen ülkeleri aşan bir ülke olmuş. 2023 yılında 69bin 610 adet patent başvurusu yapmış çin örneğin. Conilerde 55bin 678 adet patent başvurusu yapmış. Ekonomilerinde enflasyonla değil, deflasyonla mücadele ediyorlar. Kendilerini sömürmek isteyenlerin yöntemlerini alıp kendi gelişimleri için kullanmaya başladıkları anda yükselmeye başlamışlar.
Benim özet olarak tek isteğim; Türkiye'deki montaj sanayisinin bitmesi ve gerçek yerli üretime geçilmesidir.
Yapılması gereken çok açık: Gerçek üretim. Türkiye'nin ihtiyacı olan şey, dışa bağımlılığı azaltacak ve katma değer üretecek bir sanayi stratejisidir. Kendi hammaddemizi işlemeli, kendi teknolojimizi geliştirmeli ve dış pazarlara bağımlılığı kırmalıyız. Montajcı zihniyetle ülke ancak yerinde sayar, hatta geriler. Türkiye'nin zenginleşmesi ve kalkınması, ancak kendi kaynaklarını kullanarak, kendi teknolojisini üreterek mümkündür.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
evet görüşlerinize katılıyorum
Ancak artık seri üretim ve kazanç işi de yeni bir aşamaya geçmek üzere .
Bu konuda sermaye ile takışmamak uzun vadeli siyaset katma değer amaçlı stratejileri hedefleyen bir kadro oluşturulması lazımdır .Bu kadro siyasetten emir almamalı ve kısır çekişmelere uzak bir akil heyet olarak sermayeyi yönetmelidir .
Bu ülke kişisel ve aile servetlerini rant ile elde elde geçiren yönetici kadrolar ile ilerleme kaydedemez.
Şahsi görüşüm ben önemli şey doğru hedefe yürüyecek planlamanın eksikliğidir .Genelde planları başka güç mercileri yaptığı için topraklarımız bu fikirlerin sonucu olarak kaynaklarını satarak veya yabancı menşeyli firmalara peşkeş çekerek devam ediyor .
Biraz eskilere gidince meşhur demiryolu yapımı işi ile ilgili olarak Osmanlının yaptığı sözleşmelerin bugünkü den pek de major olarak farklılığı yoktur .
Eğer bir kapsamlı plan ve hedef olacak ise bunu yapacak kadro olması gerekir ve kadronun yetişeceği zihni hür üniversiteler ve eğitim kadrosu olması gereklidir.
Emir komuta sistemi içinde sadece üstteki kadronun fikirleri ve tecrübesi vuku bulabilir .Dolayısıyla sistemi kurmak ve müdahalelerden uzak kalabilmesi için, o sistem içinde yarışı tetikleyen ve uluslararası rekabeti izleleyebilen kadroların olması gerekir .
Dikkat ederseniz sadece öz kaynaklar ve fikri hürriyet için büyük paralara gerek yoktur .Sistem çalıştığında sermayesini de üretecektir .
Uzun lafın özü insan ve aynı hedefe yönelmiş bir yığın kendi dinamosunu çalıştırarak zaman içinde fark yaratacaktır .
Şimdi Çin konusuna uzaktan bakabilirsek PLAN ingiliz aklı ile yapılmış ,insan gücü de karınca kolonisi gibi bir hedefe ilerleyerek görünmeyen bir noktadan her yerden farkedebilinecek farklı bir aşamaya geçilmiştir .İçindeki insanlar için sadece bir hedef ve kurallar yığını dışında bir özgürlük olmayabilir .Bu konu da zaten sistemin en tartışmalı noktasıdır .
Ancak benim gözlemlerime göre bu sıkıntılı noktayı robot ve ileri teknoloji ile aşacaklardır .Çünkü planın böyle olduğunu sanıyorum .
İşte bu noktada kendi sisteminin bir paradoksu olarak isyan ve kaos meydana gelebilir .
Kaos teorisi de bunu gerektirmektedir .Psikoloji ,sosyoloji gibi faktörler ülkenin gelişmiş ve özgürleşmiş şehirleri içinde farklılaşma yaratarak yeni sistem bir bug hatası gibi ,küçük olaylar görülmeye başladığında sonraki olacakları o zaman detaylandırmamın daha doğru olacağını düşünüyorum .
Herşeyin bozulması ,hiçbirşeyin olmayacağı beklendiği anda bozulmaya başlayacaktır
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 22 Şubat 2025; 0:6:14 >
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Eğer 'sermaye,' halkın seçtiği başkana ve hükümete muhalefet ediyorsa hiç kusura bakmayın bunların hizaya getirilmeleri gerekir. Muhaliflik yapılacaksa bunun yeri ve yöntemi partisizlik değildir. Gidersin aklına fikrine zikrine uyan bir partiye katılırsın ve yaparsın açıklamalarını. Sermayenin yolu (partisi) belli olmayınca, arkandan darbe planlatabiliyorlar, Parayla! Pazarlamacılığını yaptıkları yabancı ülkelerin maşalığını yaparak. Yabancı istihbaratçılarla el ele kol kola. Nitekim 1979'da gazetelere ard arda verdikleri ilanlar ve ardından yapılan 80 darbesi malumunuz. En şiddetli bir biçimde karşı durulmalı bunlara karşı. Gelişeceğiz diye bunlara sessiz kalınırsa darbe yapmaya kalkabilirler, ülke 30-40 yıl geri gider. Sermayenin yaptığı partisiz siyasete sessiz kalınması en büyük hata olur.
Bu 'sermaye' nin yerli ürettikleri de bir şey yok zaten;
- distribütörlük yapıyorlar,
- pazarlamacılık yapıyorlar,
- dövizle hazır alıp Türkiye'de birleştiriyorlar.
Patent mi üretiyorlar?
Arge mi yapıyorlar?
Hayır!
Öyleyse?
Yabancı üretsin, ben dövizi yabancı ülkenin malına vereyim, yabancı ülkeleri zengin edeyim, sonra Türkiye'ye getireyim, montajlayayım satayım. Kimse de bir şey demesin.
Türkiye 'sermayenin' montaj sanayisi yüzünden yoksullaşsın, dövizimiz yurt dışına çıksın. Sürekli bir döviz ihtiyacımız olsun. Paramız değer kaybetsin. En ufak bir ambargoda ekonomimiz kırılgan olsun. Halk sürekli yoksullaşsın yabancı mallara olan bağımlılık yüzünden. Sermayenin yapmadığı arge yüzünden. Sermaye yağlı ballı yatlı katlı villalı gökdelenli özel uçaklı ultra lüks hayat yaşasın. Hem dövizle hazır al(başka ülkeleri zengin et), üstüne markanı bas, kârını koy sat. Sonra da çıksın hükümet şöyle kötü böyle kötü. Oh ne ala memleket.
Bu sermayeye dokunmak lazım bunlara dokunmadan olmaz. Hizaya getirilmeleri lazım. Paran olabilir, fabrikan olabilir. Ancak sen yerli üretmiyorsun. Yabancı ülkelerin pazarlamacılığını yapıp banka hesaplarını doldurmuş yatlar katlar villalar almışsın, en lüks hayat neyse onu yaşıyorsun. Semirdikçe semirmişsin. Vatana millete yerli üretim yapmadığın için hayrın yok.(Evet bu bence böyle.) Daha birde doymuyorsun halkın seçtiği hükümete partisiz muhalefet ediyorsun. Sermayeye bu ortamı sunan halkın seçtiği hükümet zaten. Sermayenin pislikleri (distribütörlük, montajcılık) bir bir herkes tarafından dile getirilmeye başlandı. Kurtuluşumuz da bu uyanışta saklı.
Bizim ilk aşamada ithalatçılara, montajcılara giden kredi musluklarını kapatıp, yerli üreten şirketlerimize açmamız lazım.
İkinci aşamada, Türkiye'deki bütün şirketlerin ürettikleri ürünün yüzde kaç yerli olduğu hesaplanmalıdır.
Üçüncü aşamada, şirketlerin ürettikleri ürünün kritik parçaları hangileri olduğu belirlenmeli ve yeni kuracakları yavru şirketlere bu parçalar yerli ürettirilmelidir.
.
.
.
Söylediğiniz planlama eksikliği konusunu ve yerli üretim için uzun vadeli hedeflerini ve çerçeve çizilmesini detaylı bir şekilde anlatırsanız çok faydalı olacağını düşünüyorum. Aslında bunlar sanayi bakanlığının yapması gereken işler de, uyanmaları gerekiyor. Biraz daha geniş çerçeveden bakılmalı artık.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Çinli otomobillerin menzil konusunda ki başarısı taktire şayan. Malzeme kalitesi konusunda da doğru strateji izliyorlar.
Çinli arabaları gördükten sonra Avrupa arabaları çok itici geliyor. Dünya'da asfalt yolların mesafesi ve kalitesi git gide arttı ve artıyor. Otomobili oluşturan parçaların malzeme kalitesinin geçmiş yy de ki kadar dayanıklı olmasına gerek yok. Optimum dayanıklılık, optimum kalite yeterli. Çünkü, sürülen yollar artık daha kaliteli. Otomobiller daha az yıpranıyor. Çinli otomobil üreticilerinin fark ettiği asıl konu bu. 1900 lü yıllarda ki malzeme kalitesine gerçekten gerek var mı?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
"sermaye" nin milleti ve partisi olmaz ,tabii ki kar amaçlı olması ve insan haklarına saygısının bulunmasını beklemek ,polyanacılık olur .
Monyaj sanayi bir konuyu anlamanın parçalarını ve görevlerini anlamanın ilk adımıdır .
İşte kritik nokta da burasıdır zaten
Bir ürünü oluşturan parçalarının teknolojik birikimini analiz etmel için yetişmiş insan gücü gereklidir ,analiz yapmak için Lab. ,lab da çalışacak doktora düzeyinde spesifik birikimi olan insanlar gereklidir .
Gereklilik de bu konuya sermaye aktarımı ve üniversitelerden kadrolarının danışmanlık ve görev almalarını gerektirir .
İşte mevcut hükümet kaynak konusunda öncelik olarak bu detayı bazı zamanlar öne alıp ,bazı zamanlar geriye itebilmektedir .
Buradaki görece küçük ama önemli sanayinin ,farklı oluşturulmuş ve görevlendirilmiş bir yapıdan gelmesi gereklidir. Yani bu sermaye ve üst karar merci yapısı bağımsız ve özerk bölgenin vergilerden muaf yapısı içinde, sanayinin zorunlu katkıları ile büyütülmelidir ve hükümet kararları ile desteklenmelidir. Yani kanun düzeyinde görev ,maaş ,kadro.,atama ,üni. desteği sağlanmalıdır .
Dikkat edilirse hem japonya hem Kore hemde Çin örneğimizde hep öncelikle kendi ülkesine ortak yatırım desteklenmiş ve oluşturulmuştur. Bunun anlamı yatırımcının bir gün karar alıp ,herşeyi sil baştan yapmasının engellenmesidir . Bu süreç içinde bütünü oluşturan parçalar buna sahip olan yatırımcı tarafından mesela çinde yerli üretim noktasını zaten kendi isteğiyle aramaktadır .Çünkü maliyetleri düşürme baskısı bunu gerektirir .
Önce 3 -5 parça derken tüm parçalar için yan sanayi oluşturulması yatırımcının kendi teşviği ile yapılmaktadır .Devlet de elektrik kaynak aktarımını destekleyerek adımı perçinlemektedirler .
Şimdi kendi ülkemize bakalım ,yetişmiş zeki ,becerikli ,analiz yapabilen ve ayakta duracak bireyler ilk başta yurt dışındaki şirketlere yönelerek arge dahil birçok alanda onlara katkı sağlamaktadır . ilk 1000 giren ve zor yetişmiş kaymak tabakayı sadece üç kuruş maaş vererek burada beklentisinin olmasını beklemek ,yararsızdır .
İdealist kadro kendine gösterilecek bir gelecek bekler ,ailesini ve çocuklarını güvenli bir ortamda üst gelir grubu hayali ve arzusu ile ilerletebilir .
Burada bir kısır döngü mevcuttur ve kısır döngü, geçmişe kendisine yaptığı yatırımın ileride yok olup ,atanmış liyakatsiz kadro ile aşındırılması beklemektedir.
Bugünün problemi değildir uzun zamandır yürütülen kısır politikaların babadan çocuklara deviri ile katranlaşmıştır .
Katranın çözülmesi zordur ,bireyler ve topluluklar üzerinde izler bırakır ve sadece uzun vadeli bir plan ile temizleme mümkündür .
Mesela savunma sanayisi ile iş makinaları yapan sektörü karşılaştıralım .Zorunluk ,kısıtlama ve talep ,kendi sanayisini savunma sektöründe farklı bir noktaya taşımıştır .Talep zaten ülke için her zaman vardır ama esas olan kritik malzemelerün temini için konulan ambargolar, kendi özüne dönerek çözüm bulma isteğini firma bazında değil ,hükümet düzeyinde destek ile bir anda patlayan kır çiçekleri gibi kendisini göstermiştir
İş makinaları alanında istisna yerli imalat ve tasatım yapan firmalar hariç ,geri kalan inşaat sektörü en önemli makinalarını yurt dışından satınalma ve leasing yoluyla yaparak büyük bütçeli işler için kaynak transferi yapmaktadırlar . Makineyi yerli yapmak için hem sermaye hem de yetişmiş kadro olmasına rağmen bunu öteleyerek zaman kısıtını da kullanarak ,devamlı ithalat yoluyla yaparak düşük kalitede işler için emek ve insan gücü ile hamallık yapma dışında bir katma değer yaratamamaktadır .
İşte burada bir PLAN inşaat ve benzeri sektörler için gerektiği açıktır .Bu konu işi alan ve alt taşeronlara devir eden patron kafası ile çözülemez. Kanun ile kullanılan araç gerek için bir sınıflandırma yapılmalı, katma değeri fazla olan ürünler için devlet desteği arge için sanayiinin yönlendirmesi şart konulmalı ve sonraki ihalede bu noktaları aşan şirketler için ön ihale şartnamesi yetki verilmiş kurumlar tarafından denetlenmelidir .
Şimdi belki benim gibi bunlar ülkemizde hayal ,heryeri rüşvet ,liyakatsız kadrolar , bir avuç taşeron dışında rantı gözleyen bir hükümet varken nasıl başarılacak diye düşünebilirsiniz .
Unutmayalım ki doğu asyadaki birçok ülkede de gelişmiş olanlar dahil böyle bir ortam mevcut idi .
Hatta mafya kavramını dünya literatatörüne sokan bir İtalya örneğimiz var ki fakirlik ve açlık İtalya ce İrlanda gibi ülkelerden 1800 sonları 1900 başlarında yüzbinlerce insanın ABD ye göç etmesine neden ılan koşullardan, ülkemizde daha ağır bir koşul bulunmamaktadır.
Burada sistem bellidir ,yasa yürütme ,yargı bağımsızlığı ve lider gerekliliği bir kişi değil akil adamlar gibi bir kadronun idealist hedefleri ile olabilir .
Almanya 1920 -1924 arasında bizim mevcut ülkemizden binbeter durumda trilyon mark kağıt para basmak zorunda iken nasıl tekrar dirilebilmiştir .Kimse (Hitleri )örnek almasın ama asıl neden burada ülkesinin üniversiteleri, sanayisindeki arge gücü yok olmayan milletler her zaman düştükleri yerden kalkabilirler .
Asıl olan para değil fikir birliği yapmış ve idealleri için yürüyecek millettin kendisidir .Atatürk'ün bu konuda onlarca sözü ve fikiri vardır ,başkasına yönelmeye gerek yoktur. Çünkü daha iyisini yapabilecek kişi bu zamana kadar ülkemizde mevcut olmadı veya iktidar olmadı diyelim .
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 22 Şubat 2025; 12:20:37 >
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Herşey menzil ile çözülmeyecek,bu beklenti çok hatalı
Mühendislik aslında görünmeyen ,üzerinde düşünülmüş ,planlanmış ve üretilmiş ürünlerin piyasaya sürülüp ,geri dönüşler ve kritik noktalarının elden geçirilmesi ile şekillenen bir çalışmanın ürünüdür .
Kalite konusu çok daha farklı detaylı ele alınması gereken bir alt denetim unsurudur .
Bir sürü ürün ve yeni çalışılmış konuların içine alan elektronik ,elektromekanik ,kontrol mekanizmaları konusunda çok çok ciddi çalışma yapılması gereklidir .
Nesil nesil şekillenen ürünlerde önceki nesilde eksik olan ve eklenmesi ,denetlenmesi gereken unsurların ortaya çıkması için zaman gereklidir 10 yıl ve katları
Bu konuda aracın dış tasarımına ve özelleklerine bakarak kalite olgusunun anlaşılması olanaksızdır .
Bilinçli eksiltme kavramının hakim olduğu ürün geliştirme işinde bizlerin en son fark edeceği şey ,bakım için servise gidip katmerli faturalar ile karşılaşınca anlaşılabilecektir .Elektronik ürün tamiri yerine yenisi ile değiştirme ve buradan kar beklentisi gerçeği ile tanışmadan önce ,bir fikir sahibi olmak hatalı bir karar olabilir .
Süreç izlenmeli ,geri dönüşler tartışılmalı ve neyin iyi.,kaliteli ,tüketiciyi düşünen ürünü piyasaya sunduğu daha sonta karar vermek üzere ertelenmelidir .
Planı yapanların neyi hedefledikleri ancak zaman içinde belli olacaktır .
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Benim üzüntüm;
bu bizim düşündüklerimizi, planlamak, hayata geçirmek, zorunlu kılmak için maaş alanların(kim bunlar? Sanayi bakanlığı, Maliye bakanlığı, Akademisyenler, Profesörler) ; kısır döngülerden çıkamayıp kafalarını şöyle bir kaldırıp olan bitene daha geniş bir açıdan bakıp yahu biz ne yapıyoruz? Biz Türkiye'yi montaj sanayisine mahkum edecek kadar sevmiyor muyuz? Kim engel oluyor? Biz neden yerli üretimi arttıramıyoruz? Nasıl arttırabiliriz? Bu yabancı ülkelerin pazarlamacılığını yapan sermayeyi nasıl yerli üretim rayına sokabilirz? Nasıl ülkemizdeki yoksulluğu azaltırız? Nasıl ülkece zenginleşiriz? Nasıl refahımızı arttırırız? Hatta ve hatta yerli üretim gücümüzle nasıl süper güç sınıfına yükseliriz? diye yeterince düşünmemelerine üzülüyorum.
Ancak bugün geldiğimiz nokta da evet Türkiye büyüyor ancak yerli üretimi arttırmadan büyüyor maalesef. Gelecekte yerli üretimlerini arttıran kendi kendilerine yetebilen ülkeler ayakta kalacaklar. Bir ülkenin ekonomisinin dış şoklara(ambargo, savaş, nota verme, ticari ilişkilerin bozulması) karşı sağlam durabilmesinin yegane yöntemi yerli üretimdir. Yurt dışından hazır alıp momtajlamak değildir. Geçmişte Sn. Erbakan'a da karşı çıktı bu montaj sever 'sermaye'. Sn. Ecevit hükümetine ve Sn. Demirel'e de darbe yaptılar. 'Sermaye'nin geçmişi kirlidir. Sermayenin yaptıkları yapacaklarının da teminatıdır.
Dolayısıyla Sn. Cumhurbaşkanımızın: "Türkiye'nin demokrasisini darbecilerin, ekonomisini sömürgecilerin, milli iradeyi sivil toplum ve siyasetçi görünümlü beşinci kol elemanlarının güdümüne sokmasını istiyorsanız, bilin ki böyle bir şeye canımız pahasına rıza göstermeyeceğiz." demesi de tesadüf değildir.
Siz kısaca;
Siyasetten bağımsız, tamamen uzmanlardan oluşan, akil bir heyetin yönettiği ve uzun vadeli kalkınma hedeflerine (üretimi yerlileştirmeye) odaklanan bir kadro oluşturulsun ve bu kadro, kısa vadeli siyasi hedeflerden etkilenmeden, ülkenin kalkınma hedeflerine ulaşması için çalışmalar yapsın diyorsunuz.
Bu da devlet içinde devlet olmuş gibi olur. Yok yani ben ısınamadım. Ne kadar kanunlarla çerçevesini de belirlesen ne kadar idealistte olsalar insani *ihtiyaçları* elbet olacaktır ve kandırılmaya müsait olacaklardır. Evi olmayabilir, biri gelir ev rüşveti verir, evi var yatı yoktur biri gelir yat rüşveti verir. (Tabi ev yat vs, rüşvet değil daha çok ev yat parasında saat rüşveti veriyorlar) vs vs. Çok çekincelerim var bununla ilgili.
Bizim bir şekilde, sizinde bahsettiğiniz üzere arge yapacak insanlarımızı da küstürmeden, sevdirerek ve bir süreklilik arz eden yerli üretimi arttırma sistemini kurmak ve bunun kalıcılığını sağlamak hatta özendirmek zorundayız. Gelip geçici bir çözüm yerine yapısal bir çözüm üretmeli ve iktidarı/muhalefetiyle desteklemeliyiz. Türkiye'nin bekâsı için yerli üretimi arttırmalı, yerli üreticiyi korumalı ve desteklemeliyiz. Üniversitelerimiz her yıl binlerce mühendis/yüksek mühendis/teknisyen/tekniker mezun ediyor. Bu arkadaşlarımıza sadece yol gösterilip imkan sağlanması yeterli. Vatansever insanlar maaşına bakmayacaklardır ancak tabii ki küstürülmemeliler de.
"İş makinaları alanında istisna yerli imalat ve tasatım yapan firmalar hariç ,geri kalan inşaat sektörü en önemli makinalarını yurt dışından satınalma ve leasing yoluyla yaparak büyük bütçeli işler için kaynak transferi yapmaktadırlar . Makineyi yerli yapmak için hem sermaye hem de yetişmiş kadro olmasına rağmen bunu öteleyerek zaman kısıtını da kullanarak ,devamlı ithalat yoluyla yaparak düşük kalitede işler için emek ve insan gücü ile hamallık yapma dışında bir katma değer yaratamamaktadır .
İşte burada bir PLAN inşaat ve benzeri sektörler için gerektiği açıktır .Bu konu işi alan ve alt taşeronlara devir eden patron kafası ile çözülemez. Kanun ile kullanılan araç gerek için bir sınıflandırma yapılmalı, katma değeri fazla olan ürünler için devlet desteği arge için sanayiinin yönlendirmesi şart konulmalı ve sonraki ihalede bu noktaları aşan şirketler için ön ihale şartnamesi yetki verilmiş kurumlar tarafından denetlenmelidir.
Mesela savunma sanayisi ile iş makinaları yapan sektörü karşılaştıralım .Zorunluk ,kısıtlama ve talep ,kendi sanayisini savunma sektöründe farklı bir noktaya taşımıştır .Talep zaten ülke için her zaman vardır ama esas olan kritik malzemelerün temini için konulan ambargolar, kendi özüne dönerek çözüm bulma isteğini firma bazında değil ,hükümet düzeyinde destek ile bir anda patlayan kır çiçekleri gibi kendisini göstermiştir"
bu söyledikleriniz çok önemli.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
quote:
Sermayenin yolu (partisi) belli olmayınca, arkandan darbe planlatabiliyorlar, Parayla! Pazarlamacılığını yaptıkları yabancı ülkelerin maşalığını yaparak. Yabancı istihbaratçılarla el ele kol kola. Nitekim 1979'da gazetelere ard arda verdikleri ilanlar ve ardından yapılan 80 darbesi malumunuz
aslında bu dönemi ben yaşadım ama belki de bugün kadar farkında değildik ,neler olduğu hakkında
Öncelikle herşey haşhaş ekimi yasaklamaları ile başlayan bir süreç ,bu süreç ardından Kıbrıs barış harekatı gibi bağımsız ve Natoya rağmen hamle yapılması ve arkasından meşhur silah ve makina ambargosu sonrası gerçekten üretim adına ne yapılıyorsa herşey sekteye uğramıştır .Fabrikalar uzun süren protestolar ile kilitlenerek meşhur kuyruk ,üretim kısıtlamaları ile gelmiştir ve ülke sol sağ çatışmasına çanak tutan bir ortamda kendisini bulmuştur .
yani Ecevit haşhaş sınırlamalarını kaldırmasa ve demirel de ya kulum deseydi ,böylesine bir ortam için üzerimize gelinmesi de mümkün olmayabilirdi .Demekki doğru adımlar atılınca tepki Nato ve yandaşları vasıtasıyla geliyorsa, ileriye doğru diğer adımların da atılması gerekirdi .
Herşeyin dışarıdan size verilmesi ,sizin gelişmemiz ve öğrenmeniz gereken adımları atlamanıza ve gerçeği görmemenize neden olur . Bu konuda birşey bedava bile olsa arkasındaki Plan bilinmeden adım atılmamalı temkinki davranılması gerekmektedir
Ambargo silahının batı gelişmiş ülkeler tarafından yarın uygulanacakmış gibi düşünerek gerekli önlemler alınmalı ,yerli üretim pahalı bile olsa desteklenmelidir.
Pahalı veya ucuz ürün bir sürecin sonucudur ve içinde bilgi, birikim ,hedef gizli olarak bulunur .
Bir ürünün sizin yerli sanayinize zarar vereceği öngörülüyorsa buna önce gümrük vergileri sonra yerli sanayi ortaklığı ile izin verilmemesi gereklidir .
Zenginlik zaten üretilen ürünlerin talep görmesi ile gelecektir. Rant ile gelen zenginlik gerçek zenginlik değildir .
Kurumlar siyasi oluşumların müdehalelerinden uzaklaştırılmalı ve denetim işi yine devletin güdümündeki kurumlara devir edilmeldir .Atama ,yandaş emir komuta zinciri kırılarak kanunlar eşfikir ile tüm siyasi kadronun birer oyu ile alınmalıdır .Ağırlıklı oran açmazın da başlangıcıdır ardında demokrasi söylevi bile olsa çoğunluk her zaman azınlık fikir ve isteklerini yok edecek ve ezecektir .
Halkın alınan kararda fikri alınması için e devlet gibi alt platformda sanal para ağı gibi çalışan karar mekanizmaları ile oylama yapılması ve bu konuda isviçre modeli halkın alınan kararlara desteği veya oranı gözlemlenerek ileri adım atılmalıdır.
Bir ileri sonra tepki görünce geri adım karar alan mercileri de sıkıntıya sokarak liyakat tartışmasını öne çıkaracaktır .Böyle günlük kararlardan kaçınılmalı ve konselsüs sağlayacak adımlara geçilmesi gerekir
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 23 Şubat 2025; 15:39:56 >
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Alıntı
metni:Üniversitelerimiz her yıl binlerce mühendis/yüksek mühendis/teknisyen/tekniker mezun ediyor. Bu arkadaşlarımıza sadece yol gösterilip imkan sağlanması yeterli. Vatansever insanlar maaşına bakmayacaklardır ancak tabii ki küstürülmemeliler de. Ar-ge endüstrisinde iştigal ediyorum. Tübitak'ın başına hayvanat bahçesi müdürü atandığı sıralarda Türkiye'nin iyi okullarında okuyan çocuklar şimdi mezuniyet stajlarını yapıyorlar.
Size onların gelecek planlarını, nasıl düşündüklerini, ne hissetiklerini, neler anlattıklarını, nasıl konuştuklarını anlatmamayım... Teknik ve profesyonel yaşantıyı kısa vadeli düşünen siyasetin avucundan kurtarmadan bir adım bile atamazsınız.
Bununla beraber, milli yeteneğin idare edilmesi, temposunun verilmesi gerekir. Sn. Vezir, epey detaylı anlamış. Devletsiz de olmaz. ABD'de 1910'larda otomotiv gelişirken, irili ufaklı 130 üretici/araba markası vardı. Devlet 1915'te, otomotivdeki haksız rekabeti engellemek, küçük üreticileri de büyüklerin yanında korumak için vida ve cıvata standardı getiriyor. Koca devlet, gerektiğinde vidalarla da uğraşabilecek kadar esnek yani. ABD, böyle ABD olmuş. Yapamadığı anda da düşüyor. 90'lardan beri yapamıyor mesela, ve küresel ölçekte olanlar benim için pek süpriz değil.
Türk endüstrisi dünya çapında ilgi çeken, ödüller alan, literatüre giren projeler de yapıyor. Ama sonuçlarını göremiyorsunuz. Çünkü organizsayon ve 'endüstri' yok. Türkiye'de Türk endüstrisi için geliştirdğim projeyi Almanya literatürüne koyuyor. Kim yapıyor bunu? Alman Sanayi Bakanlığı. Alman bakanlığı, Türkiye'deki projeleri takip ediyor yani. Onlar kim? Kadrolar... eh, bu kadroları da AFD/SPD'nin beş yıllık küçük hayallarinden koruyorlar ki bu işlerle uğraşabiliyorlar.
Endüstri ne demek, ona da bir bakalım. Endüstri, üretim demek değildir. Esasen endüstri, bir konuda birbirini tamamalayan üretimlerdir. Mesela, tekstil makinası üretmiyorsanız tekstil üreticisisinizdir ama tekstil endüstriniz yoktur. Kısa olarak anlatabilmek için: tekstil endüstrisine modacı, makina mühendisleri ve balerinler gerekir. Dans edenler olmazsa modacıların hedefleri olmaz, modanız olmaz, markalarınız olsa bile temsiliyetleri ve hedef kitleleri zayıf olur, makinacılara da iş çıkmaz. Karmaşık ilişklierden oluşan toplumda her şey biribirine bağlı.
Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Robert Koleji, Galatasaray Lisesi... gibi yerlerden mezun yönetici devlet kadroları görürüsek, emniyet müdürü, il eğitim müdürü.. gibi o zaman bu yazdıklarınız olabilir. Çünkü örnek verdiğimiz gelişmiş ülkelerde, yani normal ülkelerde, böyledir. En iyi okulların mezunları devlet yöneticileri olurlar, ikinci iyiler endüstride çalışır. Tabii, genel olarak. Biz istiyoruz ki ikinci iyiler en iyileri yönetsin... görülmüş şey değil.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Karbon 12 -- 22 Şubat 2025; 17:15:15 >
-
quote:
Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Robert Koleji, Galatasaray Lisesi... gibi yerlerden mezun yönetici devlet kadroları görürüsek, emniyet müdürü, il eğitim müdürü.. gibi o zaman bu yazdıklarınız olabilir. Çünkü örnek verdiğimiz gelişmiş ülkelerde, yani normal ülkelerde, böyledir. En iyi okulların mezunları devlet yöneticileri olurlar, ikinci iyiler endüstride çalışır. Tabii, genel olarak. Biz istiyoruz ki ikinci iyiler en iyileri yönetsin... görülmüş şey değil.
Karbon 12 hocam ne kadar güzel özetlemişsiniz.
En iyiler zaten aldığı eğitimin ve vizyonun gereği hem sistem.,kurmakta ,hem eksiklikleri görmekte ,hem de kazanç sağlamakta doğru yolun hangi basamaklar ile yapılacağını bilirler .
Ancak bugün özellikle gelişmemiş ve kaynaklarını israf eden ülkeler ,rant kazancının kazanç sayıp ,gücü mafyavari yöntemler ile devlet makamlarını kullanan kesimleri yani liyakatsızlığı abartan politika ve eylemler içine girmektedirler . Bu dünyanın vizyonu bu kadar ,gücü kullanacak ve azınlığı bastıracak bir şey olarak görmek ,aslında kendi zayıflığının çevresine kendi gibilerin toplanmasını da teşvik etmiş olmaktadır.
Kral yanına şakşakçılar ve rantçılar ,padişah yanına vizyonsuzların ve güçlü karakterleri yok edecek nifak tohumlarının sokulması bir tesadüf değildir
Bugün dizilere bakınız neyi öne çıkarmakta neden medet ummaktadırlar, adaletsizlik sadece gücü yönetemeyen sanal güçlülerin davranış kalıbıdır ,bunu izleyen kesim de aynı vizyonu istemesede benimseyerek mutlak doğrunun bulunmasının üzerini kalın bir çuval ile örtmektedir ,çünkü uzun zaman yanlışları doğru sanan toplumun artık merkezi şaşmıştır ,kalibrasyon gereksinimi şarttır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 22 Şubat 2025; 18:57:31 >
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
-
...bizim için "Köle Isaura" filmiyle başladı diye düşünüyorum. 76 yapımı dizi, Türkiye'de 1986 gibi gösteriliyordu.
Senaryo geliştirme, merakı canlı tutabilmek artık bir sanat değil, teknik haline geldi. İnsanları bağlayacak kadar bir merakı canlı tutabilmek için tam olarak ne yapılması gerektiği artık teknik bir mesele. Bunun için bir "dummy", herhangi bir şablon konu yeterli. Böyle bir konunun ardında asıl verilmek istenilen mesaj, bir reklamcının semiyotik kanalıyla, yani izleyicinin bilinçle kontrol etmediği, refleks geliştirmediği alanda ikinci anlam olarak aktarılıyor.
Bu 'Isaura' filmi de, 60'lardan sonra yetişip insan ilişkilerinin ve toplum kültürünün tamamen dışladığı, eski çağlara ait tuhaf iş ilişkisinin isminden başka bir anlama denk gelmeyen köleliği öğretiyordu. Filmin açık ana temasına bakılırsa kölelik ne kötü, kahrolsun kölelik, ama arka kapıdan köleliğin bütün sosyal normlarını, iletişim tarzını, köle kültürünü de öğretiyor. Bugün Kızıl Goncalar da belki tarikat kültürünü öğretiyor ki görünce tanıyalım, veya talep edildiğinde ne istenildiği anlaşılsın. Bu diziler boşuna 3.5 saate çıkmadılar.
Eskiden olsa uzun atış, komplo teorisi diye düşünülebilirdi. Ama Assange, film endüstrisinin nasıl kurgulandığını belgeleriyle gösterdi. Para aktarımı, senaryo talepleri... her şey. Gençken benim de şüpheyle baktığım komplocular, dedeler, dayılar, sinirli abiler :)... neticede haklı çıktılar.
Bugün toplumları yönlendirmenin ustası oldular. Brexit oylaması dahil, seçimlerin çoğu algoritmalarla gerektiği kadar, doğru yer ve zamandaki kurgu olaylarla, en az masrafla yönlendiriliyor. 49/51 gibi yakın sonuçlu oylamalar çok arttı. Demokratik seçim mekanzimasının özgünlüğü, güvenirliliği kalmadı, çünkü kontrol edilebiliyor ve artık antik Yunan'daki gibi bir iradeyi temsil edemiyor. Ayrılıkçı terör örgütleri seçim zamanları sivil halka karşı eylemler yapıyorlar. Halbuki tarihteki ayrılıkçı direnişlere bakılırsa, hepsi de halkın sempatisini kazanmaya çalışmış, eylemlerini de kontrol ve ergi temsil edenler üzerine yapmışlardır. ETA, IRA vs...
Bakalım, bunun içinden nasıl çıkılabilecek. Çocuk aklı, genç akıl veya duru görüş gereği midir bilemem, gençlerde gördüğüm şey, herşeyi reddetmek. Bu bir savunma mekanizması olarak işe yarayabilir. Dünyada patlayan hayvan sevgisi ve iyi/kötü sonuçları tesadüf değil. Bence tabiatın/fiziğin/oluşun kuralları zekada da çalışacak. Varlığın zekası. Machine Learning yeni değil aslında ve en temelde o da tabiatın parçası. Uzun süre kötü veya akılsız olamaz (buradan da hocam, bence Newton'un öncüsü Leibniz'in tespitlerine çıkabiliriz -her şey olabilecek en iyi şekilde olur- tabii buradaki felsefi özeti hafifçe okumamak gerekir, bu bir kadercilik değil).
İletişimin kaotik ve sınırsız kategorileriyle, hayvanlarla, tabiat özlemiyle, genç reddedişle yeni, daha idealist bir gelecek olabilir mi... ben ümitliyim, ama orta vadede değil. Şimdilik yapay zekayı da, interneti de en iyi şekilde statüko kullanıyor ve polis devletleri her gün alanlarını genişletiyor. Zemin hazırlamak için yeterince suç yoksa bile suçlar üretiliyor. Yine de bütün bunların maddi sonucu, kitlelerin geleneksel (analog) zekalarını canlı tutmak oluyor.
. . .
"Sn. Vezir, epey detaylı anlamış" = anlatmış yazmak istemiştim. Talihsiz bir hata olmuş, umarım kötü anlaşılmamıştır.
-
Sayın Karbon hocam ,
sanki simbiyotik bir şekilde düşündüğümüzü fark ediyorum, belki de aynı Baby boomer kuşağı olarak benzer şeyleri yaşayanlar benzer yorum yapabilecek birikimi elde ettiği içindir, bilemiyorum
George Orwell 1984 kitabını 1949 da yazmış ,yani 35 yıl sonrasının distopik geleceğini kurgulamış ,ne kadar isabetli bir yaklaşım ,sanki günümüzün kameralarla ve yapay zeka ile şekillenen toplumuna taa 1949 yılında göz atmış gibi .
Böylesine akıl içeren distopya içeriklerini çok seviyorum çünkü içinde gerçek dünyanın izleri mevcut
Yine aynı yazarın "Hayvan Çiftliği" kitabı da sanki bugün yaşadıklarımızı göstermiyor mu ?
şimdi belki ileri görüşlülük veya vizyondur ,tartışmalı olabilir ancak bir Plan ve gözlem aslında uzun vadedeki hedefler için bir başvuru kitabı olabilir .
Asıl olan "mutluluktur " ne para ,be mevkii ne de şans hiçbir zaman uzun dönemde sürdürülebilir değildir ,değişkendir ve çaba bazen yetersiz kalabilir .
Mutluluk kelime olarak basit ancak kolay ulaşışabilecek bir hedef değildir ,elde tutulamaz ve kaçmaya çok meyilli bir kavramdır .
Toplumsal mutluluk ise bireysele göre daha net kavramlar ve beklentilerin ortaya konulabileceği bir alandır. Alan genişledikçe topluluk büyüyünce belki sosyoloji gibi toplumları ,ülkeleri inceleyen sosyal bir bilim dalına geçiş yapmaktadır .
Bu nedenle hangi gelişmiş toplum endeksi alınırsa alınsın ,mutluluk sıralaması yapılan ülkeler olarak başa güreşen ülkeler olsun ,birey bazına inildiğinde bunun kişide mutluluk garantisi sağlanamaz .
ülkedeki azınlıklar mutsuz ise belki göz ardı edilir ve önemsenmeyebilir, ancak çoğunluk olarak mutsuzluk kaynağı belli ise yeni strateji ve kadro gerektiğini anlamak önemlidir .
Anaokulumdan üniversite sonuna kadar çocuklarına para akıtarak bu bireyin mutlu olacağı bir ortamda garantisi yoktur ki zaten bugün bu nesillerin kendi aralarında arayış ve hedef bulamaması böyle bir ataletsizliğin (inertia ) sonucudur .Onları bu dönemde anlamak yerine onlara bir gelecek vaat eden yönetimlerin içinde yaşaması beklentimiz her zaman var olacaktır .
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Özellikle son mesajları okumaya çalıştım da beynim acayip yoruldu. Uzun uzun cevaplar var . Arkadaşlar bu kadar zamanı nasıl edindiniz maaşınızı kim ödüyor? Kamuda mı çalışıyorsunuz yada emekli misiniz? Yoksa özel sektörde çalışan biri bu kadar uzun yazamaz / yazmayı düşünmez çünkü zamanı kıymetlidir
Tabii ki kıymetli cümleler var ama bunlar ancak kârlılık ortamında anlamlı olacaktır. Bu kadar uzun cümleler yerine şunu diyebilirim "Devlette ancak gerekliyse iş yapılmalı insana göre kadro yaratılmamalı" Trump bile verimlilik bakanlığı kurup Elon musk'i getirdi Arjantin lideri elinde testere ile kamu harcamalarının üstüne gideceğini belirtiyor . Çin'in gelişmesinde ayda 30 dolar bile maaşı olmayan kişilere yapılan emek sömürüsünün etkisi olduğunu yadsınamaz burdan her 30 dolar maaşlı ülke gelişecek sonucu çıkmasın ama kârlılığın olmadığı ve mesai doldurmak için kamuda gereksiz işlerin olduğu hatta mesai doldurmak için forumlara dadanan elemanların olduğu sistemde bu zenginlik oluşmayacaktır.
Forumlarda gereksiz yere mesaj kasan ne kadar çok insan varsa kamu o kadar açık veriyor o kadar gereksiz vergi getiriliyor o kadar enflasyon oluşuyor demektir . Bunların sonucunda da ülke ve halk fakirleşiyor demektir
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tek_Kisilik_Muhalefet -- 1 Mart 2025; 14:10:5 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X