Şimdi Ara

HD'ye En Yakın Kalite İçin Hangi Bağlantı ? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
44
Cevap
0
Favori
3.606
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşın dediği doğru component kesinlikle HDMI ve DVI dan sonra en iyisidir. Yeter ki şasi tasarımı iyi yapılsın.

    benim demek istediğim ne yazıkki kesin doğrular yok. genel doğrular var. Bu nedenle alacağınız ürünün ıcığını cıcığını incelemek lazım.
    Tasarımı çok şeyi değiştirir.


    Nerede kalmıştık?
    Evet deinterlacing nedir?
    Daha önce "interlacing" i basit bir şekilde açıklamıştık. Deinterlacing ise tek ve çift satırlara bölünmüş olan resim karelerinin tekrar bir tek bütün resim olacak şekilde birleştirilmesi işlemidir. Bu işlem çok kolay gibi gözükmekle beraber aslında görüntü kalitesini son derece etkileyen bir işlemdir.

    Basitçe anlatalım. Öncelikle tek ve çift satırlar teker teker okunur ve frame buffer adı verilen chipsete ait bir RAM de saklanır. Deinterlacer chipi bu dataları okur sıralar ve bütün esmi oluşturur. Sanki bir puzzle gibi. Fakat özellikle analog sinyallerin deinterlace yapılmasında çok büyük sıkıntılar çıkar.
    Daha en başında video dosyası oluşturulurken yani görüntü interlace hale getirilirken her satır bir üst satırla tamamen örtüşecek şekilde örneklenemez.
    bunun nedeni teknik nedenlerdir. (ADC jitter,analog sistemdeki buffer ve amlifier ların lineer olmayan transimpedansları, groupdelay yaratmaları, interlacing algoritmasındaki sıkıntılar vesaire) yani her bir kareyi interlace hale getirmek, görüntü kalitesini zaten düşürmektedir. Bir de bu görüntüyü tekrar progressive hale getirmek için bu işlemlerin gerisin geriye tekrar yapılacağı ve bu tekrar esnasında yine kayıpların ve artifact ların oluşacağı göz önüne alınırsa görüntüde ciddi bozulmalar meydana gelir. En basitinden keskin renk yada resim geçilerinde bir sürü çapraz kırtişlenmeler meydana gelir ve bu rahatlıkla göz ile görülebilir.


    Bir LCD TV de gelen sinyal ister interlaced ister progressive olsun. LCD tv sinyali hep progressive olarak kullanır. Yani interlaced sinyaller mutlaka progressive döünüştürülür. Bu noktada yine kalitede düşme meydana gelir.

    İşte bu dönüşümü yapan çipe deinterlacer adı verilir. Yaklaşık 4,5 sene önce deinterlacer chipleri il scaler chipleri ayrı ayrı üretiliyorlardı. Bu nedenle şaside bir kaç tane chip kullanılması gerekiyordu. Günümüzde, scaler, deinterlacer, Digital TV mpeg decoder, usb controller,
    sound demodulator ve işlemcisi tek bir chip içerisinde bulunabiliyor. Bu da ek bilgi.


    İnterlacing deinterlacing derken, bence günümüz tvlerinin bence en teknik en güzel özelliklerinden biri olan motion estimated picture özelliğine geldik.
    Bunu bir sonraki yazımda anlatacağım. Bu arada bir ipucu Dünyada ki en kaliteli motion estimation algortimasına sahip olan chipi Phillips üretiyor ve başka hiç bir üreticiye bu chipi satmamak için chipe oldukça yüksek fiyatlar koyuyor. Peki bu motion estimetion nedir?


    Bir sonraki yazımda.


    Bu arada aslına bakarsanız arkadaşlar haklı. Şu sözünü ettiğim yüksek teknolojili chipi biz üretseydik fena mı olurdu?

    Neyse biz yine de kendimizi o kadar yerden yere vurmayalım. Baştan kaybetmeye gerek yok. Bu benim şahsi düşüncem katılırsınız katılmazsınız. Bana kızarsınız. Saygı duyarım.

    Ama fırsat bulunca, gidip İngiltere deki bilmem neredeki şirketlerde çalışan arkadaşlarımızı kaybettiğimiz için üzülüyorum. Bunlar çok büyük kayıp.
    Bu düşüncelerimden dolayı en yukarıdaki yazıları yazdım. Gerçekten çok büyük çaba gösteriliyor bir şeyler çıkartmak için ama gerçekten çok zor.
    Gerçekten çok güzel ürünler de yapılıyor. ben zaten yukarıda hepsi iyi falan demedim. İlla şunu da alın demedim sadece iyi tartın dedim. Eğer alcağınızın aynısını hatta daha güzelini bir TÜRK malında bulursanız, neden onu tercih etmeyesiniz.


    Tekrar ediyorum demiyorum ki illa Türk malı alın.
    Yoksa gönül isterdi ki altımdaki araba Türk malı olsun. Bilgisayrındaki anakart burada tasarlansın. Olmayınca ben de ne yapıyorum. Asus marka tercih ediyorum. Bilmem ne marka araba alıyorum Bilmem ne marka telefon kullanıyorum.



    Neyse şimdilik iyi günler görüşmek üzere.
    Mail ayarlarımda özel mesajlara izin var. Neden pm ler gelmiyor anlayamadım.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: karomen

    Sony panel üretmiyor, sony scaler üretmiyor. O halde sony 25% sony olmalı bu mantığa göre.

    Asus ekran kartları 25% Asus neden chipset NVIDIA, Chipset ATI.

    Böyle mantıkla bir yere varılmaz. 100% dedi isek şasi tasarımı, mekanik tasarım ve üretim dedik.

    Tabiki 100% diye bir şey yok. Anlamak isteyen anlar, gerisi boş.


    karomen arkadaşım,

    yazını ilgiyle okudum, son paragrafa gelinceye kadar "özel mesaj atıp da sorayım bakalım hangi marka gerçekten iyi panel üretiyor, kişisel ve taraflı olmadan bilgi verir misiniz" diye sormayı düşündüm, sonunda %100 Türk ifadelerine gelince yanlı bir tutum sezdim, yurt dışındaki ünlü markaların çalışanı olsaydınız ne diyecektiniz? "Biz burda çok kaliteli üretim yapmıyoruz, siz gidin Türk markalardan alın.." dicek miydiniz?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: ogameci


    quote:

    Orjinalden alıntı: satoyama

    çünkü HDMI de ses veriside taşınıyor değilmi



    evet

    DVI + SES = HDMI diye biliyorum yanlışsa düzeltin arkadaşlar...

    HDMI, DVI bağlantısındaki opsiyonel pinlerinin görüntü aktarma yerine 7 kanal ses aktarımı için kullanılması ile ortaya çıkmış olup soket karmaşasını da azaltmak için yeni soket tasarımı yapılmıştır.
    DVI ile HDMI aynı görüntü sinyalini taşır AMA HDMI DVI'dan daha fazla bantgenişliğine sahiptir.
    Bir de DVI Analog ve DVI Digital arasında fark vardır, DVI Analaog çıkışı DVI D veya HDMI'a dönüştürmek için sadece pinleri ve soketi uygun şekle çeviren dönüştürücü (connector) yeterli olmayıp (DVI-I ve -D'de yeterlidir), analog-dijital sinyal dönüştürme işlemi de yapan bir converter gereklidir.

    http://www.hometheaterhifi.com/volume_11_4/feature-dvi-hdmi-hdcp-connections-11-2004.html
    Çevirmek zaman alacak, en azından ingilizce bilenler bakabilir, arama yapınca da bir çok kaynak çıkıyor..

    Kolay gelsin..




  • Evet derdim.
    Neden Phillips örneğini verdim.Doğruya doğru.

    Kaldı ki Türkiye de panel üreten firma yok.

    fakat şunu net olarak söyleyebilirim. En kaliteli denilebilecek bir panel markası yok. Sürekli yeni modeller çıkıyor ve sürekli birbirleri ile yarışıyorlar.

    Bir de başka bir gerçek var. Kimse en yeni nesil panelini diğerine satmıyor. önce kendisi kullanıyor. Durum böyle olunca panel üretmeyen firmalar zamanın en kaliteli panellerini kullanabilmek için ya çok fahiş fiyatlar veriyorlar.(Bunu sadece Sony gibi büyük markalar yapabilir.) Ya da hep geride kalıyorlar. işte bu iyi paneller genelde çok pahalı ürünlerde boy gösteriyorlar. Paranız varsa Samsung,Phillips ve LG nin en üst modelleri tabi ki en doğrusu olacaktır. Ama en üst seviye tuzlu kaçar diyenlerdenseniz. İşte yukarıda yazdıklarımın arkasındayım.


    Görüşmek üzere




  • %100 türk malı haaaaa YA BU işin ucundan biraz anlamasak yedircekler. yerlimalı kullanın diyo bide o cihazlada yerli malı olan hiç bişe yok nerdese montajlayıp dışınada guzel bi kasa yapıp ANCA TASARIM ödülü alırlar... teklonoji ödülü alamazlar neden çünkü doğru dürüst arge yok ARGE NEDİRKİ BİRLEŞTİR SAT YURDUM İNSANINA arge ha..... sony i kotülemiş tamam SONY samsung paneli kullanıyordu ama artık kendi panelini kullanıyor istese uretemez sanki adamlar neler yapıyo lcd simi dandik olcak PS in içini bi açın dandik neymiş görün...yerli firmalarda ise görüntü olarak iyi olan bir firma var ama bahsettigim gibi türk mühendisi falan hikaye güzel buzdolabı çamaşırmakinası vb yapıyorus ama daha lcd plazma konusunda pek iyi degilizz...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ERDI

    %100 türk malı haaaaa YA BU işin ucundan biraz anlamasak yedircekler. yerlimalı kullanın diyo bide o cihazlada yerli malı olan hiç bişe yok nerdese montajlayıp dışınada guzel bi kasa yapıp ANCA TASARIM ödülü alırlar... teklonoji ödülü alamazlar neden çünkü doğru dürüst arge yok ARGE NEDİRKİ BİRLEŞTİR SAT YURDUM İNSANINA arge ha..... sony i kotülemiş tamam SONY samsung paneli kullanıyordu ama artık kendi panelini kullanıyor istese uretemez sanki adamlar neler yapıyo lcd simi dandik olcak PS in içini bi açın dandik neymiş görün...yerli firmalarda ise görüntü olarak iyi olan bir firma var ama bahsettigim gibi türk mühendisi falan hikaye güzel buzdolabı çamaşırmakinası vb yapıyorus ama daha lcd plazma konusunda pek iyi degilizz...


    Bu kadar hararete gerek yok.. az relaks..




  • sevgili karomen ,PIONEER PLAZMALAR'ında kullandığı video işlemciler hakkında bilginiz var mı?biraz anlatabilirmisiniz?
  • Evet, bence de karomen'in bildiği şeylerden faydalanmak daha iyi, yoksa bu %100 Türk malı tartışması uzar gider, o da bize yanlı bilgiler yerine objektif açıklamalar yaparsa hepimiz için daha faydalı olur..

    Herkese iyi forumlar..
  • merhaba mert işin gerçeği bir kaç senedir plazma üretimini tamamen durdurmuş olmamız. Benchmark tan sorumlu bölümümüze sordum ne yazıkki plazma benchmarkına bu nedenle son vermişler üzgünüm. LCD ler le uğraşmaktan başka bir şeye zaman da bulamıyorum.

    iyi günler
  • Gunumuzde kolay kolay hic bir teknolojik urun icin %100 su ulkenin malidir diyemeyiz. Belki bazi Cin urunleri icin soylenebilir, ki isin tasarim kismini goz onune alirsan muhtemelen esin kaynagi Cin haricinde dizayn edilmis bir urun vardir, o da %100 olmaz...

    Yurdumda uretilen TV'lerin dizayni burada yapilir, ama ne derece yaratici oldugu tartisilir. Bazi markalar bu konuda digerlerinin biraz onune gecebilir.

    Basta panel ve chip set olmak uzere uretimde kullanilan komponentlerin cogu Uzak Dogu'dan gelir, genelde tasarimlari Japonya, Amerika veya Avrupa'da yapilip Cin, Taiwan, Kore gibi ulkelerde uretilmistir.

    Devre tasarimi Turk muhendisinin eseridir, kart baskisi yine disarda yaptirilir.

    Dizgi Turkiye'de, yabanci uretim dizgi makinalarini kullanan Turk iscisi tarafindan yapilir.

    Guc kaynagi gibi yan aksamlar yerli yan sanayiden saglanir.

    Mekanik aksam (sase, kasa vb.) yine yerli tasarim ve uretimdir.

    Son montaj konusunda zaten bi tartisma yok :) yerli.

    Kalite kontrolunu da Turk muhendis/teknisyen yapar.

    Boylece yerli uretim TV piyasaya cikar. Artik % kac Turk derseniz...

    Sunu da ekleyeyim... Avrupa uretimi markalarda da durum farkli degil. Onlarda da Avrupalinin payi benzer oranda...

    Bir ekleme daha yapmam gerkiyor, yukarida atlamisim, TV'nin uzerinde calisan yazilim da buyuk oranda Turk muhendisin emeginin sonucudur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi scorpi0 -- 20 Ağustos 2008; 21:31:33 >




  • Akadaşlar tekrar selam.

    Motion estimation nedir?
    Ne gibi avantajlar sağlar?

    Bir video dosyası ortalama olarak saniye de 25 kareden oluşur. O halde, kaba bir anlatımla, görüntüyü çeken kamera saniyede 25 kere örnek alıyor diyebiliriz.

    Şimdi aklımızda bir senaryo canlandıralım. F1 yarışındayız. Arabalar öünümüzden son derece hızlı bir şekilde geçip gidiyor.
    Kameramız sabit ve F1 lerin hareket yönüne nerede ise dik bakıyor. Sıkıntı bu noktada başlıyor. kameramız ilk kareyi çekiyor, ikinci kareyi çektiğinde otomobil belirli bir mesafe almış oluyor. Bu nedenle kesinkli bir resim görüyoruz. Sanki takıla takıla giden.

    Ya da daha güzel bir örnek verelim. Helikopterdeyiz. Himalayaları çekiyoruz. Helikopter çok hızlı. Bu nedenle dağlar önümüzden sanki kesikli kesikli hareketlerle akıp gidiyor gibi görülür. Hemen hemen her filmde bu tür sahneler vardır. Biraz dikkat edin göreceksiniz. Özellikle büyük bir ekranda izliyorsanız , bu gözünüzün odaklanmak için daha çok yorulmasına neden olacaktır. Ve takılarak giden bir görüntü vardır.

    Şimdi şöyle bir sistem geliştirelim. Video dosyası ilerlerken, o anki kareyi bir hafıza birimine (RAM) yazsın, bir sonra basılması gereken kareyi erkenden okusun onu da RAM' e yazsın. Daha sonra bu iki resmi bir yap boz gibi küçük parçalara bölsün ve her bir küçük parçanın iki kare arasında ne kadar ve hangi yöne yer değiştirdiğini bulsun. Artık her bir parçanın iki frame arasında (yani 1/25 sn boyunca) hangi yöne ne kadar hareket ettiğini bilmiş olacağız. Bu bilgileri kullanıp iki frame arasına yeni bir frame ekleyelim. Parçaların hızını ve yönünü bildiğimiz için bu yeni eklenen frame de olası konumlarını bilmiş olacağız. Bu tahmine göre yeni frami oluşturup, orjinal iki frame arasına yerleştirmiş olacağız.

    Peki sonuçta ne oldu? 25Hz lik görüntüden 50Hz lik daha akıcı bir görüntü elde ettik. Hareketli resimlerde daha çok farkedilebilirlik yarattık. Bu işleme motion estimation adı veriliyor. Bu işi yapmak için şasi de ayrı bir çip kullanılıyor. Ve dünya kadar yazılımsal optimizasyon gerekiyor.

    İki resim arasındaki fark size gösterildiğinde muhtemelen motion estimation özelliği olmayan tvlerdeki takılmalar sizi daha çok rahatsız edecek. Bu nedenle motion estimation lı bir mamül isteyeceksiniz. Ne yazık ki, bu özellik genelde üst seviye pahalı ürünlerde oluyor. 100Hz teknolojisini kullanan bir çok tv de bu mevcut. Ama hepsinde değil. Sakın bu 100Hz kesin bunda motion estimation var demeyin. Tamamen yanlış olur. Ürün speğinde motion estimation yada compansation yazar. Bazıları yazmak yerine garip isimler takıyorlar bu özelliğe. Araştırıp almanız gerek.


    Bir saonraki yazımda 100Hz kabaca nedir?
    Motion estimated 100Hz ile düz 100Hz arasında ne fark vardır? gibi sorulara cevap vereceğim.


    Hepinize iyi akşamlar diliyorum.




  • sn keromen ,

    verdiğiniz bilgiler içinde sony'nin panel üretimini atlayıp, panel üretmiyor şeklinde yorumlamanıza anlam veremedim. sony kaliteli panellere sahip olmak için uzun zamandır çok ciddi yatırımlar içinde. bu bilgiler yurt dışı sitelerde çokça geçiyor.

    ayrıca Philips'in panelleri diğer firmalardan aldığını ve LG Philips ortaklığının , Philips'in hisselerini LG ye devretmesiyle firma adının LG Display'e dönüştüğünü de yine biliyorsunuzdur.

    bunun yanı sıra yine Philips'in 10 bit panellere ancak bu sene geçecek olması aşağıdaki tavsiyelerinizle çelişiyor bence.
    Yine LG nin kullandığı LCD panel teknolojisi nedeniyle kataloglarda her ne yazarsa yazsın kontrast değerlerinde ve büyük ekranlarda avantajlı olmadığını söyleyersek yanılmış olmayız sanırım.

    quote:

    Orjinalden alıntı: karomen

    Evet derdim.
    Neden Phillips örneğini verdim.Doğruya doğru.

    Kaldı ki Türkiye de panel üreten firma yok.

    fakat şunu net olarak söyleyebilirim. En kaliteli denilebilecek bir panel markası yok. Sürekli yeni modeller çıkıyor ve sürekli birbirleri ile yarışıyorlar.

    Bir de başka bir gerçek var. Kimse en yeni nesil panelini diğerine satmıyor. önce kendisi kullanıyor. Durum böyle olunca panel üretmeyen firmalar zamanın en kaliteli panellerini kullanabilmek için ya çok fahiş fiyatlar veriyorlar.(Bunu sadece Sony gibi büyük markalar yapabilir.) Ya da hep geride kalıyorlar. işte bu iyi paneller genelde çok pahalı ürünlerde boy gösteriyorlar. Paranız varsa Samsung,Phillips ve LG nin en üst modelleri tabi ki en doğrusu olacaktır. Ama en üst seviye tuzlu kaçar diyenlerdenseniz. İşte yukarıda yazdıklarımın arkasındayım.


    Görüşmek üzere




  • verdiğim şeyler basit örnekler. Yazımın başından beri iyice tartmaktan kesin doğrular ve iyiler olmadığından bahsediyorum . Ben SOny panel üretmiyor derken SONY i kötülemedim tam tersine iyi bir tasarım yapmış olmak için illaki chipset ya da panel üretmek gerekmez dedim. Ama tek bir gerçeği de belirttim hem panel üreten hemde tv üreten firmalar avantajlılar. En yeni panelleri direkt kullanma imkanı onların elinde.



    10bit meselesi bir rüzgar gibiydi. Çok fazla etki yaratmadı piyasada son kullanıcı açısından görsel olarak çok fazla bir değişiklik gözlemlenmiyor.
    Ben full HD 100Hz motion estimation lı modelleri öneriyorum. Motion estimation ın babası şu anda philips. Aradaki farkı görme fırsatım oldu.



    Kontrast meselesine gelince ben bir gerçeği ifade ettim. 50000 örneğini verdim oysa milyonlarca kontrast oranı belirtiliyor hala hazırda. Asıl gerçek 50000
    oranının bile pembe bir yalan olması. En düşük ışık ile en yüksek ışığı manipüle ediyorlar ve ölçüyorlar. Bu ölçümlerin hiç biri aynı patern üzerinde en yüksek parlaklıkla en düşük parlaklığı ölçmüyor.

    Önce panel backlight max alınıyor. 100% beyaz veriliyor. hatta bir teknoloji ile beyaza bir miktar mavi katılıyor. Bu sayede insanlar beyazı daha beyaz algılıyorlar. Ölçüm yapılıyor. Daha sonra siyah bir patern veriliyor. Backlight dimming sonuna kadar kısılıyor. Tüm brigtness, kontrast kısılıyor ve ölçülüyor.
    Aradaki farkla max kontrast hesaplanıyor. Sonuç yanıltıcı tabi. Zira aynı paterde backlight hem sonuna kadar açık hemde sonuna kadar kısık olamaz.

    LED backlight lı mamüllerde evet kontrast daha iyi ama orada da aldatmaca var. LED ler local olarak dimming sağlıyorlar ama bu aynı resim içeriğinde bu kadar büyük bir kontrasta ulaşmak için yeterli değil.


    Teknik olarak kimse yalan söylemiyor. Hesaplar doğru. Ama pratikte yalan oluyor.

    Arkadaşlar söylediklerimin arkasında bir şeyler aramanın manası yok hep dedim diyeceğim. Her işi iyi yapan birileri var. Hepsi çok iyi yada kötü değil. Ben motion estimation sız tv almam diyorum. Bu benim fikrim. Buna göre görüş bildiriyorum.

    Başkası derki yok kardeşim bu özellik karşılıklı hareket eden cisimlerde bir sürü artifact getiriyor. Ben ce hoş değil diyebilir.
    Fırsatım oldukça anlatmaya çalışıyorum. Sayfa ve zaman ne kadar yeterse. Bilgileri özetliyorum. Elimden geldiğince.

    Sadece samimi olarak şunu belirtmek istiyorum, hemen yanımda 7000ytl lik tvlere bile kolayca ulaşan bir benchmark grubu verken bırakında klasik kullanıcılardan daha öz bilgilere sahip olayım.




  • 10 bit ayı rengin değişik tonlarının bulunduğu konturlarda çok etkilidir. Düz alacalı bir duvarda, ekranın çoğunu kaplayan bir insan yüzünde. Fakat 10 bit bir sistem baştan sona doğru, 10 bit olmazsa aldatmaca vardır. Ben şahsen 10 bit olayını çok öenmsemiyorum tercih meselesi. Zira iyi chipsetler zaten
    konturlar üzerine bir çok işlem uyguluyor. Bu izohips haritasına benzeyen 8 bit konturlarını oldukça iyi tıraşlayabiliyor. Biraz internetten benchmark araştırması ile en uygun çözüm bulunabilir.
  • sevgili karomen,
    ben yazdıklarınızın altında birşey aramadığımı belirterek söze başlayayım. bu durumda bazı yazdıklarınızı düzeltmem, aynı fikirde olmadıklarımı da belirtmem gerekecek.

    öncelikle sony'nin 2004 yılında Samsung ile %50,%50 ortak kurduğu S-LCD Corp. adında bir panel üretim şirketi var. Internetten araştırabilirsiniz. Bu şirketin çalışma koşulları da ortaklık duyurusunda yayınlanmış. yani hangi teknolojiler paylaşılıp, hangilerini paylaşmadıklarını belirtmişler. paneli belli bir noktaya kadar ortak ürettikten sonra, her iki firma görüntü teknolojileri ile ilgili kendi deneyimlerini yansıtacak teknolojileri , kendi mekanlarında panele uyguluyorlar.

    Eğer sony , fahiş fiyata panel alan bir firma olsaydı. dünyada kalite-fiyat rekabetine girmekte bir hayli zorlanırdı. aynen Philips'in başına gelenler gibi.

    Philips, Amerika pazarından çekileceğini duyururken Sony, Samsung ve panasonic'in agresif fiyat uygulamalarına da değindi ve daha güçlü oldukları pazarlara (Avrupa gibi) yoğunlaşacağını açıkladı. Ayrıca bir Japon markasının lisans kullanım hakkını alarak düşük segmentte bu marka ile Amerika da bulunmaya devam edeceğini açıkladı.
    Benzer bir açıklama Japonya da JVC den geldi. Japon pazarında LCD satışlarında 5.likten öteye geçemedikleri için onlar da iç pazar yerine güçlü oldukları dış pazarlara yoğunlaşacaklarını açıkladılar. Tüm bu pazarlarda fahiş fiyata panel alan sony nasıl ayakta kalıyor?
    Şu an Sony LCD de dünyada Samsung ile başa baş gidiyor. 2006 ve 2007 yılını az farklarla önde kapatan sony oldu. Üstelik Taiwan panel üreticileri birliği Samsung'un 2007 yılında Taiwanlı 3 üreticiden tam 6 milyon panel aldığını iddia etti. İşte samsung da yaşanan kalite sıkıntılarının belki en önemli sebebi bunlardır. Herneyse zaten samsug ile aradaki farklar çok az olduğu için bu her an değişebilir görünüyor. ancak değişse de kısa vadede kapanmaz bir fark oluşacak gibi görünmüyor.

    Üstelik Sony yeni aldığı iki kararla özellikle büyük ekranlarda LCD TV pazarını domine etmeye devam edeceğinin sinyallerini verdi. Birincisi Sharp ile 3.5 milyar dolarlık yatırımın %30'una ortak olma. ikincisi Samsung ile mevcut tesis ile aynı kapasitede ikinci bir tesis için yine 950milyon dolarlık yeni bir yatırım daha gitme. Bu ortaklıkların hepsi panel üretim tesisi.

    Dolayısıyla yukarıdaki açıklamalarınızdaki savlarınızla belirttiğim bilgiler ciddi manada çelişiyor.

    10 bit konusunda da sizinle aynı fikirde değilim. belirttiğim 10 bit , yeni bir renk oluşturma sistemi olan xvYCC dir. xvYCC önce JEITA tarafından sonra 2006 yılında da IEC tarafından dünya standardı olarak kabul edilmiştir. Bunu ciddiye almamanız nasıl mümkün olabilir? Bu teknoloji aynı zamanda 1.3 version HDMI bağlantısının da çıkış noktasıdır. Kapasite artışından dolayı. Bunu kullanacak içerikler yaygın olmadığı için farkı görmeniz belki biraz zor, ama imkasız değil. bence en kısa yoldan benchmark ekibiniz alır bir sony hd kamera, etkilerini inceler. ancak 8 bit bir panel ne kadar iyi sinyal işlerse işlesin, bu kaliteye ulaşması bana göre mümkün değil. Aksi takdirde neden yeni bir dünya standardı ortaya çıksın öyle değil mi?

    Ayrıca her şeyi iyi yapan birileri var derken çok doğru bir noktaya temas etmişsiniz. Bir ürünün içerdiği tüm teknolojiler aynı marka tarafından geliştirilmek zorunda değil elbette. zaten dünyada uzun yıllardır böyle bir anlayış kalmadı. bu mantalite ile hiçbir firma da rekabet edemez zaten. Ancak ben toplar en iyisini yaparım demek de söylendiği gibi kolay olsaydı Yada başka bir deyişle, önemli firmaların kendilerine has teknolojileri olmasaydı, Kendi fikrime göre hala bir Sony kullanmıyor olurdum. Tabii herkes için bu tercihler değişir.
    Ama LCD lerde şu an ilk 5-6 marka toplam satışların %50 civarını yaparken, 70 marka kalan %50 yi paylaşıyor.

    Demek ki iş, basit anlamda marka da değil, sadece marka adıyla satmıyor. iş, markanın içeriğinde, teknolojisinde gizli, böyle marka olunuyor. birçok kişi bu işleri basite indirgeyerek insanlarımıza yanlış öğretilerde bulunuyor. Başta ülkemizdeki Vestel grubu. Bir reklam kampanyası yapıp, Vestel markasını yere göğe sığdıramıyor. Öteki taraftan bir Regal reklamı yapıp , tüketiciye ''sen kerizmisin markaya niye para ödüyorsun'' anlamında başka bir reklam kampanyası yapıyor. Bu firmaların sahibi aynı kişi. muhtelemelen üst yönetim kadroları aynı yerlerden talimat alıyorlar. Bir firma bindiği dalı bu kadar mı keser?
    İşte tekstil sektöründen fasonculuktan , sanayiciliğe geçerken aradakileri safhaları hazmetmeden geçerek, hızlı büyüyen iş adamlarımız, bu nüansları maalesef göremiyor. Ana işlerinden olan TV imalatına sermaye ayırıp LCD TV yatırımı yapacaklarına 800milyon dolara arsa alıyorlar. demek ki bu iş daha kazançlı arkadaşlar. sonrada devlet desteği isteniyor. Niye paran varken arsa aldın o zaman? daha fazla konuyu dağıtmadan kapatıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bigmaster077 -- 22 Ağustos 2008; 2:23:17 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: bigmaster077
    ...
    Başta ülkemizdeki Vestel grubu. Bir reklam kampanyası yapıp, Vestel markasını yere göğe sığdıramıyor. Öteki taraftan bir Regal reklamı yapıp , tüketiciye ''sen kerizmisin markaya niye para ödüyorsun'' anlamında başka bir reklam kampanyası yapıyor. Bu firmaların sahibi aynı kişi. muhtelemelen üst yönetim kadroları aynı yerlerden talimat alıyorlar. Bir firma bindiği dalı bu kadar mı keser?
    ...

    Ben de bu durumu anlamakta zorluk çekiyorum, adam kendisiyle çelişen reklam yapıyor diyorum her gördüğümde.. ama Pioneer da Premier ile mi neydi benzer olayı yapmıyor mu? 1. kalite ve 2 kalite alt gelir grubuna hitap ederek pazar payını arttırma falan.. Bu yanlış bişey mi acaba? Yani "sadece kasa, görsellik, işçilik vs ucuz ama ürün sağlıklı çalışır, fazla para vermemek için bu ikinci markaları alabiliriz" anlamına gelir mi?




  • Bu arada Pioneer'ın premier ile bir ilgisi yok. bunu yapsa yapsa bizim piyasada her iki markayı birden pazarlamaya çalışan türden satıcılar yapar.

    Elektronik ve otomotiv de teknoloji ülkesi olarak en fazla Japonya bilinir. Şu an Toyota ilk defa bu sene General Motor satışlarını geçti. Bunu başarırken Amerikan markasını kendi ülkesinde vurdu. Birçok Japon firması ayrı ayrı üniversitelerde ders olarak okutulacak cinsden pazarlama stratejilere imza atıyor.
    Biz ise ABC nin daha A sını geçemedik. İlkokul çocuğu düzeyinden biraz daha ilerdeyiz, kimse kusura bakmasın. İşte Vestel'in yönetilişine yukarıda örnek verdim.
    Geçmişte Japon Matsushita firması, çok iyi bilinen Technics'in de sahibiydi. kendi kendine bu markayı kaldırdı.satmadı Panasonic markası altına toplanacağız dedi. Şimdi üretici firma ismi olan Matsushitayı da kaldırıp, (yüz yıllara dayanan aile ismidir) yoluna sadece Panasonic marka ve ismiyle (sony , sharp,toshiba gibi) devam etme kararı aldılar. tabii bu kararları zamana yayarak uyguluyorlar.

    Japonlar alt kalite ile daha fazla satmayı değil, genelde kalite algısı orta veya yüksek markaları içinde kalite basamakları oluşturarak daha fazla satmayı hedefliyor.

    Ancak mesela toyota nın farklı bir stratejisi oldu. Amerika da lüks sınıfta otomobil piyasa sürmek isteyen toyota, bir pazar araştırması yaptırır. Marka-kalite algısının ortalama değerlerde çıktığını gören toyota yöneticileri bu şartlarda piyasaya sürülecek otomobillerinin ağzıyla kuş tutsa Mercedes-BMW vs gibi markalar karşısında şansı olmadığını düşünür. Bunun yerine çok değer verdiği toyota markası yerine, sil baştan yaparak Amerika pazarı için lüks sınıfta yer alacak yeni bir marka yaratmaya karar vererek LEXUS markasını yaratır. Sonuç olarak düşündüğü başarıya ulaşır. Bu yönetimde esnek düşünce ve yaratıcılığa verilecek çok öenmli bir dersdir. Profesyonelce yönetilmeyen bir aile şirketi böyle bir durumda kesinlikle markasından vazgeçmezdi.
    Ayrıca sonuçta Toyota markası Amerikalı tüketici için orta segmentte kalmaya devam ederken, Lexus'un getirdiği itibar ile bugün Amerika da ve dünyada en çok satan oto markası olmuştur.
    Ama bizimkiler bu vakaları incelemez, şöyle bağırmaya devam eder. Sn Türk tüketicisi siz siz olun markaya para vermeyin. Kaliteli mal kullanmayın. derler.

    arkadaşlar yukarıda parça başı kumaş satmaktan bahsetmedik, teknolojiden bahsettik. Teknolojisi olmayan bir teknoloji devi uzun süre ayakta kalamaz. İşte Avrupalı Grundig, teknolojisini yenileyemeyince çöktü gitti .

    Marka ile ilgili bir sürü konfrenslar yapılıyor ülkemizde. genelde başlık şu: nasıl marka olunur.?

    İşte yanlış burada başlıyor. daha konferansların başılığı bile bir yanlışı çağrıştırıyor. Siz önce kaliteli üretimi, kendi alanında üst düzet teknolojinizi ve tarzını bulun, bu sürecin sonunda başarılı olursanız zaten marka oluyorsunuz yada oldunuz demektir. tabii ki konunun içinde düşünülmesi , planlanması gereken birçok ayrıntı var ama işin felsefesi bu olmalı.


    quote:

    Orjinalden alıntı: atakatas

    quote:

    Orjinalden alıntı: bigmaster077
    ...
    Başta ülkemizdeki Vestel grubu. Bir reklam kampanyası yapıp, Vestel markasını yere göğe sığdıramıyor. Öteki taraftan bir Regal reklamı yapıp , tüketiciye ''sen kerizmisin markaya niye para ödüyorsun'' anlamında başka bir reklam kampanyası yapıyor. Bu firmaların sahibi aynı kişi. muhtelemelen üst yönetim kadroları aynı yerlerden talimat alıyorlar. Bir firma bindiği dalı bu kadar mı keser?
    ...

    Ben de bu durumu anlamakta zorluk çekiyorum, adam kendisiyle çelişen reklam yapıyor diyorum her gördüğümde.. ama Pioneer da Premier ile mi neydi benzer olayı yapmıyor mu? 1. kalite ve 2 kalite alt gelir grubuna hitap ederek pazar payını arttırma falan.. Bu yanlış bişey mi acaba? Yani "sadece kasa, görsellik, işçilik vs ucuz ama ürün sağlıklı çalışır, fazla para vermemek için bu ikinci markaları alabiliriz" anlamına gelir mi?





  • quote:

    Orjinalden alıntı: bigmaster077

    Bu arada Pioneer'ın premier ile bir ilgisi yok. bunu yapsa yapsa bizim piyasada her iki markayı birden pazarlamaya çalışan türden satıcılar yapar.




    Pioneer'ın bizim bildiğimiz Premier markasıyla alakası yok.. Yalnız Amerika'da garanti süresini 2 yıl olarak belirlediği cihazlarını Premier adı altında satıyor.. Diğer cihazların garantisi ise yine 1 yıl.. Tabi o Premier'le bunu karıştıranlar olması kuvvetle muhtemel..
  • Hocam dvi bağlantı var hdmı olmazsa
  • ARKADAŞLAR BENDE SONY KDL 40 D3550 KULAMIYORUM YALNIZ LAPTOPTAN BAĞALANTIYI BİR TÜRLÜ YAPAMADIM ASLINDA BAĞALNTIY YAPIYORUM AMA MASAÜSTÜ BİLGİSAYARDA GÖRÜNÜYOR DVD FİLMİ TAKINCA FİLMİ LCDE DE İZLEYEMİYORUM YANİ LCD Yİ MONİTÖR OLRAK KULLANAMIYOROUM.YANİ BEN LAPTOPU DVD PLAYER LCD YİDE NONİTÖR OLARAK NASIL KULANABİLİRİM.SİTEDE Bİ KAÇ YERDE BAHSEDİLMİŞ AMA ANLAYAMADIM.YARDIMCI OLURSANIZ ÇOK SEVİNİRİM
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.