Şimdi Ara

Dünya Dönüşünün Tersine Giden Uçak, Daha mı Çabuk Varır? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
176
Cevap
3
Favori
66.355
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: the_point


    quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq

    yani yeryüzüyle arasındaki mesafeyi koruduğu için evet düz hareket etmez.

    ben yerçekiminin varlığından ötürü ipin ucuna bağlanmış dairesel hareket yapan bir lamba gibi düşünüyorum uçağı. kuvvet çembere teğet ama yerçekimi olduğundan yerçekimi bileşkesiyle hareket ediyor uçaklar ve sonunda dairesel bir hareket gerçekleşiyor....

    ... mu acaba???


    hayır bence eğer kontrol eden biri olmazsa uçak yükselebileceği son noktaya kadar yükselir. yerçekimi bunu

    etkileyemez. mantıken böyle geliyor. ama farklı bi mekanizma varsa uçakta onu bilemem.




  • http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=4&soru_id=51

    bu sorunun cevabı burada verilmiş. @kaotika nın verdiği cevaba yakın bir cevap sanırım. yani dünyanın hızının bir

    etkisi yok fakat rüzgarların etkisi söz konusu.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq


    http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=4&soru_id=51

    bu sorunun cevabı burada verilmiş. @kaotika nın verdiği cevaba yakın bir cevap sanırım. yani dünyanın hızının bir

    etkisi yok fakat rüzgarların etkisi söz konusu.


    Rüzgârların oluşumu da Dünya'nın günlük hareketine bağlı değil miydi?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer


    quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq


    http://www.biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz/index.php?kategori_id=4&soru_id=51

    bu sorunun cevabı burada verilmiş. @kaotika nın verdiği cevaba yakın bir cevap sanırım. yani dünyanın hızının bir

    etkisi yok fakat rüzgarların etkisi söz konusu.


    Rüzgârların oluşumu da Dünya'nın günlük hareketine bağlı değil miydi?


    sadece ona bağlı olsa tüm rüzgarlar aynı yöne aynı şiddette eserdi ama değil.
    yazıda var bazı bilgiler,kaotika da belirtmiş kısmen.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: dasdasq
    sadece ona bağlı olsa tüm rüzgarlar aynı yöne aynı şiddette eserdi ama değil.


    Aklıma takıldı, rüzgârları oluşturan etken basınç farklılıklarıysa basınç farklılıklarını oluşturan etken ne olabilir acaba?

    Dünya’nın ekseni çevresindeki dönüşü nedeniyle rüzgârlar yönlerinden sapar. Rüzgâr yönlerini saptıran etkiye koriyolis (coriolis) gücü denir. Koriyolis gücü ile rüzgârlar Kuzey Yarım Küre’de sağa, Güney Yarım Küre’de sola sapar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 22 Mart 2007; 1:50:17 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: the_point

    konuyla ilgili @kaotika'nın dediklerine katılıyorum. gayet mantıklı geldi.

    ben uçak ve atmosferle ilgili başka bir soru daha yönelteyim. uçaklar düz bir rota takip ederler. yani bir süre havalanan uçak aynı yükseklikte tek bir yöne doğru hareket ederse dünya yuvarlak olduğundan bir süre sonra dünyadan uzaklaşmalıdır diye düşünüyorum. neden uçaklar atmosferden dışarıya çıkmaz?


    Aslında güzel bir noktaya parmak basılmış. Genelde pilotlar havalandıktan sonra uçağı otomatik pilota alır. Otomatik pilotun iki fonksiyonu vardır. Bir tanesi "management" denen rota belirleme fonksiyonu, diğeri ise "guidance" denen temel denge hareketi.

    Şöyle anlatmam gerekirse biz yürüyerek bir yerden bir yere gideceğimiz zaman aklımızla hangi yolu takip edeceğimizi ve hangi sokaktan sapacağımızı biliriz. Bu "management" dir. Bunu yaparken beyinciğimiz, iç kulaktaki vestibular sistem ve omuriliğimiz yardımı ile refleks olarak yürürken dengemizi sağarız, bu da "guidance" dır. Yani "guidance" olmadan "management" olmaz.

    Uçaklar guidance fonksiyonunu "referans ünitesi" denen birimler yardımı ile yapar. Burada kullanılan referans "eylemsizlik referansı"dır. Bunun için akselerometreler ve gyrolar kullanılır. Gelen değerlerin integrali alınarak sapmalar hesaplanarak düzeltilir.

    İşin ilgin tarafı referans ünitesi yeryüzünün eğriliğini bilmez. Uçağı hep düz bir yörüngede götürmeye çalışır. Hal böyleyken uçak düz gitmeye çalışacağı için yavaç yavaş irtifa kazanması gerekirdi.

    Bunun önüne "gimbal emulator" denen bir yazılım sayesinde geçilir. Yazlılım yeryüzünün eğriliğini hesaplayarak uçağın yörüngesini düzeltir. Emulator demek "taklid eden" demek. Önceleri mekanik bir sistem olan gimbal sistemi günümüzde yazlılım sayesinde taklid ediliyor.

    Fazla uzun konuşup sıktı isem özür dilerim, sonuç olarak uçakların dümdüz gidip atmosferden çıkması yerine yeryüzünü takip etmesini sağlayan bir program ve sistem var.




  • Bu açıklamaya kadar herşey yolundaydı ama şimdi afalladım Sabit irtifada gitmek için neden ayrı bir sistem kurulmasına ihtiyaç var ki? Akselorometreler ve gyrolar zaten yerçekiminin yönüne göre işlem yapmaz mı? Yerçekiminin yönü de uçak nereye giderse gitsin, Dünya'nın merkezine inilen dikme yönündedir. Bu yüzden bu aletler için sabit irtifada uçmak demek, yerçekimine 90 derece açıda gitmek anlamına geldiğinden dolayı böyle bir düzeltmeye neden ihtiyaç var, anlayamadım.

    Aynı mantıkla bizim iç kulağımızdaki sensörlerin de sabit irtifada seyrederken bizim dengemizi şaşırtması ve aşağı eğimle uçuyormuş gibi bir hissiyata kapılmamıza sebep olması gerekmez miydi? Sonuçta hepsi yerçekimi ivmesini referans alarak çalışmıyor mu?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hasbi 81 -- 22 Mart 2007; 11:31:36 >




  • Abi Bir Dakika ya, Çok Güzel anlatmışsınız da bir yanlış var ortamda, Hiçbir Uçak, BİR ROKET Bile yanlamasına giderek atmosferden ve yer çekiminden kurtulamaz. yani bi uçak normal bi güçle rotasında giderken yerçekimi sayesinde hiçbi yere gidemez, dediğiniz gibi çıkmaıs için Yukarı dogru diklemesine veya çok az bi açı ile gitmesi gerekir ki bunu başaramaz. Arkadaşın verdiği bilgiler çok güzel ama bence bir yanlış var bu işte. yer çekimi öyle kolayca dik gittim çıktım denilecek bişey değil. biraz daha araştırın arkadaşlar bir yanlışınız var
  • ben zannetmiyorum dünyanın dönüş yönü veya hızının aynı istikamette veya zıt istikamette yol alan bir uçağın varış süresine etki edeceğine...ama yinede araştırmak lazım
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Hasbi 81

    Bu açıklamaya kadar herşey yolundaydı ama şimdi afalladım Sabit irtifada gitmek için neden ayrı bir sistem kurulmasına ihtiyaç var ki? Akselorometreler ve gyrolar zaten yerçekiminin yönüne göre işlem yapmaz mı? Yerçekiminin yönü de uçak nereye giderse gitsin, Dünya'nın merkezine inilen dikme yönündedir. Bu yüzden bu aletler için sabit irtifada uçmak demek, yerçekimine 90 derece açıda gitmek anlamına geldiğinden dolayı böyle bir düzeltmeye neden ihtiyaç var, anlayamadım.

    Aynı mantıkla bizim iç kulağımızdaki sensörlerin de sabit irtifada seyrederken bizim dengemizi şaşırtması ve aşağı eğimle uçuyormuş gibi bir hissiyata kapılmamıza sebep olması gerekmez miydi? Sonuçta hepsi yerçekimi ivmesini referans alarak çalışmıyor mu?


    Önceden gyrolar mekanik sisteme sahipti, Hızla dönen gyronun eylemsizlik momenti gyroyu sürekli sabit pozisyonda tutar. Örneğin gyro kutupyıldızını gösterirse dünyanın neresine giderse gitsin hep kutuptıldızını gösterir ve dünyanın dönüşünden etkilenmez. (foucault sarkacını hatırlayın). Gimballerdeki tabla yerçekimi sayesinde gimballerin dünya yüzeyine paralel olmasını sağlıyordu. Bu sayede uçak sürekli yeryüzüne göre olan konumunu biliyordu. Oysa günümüzdeki gyrolar RLG denilen Ring Laser Gyro'dur. Bu sistemde zıt yönlerde yola çıkarak aynalardan yansıyarak geri gelen laser ışınlarının faz farkın karşılaştırılır. Bu olaya Sagnac etkisi denir. Bu sistemde tabla gibi mekanik parça olmadığı için bu işlem yani yeryüzüne olan paraleliğin hesaplanması işlemi bir yazılım vasıtası ile yapılıyor. Akselereometrelere gelince, akselerometreler uçağın hareketlerini hissederek uçağın konumunu hesaplar. Bu işlem sırasında her ne kadar yerçekimi ivmesi hesaptan düşülse de akselerometreler yeryüzünün eğriliğini bilmezler.

    Akselerometreler uçağın "konum" (position) bilgisini hesaplar. Gyro ise "vaziyet" (attitude) bilgisini hesaplar. Uçağın hangi doğrultuda gideceği vaziyet bilgisi ile ilgilidir. Uçak kendini ne vaziyette zannederse o doğrultuda gitmeye uğraşır.

    quote:

    Abi Bir Dakika ya, Çok Güzel anlatmışsınız da bir yanlış var ortamda, Hiçbir Uçak, BİR ROKET Bile yanlamasına giderek atmosferden ve yer çekiminden kurtulamaz. yani bi uçak normal bi güçle rotasında giderken yerçekimi sayesinde hiçbi yere gidemez, dediğiniz gibi çıkmaıs için Yukarı dogru diklemesine veya çok az bi açı ile gitmesi gerekir ki bunu başaramaz. Arkadaşın verdiği bilgiler çok güzel ama bence bir yanlış var bu işte. yer çekimi öyle kolayca dik gittim çıktım denilecek bişey değil. biraz daha araştırın arkadaşlar bir yanlışınız var


    Düz bir doğrultuda gitmeye uğraşmak başka şey. Gerçekten düz bir doğrultuda gidebilmek başka şey. Başta da söylediğim gibi uçağın hareket edebilmesi için atmosfer gerekir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Önceden gyrolar mekanik sisteme sahipti, Hızla dönen gyronun eylemsizlik momenti gyroyu sürekli sabit pozisyonda tutar. Örneğin gyro kutupyıldızını gösterirse dünyanın neresine giderse gitsin hep kutuptıldızını gösterir ve dünyanın dönüşünden etkilenmez. (foucault sarkacını hatırlayın). Gimballerdeki tabla yerçekimi sayesinde gimballerin dünya yüzeyine paralel olmasını sağlıyordu. Bu sayede uçak sürekli yeryüzüne göre olan konumunu biliyordu. Oysa günümüzdeki gyrolar RLG denilen Ring Laser Gyro'dur. Bu sistemde zıt yönlerde yola çıkarak aynalardan yansıyarak geri gelen laser ışınlarının faz farkın karşılaştırılır. Bu olaya Sagnac etkisi denir. Bu sistemde tabla gibi mekanik parça olmadığı için bu işlem yani yeryüzüne olan paraleliğin hesaplanması işlemi bir yazılım vasıtası ile yapılıyor. Akselereometrelere gelince, akselerometreler uçağın hareketlerini hissederek uçağın konumunu hesaplar. Bu işlem sırasında her ne kadar yerçekimi ivmesi hesaptan düşülse de akselerometreler yeryüzünün eğriliğini bilmezler.

    Akselerometreler uçağın "konum" (position) bilgisini hesaplar. Gyro ise "vaziyet" (attitude) bilgisini hesaplar. Uçağın hangi doğrultuda gideceği vaziyet bilgisi ile ilgilidir. Uçak kendini ne vaziyette zannederse o doğrultuda gitmeye uğraşır.

    Hmm... Ben okuldaki bir projemde kullanmak üzere 3 boyutlu bir akselerometre almıştım. Her ne kadar benim amacım gerçekten ivme ölçmek olsa da, sensörün kullanım kitapçığında eğim ölçmede de kullanıldığı yazıldığı için, uçaklarda da sabit irtifada gitmek için bu sistemin kullanıldığını düşünüyordum. Yani kontrol sisteminin amacı, uçağın tilt açısını sıfırlamak zannediyordum. Eğer uçaklar bu iş için referans olarak yeryüzü şeklini alıyorsa, olay mantığıma yattı. Teşekkürler @kaotika.

    Ama bu durumda da ortaya şu soru çıkmıyor mu: gerçekten eğimli bir bölgeden geçerken (mesela dağlık bir bölgenin üzerinden) bu sistem nasıl yanılmıyor? Uydudan o an altında bulunan bölgenin deniz seviyesinden yüksekliğine dair bir bilgi de geliyor ve iki bilgi beraber işleniyor falan olmalı diye düşünüyorum




  • Ben sadece bir arkadaşımızın uçakların düz bir rota takip etmelerine çalıştığı yolundaki sözünde nasıl bir gerçeklik payı olabileceğine dikat çekmiştim. Elbette uçakların sabit bir yükseklikte gitmelerini sağlayan bir çok sistem var. Otomatik pilot denen sistemin bir çok kademesi var. Nihai hareket komutları daha ötedeki sistemler tarafından verilir. Şöyle bir mecazi benzetme yapayım. Nereye gideceğimizi bilmiyorsak refleks olarak dengemizi sağlayarak dümdüz yürümeye çalışırız. Ancak beynimizle nereye gideceğimizi biliyorsak yolları takip ederiz.

    Uçaklarda akselerometreler daima gyrolar (gyroscope) ile beraber kullanılır. Hatta bunlar aynı birim içerisindedir. Akselerometreler yer değiştirmeleri hissederler fakat durdukları yerde yatmalara ya da dönmelere karşı duyarlı değillerdir. Mesela bir akselerometreyi 10 metre sağa götürseniz bunu hisseder fakat olduğu yerde hiç kımıldatmadan 90 derece döndürürsek bunu hissedecek kadar hassas değildir. İşte bu yüzden gyrolar sayesinde hep sabit referans eksenlerinde hesap yapmaları saplanır. Gyrolar olmasa idi, dönmeler ve yatmalar yüzünden akselerometrelerden elde edilen konum bilgileri sağlıklı olmazdı.

    Kanımca akselerometreler hangi amaç için kullanılırsa kullanılsın, bir şekilde, önceden belirlenen eksenlerde hesap yapması sağlanması gerekir. Yani ona uygun düzenek kurulması gerekir. Akselerometre ile tilt açısı ölçme meselesi zannedersem yine ona uygun düzenek kurularak sağlanıyor. Mesela bir ucu menteşeye bağlı aşağı yukarı hareket edebilen bir kolun ucuna akselerometre yerleştirilip, yere paralel olduğu noktada sıfırlarsak. Bu noktadan sonra kol uzunluğu da hesaba katılarak yapılacak hesaplarla eğimler hesaplanabilir. Benim fikrime göre böyle olması lazım.

    Şimdi tekrar uçakların düz gitme meselesine gelirsek. Uçak normalde otomatik pilot ile sabit bir yükseklik (irtifa) gider. Bu yükseklik deniz seviyesinden olan yüksekliktir ve dağlar tepeler hesaba katılmaz. Yüksekliği bildiren ana kaynak, barometre referansına dayanan altimetredir. İkinci kaynak GPS sistemidir.

    Bunları bir şekilde devreden çıkardık diyelim. Bu sefer gyro sayesinde uçak yere paralel olarak gitmeye çalışır.
     Dünya Dönüşünün Tersine Giden Uçak, Daha mı Çabuk Varır?


    Daha önce de belirttiğim gibi mekanik gyroların içerisinde yere paralel kalmasını sağlayan mekanik düzenek, yeni nesil laser gyrolarda da bunu sağlayan bir yazılım var demiştim. Bunları da bir şekilde devreden çıkardık diyelim.

    İşte bu noktadan sonra artık uçak düz gitmeye çalışacaktır. (düz gidip atmosferden çıkacaktır demiyorum, gitmeye çalışacaktır diyorum). Gyro eylemsizlik prensibine göre çalışır. Gyro her zaman sabit bir doğrultuyu gösterir ve dünyanın yuvarlak oluşu ve dönüyor oluşu pek birşey ifade etmez.

    Aynı prensibe göre Foucault, panteon kilisesinin tavanından bir sarkaç sallandırarak dünyanın döndüğünü göstermişti. Çünkü dünya döndükçe, sarkaç da dünya ile beraber dönmeyip doğrultusunu korumaya çalışıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 23 Mart 2007; 13:54:17 >




  • Bir de uçağın otomatik pilot ile giderken yeryüzü şekillerine çarpmadığı hususuna açıklık getireyim. Birincisi zaten ona göre bir yükseklikte uçuyor, ikincisi uçağın radarı, hava olaylarını gösterdiği gibi yeryüzü şekillerini de gösterebiliyor. Üçüncüsü "terrain awareness" denilen sistemde tün dünyadaki yeryüzü şekilleri uçaktaki bilgisayara kayıtlıdır ve belli aralıklarla güncellenir. Bu sistem günümüzde tüm yolcu uçaklarında zorunludur.
  • tüm yorumları okumasaydım, ilk bakışta mantıklı geliyor ama öyle değilmiş. Paylaşım için teşekkürler.
  • çok güzel bir konu olmuş bence.
    klavyenize sağlık.
    çok güzel bir konuya açıklık getirilmiş.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: serhanuygur

    Arkadaşlar, sorum şu;

    Biliyorsunuz ki Dünya DOğuya dogru hızla dönüyor (110km\hr yanılmıyorsam) Bir Uçak Türkiyeden Amerikaya (misal) uçarken direk gidişi ile Dönüşü aynı saattemi olur? Yoksa Gidişi daha mı kısa olur?

    Teori: uçak batıya dogru 1000 Km\saat gidiyor , Dünya Doğuya 110 km\saat : toplam hız 1110 Km Hız, Dönüşte ise 1000- 110 = 890 km \saat YERE GÖRE

    midir?


    Dünyanın ekvator üzerinde dönüş hızı 1667 km/h dir. Türkiyenin üzerinde bulunduğu 40. paralelde bile yaptığım hesap doğru ise dönüş hızı 1112 km/s dir. Bu sürat hiç bir yolcu uçağının ulaşamayacağı (concorde hariç) bir sürattir. Böyle olsaydı hiç bir yolcu uçağının batıya gidememesi gerekirdi.




  • abi bu konuyu biraz uzmanların olduğu bi platforma taşısak nasıl olur ?
    mesela hiç bilim teknik dergisine e-posta atan oldu mu?

    [konudışı] PHaLaNX[TUR] imzana bayıldım [/konudışı]
  • ilk başta mantıklı geldi ama tüm yorumları okuyunca tamamen mantık dışı geldi

    @kaotika
    kaotika yada katılıyorum
  • Bu durum teoride mümkündür ama atmosferin içinde olduğumuz sürece hiç bir şey değişmez ,bu durum ancak uzay araçlarında görülür zaten stephan hawking in uzay araçları ile ilgili bu gibi teorileri vardır.Ama uçakta bu mümkün değildir çünkü Dünya dönerken atmosferide kendisi ile birlikte sürükler uçakta atmosferde syir ettiği için birşey değişmez aynı arabanın içinde uçan sineğin arka cama yapışmadığı gibi arabada içindeki havayı dünyanın atmosferi kendisiyle birlikte sürüklediği gibi sürüklediği için öfff çok karıştı anladınız siz onu
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Biyolog61

    Evet, öyledir. Bu bağıl hız olarak ifade edilir. Yani cisimlerin birbirlerine göre hızları.. Hatta bu yüzden Türkiye ile Amerika arasındaki gidiş-dönüş arasında birkaç saatlik fark vardır.

    Saygılarımla..


    Aslında biyoloğun söylediklerinde şöyle doğruluk payı var. Evet hızlar bağıldır. Dünyanın ekvator üzerindeki hızı 1667 km/h dir. Ancak biz yukarıya doğru bir top atsak yine aynı noktaya düşer. Einstein'in özel görecelilik kuramı, sabit bir hızla ivmesiz bir hareket yapan bir çerçevede aynı fizik kuralları gözlenir der. Ama burada atlanan ufak bir nokta var. Eğer dünya dümdüz olsa idi ve doğuya doğru 1667 km/h hızla hareket etse idi söylenen tamamen doğru idi. Oysa dünyanın yuvarlak oluşundan dolayı hız bileşeninde izdüşüm farklılıkları olacaktır. Havlanan bir uçak doğuya doğru 1667 km/h lik yatay bir hız bileşenine sahip. Batıya yapılan uçuşlarda bu hız bileşeni uçağı bir miktar yere çekmeye çalışır. Doğuya yapılan uçuşlarda bir miktar havaya kaldırmaya uğraşır. Uçak yere doğru çekildikçe sabit irtifada uçmak için daha fazla yakıt harcayacaktır.

    Ancak uçak yolculuğunun süresine etki eden temel neden hava olaylarıdır. Bu bahsettiğim etkiler çoktan erir ve gider. Hissedilmez bile.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.