Şimdi Ara

forumun filozofları kimler? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir (1 Mobil) - 4 Masaüstü1 Mobil
5 sn
26
Cevap
1
Favori
852
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-F54F98451

    Hayır, değiliz ben ikisi arasındaki farkı yapayım siz karar verin hangisinin felsefe olduğuna. Genelde kıta felsefesinin dili edebi dile ve kıta felsefesi edebiyata daha yatkınken analitik felsefe eserlerinin kavramsal çözümlemelere daha yatkın olduğu söylenebilir. Bu sebeple kıta felsefesi okuyucunun dünyevi görüşüne, ruh haline, bilişsel düzeyine ve okuduklarından anladığı şeyde etkili olan her etkene daha çok bağlıyken analitik felsefe metinlerinde bu etkenlerin etkisi düşüktür. Zira zaten analitik felsefe, dil felsefesinin temel problemlerinden doğmuş bir daldır. Sosyal medya aracılığıyla felsefenin dibine vurup Bob Marley ve Che Guevara sözlerinden medyatik makale çıkarabilen kitle için özetleyecek olursak kıta felsefesi "aforizma sanatı"dır, analitik felsefe ise "aforizma bilimi". Çünkü ne de olsa felsefe, sadece ve mutlaka aforizmalarla yapılır(!).

    Buna ek olarak kıta felsefesinin diğer yatkınlığı beşeri bilimler ve sanat iken analitik felsefenin yatkınlığı aydınlanma idealleri ve fen bilimleridir. Kıta felsefecileri bilimi analitik felsefeciler kadar; analitik felsefeciler de sanatı kıta felsefecileri kadar yüceltmezler. Eleştirel bakacak olursak her iki dalın da bir iyi bir de kötü yanı varmış gibi gözüküyor: İkisi de karşı tarafın yücelttiğini yüceltmiyor, ama iki taraf da bir şeyi yüceltiyor. Din gibi... Ama dinden daha az radikal bir şekilde...

    Aydınlanma idealleri ve mutlak hakikat ütopyaları arasındaki farka bir kez daha değinecek olursak kıta felsefesini benimseyen ve tanıtmaya çalışan bir eser olan “Kıta Avrupası Felsefesine Giriş (An Introduction to Continental Philosophy)” eserinde David West kıta/analitik ayrımına şu şekilde değinmiştir:

    “Yirminci yüzyılın analitik filozoflarının anlaşılır bir biçimde Aydınlanmanın oldukça doğrudan mirasçıları olarak görülebildikleri yerde, kıta avrupası felsefesi modern batı ve Aydınlanma felsefesinin hâkim akımlarına verilen bir dizi eleştirel tepkinin ürünüdür. (1)”

    Bununla beraber tamamen doğru olmasa bile genel anlamıyla kabul edilebilecek bir diğer ayrım ise kıta felsefesinin bilime ve ona bağlı olan rasyonaliteye karşı bu alanların asla ulaşamayacağı hakikatlerin olduğuna dair düşünceleri varken analitik felsefenin daha çok kavramsal dil analizinin olduğunu ve bilim odaklı çalıştığını söyleyebiliriz. Peki yok mu bilim odaklı çalışmayan ve bilimin bize ulaştıramayacağı hakikatlerin olduğunu söyleyen bilimsel anti-realist yahut enstrumantalist/araççı analitik düşünürler? Elbette var, elbette bilimin verilerinin mutlak doğru sonuçlar ifade etmediğini söyleyen analitik çalışmalar var; sadece bunu yapış şekilleri kıta felsefesinden biraz(?) farklı. Kıta felsefesi ile analitik felsefe söylemi arasında bir farka değinecek olursak bu fark şöyle olabilir: ikisi de bilimin aktüel dünyasını kabul etmeyen iki farklı söylem farz edelim.


    1- “Bu sandalye imgelemenin bireyin içselleştirdiği fenomenolojik süreçten bağımsız olarak yabancılaştığı gerçeği, birey aşkın bir duyum sonrasında sandalye ile olgusal iletişimi kestiğinde sandalyenin dış dünyada var olmayacağını gösterir. Dolayısıyla dış dünya sadece kafamızın içindedir ve algılarımızla vardır.”

    2- “Bilimsel yöntem her ne kadar gözleme, nedenselliğe ve tümevarıma dayanıyor olsa da, tümevarım ve gözlemin sürekliliği kesin değildir. Gözlediğimiz bir milyon kuğunun hepsi beyaz olsa da bu bir sonraki gözlenecek kuğunun beyaz olacağı anlamına gelmez. Aynı durum bilimsel yasaların sürekliliği için de geçerlidir. Dolayısıyla bilim bize mutlak bir dış dünya ve açıklama tasviri sunmaz.”

    Bu açıklamalardan ikisi de bilime karşı bir eleştiri olarak sunulabilir. Fakat birinci söylem kıta felsefesine dayanan bir söylemken, ikinci söylem analitik felsefe söylemidir.

    Birinci söylemde ne dediğini anlayan var mı?

    1- David West, Kıta Avrupası Felsefesine Giriş (çev. Ahmet Cevizci), 2005, İstanbul, s.12

    Yazdıklarından bilim tarzını tercih ettiğini anlıyorum.Ki bu iki tarzda bir yerde formal mantığa bağlanmak zorundaysa ve ikisi de on dokuzuncu yüzyılın özne güvensizliğinden doğan kardeş düşüncelerse terim bağlamında doğru lakin dilsel olarak biz sizden üstünüz anlamını print edici siz dil oyunu yapıyorsunuz benzeri söylemleri doğru bulmuyorum(evet sembolik mantık bu tarz günlük konuşmalardan çok daha dürüst ve analitik felsefenin bunu sorunsallaştırmasına katılıyorum ama kıta felsefesinde de bunun karşılığı transdantal olduğuna göre diğer tarafa haksızlık etmemeliyiz)

    Bir şeyin açıkça anlaşılır veya açıkça anlaşılır olmaması iyi gerekçelendirilmiş bir argüman değildir.Bunun yerine soyut kendilik tuzağına düşmeyen ortak dil oluşturabileceğimiz(mesafeyi yadsıyabileceğimiz dil zemini) bütün tavırlara kucaklayıcı olmalıyız.Yoksa yargınız objetiviteye değil subjektiviteye hizmet eder ki bilim böyle işlemez.Bilimcilerin de sorunu bu işte.Rövaliteden kaçınamadıkları için bütün popüler bilim insanın böcekleştirilmesi ve psudeo mistik anlatılar üzerinden hareket etmek zorunda

    Bu geleneksel ayrıma gelecek olursak örneğin platonla aristotalesi çok ayrı yerlerde görmek genel bir kabuldür.Ancak şimdinin sunduğu imkanlarla bunun bir çeşit bias ürünü olduğunu bilebiliyoruz.Burada hegelin ne demek istediğini anlamakta yarar var

    Birincisöylem ikincisinin geleceğine gönderme yapıyor işte




  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    Kıta felsefesini tamamen yanlış bir metod olarak görmüyorum ilgilendiğimiz konular aynı şeyler sonuçta. Fakat metodunda sorun var felsefi argümanları edebi bir dille sunmanın gerekçesi ne? Öyle sunmanızın tek getireceği şey daha havalı durması. Analitik felsefeciler kavramsal analize önem verir. Diğer bir ifade ile dil-dünya ilişkisi önem arz eder. Bu nedenle sanıyorum bir analitik felsefeci mantık ve dil konusunda bir kıtacıya nazaran daha çok şey söyleyecektir. Kıta felsefesini de es geçmeyelim yapısöküm falan var kıtada da. Dil konusuna aşırı önem veren bir sürü kıtacı var. Büyük bir dilsel analizi ve felsefi çözümlemeyi içeriyor yapısöküm. Sizin kullandığınız dil objetiviteye mi hizmet ediyor? Anlaşılması zor olan şey mi objetiviteye hizmet eder kolay olan mı? Şu videoyu izlemeni tavsiye ediyorum:https://youtu.be/9sL0Plg4AZg



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-F54F98451 -- 23 Kasım 2018; 22:37:45 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-F54F98451

    Kıta felsefesini tamamen yanlış bir metod olarak görmüyorum ilgilendiğimiz konular aynı şeyler sonuçta. Fakat metodunda sorun var felsefi argümanları edebi bir dille sunmanın gerekçesi ne? Öyle sunmanızın tek getireceği şey daha havalı durması. Analitik felsefeciler kavramsal analize önem verir. Diğer bir ifade ile dil-dünya ilişkisi önem arz eder. Bu nedenle sanıyorum bir analitik felsefeci mantık ve dil konusunda bir kıtacıya nazaran daha çok şey söyleyecektir. Kıta felsefesini de es geçmeyelim yapısöküm falan var kıtada da. Dil konusuna aşırı önem veren bir sürü kıtacı var. Büyük bir dilsel analizi ve felsefi çözümlemeyi içeriyor yapısöküm. Sizin kullandığınız dil objetiviteye mi hizmet ediyor? Anlaşılması zor olan şey mi objetiviteye hizmet eder kolay olan mı? Şu videoyu izlemeni tavsiye ediyorum:https://youtu.be/9sL0Plg4AZg
    Eğilimleri o yönde şekillenmiş olabilir.Tabi bu bir bahane olmamakla birlikte gene o kimsenin her şeye aynı dereceden ilgi ve merak duyamayacağı da bir gerçek.Muhakkak kafada canlandırmanın verdiği haz söz konusu(şayet havalı olmak ya da görünmekten söz edeceksek) ama bu bütün düşünen insanlar için geçerli olan bir durumdur

    Şöyle subjetivite ki eğer argüman çok basit değilse dışarıdan o sembolleri gören kişi hegel metni görmüşcesine zorlanır.Yani bunun henüz bilmemiş olmanın sağladığı psikolojik bariyer demek yanlış olmaz

    Kavramsal analizi özel bir anlamda mı kullandınız bilmiyorum ama benim bildiğim decratesten beri analiz ön planda olmuştur.Kantın kritik felsefesinin doğası gereği.Belki bergson gibi tek tük bunu yapmayan adam vardır

    Dil oyununu sevmemene rağmen yapısökümü sevmene şaşırdım.Çünkü kendisi dil oyunlarının babası oluyor(attığın kanal mesela kıta dilcilerinden hiç hazzetmez zaten yirminci yüzyıl felsefecilerinin alayı dilci) Demek ki dil oyunu yaptığının bilincinde olmak gerektiğine katılıyorsun ki bu benim takdir edebileceğim bir yargı

    Edit:Ayrıca analitik felsefenin dallarından biri olan mantıksal pozitivizm kavramsal analiz yapmaz.Onlariçin kavramlar değil terimler vardır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 24 Kasım 2018; 1:2:9 >




  • Sensin ya ali.
  • Tomwats, razor6247. Ayrıca Hado nedir yav. Bende bloklu.
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.