Bir yürek ki yanmaz yürek denir mi ona Sevmek haram yüreğinde ateş olmayana Bir günü sevgisiz geçirdinse yazık En boş geçen günün o gündür inan bana
ÖMER HAYYAM
ESKİ ZAMAN AŞIĞI
Ben, eski zaman aşığıyım. Sevda çeker, düşünürüm, ağlarım Bazen; tilki kadar kurnaz , bazen akılsız Bazen; çocuk gibiyim, bacak kadarım Herkes aşık olur, sevdalanır... Bir yolu var gönül çekmenin de. Benim ki; sevda değil ateşten gömlek. Bir kar düşmüş, ışıl ışıl yanar içimde Ama ben eski zaman aşığıyım. Sevmek kadar katlanmak da gelir elimden. Gece hayalimde gündüz fikrimde Ela gözlü o yar çıkmaz gönülden.
bir su kıyısına gelir bir kurt,bir de kuzu dindirmek için susuzluğunu kurt üstte durur,çok aşşağıda da kuzu arar iştahını kabaran haydut, hır çıkarmak için bahane:"ben su içerken neden bulandırdın" der suyumu postlu,buna karşılık,korka korka:"nasıl" der "kurt kardeş,nasıl yapabilirim, senin yakındığın şeyi,çok rica ederim senden bana doğru akıyor su gerçeğin gücü önünde yenilir öteki: "küfrettindi" der "altı ay önce" yanıt verir kuzu:"daha ben doğmamıştım ki" "onu bunu bilmem" der hain kurt "baban bana küfretmişti zaten! ve yakalr kuzuyu,parçalar haksız yere....[bwlng][bwlng][bwlng]
ezop masalları:)
Elmayra, Kuzuyu belki de imzanda senin önünde duran kaplan parçalamıştır[bwlng]
SÜNGÜ Kardeş payı yapmak için mi uzattın süngünü elimdeki elmaya
Sunay AKIN
BİR YANLIŞLIK OLDU
bir yanlışlık oldu, büyüdüm; hiç çizgi roman okumadan, futbol oynamadan. daha tekerlemesi bile bitmeden masalımın, korkulara sürüldüm. bu uyku tünelinde geçti çocukluğum.
saatim yoktu. ölçemedim ömrümü, her doğum günüme bir müzik kutusu kurabildim. otuz yıl öncesine randevu verdim kadınlara. kimseler gelmedi. bir yanlışlık oldu, bekledim, bir parantez içi gibi kaldım geçmişte. son baskıya yetişmedi umudum.
bir itiraz dilekçesi buldum kendime müzik, sinema ve edebiyattan; içime iğneledim. bir yığın "maddi hata" bulundu düşlerimde. aşk bir ağır ceza suçuymuş, bilemedim. bir yanlışlık oldu, öldürülmedim.
param yoktu, yalnızca bir kap mide spazmı alabildim. en yoksul kafiyesi oldum çağımın. güncelleştirilmemiş bir yazıt gibi yaşadım. bir yanlışlık oldu, büyüdüm. ta başından yakalandım hayata; mağara resimleri çizerken rahim duvarlarına annemin.
DEVRİM DİRLİKYAPAN
SENTEZ
Şu taşbasması İşkence Usülleri kitabı Nerede basma iş Babil'de Babil'de bir çocuk demek Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş Ama biz bu değiliz ki Daha ilk sayfalarda Karşımıza çıkıveriyor Başkasının gözleri Başkasının ağızları dudakları Babil'de basılmış Birer birer açılan Hayatımıza.
soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında (Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman) özlemeye başladım herkesi.. Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık.. Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla... Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle... Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu. Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.. Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben. Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim.. (Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..) Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim.. Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım.. Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece..
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu.. Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..
Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini.. Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü.. Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliğini.. Otobüs oluyordum bir süre.. Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde.. Otobüs oluyordum.. Bir ülkeden bir iç ülkeye.. Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin.. Korkuyordum..Sonra iniyordum otobüsten.. Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.. Çünkü sonunda annem oluyordum babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan.. Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle birgün Van'daki bir kahvaltı salonunda... Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında... Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında.. Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim..
Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim !
YILMAZ ERDOĞAN
ReBeR, Döktürmüşşün yine. Hazırlamakta olduğun sayfa ne zaman bitecek?
<blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by the_point</i> <br />her aşkı dare çeken vefasız leylasıdır... <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'> bu kadar yetmez mi aga.. kesin ve net..
Yetmez, onun için tamamını verelim:
AŞK CEFA ÜLKESİNDE UMUDUN RÜYASIDIR
Aşk ölümcül bir hülyadır anlayamadığım. Ey sarı gök bulutu, ey ızdırap gülşeni son bir karanfil gibi taşıyacağım seni kalbimin hüsnü Yusuf mahrem bahçelerinde derindesin rüya kadar derinde
aşk ipek bir karanlıktır koklayamadığım gecenin bir vaktinde gelen çiçekler için tenhasında kuşlar uçan sulara karışıp akmak isterim kan çölünün ıssız vahalarından saadet burcuna çıkmak isterim gitmeyelim buralardan seninle, kalırsam suları yıkmak isterim
aşk gizemli bir şarkıdır dinleyemediğim ayrılığın arkasından duyulan gün doğuyor neden gülemiyorum siyah bir tan yerinde beklemek yakışmaz bana geceyi eylül mü vurdu güllerimi bilemiyorum
aşk isyankar bir korkudur sonlayamadığım gece yolculuğuna takılır ayakları özlem beyaz bir gül açar bağrında yar kokusu yayılsın diye kaldırımlara ölü ve gözü yaşlı bırakır çocukları arıbeyi konunca ruhun zümrür taşına mor gülüşlü harami çıkar dağlar başına diriltir sarı saçlı , kırılgan aynaları
aşk veremli bir türküdür söyleyemediğim nağmeleri doruklardan yayılan anılar sehpasında takıyor boynumuza kırmızı urganları kötürüm bir vadide geziyor kurbanları her aşkı dare çeken vefasız leylasıdır alır avuçlarına, öper ısırganları aşk cefa ülkesinde umudun rüyasıdır
NURULLAH GENÇ
[clps][clps][clps][clps] KELOLAN....
Valla össye hazırlanıyorum, biraz boşladım ama ene geç 1 ay içinde biter... Şimdi girdik bi Pablo Neruda daha yazalım
İnsan döner kendine viran, kırık dökük bir eve dönercesine yorgundur eski püskü bir giysi gibi, yürümeye çalışır yağmurda, çırılçıplak, saf suda ıslanarak, yapamaz bunu yalın rüzgarda, ama benliğinin kuyusuna döner, kaygısız. Varolup olmadığı, usunu konuşturup konuşturmadığı ya da ödedikleri, borç verdikleri, bulduklarıyla ilgilenir. Beni kabul edip etmemesi çok önemliymiş gibi, toprağın yaprakla kaplı adıyla birlikte, kara duvarlı tiyatroda.
ASK ILE
Baktim ki gokyuzu bastan basa bulut Unut diyor o guzel gunleri unut Baktim ki deniz her dalgasiyla dusman Kuslar av pesinde baliklar pusuda Cok gerilerde kalmis ciktigim liman Yok gorunurde siginacak bir ada
Baktim ki o musibet gun gelip catmis Yolcusunda tayfasinda safak atmis Ne yelken kar eder ne kurek ne istim Dayandim ask ile yuruttum gemiyi Ask ile koskoca daglari duz ettim Avladim sonunda o civan kekligi
Cahit Sitki Taranci
ARAYIS Bir tas zehir verin bana iceyim Tek unutmak icin acilarimi Baksana; kirdilar kapilarimi Yagmalandi kalbim, omrum, herseyim Kursuna dizdiler anilarimi Yenik dustum bu savasta neyleyim Bir mezar nasilsa iste oyleyim Unuttum en guzel sarkilarimi Gunduzu yok upuzun bir geceyim Yitirdim umut kirintilarimi Sevgimi, nesemi, butun varimi Caresiz bir yoklugun icindeyim Gomdum icime yikintilarimi Ariyor bir yarim obur yarimi
UMIT YASAR
ASK MIYDI O?
Ask miydi o, askimsi bir sey miydi Neydi cekip kendine, beni baglayan Kanatan dudagimi, tenimi daglayan Elleri ta icimde o dev miydi
Etime bir alev degmiscesine Nasil da yakardi optugu zaman Bir su gibi akip gitti avuclarimdan Yorgunum simdi bin yil sevmiscesine
Hani o yalniz benim olan gul, kirmizi Gozlerimin onunde acilan sonsuz bahce Hani, o var olmalarimiz opustukce O delice surdurmeler yasantimizi
Hic doymamak oysa, tene, kokuya, aska Sarildikca guclenmek, butunlenmek Kudurmus arzularla zamani yenmek Ve en kuytularda bulusmak korka korka
Kimi gun utanmak otlardan, cimenlerden Kimi gece mihlamak golgemizi duvara Varmak icin o sevgiyle acilmis kollara Apansiz dusmek yukseklerde bir yerden
Oydu iste alistigim, ozledigim simdi de Sevgice bir tutku, askimsi bir yakinlik Avunmak... Kirik dokuk anilarla artik Kimbilir? o geceler yasanmadi belki de
UMIT YASAR
ASKTI O
Askti o! Degistiren tum gecelerimi Askti o! Beni durup durup yenileyen Oydu, duygulu yapan hoyrat ellerimi Oydu, doludizgin gidisime dur diyen
Bir bicakin keskin yuzunde kan lekesiydim Askti yine beni yikayan, aritan su Boyle ak pak olacagimi bilir miydim? Icimde acmasaydi o sevmek duygusu
Ben bir tutsagim simdi sevgiye, gonullu Cozmeyin ellerimi, zincirlerim kalsin Gorsun prangalarim o dogacak gunu
Ve bu dunyaya ask dolu siirlerim kalsin Seninle her yerde guzel, her zaman yeni Istemem, sensiz hatirlamasinlar beni.