Bir yapı veya eserdeki harikalığı anlayabilmek ve takdir edebilmek için, çoğu zaman o yapı veya eser hakkında detaylı bilgi edinmek, onun hakkında düşünmek gerekir.
Örneğin Mısır piramitleri hakkında detaylı bilgisi olmayan biri, bunları sadece çöl ortasındaki taş yığınları olarak görebilir, hatta neden dünyanın 7 harikasından biri olduklarına bir anlam veremeyebilir. Ancak bu piramitlerin her birinin ortalama 2.5 ton ağırlığında, yaklaşık 2.3 milyon taş bloktan oluştuğu, piramitlerin araziye yerleştirilmesinde kullanılan geometri bilgisi, taşların kesimindeki titizlik, yapının dev boyutu ve bu piramitlerin yapıldığı dönemdeki koşul ve teknoloji öğrenildiğinde, ortada gerçekten bir harika olduğu açıkça görülecektir. Piramitlerin iç mimarisi, içlerindeki dehlizler ve daha birçok sır nokta öğrenildiğindeyse, bu harikalara duyulan hayranlık daha da artacaktır.
Bu örnekte olduğu gibi, dış görünüşünün mükemmelliği yanında birçok harika özelliğe sahip olan insan vücudu için de aynı durum söz konusudur. İnsan eğer detayları öğrenmez ve bunlar üzerinde düşünmezse, her an iç içe yaşadığı mucizelerin farkına varamaz. Oysa, karşıdan gelen arabanın kendisine çarpacağını zannedip korktuğunda, gribe yakalandığında, kan basıncı yükseldiğinde ya da bir arkadaşı ile karşılaşıp selamlaştığında, her insanın vücudunda olağanüstü olaylar gerçekleşir. Saniyeler, hatta saliseler içinde gözle görülemeyecek kadar küçük moleküller, insanın içinde arı gibi çalışarak, insanın kendisinin dahi anlamakta güçlük çekeceği kadar karmaşık olan ve çok fazla bilgi ve uzmanlık gerektiren işler yaparlar.
ŞEKER FABRİKASI
Eğer ihtiyacınızdan biraz daha fazla şekerli gıda yerseniz, vücudunuzdaki son derece detaylı ve kusursuz bir sistem kandaki şeker oranının yükselmesini engellemek için devreye girer:
1- Öncelikle pankreas hücreleri, kan sıvısının içinde bulunan milyonlarca molekül arasından şeker moleküllerini bulur ve diğerlerinden ayırt eder. Dahası bu moleküllerin sayılarının fazla mı, yoksa az mı olduklarına karar verir, adeta şeker moleküllerini sayar. Gözü, beyni, elleri olmayan, gözle göremeyeceğimiz küçüklükteki hücrelerin bir sıvının içindeki şeker moleküllerinin oranı hakkında fikir sahibi olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. (Pankreas hücreleri, kan sıvısının içinde bulunan milyonlarca molekül arasından şeker moleküllerini ayırt edebilirler.
Dahası bu moleküllerin sayılarının fazla mı, yoksa az mı olduklarına karar verir, adeta şeker moleküllerini sayarlar. )
2- Eğer pankreas hücreleri kanda gereğinden fazla şeker olduğunu belirlerlerse, bu fazla şekerin depolanmasına karar verirler. Ancak bu depolama işini kendileri yapmaz, kendilerinden çok uzakta bulunan başka hücrelere yaptırırlar.
3- Uzaktaki bu hücreler kendilerine aksi bir emir gelmediği sürece şeker depolamak istemezler. Ancak pankreas hücreleri, bu hücrelere "Şeker depolamaya başlayın" emrini taşıyacak bir hormon yollar. "İnsülin" adı verilen bu hormonun formülü, pankreas hücreleri ilk oluştukları andan itibaren DNA'larında kayıtlı bulunmaktadır. ( Pankreas hücreleri, ilgili hücrelere "Şeker depolamaya başlayın" emrini taşıyan bir hormon yollarlar. Bu hormonun adı "insülin"dir. )
4- Pankreas hücrelerindeki özel "enzimler" (işçi proteinler) bu formülü okurlar. Okunan formüle göre de insülin adlı hormonu üretirler. Bu üretimde her biri farklı görevlerde yüzlerce enzim çalışır.
5- Üretilen insülin hormonu, en güvenli ve en hızlı ulaşım ağı olan kan yoluyla hedef hücrelere ulaştırılır. Bu hedef hücrelerden biri karaciğer hücreleridir.
6- İnsülin hormonunda yazılı olan "Şeker depolayın" emrini okuyan karaciğer hücreleri ise bu emre kayıtsız şartsız itaat ederler. Şeker moleküllerinin hücrelerin içine geçmesini sağlayacak kapılar açılır. (İnsülin hormonu, pankreas hücrelerindeki özel enzimler tarafından üretilerek, kan yoluyla karaciğer ve diğer ilgili organlara ulaştırılır. )
7- Ancak bu kapılar rastgele açılmaz. Karaciğerdeki depo hücreleri kandaki yüzlerce farklı molekül arasından sadece şeker moleküllerini ayırt eder, yakalar ve kendi içlerine hapsederler. ( Pankreastaki depo hücreleri, kandaki milyonlarca farklı molekül arasından şeker moleküllerini ayırt eder, ihtiyaç kadar olanı alarak depolar. )
8- Karaciğer hücreleri, kendilerine ulaşan emre hiçbir zaman itaatsizlik etmez. Bu emri yanlış anlamaz, hatalı maddeleri yakalamaya, gereğinden fazla şeker depolamaya kalkmaz. Büyük bir disiplin ve özveri ile çalışır.
Böylece siz fazla şekerli bir çay içtiğinizde, bu olağanüstü sistem devreye girer ve fazla şekeri vücudunuzda depolar. Eğer bu sistem çalışmasaydı, o zaman şeker hızla yükselir ve kişinin komaya girerek ölmesine neden olurdu. Bu o kadar mükemmel bir sistemdir ki gerektiği zaman tersine de çalışabilir. Eğer kandaki şeker normalin altına düşerse, bu sefer pankreas hücreleri bambaşka bir hormon olan "glukagon"u üretirler. Glukagon daha önce şeker depolayan hücrelere bu sefer "Kana şeker karıştırın" emrini taşır. Bu emre de itaat eden hücreler depoladıkları şekeri geri bırakırlar. (Glukagon daha önce şeker depolayan hücrelere bu kez "kana şeker karıştırın" emrini taşır. Bu emre itaat eden hücreler, depoladıkları şekeri kana geri bırakırlar. )