|
İngilizce İlerleme Tavsiye
-
-
Kendi bireysel tecrübelerim sonucu bende işe yarayan şeyi önereyim sana: Her ne ilgini çekiyorsa onunla İngilizce ilgilen.
Büyük ihtimalle ben de senin gibi sıkıldığım şeyleri yapmaya çalışsam başarısız olurdum, ancak sürekli ilgimi çeken şeyleri yaptım. İngilizce seviyem organik olarak gelişti. Şu an ileri düzey İngilizce biliyorum, anadili İngilizce olan insanlarla her konuda akıcı bir şekilde konuşabiliyorum, altyazısız dizi-film vesaire izleyebiliyorum.
Ne yaptığıma gelirsek, edebiyat ve bilim ile ilgili olan birisi olarak ilgilendiğim birçok meseleyi İngilizce yürüttüm, zaten bir noktada muhtaçtım. Mark Twain külliyatını, Oscar Wilde'ın bazı eserlerini, Don Quixote'yi ve daha nice edebi eseri İngilizce okudum. Bunlar başlarda biraz arkaik bir kelime dağarcığı edinmemi sağladı fakat edebiyatla ilgili olan ben için bu gerekliydi. Aynı zamanda Chomsky, Joseph Campbell gibi daha güncel dil kullanan yazarların eserlerini ve mesleğime ilişkin mühendislik kitaplarını ve dergileri okudum. Peki, konuşma ve dinleme işini nasıl ilerlettin dersen; bol miktarda dizi-filmi altyazısız izledim. Başlarda İngilizce altyazı koyardım, ilerledikçe onu da kaldırdım. Çevrem münasebetiyle yabancılarla da konuşma şansım oluyordu. Ancak, dediğim gibi asıl motivasyonum sevdiğim şeyleri yapmak oldu. Youtube'dan gramer çalışmak için kendimi zorlasam inan öğrenemezdim. Sen ilgilen gerisi geliyor. Aşamalı dil öğrenimini savunan çok kişi var. Birçok kişi seviyeli kitap falan okuyun diyor, ancak ben deşifre ede ede ilgilendiğim şeylerle uğraşmaktan büyük haz aldım. Evet, başlarda çok sözlük kullandım; ancak bu beni çok da rahatsız etmiyordu, nitekim sevdiğim şeyi yapıyordum. Bu arada, bu sadece benim öğrenme sürecim. Herkesin kendince farklı metodu olabilir. Benimki bu şekilde.
Tabii bu süreç sabır da gerektiriyor ve zamanla taşlar yerine oturuyor. Hazirandan eylüle kadar çok yol katedersin, ancak hâlâ eksik bir şeyler olur.
-
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki konuya bakış açınız yanlış.
Upper-intermediate düzeyinin altında biliyorsan çoğu kez önemsenmiyor.
Mesela intermediate seviyesindeysen o seviyenin gerektirdiği kelime sayısı yeterli olmuyor ya da 4 dil becerisinden birinde(okuma,dinleme,konuşma,yazma) eksiklikler oluyor.Bu nedenle tam manasıyla intermediate olmak da basit değil aslında.Çoğu kişinin bu seviyelerde eksiklikleri oluyor.
Yapacağınız şeyleri yazayım;
1.Sıfırdan başlamanız gerekir.Hiçbir şey bilmiyormuş gibi başlayın.Geçmişte öğrendikleriniz çoğu zaman olumsuz etki edecektir.Çünkü yabancı dil öğrenme sürecinde en sıkıntılı konulardan biri öğrenmeyi bırakmaktır.
Şu sistemi uygula;
https://forum.donanimhaber.com/ingilizce-ogrenme-onerisi-kaynaklar-calisma-programi--120127902
Eksiksiz uygularsan ileri düzeye kadar öğrenebilirsin.
Bu İngilizce öyle bir dil ki çok basit görünür.Başlangıçta çabuk öğrenilir.
Fakat göründüğü kadar kolay değildir.Deyimsel fiiler çok sık kullanıldığı için bunları öğrenmek ayrı bir zorluktur.
İntermediate seviyesi ise en kritik seviyedir.Bu seviyeyi atlamak sıkıntılıdır.Çok vakit ister.
Bu arada dil öğrenmek eğlenceli falan değildir.Buna inanma.Sıkıcıdır evet.Sabretmek gerekiyor.
İngilizce öğrenmek için para harcamaya gerek yok.Gramer kitabı ve sözlük yeterli.Sonrası okuyup dinleyip konuşma.Başarılar.
-
Sevdiğin şeylerle öğrenme konusuna ben de katılıyorum. Futbol(ingilizce maç yayınları, sosyal medya ve haber sitelerindeki paylaşımlar) ve oyunlar aracılığıyla ben de İngilizce konusunda epey ilerledim. Diğer türlü gramer kitaplarına gömülmek ya da youtube üzerinden saatlerce dilbilgisi konularını takip etmek bir yerden sonra bayıyor.quote:
Orijinalden alıntı: Guest-389755DF6
Kendi bireysel tecrübelerim sonucu bende işe yarayan şeyi önereyim sana: Her ne ilgini çekiyorsa onunla İngilizce ilgilen.
Büyük ihtimalle ben de senin gibi sıkıldığım şeyleri yapmaya çalışsam başarısız olurdum, ancak sürekli ilgimi çeken şeyleri yaptım. İngilizce seviyem organik olarak gelişti. Şu an ileri düzey İngilizce biliyorum, anadili İngilizce olan insanlarla her konuda akıcı bir şekilde konuşabiliyorum, altyazısız dizi-film vesaire izleyebiliyorum.
Ne yaptığıma gelirsek, edebiyat ve bilim ile ilgili olan birisi olarak ilgilendiğim birçok meseleyi İngilizce yürüttüm, zaten bir noktada muhtaçtım. Mark Twain külliyatını, Oscar Wilde'ın bazı eserlerini, Don Quixote'yi ve daha nice edebi eseri İngilizce okudum. Bunlar başlarda biraz arkaik bir kelime dağarcığı edinmemi sağladı fakat edebiyatla ilgili olan ben için bu gerekliydi. Aynı zamanda Chomsky, Joseph Campbell gibi daha güncel dil kullanan yazarların eserlerini ve mesleğime ilişkin mühendislik kitaplarını ve dergileri okudum. Peki, konuşma ve dinleme işini nasıl ilerlettin dersen; bol miktarda dizi-filmi altyazısız izledim. Başlarda İngilizce altyazı koyardım, ilerledikçe onu da kaldırdım. Çevrem münasebetiyle yabancılarla da konuşma şansım oluyordu. Ancak, dediğim gibi asıl motivasyonum sevdiğim şeyleri yapmak oldu. Youtube'dan gramer çalışmak için kendimi zorlasam inan öğrenemezdim. Sen ilgilen gerisi geliyor. Aşamalı dil öğrenimini savunan çok kişi var. Birçok kişi seviyeli kitap falan okuyun diyor, ancak ben deşifre ede ede ilgilendiğim şeylerle uğraşmaktan büyük haz aldım. Evet, başlarda çok sözlük kullandım; ancak bu beni çok da rahatsız etmiyordu, nitekim sevdiğim şeyi yapıyordum. Bu arada, bu sadece benim öğrenme sürecim. Herkesin kendince farklı metodu olabilir. Benimki bu şekilde.
Tabii bu süreç sabır da gerektiriyor ve zamanla taşlar yerine oturuyor. Hazirandan eylüle kadar çok yol katedersin, ancak hâlâ eksik bir şeyler olur.
Yalnız iki kanal önerebilirim. Gramerden çok günlük konuşma üzerine anadili İngilizce olanlar tarafından oluşturulmuş içerikler var. Ayrıca aksan konusunu önemsiyorsanız bu konuda da yardımcı oluyor.
https://www.youtube.com/channel/UC0Hg2Ks00kCekyjZG_LxOmg - English Like a Native
https://www.youtube.com/channel/UCz4tgANd4yy8Oe0iXCdSWfA - English vith Lucy
-
Gayet de zevkli bir iş. Bunu böyle mekanik ve monoton bir uğraş hâline getirmeye gerek yok.
Deyimsel fiillerin (phrasal verb) size zor gelmesinin sebebi bu işi mekanik bir hâle getirmeniz olabilir. Bunları adamakıllı öğrenmek için binlerce sayfa okuma yapmak gerekiyor. Bu da ancak gerekli motivasyonla olur. Siz yapmamışınızdır diye demiyorum, yanlış anlamayın lütfen. Kendiniz bu old-school yaklaşım ile başarı edinebiliyor olabilirsiniz ancak çoğu kişide etkili olmaz bu yaklaşım.
İskandinav ülkelerinin ve Hollanda'nın dünyadaki en yüksek anadil dışı İngilizce bilme oranına sahip olduğunu biliriz. Sizce bunun sebebi nedir? Ben oralarda bulundum ve eğitim sistemlerini bile inceleme fırsatı elde ettim. Çıkardığım sonuç şu oldu: Bu insanlar, İngilizceyi yaşamlarının bir parçası hâline getirmişler. Televizyonlarında dublajlı film diye bir olay yok, altyazı ile izliyorlar. Nüfusları yüksek olmadığından internette aradıkları şeyleri bulmakta zorlanıyorlar, bu da onları dil öğrenmeye itiyor. Kendi yağlarında kavrulamıyorlar linguistik açıdan. Dillerinin aşırı benzemesi bir diğer etmen. Bir noktada eminim, bu insanlar İngilizceyi dediğiniz gibi mekanik bir biçimde öğrenmiyorlar. Organik öğreniyorlar. Olması gereken de bu.
Kulağa absürd gelebilir, yeterli motivasyonla yalnızca kıyas yaparak bile dil öğrenilebilir. Telaffuz ile desteklemek şartıyla. Telaffuz öğrenme gereğinin olmadığı ölü dillerde bu şekilde dil öğrenen birçok filolog var. Tabii ki, dediğim gibi, bunun için ciddi motivasyonunuzun olması gerek. Kelimeler sizde heyecan uyatmalı.
Benim birkaç filolog ile sohbet etme fırsatım oldu. Nasıl dil öğrendiklerini de sordum. Bunlardan biri Latince, Eski Yunanca, Old Church Slavonic (Türkçesini bilmiyorum), birçok ölü Germenik dil ve belli başlı modern dilleri bilen birisiydi. Modern dillerde telaffuzu da hiç fena değildi. İngilizce ana dili olmasa da aksanı zar zor belli oluyordu.
Nasıl dil öğrendiğine gelirsek, dediği sıralama aşağı yukarı şu şekildeydi:
- Eğer farklı bir alfabesi varsa ilk önce o alfabeyi öğrenirim ve sözdizimi (syntax) kurallarını öğrenirim. Bu şekilde cümleler anlamsız şifreler olmaktan çıkar, artık en azından mantıklı gelmeye başlar.
- Modern bir dil ise, fonetiğini öğrenirim. En azından kelimelerin kabaca nasıl telaffuz edileceği hakkında bilgim olur, bu şekilde ilerde telaffuz hatası düzeltmekten kurtulurum ve telaffuzum da yavaş yavaş muntazamlaşır. Ölü bir dil ise bu aşama direkt geçiliyor zaten.
- Temel fiilleri ve çekimlerini öğrenirim. Gitmek, görmek, duymak, bilmek vesaire...
- Temel isimleri öğrenirim.
- Soru nasıl sorulur bunu öğrenirim. (Neredesin, kimsin vesaire...)
- En son, eğer dilde çekimleme olayı varsa ona bakarım ve bunu tablo ezberlemekten ziyade pratiğe dökerim. Çekime uğramış cümleleri uzun uzun incelerim. Kalan grameri kendim okurken öğrenirim. Buna sıfat derecelendirmesi, zamirler vesaire dahil. Yukarıdakilerin önceliğe sahip olmasının sebebi, en özel gramer unsurları olması. Diğerleri okurken öğrenilebilecek şeyler. Aynı zamanda, bu sıra izlendiğinde artık kabaca cümlelerin neden bahsettiğini çözümleyebiliyoruz. Bunun getirdiği motivasyon bile yeter. Bu noktadan sonra kendin her şeyi inşa edebilirsin.
Kabaca bunları anlatmıştı. Kendim Almanca öğreniminde denedim bu sistemi. Öyle bir işe yaradı ki... Daha öncesinde öğrenme atılımım olmuştu iki kez. İkisi de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Gramer kitabı alıp öğrenmeyi denedim, bir süre sonra çok iş var diye bahane üretip çalışmayı bıraktım. Devam etsem öğrenirdim, ancak bir insan olarak çok fazla kusrum var. Bunların başında da sabırsızlık geliyor. Bir an önce cümlelere saldırıp anlamlandırmayı istiyorum. Anlamadığım gramer kurallarına en baştan kendimi maruz bırakmak beni öğrenmekten alıkoyuyor. Düzensiz bir şekilde gramer öğrenmeye başladım. Yukarıdaki sisteme aşağı yukarı paralel gidiyordum. Almanca özelinde, başta yukarıdaki sırayı izledim. Sonrasında direkt Thomas Mann okudum. Kısa hikayelerini okumayı hep isterdim, dolayısıyla kısa hikayelerle başladım. Evet, başta bilmediğim kelime çok oluyordu ancak motivasyonum vardı. Hele cümleleri anlamlandırmaya başladıkça inanılmaz bir öğrenme isteği oluştu. Her gün oturup 4-5 saat kısa hikaye okuyordum. Sabah saat beşte kalkıp kısa hikayeler okuyordum. Bir sayfayı bitirmem bir saate yakın alıyordu ancak her şeyiyle öğrenerek geçiyordum. Telaffuzu dahil. En sonunda Thomas Mann'ın çoğu eserini okuyup Kafka'ya geçtim. Yine çok okumak istediğim bir yazardı. Birçok romanını okuduktan sonra ileri düzey Almancam oldu. Şu an mühendislikle ilgili makaleler bile okuyabiliyorum. Zaten Almanca çok sistematik bir dil, mantığını kavrayınca her şey akıp gidiyor. Bu süreç yine kısa sürmüyor. Onu da belirteyim. Benim bu seviyeye gelmem Almanca için 2 yıla yakın sürdü. Ancak, en baştan pratik olarak dille ilgilendiğimden dolayı; bu iki sene bana öğrenme süreci gibi değil de, pratik yapma süreci gibi geldi. Eski şekilde çalışsam bir iki aya bırakırdım öğrenmeyi, burası kesin.
Kıssadan hisse, gerçekten bu işi formülize etmeye gerek yok. Dil öğreniminin en büyük tetikçisi istektir, motivasyondur. En azından benim için durum böyle.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-389755DF6 -- 2 Ocak 2019; 23:53:15 >
-
Yabancı dil öğrenme sürecinin sıkıcı olmadığı tezine katılmıyorum.
Herhangi bir dilde sadece sesletim sistemini doğru ifade edebilmek için 10 bin saat dinlemeniz gerekiyor.Sadece sesletim.
Deyim ayrıca öğrenilir.Her dilde sıkıntılı bir süreçtir.Öğrenmezseniz büyük eksiklik oluşur.Radyo yayınlarında bile bolca deyim var.
Ben deyimsel fiil sözlüğü satın alıp tamamına çalıştım.Okumadan,çaba göstermeden öğrenmek hayal bu deyimleri.Çoğunun birden fazla anlamı var.
Hollanda örneği kısmen doğru ama eksik.O insanlar çok erken yaşlardan itibaren İngilizce'ye maruz kalıyorlar.Ve sokakta İngilizce turist bulabilmek Türkiye'deki kadar zor değil.Sadece İstanbul,Ankara olarak düşünmeyin.
Burada sizin karıştırdığınız nokta dil edinimi ve yabancı dil öğrenimini karıştırmaktır.Küçük yaşlardan itibaren o dile maruz kalırsanız o dili EDİNİRSİNİZ.12 yaşından sonra o dili edinmek biter.Artık yabancı dil öğrenimi dediğimiz aşama başlar.Bunlar ayrı.
Dil öğrenirken öğreneceğiniz dilin ana dilinize benzeyip benzememesi çok önemli değil.
Hindistan'da halen gramer çeviri metoduyla dil öğretiliyor ve çok da başarılılar.
Yazdığınız sıralama zaten bilinmeyen bir şey değil.Herkesin kullandığı şeyler.Gramer kitaplarında bile bu sırayla öğretiliyor.
Açtığım konuyu okumadığınız izlenimine kapıldım.Zira ben orada bu işi formül haline getirmiyorum.
Önerdiğim şeyler şuan kullanılan iletişimsel metotta kullanılan şeyler.Tüm kurslar vs hepsi bu metodu kullanıyor.
-
Tekrar söylüyorum, iradesi olan için söyledikleriniz çok uygun. Ancak hâlâ katılmadığım noktalar var: İlk olarak, deyim sözlüğü alma tavsiyeniz. deyim öğrenmemenin büyük bir eksiklik oluşturacağına hiç katılmıyorum. Allah aşkına, batı dillerinde kim deyim, atasözü dolu cümleler kuruyor? Tamam, bu dediğiniz uzakdoğu dilleri için, Arapça için son derece doğru ancak batı dilleri özelinde hiç katılmıyorum. Kaldı ki, deyim dil öğrenme sürecinde aşama aşama inşa edilebilecek bir yapıtaşı. Roman okurken bir cümlede 'to have feet of clay' deyimini görürsünüz anlamına bakarsınız, 50 sayfa sonra tekrar karşınıza çıkar eğer hatırlamazsanız bir daha bakarsınız ve hem iki farklı cümlede görmüş olursunuz hem de anlamı tam olarak kafanıza oturur. Böyle böyle deyim dağarcığı da genişler. Okuyarak, pratik yaparak öğrenmek varken bununla ilgili ayrı kitap almaya gerek var mıdır, bir soru işareti.quote:
Orijinalden alıntı: rat.planet
Yabancı dil öğrenme sürecinin sıkıcı olmadığı tezine katılmıyorum.
Herhangi bir dilde sadece sesletim sistemini doğru ifade edebilmek için 10 bin saat dinlemeniz gerekiyor.Sadece sesletim.
Deyim ayrıca öğrenilir.Her dilde sıkıntılı bir süreçtir.Öğrenmezseniz büyük eksiklik oluşur.Radyo yayınlarında bile bolca deyim var.
Ben deyimsel fiil sözlüğü satın alıp tamamına çalıştım.Okumadan,çaba göstermeden öğrenmek hayal bu deyimleri.Çoğunun birden fazla anlamı var.
Hollanda örneği kısmen doğru ama eksik.O insanlar çok erken yaşlardan itibaren İngilizce'ye maruz kalıyorlar.Ve sokakta İngilizce turist bulabilmek Türkiye'deki kadar zor değil.Sadece İstanbul,Ankara olarak düşünmeyin.
Burada sizin karıştırdığınız nokta dil edinimi ve yabancı dil öğrenimini karıştırmaktır.Küçük yaşlardan itibaren o dile maruz kalırsanız o dili EDİNİRSİNİZ.12 yaşından sonra o dili edinmek biter.Artık yabancı dil öğrenimi dediğimiz aşama başlar.Bunlar ayrı.
Dil öğrenirken öğreneceğiniz dilin ana dilinize benzeyip benzememesi çok önemli değil.
Hindistan'da halen gramer çeviri metoduyla dil öğretiliyor ve çok da başarılılar.
Yazdığınız sıralama zaten bilinmeyen bir şey değil.Herkesin kullandığı şeyler.Gramer kitaplarında bile bu sırayla öğretiliyor.
Açtığım konuyu okumadığınız izlenimine kapıldım.Zira ben orada bu işi formül haline getirmiyorum.
Önerdiğim şeyler şuan kullanılan iletişimsel metotta kullanılan şeyler.Tüm kurslar vs hepsi bu metodu kullanıyor.
Ayrıca; dili sonradan öğrenmiş birinden kimse deyimli, atasözlü cümleler kurmasını beklemez çevirmenlik söz konusu olmadığı sürece. Bundan çok elzem bir şey gibi bahsetmeniz samimi gelmiyor açıkçası.quote:
Herhangi bir dilde sadece sesletim sistemini doğru ifade edebilmek için 10 bin saat dinlemeniz gerekiyor.Sadece sesletim.
Bakın yine aynı noktadayız. On bin saat nedir Allah aşkına? Hem de "sesletim sistemini doğru ifade edebilmek" için. İnanın bana, ben on bin saat İngilizce dinlediğim konusunda şüpheliyim. Uzun senelerdir sıkı fıkı olduğum bir dil İngilizce ve fonetiğinin en temel inceliklerine hakimim. Telaffuzum da muntazam bulunur çoğu zaman. Atıyorum, 'this' ile 'thought' arasındaki -th ayrımını net bir şekilde vurgularım. 'Run' fiilindeki alveolar r sesini ayırırım. Daha da uzatırım bu listeyi, dilbilim gerçekten ilgili olduğum bir konudur. Siz bu on bin saat dinleme yapma işini hangi kaynağa dayandırdınız onu da öğrenmek isterim. Yine olayı olduğundan kompleks hâle getirip millete amma da uzun bir işmiş bu dedirtiyorsunuz. Zaten bir kişi temel olarak telaffuz etmeyi öğrendikten sonra telaffuzunu adım adım muntazamlaştırır. Başta, mesela İngilizcede, v ile w arasındaki farkı anlayamaz sonraları milletin ağzına baka baka anlar. Der ki, v'yi Türkçedeki gibi telaffuz ediyorlar ancak w'ya gelince ağızlarını yuvarlaklaştırıyorlar. Bunlar sonradan muntazamlaşır. Siz sanki o on bin saat olmadan öğrenen kişi anlaşılamaz gibi anlatmışsınız meseleyi.
Hintliler matematik öğrenirken de kendilerini sürekli baskılarlar. Fizik öğrenirken de. Lisede 11.sınıfta calculus öğrenmeye başlarlar. Dediğiniz gibi kalın gramer kitaplarından İngilizce öğrenirler. Bu insanlar kesinlikle ve kesinlikle örnek model olarak alınmamalı. Baktığınızda teorik temelleri iyi, güzel. Gramerleri muntazam. Uygulamada nasıllar peki ona gelelim: Bu iyi matematik, fizik bilen; grameri iyi olan Mohan'a yaratıcı bir şey yaptıramıyorsun. Karar alamıyor. Ar-ge yaparken arka masada oturup hareket denklemi çözen bir kişiye evriliyor. O Hint aksanı da hiçbir zaman kaybolmuyor. İnanın bana, Hintliler eğitim konusunda örnek alınacak son millet falan. Bizzat emperyalizmin ürettiği yapay bir eğitim bu. Temeli ne biliyor musunuz? Küçük yaşlarda bu insanları baskılamak; kafalarına calculus, matris, determinant, kalın gramer kitapları fırlatıp bu insanları piyasa adamı yapmak. Karar alamayan, yaratıcı olamayan ancak mühendislik bilgilerinden yararlanabileceğiniz bireylere büründürmek.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-389755DF6 -- 1 Ocak 2019; 18:38:11 >
-
Cevap için ayrıca teşekkür ediyorum.Zira forumda uzun süredir bu konularda tartışma ortamı olmuyordu.
Ben de seviyorum bu tarz tartışmaları.
Şimdi konuya dönelim.
Ben orada deyimsel fiillerden bahsediyorum.Siz atasözü,deyim diyorsunuz.
İngilizce biliyorsanız düşünün bakalım günlük hayatta deyim mi sık kullanılır yoksa deyimsel fiil mi?
İngilizce günlük gazete,radyo vs. yayınlarda deyimsel fiiller çok sık kullanılır.
CEFR sistemine göre ileri düzeyde İngilizce bilenlerin bunları da öğrenmesi gerekir.Bakın deyim demiyorum deyimsel fiil.
Bir de Batı dillerinde kim deyim vs.kullanıyor yazmışsınız.İspanyolca örneğiyle bunu kanıtlayabilirim.Geniş bir deyim külliyatı var.
Şu sözlük bende var örneğin;
https://www.amazon.com/Ultimate-Spanish-Phrase-Finder/dp/0071433031
Deyimlerin Uzakdoğu dillerinde ne kadar sık kullanıldığı konusunda fikrim,bilgim yok.Ama Batı dillerinde daha sık kullanılır.
Zaten Uzakdoğu dillerine ait bu tarz çalışmalar çok az.Örneğin Çince deyimler daha 2-3 sene önce toparlanıp kitap olarak sesli cd ile satılıyordu.500 deyim vardı.Bu tarz hazırlanan kitapları daha az.Ben sürekli takip ediyorum.
Bakın dil öğrenmek dediğimiz olaya bir standartlaşma olarak yaklaşmadan bu tarz soruları,problemleri yanlış değerlendirirsiniz.
Burada yapılacak en mantıklı şey CEFR sistemini temel olarak almaktır.Bu sistemle her şey sıralamaya göre ilerler.
Dili sonradan öğrenen birinden deyim öğrenmesi de gayet beklenir.İleri düzey olduğunu iddia ediyorsa gerekli.
Zaten bu tarz şeyler ileri düzey metinlerde var.
Şimdi burada tek tek cümlelerin kaynağını mı eklemem gerek.Bu konularda ben sürekli okuyorum.Bir yerde okuduğumdan eminim.
Coursebook tarzı dil öğretim setlerine bakarsanız ilk başta telaffuza ne kadar önem verildiğini görürsünüz.
Sonraki speaking alıştırmalarında aşama aşama geliştirilir.
Ancak ben orada 10 bin saat olmadan öğrenen kişi anlaşılmaz demiyorum.10 saat kaliteli bir telaffuz için gösterilmiş bir sayı diyorum.
Hintliler model alınmalı demiyorum.Hani her zaman Türkiye'de sistem yanlıştı gramer sistemi yanlıştı diyenlere özellikle örnek veriyorum.Gramer çeviri metoduyla doğru cümleler kuruyorlar.(Fakat telaffuzları genel olarak anlaşılması zor).
Ben iş konusunda,yaratıcılık konusunda örnek göstermiyorum.Bakın burada eski bir metot kullanılıyor ve öğrenme açısından başarılılar diyorum.Konuyu dağıtmaya gerek yok.Ayrıca Hintlileri eğitim konusunda örnek alalım dediğim falan yok.Eğitim sistemlerinde böyle bir yöntem var ve bunda başarılılar diyorum.
Bu arada kalın gramer kitaplarının kimseye zararı yoktur.
-
Paragrafın başında 'deyim' demişiniz, sonrasında 'deyimsel fiil' demişiniz. Gözden kaçırmışım. Ben 'deyim' algıladım başta. Öyleyse bir şey diyemem, tabii ki deyimsel fiiller(phrasal verbs) İngilizce için çok önemli bir konu. Fakat, dediğim yine geçerli. Bunlar yine bol okuma yaparak iyi derecede öğrenilir.
İspanyolca özelinde bilgim yok, Latin dillerini hiç çalışmadım. Ancak, İngilizcede de Almancada da deyimlerin öyle 'olmazsa olmaz' niteliği yok. Mandarin'de var bu durum. Mandarin Çincesi bol atasözü, deyim kullanır. Korecede, Japoncada durum nedir bilmiyorum. Uzakdoğu'dan kastım aşağı yukarı Mandarin idi.
'Sesletim sistemini doğru ifade edebilmek' diyince dediğim gibi bir anlam ortaya çıkıyor. Sesletim sistemini doğru ifade edebilmek için on bin saate ihtiyaç olduğunu hiç sanmıyorum. Eğer öyleyse ben başlı başına çürütürüm bu durumu çünkü çok daha erken safhada sesletim sistemini doğru ifade etmeye başlamıştım. Hem İngilizcede hem Almancada. Kaliteli telaffuz için de on bin saate gerek yok, lütfen abartmayın.
Son paragrafa gelirsek, konuyu dağıtmadım aksine arada bir ilişki kurdum. Kalın kitaplardan eski usül gramer öğrenme ile bahsettiğim matematik-fizik eğitimi arasında bağlantı kurdum. Hintlilerin eğitim sistemi doğal ve kendi geliştirdikleri bir sistem değil. Onlar için özel oluşturulmuş bir sistem. Amacı ise öğrencileri erken safhada olabildiğince boğarak sindirmek. Bunu da ağır eğitimle yapıyorlar. Ağır eğitim her zaman en iyi eğitim değildir. Bazen olayları sade tutmak en iyisidir. Kalın gramer kitabından her türlü gramer ayrıntısını ince ince işleyerek fazla pratiğe yoğunlaşmamaktansa pratik ağırlıklı bir eğitimi yeğlerim. Öğrencilere temel gramer kuralları öğretilip daha sonrasında yoğun okuma ve konuşma egzersizleri yapılmalı.
Tartışma için ben de teşekkür ederim, ortak paydada buluşmamıza gerek yok. Sadece birbirimizin ne dediğini analiz edip gerekirse mantıklı gelen unsurları kendi dil öğrenim metodlarımıza iliştirsek bu bile bir kazanımdır.
-
Ben mi anlatamadım yoksa yanlış mı anlaşıldı cidden anlayamadım.
Ben deyimler konusunda bir şey demiyorum.İngilizce için deyimsel fiiller çok çok çok önemlidir diyorum.
İngilizce'de deyimsel fiiller deyimlerden daha sık kullanılır.Anlatmak istediğim bu.
Deyimler birçok dilde var.Bunlar tabiki her dilde kullanılır.Kullanılma sıklığı için tek bir cevap verilmez,verilemez.
Çünkü deyimlerin kullanılma sıklığı okuduğunuz metnin türüne,bulunduğunuz sohbet ortamındaki insanların dil yeterliliklerine göre değişir.Deyimler önemsiz diyemeyiz.Bunları dil öğreniminde çok sonraya ertelemek kişiden kişiye değişir.
Bir de birçok deyimin birden fazla anlamı oluyor.Bunları okuyarak kavramak çok uzun süre gerektiriyor.
Bu nedenle sözlük yardımıyla öğrenmek daha pratik olabilir.Sözlüklerden bu kadar kaçmaya gerek yok.
Burada ben bunların okuma metinleriyle kavranmasına kesinlikle karşı değilim ama bu süre uzayabilir.
Sesletim sistemini doğru,berrak,duru ifade edebilmek için böyle bir rakam verilmiş.
Ben size Hindistan eğitim sisteminde uygulanan bir sistemden bahsediyorum.
Siz Hindistan eğitim modelinin özel oluşturulmuş bir sistem olduğunu yazıp konuyu dağıtmayalım diyorsunuz.
Haklı olarak insanlar buna komplo teorisi diyebilir.
Özel oluşturulmuş sistem derken siz eğitim sisteminin özellikle başarısız olması için oluşturulduğunu kastediyorsunuz sanırım(ben öyle anladım).
Mesela yine bir genelleme var orada.Bazen olayları sade tutmak en iyisidir.Kime göre? Neye göre?
Yani bu kişiden kişiye değişir.Bu nedenle üstte CEFR sistemini özellikle yazdım.Standart var.Önerdiğim kaynaklar da bu sisteme uygun.
Ayrıca gramer kitaplarından sonra pratik ağırlıklı çalışmalar tabiki yapılmalı.Bunu forumda en çok öneren benim.
Yıllardır yazıyorum 4 dil becerisinde(okuma,dinleme,konuşma,yazma) çalışmalar yapın diye.Yani salt gramer kafasında değilim.
Ama özellikle orada kalın gramer kitabı yazdım.Örneğin İspanyolca çalışırken onlarca kitap inceledim ama tanım edatlarını şu kitap kadar detaylı anlatan kitap bulamadım;Cambridge University PressReference grammar spanish | European language and linguisticshttps://www.cambridge.org/vi/academic/subjects/languages-linguistics/european-language-and-linguistics/reference-grammar-spanish?format=PB
Yine örneğin Rusça'da gramer çalışırken detaylı kitaplar gerekiyor.Zira pratikte bunlar bilinmeden zor.
Olaya sadece İngilizce açısından bakmamak gerek.
Bu arada son cümlenize istinaden benim dil öğrenme metodum YOK.Ben bir öneri sunuyorum.
Tüm dünyanın kullandığı güncel sistemi aynen öneriyorum.Tek fark Türkçe gramere biraz daha özen gösterip dil öğrenmeye başlayın diyorum.
-
Hocam okumuyor musunuz yazdıklarımı? Yukarıdaki mesajımda da açıkladım durumu. Başta siz cümlenizde 'deyim' kelimesini kullanmışınız. Ben alt cümlede de deyimden bahsediyorsunuz sandım fakat phrasal verb'lerden bahsetmişiniz. Ben ona dikkat etmedim, deyimlerle ilgili kitap alın dediğinizi anladım. Sonraki satırda da phrasal verb'lerin gerçekten önemli bir konu olduğunu belirttim.quote:
Orijinalden alıntı: rat.planet
Ben mi anlatamadım yoksa yanlış mı anlaşıldı cidden anlayamadım.
Ben deyimler konusunda bir şey demiyorum.İngilizce için deyimsel fiiller çok çok çok önemlidir diyorum.
İngilizce'de deyimsel fiiller deyimlerden daha sık kullanılır.Anlatmak istediğim bu.
Deyimler birçok dilde var.Bunlar tabiki her dilde kullanılır.Kullanılma sıklığı için tek bir cevap verilmez,verilemez.
Çünkü deyimlerin kullanılma sıklığı okuduğunuz metnin türüne,bulunduğunuz sohbet ortamındaki insanların dil yeterliliklerine göre değişir.Deyimler önemsiz diyemeyiz.Bunları dil öğreniminde çok sonraya ertelemek kişiden kişiye değişir.
Bir de birçok deyimin birden fazla anlamı oluyor.Bunları okuyarak kavramak çok uzun süre gerektiriyor.
Bu nedenle sözlük yardımıyla öğrenmek daha pratik olabilir.Sözlüklerden bu kadar kaçmaya gerek yok.
Burada ben bunların okuma metinleriyle kavranmasına kesinlikle karşı değilim ama bu süre uzayabilir.
Sesletim sistemini doğru,berrak,duru ifade edebilmek için böyle bir rakam verilmiş.
Ben size Hindistan eğitim sisteminde uygulanan bir sistemden bahsediyorum.
Siz Hindistan eğitim modelinin özel oluşturulmuş bir sistem olduğunu yazıp konuyu dağıtmayalım diyorsunuz.
Haklı olarak insanlar buna komplo teorisi diyebilir.
Özel oluşturulmuş sistem derken siz eğitim sisteminin özellikle başarısız olması için oluşturulduğunu kastediyorsunuz sanırım(ben öyle anladım).
Mesela yine bir genelleme var orada.Bazen olayları sade tutmak en iyisidir.Kime göre? Neye göre?
Yani bu kişiden kişiye değişir.Bu nedenle üstte CEFR sistemini özellikle yazdım.Standart var.Önerdiğim kaynaklar da bu sisteme uygun.
Ayrıca gramer kitaplarından sonra pratik ağırlıklı çalışmalar tabiki yapılmalı.Bunu forumda en çok öneren benim.
Yıllardır yazıyorum 4 dil becerisinde(okuma,dinleme,konuşma,yazma) çalışmalar yapın diye.Yani salt gramer kafasında değilim.
Ama özellikle orada kalın gramer kitabı yazdım.Örneğin İspanyolca çalışırken onlarca kitap inceledim ama tanım edatlarını şu kitap kadar detaylı anlatan kitap bulamadım;
https://www.cambridge.org/vi/academic/subjects/languages-linguistics/european-language-and-linguistics/reference-grammar-spanish?format=PB
Yine örneğin Rusça'da gramer çalışırken detaylı kitaplar gerekiyor.Zira pratikte bunlar bilinmeden zor.
Olaya sadece İngilizce açısından bakmamak gerek.
Bu arada son cümlenize istinaden benim dil öğrenme metodum YOK.Ben bir öneri sunuyorum.
Tüm dünyanın kullandığı güncel sistemi aynen öneriyorum.Tek fark Türkçe gramere biraz daha özen gösterip dil öğrenmeye başlayın diyorum.quote:
Ben size Hindistan eğitim sisteminde uygulanan bir sistemden bahsediyorum.
Siz Hindistan eğitim modelinin özel oluşturulmuş bir sistem olduğunu yazıp konuyu dağıtmayalım diyorsunuz.
Haklı olarak insanlar buna komplo teorisi diyebilir.
Özel oluşturulmuş sistem derken siz eğitim sisteminin özellikle başarısız olması için oluşturulduğunu kastediyorsunuz sanırım(ben öyle anladım).
Siz başta dediniz ki, Hindistan'da gramer çevirisi metodu kullanılıyor ve başarılı oluyorlar. Ben de diyorum ki, bu adamlar sanıldığı gibi dil öğretiminde başarılı değiller. Belki gramer bazında başarılılar ancak genel perspektiften bakacak olursak değiller. Telaffuzları korkunç, oturup iki kelam edemiyorsun. Dilleri uzak olduğundan öyle derseniz kapı gibi Singapur örneği var. Bu adamları örnek gösterene kadar örnek gösterecek bir sürü eğitim sistemi var. Daha sonrasında dediklerimi desteklemek amacıyla diğer bilimlerde de uyguladıkları saçma sapan eğitim metodları ile arasında bağlantı çizdim ve genele vurdum durumu. Eğer bu bağlantıyı çizmeyip genele vursam genelleme olurdu, bu durumda genelleme değil.
Komplo teorisine gelirsek, Thomas Macaulay hakkında biraz okuma yapın. Yukarıda bin türlü sebep saydım Hindistan'da eğitim sisteminin saçma olmasına dair, tatmin etmediyse internette binlerce fazlasını bulabilirsiniz. Burada dünyayı masonlar yönetiyor demiyorum ki komplo teorisi diyerek kestirip atasınız. Ortadaki veriler ışığında dünyanın ortak mutabakata vardığı bir gerçeği dile getiriyorum. Hindistan eğitim sistemi saçmadır.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-389755DF6 -- 2 Ocak 2019; 1:7:3 >
-
Bakın ifadeleri yanlış anlıyorsunuz.
Ben orada Hindistan'da yabancı dil öğretimi başarılı DEMİYORUM.Hindistan'da gramer öğretim metodu halen başarıyla uygulanıyor diyorum.Ve gramatik açıdan zorluk yaşamıyorlar diyorum.Burada yabancı dil becerilerinde başarılılar demiyorum.Gramer çeviri metodunda başarılar diyorum.
Eğitim sistemlerini de örnek göstermiyorum.Bakın ikisi çok ayrı şeyler.Eğitim sistemi deyince birçok eleman var bu kümede.
Ama gramer çeviri metodundan bahsediyorum.Bu açıdan başarılılar.
Bakın bu tarz tarihi konularda tek bir kaynak veya birkaç kitap okuyup bir yargıya varmak yanlış olur.
Hindistan'da eğitim sistemini İngilizler'in bilinçli şekilde başarısız yapmak istediği konusunu birkaç tarihçi arkadaşa soralım; Tarih konusunda bu arkadaşlar en azından bir kaç şey söyler sanırım.
Bu konuda bir mutabakat varsa onu da bilmiyorum.
-
Anladım hocam dediğinizi, haklısınız biraz uzatmış olabilirim.quote:
Orijinalden alıntı: rat.planet
Bakın ifadeleri yanlış anlıyorsunuz.
Ben orada Hindistan'da yabancı dil öğretimi başarılı DEMİYORUM.Hindistan'da gramer öğretim metodu halen başarıyla uygulanıyor diyorum.Ve gramatik açıdan zorluk yaşamıyorlar diyorum.Burada yabancı dil becerilerinde başarılılar demiyorum.Gramer çeviri metodunda başarılar diyorum.
Eğitim sistemlerini de örnek göstermiyorum.Bakın ikisi çok ayrı şeyler.Eğitim sistemi deyince birçok eleman var bu kümede.
Ama gramer çeviri metodundan bahsediyorum.Bu açıdan başarılılar.
Bakın bu tarz tarihi konularda tek bir kaynak veya birkaç kitap okuyup bir yargıya varmak yanlış olur.
Hindistan'da eğitim sistemini İngilizler'in bilinçli şekilde başarısız yapmak istediği konusunu birkaç tarihçi arkadaşa soralım; Tarih konusunda bu arkadaşlar en azından bir kaç şey söyler sanırım.
Bu konuda bir mutabakat varsa onu da bilmiyorum.
-
https://7esl.com/phrasal-verbs/ Sizce bu sitedeki phrasal verbs çok mu ayrıntılı? C1 C2 seviye epey var sanırım.Ezberleyip ögrenmemi tavsiye eder misiniz? Forumu sanırım bıraktınız ama baska soracak kimse bulamadım cevremde yardımcı olur musunuz bu konuda
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Ayrıca sizin konularınızı bulamadım.Silmissiniz sanırım.Sizle nasil iletişime geçebilirim.Silmediyseniz bana konu linki atar mısınız,sizden öğreneceğim şeylere çok ihtiyacım var
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
quote:
Orijinalden alıntı: Guest-8099EF3D8Ayrıca sizin konularınızı bulamadım.Silmissiniz sanırım.Sizle nasil iletişime geçebilirim.Silmediyseniz bana konu linki atar mısınız,sizden öğreneceğim şeylere çok ihtiyacım var
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Ezberlemekle olmaz.1 hafta sonra unutursun.Açtığım konuda bununla ilgili siteler ekledim.
Her deyimsel fiille ilgili örnek cümle görmeniz gerekir.
-
Hocam hafıza tekniği kullanarak ezberliyorum.Ayrica oxford ve cambridge sözcüklerinden ornek cümle ve telaffuzlara bakıyorum.Attiginiz kaynağı da inceleyeceğim.Merak ettiğim bunlar sizce ayrıntı mi? Bazılarının c2 c1 seviyesinde olduğu sözlüklerde yazıyor.Ogrenmek gerekir mi bunları sizce? Çok eski kullanımlar mi,6000 phrasal verbs içeren oxford sozluk önermişsiniz mesela onda da bu kadar ayrıntı mi?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Hocam çok özür dilerim görünce cevaplar mısınız? C1 düzey ingilizce için en az kaç phrasal verb bilmeliyim? Idioms için bir rakam söyleyebilir miyiz ayrıca?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Sorduğunuz sorulara cevap yazmadım.Çünkü kafanız karışık.
Sorduğunuz sorulara dayanarak bunu söylüyorum.
Öncelikle hangi dili öğreneceğinize önce karar verin.
Sonra aşağıdaki soruların cevaplarını yazın ona göre kaynak vs.önerelim.
1.İngilizce'yi öğrenme amacınız nedir? Lütfen bu soruyu detaylı ve anlaşılır şekilde cevaplayınız.
2.Şuan hangi seviyedesiniz? Seviyenizi bilmiyorsanız şuradan öğrenebilirsiniz;
https://learnenglish.britishcouncil.org/online-english-level-test
3.Gerçekten doğru şekilde telaffuz edebildiğiniz kelime sayısının ortalama olarak ne kadar olduğunu düşünüyorsunuz?
4.Hangi yabancı dil becerisinde(dinleme,okuma,konuşma,yazma)daha fazla zorluk yaşıyorsunuz?
Soruların cevaplarını şu konuya yazınız;
https://forum.donanimhaber.com/detayli-ingilizce-ogrenme-ve-konusma-rehberi--142155041-22
En Beğenilen Yanıtlar
Tüm Yanıtları Genişlet
Gayet de zevkli bir iş. Bunu böyle mekanik ve monoton bir uğraş hâline getirmeye gerek yok.
Deyimsel fiillerin (phrasal verb) size zor gelmesinin sebebi bu işi mekanik bir hâle getirmeniz olabilir. Bunları adamakıllı öğrenmek için binlerce sayfa okuma yapmak gerekiyor. Bu da ancak gerekli motivasyonla olur. Siz yapmamışınızdır diye demiyorum, yanlış anlamayın lütfen. Kendiniz bu old-school yaklaşım ile başarı edinebiliyor olabilirsiniz ancak çoğu kişide etkili olmaz bu yaklaşım. İskandinav ülkelerinin ve Hollanda'nın dünyadaki en yüksek anadil dışı İngilizce bilme oranına sahip olduğunu biliriz. Sizce bunun sebebi nedir? Ben oralarda bulundum ve eğitim sistemlerini bile inceleme fırsatı elde ettim. Çıkardığım sonuç şu oldu: Bu insanlar, İngilizceyi yaşamlarının bir parçası hâline getirmişler. Televizyonlarında dublajlı film diye bir olay yok, altyazı ile izliyorlar. Nüfusları yüksek olmadığından internette aradıkları şeyleri bulmakta zorlanıyorlar, bu da onları dil öğrenmeye itiyor. Kendi yağlarında kavrulamıyorlar linguistik açıdan. Dillerinin aşırı benzemesi bir diğer etmen. Bir noktada eminim, bu insanlar İngilizceyi dediğiniz gibi mekanik bir biçimde öğrenmiyorlar. Organik öğreniyorlar. Olması gereken de bu. Kulağa absürd gelebilir, yeterli motivasyonla yalnızca kıyas yaparak bile dil öğrenilebilir. Telaffuz ile desteklemek şartıyla. Telaffuz öğrenme gereğinin olmadığı ölü dillerde bu şekilde dil öğrenen birçok filolog var. Tabii ki, dediğim gibi, bunun için ciddi motivasyonunuzun olması gerek. Kelimeler sizde heyecan uyatmalı. Benim birkaç filolog ile sohbet etme fırsatım oldu. Nasıl dil öğrendiklerini de sordum. Bunlardan biri Latince, Eski Yunanca, Old Church Slavonic (Türkçesini bilmiyorum), birçok ölü Germenik dil ve belli başlı modern dilleri bilen birisiydi. Modern dillerde telaffuzu da hiç fena değildi. İngilizce ana dili olmasa da aksanı zar zor belli oluyordu. Nasıl dil öğrendiğine gelirsek, dediği sıralama aşağı yukarı şu şekildeydi: - Eğer farklı bir alfabesi varsa ilk önce o alfabeyi öğrenirim ve sözdizimi (syntax) kurallarını öğrenirim. Bu şekilde cümleler anlamsız şifreler olmaktan çıkar, artık en azından mantıklı gelmeye başlar. - Modern bir dil ise, fonetiğini öğrenirim. En azından kelimelerin kabaca nasıl telaffuz edileceği hakkında bilgim olur, bu şekilde ilerde telaffuz hatası düzeltmekten kurtulurum ve telaffuzum da yavaş yavaş muntazamlaşır. Ölü bir dil ise bu aşama direkt geçiliyor zaten. - Temel fiilleri ve çekimlerini öğrenirim. Gitmek, görmek, duymak, bilmek vesaire... - Temel isimleri öğrenirim. - Soru nasıl sorulur bunu öğrenirim. (Neredesin, kimsin vesaire...) - En son, eğer dilde çekimleme olayı varsa ona bakarım ve bunu tablo ezberlemekten ziyade pratiğe dökerim. Çekime uğramış cümleleri uzun uzun incelerim. Kalan grameri kendim okurken öğrenirim. Buna sıfat derecelendirmesi, zamirler vesaire dahil. Yukarıdakilerin önceliğe sahip olmasının sebebi, en özel gramer unsurları olması. Diğerleri okurken öğrenilebilecek şeyler. Aynı zamanda, bu sıra izlendiğinde artık kabaca cümlelerin neden bahsettiğini çözümleyebiliyoruz. Bunun getirdiği motivasyon bile yeter. Bu noktadan sonra kendin her şeyi inşa edebilirsin. Kabaca bunları anlatmıştı. Kendim Almanca öğreniminde denedim bu sistemi. Öyle bir işe yaradı ki... Daha öncesinde öğrenme atılımım olmuştu iki kez. İkisi de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Gramer kitabı alıp öğrenmeyi denedim, bir süre sonra çok iş var diye bahane üretip çalışmayı bıraktım. Devam etsem öğrenirdim, ancak bir insan olarak çok fazla kusrum var. Bunların başında da sabırsızlık geliyor. Bir an önce cümlelere saldırıp anlamlandırmayı istiyorum. Anlamadığım gramer kurallarına en baştan kendimi maruz bırakmak beni öğrenmekten alıkoyuyor. Düzensiz bir şekilde gramer öğrenmeye başladım. Yukarıdaki sisteme aşağı yukarı paralel gidiyordum. Almanca özelinde, başta yukarıdaki sırayı izledim. Sonrasında direkt Thomas Mann okudum. Kısa hikayelerini okumayı hep isterdim, dolayısıyla kısa hikayelerle başladım. Evet, başta bilmediğim kelime çok oluyordu ancak motivasyonum vardı. Hele cümleleri anlamlandırmaya başladıkça inanılmaz bir öğrenme isteği oluştu. Her gün oturup 4-5 saat kısa hikaye okuyordum. Sabah saat beşte kalkıp kısa hikayeler okuyordum. Bir sayfayı bitirmem bir saate yakın alıyordu ancak her şeyiyle öğrenerek geçiyordum. Telaffuzu dahil. En sonunda Thomas Mann'ın çoğu eserini okuyup Kafka'ya geçtim. Yine çok okumak istediğim bir yazardı. Birçok romanını okuduktan sonra ileri düzey Almancam oldu. Şu an mühendislikle ilgili makaleler bile okuyabiliyorum. Zaten Almanca çok sistematik bir dil, mantığını kavrayınca her şey akıp gidiyor. Bu süreç yine kısa sürmüyor. Onu da belirteyim. Benim bu seviyeye gelmem Almanca için 2 yıla yakın sürdü. Ancak, en baştan pratik olarak dille ilgilendiğimden dolayı; bu iki sene bana öğrenme süreci gibi değil de, pratik yapma süreci gibi geldi. Eski şekilde çalışsam bir iki aya bırakırdım öğrenmeyi, burası kesin. Kıssadan hisse, gerçekten bu işi formülize etmeye gerek yok. Dil öğreniminin en büyük tetikçisi istektir, motivasyondur. En azından benim için durum böyle. |
Benzer içerikler
- british time yorumlar
- en iyi ingilizce sözlük
- more to read pdf
- çift altyazılı dizi izleme sitesi
- in which kullanımı
- dünyada en çok konuşulan diller
- hatasız çeviri
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X