Biletimizi aldık |
Dune: Part 2 | Dennis Villeneuve | Timothée Chalamet - Rebecca Ferguson - Zendaya (1 Mart 2024) (3. sayfa)
-
-
wannacookk (@furkancookk) on Xtwitterilk filmden akılda kalanlar şu şekildehttps://twitter.com/furkancookk/status/1760036851480776736
-
Yasağın kalkması ile incelemeler gelmeye başladı. Rotten Tomatoes açılışı 88 inceleme ile %97
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dewe34 -- 21 Şubat 2024; 21:18:0 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
imdb’de 9.4 puan ile açılış yaptı ilk yorumlar inanılmaz iyi
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Sanırım bu sene ödülleri silip süpürecek part 2. İlk gün gitsem acaba çok kalabalık olur mu ki
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
İlk filmi beğenmiştim 2. part dan beklentim çok yüksek filmden klasik olacak seviyede bir film bekliyorum. 2 Marta IMAX bileti aldık bakalım.
-
yoğunluktan gece 01.00 ve 04.20 seansları da açılmış ve ilk gece 01.00 seansı bile full hiç yer kalmamış Akasya'da
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dewe34 -- 27 Şubat 2024; 19:2:41 > -
Uzayı çok sevmeme rağmen nedense geniş ölçekli fantastik uzay bilim kurgularına adapte olamama ve içselleştirememe sorunum var. Dune da onlardan biri. İlk filmini bir noktaya kadar izledim ama fazla sıkılmıştım. Düz ve renksiz gelmişti. Yalnız bu değil, yanlış anlaşılmasın. Mesela özellikle yeni serisiyle beraber Star Wars da öyle. Son üçlemenin üçüncü filmini halen izlemedim. Birinci veya ikinci filmin konusunu sorun, doğru dürüst hatırlamam. Tam olaya giriş yapamıyorum bu serilerde. Hani savaşan taraflar görüyorum, seçilmiş kişiler, oradan oraya giden uzay gemileri, bir takım gizemli uzay imparatorları, uzay valileri, so, what? Bana çok yabancı geliyor. Bir şeyler acayip yapmacık geliyor. Bir gezegene gidiyorlar, insana gezegen sadece bulundukları alandan ibaretmiş veya dünyada bir yerdeymiş gibi geliyor. Tüm bunlardan bahsettim çünkü Dune'ın ilk filminde tüm bu hisleri yoğun bir şekilde yaşadım. İzlediğim süre boyunca filmden kendimi kopuk hissettim. Acaba önce her zaman daha fazla bilgi ve detay verecek kitaplarına bir şans verip sonra izlemek mi lazım? Belki kitap renklidir ama film olan Dune'da tasvir edilen fantastik alem bana renksiz, içeriksiz, nahoş bir sufi veya stoisizm örtüsüyle kaplı banal ve kasvetli bir evren gibi geldi. Kasvetli de olabilir ama her nasılsa bir türlü içine çekmiyor. Bu tarz yapımlarda tam tarif edemediğim bir şeyler eksik ya da ben de bir şeyler eksik veya farklı ki, bu yapımlara tatmin edici bir düzeyde ayak uyduramıyorum. Kurgulanan ve verilen referanslar hani alışıldık gibi gösterilmeye çalışılıyor ama bana tamamen "uzaylı" geliyor. Beni de yabancılaştırıyor (alienation).
Alienation demişken Alien serisinde ama o kaybolmuşluk hissini almam. Alien da fantastik uzay bilim kurgusu ama orada devasa uzay ölçeği korku veya gerilimin bir destekleyici / tamamlayıcı arka plan unsuru yapılıyor ve Alien çok başarılı şekilde odağını sınırlıyor ve belirginleştiriyor. Ön plana yaratığın dehşeti ve karakterlerin hayatta kalma çabası çıkıyor. Bununla inanılmaz derecede relate edebilirken bir uzay imparatorunun elçisi uzaydan bir gemiyle bir toprak ağasının gezegenine gelince bana ya gülme ya da esneme geliyor. Bir takım taşlar yerine oturmuyor. Bu ilginç durumumu okuyacak olanlarla paylaşmak istedim ve yoruma açığım.
Bu devasa ölçekli uzay filmlerinde bazen karakterler büyük duygusal çıkışlar yapmalarına rağmen duygu veya motivasyonlarına da sık sık anlam veremiyorum. Star Wars'ta Kylo Ren denilen tipin neden tüm filmler boyunca birçok sahnede öfke patlamalarıyla kuduz köpek gibi gezdiğini anlamadım. Bize geçmişe dair bir sebep sundular ama sürekli rage haline girmesini açıklayacak derecede yeterli bir gerekçe değildi. Buradan ne sonuca ulaşmalıyım? Kylo Ren'in öfke veya kişilik sorunu olduğu? Yoksa "Dark Side" gibi gerçek dünyada karşılığı olmayan fantastik bir farazi gücün aslında iyi bir çocuk Ren'i yozlaştırdığı? Gerçekten Ren'in öfke patlamaları karikatür gibiydi. Dune'a dönersem, oradaki imparatorluk-padişahlık antik Ortadoğu krallıklarında hallice feodal bir monarşi, bir Sasani İmparatorluğu gibi ama uzayda. Uzay gemileri, acayip helikopterler veya karada gidebilen başka devasa makineler var ama en dandik türden kısa kılıçlarla savaşılıyor ( ) ! Madem görünürde kılıçlar ana savaş yöntemi neden doğru düzgün zırh, mızrak, ok-yay vs de bulunmuyor? Dalga mı geçiyorsunuz?
-
Kitapları okuyalı uzun zaman oldu ama hatırladığım kadarıyla yardımcı olayım. Dune okurken arada geçmişte yaşanan bazı olaylara dair bilgi veriliyor. O bilgiler sayesinde sorduğunuz çoğu soru cevaplanmış oluyor. Filmde ise zaten kitabın yoğunluğundan bir de o bilgileri vermek için zaman ayırmak zorlaşıyor. Belki ikinci kısımda onlara değinilmiştir bilemiyorum.
İzlediğiniz dönem yıl olarak 10bin üzerinde. Dünyadan ayrılıp farklı gezegenlere yerleşiyorlar ve teknoloji çok gelişiyor. Sonunda yapay zeka da üretiliyor. Onlara verilen ismi şu an hatırlamıyorum. Köle gibi kullanılıyorlar ve uzun bir dönem geçiyor. Zamanla bu yapay zekalar örgütlenip başkaldırıyorlar ve insanları yenerek hakimiyet kuruyorlar. Artık işler değişiyor ve köle gibi kullanılanlar insanlar oluyor. Uzun süren bir zamandan sonra bir kaç kişinin önderliğinde insanlar savaş başlatıyor. Butleryan Cihad olarak geçen hadise sonucunda yapay zekalar yok ediliyor ve tekrar yapay zekaya sebebiyet verecek teknolojiler yasaklanıyor. Bunun sonucunda uzayda hızlı yolculuk da bu işlem için gereken hesaplamaları yapacak bilgisayarlar yasaklandığından imkansız hale geliyor. Bu durum teknoloji ne kadar gelişse de bazı durumlar için sınırlamalar da oluşturmuş oluyor.
Filmdeki çöl gezegeninde buldukları baharat ile bu durum çözülüyor. Bu baharat sayesinde zamanla uzay loncası haline gelecek girişim zihinsel yetenekleri olağanüstü bireyler oluşturuyorlar ve yıldızlararası seyahatleri bu bireyler sayesinde yapabilir hale geliyorlar. Kısa sürede de bu birlik güçlü bir konuma geliyor bu nedenle. Baharat kontrolü imparatorun elinde olsa da lonca ters düşülmemesi gereken bir güce dönüşüyor. Onlar haricinde bir de Bene Gesserit denen rahibeler var. Onlar da baharatı kullanıyorlar ve bu sayede zihinsel olarak üstün bir konuma geliyorlar. Ses denen gücü kullanarak kişilere istediklerini yaptırabiliyorlar. Asıl amaçları da imparatorluk içindeki önemli ailelere yetiştirdikleri kızları göndererek hedefledikleri üstün insanı oluşturmalarını sağlayacak gen seçilimini sağlamak. Baharat sayesinde bu kadınlar doğacak çocuklarına aktarılacak genleri belirleyebiliyorlar. Bu doğrultuda sadece kız çocuğu doğurup gen toplamaya devam ediyorlar. Filmdeki Paul'ün annesi Jessica da kız doğurması gerekirken emre karşı çıkıp aşık olduğu Dük Leto için erkek çocuk doğuruyor. Bu nedenle hedeflediklerinden daha önce o zamana kadar yaşamış tüm rahibelerden daha güçlü birey oluşturulmuş oluyor ve filmdeki Paul'e yapılan testler ile bunun başarılıp başarılamadığını anlamaya çalışıyorlar.
Filmde özellikle askerler ve üst seviye kişilerin taktığı kalkanları görmüşsündür. O kalkanlara yüksek teknoloji ürünü bazı silahlarla ateş edildiğinde çok tehlikeli patlamalara sebep verdiği görülüyor. Bundan dolayı da silahların kullanımı kısıtlanıyor. Yakın dövüş önemli hale geliyor. Kalkanı yavaş bir saldırı ile geçme açısından pratiklik için de kısa kılıç ve bıçaklar en tercih edilen silahlar oluyor. İmparatora bağlı Sardaukar askerleri bu konuda en elit askerler oluyor. İmparatorluk içinde bireysel olarak daha iyi bazı askerler olsa da birlik olarak o seviyede olan yok olarak kabul ediliyor.
İmparatorluk olarak yönetilse de tam anlamıyla tek kişinin yönettiği bir oluşum sayılmaz. Önemli aileler de yönetimde etkinler. Ayrıca kimse de ne Uzay Loncası ile ne de Bene Gesserit Rahibeleriyle ters düşme cesareti yok. Filmde görüldüğü gibi İmparator Dük Leto'nun yükselen gücünden de rahatsız her ne kadar İmparatoru devirme amacı olmamalarına rağmen. Politika önemli bir konumda bu evrende. Yazarın özellikle çöl harekatı ve petrolün yükselen öneminin etkisi ile bunu kitaplarına yansıttığı söylenebilir.
Yanlış ya da eksik hatırladığım yerleri arkadaşlar düzeltir. Soruların olursa da cevaplamaya çalışırım kendi adıma. Yalnız bu film sadece ilk kitabın yarısını anlatıyor bunu da belirtmem lazım. Asıl kararını ikinci kısımı da izleyerek vermen daha sağlıklı olur. Sonrasında sana göre olup olmadığına karar verirsin. Herkes aynı şeyleri beğenecek diye bir şey yok. Umarım ikinci filmden zevk alabilirsin.
-
Kılıçlar kullanılabiliyor ama klasik konvansiyonel silahlar işe yaramıyor. Bu kısma hala kafam yatmadı mesela ama neyse, çok daha açıklayıcı oldu. Yapay zeka savaşlarından mucizevi baharatlara görece ilginç, gerçekten acayip bir kurguymuş. Belli ki İpek Yolu'ndan ve tekelleşen eski ticaret loncalarından esinlenmişler.
Detaylı açıklamanız ve teşvikiniz için teşekkür ederim.
-
Nete düştü görüntü iyi ama ses kötü
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı > -
Ben de kitabını okumayan biri olarak ilk filmi izlemeden önce ve izledikten sonra yapım hakkında bazı okumalar yapıp film analizlerini izleyince bu yakın dövüş mevzusu mantığımı kazanmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam mantık şu: Askerlerin üzerine giydikleri yüksek teknolojili zırh, belirli bir hızdan ya da momentumdan fazlasıyla üzerine gelen her ne olursa olsun o şeyi engelliyor. Mesela mermiler. Mermiler çok hızlı değil mi? Kılıçla bıçakla yapacağınız en hızlı saldırıdan bile çok daha hızlı bir hareket ve zırh bunları durduruyor. Ama bıçaklı saldırıları tam da bu mantıktan dolayı durduramıyor. En azından yıllar önce anladığım şey buydu. Belki de yanlış hatırlıyorumdur.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 29 Şubat 2024; 2:52:56 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Gene de o kısım bir acayip; ona yönelik bir mühimmat da muhtemelen geliştirilebilir. Kılıçla savaşma tarzları da sanki iptidai gibi, barbar sürüleri çarpışıyor gibi. Neyse, çok da önemli değil. Yememiz gerekiyorsa yeriz. Seride epey bir er meydanı veya tüfek icat oldu mertlik bozuldu o halde tüfeklerden kurtulalım havası var. Hani illa ışın silahları beklemiyorum ama daha az zorlama daha making sense olabilirmiş (seride gördüğüm kadarıyla patlayıcılar ve patlamalar da var; bu da zaten tüm olayı uzaktan bunları yapmak olan topçuları kullanan bir tarafın korkunç bir kıyıma ve hatta savaş alanında sadece yakın dövüş piyadelerin akıl almaz zayiatlar vererek belirli noktalarda kilitlenmesine ve geri çekilmesine yol açması demek ama tüm kurgu yazarlar askeri açıdan o kadar anlayışlı olacak diye bir şey yok. Ben de asla uzman değilim ama sizin de zevkinizi/keyfinizi mahvedebilecek biçimde bunların farkındayım )
Cevap için teşekkür ederim.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Evet söylediğiniz gibi silahları kullanarak saldırı yapan olabilir ama bu durumda önceden söylediğim gibi kullanılan kalkanların çevresine kimsenin istemeyeceği miktarda zarar vermesi durumundan dolayı yapacak kişiler çok fazla düşman edinir ve herkese karşı duramaz. Asıl çekingenlik de bundan dolayı. Günümüzden örnek vermek gerekirse atom bombası gibi kimsenin kullanmaya cesaret edemediği silahlar var. Çünkü ilk kullanacak olan geri kalan herkesi düşman edinecek ve bununla başedemeyeceklerini biliyorlar. Aynısı burada da var. Filmde de yazarın tasvirine uygun hareket ediyorlar.
Mesela filmde Jason Mamoa'nın karakteri Duncan İdaho Paul'ü aramak için çatışmada helikopter benzeri araca giderken askerlerin büyük kısmı ona karşı gelmeyip önünden çekilmesi de imparatorlukta en önde gelen askerlerden olması ve sayı üstünlüğü olduğundan yenebilseler bile büyük çoğunluğunun kesin ölecek olduğunu bilmelerindendi. Zaten onun verdiği eğitimle de hem Paul hem de hanesinin askerleri diğer ailelerin askerlerinin genel olarak üstünde bir güç konumuna geldiler. İmparator Sardaukar birlikleri ile yardım etmese belki tüm bu planlamaya rağmen net bir galibiyet alamayacaklardı. İkinci film ile çoğunluğun göz ardı ettiği Fremenlerin gücünü görmeye başlayacağız.
-
O konuda bir şey diyemiyorum. Sonuçta kitaptan uyarlama bir film ve kitabın yazarı kendine böyle bir evren kurmuş. Burada önemli olan evrenin kurallarının kendi içinde tutarlı olması. Tutarlıysa o evren olmuş demektir.
Şahsî fikrim şu: Filmi izleyeli 2 yıl oluyor ve sadece bir kez izlediğim için filmle ilgili hatırladığım şeyler çok sınırlı ve bulanık. Hatırladığım kadarıyla evet bu meydan muharebeleri eğreti duruyordu. Yani askerlerin neden böyle bir zırha ve neden böyle bir aksiyona ihtiyaç duyduğunu biliyoruz, görüyoruz; ancak yıllardır alışılagelmiş o mükemmel aksiyon-dövüş sahnelerinden o koreografilerden sonra böyle sessiz, cılız ve en önemlisi savaş ortamında böyle dövüş sahneleri görmek tuhafımıza gidiyor mesele bu.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Bunlara ilave olarak lazer silahı tarzı silahlar ile ateş edildiğinde kalkana isabet ettiği zaman bomba etkisi yaratıyor ve büyük bir patlama oluyor ateş edenler dahil herkes ve her şey zarar görüyor o yüzden tercih edilemiyor
-
İşte buna sebep olan da kullanılan kalkanlar. Normalde olan dövüş teknikleri ile kalkanı geçemezsin. Tüm vuruşların kalkandan seker. Askerler de buna yönelik eğitiliyor bu nedenle. 2. kısımda Paul üzerinden kalkansız dövüşme eğitimini de göreceğiz. Kalkanların yaydığı titreşim solucanları çektiği için Fremenlerde kalkan kullanılmıyor. Kalkansız dövüşler alışık olduğumuz tarzda olacaktır.
-
Kalkanların devre dışı kaldığı bir ortamda silah tercihi süratle en efektif olanlara yani yakın dövüş teşkilatlanması karşısında menzillilere kayar. Ben mi yanlış düşünüyorum? Hadi kalkanlar çok mucizevi, her şeyi absorbe ediyorlar ve lazerle etkileşince de patlıyorlar diyelim ama madem dev solucanlar kalkan kullanımını alıkoyuyor, o zaman tüm muhabbet buradan gümlüyor.
Uzay çağındaysan lazer olmasa bile menzilli silahların olmalı. LOTR mi bu? Böyle çok saçma ya. Potansiyel ve kinetik enerji denen bir olay var. Kas gücü asla kinetik veya potansiyel enerjiyi etkin kullanan atıcı veya patlayıcı silahlardan daha verimli olamaz. Çok basit mantık. Bir askerin üzerinde yürüdüğü toprak patlayıcı yüklü bir top mermisiyle havaya savrulsa o savaşçının üstünde isterse en iyi kalkan olsun, toprakla beraber uçar gider. Normal şartlarda - şarapnellerden korunsalar bile - sanki Hulk'tan dayak yer gibi yedikleri böyle darbelerin şiddetinden ölürler. Şok dalgası tıpkı seni birisinin itmesi gibi iter ama 10000 çarpı daha fazla kuvvetle.
Bu da aklıma geldiği kadarıyla topçulardan, tanklara, el bombalarına, roketatarlara, mayınlara ve Ukrayna Savaşı'nda kötü bir şöhret edinen bombalı kamikaze drone'lara kadar birçok ateş gücü/patlama bazlı modern askeri teçhizatı böyle bir bağlamda çok geçerli hale getirir. Hatta piyade tüfekleri ve benzeri işe yaramazlaşacağı için bunları çok daha fazla başvurulur hale getirir. Sadece kısa kılıç, hadi ilaveten yanında kalkan olsun, yakın dövüşü çok bayat. Aslında olabilir. Ancak, olacaksa da antik ve ortaçağlardaki gibi daha formasyonlu ve taktiksel olsun. Mızraklar vs gibi çeşitlilikler olsun. Ne bileyim, sürü gibi değil de Grek falanksları veya Roma lejyonları gibi hareket etsinler mesela. Mancınık benzeri aletler olsun. Egzotik yaratık biniciler - bir nevi süvariler - olsun. Hani sonuncusu belki vardır bilmiyorum ama bu haliyle - yani ilk filmdeki ve ikincisinin fragmanındaki haliyle - çok ham. Düellolar harici çatışma ve savaş manzarası çok hayal gücü ve çeşitlilik yoksunu duruyor.
Bir ruhsuzluk var bu seride bu gibi sebeplerle (bana göre).
-
Dediğim gibi kitaplarını hiç okumadım bilmiyorum. Bu ayrıntı da aklımda 2 yıl önce izlediğim analizlerden ve okuduğum yorumlardan filan kalmış, belki de bir ön bilgiydi.
Kalkanın lazer vs ile patlama olayını ben bilmiyordum onu arkadaşlar yazmış. Veya biliyorduysam da unutmuşum ama hiç hatırlamıyorum böyle bir şeyi, film göstermediyse eğer. Benim için yeni bir bilgi şu anda.
Evet doğru patlama çatlamanın getirdiği şok dalgaları, dolayısıyla maddeye, cisimlere kazandırdığı basınç, momentum, g kuvveti artık aklına hangi fizik konuları gelirse bu illa ki insana temas ediyorsa insanı öldürür, parçalar ve iç organlarını çorbaya çevirir. Ama hangi filmde dört dörtlük bir şekilde fizik yasalarına uyulduğu nu gördük ki? Çok çok nadir vardır ki onlarda bile bazı yerlerde güzel bir şov olsun diye yasaları esnetiyorlar. Tabii filmde belirli bir derinlik, bir ciddiyet olunca insan filmdeki evrenle mevcut evrenimiz arasında bağ kuruyor ve aynı fizik yasalarını bekliyor. Bu kurallara uyulmayınca da insan bir soğuyor, o bağ kopmaya başlıyor. Bunu anlayabiliyorum. O yüzden burası iyidir kötüdür vs bunu savunmayacağım, zaten kitaplarını filan hiç okumadığım için ayrıntılarını bilemeyeceğim. Artık o konuda da esktradan bir açıklama varsa kitaplarında, o arkadaşlar açıklayıversin. Yoksa da filmden zevk almak için o kusuru görmezden mi geliriz artık ne yaparız bilmem...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 1 Mart 2024; 4:13:55 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Solucanlar sadece o gezegende var ve orada normalde sadece baharat çıkarmak için bulunuyorlar. Çöl içinde piğyadelerle gitmiyorlar. Yani gümleme yok aslında.
Uzun menzilli silahlar kullanıldığında ya kalkanı geçemeyecek ya da belittiğim gibi istenmeyen düzeyde yıkım oluşturan patlamalara sebebiyet vereceğinden günümüzde herkesin nükleer saldırılardan sakınması gibi sakınılan bir durum. Filmde bu tarz bilgiler çok verilmedi henüz. Ama kitaba uygun şekilde yansıtıyorlar. Ortada yazarın oluşturduğu bir durum var ve bu nedenle kullanılmayan silahlar bana göre sorunlu değil. Alt yapısı var çünkü. Kalkan tüm çatışma dinamiğini etkiliyor. Yakın dövüşe yatkın olan bu askerlerde de başka bir problem ortaya çıkıyor. Kalkansız dövüş yapmamış birisi için kalkanı olmadığı anda sıkıntı oluşuyor. Hızlı darbeler yerine yavaş darbelere odaklanmaya şartlanmış olmaktan dolayı kalkansız dövüşe girdiğinde ilk hızlı darbede ciddi yara alması olası olacaktır. Tamamen kendi dinamiği var.
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X