Bence eksik bir bakış açınız var.II.Abdülhamid tıpkı Japonya'da İmparator Meijinin yaptığı gibi devleti kendi iradesi ve idaresi altında meşruti sisteme geçirseydi bahsettiğiniz suikastler ve sopalı seçimler olmazdı.Hatta İTC bile kurulmaz,1908 ihtilali yaşanmazdı.II.Abdülhamid gibi otoriter bir şahsiyet iktidardayken kendisinden sonraki sistemi düşünerek devleti dizayn etmediyse bunda asıl sorumlu kimdedir?II.Abdülhamid tahttan indirilmeseydi ve eceliyle vefat etseydi bile imparatorluk aynı kargaşaya sürüklenirdi zira iktidarı boyunca devletin tüm mekanizmasını kendisine bağlamıştı.Dolayısıyla II.Abdülhamid sonrasında siyasi karışıklıkların olması çok normal.Üstelik İTC tam anlamıyla iktidara 23 Ocak 1913 tarihinde 'Bab-ı Ali' baskınıyla geldi.Günümüzde İTC'nin iktidara 1908 ihtilaliyle geldiği algısı yaratılmıştır ancak gerçekte 1908-1913 tarihleri arasında iktidarda II.Abdülhamid döneminin devlet adamları vardır.Bu dönem İTC ve II.Abdülhamid dönemi devlet adamlarının siyasi çekişmeleriyle geçmiştir.Öyle ki 23 Ocak 1913'te Sadrazamlık makamında Bab-ı ali baskınıyla istifa ettirilen Kamil Paşa bulunuyordu ve Kamil Paşa II.Abdülhamid döneminde 1885 ve 1895 yıllarında sadrazamlık görevine atanan bir devlet adamıydı.Kamil Paşa'dan öncede Mehmet Said Paşa Sadrazamlık görevindeydi ve Mehmet Said Paşa 1880'den beri defalarca Sadrazamlığa getirilen bir devlet adamıydı.Bu nedenle tam anlamıyla İTC iktidara 23 Ocak 1913 Bab-ı Ali baskınıyla gelebildi.1908-1913 tarihleri arasında ise kesin bir İTC hakimiyeti yoktur. Balkan faciasıda saklanmış değildir.Balkan faciasının yaşanmasının temel nedeni az önce bahsettiğim siyasi çekişmenin ordu içinde de yaşanıyor olmasıdır.Özellikle II.Abdülhamid döneminde ordu içerisinde 'alaylı' ve 'mektepli' subaylar şeklinde iki yapı oluşmuştu.Alaylı olarak tabir edilen subaylar tamamen 'sarayın' insiyatifi ile subay yapılan ve paşalığa kadar yükselen askerlerdi.Mektepli subaylar ise askeri lise ve harp okulundan mezun olanlardı.II.Abdülhamid döneminde alaylı subaylar sarayın 'subayı' olarak görüldüğü için her zaman maaşlarını zamanında alırlar ve imparatorluğun en iyi yerlerinde görev yaparlardı.Üst rütbelere çıkmalarıda daha kolay olurdu.Mektepli subaylar ise adeta üvey evlat muamelesi görür,çoğu zaman maaşlarını ayları bulan gecikmelerle alır ve imparatorluğun en mahrum ve en sorunlu bölgelerinde görevlendirilirlerdi.Üst rütbeye çıkmalarıda çok zor olurdu.Zaten İTC'nin özellikle 'mektepli' subaylar arasında bu kadar yayılmasının nedenlerinden biri bu ayrımcılıktır. Balkan savaşı başladığı zamanda bu alaylı ve mektepli subaylar birbirlerini rakip olarak gördükleri için çoğu zaman birbirlerine yardım bile etmemişlerdir.Mesela mektepli subayların kontrolündeki bir birlik taarruza geçtiği vakit alaylı subayların kontrolündeki birlikler yerlerinde kalmışlardır ya da haber vermeden çekilmişlerdir.Benzer tutumu mektepli subaylarda yapmıştır.Bunun sonucunda ordu sevk ve idare edilemediği için Balkan faciası yaşanmıştır. Balkan faciasından sonra gerçekleşen Bab-ı Ali baskınıyla harbiye nazırı olan Enver Paşa ordu içerisinde bu ikiliği kaldırmak için alaylı subayların tamamını tek kalemle ordudan atmıştır.Böylece orduda hakimiyet sağlanmış ve Balkan savaşlarını kaybeden ordu Çanakkale savaşında kimsenin beklemediği bir başarıyı sağlamıştır.Ordudaki bu temizlik sayesiyle Milli Mücadele döneminde ordu içerisinde bölünme yaşanmamıştır.Bu da Milli Mücadelenin başarıyla sonuçlanmasında önemli bir faktördür. Balkan faciasından İTC'yi sorumlu tutanlarda nedense Balkan faciasından kısa bir süre sonra kazanılan Çanakkale zaferinde İTC'den hiç bahsetmemektedir.Öte yadan İTC'nin 1915'te Ermeni tehcirini gerçekleştirerek Doğu Anadolu'yu tarihte ilk defa tam anlamıyla Türkleştirdiğini unutmamak gerekir. |
Bildirim