Merhabalar. İngilizce öğrenme sürecinde insan o kadar çok bilgiyle karşılaşıyor ki neredeyse içinde kayboluyor. Ben kaybolmadan işin içinden çıktım ve sizlere yoğun bilgi kirliliklerinin arasından kaptığım önemli tüyoları vereceğim. Yeteri kadar zaman kaybetmiş biri olarak bu yazıyı okuyanların zaman kaybetmesini istemiyorum.
Kapalı bir odada bile kendimizi çok iyi geliştirebiliriz. İnternet imkanını kullandığımız zaman bir ton ücretsiz kaynağa, videolara ve online eğitimlere ulaşabiliriz. Yeter ki ne istediğimizi bilelim ve masanın başına oturma iradesini gösterelim. Yazımızın başında bu önemli hususu dile getirmiş olalım. Birçok işte olduğu gibi dil öğrenirken de günlük rutin zamanımızı ayırmazsak başarıdan söz edemeyiz. Ve bu sürenin günlük minimum 1,5 saat olması gerekiyor.
İngilizceyi daha iyi nasıl konuşabilir, sınavlardan daha yüksek puanlar nasıl alabilirim üzerine iki yıldır çalışıyor ve ciddi araştırmalar yapıyorum. Bi yabancı dil kursuna gittim, bi siteden konuşma üzerine paket satın aldım, birçok uygulama indirip kullandım. Bunların kısmen faydası oldu ama istediğim verimi alamadım. İnstagram, youtube ve facebook’u daha stratejik kullanıp izlediğim yüzlerce video ve takip ettiğim onlarca kişilerden edindiğim bilgilerin ise bana ufuk açması noktasında daha büyük faydaları oldu.
Bir dil öğrenirken kendimizi dört saç ayağı üzerine oturtacağız. Dinleme, okuma, yazma ve konuşma. Bunların arasında en önemlisi ise kuşkusuz sürekli dinleme yapmak. Bu dinleme sürecinin minimum 50 saat olması lazım. Bunun amacı insan bir dil öğrenirken beyninde bir dil haritası tabiri caizse ses kartı mevcut değil. Bir çocuğu ele alarak daha net anlatacak olursak; henüz anne karnında 5 aylık evrede olan bir bebek dış dünyayı duymaya başlıyor ve bu doğumundan 1 yaşına kadar devam ediyor. Çevresinde defalarca duyduğu heceler ve kelimeler 1 yaşında patır patır ağzından dökülmeye başlıyor. 2-3 yaşlarına geldiği zaman ise artık kendi cümlelerini kurabiliyor. Bu çocuğa hiç kimse bir gramer kitabını önüne koyarak bir dil öğretmeye çalışmıyor. Çocuğun kendisi duya duya öğreniyor. İşte bizimde öğrenmek istediğimiz bir yabancı dile ait beynimizde ses haritaları olmadığı için önce bol bol dinleme yapıp manuel olarak zihnimize yüklememiz gerekiyor. Bunu yaparken anlamamız gerekmiyor. Sadece defalarca dinleme tekrarı yaparak kelimelere ve cümle yapılarına aşina olup ayırt edebilmeyi sağlamalıyız.
İkinci adım okuma. Dinlemeleri yaptıktan sonra sıra sesli okumalara geçmek. Bunu dinlemeleri yaparken de yapabilirsiniz ama en az 20 sat dinleme yaptıktan sonra yaparsanız verim alabilirsiniz. Sesli okumalar yaparak dilimize egzersizler yaptırmış oluyoruz. Bir nevi sporda olduğu gibi esnetme hareketleri yaparak Türkçeye alışmış dilimizi farklı bir kalıba sokuyoruz. Bunun en önemli faydası ise dilimizi, dinlemelerle hızlanan zihnimizle dengelemeye çalışıyoruz. Bunu yaparken bir texti olan dinlemeleri takip etip daha sonradan tekrar ettiniz mi inanılmaz faydasını göreceksiniz.
Üçüncü adım yazma yani gramer. İngilizce için hazır hale gelen zihnimize şimdi bir şeyler öğretme vakti geldi işte. Bu adımda ilk başlarda zor gramer konularına girmeden pratik anlamda konuşabilmek için geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman yapılarını öğrenmek ve ardından kısa cümlelerle yazma denemeleri yapmalıyız. Bunu yaparken en çok kullanılan 300 isim ve fiili ezberleyerek işe başlayabiliriz. Çünkü ortalama bir insan günlük hayatta 350 kelimeyle konuşuyor. Daha sonra bunun sayısını artırabiliriz tabi ki.
Dördüncü adım konuşmak. Son adım pratik yapmaya başlamak. Hemen insanlarla konuşma çabasından önce kendi kendimize konuşmalar gerçekleştirmeliyiz. Misal bir günümüzü basit kelimelerle kendi kendimize anlatmak. Bunu yaparken geçmiş zamanı kullanmak için önce bugün neler yaptığıma çalışacağız sonra şimdiki zamana çalışmak için şu an ne yapıyoruz ona çalışacağız daha sonra ise gelecek zamanı kavramak için yarın neler yapacağız bunun planını yapmalıyız. Ardından bir platform bulup pratik yapmaya başlamalıyız. İmkân varsa bu pratik işini işin başlangıcından itibaren de yapabiliriz. Çünkü konuşma çabası içine girmek seviyemizde çok daha çabuk ilerlememizi sağlayacaktır. Bu noktada korkak, çekingen olmayıp, mükemmelliyetçi düşünmeden tabiri caizse tarzanca işin içine dalmalıyız. Bu söylediğim bir zaman sonra bizi orta seviyelere kadar getirecektir. Bu noktada ise internette birçok konuşma kulübü bulabilirsiniz. Birkaçını denemiş biri olarak sizlere tavsiye edeceğim en iyi platform; CAMBLY. Cambly’de ana dili İngilizce olan yüzlerce eğitmenlerden istediğiniz biriyle istediğiniz zaman istediğiniz yerde konuşma pratiği yapabilirsiniz. Bu sizi kısa sürede çok iyi bir seviyeye getirecektir. Cambly’e kayıt olurken bana ait olan “palandöken25” referans kodunu kullanarak aboneliğiniz tamamladığınız zaman hesabınıza 10 dakika ücretsiz deneme dersi tanımlanacak. Deneme dersinizi yaptıktan sonra ise paketleri inceleyip size uygun aboneliğinizi başlatabilirsiniz. Tavsiyem 1 yıllık abonelik almanız. Çünkü fiyat oalrak hem daha makul oluyor hem de bu sürecin sonunda sizi memnu edecek iyi bir seviye yakalamış olursunuz. Cambly zaman zaman güzel indirimler yapıyor. Bu fırsatları kaçırmamak içinse mail adresinizi sürekli kontrol etmeyi unutmayın. Şen kalın, esen kalın, hoşça kalın.
reklam kokan haraketler bunlar ama saol
yeni mesaja git
Yeni mesajları sizin için sürekli kontrol ediyoruz, bir mesaj yazılırsa otomatik yükleyeceğiz.Bir Daha Gösterme