Ben hatırlıyorum, çocukken edebiyat dersinde böyle bir hikaye işlemiştik. Ufak da olsa bir sanatçı olarak şöyle bir endişem var: Duygularımız karışmış durumda…
Bir kitabı bir gecede okuyan bir toplumuz biz, ben de dahil. “Ya keşke kitapları resimli yapsalar ozaman 1 saatte okuruz, nasıl olsa geçiyoruz,okumuyoruz.” Hımm… Bazen amaç yonja’da profiline Ferrarisini Satan Bilge yazmak.
Peki hala genç ve güzel konuşuyor diye oy mu verilir siyasetçiye? Bu bir duygu karışıklığıdır. Devlet işini oryantal yarışmasına çevirdiler. Sms gönderir gibi yapamayız bu işi bence. Ne yani, o zaman en iyi kıvırana mı oylar siyasi anlanda? Ne yazık…Yıllardır öyle…
Oryantal dedim de, dans bir sanattır tamam da, kim orda iyi dans edene sms yolluyor? Kim anlıyor bu işten? İşte ağlıyorsa, samimiyse, al sana oy! Bu da bir duygu karışıklıgıdır. Aynı şey sanatsal konularda da çıkıyor karşımıza. Önemsiz gibi görünse de sanat ve sanatçı kalitemiz düşüyor (Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. M.Kemal.Atatürk )
Ağaçlar çok güzel, değil mi? Ama ben ne yazık ki
“ Aaa şuna bak Tan! Üzüm ağacı!
“ O zeytin ağacı canım, üzüm tarlada yetişir :)
…dialogları yaşıyorum. Lafa gelince mangalda kül kalmaz, herkes Green Peace’ci kesilir, ama “Haftasonu pikniğe gidelim.” desem, “Ya şimdi yerler yaş olur, oturamayız.”derler. Zaten kaza ile götürsen, doğanın gazabına uğrar, ya dereye
düşer ya çamura batarlar. Yüzeyseliz, hep değiyoruz , dokunamıyoruz…
Çevremizde belki magazin programlarıyla, belki şu kameralı röntgencilik yarışmalarıyla ortaya çıkan yeni hastalıklar, dedikoducular, manik depresifler, insan hayatı karıştırıcıları, şizofrenler kol geziyor. Konuşuyorlar ve dinliyoruz. Duyduğumuza inanıyoruz. Belki sadece duysak da dinlemesek kullanılmayız, ama kullanılıyoruz.
Kavgalar, entrikalar, kazalar, intiharlar, aşklar promosyon aleti oluyor ve diretiliyoruz. Sakın diretiliyor diye biz sanatçıları dinlemeyin, sinema galasında dvd çekilişi var diye izlemeyin, tiyatroda revücü var, efendim bu albüm listelerde
aniden sıçradı diyenleri duymayın, onlar sadece diretiyorlar. Samimiyetle öneren bir
arkadaş daha doğru promosyondur, gidin alın, izleyin, dinleyin.
Özellikle sanatçılara bu konuda çok görev düşer. “Bu yazıyı yazarken çok sigara içtim, daha kolay düşündürüyor, ama iyi de bir iş çıktı.” desem; bu yazıyı okuyan
bir çok insanın bilinç altında bir sigara sempatisi oluşturabilirim. Onların duyguları ile oynamış olurum. Aynısı sinema filmlerinde de geçerli, resimlerde de,bestelerde de.
Çok fazla örnek kullanabilirim, ama asıl önemli olan, yapacağınız seçimlerdir.
Bu duygu karışıklığı yanlış insanları alkışlamamıza, yanlış yönetilmemize, yanlış
hayat felsefesine, geleceğe yanlış çocuklar yetiştirmemize, yanlış kavgalar edip
yanlış savaşlara girmemize neden olabilir. Önemli olan doğru duygulardır. Duygularınıza sahip çıkın, duygularınızla oynatmayın.