Şimdi Ara

Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
255
Cevap
43
Favori
35.839
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bir şeyi merak ettim. Kıyamet öncesinde aenar targaryen hangi bölgenin ejderlorduydu, ejderha kayasının mı? Yoksa kıyamet sonrasında mı kayaya göç etti?

    Edit: wikiden öğrendim, kıyamet öncesinde de ejderha kayası lorduymuş. Ben targaryenlerin kıyamet sonrası ejderkayasına kaçtıklarını sanıyordum.
    Yani aslında targaryenler fatih aegondan çok önce westeros yerlisi sayılırlar. Dolayısıyla gözlerini doğuya değil batıya dikmeleri gayet mantıklı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sukaplumbaası -- 8 Kasım 2014; 12:26:40 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ßohemian

    Bir şeyi merak ettim. Kıyamet öncesinde aenar targaryen hangi bölgenin ejderlorduydu, ejderha kayasının mı? Yoksa kıyamet sonrasında mı kayaya göç etti?

    Edit: wikiden öğrendim, kıyamet öncesinde de ejderha kayası lorduymuş. Ben targaryenlerin kıyamet sonrası ejderkayasına kaçtıklarını sanıyordum.
    Yani aslında targaryenler fatih aegondan çok önce westeros yerlisi sayılırlar. Dolayısıyla gözlerini doğuya değil batıya dikmeleri gayet mantıklı.

    Bende öyle zannediyorum ama kıyametten önce ayrılmış.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ßohemian

    Bir şeyi merak ettim. Kıyamet öncesinde aenar targaryen hangi bölgenin ejderlorduydu, ejderha kayasının mı? Yoksa kıyamet sonrasında mı kayaya göç etti?

    Edit: wikiden öğrendim, kıyamet öncesinde de ejderha kayası lorduymuş. Ben targaryenlerin kıyamet sonrası ejderkayasına kaçtıklarını sanıyordum.
    Yani aslında targaryenler fatih aegondan çok önce westeros yerlisi sayılırlar. Dolayısıyla gözlerini doğuya değil batıya dikmeleri gayet mantıklı.

    Aenar Targaryen, evet Ejderkayası lorduydu. Kendisi istiyor oranın yöneticisi olmayı. Bununla ilgili bilgi, Büyük Fetih bölümünde geçiyor. Targaryenlar ejderlordları oldukları için doğal olarak Valyria'nın varisi konumundalar ve üç beş alt sınıf soylunun Essos'u sahiplenmesindense onların sahiplenmesi, Valyria'yı tekrar diriltmek istemesi mantıklı bir durum. Bugün bile Neo Osmanlıcı birçok kişi var sonuçta. Aynı mantık. Ancak Aegon geçmişi bir kenara bırakıp kendisi yeni bir gelecek yazıyor. Şuan orayı çeviriyorum. Bölüm epey uzun, Aegon'un bütün fetihlerinin bilgilerini içeriyor o yüzden beni uğraştıracak biraz.




  • Off sağlam bi bölüm geliyor desene, sabırla bekleyeceğiz artık, kolay gelsin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kolay gelsin.Çevirilerini çok beğeniyorum.Çevirilerini yayıevine filan göndermeyi düşünmüyormusun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Natsu_41

    Kolay gelsin.Çevirilerini çok beğeniyorum.Çevirilerini yayıevine filan göndermeyi düşünmüyormusun.

    Teşekkürler. Yayınevine göndermeyi düşünmedim çünkü pek sallayacaklarını düşünmüyorum. Sonuçta öyle çok ileri seviye bir ingilizcem yok. Ayrıca Epsilon serinin yayın haklarını satın aldığı için, kendi çevirmenleri ile çalışıyordur.

    Ben daha çok boş vakitlerimde böyle parça parça çevirip hem ingilizcemi geliştirmek, hem de benim gibi serinin hayranı olup da dil bilmemeleri yüzünden seri ile alakalı eserleri okuyamayan arkadaşlara yardımım dokunması için çeviriyi yapıyorum. Keyif işi benim için biraz da.
  • EJDERHALARIN SALTANATI
    X.BÖLÜM BÜYÜK FETİH





    Westeros’un tarihini tutan Hisar’daki üstadlar son üç yüz yıldır, Aegon’un Büyük Fetih’ini bir mihenk taşı olarak değerlendirmiş ve doğumlar, ölümler, savaşlar ve diğer olaylar bu duruma göre Fetihten Önce(FÖ) ile Fetihten Sonra(FS) olarak tarihlendirilmiştir.

    Ancak gerçek bilginler bu tür bir tarihlendirmenin kesinlikten çok uzak olduğunun bilincindedirler. Sonuçta Aegon’un Yedi Krallık’ı fethetmesi bir günde gerçekleşmedi. Aegon’un fetih kararı ile Eski Şehir’deki taç giyme töreni arasında iki yıldan daha uzun bir süre vardır. Üstelik Dorne’un fethinin gerçekleşmemesi sebebi ile Aegon’un Büyük Fethi tamamına ermemiştir. Dorne’u krallığa katmak için Kral Aegon’la birlikte onun torunları bile tek tük hamleler yapmış oldukları için, Fetih’in tam anlamı ile ne zaman sona erdiğini kesin olarak belirtmek imkansız durmaktadır.

    Bununla birlikte Fetih’in başladığı tarih bile tartışmalıdır. Kimileri Kral Birinci Aegon Targaryen’in saltanatının, ileride Kral’ın Şehri’nin yükseleceği üç tepenin altındaki Karasu Nehri’nin ağzına ayak basması ile başladığını belirtir. Ancak bu kesinlikle yanlıştır. Aegon’un karaya ayak basması krallar ve onun soyu tarafından özel bir gün olarak kutlanmış olsa da, Fatih, saltanatına Eski Şehir’deki Yıldızlı Sept’in Yüksek Rahibi tarafından taç giydirilip kutsandığı gün başlamıştır. Bu taç giyme töreni, Aegon’un karaya ayak basmasından iki yıl sonra ve üç büyük savaşın kazanılmasından sonra gerçekleşmiştir. Burdan hareket ile, Aegon’un asıl fetihlerinin 2-1 FÖ tarihlerinde olduğu söylenebilir.

    Targaryenlar, antik ejderlordları soyundan olup saf Valyria kanı taşımaktaydılar. Valyria Kıyameti’nden on iki yıl önce(114 FÖ) Aenar Targaryen, Cumhuriyet ve Uzun Yaz Diyarı’ndaki bütün taşınmazlarını satıp, bütün servetini, eşlerini, kölelerini, ejderhalarını, kardeşlerini, akrabalarını ve çocuklarını alarak, Dar Deniz’in ortasında yükselen dumanlı dağın yamacına inşa edilmiş Ejderkayası’na taşındı.

    Valyria, o zamanlar bilinen dünyanın en muhteşem şehri, medeniyetin beşiği konumundaydı. Parıldayan duvarları içinde onlarca rakip hane, senatoda güç ve şan elde edebilmek için sonsuz bir mücadele içinde birbirleri ile yarışıyordu. Targaryenlar ise bu sıralamada epey bir geridelerdi ve rakipleri Ejderkayası’na taşınmalarını bir korkaklık, bir teslimiyet olarak değerlendirdi. Ancak sonraları Kahin Daenys olarak bilinecek olan Lord Aenar’ın bakire kızı Daenys, Valyria’nın sonunun ateş ile geleceğini öngörmüştü. Ve on iki yıl sonra Kıyamet gerçekleştiğinde ise yeryüzünde yaşayan tek ejderlordları Targaryenlardı.

    Ejderkayası, iki yüzyıldır Valyria’nın batı sınırını korumaktaydı. Adanın konumunun Karasu Körfezi’ ile Dar Deniz’i birbirine bağlayan boğaza yakın oluşu, hem Targaryenların hem de onların yakın müttefiki olan Akıntı İzi’nin Velaryonlarının gemi geçişlerinden aldıkları vergiler ile zenginleşmesini sağladı. Velaryon ve müttefikleri olan diğer Valyrialı hane, Pençe Adası’nın Celtigarları gemileri ile Dar Deniz’in ortalarına kadar hakimiyet kurmuşlarken, Targaryenlar ise ejderhaları ile gökyüzüne hükmediyorlardı.

    Ancak bütün bunlara rağmen, Valyria Kıyameti ardından geçen yüz yıl boyunca(Tam olarak Kan Yüzyılı olarak adlandırılan dönem) Targaryen hanesinin gözü her zaman doğuda oldu ve Westeros’ta yaşananlarla çok az ilgilendiler. Kahin Daenys’in kardeşi ve kocası olan Gaemon Targaryen, Sürgün Aenar’ın ardından Ejderkayası Lordu oldu ve Şanlı Gaemon olarak tanındı. Onun ölümünden sonra adayı Gaemon’ın çocukları, Aegon ve Elaena yönetti. Onlardan sonra başa oğulları Maegon, Maegon’dan sonra onun kardeşi Aerys ve Aerys’ten sonra sırayla Aelyx, Baelon ve Daemion adlı üç evladı geçti. Bu üç kardeşten en küçüğü olan Daemion’un erkek evladı Aerion, ondan sonra Ejderkayası Lordu oldu.

    Tarih tarafından Fatih Aegon veya Ejder Aegon olarak bilinen Aegon, 27 FÖ yılında Ejderkayası’nda dünyaya geldi. Kendisi tek erkek çocuktu ve Ejderkayası Lordu Aerion ile Velaryon hanesine mensup, anne tarafından yarı Targaryen kanı taşıyan Leydi Valaena’nın ikinci evladıydı. Aegon’un iki kız kardeşi vardı biri kendisinden büyük olan Visenya, diğeri de küçük kız kardeşi Rhaenys. Valyria’nın ejderlordları arasında, damarlarındaki Valyria kanını saf tutma amacı ile kız ve erkek kardeşlerin birbirleri ile evlenmesi yaygın bir gelenekti ancak Aegon, iki kız kardeşini de eşi olarak aldı. Geleneğe göre Aegon’un kendisinden büyük olan Visenya ile evlenmesi bekleniyordu. Söylenir ki Aegon, Visenya ile ailevi yükümlülüğü yüzünden, Rhaenys ile de kalbindeki arzu yüzünden evlenmiş.

    Üç kardeşin üçü de, daha evlenmelerinden çok önce birer ejderlordu olduklarını ispatlamışlardı. Sürgün Aenar’ın Valyria’dan getirdiği beş ejderhadan sadece biri, Kara Dehşet Balerion olarak adlandırılan büyük yaratık, Aegon’un zamanına kadar hayatta kalabilmişti. Diğer iki ejderha ise –Vhagar ve Meraxes- Ejderkayası’nda doğmuş, genç ejderhalardı.

    Cahillerin kulaktan kulağa söylediği yayın efsaneye göre Aegon Targaryen, Westeros’a ilk defa fetih kararı aldığı gün ayak basmıştır. Ancak bu doğru değildir. Üzerinde Westeros’taki Yedi Krallık’ın bütün ormanlarının, nehirlerinin, şehirlerinin ve kalelerinin oyulduğu ağaçtan yapılma on beş metre boyunda Boyalı Masa bu karardan yıllar önce tamamlanmıştır. Açıkça görülüyor ki, Aegon’un fetih düşüncesi, oluşan durumlardan çok daha öncesinden beri Fatih’in kafasındaydı. Ayrıca Aegon ve kızkardeşi Visenya’nın gençliklerinde Eski Şehir’i ve Lord Redwyne’nin misafiri olarak Arbor’u ziyaret ettikleri güvenilir kaynaklarda geçmektedir. Aynı şekilde Lannisport’a da gittikleri düşünülmekte ancak bu konudaki iddialar açıklık kazanmamıştır.

    Aegon’un gençliğinde Westeros, birbirleri ile sürekli mücadele halinde olan ve savaşmadıkları vaktin çok az olduğu yedi krallığa bölünmüştü. Uçsuz bucaksız, soğuk ve sert Kuzey, Kışyarı’nın Starkları tarafından yönetilmekteydi. Dorne çöllerinde Martell prenslerinin hükmü geçmekteydi. Altın cevherleri ile dolu batı toprakları Casterly Kayası’nın Lannisterları tarafından, Menzil’in verimli toprakları ise Yüksekbahçe’nin Gardenerları tarafından yönetilmekteydi. Vadi, Parmaklar ve Ay Dağları Arryn hanesinin topraklarıydı. Ama bu krallar içinde en savaşkan olan iki kral, Kibirli Argilac ile Kara Harren, Ejderkayası’na en yakın iki krallığın sahipleriydiler.

    Fırtına Burnu isimli büyük kalelerinden, bir zamanlar Gazap Tepesi’nden Yengeç Koyu’na kadar Westeros’un doğu kısımının mutlak hakimi olan Durrandon hanesine mensup Fırtına Kralları, Aegon zamanında güçten düşmüş durumdalardı. Menzil Kralları, Fırtına topraklarının batı tarafını didiklerken, Dorne onları güneyden sıkıştırmakta ve Kara Harren ile onun demirdoğumlu eskerleri, Üç Dişli Mızrak’tan ve Karasu Nehri’nden aşağı itmekteydi. Durrandon soyunun son temsilcisi olan Kral Argilac, daha genç yaşında Dorne istilasını püskürtüp, Volantis’in ‘’kaplanlarına’’ karşı kurulan büyük ittifak içinde yer alıp, Menzil Kralı Yedinci Garse Gardener’ı Yaz Vadisi Savaşı’nda birebir mücadelede öldürmüş olsa da, artık yaşlanmış, ünlü kapkara saçları beyazlamış, kudretli kolları güçten düşmüştü.

    Karasu Nehri’nin kuzeyi, Adaların ve Nehirlerin Kralı, Hoare hanesinden Kara Harren’in kanlı ellerinin altındaydı. Harren’in demirdoğumlu dedesi Güçlü Kol Harwyn, Üç Dişli Mızrak’ı Argilac’ın dedesi Arrec’in elinden almıştı. Harren’in babası ise bu sınırları Duskandale ile Rosby’ye kadar genişletmişti. Harren’in kendisi kırk yıllık uzun saltanatını Tanrı Gözü yakınına inşa ettirdiği devasa kaleye adamıştı ancak Harrenhal tamamlanmak üzereydi. Bu da demirdoğumluların yakında yeni fetihler peşinde olacağının habercisiydi.

    Westeros sınırları içinde Kara Harren kadar zalimliği ile nam salmış ve herkesin korktuğu başka bir kral yokken, varisi olarak sadece bakire bir kızı olan Durrandonların son temsilcisi yaşlı Fırtına Kralı Argilac kadar kendini tehdit altında hisseden başka bir kral da yoktu. İşte bu yüzden Kral Argilac, Ejderkayası’ndaki Targaryenlara mesaj göndererek Aegon Targaryen ile kızı prenses Argella’nın evlenmesi teklifinde bulunmuş ve Tanrı Gözü’nden Karasu Nehri’ne kadar olan bütün toprakları çeyiz olarak Targaryenlara vereceğini yazmıştı.

    Aegon Targaryen, Fırtına Kralı’nın bu teklifini hemen reddetti. Hali hazırda iki eşi vardı, bu yüzden üçüncü bir eşe ihtiyacı yoktu. Ve çeyiz olarak verileceği söylenen topraklar bir nesildir Harrenhal’a aitti. Argilac’ın o topraklar üzerinde bir tasarrufu olamazdı. Açıkça yaşlı Fırtına Kralı, Targaryenları Karasu Nehri kıyılarına yerleştirerek, kendi toprakları ile Kara Harren arasında bir tampon bölge oluşturma niyetindeydi.

    Ejderkayası Lordu krala karşı bir teklifte bulundu. Eğer çeviz olarak önerilen topraklara Massey Burnu ile Mander Nehri’nin doğduğu, Karasu Nehri’nin güneyinde kalan ormanlık ve düz araziler de eklenir ise, Kral Argilac’ın kızı ile Lord Aegon’un çocukluk arkadaşı ve şampiyonu olan Orys Baratheon’un evlenmesine izin vererek anlaşmanın tamamlanacağını belirtti.

    Kibirli Argilac bu teklifi şiddetle reddetti. Orys Baratheon, kulaktan kulağa yayılan dedikodulara göre Lord Aegon’un piç kardeşiydi ve Fırtına Kralı kızının bir piç ile evlenmesine izin vererek hanesinin onurunu ayaklar altına alamazdı. Bu teklif kralı öfkelendirdi ve kral, Aegon’un teklifini getiren elçilerin ellerini kestirtip bir kutuya koyarak Ejderkayası’na geri gönderdi. Kutunun içine de ‘’O piçin tutacağı eller ancak bunlar olur,’’ diye not düştü.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Kibirli Argilac'ın Aegon'un teklifine verdiği cevap

    Aegon bu hakarete geri dönüş yapmak yerine tanıdığı bütün arkadaşlarını, sancaklarlarını ve müttefiklerini Ejderkayası’na çağırdı. Akıntı İzi’nden Veleryon hanesi, Pençe Adası’ndan Celtigarların da olduğu gibi Targaryenlara yeminli bir haneydi. Massey Burnu’nundan, Keskin Nokta Lordu Bar Emmon ile Taşlıoyun Lordu, Lord Massey de toplantıya iştirak etti. İki hane resmi olarak Fırtına Burnu’na bağlı olsa da, Ejderkayası ile daha yakın ilişkileri vardı. Lord Aegon ve kızkardeşleri gelen lordlardan ne yapmaları gerektiği konusunda tavsiye aldılar ve o zamana kadar dindarlıkları ile ön planda olmamalarına rağmen, kale içindeki Westeros’un Yedi Tanrısı için inşa edilmiş kiliseye gidip dua ettiler.

    Yedinci günün sonunda Ejderkayası’nın siyah kulelerinden bir kuzgun bulutu havalandı ve küçüklü büyüklü bütün lordlara, krallara, köylere, şehirlere ve Westeros’un Yedi Krallık’ının tamamına Lord Aegon’un mesajını iletti. Bütün kuzgunlar aynı mesajı taşıyordu: ‘’Bugünden itibaren Westeros’un sadece ve sadece tek bir kralı vardır. Targaryen hanesinden Aegon önünde diz çöküp sadakat yemini edenler, sahip oldukları ünvanları ve toprakları muhafaza edeceklerdir. Kim ki Aegon’a karşı silahlanır ise yakalanacak, aşağılanacak ve yok edilecektir.’’

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Kuzgunlar Aegon'un mektubunu Westeros'un dört bir yanına taşıyor.

    Aegon ve kızkardeşleri ile birlikte Ejderkayası’ndan hareket eden asker sayısı tartışmalı bir konudur. Kimileri ordunun büyüklüğünün üç bin civarı olduğunu söylerken, kimileri ise sadece birkaç yüz kişiden oluştuğunu iddia etmektedir. Bu pek de büyük olmayan Targaryen ordusu, Karasu Nehri’nin ağzına demir attı ve tepenin kuzey tarafına bakan yamacında yer alan küçük balıkçı köyünün üstündeki ormanlık araziye yerleşti.

    Yüzlerce krallığın hüküm sürdüğü günlerde, birçok küçük krallık ve lordluk Karasu Nehri’nin sahibi olduklarını iddia etmişti. Bu haneler arasında Duskandale’in Darklyn Kralları, Taşoyun’un Masseyleri ve eski nehir krallarından Muddlar, Fisherlar, Brackenlar, Blackwoodlar ve Hooklar da vardır. Zaman zaman üç tepenin çevresini kuleler ve kaleler kaplıyor olsa da, o kuleler her savaş sonunda yerlebir oluyordu. Nehrin ağzında Fırtına Burnu ile Harrenhal’un da hakkı olsa da, nehir savunmasız haldeydi ve nehre yakın olan bölgelerde, askeri yönden güçsüz alt lordların kaleleri yükselmekteydi ki gücü olan lordların da bağlı oldukları Kara Harren’ı sevmek için çok az sebepleri vardı.

    Aegon Targaryen hızlıca en yüksek üç tepenin etrafına büyük çitler çektirdi ve kızkardeşlerini en yakındaki kaleleri almaları için görevlendirdi. Rosby hanesi savaşmadan Rhaenys ile altın gözlü Meraxes’e boyun eğdi. Stokworth’ta birkaç okçu Visenya’ya ok atsa da Vhagar kalenin surlarını ateşe verince kale teslim oldu.

    Fatih’in ilk gerçek sınavı Duskandale’li Lord Darklyn ile Bakirehavuzu’ndan Lord Mooton’a karşı oldu. İki lord güçlerini ve ordularını birleştirerek, işgalcileri denize dökmek adına güneye yürüdüler. Aegon karadan saldırması için Orys Baratheon’u ordunun başına koyarken, Kendisi Kara Dehşet’in sırtına atlayıp havadan saldırdı. Savaş sonunda iki lord da öldürüldü ve sonrasında hanelerinin liderliğini devralan Darklyn’in oğlu ve Mooton’un kardeşi, Aegon’un önünde diz çökerek emrindeki askerlerin Targaryen komutasında olduğunu bildirdi. O zamanlar Duskandale, Dar Deniz’de yer alan önemli liman şehirlerinden biriydi ve ticaret ile epey bir zenginleşmişti. Visenya Targaryen şehrin yağmalanmasında kesinlikle izin vermedi ancak, şehrin servetinin büyük kısmını Targaryen hanesinin hazinesine eklemekte bir mahsur görmedi.

    Bu durum belki de, Aegon Targaryen ile kız kardeşlerinin karakter farklılıklarını tartışmak için uygun bir olaydır.

    Üç kardeşin en büyüğü olan Visenya, tıpkı Aegon gibi bir savaşçı ve ipek yerine zincir zırh içinde daha rahat eden bir karakterdeydi. Belinde Valyria çeliğinden yapılma Karakızkardeş olan Visenya, küçüklüğünden beri erkek kardeşi ile kılıç antrenmanı yaptığından ötürü kılıç kullanmada epey yetenekliydi. Valyria’nın mora çalan gözlerine ve altın sarısı saçlarına sahip olmasına rağmen, kendisinin ağırbaşlı ve sade bir görünüşü vardı. Visenya’yı en çok sevenler bile onun ciddi, affetmeyen bir yapısı olduğunu söylemiş, hatta bazıları zehirlere uğraşıp kara büyülere merak sardığını belirtmiştir.

    Targaryenların en genci olan Rhaenys ise, kız kardeşinin tam tersi bir mizaçtaydı; Meraklı, şakacı, düşünmeden hareket eden bir yapıdaydı. Savaşçı yeteneklerinin olmamasının yanında Rhaenys, müziği, dansı ve şiiri sevmiş, birçok şarkıcıya, oyuncuya ve kukla ustasında destek çıkmıştır. Ancak söylenenlere göre Rhaenys ejderhası sırtında iki kardeşinin de toplamından daha fazla vakit geçirmiştir çünkü herşeyden daha çok uçmayı sevmiştir. Ölmeden önce yapmak istedikleri şeyler arasındaki ilki, Meraxes’ın sırtında Günbatımı Denizi’nin batısında ne olduğunu görmeye gitmek olduğu söylenir. Visenya’nın kocası ve kardeşi olan Aegon’a olan bağlılığı kimse tarafından sorgulanmaz iken, Rhaenys’in etrafı ise genç erkeklerle çevriliydi. Hatta bazılarının Aegon diğer kardeşi ile birlikte iken Rhaenys’in yatak odasına girdiğini söylenir.Bütün bu dedikodulara rağmen dönemin gözlemcileri, kralın Visenya ile geçirdiği her geceye karşılık Rhaenys ile on gece geçirdiğini not düşmüşlerdir.

    Gariptir ki Aegon Targaryen’in kendisi bize göründüğü kadar kendi çağdaşları için de gizemli bir karakterdedir. Kuşandığı Karaalev isimli Valyria çeliğinden dövülme kılıç ile döneminin en iyi savaşçıları arasında değerlendirilmesine rağmen hiçbir zaman turnuvalardan zevk almamış ve hiçbir turnuvada ne mızrak tutmuş, ne de meydan dövüşüne katılmıştır. Ejderhası Kara Dehşet Balerion olmasına rağmen, savaşlar dışında çok az kez onunla birlikte uçmuştur. Liderlik vasfı ile binlerce insanı sancağı altına toplamasına rağmen, çocukluk arkadaşı Orys Baratheon dışında tek bir yakın arkadaşı olmamıştır. Kadınlar kendilerini Aegon’un üzerine atsalar da, Aegon her zaman kız kardeşlerine sadık kalmıştır. Kral olarak küçük konseyine ve kız kardeşlerine büyük güven duymuş, gündelik işlerin büyük kısmını onlara devretmiştir. Ancak gerekli gördüğü anlarda da kontrolü ele almaktan çekinmemiştir. İsyancılara ve hainlere karşı çok katı olmasına rağmen, kendisine diz çöken düşmanlarına karşı cömert davranmıştır.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Fatih Aegon elinde Karaalev ile birlikte savaşırken

    Bunu ilk olarak, sonsuza kadar Aegon Tepesi olarak bilinecek, toprak ve çitle kaplı Aegon Kalesi’nde göstermiştir. Düzinelerce kaleyi ele geçirip Karasu Nehri ağzının iki yakasını da kontrolü altına aldıktan sonra, yendiği lordları kalesine çağırmış ve o lordlar kılıçlarını Aegon’un önüne koyup diz çöktüklerinde, Aegon onları ayağa kaldırarak topraklarını ve ünvanlarını muhafaza edeceklerini söylemiştir. Ayrıca eski destekçilerine de yeni ünvanlar vermiştir. Akış Lordu Daemon Velaryon’u kraliyet donanmasının Başı ilan etmiş, Taşlıoyun Lordu Triston Massey’i Kanun Başı ilan etmiş, Crispian Celtigar’ı ise Hazine Başı ilan etmiştir. Orys Baratheon için ise Aegon, kendi sözleri ile ‘’Benim koruyucum, korkusuz ve güçlü sağ elim olacaktır,’’ demiştir. Bu sözden hareket ile üstadlar, Orys Baratheon’u ilk Kral Eli olarak sayarlar.

    Hanedan sancakları Westeros’taki lordlar tarafından uzun zamandır sahiplenilmiş bir gelenek olsa da, Valyria’nın ejderlordları tarafından hiç kullanılmayan bir gelenekti. Aegon’un şövalyeleri, siyah zemin üzerine işlenmiş, ateş soluyan üç başlı kırmızı ejderha motifli hanedan sancağını herkese gösterince, Aegon’un emrindeki lordlar onun Westeros’un tamamını hükmü altına almaya layık bir kişi olarak görüp kendilerinden biri olarak kabul ettiler. Kraliçe Visenya, Valyria çeliğinden dövülme, etrafına yakut kakılmış tacı Aegon’un kafasına yerleştirip, ‘’Bütün Westeros’un Kralı ve Halkının koruyusu olan Targaryen Hanesinden Aegon,’’ diye ilan ederken, ejderhalar kükremiş, lordlar ve şövalyeler tezahürat yapmalarına rağmen, aralarında en çok bağıranlar alt tabakadan olanlar, balıkçılar ve köylüler olmuştur.

    Bu arada, Ejder Aegon’un taçlarına göz diktiği yedi kral sevinç içinde değildi elbette. Harrenhal’da Kara Harren ve Fırtına Burnu’nda Kibirli Argilac çoktan sancaktarlarını savaşa çağırmıştı. Batıda Menzil Kralı Mern, Okyanus Yolu’ndan giderek Casterly Kayası’na geçmiş ve orada Lannister hanesinden Kral Loren ile görüşmüştü. Dorne Prensesi Ejderkayası’na bir kuzgun yollayarak, denk seviyede olmaları şartı ile Fırtına Kralı Argilac’a karşı müttefiklik teklifinde bulundu. Bir başka müttefiklik teklifi Eyrie’deki çocuk kraldan geldi. Ronnel Arryn’in annesinin yazdığı mektupta, Üç Dişli Mızrak’taki Yeşil Çatal’ın doğusunda kalan topraklar kendilerine vaad edilir ise, Kara Harren’a karşı Targaryenları destekleyeceklerini bildirmişti. Hatta Kuzey’de bile Kral Torrhen Stark, sancaktarları ile biraraya gelip bu sözde fatih için neler yapılması gerektiği konusunda geceler boyu tavsiye almıştır. Ve böylece bütün diyar, Aegon’un bir sonraki hamlesini endişe içinde beklemeye başladı.

    Aegon Kalesi’ndeki taç giyme töreninin hemen ardından Targaryen ordusu tekrar yollara düştü. Ordunun büyük bir bölümü Karasu Nehri’nin geçip Orys Baratheon komutası altında güneye, Fırtına Burnu’na doğru ilerlemeye başladı. Onlara Kraliçe Rhaenys ile altın gözlü ve gümüş pullu Meraxes de katıldı. Targaryen donanması, Daemon Velaryon komutası altında Karasu Koyu’ndan demir alıp kuzeye, Vadi’ye ve Martı Kasabası’na doğru yelken açtı. Visenya ile Vhagar, donanmaya destek olma amacı ile onlarla birlikte gitti. Kralın kendisi ise kuzeydoğuya, Tanrı Gözü ve Harrenhal’a doğru ilerledi. Harrenhal, Kral Kara Harren’in takıntısı ve gurur kaynağı haline gelmiş devasa bir kaleydi ve Aegon’un Westeros’a ayak bastığı gün tamamlanmıştı.

    Üç Targaryen da zorlu düşmanlarla yüzleşti.. Fırtına Burnu’na yeminli lordlar Errol, Fell ve Buckler, Orys Baratheon’un ordusunun Gezgin Nehir’den geçişini fırsat bilerek süpriz bir saldırı ile binden fazla Targaryen askerini öldürüp geri çekilmişti. Alelacele bir araya getirilen Arryn donanmasına bir düzine Braavos’tan gelen savaş gemisi katılmış ve Targaryen donanmasını Martı Kasabası açıklarında yenmişti. Ölenler arasında Aegon’un amirali, Daemon Velaryon da vardı. Aegon’un kendisi Tanrı Gözü’nün güneyine bir değil iki defa saldırmış, Sazlık Savaşı olarak adlandırılan savaşı Targaryenlar kazanmış olsa da İnleyen Söğütler’de Kral Harren’in iki oğlu gölü gizlice kayıklarla geçip ordunun kenarındaki açıklıktan saldırdıklarında ağır kayıplar verdirmişti.

    Bu kayıplar birer başarısızlık gibi görülse de, sonuçta Aegon’un düşmanlarının ejderhalara karşı kullabilecek bir silahları yoktu. Vadi askerleri üç Targaryen gemisini batırıp geride kalanların çoğunu ele geçirse de, Kraliçe Visenya gökyüzünden alçaldığında sahip oldukları bütün gemiler kül oldu. Lord Errol, Fell ve Buckler, Kraliçe Rhaenys’in Meraxes’i salıp etraftaki ormanlık alanı yanan birer meşaleye dönüştürene kadar ormanlık arazi içinde saklandılar. Ve İnleyen Söğütler’den galip ayrılıp Harrenhal’a dönüş yolundaki kardeşler, gökyüzünden saldıran Balerion’a karşı hiçbirşey yapamadılar. Harren’in kayıkları ile birlikte evlatları da kül oldu.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Visenya ile Vhagar, Arryn donanmasını ateşe verirken

    Aegon’un düşmanları kendilerini aynı zamanda başka düşmanlarla da burun buruna buldu. Kibirli Argilac sancaktarlarını Fırtına Burnu’nda toplamıştı. Ancak bu arada Basamaklar’dan gelme korsanlar, sancaktarların yokluğunu fırsat bilerek Gazap Tepesi’nde saldırırken, Dorne’un keşif birlikleri Kızıl Dağlar’dan aşağı inip karşı yamaçlara saldırdı. Vadide ise, genç Kral Ronnel, Üç Kız Kardeşler’in Vadi ile bütün bağlarını kopartıp kraliçe olarak Leydi Marla Sunderland’i başa geçirmek için çıkardıkları isyan ile boğuşuyordu.

    Ancak bu olaylar, Kara Harren’in başına gelecekler yanında çok küçük sıkıntılar olarak kalırdı. Üç nesildir Nehirova bölgesini Haore hanesi yönetiyor olmasına rağmen, Üç Dişli Mızrak’ın halkı demirdoğumlu üstlerine karşı en ufak bir sevgi beslemiyordu. Kara Harren, inşa ettirdiği devasa kalesi Harrenhal için binlerce kişiyi ölümüne yollamış, Nehirova bölgesini kalenin yapımında kullanılan malzemeleri temin etmekte kullanarak yöre lordlarını ve alt tabakadan halkı yoksullaştırmıştı. Bu olaylar ışığında Nehirova, Lord Edmyn Tully liderliğinde Harrenhal’a karşı ayaklandı. Tully Harrenhal’a gitmek yerine kalesine Targaryen hanesinin sancağını asıp Targaryenlar yanında yer alacağını duyurdu ve okçularını, şövalyelerini yanına alarak Aegon’un ordusu ile güçlerini birleştirmek için yola çıktı. Lord Tully’nin bu hareketi, diğer nehir lordlarına da cesaret verdi. Birer birer Üç Dişli Mızrak lordları Ejder Aegon’un yanında savaşacaklarını duyurdu; Blackwoodlar, Mallisterlar, Vanceler, Brackenlar, Piperlar, Freyler, Stronglar... bütün haneler orduları ile birlikte Harrenhal önlerine geldiler.

    Kral Kara Harren ise aniden sayıca az konuma düşünce, sözde aşılamaz kalesi içine sığınmaktan başka çaresi kalmamıştı. Harrenhal, beş devasa kulesi, tükenmez su kaynakları, içi yiyecek dolu yeraltı kilerleri, hiçbir merdivenin uzanamayacağı uzunluktaki kara taştan yapılma surları ve hiçbir koç başının kırmayacağı kadar kalın kapıları ile Westeros içinde kurulmuş olan en büyük kale ünvanını taşıyordu. Harren kalan oğulları ile birlikte Harrenhal’a girdi ve yandaşları ile birlikte kaleye kuruldu.

    Ejderkayası’ndan Aegon’un aklında ise başka planlar vardı. Edmyn Tully ve diğer Nehirova lordları kendisine katılınca, kaleye beyaz bayrak ile birlikte bir üstad yollayarak barış görüşmesi yapma talebinde bulundu. Yaşlı ve saçları kırlaşmış olmasına rağmen siyah zırhı içinde hala vahşi görünen Harren bu teklifi kabul etti. İki kral da yanında sancaklarını taşıyan bir asker ve üstad getirmişti. Bu yüzden aralarında geçen konuşmalar günümüze kadar ulaşmıştır.

    ‘’Diz çök,’’ diye söze başlar Aegon. ‘’Diz çök ki, Demir Adalar’ın lordu olarak yaşamaya devam edebilesin. Diz çök ki, evlatların senden sonra senin hükmünü devam ettirebilsin. Kalenin dışında bekleyen sekiz bin askerim var.’’

    ‘’Kalemin surları dışında olanların hiçbiri beni alakadar etmiyor,’’ diye cevap verir Harren. ‘’Bu surlar aşılmayacak kadar kalın ve güçlü.’’

    ‘’Ancak ejderhaları uzak tutacak kadar yüksek değil. Ejderhalar uçar, bilirsin.’’

    ‘’Kalemi taşlardan yaptırdım,’’ der Harren. ‘’Taş alev almaz.’’

    Bunun üzerine Aegon, ‘’Güneş battığında damarlarında senin kanın akan tek bir kişi bile hayatta kalmayacak,’’ diye cevap verir.

    Söylenilenlere göre Harren yere tükürür ve kalesine döner. İçeri girdiğinde ise elinde ok ve mızrak olan askerlere dönüp ejderhayı öldürebilene toprak ve zenginlik sözü verir. ‘’Ejderhayı her kim öldürürse, kızımla evlenmeye hak kazanır. Hatta isterse Tullylerden veya Blackwoodlardan veya Stronglardan, Üç Dişli Mızrak’tan gelen o hainlerin kızlarından istediği kadarını kendisine alabilir,’’ der. Sonra Harren evlatları ile birlikte kulesine çekilir ve kulenin içini özel korumaları ile doldurur.

    Güneşin son ışıkları da söndüğünde, Kara Harren’in askerleri, ellerindeki yaylar ve mızraklar ile karanlığa doğru bakar. Etrafta ejderha görülmeyince, kimileri Aegon’un boş tehdit savurduğunu düşünür. Ancak Aegon Targaryen ejderhası Balerion’u bulutların bile üzerine çıkarmıştı. Kalenin kulelerini simsiyah kanatların altında gördüğü zaman alçalan Balerion, öfke içinde kükreyip kaleyi kara alevi ile doldurdu ve etrafı kızıla boyadı.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Harrenhal'un yok edilişi

    Harren, taş alev almaz diye buyurmuştu ancak kalesi tamamen taştan da yapılmamıştı. Odunlar, yünler, samanlar, ekmekler, tuzlanmış etler, tahıllar.. Hepsi alev aldı. Bunun yanında Harren’in askerleri de taştan yapılma değildi. Alevlerden dolayı tüten, çığlık atan, yanan askerler kendilerini surlardan aşağı attılar. Ve Balerion’un ateşi o kadar sıcaktı ki, kalenin surlarını oluşturan taşlar bile çatlayıp erimeye başladı. Kalenin dışındaki Nehirova lordlarına göre Harrenhal’un beş devasa kulesi, gecenin karanlığında kıpkırmızı parlamış ve mum gibi eriyip bükülmüş.

    Harren ve evlatları sahip oldukları devasa kalenin içinde yanarak can verdiler. Onlarla birlikte Hoare hanesi de son buldu. Böylece Demir Adalar’ın Nehirova üzerindeki egemenliği de sonra erdi. Ertesi gün, Harrenhal’un tüten harabeleri önünde, Kral Aegon Edmyn Tully’nin sadakat yeminini kabul etti ve onu Nehirova Lordu ve Üç Dişli Mızrak’ın Koruyucusu ilan etti. Diğer lordlar da hem Kral Aegon’a hem de Lord Tully’ye bağlılık yemini ettiler. Kalenin külleri yeteri kadar soğuyup içeriye girilebildiği zaman, yenilenlerin ejderha ateşi yüzünden çoğunlukla kırılmış, erimiş veya bükülmüş kılıçları bir araya toplandı ve katarlara birlikte Aegon Kalesi’nde gönderildi.

    Güneydoğu’da Fırtına Kralı’nın sancaktarları, Kral Harren’ın sancaktarlarından daha sadakatli olduklarını kanıtlamışlardı. Kibirli Argilac kalesi Fırtına Burnu’nda muazzam bir ordu toparladı. Durrandonların antik kalesi, Harrenhal kalesinin surlarından bile kalın surları olan muhteşem bir kaleydi ve tıpkı Harrenhal gibi o da ‘’aşılamaz’’ olarak nitelendiriliyordu. Kral Harren’in başına gelenler kısa sürede eski düşmanı Kral Argilac’ın kulaklarına ulaştı. Lord Fell ve Buckler, kaleye yaklaşan düşman ordusunun önünden çekilerek Fırtına Burnu’na geldiğinde(Lord Errol ormanda öldürülmüştü) Kral onları Kraliçe Rhaenys ve ejderhasına haber yollamak için geri gönderdi. Yaşlı savaşçı kral yazdığı mektupta, Harren gibi kalesinin içine saklanıp, adeta ağzına elma koyulmuş bir domuz gibi pişirilmeye niyeti olmadığını belirtti. Savaşkanlığı ile bilinen Argilac, kılıcını eline alıp kendi kaderini kendi belirleyecekti. Bu yüzden Kral, düşmanı ile açık meydanda savaşmak üzere arkasındaki geniş ordu ile Fırtına Burnu’ndan son savaşına doğru at sürdü.

    Fırtına Kralı’nın bu hareketi Orys Baratheon ve ordusu için hiç de süpriz olmadı. Kraliçe Rhaenys Meraxes’in sırtında Argilac’ın Fırtına Burnu’ndan ayrılışına tanık olmuş ve Kral Eli’ne düşmanın sayısını ve savaş pozisyonunu tam olarak bildirmişti. Bunun üzerine Orys ordusunu Bronz Geçit’in güneyindeki yüksek tepeye yerleştirdi ve fırtına diyarı askerlerini beklemeye başladı.

    Ordular birbirlerine yaklaştıkça, Fırtına Diyarı adının hakkını vermeye başladı. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte yağmur çiselemeye başladı ve öğlen olduğunda hava fırtınaya dönüştü. Kral Argilac’ın sancaktarları, yağmurun yarın duracağı ümidi ile yapılacak saldırının ertelenmesi ricasında bulundu ancak Fırtına Kralı’nın ordusu düşman ordusunun iki katıydı ve en az dört katı fazla ağır süvari ve şövalye birliğine sahipti. Targaryen sancaklarının kendisine ait tepelerde dalgalanması Argilac’ı öfkelendirmişti ve esen rüzgarın güneye doğru, Targaryen ordusu üzerine doğru estiğini de gözünden kaçırmamıştı. Böylece Kibirli Argilac saldırı emrini verdi ve tarihte Son Fırtına olarak bilinen savaş başladı.

    Kanlı savaş gece boyu sürdü ve Aegon’un Harrenhal’u alması gibi tek taraflı bir şekilde de gerçekleşmedi. Kibirli Argilac şövalyelerini üç kez Baratheon ordusunun üzerine sürdü ancak dik yamaçlar, yağan yağmur yüzünden yumuşamış ve çamurlaşmıştı. Bu yüzden savaş atları tepeye çıkmakta zorlanıp sekronizasyonlarını yitirdiler. Fırtına askerleri atlılar yerine yaya mızraklı birliklerini tepeye göndererek daha iyi bir karar verdiler çünkü Baratheon güçleri yağan yağmur yüzünden kendilerine yaklaşan birlikleri göremediler. Böylece Targaryen güçleri sırasıyla üç tepenin de kontrolünü kaybetti ve Fırtına Kralı’nın üçüncü ve son saldırısı, Baratheon ordusunun orta kanadının kırılmasına neden oldu. Ta ki Kraliçe Rhaenys ile Meraxes gelene kadar. Bu savaşta ejderhaların karada bile ölümcül olabileceği kanıtlandı. Kral Argilac’ın kişisel korumalarının komutanları olan Dickon Morrigen ile Karaocak Piçi, beraberlerindeki korumalar ile birlikte ejderha ateşi altında kül oldu. Savaş atları korku içinde geri dönüp binicilerini sırtlarından atıp saldırıyı karmaşaya dönüştürdüler. Fırtına Kralı’nın kendisi bile atının sırtından düştü.

    Ancak Argilac savaşa devam etti. Orys Baratheon arkasında kendi adamları ile çamurlu tepeden indiğinde, yaşlı kralın etrafınındaki bir düzine askerle savaştığını ve ayaklarının altında da bir o kadar ölü Baratheon askerinin olduğunu gördü. ‘’Kenara çekilin,’’ diye askerlerine emretti Orys Baratheon. Atından indi ve Fırtına Kralı’na diz çökmesi için son bir teklifte bulundu. Ancak Argilac bu teklife okuduğu lanet ile cevap verdi. Ve böylece saçları kırlaşmış yaşlı kral ile, Aegon’un güçlü, siyah sakallı Eli, dövüşmeye başladı. İki savaşçı da bir diğerini yaraladı ancak söylenene göre mücadelenin sonunda Durrandonların son temsilcisi tıpkı arzu ettiği gibi elinde kılıcı ve dudaklarında küfürler ile hayata gözlerini yumdu. Krallarının öldüğü haberi duyulduğunda fırtına askerlerinin kalplerindeki bütün savaşma arzusu da yok oldu ve birçok şövalye ve lord kılıçlarını ardlarına bırakarak kaçtılar.

    Birkaç gün boyunca Fırtına Burnu kalesinin de Harrenhal ile aynı kaderi paylaşacağından korkulsa da, Argilac’ın kızı Argella, Targaryen ordusunu ve Orys Baratheon’u karşılayıp kalenin giriş kapısından kendisini Fırtına Kraliçesi ilan etmişti.

    Kalenin üzerinde uçan Meraxes ile Rhaenys’e diz çökmek yerine kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarını bildirmiş, ‘’Kalemi alabilirsiniz ancak kazanacağınız tek şey kemikler ve küller olacak!’’ diye söz vermişti. Ancak kaledeki askerler bu sözü kraliçe kadar benimsemiş değillerdi. O gece kalenin surlarından beyaz sancaklar yükseldi ve Kraliçe Argella zincirlenmiş, ağzı bağlanmış ve çıplak bir şekilde Orys Baratheon’un kampına getirildi.
    Söylenenlere göre Baratheon kızın zincirlerini kendi elleri ile çözmüş, sırtındaki pelerini kızın üzerine sarmış ve nazik bir şekilde ona babasının nasıl cesurca savaşıp öldüğünü anlatmış. Sonrasında ise Orys Baratheon, ölen kralı onurlandırmak adına Durrandonların hane mottosunu ve armasını kendine aldı. Böylece taçlı geyik kendi arması, Fırtına Burnu kendi kalesi, Leydi Argella da eşi oldu.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Fırtına Burnu'nun ilk Lordu, Orys Baratheon'un portresi

    Nehirova ile Fırtına Diyarının Ejder Aegon ile müttefiklerinin kontrolü altına girmesi ile, Westeros’taki diğer krallar açık bir şekilde sıranın kendilerine de geleceğini gördüler. Kışyarı’nda Kral Torrhen sancaktarlarını çağırmış olsa da, Kuzey ile Aegon’un ordusu arasındaki mesafe göze alındığında ordunun Kuzey’e girmesinin epey bir uzun süreceği düşüncesindeydi. Vadi’nin naip kraliçesi Sharra, oğlu Ronnel ile birlikte Eyrie’ye çekilmiş, savunmasını gözden geçirip Arryn Vadisi’nin girişi olan Kanlı Geçit’e bir birlik göndermişti. Kraliçe Sharra gençliğinde ‘’Dağ Çiçeği’’ olarak sıfatlandırılıp Yedi Krallık’ın en güzel bakiresi olarak adlandırıldığından ötürü belki de güzelliği ile Aegon’un aklını çelme adına ona bir portresini göndermiş, yanında da oğlu Ronnel’i varisi olarak ilan etme şartı ile Aegon ile evlenebileceğini bildirmiştir. Portre Aegon Targaryen’a ulaşsa da, Aegon’un Sharra’ya geri cevap verip vermediği bilinmemektedir. Ancak Aegon’un hali hazırda iki eşi vardı ve Sharra Arryn Aegon’dan on yaş büyük, solmak üzere olan bir çiçekti.

    Bu arada batının iki büyük kralı, Aegon ve ordusunu yok etmek adına ortak bir noktada buluşmuş ve ordularını birleştirmişti. Gardener hanesinden Menzil Kralı Dokuzuncu Mern arkasında devasa bir ordu ile Yüksekbahçe’den yola çıktı. Rowan hanesinin kalesi olan Altınkoru Kalesi’nde Batı Diyarından askerleri ile birlikte gelen Kaya Kralı Birinci Loren ile buluştu. İki kral, Westeros’un gördüğü en büyük orduyu komuta ediyordu. Ordu, altı yüzden fazla büyüklü küçüklü lorddan ve beş binden fazla atlı şövalyenin olduğu elli beş bin askerden oluşuyordu. Bu orduyu, ‘’Bizim demir yumruğumuz,’’ diye nitelendirmişti Kral Mern. Kendisi ile birlikte dört oğlu ve iki torunu da savaşa at sürdü.

    İki kral Altınkoru’da çok fazla süre oyalanmadı çünkü bu büyüklükteki bir ordunun yöredeki tahılların ve meyvelerin tamamını tüketmemesi için hareket halinde olması gerekti. Böylece müttefik olan iki kral, kuzeydoğudaki geniş ve düz buğday tarlalarına gitmek üzere ordularını kuzeye sürdüler.

    Tanrı Gözü yakınındaki kampından yaklaşan ordunun haberini alan Aegon, hemen ordusunu topladı ve düşman üzerine yürüdü. Emrinde düşman gücünden beş kat daha az bir ordu vardı ve ordusunun büyük bölümünü kendisine daha yeni sadakat yemini eden nehir lordlarının askerleri oluşuyordu. Her ne kadar düşmanın sahip olduğundan daha az sayıda askere sahip olsa da, bu düşmanlarından daha hızlı hareket edeceği anlamına geliyordu. Taşlı Kilise kasabası yakınlarında, kraliçeleri ejderhaları ile birlikte Aegon’a katıldı. Birlikte üç Targaryen, ejderhalarının sırtında ordularının Karasu Nehri’ni geçip güneye ilerlemesini izledi.

    İki ordu, Karasu Nehri’nin güneyindeki açık düzlük arazide karşı karşıya geldi. İki kral, gözcülerinin Targaryen ordusunun sayısı hakkındaki gözlem raporlarını getirdiklerinde sevinçten havalara uçtu. Aegon’un ordusunun beş katı büyüklüğündelerdi ve lordlar ve şövalyeler arasındaki fark ise bundan daha büyüktü. Arazi geniş ve düzdü bu da atlı birlikler için ideal bir yer anlamına geliyordu. Aegon Targaryen, Orys Baratheon’un Son Fırtına’da yaptığı gibi ordusunu hakim tepeye yerleşmesi için göndermedi çünkü toprak çamurlu değil kuruydu. Hava da bulutsuz ve rüzgarlıydı ve iki haftadır yağmur yağmamış gibi duruyordu.

    Kral Mern, Kral Loren’in iki katı kadar asker getirdiği için, orta kanatta yer alma onurunun kendisine bahşedilmesini talep etti. Oğlu ve varisi Edmund, kişisel korumalarının başı olarak atandı. Kral Loren ve şövalyeleri sağ kanatta, Lord Oakheart ise sol kanatta yer aldı. Targaryen ordusu ile aralarında doğal bir engel olmadığı için, iki kral düşman ordusunu iki kanattan kuşatıp sıkıştırma, bu sıkıştırma sonrasında ise zırhlı şövalyeler ve lordlardan oluşan orta kanattaki ‘’demir yumruk’’ ile Aegon’un ordusunu ezme niyetindeydi.

    Aegon Targaryen ise ordusunu hilal şeklinde sıralamış, orta alana mızraklı askerlerini yerleştirip onların arkalarına okçu birliklerini dizmişken kanatlara ise atlı birliklerini koymuştu. Ordusunun komutasını, ilk düşmanlarından olup kendisine bağlılık yemini eden Bakirehavuzu Lordu Jon Mooton’a verdi. Kral Aegon’un kendisi kız kardeşleri ile birlikte gökyüzünden savaşma niyetindeydi. Ayrıca havanın kuru oluşu ile iki ordunun savaşacağı arazinin etraftaki buğdayların toplanılacak kadar erginleştiği gözünden kaçmamıştı.

    Targaryenlar, karşılarındaki iki kralın trompetlerini çalıp ilerlemeye başlamalarına kadar hareket etmediler. Kral Mern’in kendisi altın renkli atının üzerinde orta kanatta ilerlerken, oğlu Gawen onun yanında beyaz zemin üzerine işlenmiş yeşil el motifli hanedan sancağını taşıyordu. Bağırışlar ve çağırışlar eşliğinde Gardener ve Lannister güçleri Targaryen mızraklıları üzerine ok yağmuru yağdırıp düşman birliklerini kırdı. Ancak bu sırada Aegon ve kız kardeşleri ejderhaları üzerinde gökyüzündelerdi.

    Aegon Balerion’un sırtında, etraftan gelen taş, mızrak ve ok yağmuru içine dalıp düşman saflarına defalarca ateş banyosu yaptırdı. Visenya ve Rhaenys düşmanlarının arka tarafındaki arazileri ateşe verdi. Kuru çimenler ve buğday başakları anında alev aldı ve esen rüzgar, ilerleyen iki kralın ordusunu alevlerin çıkardığı dumana boğdu. Yangın kokusu düşman atlarının ürkmesine, tüten duman ise savaşçıların önlerini görememesine neden oldu. Ordunun düzeni bozuldu ve her taraftan ateşler yükselmeye başladı. Lord Mooton’un emrindeki kuvvetler ise, ellerindeki oklar ve mızraklar ile adeta cehenneme dönmüş araziden çıkabilen yanan veya yanmış düşman askerlerini bekledi.

    Daha sonrası bu savaşa Ateş Tarlası ismi verilmiştir.

    Dört binden fazla asker ateşlerin içinde kül oldu. Bin kadarı ise Lord Mooton’un emrindeki askerler tarafından öldürüldü. On binlercesi ise hayatlarının sonuna kadar taşıyacakları ağır yanıklar aldı. Kral Dokuzuncu Mern, oğulları, torunları, kardeşleri, kuzenleri ve diğer bütün akrabaları ile Ateş Tarlası’nda hayatını kaybetti. Kuzenlerinden biri üç gün dirense de aldığı yanıklardan dolayı hayatını kaybetti ve Gardener hanesi de onunla birlikte yok oldu. Savaşın kaybedildiğini anlayınca ateşlerin ve dumanların içinden çıkıp kaçan Kaya Kralı Loren ise hayatta kaldı.

    Targaryenlar ise birkaç yüz askerden fazla bir kayba uğramadılar. Kraliçe Visenya omuzundan bir okla vuruldu ancak kısa sürede iyileşti. Ejderhaları ölü düşman askerleri ile dolu arazi üzerinde gezerken, Aegon öldürülen askerlerin kılıçlarının toplanıp Aegon Kalesi’ne gönderilmesini emretti.

    Loren Lannister ertesi gün yakalandı. Kaya Kralı kılıcını ve tacını Aegon’un ayaklarının dibine koyup diz çökerek bağlılığını bildirdi. Ve Aegon ise verdiği sözü tutarak yenilmiş düşmanını tekrar ayağa kaldırdı ve topraklarını muhafaza edeceğini söyleyerek Loren’i Casterly Kayası Lordu ve Batının Muhafızı ilan etti. Lord Loren’e bağlı sancaktar da lordlarını izleyerek bağlılık yemini etti. Ve tabi ejderha ateşinden sağ kurtulan Menzil lordları da.

    Buna rağmen fethin tamamlanmamış oluşundan dolayı Kral Aegon ve kız kardeşleri ilk olarak bir başkasının gelip kaleyi kendisi için almadığını umarak Yüksekbahçe’ye ilerledi. Vardıklarında ise, kalenin yüzyıllardır Gardener hanesi emrinde çalışan kahya Harlan Tyrell’in elinde olduğunu gördüler. Tyrell, savaşma arzusunda olmadığını belirttip kalenin anahtarını Fatih’e teslim etti. Bunun karşılığında Aegon Harlan Tyrell’e ödül olarak Gardener hanesine bağlı olan bütün lordlar ve topraklar ile birlikte Yüksekbahçe’yi bahşedip kendisini Güneyin Muhafızı ve Mander’in koruyucu lordu olarak ilan etti.

    Kral Aegon’un aklındaki düşünce güneye yürümeye devam edip Eski Şehir’i, Dorne’u ve Arbor’u topraklarına katmaktı ancak kendisi Yüksekbahçe’de iken yeni bir savaşın yaklaştığı haberini aldı. Kuzeydeki Kral Torrhen Stark, Boğaz’ı geçip emrindeki otuz bin vahşi kuzeyli ile birlikte Nehirova’ya girmişti. Aegon hemen onu karşılamak için kuzeye yöneldi. İki kraliçesi ile birlikte Harrenhal ve Ateş Tarlası’ndan sonra ona diz çökmüş lordlara ve şövalyelere de haber yolladı.

    Torrhen Stark Üç Dişli Mızrak’ın yakınlarına geldiğinde kendi ordusunun yarısı güçte bir ordu ile karşı karşıya geldi. Nehirovalı, fırtına diyarlı, Menzil askerleri... Hepsi oradaydı. Onların kamplarının üzerinde de Balerion, Meraxes ve Vhagar daireler çizerek uçuyordu.

    Torrhen’in gözcüleri hala kızıl kızıl yanıp tüten Harrenhal’un harabelerini yakından görmüştü ve Kuzeydeki Kral’ın kulağına Ateş Tarlası’nda neler olduğunun haberi gelmişti. Nehri geçmeye yeltenirse aynı kaderin kendilerini de beklediğinin farkındaydı. Bazı sancaktarları hep birlikte saldırırlarsa Kuzey’in gücünü onlara gösterip kazanabilecekleri tavsiyesinde bulundu. Kimileri Moat Cailin’e geri çekilip, Kuzey toprakları içinde savunma pozisyonuna geçilmesini teklif etti. Kralın piç kardeşi Brandon Snow ise, gece vakti tek başına Üç Dişli Mızrak’ı geçip ejderhaları uykularında öldürebileceğini söyledi.

    Kral Torrhen Brandon Snow’un Üç Dişli Mızrak’ı geçmesine izin verdi. Ancak suikast için değil, yanına üç tane üstad verip anlaşma yapması için. Tüm gece boyu mesajlaşmalar devam etti ve ertesi sabah Torrhen Stark’ın kendisi Üç Dişli Mızrak’ı geçti. Orada Üç Dişli Mızrak’ın güney kıyısında, başındaki antik Kış Kralları tacını çıkarıp diz çökerek artık Aegon’un hükmü altında olduğunu söyledi. Ayağa kalktığında ise artık bir kral değil, Kışyarı Lordu ve Kuzeyin Muhafızı olmuştu. O günden itibaren Torrhen Stark ‘’Diz Çöken Kral,’’ olarak tanındı. Ancak bir tek kuzeyli askerin bile yanmış cesedi Üç Dişli Mızrak’ta kalmadı. Ve Aegon’un onlardan topladığı kılıçlar ejderha ateşi yüzünden eğilmiş, bükülmüş veya erimiş değil, sapasağlam olarak Aegon Kalesi’ne gönderildi.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    'Diz Çöken Kral' Torrhen Stark Fatih Aegon'a bağlılığını bildiriyor

    Bu olaydan sonra bir kez daha Aegon Targaryen ile kız kardeşlerinin yolları ayrıldı. Aegon yönünü güneye Eski Şehir’e dönerken, Visenya Arryn Vadisi’ne doğru, Rhaenys ise Dorne çöllerine ve Güneş Mızrağı’na yöneldi.

    Sharra Arryn Martı Kasabası’ndaki savunmasını güçlendirmiş, önemli sayıda askeri Kanlı Geçit’e yollarak, Eyrie yolunu koruyan Taş, Kar ve Sema kalelerindeki asker sayısını üç katına çıkarmıştı. Ancak bu çabalar Vhagar’ın deri kanatlarını yöneten ve uçarak hepsinin üstünden geçip Eyrie’nin avlusuna konan Visenya için önemsizdi. Naip Kraliçe arkasında bir düzine askerle telaş içinde onu karşılamaya gittiğinde karşılaştığı manzara, oğlu Ronnel Arryn’in Visenya’nın dizinde oturmuş ve gözleri merak içinde ejderhaya bakıp ‘’Anne bu leydi ile uçabilir miyim?’’ diye soruşu olmuştu. Ne karşılıklı tehditler, ne de hakaretler duyuldu. İki kraliçe birbirlerine gülümseyerek karşılık verip nazikçe birbirlerini selamladılar. Leydi Sharra kendisinde olan üç tacı(kendi naiplik tacını, oğlunun başındaki küçük tacı ve Arryn krallarının binlerce yıldır taktıkları Dağın ve Vadi’nin Kartal Tacı’nı) emrindeki askerlerin kılıçları ile birlikte Kraliçe Visenya’ya sunarak teslim oldu. Ve söylenceye göre küçük kral Dev Mızrağı’na kadar üç kez ejderha üzerinde uçup Eyrie’ye lord olarak geri konar. Böylece Visenya Arryn Vadisi’ni kardeşinin topraklarına katmış olur.

    Rhaenys Targaryen’in görevi ise bu kadar kolay değildi. Prens Geçidi ile Kızıl Dağlar’ın üzerinde birkaç Dorne birliği yerleştirilmiş olsa da Rhaenys onlarla savaşa girmedi. Onların ve kızıl ve beyaz çöllerin üzerinden uçarak diz çökmelerini teklif etmek için Vaith’e doğru alçaldı ancak kale boş ve terk edilmişti. Kalenin surları altındaki kasabada sadece kadınlar, çocuklar ve yaşlılar vardı. Onlara lordlarının nereye gittiğini sorduğunda ise ‘’Uzaklara,’’ cevabını aldı. Rhaenys Tanrı Lütfu nehrinin aşağısına uçarak Allyrion hanesinin kalesine vardı ancak orası da terk edilmişti. Yeşilkan Nehri’nin deniz ile buluştuğu noktada binlerce kayık, balıkçı teknesi ve hurda gemilerin birbirlerine iplerle ve zincirlerle tutturulup yüzen bir tahta şehir oluşturulduğunu gördü. Ancak o şehrin üzerinde Meraxes ile daireler çizerken tek gördüğü yaşlı insanlar ve genç çocuklar oldu.

    Sonunda kraliçe yönünü Martell hanesinin antik kalesi Güneş Mızrağı’na çevirdi ve terk edilmiş kalenin içinde Dorne Prensesi’nin kendisini beklediğini gördü. Meria Martell seksen yaşındaydı ve üstadların bize söylediklerine göre Dorne’u altmış yıldır yönetiyordu. Kendisi epey şişman, kör, derisi sarkık ve neredeyse keldi. Kibirli Argilac ona ‘’Dorne’un Sarı Kurbağası’’ ismini takmıştı ancak ne geçmiş yaşı ne de körlüğü zekasını köreltmişti.

    ‘’Ne seninle savaşacağım, ne de sana diz çökeceğim. Dorne kral tanımaz. Git kardeşine bunu söyle,’’ dedi Prenses Meria Rhaenys’e.

    ‘’Söyleyeceğim,’’ diye cevapladı Rhaenys. ‘’Ancak tekrar geleceğiz Prenses. Ve bu sefer ateş ve kan ile geleceğiz.’’

    ‘’Onlar sizin sözleriniz,’’ dedi Prenses Meria. ‘’Bizimkisi ise ‘Eğilmez, Bükülmez, Kırılmaz.’ Bizi yakalabilirsiniz leydim, ancak bizi ne eğebilirsiniz, ne bükebilirsiniz ne de kırabilirsiniz. Burası Dorne ve sen burada hoş karşılanmıyorsun. Şimdi, hayatın tehlikeye girmeden burayı terk et.’’

    Bu sözlerden sonra kraliçe ve prenses ayrıldı ve Dorne fethedilmeden kaldı.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Rhaenys Targaryen ile Meria Martell arasında geçen konuşmanın resmi

    Batıda Aegon Targaryen ise sıcak bir karşılama ile karşılaştı. Geniş surlar ile Westeros’un en büyük şehri olan Eski Şehir, Menzil’in en eski, en zengin ve en güçlü hanelerinden biri olan Hightower hanesi tarafından yönetiliyordu. Eski Şehir aynı zamanda, Yediler’in de merkezi konumundaydı. Burada, İnananların Babası, yeni tanrıların yer yüzündeki sesi ve diyardaki inanan milyonların boyun eğdiği(Kuzeyi bu sayının dışında tutmak gereklidir keza kuzeyde hala eski tanrılar hüküm sürmektedir) ve İnanan Askerlerin, yerel halkın deyimi ile Yıldızlar ve Kılıçlar’ın yöneticisi Yüksek Septon yaşıyordu.
    Ancak Aegon Targaryen ve arkasındaki ordu Eski Şehir’e yaklaştığında, şehrin kapılarının açık olduğunu ve Lord Hightower’ın diz çökmek için onu beklediğini gördü. Aegon’un fethine başladığının ilk haberi Eski Şehir’e ulaştığında, Yüksek Septon Yıldızlı Sept’te yedi gün ve yedi gece boyunca tanrıların yol göstericiliğini adamak adına inzivaya çekilmişti. Ekmek ve su dışında birşey yemeyi kabul etmemiş ve bir sunaktan diğerine geçerek saatlerce dua etmişti. Ve yedinci günde Yaşlı Kadın, elindeki altın feneri ile ona izlemesi gereken yolu gösterdi. Yüksek Septon’un gördüklerine göre eğer Eski Şehir, Ejder Aegon’a karşı silahlanır ise şehir yanacak, Hightowerlar, Hisar ve Yıldızlı Sept yerlebir edilecekti.

    Eski Şehir’in lordu Manfred Hightower, inançlı ve tedbiri elden bırakmayan bir kişiydi. Erkek çocuklarından biri Savaşçı’nın Evlatları’na katılmış, bir diğeri de rahiplik eğitimi almaya yeni başlamıştı. Yüce Septon inzivasından çıkıp Yaşlı Kadın’ın ona gösterdiklerini Lord Hightower’a anlattığında Lord, Aegon’a karşı silahlanmamaya karar verdi. Hightowerların Yüksekbahçe’den Gardener hanesine bağlı bir sancaktar olmalarına rağmen Ateş Tarlası’nda bir tane bile Hightower askeri yanmamıştı. Bu yüzden Lord Mandred Ejder Aegon kale kapılarına yaklaşırken onu karşılamaya gitti ve önünde diz çöküp kılıcını ve şehrini teslim ederek ona sadakat yemini etti. Ayrıca bazıları Lord Hightower’ın bunların yanında en genç kızını da Aegon’a teklif ettiğini ancak Aegon’un nazikçe onu reddettiğini söyler.

    Üç gün sonra Yüksek Septon, Yıldızlı Sept’te Aegon’u yedi yağ ile kutsayıp başına tacını geçirerek ''Andallar’ın ve Rhoynar’ın ve İlk İnsanların Kralı, Yedi Krallık’ın Lordu ve Diyarın Koruyucusu olan Targaryen hanesinden Aegon'' olarak ilan etti.(Birkaç yüzyıl sonrasına kadar Dorne krallık içine alınmayacak olsa da ‘’Yedi Krallık’’ ünvanı Targaryen kralları tarafından sıkça kullanılmıştır.)

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Fatih Aegon, Yüksek Septon tarafından taç giydirilirken

    Karasu Nehri’nin kıyısındaki taç giyme törenine bir avuç lord katılmış olsa da, Eski Şehir’deki ikinci taç giyme törenine yüzlercesi tanık oldu ve törenden sonra Balerion’un sırtında şehrin üzerinde dolanan Aegon’a binlercesi tezahüratta bulundu. Bu ikinci taç giyme töreninde Hisar’ın üstadlarının da bulunduğu bilinmektedir. Belki de, üstadlar tarafından yazılan yazılarda Aegon’un saltanatının başlangıç tarihi olarak Aegon’un Aegon Kalesi’ndeki ilk taç giyme töreninin veya Aegon’un ilk defa Westeros’a ayak bastığı günün değil de, ikinci taç giyme töreninin kabul edilmesi bu sebeptendir.

    Böylece Fatih Aegon’un ve kız kardeşlerinin iradesi ile Westeros’un Yedi Krallık’ı tek bir krallığa dönüşmüş oldu.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Kral'ın Şehri'nin ilk hali ve Aegon Kalesi

    Birçok kişi Kral Aegon’un kraliyet şehri olarak Eski Şehir’i seçeceğini, kimileri de Targaryen hanesinin antik Ejderkayası kalesinden Westeros’a hükmedeceğini düşünse de kral, herkesi şaşırtarak kendisinin ve kız kardeşlerinin Westeros topraklarına ilk ayak bastıkları yerde, Karasu Nehri’nin altındaki üç tepenin üzerinde kurulu küçük şehirden yöneteceğini ilan etti. Bu şehre sonraları ‘’Kral’ın Şehri’’ adı verildi. Ve Ejder Aegon, yakında bütün dünyanın ‘’Westeros’un Demir Tahtı’’ olarak bileceği, Aegon’a yenilenlerin eğilmiş, bükülmüş, ezilmiş, erimiş kılıçlarından dövülen korkutucu ve devasa tahta oturup diyarı yönetmeye başladı.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 9 Kasım 2014; 23:09:54 >




  • Ellerinize yüreğinize sağlık , bende boş vakit bulursam yardımcı olmak isterim. Ama başımı kaşıyacak vaktim yok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Keyifle okudum, sırf bu bölüm başlı başına bir kitap olabilirmiş. Çeviri de çok iyi, ekine sağlık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Süper bir bölüm süper bir çeviri yenisini sabırsızlıkla bekliyoruz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam yeni bölüm yok mu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: S A M C R O

    Hocam yeni bölüm yok mu

    Epey yoğunum bu aralar iş güç derken vakit kalmıyor ne yazık ki. Biraz biraz çeviriyorum bakalım tek başıma zor oluyor malum ama haftasonu yei bölümü eklerim diye düşünüyorum.

    Büyük Fetih'ten sonra sıra sıra bütün Targaryen krallarının dönemini anlatıyor. Sonra da Robert İsyanı'na geçiyor. Ondan sonra da büyük hanelerin tarihine geçiyor, Stark, Tyrell, Lannister filan gibi. Oralara da geliriz inş.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Cypon

    quote:

    Orijinalden alıntı: S A M C R O

    Hocam yeni bölüm yok mu

    Epey yoğunum bu aralar iş güç derken vakit kalmıyor ne yazık ki. Biraz biraz çeviriyorum bakalım tek başıma zor oluyor malum ama haftasonu yei bölümü eklerim diye düşünüyorum.

    Büyük Fetih'ten sonra sıra sıra bütün Targaryen krallarının dönemini anlatıyor. Sonra da Robert İsyanı'na geçiyor. Ondan sonra da büyük hanelerin tarihine geçiyor, Stark, Tyrell, Lannister filan gibi. Oralara da geliriz inş.



    Hocam Yaptığın gerçekten büyük hizmet teşekkürler tekrardan. Bence targaryen krallarından Robert ın isyanına direk geç. Sonrada starklara

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Çok ama çok teşekkür ederim. Gerçekten çok güzel olmuş. Takipteyim bundan sonra.

    Bu arada Uzun Gece hakkında çok az bilgi vvarmış ya hiç yeterli bulmadım. Mesela akgezenler o kadar süre boyunca mal mal durup niye birden saldırıya geçmişler?
  • Eline sağlık Cypon. Yaptığın büyük bir olay. Büyük dua alıyorsun.
  • Yeni bölüm ne zaman acaba?
  • XI.BÖLÜM TARGARYEN KRALLARI


    I.AEGON





    Birinci Aegon, Yedi Krallık’ı yirmi yedi yaşında fethetmişti ancak şimdi karşısında bu henüz birleştirilmiş krallığın yönetilmesi gibi yeni bir mücadeleyle karşı karşıydı. Savaşkan olan bu krallıklar, kendi başlarına bırakıldıklarında çok az bir süre barış içinde yaşadıkları için, onları tek bir kral emrinde toplayıp yönetmek olağanüstü yeteneklere sahip bir kişinin başa çıkabileceği bir şeydi. Bu yüzden Aegon’un olağanüstü, azimli ve ileri görüşlü bir yönetici olması, diyar için bulunmaz bir talihti. Her ne kadar Aegon’un Westeros’u birleştirme düşüncesi tahmin ettiğinden zor ve masraflı olsa da, bu düşünce gelecekteki yüzlerce yılın seyrini değiştiren bir düşünceydi.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Demir Taht

    Lannisport ve Eski Şehir’in ihtişamına rakip olup onları geçecek kraliyet şehrinin, basit yapılı Aegon Kalesi etrafında yükseleceğini öngören yine Aegon’du. Kral’ın Şehri dışarıdan çamurlu, pis kokulu ve kalabalık bir yer gibi görünse de her zaman hareket doluydu. Karasu Nehri üzerine yüzen tahtadan yapılma bir sept alt tabakadan insanlara hizmet verirken, kısa süre sonra Visenya Tepesi’ne Yüksek Septon tarafından gönderilen para ile çok daha büyük yeni bir sept yapıldı. Bir zamanlar sadece balıkçı teknelerinin görüldüğü yerde şimdi Lannisport’tan, Eski Şehir’den, Özgür Şehirler’den ve hatta Yaz Adaları’ndan gelen ticaret gemileri görülmektedir. Bu durum elbette ki ticaret rotasının Dunskendale ile Bakire Havuzu’ndan Kral’ın Şehri’ne kaymasına neden olmuştur. Aegon Kalesi’nin kendisi de zamanla büyüyüp genişledi ve ilk kurulan çit duvarını aştı. Bu yüzden on beş metre uzunluğunda yeni bir tahtadan kale inşa edildi. Bu kale Aegon’un, Targaryenlara ve varislerine yakışır görünüşteki Kızıl Kale’nin inşa edilmesi adına verdiği emir ile 35 FS’da yıkıldı.

    10 FS’da Kral’ın Şehri gerçek manada bir şehir haline geldi ve 25 FS’da ise Beyaz Liman ile Martı Kasabası’nı geçip diyarın en büyük üçüncü şehri konumuna geldi. Ancak geçen onca zamana ve gelişime rağmen şehrin etrafında sur inşa edilmemişti. Belki Aegon ve kız kardeşleri, ejderhaları olan bir şehri kimsenin kuşatmaya cesaret edemeyeceğini düşünmüşlerdi. Ancak 19 FS’da Yaz Adaları içindeki Uzun Ağaç Kasabası’ndaki binlerce kişinin korsanlar tarafından köleleştirilip şehrin bütün zenginliğinin yağmalandığı haberi kulaklarına geldi. Bu sıkıntılı haber neticesinde ve Aegon ile Visenya’nın her zaman şehri olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Aegon şehrin etrafına sur inşa edilmesi emrini verdi. Baş Üstad Gaven ve Kral Eli Osmund Strong bu projenin başına atandı. Aegon surun, şehrin ilerideki genişlemesinin de göz önüne alınarak inşa edilmesini ve Yediler’i onurlandırmak adına şehre, yedi büyük girişin inşa edilmesini emretti. Proje ertesi sene başladı ve 26 FS’da tamamlandı.

    Şehrin kendisi ve refah seviyesi yükseldikçe, diyarın da refah seviyesi yükselmeye başladı. Bunda elbette ki Fatih’in, kendisine yeminli vassallarının ve alt tabakadan halkın saygısını kazanmasının da payı büyüktür. Fatih, zaman zaman Kraliçe Rhaenys tarafından alt tabakadan halkın ihtiyaçları hakkında yardım almıştır. Rhaenys’in, kız kardeşi Visenya’nın aksine şarkıcılar ve şairler ile arası iyi olduğu için, o şarkıcılar ve şairler Targaryenları öven şiirler, şarkılar yazmış ve bu şarkıları diyarın her bir ucuna taşımıştır. Bu şarkılar Aegon ve kız kardeşlerini övme amacı ile yalanlarla dolu olsa dahi Rhaenys bu durumdan şikayetçi olmamıştır.

    Ayrıca Rhaenys diyarı sağlamlaştırmak adına, uzak haneler arasında evlilikler ayarlamıştır. Bu yüzden Rhaenys’in 10 FS’da Dorne sınırları içinde vefat etmesi, iyi kalpli ve güzel kraliçeye hayran olan bütün diyarda bir öfke selinin oluşmasına neden olmuştur.

    Her ne kadar saltanatı şan içinde başlamış olsa da, Birinci Dorne Savaşı Aegon’un ilk büyük yenilgisi oldu. İlk Dorne Savaşı 4 FS’da başladı ve yıllarca süren trajediler ve dökülen kanlar sonunda 13 FS’da sona erdi. Bu savaşta birçok felaketler yaşandı; Rhaenys’in vefatı, Ejderha Öfkesi’nde geçen yıllar, katledilen lordlar, Kral’ın Şehri’nde ve hatta Kızıl Kale’nin içinde gezen suikastçiler..

    Ancak bütün bu trajediler, olağanüstü bir şeye neden oldu: Kraliyet Muhafızlarının Yeminli Kardeşliği’nin kurulmasına. Aegon ve Visenya Dornelu lordların kellerine para ödülü koyduğunda, birçoğu öldürüldü ve bu yüzden Dornelu lordlar da kendilerine katiller ve casuslar kiraladılar. 10 FS’da, Aegon ve Visenya Kral’ın Şehri sokaklarında saldırıya uğradı ki eğer Visenya ve Kara Kızkardeş olmasaydı kralın kendisi bu saldırıdan sağ çıkamayabilirdi. Bu olayın yaşanmasına rağmen kral hala etrafındaki korumaların kendisini koruması adına yeterli seviyede olduğuna inanıyordu. Ancak Visenya kralın bu fikrini değiştirdi. Söylenene göre Aegon korumalarını işaret ettiğinde Visenya belindeki Kara Kızkardeş’i çeker ve korumalar adım bile atamadan Aegon’un yanağına bir çizik atar ve ‘’Korumaların yavaş ve tembel,’’ der.

    Kraliyet Muhafızlığı’nın kurallarını koyan Aegon değil, Visenya’ydı. Yedi Krallık’ın Lordunu koruyacak olan yedi şampiyon şövalye. Visenya, Muhafızlığın yeminini Gece Gözcüleri’nin yeminini model alarak oluşturdu. Bu yüzden şampiyonlar krallarını koruma adına hayatlarındaki bütün herşeyden vazgeçmeyi göze alacaklardı. Aegon bu şampiyonların seçilmesi için bir turnuva yapılması gerektiğini söylediğinde Visenya, seçileceklerin sadece kılıç kullanmada iyi olmalarının yetmeceğini, aynı zamanda koşulsuz bir sadakate sahip olmaları gerektiğini belirtmişti. Bu yüzden kral, Kraliyet Muhafızları’nın ilk üyelerinin seçimlerini Visenya’ya bıraktı ve tarih bize gösteriyor ki, kralın bu tercihi bilgece bir seçimdi. Seçilen iki muhafız kralı korumak adına can verdi ve kalanları da hayatlarının sonuna kadar onurlu bir şekilde krallarına hizmet ettiler. Beyaz Kitap, yemini eden her şövalye gibi onların da adını sayfalarında taşımaktadır: ilk Lord Kumandan Sör Corlys Velaryon, Sör Richard Roote, Mısır Tarlası Piçi Sör Addison Hill, Sör Gregor Goode ile Sör Griffith Goode kardeşler, gezici şövalye Sör Kuklacı Humfrey ve beyaz pelerini sırtına geçirecek birçok Darklyn’den ilk olan Sör Robin Darklyn, nam-ı diğer Kara Robin.

    Danışmanlarını çok önceden belirlediği için, Fatih Aegon sıklıkla diyarın günlük yönetim işlerini kız kardeşlerine ve güvendiği danışmanlarına bıraktı. (Birinci Jaehaerys döneminde bu danışmanlık Küçük Konsey kurumuna dönüşmüştür.) Böylece Fatih kalan zamanında, diyarı birleştirmeye uğraşmış, varlığı ile vassallarına korku salmayı amaçlamıştır. Yaklaşık altı ayda bir kral, kraliyet şehri olan Kral’ın Şehri’nden sülfür, kükürt ve deniz tuzu kokan o çok sevdiği Ejderkayası’na uçar, ancak kalan diğer altı ayda ise kendini diyarın ilerlemesine adardı. Hayatının geri kalanını diyarı karış karış gezerek geçirdi ta ki 33 FS tarihinde yaptığı son gezisine kadar. Ne zaman Eski Şehir’i ziyaret etse, Yüksek Septon’un Yıldızlı Sept’ine gidip hürmetlerini ve saygısını sunmuştur. Aynı şekilde birçok büyük hanenin kalelerini ziyaret etmiş,(Son yolculuğunda Kışyarı’na bile uğramıştır.) birçok alt sınıf lordun, şövalyenin ve hatta hanın çatısı altında uyumuştur. Aynı zamanda kralın peşinden birçok kişi de bu yolculuğa katılmıştır. Öyle ki bir gezisinde, bin kadar şövalye kralın peşinden gelmiş, birçok lord ve leydi gezisinde ona eşlik etmiştir.

    Bu gezilerde krala sadece şövalyeler, lordlar ve leydiler değil aynı zamanda rahipler ve üstadlar da katılmıştır. Kralın yanında sıklıkla altı adet üstad olur ve kral vereceği kararlarda daha adil olsun diye ona yerel kanunlar ve geçmiş krallıkların gelenekleri hakkında tavsiyeler verirlerdi. Aegon bütün diyarı tek bir kanun hükmü altında toplamak yerine, farklı bölgelerdeki farklı geleneklere ve dinlere saygı gösterip eski krallıklardaki olduğu gibi bir yargılama şekli getirdi. Birinci Dorne Savaşı’nın sonuçlanmasından 37 FS’daki Aegon’un vefatına kadar olan dönemde diyar barış içinde yaşadı ve Aegon diyarı hoşgörü ve irfan ile yönetti ve arkasında iki evladını, Rhaenys’ten olma Prens Aenys’i ve Visenya’dan olma genç Prens Maegor’u ‘’varis ve varis yedeği’’ olarak bıraktı.

     Dunk ile Egg'in Hikayeleri, George R.R Martin'den

    Fatih Aegon'un tacı.

    Fatih Aegon doğduğu yerde, o çok sevdiği Ejderkayası’nda hayata gözlerini yumdu. Doğrulanan söylencelere göre kral, Boyalı Masa Salonu’nda torunları Aegon ve Viserys’e yaptığı fetihleri anlatırken dili sürçer ve yere düşer. Üstadlara göre Ejder, felç geçirerek hızlı ve acısız bir şekilde hayata gözlerini yumar. Fatih’in bedeni tıpkı kendisinden önceki Targaryenlar ve Valyrialılarda gelenek olduğu üzere Ejderkayası’nın avlusunda ateşe verildi. Ejderkayası Prensi ve Demir Taht’ın varisi Prens Aenys, babasının ölüm haberini aldığında Yüksekbahçe’ydi ve haberi alır almaz ejderhasının sırtına atlayıp babasının tacını devralmak için Ejderkayası’na uçtu. Ancak Fatih Aegon’dan sonra Demir Tahta oturan hiçbir kral, diyarı onun kadar iyi ve etkili yönetemedi.






    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cypon -- 27 Kasım 2014; 19:55:10 >




  • Güzel bölümdü,eline koluna sağlık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Eline sağlık güzel bölümdü

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Elinize sağlık hocam.
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.