Pelin Esmer’in 17. Trieste Film Festivali’nde En İyi Belgesel Film seçilen filmi ‘Oyun’, İspanya’nın Navarra Punto de Vista Film Festivali’nde de Seyirci Ödülü’nü kazanmıştı. Esmer’in filmi daha önce de San Sebastian ve Sao Paulo Festivalleri’nde En İyi Yeni Yönetmen, Montpellier Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü’ne aday gösterilmişti. Danone ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla 35 mm filme aktarılan ‘Oyun’ Mersin’in bir dağ köyünde kendi hayatlarından yola çıkarak bir tiyatro oyunu sahneye koyan dokuz kadının öyküsünü anlatıyor.
‘OYUN’ TRIBECA’YA GİDİYOR Şimdiye dek otuz film festivalinden davet alan ‘Oyun’u ABD’nin en önemli film festivallerinden New York Tribeca Film Festivali de yarışma bölümüne davet etti. Martin Scorsese ve Robert de Niro’nun kurucusu olduğu Tribeca Film Festivali’nde Türkiye’yi geçtiğimiz sene ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ temsil etmişti.
BASINDA YER ALMIŞ BAZI YORUM VE ELEŞTİRİLER Le Monde: San Sebastian’da bir Türk keşfi... Pelin Esmer’in ‘Oyun’u konusunun gücü ve oyuncularının dehasıyla öne çıkıyor. Isabelle Regnier
Variety: Son İstanbul Film Festivali’nde öne çıkan belgesel. Derek Elley
Milliyet: Bu yıl Türkiye’den çıkan en iyi filmlerden biri, belki de birincisi Pelin Esmer’in ‘Oyun’ adlı belgeseli. Alin Taşçıyan
Milliyet: Son derece akıcı, sürükleyici, keyifli, eğlendirici ve dokunaklı bir film. Alin Taşçıyan
Radikal: ‘Oyun’ sosyolojik bir belge olarak değerli; başarılı ve iyi yapılmış bir sahne arkası filmi olarak da sürükleyici ve eğlenceli. Oyunculuk, tiyatro, rol nedir onlar üzerine bir tartışma da ayrıca. Pelin Esmer, festival öncesi seyrettiğim ve çoğunun yarısında esnemeye başladığım yerli ve yabancı film kasetlerinin ihtiva ettiği beni yerimden sıçratan az sayıda filmden biri oldu. Fatih Özgüven
Le Journal du Pays Basque: Bu muhteşem küçük film seyredenlerin yüzüne kocaman bir gülücük kondurdu. Michèle Solle
Gara: Pelin Esmer’in çarpıcı belgeseli Oyun’u görene kadar her şeyin göreceli olduğunu sanıyorsunuz. Her şey göreceli, iyi öyküler dşında; onlar evrensel. Iratxe Fresneda
Euskanews&Media: Türkiye’den Pelin Esmer’in harika belgeseli. Dahiyane, eğlenceli ve toplumsal eliştiriyle dolu bir macera. Yanıbaşımızdaki insanların taze gerçekliğini kayda geçirmeyi başarmış nefis bir belgesel. Hafızamdan kolay kolay silinmeyecek yüzler. Juan Miguel Gutiérrez
Senses of Cinema: Eski kuşak yönetmenlerin çok sayıda güçlü filmlerinin gösterilmesine karşın, Türk filmleri arasında, hatta belki de tüm filmler arasında en iyisi Pelin Esmer’in ‘Oyun’ adlı belgeseliydi. Bilge Ebiri
cinema scope: İstanbul’daki en heyecan verici film. Bilge Ebiri
YÖNETMEN GÖRÜŞÜ Kendi köylerinde tiyatro yapan bu dokuz kadın, ben bu filmi çeksem de çekmesem de, hayat hikayelerinden yola çıkıp bir oyun yazacak ve sahneleyeceklerdi. İşin en heyecan verici tarafı buydu benim için. Filmi, o köyde, o an, o olayı yaşayan insanlarla, görünmez olmaya çalışmadan ama usulca yaşamlarına dahil olarak çekmek, belgesel gibi kurmaca değil, kurmaca gibi bir belgesel film yapmak istedim. Zamanla, onların oyunlarıyla gerçek hayatları arasındaki çizgi flulaştıkça, filmin kurmacayla, belgesel arasındaki çizgide gidip gelişini izlemek çok önemli bir deneyim oldu. Üç kişilik ekibimizle bir film ekibinden çok onların tiyatro ekiplerinin bir parçası olduk. Benzer koşullarda çalışarak, onlar beş haftanın sonunda “hayatlarının oyununu” ortaya çıkarttılar ben de iki yıl sonra “Oyun” filmini.
PELİN ESMER 1972’de İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nin sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra bir yıl Yavuz Özkan’ın sinema atölyesine devam etti. Türk ve yabancı yapım belgesel, uzun metraj sinema ve reklam filmlerinde yönetmen yardımcılığı yaptı.
2002 yılında çektiği, ilk filmi olan Koleksiyoncu adlı belgesel, Roma Bağımsız Film Festivali’nde En İyi Belgesel, Ankara Film Festivali’nde de üçüncülük ödülü aldı, Yunanistan, Küba, Danimarka, Almanya ve ABD’de çeşitli uluslararası film festivallerinde gösterildi. Kadir Has Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü’nde belgesel film üzerine ders verdi. Oyun, çektiği son filmdir.
Filmografi Oyun (2005): yönetmen, yapımcı, kamera, kurgu Koleksiyoncu (2002): yönetmen, yapımcı, kurgu Gönlümdeki Köşk Olmasa - Omfavn Mig Måne (yön: Elisabeth Rygard, 2002): yönetmen yardımısı Deli Yürek Bumerang Cehennemi (yön: Osman Sınav, 2001): yönetmen yardımcısı Cumhuriyet (yön: Ziya Öztan, 1998): yönetmen yardımcısı Conversations across Bosphorus (yön: Jeanne Finley, 1995): yönetmen yardımcısı
SİNOPSİS Ümmüye, Behiye, Ümmü, Fatma K., Cennet, Saniye, Fatma F., Zeynep ve Nesime Toros dağlarında bir köyde yaşayan, günlerini tarlada, inşaatta, evde ve bitmek tükenmek bilmeyen işlerde çalışarak geçiren dokuz köylü kadındır. Kadınlar yaşamın ezici yükünü hafifletmek için bu defa bambaşka bir nedenle bir araya gelirler. Amaçları kendi hayatlarından yola çıkarak bir tiyatro oyunu yazmak ve oynamaktır. O zamana kadar kapısından bile geçmeye korktukları okulda toplanırlar, müdür Hüseyin Bey ile çalışırlar, kendilerine bile anlatmaya çekindikleri hayat hikayelerini ortaya dökerler, hayatlarıyla yüzleşirler. Günlerce, köyün erkeklerinin meraklı bakışları altında, durmak yorulmak bilmeden çalışırlar, tartışırlar ve bir oyun çıkarırlar. ‘Kadının Feryadı!’.
Bu belgesel film, bu oyunun oluşma sürecini ve kadınların bu süreçte geçirdiği değişimi anlatıyor.
Künye Yapım: Pelin Esmer Yönetim: Pelin Esmer Ortak yapımcı: Nida Karabol Akdeniz Sorumlu yapımcı: Tolga Esmer Özgün müzik: Mazlum Çimen Kamera: Pelin Esmer Montaj: Pelin Esmer Yapım sorumlusu: Peri Johnson İkinci ve üçüncü kamera: Mustafa Ünlü, Özlem Özbek Ses kaydı: Emrah Yıldırım, Bülent Kılıç
Oyuncular Arslanköy Tiyatro Ekibi Behiye Yanık, Cennet Güneş, Fatma Fatih, Fatma Kahraman, Hüseyin Arslanköylü,Naşide Kahraman, Nesime Kahraman, Saniye Cengiz, Ümmüye Koçak, Ümmü Kurt, Zeynep Fatih
Post-prodüksiyon sorumlusu: Cem Yıldırım Tür: Belgesel Yapım yılı ve ülkesi: 2005, Türkiye Süre: 70 dakika
Dağıtım Dünya hakları: Sinefilm - Pelin Esmer Dünya dağıtım hakları için: ” Tolga Esmer tolgaesmer@sinefilm.com, ” Nida Karabol Akdeniz nidak@umutsanat.com.tr Türkiye: Umut Sanat (www.umutsanat.com.tr)
‘Herkes Kırmızı Başlıklı Kız’ hikayesini bilir... ya da bildiğini sanır. Bilinen her şey değişiyor çünkü daha önce hiç kimse onları peri masalını bu şekilde görmedi. Orijinal hikâyede birçok soru yanıtsız kalmıştır. Kurt neden küçük kızı yemek istemiştir? Büyükanne nerededir? Kırmızı Başlıklı Kızın aklından aslında neler geçmektedir? Bu masaldan yola çıkan Hoodwinked bütün karakterleri bir araya getiriyor ve bütün bu sorulara cevap arıyor. Her şey altüst edilerek, bilgisayar animasyonuyla, sonunda efsanenin ardındaki şoke edici gerçek suç sorgusunu açığa çıkaran bir suç komedisi yaratıldı. Sonunda, Kırmızı Başlıklı Kız, Büyükanne, Oduncu ve Kurt’un işlenen suçun zanlıları olmalarıyla hikayenin tamamı ortaya çıkıyor.
Hoodwinked’ hikayenin sonundan başlıyor ve rüzgar ters yönden esiyor... Her şey tüylü ve kürklü polis ve dedektiflerin, gelen bir şikayet üzerine Büyükannenin ormandaki evinde ortaya çıkmalarıyla başlıyor. İlk bakışta, bir oduncunun büyük anne kılığına girmiş bir kurdu tartaklaması ve haneye tecavüz ve izinsiz balta kullanma gibi bazı suçların işlendiği bilindik durum gibi gözüküyor.
Ama görünüş yanıltıcı olabilir. Nazik dedektif Nicky Flippers (David Ogden Stiers), çıkarcı polis şefi Grizzly (Xzibit) ve polis memuru Bill Stork (Anthony Anderson) hilebaz şüphelileri sorgularken, her birinin tamamen farklı, ama aynı ölçüde vahşi ve tutarsız hikayeleri olduğunu keşfediyorlar. Dahası, işlenen suçun, orman için çok önemli olan değerleri kurabiye tariflerini çalarak ormanı yağmalayan, kötülüğü dilden dile dolaşan “Şekerleme Hırsızı” ile de bir ilgisi var gibi gözüküyor.
Hiç biri tamamen göründüğü gibi değil, her birinin büyük sırları ve kurnaz yalanları var. Dedektifler kısa sürede, son derece masum görünen Kırmızı Başlıklı Kızın gayet görmüş geçirmiş, büyük kötü kurdun son derece yanlış anlaşılmış; büyük annenin kimsenin hayal edemeyeceği gizli bir hayata sahip ve tehlikeli, kasları en güçlü yeri olan-bu tipleri bilirsiniz- şaşırtıcı bir şekilde bazı amaçları olan biri olduğunu anlıyorlar.
Onlar olağan şüpheliler değiller - dedektifler, gitgide daha da karmaşıklaşan bu bilmeceyi çözebilmek ve suçluyu bulabilmek için, bir birleriyle çelişen görgü tanıklarına baş vuruyorlar. Sonunda, korkunç caninin gerçek kimliği ortaya çıktığında, farklılıklarını koruyarak, kendi mutlu hayatlarına dönmek Kırmızı Başlıklı Kız, Kurt, Oduncu ve Anneanneye kalıyor.
HOODWINKED’IN KÖKENİ Her efsanenin arkasında gerçekte ne olduğuyla ilgili şaşırtıcı bir hikaye yatar ve dünyada Kırmızı Başlıklı Kız masalından daha fazla tanınmış bir masal yoktur. Bu hikaye, küçük kızı yemek için büyükannesinin kılığına giren hain kurdu anlatır. Tabi hikayenin bu kadarla sınırlı olduğu düşünülemezdi.
Orijinal hikayede birçok soru yanıtsız kalmıştır. Kurt neden küçük kızı yemek istemiştir? Büyükanne nerededir? Oduncu neden baltasını sallıyor? Kırmızı Başlıklı Kızın aklından aslında neler geçmektedir?
Bu masaldan yola çıkan Hoodwinked bütün karakterleri bir araya getiriyor ve bütün bu sorulara cevap arıyor.
Hoodwinked Maurice Kanbar ve animasyoncu Sue Montgomery’nin kurduğu Kanbar Animation Studio’dan çıkmış ilk filmi. Kanbar ve Montgomery şirketi, yaratıcı aile animasyonları yapmak için kurmuş. İkisinin de çocukluktan beri tutkuları olan peri masalları onları bu filmi yapmaya itmiş.
İlk projelerini çekmek için yeni fikirler ararken Edwards kardeşlerle tanışan ikili, kardeşlerin Wobots filmini izleyince kararlarını vermişler.
“Edwards’ların hikaye anlatımındaki başarısını gördük. Bu bizim Kanbar’da yapmak istediklerimizle birebir uyuyordu” diyor Montgomery.
Filmin Künyesi Yazar/Yönetmen/Twitchy’nin sesi: Cory Edwards Yazar/Yönetmen: Todd Edwards Yard. Yönetmen/Yazar/Kurgu: Tony Leech Yapımcı: Maurice Kanbar, Sue Bea Montgomery, P. Stutzman Dağıtımcı: Medyavizyon
Seslendirenler Anne Hathaway (Kırmızı Başlıklı Kız) Glenn Close (Büyükanne) Patrick Warburton (Kurt) Jim Belushi (Oduncu) David Ogden Stiers (“Nicky Flippers”) Andy Dick (Boingo) Xzibit (Şef Grizzly) Anthony Anderson (Bill Stork) Chazz Palminteri (Woolworth)
Aksiyon dolu bir komedi olan, ‘The Pink Panther‘de Müfettiş Clouseau (Steve Martin) o güne dek aldığı en önemli davalardan birini çözmeye uğraşıyor. Müfettiş Jacques Clouseau, onunla karşılaşsın ya da karşılaşmasın tüm suçluların kalplerine korku salan bir isimdir.
Belki de bu onun yeteneklerinin “benzersiz”, ele geçirilmesi çok zor, kelime hazinesinin “muhteşem”, fiziksel koordinasyonunun ise “olağanüstü” olmasındandır.
Fakat herşeye rağmen bu karmakarışık olayları çözme tarzı ile her zaman sonuca ulaşıyor olması -kendi yöntemleri ile de olsa- suçluları ondan çekinir hale getirmiş olabilir.
En azından şimdilik...
Filmin Künyesi Yönetmen: Shawn Levy Hikaye, Senaryo: Len Blum, Steve Martin Görüntü Yönetmeni: Jonathan Brown Yapımcı: Robert Simonds, Tracey Trench Yapım Tasarımı: Lilly Kilvert Müzik: Christophe Beck Dağıtımcı: Özen Film Tür: Macera/Komedi Yapım: 2006, Amerika
Oyuncular Steve Martin (Dedektif Clouseau) Kevin Kline (Dreyfus) Jean Reno (Gilbert Ponton) Kristin Chenoweth (Cherie) Emily Mortimer‘s (Nicole) Henry Czerny (Yuri) Beyoncé
“Daha önce hiç Philip Seymour Hoffman’ın ‘Capote’de Truman Capote’yi canlandırışı gibi birşey görmemiştim. Bay Hoffman, Capote’nin egzantrikliklerini ve ince, tiz sesini yakalamanın yanı sıra, bize bir edebiyat aslanının nasıl yırtıcı bir gazeteci kaplana, ayrıca utanmaz bir akıl çeliciye, korkusuz bir dedektife, acımasız bir manipülatöre ve sonunda konu aldığı kişilerden biri olan taş hırsızı Perry Smith’in ruh eşine dönüştüğünü gösteriyor. (Catherine Keener’ın romancı Harper Lee performansı daha kısıtlı, ama daha az kayda değer değil; bugüne kadarki performanslarının en iyisi.)” [Joe Morgenstern, Wall Street Journal] FİLMİN ÖYKÜSÜ Ünlü romanı “Breakfast at Tiffany’s”in yayımlanmasından bir yıl sonra, Truman Capote (Philip Seymour Hoffman) 16 Kasım 1959 tarihli New York Times’ta bir gün önce olmuş korkunç bir olayı okur: Holcomb-Kansas’ta varlıklı bir çiftçi ailesinin dört üyesi öldürülmüştür. Dört aile bireyinin vurulmadan önce elleri ve ağızları bağlanmış, babanın ise boğazı kesilmiştir.
Böylesine acımasız ve anlamsız bir şiddet karşısında donup kalan Truman, bunun suçun toplum üzerideki etkisi üzerine çok güçlü bir dergi makalesi olarak sahip olduğu potansiyeli hemen anlar.
The New Yorker’ın efsanevi yayın yönetmeni William Shawn’dan (Bob Balaban) bu görevi isteyerek, “To Kill a Mockingbird” adlı romanını yazmış ama henüz yayımlamamış olan çocukluk arkadaşı Nelle Harper Lee’yle (Catherine Keener) birlikte Kansas’a doğru yola çıkar.
Rutin bir dergi yazısı olarak başlayan proje, Capote’nin hayatının beş buçuk yılını tüketen destansı bir kitaba dönüşür.
Bunun sonunda ortaya çıkan “In Cold Blood” yepyeni bir edebî tür yaratır: Capote’nin deyişiyle “kurgu-olmayan yazın”. Böylece Capote, ABD’nin en ünlü yazarı olur.
FİLMİN OSCAR ADAYLIKLARI En İyi Film Yönetmen Uyarlama Senaryo Erkek Oyuncu Yardımcı Kadın Oyuncu
ÖDÜLLER: En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar Amerikan Film Enstitüsü (AFI) -En İyi Film Ulusal Film Eleştirmenleri Topluluğu - En İyi Film
Filmin Künyesi Yönetmen: Bennett Miller Senaryo: Dan Futterman Eser: Gerald Clarke Süre: 1 saat 54 dak.
Oyuncular: Philip Seymour Hoffman Catherine Keener Clifton Collins Jr. Chris Cooper Bruce Greenwood
‘Brokeback Mountain / Brokeback Dağı’, Amerikan Film Akademisi’nce verilen 78. Oscar Ödülleri’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu kategorilerinin de aralarında bulunduğu 8 dalda aday olmuş, bunlardan 3’ünü (En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Müzik) ödüle dönüştürmüştü.
Bu yıla damgasını vuran film, Türkiye’de 18 yaşının altındaki seyirci tarafından izlenemeyecek.
‘Brokeback Dağı’ ABD’de 81 milyon dolar gişe hasılatı elde etmiş, 17 yaş altındakilerin filme reşit olan biri eşliğinde girebilmesini tavsiye eden “R” sınıflandırmasını almıştı.
YAPIM HAKKINDA Prodüksiyonu Diana Ossana ve James Schamus tarafından üstlenilen ‘Brokeback Dağı’nda önemli rolleri Heath Ledger, Jake Gyllenhaal, Linda Cardellini, Anna Faris, Anne Hathaway, Michelle Williams ve Randy Quaid üstleniyor.
Pulitzer ödüllü Annie Proulx’un bir kısa hikayesine dayanan film için uyarlama, Pulitzer ödüllü yazar Larry McMurtry ve Diana Ossana tarafından gerçekleştirilmiş.
Türkiye hakları Filmpop’a ait olan 134 dakika uzunluğundaki filmin Türkiye genel dağıtımı Warner Bros. tarafından yapılıyor.
Oscarlı sinemacı Ang Lee, 2005 Venedik Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Film dalında Altın Aslan kazanan ‘Brokeback Dağı’ ile destansı bir Amerikan aşk hikayesini perdeye taşıyor.
FİLMİN ÖYKÜSÜ Wyoming ve Teksas’ın büyüleyici manzaralarında çekilen filmde biri çiftlik kahyası, biri rodeo kovboyu olan iki genç erkeğin hikayesi anlatılıyor.
1963 yılında tanışan ikili arasında beklenmedik şekilde bir ömür boyu sürecek bir bağ kurulur ve beraberinde getirdiği sorunlar, mutluluklar ve trajediler aşkın dayanıklılığını gözler önüne serer.
Wyoming, Signal’da bir sabah erken saatlerde Ennis Del Mar (Heath Ledger) ve Jack Twist (Jake Gyllenhaal) bölgenin çiftçilerinden Joe Aguirre (Randy Quaid) yanında iş bulmak amacıyla girdikleri sırada tanışırlar.
Ennis ve Jack’in doğdukları dünya hızla değişmekte ancak çok az gelişmektedir. İki delikanlı da kendileri için önceden çizilmiş yolun farkındadır - sürekli bir iş bulmak, evlenmek ve bir aile kurmak. Ama ikisi de ifade edemedikleri bir şeye karşı açlık hissetmektedirler.
Aquirre ikisini muhteşem Brokeback Dağı’nda çoban olarak yolladığında aralarında önce bir dostluk, sonraları daha yakın bir ilişki başlar.
ANNIE PROULX (HİKAYENİN YAZARI) 1988’de ilk kurgu eseri olan ‘Heart Songs and Other Stories’i yayımladı. İlk romanı ‘Postcards’, 1993 PEN/Faulkner Kurgu Eser Ödülü’nü kazandırdı.
Proulx, 1994’te ‘The Shipping News’ romanıyla Pulitzer Ödülü kazandı.
Annie Proulx’un kısa öyküsü ‘Brokeback Mountain’ ilk olarak 1997 yılında The New Yorker dergisinde yayımlandı. Hikaye pek çok ödülün yanısıra, National Magazine ödülünü kazandı.
Hikaye daha sonra yazarın ‘Close Range: Wyoming Stories’ adlı derleme kitabında yer aldı.
ÖDÜLLERE BOĞULAN FİLM Geçen yılın en çok konuşulan filmlerinden ‘Brokeback Mountain’ın yönetmeni Ang Lee, ‘Directors Guild of America / Amerikan Yönetmenler Birliği’nce, En İyi Yönetmen Ödülü’ne değer bulundu.
Tayvan orijinli sinema adamı Ang Lee, daha önce de Altın Küre de En İyi Yönetmen Ödülü’nü almıştı. ‘Brokeback Mountain’ ile 10’dan fazla ödül alan Lee, 5 Mart’ta açıklanan Oscar ödüllerinde de -beklendiği gibi- Oscar’ın sahibi oldu.
OSCAR ÖDÜLLERİ En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Müzik
DİĞER ÖDÜLLER (EN İYİ FİLM) Altın Küre Amerikan Film Enstitüsü - AFI Boston Film Eleştirmenleri Birliği L.A. Film Eleştirmenleri Birliği Las Vegas Film Eleştirmenleri Birliği New York Film Eleştirmenleri Birliği San Francisco Film Eleştirmenleri Birliği Dallas-Forth Worth Film Eleştirmenleri Birliği Broadcast Film Eleştirmenleri Birliği BAFTA Berlin Film Festivali Londra Film Eleştirmenleri Birliği Venedik Film Festivali - Altın Aslan
‘Herkes Kırmızı Başlıklı Kız’ hikayesini bilir... ya da bildiğini sanır. Bilinen her şey değişiyor çünkü daha önce hiç kimse onları peri masalını bu şekilde görmedi. Orijinal hikâyede birçok soru yanıtsız kalmıştır. Kurt neden küçük kızı yemek istemiştir? Büyükanne nerededir? Kırmızı Başlıklı Kızın aklından aslında neler geçmektedir? Bu masaldan yola çıkan Hoodwinked bütün karakterleri bir araya getiriyor ve bütün bu sorulara cevap arıyor. Her şey altüst edilerek, bilgisayar animasyonuyla, sonunda efsanenin ardındaki şoke edici gerçek suç sorgusunu açığa çıkaran bir suç komedisi yaratıldı. Sonunda, Kırmızı Başlıklı Kız, Büyükanne, Oduncu ve Kurt’un işlenen suçun zanlıları olmalarıyla hikayenin tamamı ortaya çıkıyor.
Hoodwinked’ hikayenin sonundan başlıyor ve rüzgar ters yönden esiyor... Her şey tüylü ve kürklü polis ve dedektiflerin, gelen bir şikayet üzerine Büyükannenin ormandaki evinde ortaya çıkmalarıyla başlıyor. İlk bakışta, bir oduncunun büyük anne kılığına girmiş bir kurdu tartaklaması ve haneye tecavüz ve izinsiz balta kullanma gibi bazı suçların işlendiği bilindik durum gibi gözüküyor.
Ama görünüş yanıltıcı olabilir. Nazik dedektif Nicky Flippers (David Ogden Stiers), çıkarcı polis şefi Grizzly (Xzibit) ve polis memuru Bill Stork (Anthony Anderson) hilebaz şüphelileri sorgularken, her birinin tamamen farklı, ama aynı ölçüde vahşi ve tutarsız hikayeleri olduğunu keşfediyorlar. Dahası, işlenen suçun, orman için çok önemli olan değerleri kurabiye tariflerini çalarak ormanı yağmalayan, kötülüğü dilden dile dolaşan “Şekerleme Hırsızı” ile de bir ilgisi var gibi gözüküyor.
Hiç biri tamamen göründüğü gibi değil, her birinin büyük sırları ve kurnaz yalanları var. Dedektifler kısa sürede, son derece masum görünen Kırmızı Başlıklı Kızın gayet görmüş geçirmiş, büyük kötü kurdun son derece yanlış anlaşılmış; büyük annenin kimsenin hayal edemeyeceği gizli bir hayata sahip ve tehlikeli, kasları en güçlü yeri olan-bu tipleri bilirsiniz- şaşırtıcı bir şekilde bazı amaçları olan biri olduğunu anlıyorlar.
Onlar olağan şüpheliler değiller - dedektifler, gitgide daha da karmaşıklaşan bu bilmeceyi çözebilmek ve suçluyu bulabilmek için, bir birleriyle çelişen görgü tanıklarına baş vuruyorlar. Sonunda, korkunç caninin gerçek kimliği ortaya çıktığında, farklılıklarını koruyarak, kendi mutlu hayatlarına dönmek Kırmızı Başlıklı Kız, Kurt, Oduncu ve Anneanneye kalıyor.
HOODWINKED’IN KÖKENİ Her efsanenin arkasında gerçekte ne olduğuyla ilgili şaşırtıcı bir hikaye yatar ve dünyada Kırmızı Başlıklı Kız masalından daha fazla tanınmış bir masal yoktur. Bu hikaye, küçük kızı yemek için büyükannesinin kılığına giren hain kurdu anlatır. Tabi hikayenin bu kadarla sınırlı olduğu düşünülemezdi.
Orijinal hikayede birçok soru yanıtsız kalmıştır. Kurt neden küçük kızı yemek istemiştir? Büyükanne nerededir? Oduncu neden baltasını sallıyor? Kırmızı Başlıklı Kızın aklından aslında neler geçmektedir?
Bu masaldan yola çıkan Hoodwinked bütün karakterleri bir araya getiriyor ve bütün bu sorulara cevap arıyor.
Hoodwinked Maurice Kanbar ve animasyoncu Sue Montgomery’nin kurduğu Kanbar Animation Studio’dan çıkmış ilk filmi. Kanbar ve Montgomery şirketi, yaratıcı aile animasyonları yapmak için kurmuş. İkisinin de çocukluktan beri tutkuları olan peri masalları onları bu filmi yapmaya itmiş.
İlk projelerini çekmek için yeni fikirler ararken Edwards kardeşlerle tanışan ikili, kardeşlerin Wobots filmini izleyince kararlarını vermişler.
“Edwards’ların hikaye anlatımındaki başarısını gördük. Bu bizim Kanbar’da yapmak istediklerimizle birebir uyuyordu” diyor Montgomery.
Filmin Künyesi Yazar/Yönetmen/Twitchy’nin sesi: Cory Edwards Yazar/Yönetmen: Todd Edwards Yard. Yönetmen/Yazar/Kurgu: Tony Leech Yapımcı: Maurice Kanbar, Sue Bea Montgomery, P. Stutzman Dağıtımcı: Medyavizyon
Seslendirenler Anne Hathaway (Kırmızı Başlıklı Kız) Glenn Close (Büyükanne) Patrick Warburton (Kurt) Jim Belushi (Oduncu) David Ogden Stiers (“Nicky Flippers”) Andy Dick (Boingo) Xzibit (Şef Grizzly) Anthony Anderson (Bill Stork) Chazz Palminteri (Woolworth)
Kumpanya (The Company) Robert Altman’ın yönettiği ve Neve Campbell, Malcolm McDowell, James Franco ile Barbara Robertson’ın oynadığı ‘Kumpanya’ filmi gösterime girdi.
Efsanevi yönetmen Robert Altman, ‘The Company’ ile dans dünyasına doğaçlama tarzı, değişkenliği ile imzasını atıyor. Altman bu filmde izleyicilere dans dünyasındaki günlük çalışmaların zorluğunu, yoğun çalışmaların çok büyük baskısını, dansçıların dayanıklı bünyelerini, dansların şaşırtan, heyecanlandıran ve canlı güzelliğini gözler önüne seriyor.
Robert Altman, Oscar ödüllü ‘Gosford Park’la yakaladığı enfes başarıyı; bale dünyasını gözler önüne getiren ‘The Company’ ile devam ettiriyor
Baştan sona olağanüstü kariyere sahip Altman, seyircileri şaşırtıyor, eğlendiriyor ve meydan okuyor. Bu meydan okuyan yönetmen, ‘The Company’ ile dans dünyasına doğaçlama tarzı, değişkenliği ile imzasını atıyor.
Altman’ın film için yaratıcılığı son derece samimi ve canayakın. Altman bu filmde izleyicilere dans dünyasındaki günlük çalışmaların zorluğunu, yoğun çalışmaların çok büyük baskısını, dansçıların dayanıklı bünyelerini, dansların şaşırtan, heyecanlandıran ve canlı güzelliğini gözler önüne seriyor.
Altman filmi, biçimde dünyaca ünlü Joffrey Ballet of Chicago ile çalışarak ve işbirliği yaparak çekti. ‘The Company’nin gerçekçiliği ve zenginliği Altman’ın filmi eşi görülmemiş biçimde Joffrey Ballet of Chicago ile çalışmasından geliyor.
Senarist Barbara Turner (Pollack, Georgia), Joffrey ile birlikte gözlem ve yazım için iki sene harcadı. Joffrey’nin dansçıları Altman’ın takımının özünü oluşturuyor.
Joffrey’nin grubundaki tek oyuncu Neve Campbell, ‘Scream’ filmlerinde oynadı ve ‘Party of Five’ adlı televizyon programı yaptı. Başarılı dansçı Campbell, aktris olmadan önce The National Ballet of Canada’da bale eğitimi gördü. Uzun süredir arzuladığı hayallerinin doruğundayken, büyük bir bağlılıkla bu gerçekçi ve ince ayrıntılı filmi yarattı Campbell, filmdeki dansları için Joffrey ile çok yoğun çalıştı.
Filmin, dans dünyasından olmayan oyuncuları; Joffrey’in yetenekli, büyük ve heyecan verici canlı kareografiler hazırlamış sanat yönetmeni Gerald Arpino’yu oynayan Malcolm McDowell (A Clockwork Orange, O Lucky Man!, Gangster No. 1). Cal’ı oynayan Golden Globe ödülü alan aktör James Franco (Spiderman ve James Dean).
ALTMAN’IN DANS DÜNYASINA YAZDIĞI BİR AŞK MEKTUBU ‘The Company, Altman’ın da anlatmaya çalıştığı gibi: değişken, seksi, canlı ve samimi. Bu fim, Robert Altman’ın dans dünyasına yazdığı bir aşk mektubu gibi.
ROBERT ALTMAN (Yönetmen) Korkusuz, hayalci ve ileriyi görebilen yönetmen Robert Altman canlı ve serbest filmlerle seyirciyi heyecanlandırıyor, şaşırtıyor, eğlendiriyor ve meydan okuyor.
Altman kariyerine ‘Kansas City’deki Calvin Company’de belgesel ve endüstrisel filmler ile başladı. Daha sonra altmışlarda televizyona yöneldi. 1970’de yaptığı kara mizah ‘M. A. S. H.: Cephede Eğlence’, uluslararası başarıya ulaştı.
Kendine bir yol çizdi ve seçkin bir kariyer yaptı. Cannes Film Festival’inde ‘The Player’ filmi ile En İyi Yönetmen ödülü aldı.
‘Short Cuts’ ve ‘Gosford Park’ filmleri ile En İyi Yönetmen olarak Oscar’a aday gösterildi.
ÖNEMLİ BAZI FİLMLERİ: Gosford Park (2001) Dr. T & the Women (2000) Cookie’s Fortune (1999) The Gingerbread Man (1998) Gun (1997) Jazz ’34 (1996) Kansas City (1996) Pret a Porter (1994) Short Cuts (1993) The Player (1992) Vincent & Theo (1990) Popeye (1980) Fool for Love (1985) A Perfect Couple (1979) Quintet (1979) Nashville (1975) M. A. S. H. (1970)
Filmin Künyesi Yönetmen: Robert Altman Senarist: Barbara Turner Hikaye: Neve Campbell & Barbara Turner Dağıtım: Bir Film İthalat: Avşar Film - TMC Süre: 112 dk
Koreografileri hazırlayanlar: Lar Lubovitch Robert Desrosiers
Oyuncular: Ry - Neve Campbell Alberto Antonelli - Malcolm McDowell Josh - James Franco Harriet - Barbara Robertson Edouard - William Dick Susie - Susie Cusack
***
Kayıp Şehir (The Lost City) Andy Garcia son filmi ‘Kayıp Şehir’de, hem başrol oyuncusu hem de yönetmen olarak yer alıyor. Film, Garcia’nın memleketi Küba’ya dramatik, tarihi ve romantik bir saygı duruşu niteliğinde.
Küba’nın usta romancısı Guillermo Cabrera Infante’nin yazdığı film, kaderleri devrim kargaşası içindeki bir ulusa bağlı olan bir ailenin, üç erkek kardeşin ve güzel bir kadının öyküsünü konu alıyor. Filmde Dustin Hoffman ve Bill Murray gibi oyuncular da önemli roller üstlenmiş.
Tarihi entrika ve zamandan bağımsız romantizmin destansı serüveni olan “The Lost City / Kayıp Şehir”, devrim öncesi Küba’nın müziği, rengi ve şaşasını fazlasıyla yansıtıyor.
Andy Garcia ve Bill Murray’in yanı sıra, filmin kilit rollerinde gizemli ganster Meyer Lansky rolünde Dustin Hoffman; Aurora Fellove rolünde İspanyol sinema yıldızı ve Lancorne süper modeli Ines Sastre bulunuyor. Aurora Felllove, bir kadına, ülkeye ve bir Kayıp Şehre duyulan imkansız aşkın metaforunu oluşturuyor.
FİLMİN ÖYKÜSÜ 1958’de, Havana şehri Karayibler’in Paris’idir. Gündüzleri parlak güneş ışığının yaktığı şehri geceleri de eğlence yerlerindeki tutku ve müzik kucaklamaktadır. Ama lüksün ve zevkin hüküm sürdüğü tropik şehirde her şey iyi gitmemektedir.
Ülke için için kaynamaktayken, kendi aleminde yaşayan, çağdaş bir Nero olan diktatör Fulgencio Batista, Küba’nın gırtlağına bastırmaktadır.
1940 Anayasası’nı tekrar geri getirme çabasıyla, barışçı entelektüeller ve eylemci siyasetçiler değişiklik için lobi yapmaya başlarlar; sokaklarda, yer altına inen umutsuz şehirliler, barışçı politikayı bir kenara bırakıp silahlanmaya ve suikastlara başlarlar.
Bu arada, sazlıkların bol olduğu bölgelerde ve doğudaki dağlarının ücra ormanlarında, (tam olarak niyetleri belirsiz olan) Fidel Castro’nun ve Ernesto “Che” Guevara’nın devrimci M26 güçleri Havana’ya gitmek için gerekli plan ve hazırlıkları yapmaktadırlar. Bu güçler zor durumdaki Batista’yı daha da sıkıştırmaya başlayınca, diktatörün gizli polisi iktidarı koruyabilmek konusunda iyice çaresiz kalırlar.
Cennet adanın sorunlarının ortasında kalan, Havana’nın en klas gece kulübü El Tropico’nun sahibi Fico Fellove, ailesini, kulübünü ve bir kadının sevgisini elinde tutabilmek için mücadele etmektedir.
YAPIM NOTLARI Uluslararası üne sahip Oscarlı aktör Andy Garcia ilk yönetmenlik denemesini ‘The Lost City / Kayıp Şehir’le yapıyor. Bu, kendisinin 16 yıl boyunca geliştirdiği bir proje. Kübalı romancı Guillermo Cabrera Infante’nin yazdığı senaryo Küba devrimi sırasında yaşanan imkansız bir aşk hikayesini konu alıyor.
Ön yapım aşaması hemen hemen sıfırdı çünkü kameralar çalışmaya başlayana kadar oyuncu kadrosu ve yapım ekibine katılımlar sürdü.
Yapım tasarımcısı Waldemar Kalinowski 1958 dönemi Küba’sına benzer görünüm ve mekanlar elde etmek için yaratıcı açıdan yerel kaynaklardan büyük ölçüde yararlanma olanağı buldu. Oscarlı kostüm tasarımcısı Deborah Lynn Scott (“Titanic”; “Legends of the Fall”; “Minority Report/Azınlık Raporu” ve “Hoffa”) ise 1950’lerdeki Havana’nın ‘haute couture’ünü (özel dikim kıyafetler) yeniden yaratmada olağanüstü zevkini konuşturdu.
Yapım 2004 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında tamamlandı ki bu aylar Karayibler’de aşırı sıcağın, nemin ve beklenmedik sağanakların olduğu bir mevsimdi. Garcia, Dominik Cumhuriyeti’ne tütün hasat mevsimi olan Mart ayında gidip, Fellove ailesinin hatırı sayılır gelir kaynaklarından biri olan tütün tarlalarında çekim yaptı.
Garcia’nın bu ek ziyareti yapmasına değdi çünkü bu sayede filmdeki aile ihanetinin en dramatik ve en karanlık anlarından birine tezat teşkil edecek güzel, zengin ve kapsamlı çekimler yapabildi. Çekim yapılan mekan, aslen, günümüzde dünyanın en ünlü tütün ve puro üreticilerinden Carlos Fuente’nin arazileriydi. Fuente ailesi kısa bir sahnede yer de aldı.
Dustin Hoffman ve Bill Murray filme cömertçe zaman ayırdılar. Buna rağmen, filmde bu kadar yetenek ve meşgul insan bir aradayken, yapımın çabuk tamamlanması gerekiyordu çünkü oyuncuların başka projelere taahhütleri vardı; hatta Garcia’nın “Oceans Twelve”deki programı kendi filmiyle çakışıyordu. Filmin tamamı 35 günde çekildi. Post prodüksiyon ise bütünüyle Los Angeles’ta gerçekleştirildi. Film Haziran 2005’te tamamlandı.
Filmin Künyesi Yönetmen: Andy Garcia Senaryo: Guillermo Cabrera Infante Yapımcı: Frank Mancuso, Jr. Kurgu: Christopher Cibelli Görüntü Yönetmeni: Emmanuel Kadosh Yapım Tasarımı: Waldemar Kalinowski Kostüm Tasarımı: Deborah L. Scott Yapım: ABD - 2006 Süre: 144 dakika Dağıtım: Warner Bros İthalat: Fida Film
Oyuncular: Andy Garcia (Fico Fellove) Dustin Hoffman (Meyer Lansky) Bill Murray (Yazar) Inés Sastre (Aurora Fellove) Steven Bauer (Yüzbaşı Castel) Richard Bradford (Don Donoso Fellove) Nestor Carbonell (Luis Fellove) Lorena Feijoo (Leonela) Juan Fernandez (Başkan Fulgencio Batista) Jsu Garcia (Ernesto “Che” Guevarra) Dominik Garcia - Lordio (Mercedes Fellove)
Acı Tatlı Hayat (A Bittersweet Life) Kim Jee Woon’un yönettiği ‘Acı Tatlı Hayat’ (Dalkomhan Insaeng - A Bittersweet Life), gösterime girdi.
“Bu yılın en önemli Kore filmi: Kara film tarzının uçlarında ve Kore usulü ultra-vahşet” [Variety]
1964’te Seul’de doğan Ji-woon Kim, Güney Kore Sineması’nın genç kuşağının en önemli temsilcilerinden biri.
Üç Asyalı yönetmenin birer kısa filminden oluşan ‘Üç’te (2002) ‘Anılar’ adlı muazzam bölümü çeken yönetmen, gerilimli bir drama olan bir sonraki filmi Karanlık Sırlar’la Türkiye sinemalarına konuk oldu. Acı Tatlı Hayat yönetmenin dördüncü uzun metrajlı filmi.
FİLMİN ÖYKÜSÜ Seul’un gökdelenleri arasında lüks bir otelin teras restoranı Sun-Woo için bir kaledir. Hayatını çalıştığı yerin mükemmelliğine adamış ve patronu Kang Başkan’ın tam güvenini kazanmıştır.
Hiçbir zaman neden sorusunu sormadan gösterdiği mutlak sadakati ve işindeki mükemmeliyetçiliği onu patronun adamı yapmıştır.
Kang Başkansa kurallara aykırı davrananları sorgusuz sualsiz cezalandıran sert bir patrondur. fakat kimseye söyleyemediği bir sırrı vardır. Genç sevgilisi Hee-Soo. Patron Sun-Woo’yu kız arkadaşının başka bir ilişkisi olup olmadığını öğrenmesi için görevlendirir.
Sun-Woo izlemeye başladığının üçüncü günü kızı başka bir erkekle yakalar. Bu durumun cezası ölüm olarak belirlenmiştir fakat Sun-Woo bir anda yapamayacağına karar verir.
O anda kendini bir gün öncesine kadar kardeşi olan bir çeteyle savaşırken bulur.
FESTİVALLER Edinburgh Film Festivali 2006 Cannes Film Festivali 2005 Phıladelphia Film Festivali 2006 Fantezi Filmler Festivali 2005 - Almanya Brüksel Uluslararası Fantastik Filmler Festivali 2006
Filmin Künyesi Acı Tatlı Hayat (A Bittersweet Life - Dalkomhan İnsaeng) Yönetmen: Ji-woon Kim Senaryo: Ji-woon Kim Görüntü Yönetmeni: Ji-yong Kim Kurgu: Jae-geun Choi Yapımcılar: Yo-jin Lee, Jeong-wan Oh Yapım: 2005, Güney Kore Dil: Korece, Rusça Süre: 120 dak. Tür: Aksiyon, dram Dağıtım: Bir Film İthalat: Eflatun Film
Oyuncular: Jeong-min Hwang, Ku Jin, Hae-gon Kim, Roe-ha Kim, Yeong-cheol Kim
***
Bubba Ho-Tep Don Coscarelli’nin yönettiği ve Bruce Campbell, Ossie Davis, Ella Joyce ile Heidi Marnhout’un oynadığı ‘Bubba Ho - Tep’, gösterime girdi.
‘Bubba Ho-Tep’, kült yazar Joe R. Lansdale’nin Bram Stoker Ödülü’ne aday olmuş olan kısa hikayesinden uyarlanmış ve Elvis Presley’e gerçekte ne olduğunun hikayesini anlatmakta.
Elvis’i (Bruce Campbell) Doğu Teksas’ta bir huzur evinde buluruz ölümünden yıllar önce bir başkasıyla kimlik değiştirdiğini ve bir daha gerçek kimliğine kavuşma şansı yakalayamadığını keşfederiz.
Elvis kendinin aslında Başkan John F. Kennedy olduğunu düşünen bir başka huzur evi sakiniyle birlik olur ve bu iki yaşlı kurt, mutlu huzur evini kendine yeni av alanı olarak seçmiş olan iblis bir Mısır mumyasına karşı savaşırlar.
YAPIM NOTLARI David Lynch’in de aralarında olduğu birçok yönetmenin ilgisini çeken Joe R. Lansdale’in hikayeleri, sonunda Don Coscarelli tarafından beyazperdeye uyarlandı.
Hikayeyi tesadüfen kitapçının tavsiyesiyle keşfeden Coscarelli, yazarla bu hikayeyi film yapmak için temasa geçmiş.Yazar, yönetmenin Bubba Ho-Tep’le ilgilendiğini duyunca çok şaşırmış.
Coscarelli’nin aklında hemen Elvis Presley’nin kefareti ile ilgili bir şimşek çakmış. Coscarelli şöyle diyor: “Hemen hemen her gerçek fan Elvis’in bir klozette oturarak, aklını kaybetmiş biçimde kendini kaybettiğine ve ölüp gittiğine inanmak istemez. Bu yüzden ölümünün ardından yaşadığına dair bir çok işaret belirir. Elvis bir kahraman gibi can vermeliydi. Jack Kennedy’le beraber ruh emici bir Mısır mumyasıyla savaşmaktan daha iyi ne olabilirdi ki?
FESTİVALLER Toronto Uluslararası Film Festivali San Francisco Bağımsız Film Festivali U.S. Comedy Arts Film Festivali SXSW (South by Southwest Film Festivali) Florida Film Festivali Brüksel Uluslararası Film Festivali Hong Kong Uluslararası Film Festivali Seattle Uluslararası Film Festivali Puchon Uluslararası Film Festivali Fant-Asia Film Festivali
Filmin Künyesi Yönetmen: Don Coscarelli Eser: Joe R. Lansdale’in kısa hikayesi Senaryo: Don Coscarelli Yapımcılar: Jason R. Savage, Don Coscarelli Süre: 92 dk. Dağıtım: 35 Milim Filmcilik İthalat: Kamera Film
Oyuncular: Bruce Campbell (Elvis Presley/Sebastian Haff) Ossie Davis (John F. “Jack” Kennedy) Ella Joyce (The Nurse) Heidi Marnhout (Callie) Bob Ivy (Bubba Ho-tep) Edith Jefferson (Elderly Woman) Larry Pennell (Kemosabe) Reggie Bannister (Rest Home Administrator) Daniel Roebuck (Hearse Driver) Daniel Schweiger (Hearse Driver) Harrison Young (Bull Thomas, Elvis’ Roommate) Linda Flammer (Room Nurse) Cean Okada (Attending Nurse) Solange Morand (Iron Lung Lady) Karen Placencia (Baby)