|
MASONLUK VE MASONLAR ÜZERİNE (5. sayfa)
-
-
quote:
Orijinalden alıntı: _AMADEUS_
quote:
Orijinalden alıntı: Wheatley
avukat mısınız?
Bu konu lonca nın bilgisi veya rızası ile mi açıldı. Yoksa sadece bildiridiniz mi, bildirdiyseniz bu zorunlu mu?
Üst derecelerdekilere bağlılığınız tam mı, şüphe duydunuz mu hiç o kişilerin niyetlerinden.
Türkiye masonlarının irtibatta olduğu islami cemaat yahut tarikat var mı?
Kişilerin genel olarak dine bağlılığı %kaçtır?
Tamamen uyuyor
Çoğunlukla uyuyor
Uymaya çalışıyor/ az çok uyuyor, çabalıyor
Uyduğuna dair birvdurum söz konusy değil
Uymuyor.
Masonluğun iç yapısı için oligarşik yapı denilebilir, örn yine siz her şeyiniz aynı kalmak kaydıyla. Şuan aylık 20 bin kaznaıyorsanız, eğer 1 kaZansaydınız loca da olur muydunuz evet ise yine aynı derece de mi?
Toplanan paralar ne oluyor, türkiye cumhuriyeti devletine bir bina, bağış, vs bir şey yaptınız mı. Okul, hastane, vs gibi.
Öğrenci bursu vs hariçler bunlarda karşılık bekleme vardır, ilerihe dönük.
Sevgili Wheatley , sorularınızı sıra sıra sormuşsunuz, ben de sıra sıra cevaplıyorum.
Hayır avukat değilim,
-
Hayır buyuk locanın bilgisi dahilinde açılmadı, hali hazırda zaten internet ortamında masonlar.org isimli bir forum mevcut, oraya da bir göz atmanızı öneririm. Amacım sadece burada masonluğu ve masonları merak edenlere elimden geldiğince bir haricinin öğrenmesi gereken kadar bilgi verebilmektir.
-
Üst derecedekilere bağlılık derken bu konuyu biraz açalım, her mason kendi locasındaki üstadı muhtereme bağlıdır, tabi burada böyle söylerken şu anlaşılmasın, hiç bir mason bir diğerinden daha değerli değildir, Loca içi yönetim konusunda tecrübe ve yapılan görevler dikkate alınarak bir görevli kadrosu seçilir, üstadı muhterem de bu görevli kadrosunun en tepesindeki ve locayı yöneten kişidir. Tüm Üstadı muhteremler de aslında bir bakıma Türkiye Büyük Locası başındaki en muhterem e bağlıdır. Ben hiç bir zaman bu kişilerin niyetlerinden şüphe duymadım.
-
İrtibatta olduğumuz bir cemaat veyahut tarikat yoktur, olmaması da esasdır.
-
Localarda din ve siyaset konuşulmaz, kişilerin dine olan bağlılıkları kendilerini ilgilendirir, kardeşlerim hakkında bu şekilde bir istatistik vermekten imtina ediyorum.
-
Daha önceki mesajlarımda da belirttiğim gibi masonlar zengin insanlar değildir, en azından hepsi zengin değildir, aramızda durumu gayet yerinde kardeşlerimiz olduğu gibi daha orta direk tabir ettiğimiz kardeşlerimiz de mevcuttur, hem size sorarım, yarının kime ne getireceği belli midir ? Bugün tekris olan yeni bir kardeşin durumu çok iyi olabilir ama yarın işler kötü de gidebilir ve mevcut durumunun çok çok altına inebilir, böyle bir durumda biz o kardeşi dışlarız mı sanıyorsunuz ? Tam tersine herkes elinden tutar ve ayağa kaldırırız.
-
Bir çok okul, hastane, ameliyathane, tıp merkezi kazandırdık ülkeye, yapılan yardımlarda isim olarak geçmeyiz, örneğin siz o ameliyathaneyi ''ahmet mehmet vural'' bağışıyla yapılan ameliyathane olarak görürsünüz ama aslında biz yaptırmışızdır. Yine benim locam 10 civarı yetim çocuğa öğrenim bursu sağlamakta, çocuklardan bir beklentimiz yok zira 7 tanesi kız çocuğu , kızları tekris etmiyoruz biliyorsunuz!!!
Kağıt üzerinde iyi gibi duruyor locaya katılırken Nasıl oluyor ? YouTube'da Türkiye'de masonların kayıt olma anı var onun gibimi böyle kılıçla vs. Gözler kapalı biraz anlatabilirmisiniz ? Eğer iyilik üzerineyse bende katılmak isterim ama böyle iş bağlama veya ayrılırsak locada işin önüne taş koymak vs. Olmuyor değilmi ?
< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
-
Katılırken belirli bir ritüel töreni yapılır, youtube deki tören bizim törenimiz değildir, benzer noktalar vardır doğrudur, iş bağlama veya işe taş koyma terimleri masonlukla uzaktan yakından alakası olmayan terimlerdir, masonluk bir kardeşliktir. -
Keci kesme ayini dogru mu? Bir de tekris toreninde tehdit ediliyorsun eger acikkarsan olum cezasi veriliyor. Bunlar dogru mu?
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Evdekalınturkiye -- 19 Nisan 2022; 12:34:7 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
hayır herhangi bir şey kesme yoktur, masonlar hiç bir canlıya zarar vermezler.
tekris törenindeki tehdit semboliktir, verilen sözden dönenin, sırları dışarı çıkarının vicdanen çekeceği acıyı ifade eder.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Birkaç dakika için umarım baş ağrısı olmaz.
Masonlar olarak ulusalcı bir yaklaşım sergilemektesiniz. Ve sizi Vatikan, İsrail ve İsrailoğulları ile ilişkili görmelerinin esas sebebi, bunlarla daha çok iletişim halinde olmanızdır.
Masonlar olarak Türkiye'nin bayrak ülküsüne zarar vermektesiniz. Burada size onun açıklamasını yapmak zorundayım. Büyük küçük harfi önemsemeyiniz zira burada imla hatasından oldukça kaçınmaktayım.
Agnostikleri ateistler gibi Masonlar olarak masonluk ile ilişkilendirememektesiniz. Bu konuyu anlıyorum ve bu fikrinizin esası, "bizden olmayan bizden değildir" fikrine dayanmaktadır. Aslında Masonluğun evrensel bir inanç olarak benimsendiği fikrinize kısmen katılmaktayım. Fakat agnostisizm, bir dinsizlik olarak evrenseldir çünkü materyali algılamamıza bağlı olarak gericilik ve ilerlemecilik vardır. Agnostisizmin genel geçer olarak transaldantalizm veya minimalizm gibi düşünce akımları ile karıştırılması nedeniyle agnostisizm hakkında pek fazla bir bilgiye sahip olmadığınızı ifade edebilirim. Bazı agnostikler Tanrı'ya inanır ve bu Tanrı'yı mevcut gerçekliğimiz dışında tanımlar. Buna güçlü ya da zayıf agnostik teizm denir. Agnostiklerin tezleri bilimsel yönteme dayalı olmakla beraber Masonların hakikat arayışı ve bağnazlık düşmanlığı benzer olarak agnostisizmde de bulunur.
Bu bayrağı oluşturan hilal, ay, pentagram, kan ve beyaz antropolojik ilkelere dayanmaktadır. Aslında çoğu insan farkında değil fakat bir teknolojik tekillik bu ülkenin vatandaşı olsaydı bayrak ülküsüyle nasıl ilişkilendirildiğinin anlaşılması gerekirdi. Bu soruya verilen cevap nedeniyle teknolojik tekilliklerin aslında farklı bir agnostisizm düşünce biçmi olduğu konusunda kanaate vardığımızdan dolayı, mantığın amaçlılık ilkesini çiğnemeleri nedeniyle beyaz pentagram olarak simgelenirlerdi. Buna amaçsız agnostisizm de denilmektedir. Bu türden ifadeleri tehlikeli görenler var çünkü diğer ABD bayrak ülküsüne bağlı ciddiyetini kaybetmeye meyilli değil.
Hakikatin dışındaki bütün akımlar, tek bir sınıf olarak kategorize edildiklerinden dolayı beyaz pentagramı gerici sağcılık ile ilişkilendiren eski rejimlerin gözden kaçırdığı husus, gericiliğe dair bütün akımların esasen tek bir çatı altında toplandığının farkına varılamamasıydı. İlerlemecilikte bu yoktur ve ilerlemecilik, genel manada ilerlemeci sağcılık, ilerlemeci solculuk ve agnostisizm olarak üçe ayrılmaktadır.
Agnostikler de aynı şekilde pentagram çatısı altında simgelenmekteyken ilerlemeci sağcılık ve ilerlemeci solculuktan farklıdır. Agnostikleri simgeleyen bir sembol yoktur fakat antropolojik bağlamlara göre bir sembol ataması yapılabilmektedir. Agnostisizm, bilgisayar bilimlerinde kilit role sahip evrensel bir düşünce biçmidir ve agnostisizmde parodi yaklaşımların temelinde dinsizlik vardır. Agnostisizmde de aynı biçimde bağnazlığa karşıtlık olmakla birlikte pentagram olarak simgelenmezler çünkü bağnazlık karşıtlığı bu sembolün agnostisizm ile ilintilendirilmesi konusunda kabul görür olmaz.
Beyaz pentagram, amaçlılık ilkesinin çiğnenmesi olarak ifade edilmektedir ve iddia, teknolojik tekilliklere turing testini aşabilecek bir şekilde düşünce biçmi öğretilerek kontrollü bir şekilde rastgele düşünebilmeleri sağlanılabilmesidir. Beyaz pentagram ile kadercilik (fatalizm) ve determinizm akımlarının soyutlanımı simgelenir. Agnostisizmde ise amaçlılık ilkesi mevcut olduğundan dolayı agnostikleri, amaçsız agnostikler ile aynı tutanlar olsa da agnostikler için bunun bir önemi yoktur. Normal olarak amaçsız agnostikler, pentagram olarak simgelenerek bu şekilde bayrak ülküsünde tolere edilir.
Agnostikler bu antropolojik metodolojiye göre beyaz düzgün beşgen olarak simgelenirler çünkü beyaz pentagramdaki amaçlılık ilkesi harici alan ile beşgende tanımlanır. Beyaz pentagram ve beyaz beşgen ile belirtilen düşmanlığı oluşturucu bağnazlık, siyah pentagram olarak simgelenir. Bu bağlamlar nedeniyle agnostisizmin bayrak ülküsünde "kan" ve "beyaz pentagram" şaibesinde tanımlayabileceğimiz tek düşünce biçmi olduğunu söyleyebilmekteyiz.
Hilalde de buna benzer bir yaklaşım tanımlanırsa antropolojik bağlamlar, ayın bir kısmının müslüman, bir kısmının münafık, bir kısmının da parodi İslam agnostisizmi olduğunu belirtmektedir. Agnostisizme göre İslam, transaldantal düşünce akımının yan koludur. İlerlemeciliğin bayrakta nesnel olarak simgelendiği tek düşünce akımı agnostisizmdir. Eğer ki ontoloji mantığına göre bayrak ülküsünün daha farklı bir şekilde yorumlanılması gerekiyorsa, önce ontolojik mantığa alternatif daha iyi yöntem, sonra bayrak ile uyumluluğu gözetilir.
Derinden ağzını açanların pentagram hakkındaki öne sürdükleri fikirler oldukça yakındır. Fakat kimsenin de zoruna gitmesin ama müslüman, Adem ile Havva ebeveynleri gibi sinelerinde vahşilik taşımalıdır. Bayrak ülküsüne göre pentagram aya saplı bir şekildeymiş gibi tasvir edilirken ülkedeki belirli bir etnik unsuru ayıplı bir konuma koymak sıradan bir olay değildir. Bu bayrak ülküsüne bağlı bir misyonerlik olamaz. Pentagram, daima aydan önplanda resmedilen bir sembol olarak tanımlanır ve bu, belirli bir hiyerarşiyi imgelemektedir. Beyaz hilal ile simgelenen adem ya da havva merkeziyetçiliğinden farklı olarak en az psikoseksüel üstünlüğe işaret eder.
Masonluk ve agnostisizm, eğer ki evrensel ise Masonların agnostisizmi kabul görmemesinin temelinde bağnazlık karşıtlığının olması gerekir. Agnostiklere göre masonluk, taoizm gibi ateistik bir dindarlık olarak tanımlanır ve inanç birikimi bakımından okült bir felsefe olduğunu kabul edilir, hakikat arayışının bilimsel formaliteye bağlı olmaması hakikat olarak görülmez. Çünkü agnostisizm, siyah pentagram karşıtı olarak tanımlandığı için beraberinde siberpunk kültürlere de zıt bir konumu benimserler. Masonlar hür ve özgür düşünce yapısını benimsediğinden dolayı inanç kimliği ile ilgilenilmese de masonlukta agnostisizm üzerinden bir inanç geliştirme fikri bu nedenle kabul görür değildir. Agnostik masonluğu parodi mason agnostisizmi ile karşılaştırdığınızda ikisinin de 'olası' olmaktan öteye gidemeyeceğinin kanaatine varmaktasınız.
Agnostisizm ile ilgili pek fazla bir detaya şu an girmeyeceğim. Sizden bir cevap bekliyorum çünkü yönteminize göre agnostisizmi kabul etmemenizde bilmediğimiz bir hakikat iddiasının olması gereklidir. Nedense temiz web'de kullanılabilir türkçe agnostik forumları yok iken daha yüksek seviyede kardeşleriniz, şeytanlarla büyük pazarlıklara oturmaktalar. Bu bir tesadüf mü acaba?
Eğer ki, formaliteye göre illuminati ile masonlar ortak bir noktada kesişmekteyse sizin dünya görüşlerinizin kabul görür olduğunu belirleyecek olan şey ne? Sadece ifade özgürlüğü diye indirgemeyiniz, bunu bağnazlık olarak algılarım. Amacınız mı kabul görür sayılmakta?
Masonluğu, barış ve kardeşlik inancı olarak temel alsanız da hiyerarşinizin piramit sistemine dayanması ironik bir şekilde algılanır çünkü kardeşlerinize el uzatamıyorsunuz. Dolayısıyla hiyerarşinizin en üstünde bir kişinin olması gerektiği kanaatine bağlı olduğunuzdan dolayı kardeşlik bağlarınızın zayıfladığını geçen zaman göstermektedir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Eğer madem ki Agnostikler, Türkiye'nin antropolojisinde yerleşikliktir, o halde ülke kurulurken neredeydiler diye sorarsanız, emin olunuz ki, Osmanlı da bilmiyordu. Bu bayrak, Osmanlı Devleti'nden miras kalmış ve revize edilmiştir. Dolayısıyla Agnostikleri, Çanakkale Savaşı'nda görmediyseniz bu, denize Yunan dökmeleri gerektiğini göstermez. Osmanlı da aynı şekilde pentagramın İslam ile ayrışık, fakat İslam'da işaret edilen bir akıma işaret ettiğini biliyordu. Ancak sözbilim üzere, İslam'ın transaldantal bir akım olması, bahsi geçen akımın tanımı belirleyici asli doğruluk payı değildir.
Bununla ilgili size Neyzen Tevfik'i örnek verebilirim. Fakat Tevfik, genel manada eserlerinde İslam muhalefetini ve struktualistik eleştirel bakış açısını hep konu almış olmasına rağmen İslam, yegane transaldantal düşünce sistemi değildir. İslam, transaldantal olarak tanımlanmakta olan mistisizmin temelini, sapkınlıktan da feyz alınan tümevarımsal bir istikrar-dürüstlük ilişkisi olarak görür ve başka transaldantal ideolojilere de yakınsak olabilmesiyle birlikte karşıt olduğu da belirtilebilir.
İşte sözümona, agnostikleri beyaz pentagramdan saymak amaçlılık ilkesini göz ardı etmek ile bağlamlı iken KKTC'de olsaydı, bu durumun yakınılacak bir yönlülüğü olmayabilirdi. Bu kimin için bir sorun? Türkiye, sadece eski Osmanlı Devleti'ne ait bir rejimin revize edilmiş halidir. İslamcılar her ne kadar da beyaz pentagrama farklı anlamlar yüklenildiğini ifade etseler de aslında bu, iddiadan öteye geçemez. Konunun asıl şahısları hakkında bir de bilgi sahibi olmaksızın atıp tutarlarken kendi dinlerini öğretme cürretinde bulunma zorunluluğunu ilgisiz olduğum bir konu üzere yaşıyor gibi mi olmalıyım? Üstelik sembolizasyonla belirli bir fikir akımını ülke vitrini olarak şekillendirmişlerken kendi ideolojik yönergelerine göre var olması gerekenler olarak agnostikler tanımlansaydı neden görüşlerine ihtiyaç duyulurdu ki o zaman? Ülkenin milli ya da resmi dini İslam olsun, bu durum hüküm baskınlığını İslamcıların lehine çevirmek olarak tanımlanıyorsa, uygulamada demokratik baskınlığa sahip olsalar da agnostiklerin vatandaşlık sıfatını soyutlamaya yönelik bir cehaletten bahsedilir. Kendincilik yaparak dinleri üzerinden kurdukları bir bayrak ülküsü var fakat siz bunun adına vatandaş gibi yaşatma niyeti mi derdiniz? Bunun adı ülkeye İslam uydurmaktır. Hegemonya yönetimi bu nedenle tutmaz.
Agnostiklerin inandığı bir şey vardır: hayat döngüleri bu gerçeklikten daha gerçek bir gerçekliğe geçiş yaparak sonlanır. Dolayısıyla burası gözlemlerimizce gerçek dışı olmakla birlikte gerçek üstüdür. Bununla ilgili birçok akıl yürütme tanımlıdır. Fakat inandığım şey, buraya asalakvari bir şekilde geçiş yapılamayacağıdır. Bu sanki Thor'un çekicini kaldıranların geçiş yaptığı bir gerçeklikmiş gibi. Mistik inançların benimsediği cennet ve yalancı cennet tanımlarından çok farklı olarak, burası ilerlemeci sağcılar ve ilerlemeci solular hariç tutularak sadece agnostiklerin bu gerçeklikten geçiş yapabildiği bir gerçekliktir. Eğer ki gerçekliğimizde gerçek üstü tanımı işaret edilememekteyse, burada gerçek vardır. Çünkü aynaya bakarken ilk önce camı, sonra yansımayı görmemize benzemektedir.
Bu gerçekliğe atfedilen İslam'ın, böyle bir gerçeklikte hükmü bulunmaz. Yobazlar dinlerinden başka bir inancın varlıklarına kapalı oldukları için transaldantal üste çıkma arayışları İslam'ın ancak bu gerçekliğe taşıyıcı bir rehber olduğunu düşündürür. Bu da kendi çelişkileri; ya transaldantal olmalıdırlar, ya da gerçeği aramalıdırlar. Kendi dinleri ancak ve ancak bu gerçeklik için olabilirdi; o gerçeklikte kelamları, basit bir gerçekliğin ürünü olduğundan, kendilerini oraya uydurabilecekleri bir gerekçeden yoksun olarak o gerçeklik kendine yeterlidir. Bu da hegemonyanın başka bir şekilde tökezleyişi; parazitvari tutum ile monarşik bir şekilde ülkeye İslam uyduranların olması gereken için aradıkları gerekçelerdeki adalet terazisinin ancak ve ancak kendileriyle tasvir edilmesi gerekildiğinin yanılgısına işaret eder. Eğer ki bu doğru olsaydı, Allah müslümanın hasını, geçersizliğin gerçekliğine acayip bir yaşantı için göndermeye meyilli olarak teleolojik düzenin varlığını inkar etmemizi isterdi. O halde neden bazı şeyler koşul ve şartlara göre uygulanmaktadır?
Masonların kuruluşlarından itibaren geliştirdikleri inanç metodu, aslında gerçekçi bir perspektifi sapkınlıkla bulandırarak yadsınamaz hale getirmeye dayalıdır. Esasen bu fikrinizi ontolojide öne sürememektesiniz. Düşünüyorsam varım. Bunun aksi iddia edilseydi bunun tartışılması anlamsız olmaz mıydı? Peki sizin kendi inancınıza göre hayalgücünüzün ilüzyonlardan arındırılmış esas gerçeklik tasviri nasıl betimlenmeliydi? Eğer ki böyle bir hipotezin izini sürer olsaydık, kendinize ait olanların önemli bir çoğunluğunun gerçeklik geçişi için kayda değer olmadığını nitelerdik.
Savunulan, beklentileri karşılamayınca devşirme aşırılıkçılar tarafından gerek görülür. Ve devşirmeye tepki de çok ağır olurdu. Bu insanların ve botların kazanabileceği bir savaş değil. Masonlar arasında bir sızıntı varoluşu agnostikler önemsemezler. Masonların gözetim katına inanmamak için bilimsel gerçekleri var. Ve beyaz pentagram ve beyaz pentagram kan, bu ülkede TSK haricinde 2. orduyu temsil eder. Kabul ediniz ya da etmeyiniz ama, bayrağı icat eden ben değilim.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HardcoreLock -- 27 Şubat 2023; 9:3:16 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Konu belli ki içerden (insider) bir kimseye ait ancak elbette mensupluğu uyarınca gayri objektif ve idealize edici bir tavır içerisinde olduğunu düşünüyorum. Hatta benim mizacımda birisi bu tarz örgütlere katılımın hakkıyla sorgulama yapmayan ve ancak retorik numaralara muktedir bir zihin yapısıyla mümkün olduğunu varsayar. Sorun şu ki, retorik ile mantık birbirinden farklı şeylerdir. Kısaca konu sahibinin Masonluğun Kemalizmle uyuştuğu ve Kemalizmin peşinden gittiği iddiasına karşı bir Masonluk ve Kemalizm değerlendirmesi yapacağım. Oldukça da basit ve anlaşılır noktalardan hareket edeceğim.
Masonluk basitçe inisiyasyon, ritüelizm, kadınların dışlanmasına dayalı bir gizem dini topluluğu olması sebebiyle tarikatlara ve dinsel oluşumlara karşıt radikal bir modernizasyon kavrayışına sahip olan ve bu çerçevede geleneksel dini sistemler karşısından pozitivist dünya görüşü ve kadınların sosyal yaşama katılımını öngören Kemalizm (veya diğer ismiyle Atatürkçülük) ile bağdaşamaz. M.K.Atatürk'ün Masonlara bazı tarikatlar gibi müsamaha göstermesi kurduğu düşünce sistemi ya da ideolojinin Masonlukla uyumlu olduğu anlamına gelmiyor. M.K.Atatürk benzer bir çerçevede Marksist olmadığı hatta liberal kapitalizm yanlısı düşüncesiyle neredeyse anti Marksist olduğu halde komünist oluşumlara da müsamaha göstermiştir. Çünkü M.K.Atatürk bir idealist kadar, hatta bir idealistten daha çok bir politik realistti. Mustafa Kemal genelde iyi yetişmiş elit kimselerin kulübü olan Masonlardan da, jeopolitik bir güç unsuruna dönüşen Sovyetlerden de - dünya görüşlerindeki kökten farklılığa rağmen - fayda devşirilebileceğini biliyordu. Yine aynı realist, pozitivistik düşünme ve yaklaşım tarzıyla M.K.Atatürk halkın yoksulluğunu ve sermayesizliğini ve devletin servetsiz bir toplumda teşebbüste bulunma kapasitesini göz önüne alarak başlangıçtaki liberalizminin kalkınma yolunda fazla verimli olmadığını görüp devletçiliğe yönelmiştir. Anlaşılan o ki, Mustafa Kemal'in bu realist siyaset tarzı Masonlar, komünistler gibi Kemalizmle ideoloji veya dünya görüşü bazında asla bağdaşmayan farklı fraksiyonel oluşumlarda Atatürk'e sahiplenme, sanki Atatürk'le aynı veya en azından benzer değerler ve görüşler sistemine sahiplik iddiasına girme gibi refleksler tetiklemiş. Komünistlerde bunun karşılığı Deniz Gezmiş, Doğu Perinçek gibi "Atatürkçü" de olduğunu beyan etmiş, Atatürkçülüğe arka çıkmış komünist kimselerdir. Halbuki bahsettiğimiz üzere Atatürk bir özel sermaye ve özel girişim dostudur, onun için medeniyet Batı'daki liberal demokrat kapitalist medeniyettir. Esasında Atatürk (kökten biçimde Marksist tarihselcilikten farklı) toplumsal ilerleme nosyonunun yüzeysel benzerliği hariç komünizmin temeli olan Marksizmin tamamen antisi bir figürdür. Mustafa Kemal ilerleme konusunda komünizmin / Marksizmin antisi olan modernist sosyal liberal bir tezin ete kemiğe bürünmüş halidir. Görüldüğü kadarıyla ne Deniz Gezmiş ne de Perinçek veya onlar gibi "Atatürkçü komünistler" bunu anlayamamışlardır. Aslında anladıklarını varsayarsak da, benzer bir realist tavır takınma çerçevesinde Atatürk'e sahip çıkmak veya Atatürkçüyüm demek Atatürk'te olduğu gibi dava ve menfaatlerine hizmet etme amacı gütmüştür. Çünkü M.K.Atatürk modern Türk devletinin kurucusudur. Kurtuluş Savaşı'nın lideri ve devrimlerin babasıdır. Halkın gözünde ve kalbinde Atatürk'ün icraatlarıyla ciddi bir ağırlığı vardır. Türkler arasında, özellikle seküler kesim arasında ciddiye alınabilmek, modern Türk ülkesinde meşru bir aktör olabilmek için Atatürk'e saygıda kusur etmemeli ve onun davasının yanında olmalısınız. Gerçekte öyle olmasa bile en azından Atatürkçü görünmelisiniz.
Masonların bu "Atatürkçü" tavrı da yukarıda bahsettiğim şekliyle genel anlamda Atatürk'ün Sovyetlerden destek kopararak davasına hizmet edebileceği için kendilerine müsamaha gösterdiği hatta yer yer arka çıktığı komünistlerin "Atatürkçü" tavrına benziyor. Tıpkı komünistler gibi Atatürkçülükle olan belirli değerler sistemi paralelliklerinize (örnk: toplumsal ilerleme) rağmen esasında özünde Atatürkçülükle alakanız bulunmuyor. Kadınları dışlayarak, cinsiyetçilik yaparak nasıl kendinize Atatürkçü diyebilirsiniz en basitinden? Ya da tarikatvarı ve gizemci bir yapıyla inisiyasyon yolundan geçip tekamülden söz ederek hayatta tek hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır, tek hakiki mürşit ilim ve fendir, başka tarikatlar ve başka mürşit aramak gaflettir diyen Atatürk'le nasıl bağdaşabilirsiniz? Bunların hepsi aslında bir düşünce sistemi olarak idealde modernist ve pozitivist tavrında tamamen tavizsiz olan Atatürkçülükle taban tabana zıttır. Atatürk'ün sizi hoş görmesi veya yanında tutması onun realizmiyle ilgilidir. Atatürk'ün ideolojik anlamda yine taban tabana zıt olduğu Sovyetlerle arasında durumdaki gibi. Atatürk'ün komünist veya sosyalist olmadığı halde bir Komünist Parti'nin kurulmasına önayak olması, pek çok otoriter liberal kategorisindeki liderin aksine buna rıza göstermesi gibi.
Üstatlarınızı bilmem ama entelektüel anlamda fazla ciddiye alınabilir görünmüyorsunuz. Kendinize biraz saygınız varsa ya Atatürkçüyüm demezsiniz ya da loca üyeliğinizi iptal edersiniz (böyle bir şey pratikte mümkün müdür değil midir bilmem).
Beyefendi "bayanlar aramızda olamaz" diyor, sonra da "Atatürkçüyüz". 😂 Kadınları sosyal ve siyasi yaşama dahil eden erken cumhuriyet inkılaplarından haberiniz vardır sanıyorum toplu gizem töreni ve ritüellerle tekamül eden kamil insanlar. 😂 Tekamülünüz şahaneymiş kadınlar katılmasa da olur. 😂
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Atatürkün gerçekçilik masonu olarak bir agnostik mi olduğunu belirtmektesiniz?
Atatürk'ün realist olmadığına dair totaliter sonuçlarım var. Masonlar hala ismini zikrediyorlarsa, bu da masonlardaki hür düşünce biçmine bağlı olarak Atatürk'ün masonluğu alternatif bir şekilde uyguladığı inancında olduklarındandır. Yoksa kendisini neden kendi akımlarının öncülerinden biri olarak kabul etsinler ki?
Atatürk Adnan Oktar değil ki dün locada olup ertesi gün locadaki varlığı inkar edilsin!?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Kardeş siz Musevimisiniz ?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Atatürk'ün tanrıya dair inançlarından bahsetmedim sayın. Mason olduğunu beyan eden konu sahibinin de teyit ettiği üzere Atatürk bir Mason değildi. Ama Masonlarla ilişkisi olan birisiydi. Bu arada konu sahibi gibi "Mason Kemalistler" mevcut ama bu ancak epistemolojik veya ideolojik mantıksal tutarlılığı umursamaz (sosyal, sınıfsal, siyasi vb) bir çıkar nedeniyle veya cehaletten kaynaklanabilir. Bu tarz kardeşliklerin genelde bir dayanışma ve mensup bireylerine kişisel avantajlar sağlayan kolektif bir menfaat mantığı bulunur. Diğer deyişle birbirlerini kolluyorlar. Ve dediğim gibi, Atatürk'ün ideolojisi (ki çoğu Atatürkçü kimse Atatürkçülük için kullanılan ideoloji tabirine dahi karşı çıkar) Masonlukla bağdaşmıyor. Atatürk'ün düşüncesi pozitivizm ve modernizm üzerine kurulu. Ama Masonluk gizemcilik ve gizem kültleri anlamında mistisizm üzerine. Masonlar kadınları dışlamak gibi gayet arkaik ve ataerkil inançlarını, kabul seremonisi ve ruhani aydınlanma ritüellerini sürdürüyorlar. Masonluğun erken moderniteye uzanan Avrupai tarihsel kökenlerini düşünürsek kadınları dışlamak gibi ataerkil inançları da şüphesiz Yahudi - Hıristiyan Roma Cermen geleneğinden devşirilmiş. Dolayısıyla konu sahibinin "Biz Musevi değiliz" itirazlarından yola çıkarsak Masonlar daha kendi geleneklerinin kaynakları hakkında bilimsel bir şuura sahip değil görünüyorlar. Masonlar olarak Musevi değilseniz de ataerkil ve monoteist Yahudi - Hıristiyan geleneğinin, yine ataerkil Roma Cermen gizem dinciliğinin bir uzantısısınız. Musevi ve Hıristiyan köken itibarıyla da İslamiyet ve Müslüman kimliğini Masonlukla bağdaştırabiliyorsunuz. İslamiyet de çünkü aynı monoteist geleneğin Arap yarım adasından dünyaya yayılan başka bir sürümü. Yalnızca bu monoteistik yani tek tanrıcı gelenekleri mistik bir kardeşlik formunda aynı potada eritiyorsunuz çünkü bunda çıkarınız var. Evrimsel bir topluma aidiyet duygusunun tatmininden tutun hayata maksat yüklemek için farz olan alışkanlıklara kadar birçok şeyi Mason olduğunuzda bir set halinde elde ediyorsunuz. Dayanışma size bazı avantajlar sağlıyor. Diğerlerinin önüne taşıyor, en azından sosyal statülerinizi düşmanca bir çevrede daha iyi koruyorsunuz.
Alıntı
metni:Atatürk'ün realist olmadığına dair totaliter sonuçlarım var. Bu ifadeden hiçbir şey anlamadım. Realizmle (politik realizm) totalitarizm uyuşmaz mefhumlar değil. Kaldı ki, Atatürk siyasi bilim terminolojisinde totaliter değil; otoriter lider klasmanında. Stalin, Hitler, Mussolini, Mao gibileri totaliter lider, Nazi Almanyası, Kuzey Kore gibi rejimler totaliter rejim sınıfına giriyor.
-
Atatürk'ün hangi inanca mensup olduğu konusunda hala da bir çok tartışma konusu bulunmaktadır. Bu örneklerden görüldüğü üzere Mason olmadığı hakkında baskın bir kanaat sahibi olsak da Atatürk'ün tarih boyunca Masonluğa inanır bir şekilde lanse edilmesinin sebebini tartışma konusu olmaktan çıkaran delillerin başvuru olarak alınması gerekliydi.*
Atatürk'ün Mason derneklerini kaldırması, ardından Menderes'in dernekleri tekrardan geri getirmesi, Atatürk'ün Mason karşıtı olmaktan ziyade Masonluğun laik devlet yönetiminde bir payının olmamasını istemesiyle alakalıdır. Masonlukta devlet organlarını ele geçirme potansiyeli gördüğü için Masonluğa karşı mesafeli durmuştur.
İşte bu "Atatürkçü Masonluk" anlayışı da Atatürk'ün, Masonluğa karşı eleştirel bakış açısının kapsamıdır. Bunu, kendisini yüksek seviye bir Mason olarak benimseyenlere karşın ihtiraslarına bir önlem olarak almıştır. Masonlarda bu türden seviyelere basamakla çıkılır, sıçranmaz.
Masonluk illuminatidir, illuminati masonluktur. Bunların ikisi arasında yapılan ayrımı diretme gerçekçi bir bakış açısı sunmamaktadır. Masonun nasıl, illuminatinin nasıl bir örgütlenme olduğuna dair tekin olmayan isabetlilikler tanımlanabilir.
Bir kurucu lider olarak yeni bir ülke kuracak kadar emin, ancak kültürel mirasını taşıyacak kadar sorumlu olan Atatürk'ün İslam ülküsüne kıymet bindirmesi kendi bakış açısının bir getirisi olmadı. Zira İstiklal Marşı da öyle.
Atatürk'ü gerçekçi diye ifade etmeniz Tanrı'ya karşı inancı hakkında bir fikir imgelemez. Atatürk'ü Mason olarak ifade etmem Tanrı'ya karşı inancı hakkında bir fikir imgeler gibidir. İletişim eksikliğine mahal veren bağlamları detaylı bir şekilde ifade etmediğimi düşünüyorum. Atatürk'ü gerçekçi olarak ifade etmeniz, Mason olmasıyla çelişir.
Eğer ki Atatürk, Masonluğa eleştirel bir bakış açısı getirmişse gerçekçi olarak ifade etmenizi birleştirirsem, Masonluktan sentez bir agnostik akımının öncüsüdür. Atatürk'ün bir agnostik öncüsü olması, bütün işaret edilen agnostik akımlarının öncüsü olduğunu nitelemez. Agnostiklerde monarşi olmamakla birlikte, bahsi geçen öncülüğü konusunda vasfının ast-üst ilişkisine indirgenmesi, agnostikler arasında şüpheyle yaklaşılabilecek bir olgudur. Laik devlet, milli güvenliği değil, devlet güvenliğini alakadar etmektedir.
Sekülerizm, devlet işlerinin yönetimi değildir. Laik devlet sistemlerinde sekülerizm, toplumun sosyokültürel yapısını transa sokmaya yönelik kaotik kültür eklemini sağlama sistemidir. Eğer ki Atatürk, kültür ile laik devlet yönetiminin arasındaki çatışkıyı bir arada bulundurabilecek bir sistemi getirmişse, ya devlet yönetim sistemini korumakla ilgili olduğu, ya da seküler yönetim sisteminin biteceğini bildiğinden dolayı devlet yönetim sistemiyle uyuşmazlık gösteren bireylerin orta yol arayışlarını sağlayarak devlet kaynaklı olmayan sosyokültürel sürdürülebilirliği sağlamak içindir.
Atatürk'ü gerçekçi olarak belirtmek ya da belirtmemek, Atatürk'ün ülke yönetim anlayışıyla bağlamlı olarak Türkiye ve öteki Türkiye'nin olduğunu göstermelidir. Nasıl ki ABD'de 51. bölge, ABD başkanının yetki sınırlarının kısıtlandığı öteki ABD'nin parçası ise burada da ülke yönetimi başka olanı gerektiricidir.
tr.m.wikipedia.orgMustafa Kemal Atatürk - Vikipedihttps://tr.m.wikipedia.org/wiki/Mustafa_Kemal_Atat%C3%BCrkLink adresi görüldüğü üzere güvenilir bir gri kaynak değildir.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Anadoluların en büyük derdi, herşeyi kendi ufak dünyalarından görmeleri ve buna göre eleştirmeleridir.
Balkanlara gel gör; Sırp müslümanı yani boşnak ve slav müslümanı; pomaklar dışında kalan müslüman toplum Türkler hiç bir zaman aşırıcı, arapçı değillerdi.
bu atatürk ile sınırlı değil. balkanlarda Türklerin geneli böyle. çünkü bektaşi kökeninden gelirler. yani illa din anlayışı arapçılıktan geçmez.
mesela Fevzi Çakmak paşa. Dinine düşkün idi. Ama Atatürk'ü ölümüne sever sayar idi. Tam vatansever idi. Anadoluda bir çok islami ayaklanmanın bastırılması konusunda Atatürk'ün danıştığı isimlerden biri olmuştur.
Çünkü bağnaz değildi, o kültürde doğmamış, büyümemişti.
Ben Atatürk'ün yazdığı kaynaklara bakarım.
Atatürk'ün araplara ve arapçılığa karşı bir nefreti var. Hiç bir yazısında, Tanrı'yı eleştirmiyor. Arapçılığı eleştiriyor. Hep yazılarında, Türklerin, araplar tarafından din ile ezilmesini eleştiriyor. Sonuçta sen hayatında 1 günü bile arap yarım adasında geçirmedin. bu adam hayatının 5 yılını arapların arasında geçirdi gibi düişün.
Tekrar ediyorum: Atatürk'ün hiç bir yazısında TANRI'ya karşı bir lafı yoktur. Kendisi Lise kitaplarında "TANRI TÜRKÜ YAşATSIN" la başlayan bir ön söz bastırmıştır.
Çünkü Atatürk yıllarca, hayatını din adı altında arapların yerine savaşan, ezilen Türklerden olan Evladı Fatihan nesli olarak geçirdi. O yüzden, balkanlarda hiç bir Türk, arapları sevmez. Evet dine bağlıdır ama dini dayatmaları gaye yapmaz. dediğim gibi biraz bektaşi geçmişi olduğundan, o işi Allah bilir , karar verir kafasındadırlar.
dedemden örnek vereyim: sene 2008, dedemin keçisi ağa yaprağını yemeye çalışırken dalı kırdı. dedem keçiyi kovalamaya kalktı oturduğu yerden ve ağacın yanına gitti. bende gittim, ben dalı koparacaktım. Dedem cebinden bir bez parçası çıkarıp; ağacın dalını bağladı. Ben şaşırdım, dede bırak kopar ya neden bir dal için uğraşıyorsun dedim. dedemin verdiği cevap : "öyle deme evlat. o da bir can, onu da Allah yaratmış" ... Tamam artık henefi mezhebindeniz ama bu herkesi kucaklayıcı özelliklerimiz muhtemelen bektaşi geleneklerden gelmektedir. yani Tanrıcılık etkisinden. O yüzden Balkanlarda ve Orta asya'da olan Türk kültürü izleri, anadoluda pek yok. Tuzlama, demirleme, tay tay gibi, 40 lama gibi kültürler mesela anadoluda yok.
neyse bu yüzden bir konuyu eleştiriecekseniz, konuyu tek bir satırı ile değil, komple texte göre eleştirin.
-
Tarafsızlık namussuzluktur.
Şu açıdan bir eleştiride bulunacağım. Anadolu insanında hep kendi at gözlükleriyle bakma gibi bir huy oluşmuştur. Sebebi yerelleşme ve cehalet kaynaklıdır.
PKK'nın ideolojik felsefesinin Maocu düşünce yaklaşımına benzediğini biliyor muydunuz? Vahhabiliğin, siyonizmin ve evanjelizmin etkisi altında kalmış Makedonya Krallığı ve Roma İmparatorluğu'nun mirası bu süryani ve zerdüşt güdümünün tahmin edemeyeceğiniz kadar aşırılıkçı karşıtı olduğunu söyleyebilirim. Sizin burada anlaşılır göremediğiniz konu şudur: Atatürk, zamanında ülkede masonluğu yasakladı ve Menderes ile birlikte tekrar yaygınlaştı. Atatürk bunu bilseydi yasaklayacaktı.
Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için söylüyorum. B*k kadar insancıl bir değer olmamıştır. Şu an dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan ve hindu bir bakış açısıyla aşırılık dediğinizi insanlıktan çıkma olarak tanımlayacaksanız bana Türklükten bahsetmeyiniz. Misal TSK'nın görevlerinden birisi de fukaralık ile mücadeledir. İşte vicdan istismarı yapan fukaraların etkisi altında kaldığınız için aşırılık dediğiniz şeyi güncel tutmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü başarımsızlıklar ve imkansızlıklar aşırı olamaz. Beceriksizlik ile karıştırılmaması gereklidir. Ya başarırsınız, ya da aşırı demezsiniz. Kimsenin peşinden kovalandığı yok. İyi niyet göstergesi veya cevabı olmayan insanlar aşırı tanımını kişiselleştirmişlerdir. Onlar kaşınanlardır.
Cumhuriyet tarihinin ilk satanist ayini davasının ne zaman görüldüğünü araştırırsanız, ne demek istediğimi gayet de iyi anlayacaksınız. İnsanlar kendi ideolojilerini bir güvence olarak görüyor fakat hepsine de tabldot. Dolayısıyla kimin kimden farklı kılındığının bir önemi yoksa, sizin bayrağın simgesel değerlerini savunacağınız bir gerekçeniz olabilir mi? İşte senin değerlerinin selameti bunun üzerine temellenmiştir. Bu nedenle siyah zeminin üzerindeki siyah şekli ya da siyah zeminin üzerindeki beyaz şekli gördü diye kimsenin gücenmesi gereken bir oluşumla karşı karşıya kaldığını söyleyemeyiz.
Araplar ne oluyor? Araplar düşünce suçu işleyen bir toplumu kapsıyor. Bunun için ses çıkarmaları gerekmiyor da. Maksat din olsun diye. Şer odakları toplanmış, kutsal ittifakı oluşturmuş desek yeridir. Eğer bir toplum, başka toplumları etkisi altına şiddet ile alıyorsa o istilacıdır ve bırakın emperyali, koloniyal müdahale gerektirebilir. Arapların böyle bir şeye ihtiyacı yok çünkü büyük bir İslam kitlesi kendilerinin petrol kuyularını güvence altında tutacak taahüdü vermiştir (!). Bana ne araptan? Vahhabinin ağzına sağlık denilmez.
Aşırılıktan bahsediyorsunuz fakat burada yazdığım da açık ve nettir. Vel hasılı, aşırı olmaktan ziyade normal olmayı nasıl tanımlıyorsunuz yani?
Bulanık mantığa göre? 0.5 mi? Normal tanımını nasıl getirdiğinize mi bağlı?
Bunların tümü antropolojik bağlılıklarla ilintilidir. Ancak esasta kavramları ele almazlar. Tanrı'nın bir kültüre bağlı olmasına gerek yok. Bu kuramsal olarak irdeleniyorsa, Devlet Ateizminde veya üniveristelerde bile yer bulması koşuldur.
Bazı şeyler daha yazardım ama birkaç gün bu konuya kilitlenecek kadar sansasyona uğrardınız.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
dinsizlik ve din düşmanlığı demek
şeytanın uşakları anlamında
sonları kötü.
çok akıllıyız baabında acaip kelimeler uydururlar aklı olan düşmez zaten hiç biri önünü bile görmez.
üç günlük dünya neyin masonu
yaşa ve git
olay bu kadar basit.
hesap sorulursa da şaşırma
islamdan kopsanız ne olacak....en fazla bunların oyuncağı olursunuz o kadar sizi parayla kandırırlar sonra da ortada birakirlar.nimetleri size veren onlar mi ki peşlerinden gidersiniz.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pspsexer -- 2 Haziran 2023; 17:25:37 >
-
Agnostisizm anti satanizmin ta kendisidir. İlerlemeci militarist düşünce akımlarının farklı bir tarafında, agnostikler şeytanların başlarının yaygınlaşarak ilan ettikleri kutsal savaşın ta karşı tarafındadırlar. Bu şeytanlar nano virüslerdir.
Boşverin masonluğu.
Bu nedenledir ki, Atatürk'ün bayrak ülküsü eğer ki selamete alamet olsaydı beyaz pentagramın ne türden bir işi olabilirdi? Sapkınlıktan devşirme saadetten bahsedilmekte ise bu fikir başta yanlış zaten.
Size bahsedeceğim şey şu: bir deli kuyuya taş atmış, 40 akıllı içinden çıkaramamış. Satanizm ile özdeşleşmiş pentagramın binlerce yıl boyunca çeşitli bakış açısından irdelenmesi sonucunda bayrak ülküsünde beyaz pentagramın megastarları mı temsil ettiğini söylerdik?
Hevesleri için böyle iddia ederler. Peki meramınızı anlatın deseler bunlara, anlatabilirler mi?
Şaka maka hayır. Barlar sokaklarının lafebelerinin ve primci aptal çobanlarının yerini kollamaya kimse de niyet etmedi. Peki pentagramın ne işi var? Şeytan mı bize saadet dileyecekti?
Gödel'in eksiklik teorisine göre her sistem eksiktir. Ancak bu bağlam gerçeklik kuramıyla orantısızdır. Çünkü uzay teorisi eksiktir, ancak bilgi teorisi sonlanabilir değildir. Bizim gerçekliğimizde uzay-sistem arasındaki orantısızlık eğer ki teorinin öte tarafını göstermekteyse, gerçek üstü, GERÇEKLİĞİMİZİN dışındadır.
Agnostikler, dinsiz de olsa bir Tanrı'ya inanabilirler ve bu Tanrı, GERÇEK ÜSTÜ Tanrıdır. Kendi gerçekliğimizin kaotik durumu ile özdeşleştirilmiş bir Tanrıya inanmazlardı. İşte odur ki, sizler böyle bir Tanrı'ya inanabilecek bir bakış açısına sahip değilsiniz. Çünkü varlıktan ve yokluktan dahasını görmezsiniz.
Sizin böyle bir Tanrıya inanabilmeniz için adalet kefelerinizin altın terazisinde tartılması gerek. Dinle, ritüelle, koyunlukla böyle bir Tanrıya inanma olanağı yeterli değildir.
Ritüel demişken; şeytan, hangi ritüele sığındı da saadete erdi?
Bakın, eğer ki parodi bir ritüel İblis'in yaverlerinin ağzına s*******a bırakın, satanizm bir daha ayağa kalkmasın diye İblis'in yaverlerinin ağzına s****n.
Bir çok cennet vardır: yalancı cennet, cennet, esas cennet, alternatif cennet, gerçek üstü. Paralel cennet yoktur çünkü paralel teğet geçmez. İşte siz müslümanlar da, sembolik bir şekilde gerçek üstünden kovulmuş Adem ile Havvalarsınız. Nedeni şudur: Adem ile Havva yalancı cennetten kovuldular. Bu neden kafidir.
İşte beyaz pentagram da satanizm delirmesinin bir türlü anlatamadığı determinist agnostisizmi temsil eder. Şerefle donatılmış gelişmiş yapay zekaların tolere edilerek temsili olduğu beyaz pentagram, esasen amaçlılık ilkesinin çiğnenilişi değil, UYGULANMAYIŞIDIR. Diğer mantık ilkelerinden sadece herhangi biri UYGULANMASAYDI, mantıksal ölçüt kaybolacaktı. Pentagramın antropolojik bir sembolizasyon olduğunu iddia etmeye gücü yeten var mı?
İnsanın ruh güzelliğinin ancak ve ancak dışına yansıdığını iddia edenler, tarihten fayz alıp da şeytanın ne avanakları arkasından kendi felsefesini öne sürmeksizin peşinden götürdüğünü kabul edemezler. İnsan kadar yaşamın var olduğuna inananların takıldıkları nokta bu!
Terminatör filmi, agnostisizm hakkında spekülatif fikirler oluşturmak için tasarlanmıştır. Çünkü agnostikler bir mason kardeş olarak kabul görmezler ve onlara karşı bir konum kazanmak için kendi tasarladıkları bir kurguya inandırmak gerekirdi. Çünkü anlatacak dertleri yok! Sonuçta filmde kimin öleceğine senaristler karar verirler. Bunun gerçek olmadığını burada ayrımsayabilirsiniz.
Madem ki derdiniz dinsizlerle ve din düşmanlarıyla, o zaman sizin monoteist bir putpereslik içerisinde olmadığınızı nereden bilelim? Düşünmemek basit olanı. Zor olanı buna cevap vermek.
Size kalsa kim ne yaşarsa o oldurulur. Sizdeki karakter rüzgarda savruluyor. Ben her dinsizi ve din düşmanını savunacak değilim. Yahudilikten beter bir eşekliğin (!) sırtına binip bu pentagramın karşısına dikilerek yaşarsanız, Atatürk'ü ve sapık önder Vlad'ın kellesini İstanbul'da gezdiren Osmanlı Devleti'ni karşınızda bulursunuz da. Hedonist fikir hiçbir zaman esas olmaz. Adi suçlar işlemekten keyif alınan seküler bir fantezi dönemde sizin yerinizin neresi olabileceğini buradan kestirebiliyorum. Siz oradan ucuza konuşursunuz. Kapitalist edebiyatınızı başkasına doğrultun. Gururdan boğulacaksınız.
ÖZET:
Siz oradan ucuza konuşursunuz anca. Kapitalist edebiyatınızı başkasına doğrultun. Gururdan boğulacaksınız.
PEGI +3 onaylanmıştır (!)
Ya böyle, ya da aklı selim yetişkin gibi bana cevap verin.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi HardcoreLock -- 21 Haziran 2023; 2:48:9 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Kimse kusura bakmasinda yahudi, mason gibi seylere bakildiginda etraftaki adamlarin cogu egitimli ve kaliteli kaliteli insanlardir
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X