Düşük Bütçeli Dubai : İstanbul Başakşehir (2. sayfa)

Hocam onlarla bunlar arasında yedi göbek fark var. F atih tarikat-cemaat yuvası olmuş, bunlar öyle değiller, zenginler ama oruç tutuyorlar, namaz kılıyorlar, yeşil burjuva yaratmışlar.

Vatandaşlık değil ama sürekli oturum izni veriyorlar. Aynısını Yunanistan'da yapıyor mesela. 250 bin € konut alırsan oturma iznin oluyor ve tüm AB ülkelerini vizesiz dolaşabiliyorsun. Gürse Birsel öyle yapmıştı misal her seferinde vize almaktan sıkıldığı için. Londra içinse bankaya 2 milyon € yatırman gerekiyor. ABD içinse 500,000 $ bu rakam. Miami hatta reklam yapıyor gelin Green Card alın diye. Ama hem Türkiye'de hem de oralarda bu kadar parayla oturma izni ya da vatandaşlık alanlar zengin ve sayıları çok az. Çoğunluk undocumented dedikleri kaçak yollarla giren insanlar. NYC'de misal yarım milyon kişi hayalet gibi kaçak yaşıyor. Fakat eyalet onları sınır dışı etmediği gibi ücretsiz sağlık hizmeti de sağlıyor. Biz ucuz olduğumuz için ucuz rakam istiyoruz. Londra ile aynı fiyatı çekemezsin.  

Ev alarak oturma ya da vatandaşlık alabildiğin 25 ülke:

https://citizenshipshop.com/property-investment-based-citizenship-and-residency-schemes//

saydığın 3 şehre de hatta daha fazlasına da gittim.

elma ile elmayı karşılaştırırsan anlarım da senin durum tespiti diye yaptığın, şehirlerdeki gettolar.

ama o gettolar içersinde yaşayanların yerel ve genel yönetimlerde kaydı kuydu var. Buradaki sorun kayıt ve yasa dışı olan milyonlarca kişi var bu ülkede.

parası olanlarda 250 bin TL'ye bastırıp vatandaş olmuş şekilde gelenler. sen başkenti Berlin olan Almanya'nın, Başkenti Londra olan Birleşik Krallığın, New York Eyaletinin bağlı olduğu Amerika Birleşik Devletlerinin 250 bin birimlik paraları karşılığında vatandaşlık verdiğini gördün mü?

arap ülkelerinde burada ki GYO reklamları kadar sık bir şekilde reklam dönüyor. farkı şu; evi alın tapuyla birlikte pasaport hazır.

şimdi senin söylediğin durumla bunun ne alakası var hele bi açıklama yapta anlayalım niyetini

Oturma izniyle vatandaşlık çok farklı değil mi sence? Oy hakkı mesela.

Başakşehir 5.etap da yaşıyorum  

Konuyu başlatan mesaj tamamen farklı kültürlülüğü eleştiriyordu. Her yerde Arapça var, Lübnan yemekleri, falafelciler, cafelerde şerbetler var demişti konu sahibi. O üç şehre gittiniz mi derken oralarda da çok kültürlülük varı kastettim. Arkadaş sonradan konut ve vatandaşlık örneğini verince konuyu oraya daraldı. NYC'de China Town var diye rahatsız olanı görmedim. Hatta önemli bir turizm mekanı. Kreuzberg'i de o yüzden örnek verdim. Başta varoş görülen o yer şimdi gentrification ile hipster'ların takıldığı yer oldu. İstanbul'da çok kültürlü olmaya hakkı var. Sonuçta Kayseri'den bahsetmiyoruz. Metropol. Fakat emlak ile vatandaşlık verilme olayını desteklediğim söylenemez ama olumsuz da değilim. Nötr düşünüyorum.

Bizde de benzer şey oluyor. Mesela şu habere bakın:

Gördüğünüz gibi Suriyeli sanatçılar modern sanat müzesi kuruyorlar. Tiplere bakarsanız çok da rahatsız olacağınız kimseler değil. Ama bu örnekler görünür değil. Yine başka bir örnek Istanbul&I:

Kurucusu Suriyeli olan bu girişim şu an İstanbul'daki yabancı öğrenciler için hub olmuş durumda. LGBTI+ aktivizminden tutun da Ramazan'da iftar paketi dağıtmaya kadar çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyorlar bir sürü yabancı öğrenciler ile. Hatta şu an çoğunluğu Avrupa'dan.

Sonra bu var bir de:

Son olarak da Re:Coded var.  

Demek istediğim çok kültürlülük güzeldir.

başakşehir siyasal islamcıların metresleri ve imam nikahları 2 3 4 ve 5 numaralı eşleri için kurulmuş bir yerleşim yeridir.

Hızımı alamadım. Birkaçını daha paylaşayım.  

Tambi Asaad Cimuk Türk vatandaşı oldu ve şu an bu ülkeden dünya müziği üretiyor.

Mesela Uygurlar da göçtü bu coğrafyaya. Onlardan biri de Güldiyar Tanrıdağlı. Uygur kendisi. Ama burada da doğmuş olabilir. Emin değilim. Ailesi sanatçı ama. O da yurt dışında piyano eğitimi alıp Türkiye'ye geri döndü ve şu an filmlere, dizilere müzik üretiyor.

Ben zaten sana cevabımı yukarıda verdim. Abd dediğin ülke zaten farklı kültürlerden insanların göçüyle olmuştur. Avrupadan verdiğin örnekler ise sömürge döneminden kalanlardır. Türkiye ikisi de değildir. Milli bir devlettir. Farklı kültürlerden göçler alması olağandır tabi. Ama 10 bin 20 bin kişi olur. O kişiler de ya sermaye getirir ya da kültür-bilim. 250bin tlye vatan toprağı ve vatandaşlığı yağmalanamaz. Dedelerim yemende ve başka cephelerde savaştı, bazıları şehit düştü. Dayım kıbrıs gazisi. Biz TC vatandaşlığı için çok uğraştık yani. Ayrıca bu gerici kültürden kurtulmak için de çok uğraştık. 250bin tlye alınabileceğini bilseydik boşuna kanımızı akıtmazdık. Kimse Türk Milletini aptal yerine koyamaz.

Verdiğin örnekler bir anlam ifade etmez. Ben arapların hepsi kötü demedim zaten.

Hocam seni anlıyorum. Korkularını da çok iyi anlıyorum. Münich'te pencereden göçmenleri izleyen Frau Mila teyze ile aynı korkulara sahipsin. Ülkemiz, kültürümüz, dilimiz, işimiz yok olacak sanıyorsun. İşte tam bu noktada ben öyle olmayacağını ve ülkeye zenginlik katacağını iddia ediyorum. Sen ile ben farklı değerlere ve dünya görüşlerine sahibiz. Ne sen beni ikna edebilirsin ne de ben seni. Bunu bile bile cevap verdim çünkü en az senin iddian kadar benim iddiamın da görünür olmaya hakkı var.

Konudaki mesajların onda dokuzu zaten senin gibi düşünüyor. Bırak da bir kişi farklı düşünsün.   İlla ben de mi küfredeyim mültecilere? Çoğunluk sizsiniz zaten. Siz kazandınız. Panik yok.

Almanyadaki teyze ile aynı değiliz.

Birincisi Almanyada Türkiye gibi düzensiz göçmen yok.

İkincisi Almanyada olan az sayıda göçmen de oldukça incelenerek ülkeye alınmış.

Üçüncüsü Almanya açık ucuz pazar haline getirilmemiş. Teyzenin gidemediği ülkenin güzel yerlerine yurtdışından insanlar komik rakamlara gelmiyorlar.

Dördüncüsü bu gelen insanlar Almanyanın zamanında zor kurtulduğu (örneğin nazi kültürü) dönemleri tekrar burada yaşatmaya çalışmıyor.

Belki yaşın genç, farkına varamıyorsun. Dünya sana pembe görünüyor.

Cımbızla çekiyorsun lafları. Şimdi sen mültecilerin ülkemizi, kültürümüzü, dilimizi ve işimiz yok edeceğini düşünüyor musun düşünmüyor musun? Korkun bu değil mi yoksa ben mi yanlış anladım?

bence tamamen hümanizm ve sosyalizmin etkisine kendini fazla kaptırdığın için algın kapanmış ve insanların ne demek istediğini göremiyorsun.

hep sistemi oturmuş, vatandaşlık, mülteci, tanımlarını net bir şekilde yapmış ve bu tanımların hukuki ve asayiş denetimlerini nizami yapan ülkelerden örnek verip, bizimde buna hakkımız var diyorsun.

arkadaşım benim mesleğim turist rehberliği, saydığın 3 şehir ve daha nice şehirler gezdim ben. mesela Dubrovnik, Mesela Saraybosna, Mesela Mostar. 15-16 yıl öncesinde millet birbirini boğazlarken, şimdi o farklılıkları bir arada ve birlikte yaşıyorlar.

1 kere İstanbul'un çok kültürlülüğünden ziyade kendi kültürünü oluşturması gerek oradan başlamak gerekir aslında. zira son 12 yıldaki kültür, tanıtım ve turizm politikaları ile durum iyice Eski Osmanlı başkenti havasına büründü Avrupa gözünde. halbuki Osmanlı dönemine ne kadar önem veriliyorsa aynı önem ve vurgu Doğu Roma donemine de verilmeli.

ikincisi ve daha önemlisi senin örnek verdiğin NY, Londra, şehirleri ve çok kültürlülüğün bir alt yapısı var. insanlar zamanında gemilerle gitti iltica etti Amerika'ya Çinliler China Town'u kurdu, İtalyanlar Little italy dedi vs. ama hepsi kendi ülkelerinden, kalıp, Amerika'ya gitti, kimlikleriyle ülkeye kayıt oldu, hakkını kazandı Amerikanın vatandaşı oldu.

bizde ise kevgirden beter hale dönmüş sınırlarımızdan, oluk oluk insan geliyor. Pandemiyi kenara bırakarak konuşuyorum, hastalığı var mıydı? kendi ülkesinde ama muhalif olduğu için (mesela Suriyelidir, Esad'a karşıdır diye kaçmıştır) ama marjinal unsurlarla iş birliğindedir (Iraklıdır Ama işid üyesidir buraya propoganda eylem faaliyetlerıne gelmiştir) gelmiştir ama burada o senin iyi duyguların gibi iyi niyetle mi gelmiştir yoksa faaliyet alanını mı genişletiyordur. bunu bilemiyoruz.

ayrıca bir ülkede ciddi bir ekononik kriz varken ve vatandaş bunu dibine kadar hissederken eğer bir sorumluluk projesi yapılacaksa bu proje yine öncelikli olarak o krizi yaşayan vatandaş için yapılmalı.

ama sen kalk (sadece Suriye için söylemiyorum, Libya, Mısır, Yemen başta olmak üzere arap baharı yalanına kanmış buna bir taraf olmuş sonra işler istediği gibi gitmeyince ülkesinde mücadele vermek yerine, Avrupa'nın köprü başı olan ülkeye iltica olarak değil, hatta mülteci olarak bile değil, elini koluna sallayarak girerek) ülkendeki durumdan kaç, buraya gel, burayı da daimi yerin (yani o verdiğin örnekteki China Town'da yaşayanlar gibi değil) Avrupa'ya kapı atmak için burayı bir durak olarak değerlendirerek gel. Ülkende savaş varken sen burda nargile keyfi yap, falan. iş bu boyuta gelsin.

sonra senin gibi bir pollyanna çıksın bunları boşverin çok kültürlülük iyidir desin.

çok kültürlülük iyidir güzeldir evet ama her şeyin bir temeli, bir kaidesi olur. burada kayıt yok, kuyut yok. paylaştığın haberde bile, Suriye'den İStanbul'a tezgahtarlık yapmaya gelen var diyor mesela. ne güzel iş valla bizim burdaki gençlerimiz kendine iş bulamıyor, elin Suriyelisi ülkesinde iç karışıklık varken ülkesindeki sorunla yüzleşip, ona çözüm olması için bir nefer olması gerekirken gelip burda iş güç sahini olabiliyor.

ayrıca yine china town örneği gibi, o Çinliler, kalktı Amerika'ya geldi yerleşti. Buraya gelen, Suriyeli, Lübnanlı, Libyalı, Mısırlı, başta olmak üzere bir çok kişi burayı yeni evi, yeni yurdu olarak görmüyor. Onlar için ilk adım kendi ülkelerinden bir an önce kaçıp, sonrasında geç kalmamak içindi.

Buraya gelmelerinin sebebi de hem Avrupa'ya çok yakın olmaları hemde inanç bakımından mehzep farklılığı olsa da din aynı olduğundan yabancılık çekmemeleriydi yani dinin oluşturduğu Arap Kültürü sayesinde burada göze batmayacak, dışlanmayacaklardı.

esas hedefleri ise, Almanya başta olmak üzere artık hangi Avrupa ülkesine kapı atacaklarsa o fırsatı kovalayıp, bulduğu anda kaçmak olacağı için zaten onlar burada gün geçiriyor.

dolayısyla, senin dediğin durum için, İstanbul'da da hatta hor gördüğün Kayseri'de bile 3 kuşaktır hizmet veren Yemenli aile ve restaurantları da var bak bu kültürdür. 3 kuşak önce, 1890 larda Yemen'den Kayseriye gelmiş bir aileden ve yemek kültüründen bahsediyoruz.

ama senin bahsettiklerinle, paylaştıklarından bir kültür kavramı çıkmıyor. sen kendi ülkesindeki durumdan bencillik yapıp kaçmış insanların, buraya gelip oluşturdukları popülasyonla geldiği yerde adeta kendilerine bir yerleşim yeri kurmaktan ve buna da kültür demekten bahsediyorsun. ha tabi birde bu adamlar daimi yerleşim yeri kurmuyor, hepsi fırsatı bulduğunda gidecek

bu kültür olmuyor işte bu bildiğin göçebe mültecilik oluyor.

Nasıl panik yok.

Adamlar gelip babasının malı gibi yerleşiyor.

İstanbulda yaşamıyorsun galiba.