Şimdi Ara

Evren Yaratıldı mı? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
24
Cevap
1
Favori
1.062
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Hiç durmadan başka bir yerin varlığından bahsediyorsunuz. Ölümden sonra yüce Tanrı'nın, sadece bizim gibi uyduruk birileri için, özene bezene hazırladığı hayali bir yer düşlüyor ve kısa hayatınızda Tanrı benimle diyorsunuz. Madem Tanrı sizinle, o halde neden korkuyorsunuz? Hastalanmaktan, rezillik içerisinde yaşamaktan, yaşlanmaktan ve ölmekten, tüm bunlardan neden korkuyorsunuz? Tanrı benimle yanımda diyorsunuz ama gerçek şu ki siz korkuyorsunuz. Bu Dünya'da sizinle birlikte olan, başınıza gelecek felaketleri önceden bilen ve dahası onları size gönderen Tanrı'nın sizinle olmasının ne gibi bir yararı var! Çeşitli belaları başınıza musallat eden zaten o değil mi? Bu doğruysa şeytana ne gerek var?

    Gerçekten de kendi yaptıkları ile savaşan, hiç gereği yok iken ilk önce yarattıklarına acı çektirip, daha sonra bu ızdırapları dindirmek için de yine kendisine yalvartan bir Tanrı'ya mı inanıyorsunuz? Siz ölümden korkuyorsunuz, çünkü korkutucu bir Tanrı'ya inanıyorsunuz. Onu sevdiğinizi söylüyorsunuz, bu bile düpedüz bir yalan! Onu yalnızca korktuğunuz ve menfaatiniz için seviyorsunuz. Çünkü biliyorsunuz ki ona, seni sevmiyorum, senden nefret ediyorum derseniz, sizi sonsuza dek ateşte kızartacak. Onu sevmekten başka çareniz olmadığından seviyorsunuz. Yanılıyorsam eğer, hemen şimdi inandığınız Tanrı'ya küfredin! Göreceksiniz, sizin sevginiz bile aslında bir yalan.

    Doğrusu siz kendinizden, yaşlanmaktan korkuyorsunuz. Korkuyu kendinize inanç edindiniz. Yukarıda oturup, işi gücü sadece sizi izlemek olan, yanlış bir şey yaptığınızda her an sizi cezalandırmayı bekleyen, korkunç bir Tanrı olduğunu sanıyorsunuz. Yanılıyorsunuz! Bununla da yetinmiyor, kendi aptal korkularınız ile başkalarını da korkutmaya çalışıyorsunuz. Çünkü siz, sizin gibi olmayanların, korkuya tapınmayanların, düşünce ve hayalleri kirlenmeyen masum insanların mutluluğunu kıskanıyorsunuz. Nefes almak, dans etmek, şarkı söylemek, aşık olmak, gülmek... size ağır geliyor. Siz gülünce başınıza bir şey geleceğinden korkuyorsunuz.

    Aslında olan şu: Siz, sizden öncekilerin düşleri ile yarattığı ve kutsallık maskesi ile gölgelediği tabularınızın kurbanı olmuşsunuz. Derme çatma ördüğünüz, o içi boş korku duvarlarının sağlam bir temeli dahi yok. Başka yıkıntıların taşını toprağını alarak, kendinize bir hapishane inşa etmişsiniz. Siz de biliyorsunuz, sadece cesur bir nefes, o korku duvarlarınızı yerle bir edebilir. İşte bu yüzden, konuşanların nefeslerini hiç düşünmeden ve acımadan kesiyorsunuz! İnsanları daha doğar doğmaz, büyük bir titizlik ile dilsiz ve sözsüz bırakıyorsunuz.

    Günahı tanrısallaştırdınız, çünkü siz her zaman günahkardınız. Aslında siz farkında değilsiniz ama hayalini kurduğunuz o cennette bugün bir yabancı, bir misafir olarak geldiniz. Gerçek şu ki, siz burayı hiçbir zaman hak etmediniz. Bu yüzden burada kalmanız mümkün değil. Siz buraya ait değilsiniz. Sadece bir gün olsun kendiniz olamadan konakladığınız bu yaşantıdan, sonunda bir hiç olarak göçüp gideceksiniz, ve hayat sizi hatırlamayacak. Çünkü siz hatırlanmaya bile değmezsiniz. İsterseniz bana kızın ama çırpınışlarınız boşuna. Hayalinizde yarattığınız o yere hiçbir zaman gidemeyeceksiniz. Tüm o bahçeler, şaraplar, ırmaklar, kadınlar... öylesi şeyler, öylesi bir yer yok. Bu şeylerin Tanrı'ya yakışmadığını aslında siz de iyi bilirsiniz ama hadi itiraf edin! Siz, kendiniz ile konuşamayacak kadar yüreksizsiniz. Öte yaşamda olduğuna inandığınız şeylerin utanç verici olduğunu siz de biliyorsunuz, ama yine de ona inanıyormuş gibi davranıyorsunuz. Başkalarının sizi aldatmasına izin veriyorsunuz ve onlarla birlik olup kendinizi kandırıyorsunuz. İşte bu yüzden korkuyorsunuz! Çünkü kandırıldığınızı en baştan beri biliyorsunuz. Bu iş için tek yetenekli olanlar sadece sizsiniz. Başka seçeneğinizin olmadığını sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Sadece yanıldığınızı kabullenemiyorsunuz. Görmüyor musunuz? Şeytanlar içinizde değil, etrafınızda dolaşıyor. Onları aslında her gün görüyorsunuz. Tıpkı içleri gibi dışları da kapkara. Anlamıyor musunuz? Tanrı, insanı yaratırken, içerisine şeytan koymadı. Bunu yapanlar başkalarıydı. Fakat onlar ne yaparlarsa yapsınlar, içinizdeki sizi yok edemezler. Ona, içinizdeki sizin sesine kulak verin. Çünkü o sizin göremediğinizi görüyor, söyleyemediğinizi söylüyor ve düşünemediğinizi düşünüyor. Tanrı'ya güvenin ve sadece kendinizi dinleyin!

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >




  • Tartışmanin sürmesi bile saçma. Herşeyi bilen ile varolan düzen arasında (teizm açısından) bir çelişki olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Birincisi; kaçırdığı nokta şu ki herşeyi bilenin bilgisi sana vermediği bilginin ötesinde ise sen sendeki varolan bilgi ile bu çelişkiyi saptayamazsin; çünkü elde ettiğin verilerin son noktası nedensel platformda sana çelişki olarak donsede arka planda bunun mantıksal izahını kurabildigin bir yapıya sahipsin; daha ötesinde senin bilgin yaratıcınin verdiği üzerinden olduğu için ikinci elden bilgiden başka bir şeye sahip değilsin, yani eğer mutlak addediyorsan bilginin sende olan halinin manipülatif olma ihtimali ile beraber saf halini degerlendiremezsin.
    İkincisi;(daha önemli) Buradaki temel sorun daha öncede bu forum olsun başka yerlerde olsun ; iki çelişik mantıksal önermenin aynı önermede ele alınmaya çalışılması . Bu mantık ilminde kabul edilir bir şey değil zaten. Konuda da şahsiyet çelişkiyi atfettigi yaratıcının hem tüm bilgiye sahip olduğunu söyleyip(bu bir nevi mutlak yaratıcı kapsamında) hem de bu bilgiye sahip olanın .... yapamayacağını söylüyor. E zaten örnektekileri yapamıyorsa herşeyi bilen değildir; kısaca bu hatalı önerme tartışma konusu olmaktan yıllar önce çıktı. P ve q önermelerin birbiriyle çelişkili olduğu tartışmalari sadece mantıktan anlamayanlar devam ettiriyor. Argumaniniza bir önermeyle başladığınizda ilk önce sunduğumuz önermenin ne anlama geldiğini kavramazsaniz ikinci çelişik önermeyle mantık ilminde kabul görmeyen bir argüman geliştirmekten başka bir şey yapmiyorsunuz. Teizmi mantık ile yıkmaya çalıştiginiz halde mantık ilmini bilmiyorsunuz, yazınızda kendinizle celistiginiz bir noktada bu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Euthyphro ikilemi ve Yunan felsefesindeki hiyerarşik mantıksal ontoloji üzerine çok kafa yormuş, yapısökümünüzü buradan uyarlamaya çalışıyor gibisiniz. Sözün kısası mantıkçı Yunan geleneğiyle Tevrat çıkışlı İbrahimi dinlerin ontolojisini kelimelerin anlam içeriği, Tevrat'taki tutarsız anlam yapısı ve Tevrat'ın tutarsız mantıksal bağlamı bazında çarpıştırıyorsunuz. Yunan ontoloji mantığıyla Tevrat'ı topa tutuyorsunuz. Yunan'ın keskin mantığı İslam imanı üzerinde ölümcül etkilere sahip olmasaydı İmam Gazzali ve türevleri çıkmazdı. Reaksiyon gelmesi normal. Ancak tanımlar ve içerik konusunda mutlak ısrarcı tavrınız yanlış. Kesin doğru tanım veya işin aslı mevzusu bir yapısökümcü safsatası. Tanımlar hepimizin farklı okuyabileceği ve muhtemelen okuyacağı, özneden özneye, bağlamdan bağlama, çağdan çağa değişebilecek ya da uyarlanabilecek bir kurgudan ibaret. Yani değişken ve oynak. Bilgi ise varlığa denk olmak zorunda değil. Bilgi daha çok varlığın kodlanmış, açıklamaya dönüştürülmüş, yaygın kanının aksine anlam bazında kendi içinde tutarlı olmak zorunda olmayan bir hali. Bu çerçevede tanrının zihnindeki veya kendisindeki kozmik bilgi kozmik varlığın yaratılmasından önce tanrı biçiminde, tanrının kendisinde varolabilir. Bu panteizme meyledebilecek varsayımda tanrı varlığın başlangıç referansı ve kozmik varlığın çıkış noktası. Tevrat'taki kozmogoni (evren doğum) ve teolojiyi çelişkiye düşürmeye çalışmaktansa varlığın çıkış referansını değiştirmek daha mantıklı bir hamle olur. Çünkü tanrı ezelden beri ve ebediyen varolabiliyorsa tanrıya ihtiyaç duymayacak ateistik bir tabiat da farklı formlarda ya da ifadelerde ezelden beri ve ebediyen varolabilir. Büyük Patlama denilen kozmik enflasyonun kuantum alanda türeyen bir tekillikten geliştiği varsayılıyor misal. Yani elbette Parmenidesçi katı ontolojik mantıktan yola çıkarsak hiçbir şey yoktan çıkmıyor. Varlık varlıktan çıkıyor. Bu ister tanrı kaynaklı olsun, ister tabiat ya da kuantum uzay kaynaklı olsun. Tevrat'tan kelimesi kelimesine, tanımları mutlak alınmış bir anlam yapısıyla anlaşıldığı biçimde tanrı elbette yoktan "yaratamaz" ancak kendinden ya da kendi özünde var olan bir bilgiden yaratabilir.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.