Şimdi Ara

meteor yağmuru (46. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.450
Cevap
3
Favori
38.822
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Aramıza...Hoşgeldinn....Elmayra...

    Tüm kalemlerimi
    Açtım güne
    Yüreğim tomar tomar
    Ak kağıt.
    Yıllar var yazmıyorum
    Şöyle;
    dolu dolu yağıp ta,
    gönülden akmıyorum.
    Bir yer var git dediler
    şiire gönül verenler
    orda seni beklerler
    imgelerden demet yap
    baş sayfaya götür çak
    geldim.!
    geldim de, heyhattt..!!
    ne göreyim.?!

    bizimkiler;
    benden evvel gelipte,
    şiire su vermişler
    al demişler,mor demişler
    siyaha mavi çalıp
    bahara çevirmişler.

    bende;
    tatlı tuzlu,acı ekşi
    biraz,da hayattan
    olmasa da ozanca
    baharatlar katarım
    okumassa dostlarım
    yırtıverir hepsini
    yeni baştan yazarım....
  • Hoş tabiki
    Ben keloğlan'ın yerine teşekkür edeyim elmayra sana. Davetime icab ettiğin için de ayrıca bi teşekkürü hakediyorsun.

    kel bak senin topiğe harıl harıl eleman topluyorum. ama sen horul horul uyuyorsun.[zzz][evlol]
  • Dünyada akla değer veren yok madem,
    Aklı az olanın parası çok madem,
    Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
    Belki böyle beğenir bizi el alem!
    * * *
    Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
    Bir ışık daha var, ışıklardan başka.
    Hiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye:
    Bir şey daha var bütün yapıtlardan başka.
    * * *
    Gökte bir öküz varmış, adı Pervin;
    Bir öküz de altındaymış yerin.
    Sen asıl iki öküz arasında
    Tepişmesine bak şu eşeklerin!
    * * *
    Dünya üç beş bilgisizin elinde;
    Onlarca her bilgi kendilerinde.
    Üzülme; eşek eşeği beğenir:
    Hayır var sana "kötü" demelerinde.
    * * *
    Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
    Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş!
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

    HERKESE GÜNAYDIN. AYLARDIR TOPİĞİN ADINA VE UZUNLUĞUNA BAKIP BURAYI BİLİMSEL BİR SAYFA SANIYODUM. UZUN OLDUĞU İÇİN DE ÜŞENİP GİRMİYODUM. UTANDIM ŞİMDİ KENDİMDEN.
    BİRAZ ESPRİLİ, BİRAZ HAYATIN ANLAMINI YARGILAYAN, ÇOK SEVDİĞİM ÖMER HAYYAM'LA BAŞLAMAK İSTEDİM. BEĞENİRSENİZ AYNI TARZDA DEVAM EDERİM.




  • ömer hayyamdan devam etmeni tabii ki isteriz özellikle rubailerin tadını hiç birşey veremez:)
  • Nerde yüreği tertemiz uyanık insan?
    Nerde güzel düşünceler ardında koşan?
    Herkes kendi kafasının kulu kölesi:
    Hangi Tanrının kulu, nerde o kahraman?

    Kim için bu yerler gökler? Bizim için.
    Biz görüş cevheriyiz akıl gözünün
    Evren bir yüzük gibiyse çepeçevre
    İnsan, taşında bir nakış o yüzüğün.

    Yüce varlık bize bir beden verince
    Sevmesini öğretti her şeyden önce
    Sonra şu delik deşik yüreğimize
    Mana incileri sakladı binlerce.

    Niceleri geldi, neler istediler;
    Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
    Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
    O gidenler de hep senin gibiydiler.
  • ARKADAŞ DÜNYA İÇİN

    arkadaş dünya için boş yere üzülme
    şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme
    var olan zaten geçti yok da ortada yok
    şen ol da var için yok için üzülme

    ÖMER HAYYAM
  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by hopuf</i>
    <br />Aramıza...Hoşgeldinn....Elmayra...

    Tüm kalemlerimi
    Açtım güne
    Yüreğim tomar tomar
    Ak kağıt.
    Yıllar var yazmıyorum
    Şöyle;
    dolu dolu yağıp ta,
    gönülden akmıyorum.
    Bir yer var git dediler
    şiire gönül verenler
    orda seni beklerler
    imgelerden demet yap
    baş sayfaya götür çak
    geldim.!
    geldim de, heyhattt..!!
    ne göreyim.?!

    bizimkiler;
    benden evvel gelipte,
    şiire su vermişler
    al demişler,mor demişler
    siyaha mavi çalıp
    bahara çevirmişler.

    bende;
    tatlı tuzlu,acı ekşi
    biraz,da hayattan
    olmasa da ozanca
    baharatlar katarım
    okumassa dostlarım
    yırtıverir hepsini
    yeni baştan yazarım....
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    Sevgili Hopuf,
    Yine imzanı atmayı unutmuşsun




  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by mewluth</i>
    <br />Hoş tabiki
    Ben keloğlan'ın yerine teşekkür edeyim elmayra sana. Davetime icab ettiğin için de ayrıca bi teşekkürü hakediyorsun.

    kel bak senin topiğe harıl harıl eleman topluyorum. ama sen horul horul uyuyorsun.[zzz][evlol]
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    Elmayra,

    Bu topic herkese açık, ama buranın en gediklisi olarak bir hoş deldin de benden.

    Mewluth Hoca,

    Topiğin emin ellerde olduğunu bildiğimden gönül rahatlığı içinde uyuyabiliyorum. Valla gözlerim yaşardı meccanen bizim topiğin cığırtkanlığına soyunduğunu görünce...ama burada böyle beleşe dolaşmak yok...dökül bakalım bir kaç dize sen de diğerleri gibi




  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by wise</i>
    <br />Dünyada akla değer veren yok madem,
    Aklı az olanın parası çok madem,
    Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
    Belki böyle beğenir bizi el alem!
    * * *
    Bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
    Bir ışık daha var, ışıklardan başka.
    Hiç bir yaptığınla yetinme, geç öteye:
    Bir şey daha var bütün yapıtlardan başka.
    * * *
    Gökte bir öküz varmış, adı Pervin;
    Bir öküz de altındaymış yerin.
    Sen asıl iki öküz arasında
    Tepişmesine bak şu eşeklerin!
    * * *
    Dünya üç beş bilgisizin elinde;
    Onlarca her bilgi kendilerinde.
    Üzülme; eşek eşeği beğenir:
    Hayır var sana "kötü" demelerinde.
    * * *
    Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
    Bırak onu bunu da gönlünü tut hoş!
    Şu durmadan kurulup dağılan evrende
    Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!

    HERKESE GÜNAYDIN. AYLARDIR TOPİĞİN ADINA VE UZUNLUĞUNA BAKIP BURAYI BİLİMSEL BİR SAYFA SANIYODUM. UZUN OLDUĞU İÇİN DE ÜŞENİP GİRMİYODUM. UTANDIM ŞİMDİ KENDİMDEN.
    BİRAZ ESPRİLİ, BİRAZ HAYATIN ANLAMINI YARGILAYAN, ÇOK SEVDİĞİM ÖMER HAYYAM'LA BAŞLAMAK İSTEDİM. BEĞENİRSENİZ AYNI TARZDA DEVAM EDERİM.
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>


    Wise Kardeş,
    Hoş geldin. İçinden geldiği gibi yaz, ama belki bilmiyorsun burada şemsiye taşımak yok, çünkü sırılsıklamlık esas.




  • hoşbulduk keloğlan. tavsiyen doğrultusunda devam edeceğim. saygılar
  • <blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by imagine76</i>
    <br />ömer hayyamdan devam etmeni tabii ki isteriz özellikle rubailerin tadını hiç birşey veremez:)
    <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>

    rubailerin tadı derken şarap arada harcanmasın
  • aşıklar topici mi burası ne ya ? :
  • Soulfly burası meteor yağmurunun olduğu yer..
  • Karşı Pencere filminin müziği... Giorgia nın söylediği "sono gocce di memoria" adlı şarkının türkçe çevirisini yollamak istedim...film gerçekten çok güzel bir film izlemeyenlere tavsiye ederim...

    Anılardan Damlalar

    Bu yeni gözyaşları
    Anılardan düşen damlalar
    Silinmesi imkansız bir hikayenin
    Parçalarıyız

    Boş odalarda arayacaksın beni
    Defalarca
    Tutamıyorum ellerimle
    Bana ait olan
    Paha biçilemez yokluğunu
    Biz ayrılamayız
    Biz öylesine benzer ve kırılganız
    Ve öylesine uzağız birbirimizden

    İçimde hissederek soğuğu
    Sana koşuyorum
    Kaderimiz aynı seninle
    Ve bizi değiştirecek
    Yalnızca bir işaret bekliyoruz
    Bir gelecek ve bir sonsuzluk
    Söyle bana şimdi
    Ne yapmalıyım ulaşmak için sana
    Sana kavuşmak için ne yapmalıyım

    Geri gelmeyecek bir geçmişten
    Düşen damlalarız biz
    Zaman ihanet etti bize
    Artık dönüşü yok
    Seni anlatacağım herkese
    Sahip olamadıklarımızı yaratacağım senin için
    Düşen yağmur damlaları gibi
    Verilen sözler de aktı gitti
    Kelimeler yorgun
    Ama biliyorum beni dinleyeceğini
    Başka bir yolculuğu, bir kaderi, bir gerçeği bekleyelim
    Ve söyle bana şimdi
    Ne yapmalıyım ulaşmak için sana.




  • KALELER


    Düşünmeden, acımadan, utanmadan
    yüksek kaleler kurmuşlar dört yanıma.

    Umutsuzluk içinde böyle hep
    bir şey düşünmez oldum alınyazımdan başka.

    Dışarıda görülecek bir sürü işim vardı
    ben nasıl sezmedim kaleler kuruldu da.

    Ses seda işitmedim çalışan işçilerden
    habersiz kapadılar beni dünyanın dışına.


    Constantino KAVAFIS
  • bir Constantino KAVAFIS şiiri daha

    KENT

    "Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
    Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
    Sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam;
    ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
    Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
    Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada
    gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca
    yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın."
    Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
    Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın
    aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
    ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
    Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
    ne bir gemi var, ne de bir yol sana.
    Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
    yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.




  • UYANIK DÜŞ
    Açık gözle düş görüyorum,
    Gece ve gündüz düş görüyorum,
    Kah bir okyanus var karşımda
    Sonsuz ve isyancı,
    Kah sonsuz kumlar.
    Ve bir aslan, çöllerin hakimi
    Üstünde kumların.
    Ve boynunda aslanın
    Mutlulukla şakıyarak
    Ruhumun hakimi
    Yüzüyor uykumda,
    Ve çağırıyor beni,
    Çağırıyor durmaksızın!


    Jose Marti
  • Pablo Neruda'dan Mavi Gözlü Devrimci'ye



    Bu Gece En Hüzünlü Şiirleri Yazabilirim

    Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

    Şöyle diyebilirim: "Gece yıldızlardaydı
    Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler"

    Gökte gece yelinin söylediği türküler

    Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
    Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler

    Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım
    Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler

    Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim
    Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler

    Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim
    Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler

    Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi
    Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler

    Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar
    Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler

    Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere
    Bakışlar sanki onu bana getirecekler

    Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur
    Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler

    Sesim ara rüzgarı ona ulaşmak için
    Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler

    Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi
    Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler

    Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hala sever
    Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer

    Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım
    Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler

    Budur bana verdiği acıların en sonu
    Sondur bu onun için yazacağım dizeler


    Pablo Neruda




  • bu topic i açarken bu kadar güzel olabileceğini tahmin etmemiştim herkese teşekkürler:)
  • Çok sevdiğm bir Pablo Neruda daha



    FEDERİCO GARCİA LORCA'YA
    YANIK ŞİİR


    Issız bir evde,
    Korkudan ağlayabilseydim;
    Gözlerimi çıkarabilsem de,
    Yiyebilseydim;
    Senin sesin için yapardım
    Bunları,
    Yaşlı portakal ağacı sesin;
    Senin şiirin için yapardım
    Bunları,
    Çığlık çığlığa fışkıran şiirin.
    Baksana,
    Maviye boyuyorlar hastaneleri,
    Senin için;
    Kıyıdaki kenar mahalleleri
    Ve okullar,
    Senin için büyüyorlar;
    Tüy salıyorlar,
    Yaralı melekler;
    Pullar örtünüyor,
    Düğün balıkları;
    Deniz kestaneleri,
    Göğe uçuyorlar;
    Siyah tülleriyle terzi dükkanları:
    Kanla doluyorlar, kaşıklarla,
    Senin için;
    Ve,
    Yutuyorlar,
    Yırtılmış kurdeleleri;
    Öz canlarına kıyıyorlar,
    Öpüşe öpüşe;
    Ve ak sadeler giyiniyorlar.
    Bir şeftali ağacı
    Giyinip de,
    Kuş gibi seğirtirken sen;
    Kasırga gibi fırıl fırıl,
    Bir pirinç gülüşüyle gülerken;
    Türküler çağırdığında;
    Allak bullak ederken,
    Atardamarlarını,
    Dişlerini, gırtlağını,
    Parmaklarını;
    Vay ne şirindin,
    Kahrolurdum ben
    Kahrolurdum ben
    Kızıl göller için:
    Güz ortasında bir şahbaz at
    Ve kana belenmiş bir tanrıyla,
    Beraber yaşadığın.
    Kahrolurdum ben,
    Mezarlıklar için:
    Gece, sesi kısılmış
    Çanlar arasından,
    Suyla, mezarlarla küllenmiş
    Nehirler gibi geçen;
    Nehirler:
    Hasta asker koğuşları sanki,
    Tıklım tıklım dolu;
    Ve matem yağlı ölüme,
    Çürük taçlı mermer şifreli ölüme,
    Nehir nehir gelen ölüme doğru;
    Birdenbire taşıveren nehirler.
    Gece, ayakta, ağlaya ağlaya,
    Boğulmuş çarmıhların geçişini
    Seyrederken sen;
    Kahrolurdum seni görmek için:
    Bak,
    Ölüm nehrinin önünde ağlıyorsun
    Perperişan;
    Garip kalmış köşelerde başın,
    Durmaz ha, durmaz gözlerin
    Ağlar yaşın yaşın.
    Gece ve çıldırasıya yalnız,
    Külleri ısıra ısıra;
    Dumanı, gölgeyi, unutmayı:
    Siyah bir huniyle yığabilseydim,
    Trenlerin, gemilerin üstüne;
    Filizlendiğin ağaç için,
    Yapardım bunları,
    Topladığın,
    Yaldızlı su yuvaları için;
    Sarmaşık için,
    Yapardım bunları;
    Gecenin sırrını sana ileterek,
    Kemiklerini saran
    Sarmaşık için.
    Islak soğan kokusu gelen
    Şehirlerden,
    Seni bekliyorlar;
    Boğuk bir sesle,
    Şarkı söyleyerek
    Geçesin diye.
    Yeşil kırlangıçlar,
    Saçlarının arasına yapıyorlar,
    Yuvalarını;
    Dilsiz sperma sandalları,
    Peşin sıra geliyorlar;
    Sümüklü böcekler, haftalar,
    Yelkenleri düşürülmüş serenler,
    Kirazlar da,
    Dönüveriyorlar ossaat:
    Gözükünce solgun başın,
    On beş gözlü başın,
    Al kan içindeki ağzın.
    Şehrin otellerini,
    İsle doldurabilseydim;
    Hıçkıra hıçkıra,
    Yok edebilseydim
    Çalar saatları;
    Ezik dudaklarıyla yaz ayı,
    Evine nasıl gelecek,
    Göreyim diye
    Yapardım bunları;
    Yığın yığın insanların,
    Melil mahzun tantanalarıyla
    Ülkelerin,
    İşlemez sabanların,
    Gelincik çiçeklerinin;
    Mezar kazıcıların, süvarilerin,
    Kanlı haritaların, gezegenlerin,
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye;
    Yapardım bunları.
    Küllerle örtülü dalgıçların,
    Uzun bıçaklarla delik deşik olmuş
    Meryem Ana tasvirlerini
    Sürüte sürüte gelen maskelerin;
    Damarların, köklerin, hastanelerin,
    Karıncaların, su gözelerinin,
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye;
    Yapardım bunları.
    İçine kapanmış atlının
    Örümcekler arasında öldüğü
    Bir yatakla,
    Gecenin;
    Kinden, dikenlerden bir gülün,
    Sarıya çalan bir geminin,
    Rüzgarlı bir günle, bir bebeğin;
    Evine nasıl geldiklerini
    Göreyim diye:
    Yapardım bunları.
    Ben, Oliverio, Norah,
    Vicente Aleixandre, Delia,
    Maruca, Malva, Marina,
    Maria Luisa, Larco, La Rubia,
    Rafael Ugarte, Cotapos,
    Rafael Alberti, Carlos,
    Manolo Altolaguirre, Bebé,
    Molinari, Rosales, Concha Méndez,
    Ve daha da unuttuklarım;
    Evine nasıl gelecektik,
    Göreyim diye
    Yapardım bunları.
    Gel de taçlar takayım,
    Gel, sağlık esenlik delikanlısı,
    Gel, kelebek kıravatlı civan;
    Sen ey,
    Sonsuz hür siyah bir şimşek gibi:
    Pırıl pırıl insan;
    Madem, geç vakitlere dek,
    Kalınamıyor daha kayalıklarda;
    Bari aramızda konuşalım,
    Gel,
    Şöylece bir, olduğumuz gibi;
    Çiğ için olmadıktan sonra,
    Şiirlerde n'olacak yani?
    Bir ağu hançerin,
    İçimize işlediği bu gece için
    Olmadıktan sonra;
    Şiirlerde n'olacak yani?
    Bu tan kızıllığı için,
    Olmadıktan sonra;
    İnsanın vurulmuş yüreğinin,
    Ölüme hazırlandığı,
    Şu viran köşe için olmadıktan sonra
    Şiirlerde n'olacak yani?
    En çok gece, geceleyin:
    Kıyamet gibi yıldızlardır,
    Dolmuşlar hepten ırmağa;
    Bir kurdele gibiler,
    Fakir fukara dolu evlerin
    Pencerelerindeki..

    Bir ölen var,
    Onların evlerinde;
    Bürolarda, hastanelerde belki,
    Belki asansör ve madenlerde,
    İşlerinden oldular.
    Onulur şey değil yaraları,
    Yaratıklar,
    Acı çekiyorlar.
    Her yanda dert yanış,
    Her yanda,
    Vay şuymuş vay bu;
    Pencereler,
    Göz yaşıyla dolu,
    Aşınmış eşikler,
    Göz yaşından;
    Yüklükler ıslak,
    Bir dalga gibi
    Halıları dişlemeye gelen
    Göz yaşından,
    Oysa ki yıldızlardır akar
    Uçsuz bucaksız bir nehirde.
    Federico,
    Dünyayı görüyorsun.
    Yolları görüyorsun,
    Sirkeyi görüyorsun;
    Birkaç ayrılıştan,
    Taşlardan, raylardan gayrı,
    Kimseciklerin kalmadığı,
    Köşeden:
    Duman ha deyince,
    Zalim tekerleklerine;
    Hoşça kalları görüyorsun,
    İstasyonlardaki..

    Her yanda, sorunlar koyuyorlar,
    Çeşit çeşit insan var:
    Kanlı bıçaklı kör var,
    Öfkelisi, ümitsizi var,
    Yoksul var, tırnak ağaçları var;
    Şunun bunun sırtından,
    Geçinmek sevdasıyla;
    Harami var.

    Hayat böyle, Federico,
    Ey babayiğit,
    Ey kara sevdalı adam.
    Sana,
    Dostluğumun sunabileceği şey
    İşte bunlar..
    Sen de epeyce şey biliyorsun
    Şimdiden.
    Yavaş yavaş, daha da,
    Öğreneceklerin var.

    Pablo Neruda




  • 
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.