Şimdi Ara

KAZ VE PADİŞAH

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
21
Cevap
0
Favori
2.658
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ARKADAŞLAR ŞİMDİ YAZACAĞIM ÖNCE BURDA VERİLDİMİ BİLMİYORUM EĞER VERİLDİYSE EN AZINDAN BİR KEZ DAHA TEBESSÜM ETMİŞ OLURUZ


    Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.
    Yanına başvezirini alıp yola çıkmış.
    Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
    Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
    Padişah, ihtiyarı selamlamış:
    "Selamunaleykum ey pir'i fani..."
    "Aleykumselam ey serdar'ı cihan..."
    Padişah sormuş:
    "Altılarda ne yaptın?"
    "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."
    Padişah gene sormuş:
    "Geceleri kalkmadın mı?"
    "Kalktık... Lakin, ellere yaradı..."
    Padişah gülmüş:
    "Bir kaz göndersem yolar mısın?"
    "Hem de ciyaklatmadan..."
    Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş:
    "Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
    "Hayır padişahım..."
    Padişah sinirlenmiş:
    "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."
    Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.


    "Ne konuştunuz siz padişahla..."
    Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
    "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
    Baş vezir, yüz altın vermiş.
    "Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu."
    "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
    Vezir kafasını kaşımış."Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?..."
    Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
    "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.(32 ise ağızdaki dişten kinaye, boğaz)"
    Vezir bir soru daha sormuş..."Geceleri kalkmadın mı ne demek?"
    Adam bir yüz altın daha almış.
    "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."
    Vezir gene kafasını sallamış.
    "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
    Adam gülmüş.
    "Onu da sen bul..."







  • ince espri güzel.
  • güzelmiş teşekkürler
  • İlk bir an anlayamadım sonradan jeton düştü gerçekten güzelmiş
  • kaz yani baş vezir mi oluyor?
  • hayatımda duyduğum duyacağım en müthiş fıkra budur heralde.

    allah razı olsun...
  • bunun üstüne bi soğuk su içsin vezirr
  • Yavuz Sultan Selim zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor Sultan Selim'e.
    Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor.Fakat bir de pis bir koku yayılıyor.
    Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
    Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyooooor..
    Yani Osmanlıya acayip bir hakaret!!!!!
    Cihan padişahı emir veriyor,
    "herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermeliyiz"
    Ve cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
    Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor.
    İçine o zamanın Osmanlı İstanbul'unda imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ve bir satır yazı gönderiyor..
    Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum.
    Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor.
    Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:

    "Herkes yediğinden ikram eder" !!!!




  • ikiside çok güzel :)
  • Güzeldi.
  • ikiside süper

    ilk başta kaz meselesini bende anlamadım!

    sonradan çaktım bende



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Laxori -- 6 Mart 2008; 20:39:35 >
  • İki fıkra da bildiğim ve sevdiğim zeka dolu fıkralar.Yazanlara teşekkürler. 2. fıkraya yakın bir anekdot var bildiğim

    Napolyon düşmanıyla savaştıktan sonra generali esir almış.General kızgın bir ifadeyle Napolyona bakmış ve:
    -Biz onur için savaşırız siz para için savaşıyorsunuz.Asillik bunun neresinde demiş.
    Napolyon dönüp şu cevabı vermiş:
    -Herkes elinde olmayanı elde etmek için savaşır demiş.

    Tabi bu bir fıkra değil ama bana Yavuz Sultan Selim'in çok ince cevabını hatırlattı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi myfranco -- 12 Mart 2008; 5:14:27 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KARATAHTA

    ARKADAŞLAR ŞİMDİ YAZACAĞIM ÖNCE BURDA VERİLDİMİ BİLMİYORUM EĞER VERİLDİYSE EN AZINDAN BİR KEZ DAHA TEBESSÜM ETMİŞ OLURUZ


    Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.
    Yanına başvezirini alıp yola çıkmış.
    Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
    Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
    Padişah, ihtiyarı selamlamış:
    "Selamunaleykum ey pir'i fani..."
    "Aleykumselam ey serdar'ı cihan..."
    Padişah sormuş:
    "Altılarda ne yaptın?"
    "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."
    Padişah gene sormuş:
    "Geceleri kalkmadın mı?"
    "Kalktık... Lakin, ellere yaradı..."
    Padişah gülmüş:
    "Bir kaz göndersem yolar mısın?"
    "Hem de ciyaklatmadan..."
    Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş:
    "Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
    "Hayır padişahım..."
    Padişah sinirlenmiş:
    "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."
    Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.


    "Ne konuştunuz siz padişahla..."
    Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
    "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
    Baş vezir, yüz altın vermiş.
    "Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu."
    "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
    Vezir kafasını kaşımış."Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?..."
    Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
    "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.(32 ise ağızdaki dişten kinaye, boğaz)"
    Vezir bir soru daha sormuş..."Geceleri kalkmadın mı ne demek?"
    Adam bir yüz altın daha almış.
    "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."
    Vezir gene kafasını sallamış.
    "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
    Adam gülmüş.
    "Onu da sen bul..."


    ben anlamadım biri acıklayabilir mi ?




  • Kaz sadrazam oluyor.Caktın kofteyi?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: DragonClaw

    Kaz sadrazam oluyor.Caktın kofteyi?


    anladım tamam ama bana pek komik gelmedi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Yarr -- 12 Mart 2008; 21:54:03 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: dorhug

    quote:

    Orjinalden alıntı: DragonClaw

    Kaz sadrazam oluyor.Caktın kofteyi?


    anladım tamam ama bana pek komik gelmedi


    git bi elini yüzünü yıka gel o zaman
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KARATAHTA

    ARKADAŞLAR ŞİMDİ YAZACAĞIM ÖNCE BURDA VERİLDİMİ BİLMİYORUM EĞER VERİLDİYSE EN AZINDAN BİR KEZ DAHA TEBESSÜM ETMİŞ OLURUZ


    Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil-i kıyafet gezmeye karar vermiş.
    Yanına başvezirini alıp yola çıkmış.
    Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler.
    Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş.
    Padişah, ihtiyarı selamlamış:
    "Selamunaleykum ey pir'i fani..."
    "Aleykumselam ey serdar'ı cihan..."
    Padişah sormuş:
    "Altılarda ne yaptın?"
    "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..."
    Padişah gene sormuş:
    "Geceleri kalkmadın mı?"
    "Kalktık... Lakin, ellere yaradı..."
    Padişah gülmüş:
    "Bir kaz göndersem yolar mısın?"
    "Hem de ciyaklatmadan..."
    Padişahla baş vezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah baş vezire dönmüş:
    "Ne konuştuğumuzu anladın mı?"
    "Hayır padişahım..."
    Padişah sinirlenmiş:
    "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım."
    Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor.


    "Ne konuştunuz siz padişahla..."
    Adam, başveziri şöyle bir süzmüş:
    "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim."
    Baş vezir, yüz altın vermiş.
    "Sen padişahı, serdar-ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu."
    "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi."
    Vezir kafasını kaşımış."Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?..."
    Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış.
    "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kış günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim.(32 ise ağızdaki dişten kinaye, boğaz)"
    Vezir bir soru daha sormuş..."Geceleri kalkmadın mı ne demek?"
    Adam bir yüz altın daha almış.
    "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim..."
    Vezir gene kafasını sallamış.
    "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..."
    Adam gülmüş.
    "Onu da sen bul..."




    ilk okul zamanlarımda okuduğum ve hala daha iyi bildiğim bir hikayedir, adı kaz yollasam yolarmısın. bu hikayenin başıda var, başında padişah bilge olmayan vezirinin başını vurdurur, sonrasında vezirin oğlu gelerek padişaha karşı durur , padişah çocuğun bilge biri olduğunu anlayıp vezir yapar.
    ....


    padişahla köylünün konumasından bir satırı atlamışsın,

    padişah: bu konuştuklarımınız benim yüzümü görmeden kimseye söyleme der. sonrada kaz yollasam yolarmısın der.

    hikayenin senin bıraktığın yerden sornası,

    padişah , veziri huzuruna çağırır konuştuklarının anlamını sorar, vezir hepsini tek tek anlatır, padişaha bunları köylüden öğrtendiğini söyler ve ekler sizin yüzünüzü görmeden anlattı bana hepsini der.
    padişah köylüyü huzuruna çağırtır, ve sorar sen konuştuklarımızı benim yüzümü görmeden mi anlattın?
    köylü : gördüm padişahım hemde bir değil bin defa gördüm diyerek vezirden aldığı altınalrı gösterir. altınların bi yüzünden padişahın resmi vardır.



    tek tük te olsa bu şekildeydi sonu , nerden baksan 15 sene oldu okuyalı kitabı.




  • bende bi iki fıkra yazayım,


    Babası çocuğuna:

    "Oğlum Atatürk senin yaşındayken sınıfının birincisiydi" demiş.

    Çocuk vermiş cevabı:
    "Senin yaşındayken de Cumhurbaşkanı idi."





    Neyzen'e Yolda Rastlayan Adam Büyük Bir Hiddetle Bağırır;

    -Ben Senin Gibi Alçak, Sarhoş, İşe Yaramaz Adama Yol Vermem.

    Neyzen Bozuntuya Vermez ve Kenara Çekilirken Sayıklar;

    -Ben Veririm...
  • Elinize saglik .Aksam aksam keyiflendim.
  • Birgün Kanun-i Sultan Süleyman ve veziri ava çıkarlar saat geç olur ve hava kararır yakın bir yerlerde ev ararlar ve bulurlar hava çok soğuktur donmak üzerelerdir.bunlar evin kapısını çalarlar ve ev sahibi adam bunları eve kabul eder.Ev sıcacıktır hemen ateşin yanına otururlar padişah vezirine;'şu ateş bin altına değer' der.ev sahibi bunlara hizmet eder yemek yedirir artık sabah olmuştur ve gideceklerdir padişah nezaketen borcumuz ne kadar diye sorar ama bişey isteyeceğini düşünmez.Adam:borcunuz 1001 altın der tabi şaşırırlar nasıl olur niye bukadar istedin der padişah.Adam der ki:1000 altın zaten sizin kabul ettiğiniz ateşin ücretidir ısınırken bin altına değer demiştiniz diğer 1 altında diğer masraflar der..
    İşte o gün bugündür pahalı bir şey gördüğümüzde ATEŞ PAHASI DERİZ....




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.