Şimdi Ara

Niçin insanlığın hayat standardı düşük? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
40
Cevap
1
Favori
1.789
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HADO77

    Selamun aleykum

    Hep başkalarının yaşadığı hayatları yaşamayı istedik. Zengin olmak mutlu olmak güzel olmak yakışıklı olmak. Ancak bunların bir bedeli olduğunu anlamadık. Bir şeyi talep ederken o şeyi çalmakla istemek arasındaki farkı bilemedik. Kendimize ait olmayan zenginlikleri açıkça gösterirken kendimize ait olanları gizledik ve insanları haksız bir şekilde tahrik ettik. Aslında içimizde bildiğimiz ancak kendimize dahi söyleyemediğimizhakikatı sırrı sakladık. Bu sır sahibi olmadığımız olamayacağımız insan denilen sureti gaspetmiş olduğumuz gerçeği idi. Bu bir açıklamayı ve cezayı gerektirmişti. İnsanlığın en büyük hatası ise bu cezayı kendi kendisine kesmesi olmuştur.
    Artık anlamamız gerekiyor ki adına ister Rab ister tabiat deyin bizi yaratan şey ne ise o bizi evladı gibi gormek istemiyordu belki başından beri de durum böyleydi.

    +1




  • çok para kazananlar sadece kendilerini dusundugunden oyle bir hava yaratiyorlar ki medya sayesinde, fakirler az parayla memnun oluyorlar! Ben bask bir açiklama bulamadim.
  • İnsan bencilliğinin ve kibrinin gösterdiği yönden gitmiştir gidiyor ve maalesef gidecek. Hep fazlasını isteyecek. Bu yüzden o tüm insanların el ele olduğu herkesin birbirini sevdiği dünya pdk olası değil.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • İnsanlar acı çekebiliyor değil mi yani vücudumuz buna müsait. Mutluda olmaya da müsait bir yapıya sahibiz. O halde istediğini seçmekte özgürsün. Kötülük ve iyilikte bundan ayrı kavramlardır. Çabucak bir örnek vereyim kendi elinde olmadan acı çekiyorsun, dişin ağrıyor kafan ağrıyor geçim sıkıntısı var bunlar gibi çoğaltılabilir. Peki insanlar neden ölüyor? Ben seni öldürmesem bile sen öleceksin. Belkide ben seni öldürdüğümde zaten vaktin gelmiş olabilir. Bu bir kötülükte olabilir doğal bir süreçte. Günde neredeyse 12 saat uyuyoruz yani günümüzün yarısı kadar, bundan şikayetçi olanı gördün mü. Mutlu bir rüya gördüğün vakit uyanmak istemezsen ama bir kabus görürsen irkilerek uyanman fazla sürmez. Dünyada ölüm varsa yani bir uyanış olacaksa o halde neden dünyanın güllük gülistanlık olmasını beklemek gerekiyor. Göz yaşı her daim gereklidir gerekli olmasaydı neden var olmuş olsun ki. Sadede gelecek olursak insanın olgunlaşması gerekiyor bu yüzden başımızdan bela eksik olmuyor. Uyandığımızda bunların hiçbir önemi kalmayacak, bu kabus bittiğinde hatırlamayacaksın bile sadece daha saf bir hale bürünmüş olacaksın. Ne acı ne keder ne mutluluk, uyandığında bunlardan eser kalmayacak. Bunlar dünyaya ait özelliklerdir. Bizleri biz yapan şey duygularımız değildir, gerçek özümüz bunlardan apayrıdır Bir hayvanın üstüne biniyorsun seni istediğin yere götürüyor aslında ona eziyet etmiyor musun? Hayvanın işi bu, hayvana bineceksin.

    Nefsimizde hayvan gibidir onu özgür bırakmaya kalkışırsan deli divane gibi ne yaptığını kendisi bile bilmez onun üstüne bineceksin vuracaksın kırbacı vuracaksın kırbacı inleyecek bağıracak çağıracak acılar içinde kıvranacak. Bu işler böyle kardeş, neden bu böyle diyorsun ve anlamıyorsun ama bari kabullen. Gerçeği kabullenirsen anlaman daha da kolay olur. Teslim olmak ve biat etmek, hayvan sana direnmezse kırbaç vurmazsın sonra ipini gevşetirsin daha sonra ipini çözersin. İnsanlar köpekleri gezdirirken hiç farkında değillerdir halbuki bizlerin ipi de bağlı haldedir. Bağlı olmasaydı bu gördüklerimiz göreceklerimiz yanında bir hiç olurdu örneğin üretilen atom bombaları kafamızın üstünde patlardı. İyilikte kendine sınır koyuyorsun kötülükte de bu böyledir. Hadi kendinden başla bize neler yapabileceğini göster, kendini anlamakla başla işe sonra dünyayı çözmekte basitleşir. İçinde bulunan sevgiyi çoğalt şuanda onlarca kat yüzlerce... binlerce kat demiyorum seni korkutmak ve mümkün olamayacağına inanmanı istemem kendini kısıtlamanı istemem ama sen kendini kısıtlıyorsun. Kendi kendine yaptığın kötülüklerden habersizsin tutmuş dünyadaki kötülüklerden bahsediyorsun. İnsanlar kötülükleri ancak kendilerine yaparlar. Kötülük yapa yapa eni sonu bıkarlar ve derler ki bu çözüm değil artık aydınlanmak istiyorum. Ne kadar kötülük yaptıktan sonra bıkacağını kimse bilemez.

    Sigara içersin kendine zarar verirsin ama bu illeti içipte bırakmak istemeyeni istisnalar haricinde görmedim. Öyle bir noktaya gelirsin ki yeter artık bir lüzumu yoktur bırakıyorum dersin. Bazen bırakırsın ama sonra tekrar başlarsın. Kendine eziyet etmek istersin. Bile bile göre göre. Çünkü çekeceğin henüz bitmemiştir. Aydınlanmak için önce karanlığı yok etmelisin. Karanlığı yok etmek için onu deneyimlemelisin. İçindeki sevgiyi aşkı çoğalt öyle çoğalt ki kalbinde karanlığa ait bir yer bırakma. Aydınlık olmayan yerde karanlık olur. Güneş her ne kadar muazzam bir ışık yaysa da evrenin karanlığı uçsuz bucaksızdır. İşte insanların kalbi de böyledir. Daha ne kadar sevebilirim ki diye düşünme çünkü daha hiçbir şey olmadı. Kalbin nurla dolar bu nur taşar vücuda sızar, vücudunda dolar taşar insanlara güneş olursun. İnsanlar bunu bilmeseler de onların kalbine yayılır. Onlara yardımcı olursun. İnsanlarda bir aydınlanma belirir hatta bu birden bire gelen aydınlığın sebebini anlayamazlar kendilerinden kaynaklı sanırlar. İşte bu şekilde neden bunlar var diyerek boş vakit kayıp etmek yerine bunları yok etmek için azda olsa bir faydan olur. İnsanlar sevgiye açlar, sende aç olanlardan olup başkasından ümit bekleme.

    Önce kendi açlığını doyur sonra başkalarına yardımda bulun. Nedeni anlamak bizi çözüme götürmez çözüm için çok çok ileriye geçmek gerekiyor. Bir çocuğun olur onu büyütürsün kendinden daha çok ilgilenirsin. Onun iyi bir insan olmasını istersin ve uzun seneler emek verirsin. Ve o çocuk büyür ve başkasına başkalarına yardım etmek ister onlarında kendisi gibi iyi olmasını aydınlanmasını ister. Aydınlık çoğaldıkça karanlığa olan ihtiyaç azalır. Ne yapabilirim ki koca dünya diyerek aldanma kendine bile bir katkı sağlamıyorsun şuanda. Sadece istemek, bu kadar basit. Ne kadar istediğin önemli. Bir eşyayı alıp başka yere koymak kadar basit, ama bunu yapacak kadar bile isteğimiz yok gibi. Üşengeçlik yapıyoruz veya daha sonra yaparım diye erteliyoruz, sonra sonra sonra. İyide ne zaman. Şuanda yapsana bunu. Nasıl yapacağını bilmemek bunu yapamayacağın anlamına gelmiyor. Beynine ver emri o da kalbine emir verecek, kalbinin bir ışık hüzmesi yaydığını düşün. Azda olsa bunu sağlayabildiğini gördüğün an işi kaparsın. Sadece bir kere görmen onu kontrol edebileceğini anlamanı sağlar. Daha sonra ufak ufak zamanla bu ışığın artmasını sağlarsın. Öyle bir haddeye gelirsin ki insanların bunu görmesinden korkarsın ve belkide cayarsın. Bu temizliği bu güzelliği bu nuru görmelerinden çekinirsin çünkü onlar buna hazır değillerdir. İnsanlara bir bak kim diyor ben şu iyiliği yaptım bu iyiliği yaptım, ama yapılan kötülükler ağızlardan düşmüyor. Yaptığımız kötülüklerden utanmamız gerekirken adet edinmişiz.


    Hadi herkes kendinden başlasın. Kimsenin kalbini kırmadınız mı, hiç hak yemediniz mi, hiç yalan söylemediniz mi, hiç kötü bir şey düşünmediniz mi, birini boğmak istemediniz mi, birinin namusuna göz dikmediniz mi, zengin olana bakıp iç geçirmediniz mi. Hiç mi kusurunuz hatanız yanlışınız yoktur yazın çözüm bulalım. İnsanlar hatalarını kabullenmeden yüzleşmeden aydınlanamazlar çünkü yaptıklarının doğru olduğunu zannederler yada işlerine böyle gelir. Buraya yazmayacaksınız çünkü kimse kusurunu göstermek istemez. O halde kendinizle yüzleşin. Tamam belki iyi bir insansınız ama daha iyisi olabilirsiniz. Sizce kötü olan insanlara bakarak mukayese ederek kendinizi geliştiremezsiniz ancak kendinizle iftihar etmek için buna yeltenirsiniz ve bu sizi kısıtlamanıza sebep olur. Güneşe bakıp hiç ona minnet duydunuz mu, iyi ki varsın dediniz mi bir kerecik olun. Onun görevi o değil mi dünyayı aydınlatmak. Siz minnette duysanız kötüde düşünseniz o sizi karşılıksız sever aydınlatır. Sizin ona nefret etmeniz ondan bir şey eksiltmez. Ama insanlar böyle değiller birisi sizden nefret ederse karşılık verirsiniz işte bu sizi güneşten ayıran sizi kısıtlayan şeydir. Hadi desem ki insanlara iyilik yapın cebinizde ki parayı dağıtın karşı çıkmanızı doğal karşılarım çünkü sizden bir şey eksiliyor, peki insanlara karşılıksız sevgi verdiğinizde neyiniz eksilecek. Aksine çoğalacak, yaptığınızın yararını gördükçe de iştaha geleceksiniz. Özgürlük! işte aranılan özgürlük budur. Dünyada hep savaşlar var asıl sorulması gereken insanlar neden savaşı tercih ediyorlar değil, asıl soru savaş neden var. Siz kendinizle savaş vermiyor musunuz? Kendi içinizde hiç çelişkiye girmiyor musunuz. Birisine iyilik yapmak istediğinizde sonrasında bana şu hatası olmuştu boş ver demiyor musunuz hiç? Lüzumsuz gördüğünüz insanların yok olmasını istemediniz mi. Bir film izlediniz ve kötü karakterlerin ölmesini seyrederken keyif aldınız. Bunun gerçekle olan farkı nedir ki? Gerçekte bir insan ölmese de beyninizde bunu yaşıyorsunuz. İnsanların içlerinde her daim savaş vardır, kendimizle olan savaşımız. İnsanlar barışı kendi içlerinde bulamadıkça bunun yansıması olan dünyadaki savaşlarda son bulmayacak. Kendimden emin miyim, kendimden razı mıyım, yaptıklarımdan daha sonra pişmanlık duyuyor muyum, yeterince kendimi seviyor muyum, insanları yeterince seviyor muyum, insanlar benden razı mı yoksa onların ne düşündüğü beni alakadar etmez mi. İnsanlar birbirlerinin aynasıdır, kendimi onlarda gördüğümde rahatsızlık duyarım. Zaten bu rahatsızlık benim kendimle direkt olarak yüzleşmemi engelleyen şeydir. Bir sporcu düşünün kendisini geliştirmek için daima kendisi ile rekabete girer, eksikliklerini sıralar ve onları gidermeye uğraşır. Bu şekilde kendisini aşar ve ulaşabileceği en üst seviyeye gelir. Peki ya insanlar ne yapıyorlar daha iyi olabilmek adına, başkalarının kusurlarına bakıp duruyorlar. Oysa onlar rakibimiz değil.




  • Güçlü güçsüzü,zengin fakiri ezdiği için hayat standartı insandan insana,toplumdan topluma dalgalanma gösteriyor.İnsan kibirli ve kendisini hayatın merkezine yerleştiren bir varlık.İnsanlık sidik yarışında.Saçma şeyleri başarmak veya elde etmek için çabalayanlar milyonlarca insan var.Ortalama insan ömrü 75-80 yıl falan birşey.Evrenin ve dünyanın yaşı göz önüne alınınca,bu rakam çok düşük.Bu kısa süreyi saçma emellerle ve uğraşlarla doldurduğumuz için hayattan zevk alamıyoruz.Belli bir kesim hayatın tadını çıkarırken bazıları ise dünyada cehennemi yaşıyor.İnsanoğlu hedonisttir.Zevk için yaşar ve acıdan,ıstıraptan kaçar.Bazı durumlarda acı çekmesine rağmen ileride bu acının biteceğini düşünür ve bu düşünce ona zevk verir o nedenle yaşamaktan vazgeçmez.Bu düşünceye sahip olmayan,umudunu tamamen kaybetmiş ve hayatının geri kalanını acı içerisinde geçireceğini düşünenler ise intihar girişiminde bulunurlar.Bu dünyada yaşayan her canlı yaşamdan zevk alma hakkına sahip olmalı kimse cehenneme sürüklenmemeli.Ancak şuanki mevcut dünya yaşantısında malesef bu mümkün değil.Çok şeyin değişmesi lazım.




  • hayatlarımız hırs üzerine kurulu daha iyisi daha çoğu daha fazlası...
  • arkadaşlar ne derseniz deyin insan dünyanın en karmaşık varlığıdır. ama aynı zamanda da en basit ve anlaşılır varlığıdır. karmaşası insanın ne zaman ne yapacağını bilmemesi, ve nefsinin emrettiği saçma şeyleri yapması. basitliği ise bu yaptıklarını sadece ben düşüncesiyle yapması. bu dünyada ben yerine biz dediğiniz gün gerçek insanlığa ulaşmış olursunuz.
  • Çünkü asıl yurt ahiret yurdudur. Sen kusurlu ve eksik yaratılmışsan ne yaparsan yap eksik kalıcan. Eee herşey bu mu şanssız miyiz yani deyip geçemeyiz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ken B.

    Ne kadar bilgi bataklığına dönmüş burası böyle ?

    Bakın,insanoğlu olarak ne kadar gelişmiş "bilinç" sahibi olsakta ilkel içgüdülerimiz var ve varolmaya devam edecek.Bu içgüdüler olmazsa,korkmazsınız/üreyemez/yaşamayı beceremezsiniz.Maalesef geçmişten gelen bazı kalıntılarda mevcut

    1# Bölge sahiplenme. (Alfa Primatların ağaçları kemirerek "bu bölge benim" demesi)
    Modern dünya'da milliyetçilik.
    2# Cinsellik (Aslında Yaşama>Açlık>Cinsellik sıralamasında sonda olması gerekirken,Post-Modern hayatta avlanmadığımız,çoğumuzun yemek bulmada sıkıntı çekmediği için en öne geçti.Bu sebeple artık cinsellik için savaşır olduk)
    3#Singülarite (Aslında sonradan eklenen fenomen.Modern hayatta her insanın "tek" olma isteği.Neden diye sorarsak,insanlar farkedilmek isterler,örneğin avcı topluluğunda zeki olanlar sağlam balta yaparak farkediliyorlardı.Güçlü olanlar klanın içinde her dövüşe katılıyor kendini gösteriyorlardı.Bunun pek çok sebebi var,asıl sebep canlılardaki ortak "ölüm duygusu".Bütün canlılar "ölmeyeceğini" düşünerek yaşar,mesela biz.bizde öyle yaşarız,2-3 saniye sonra ölebileceğini "gerçekten" düşünerek yaşayabilecek hiç bir insan yoktur.Canlılar ölüm gelmeden önce arkalarında iz bırakmak için çabaya girişirler bu sebeple "üreme" çok önemlidir.Çünkü hem "arkandan" iz bırakırsın hem de elde ettiğin tecrübeleri gelecek "nesile" aktarırsın.Post-Modern dönemde ise bu yol sadece cinsellik değil,savaşlar,katliamlar,intihar komandoları,tarikat liderleri,yasadışı örgütler gibi kavramlarla kendini "ispatlaya"bilir,toplum içinde "iz" bırakabilirsin.Bu içgüdüsel dürtüdür,aslında faydalıdır da.Bilim bu dürtü üzerinden gider.
    Örneğin ; Newton aşırı asosyal biriydi,evlenmemişti zaten ilgide duymuyordu.Peki ne onu geceli gündüzlü çalışmasına teşvik etti ? "Farkedilme dürtüsü".)

    Ek olarak,farkına varmışsındır Türkiye'de ve Dünya'da bilim insanlarının çoğu "iyi bir eş" için bilime yönelmiştir.Her ne kadar aralarında "gerçekten ilgilendiği" için gidenler varsa da araştırmalar tam tersini gösteriyor.Anladığın üzere tüm her şey,içgüdüsel ve insan ırkına ait.

    Tek sorun ; Post-Modernite 21.y.y aniden geldi,kimse alışamadı.O kadar çok değişti ki insan ırkının hayatı adapte olamadı.Tahminlerime göre 50 sene içerisinde daha büyük felaketler (savaşlar v.s) olacak.Değişemeyen insan/aşırı değişen koşullar.Göreceksiniz,insanoğlunun en kanlı ve en karanlık yüzyılı olacak.
    Sorun da zaten insanın bu iç güdeler ile donatılarak dünyada var edilmesi, eğer bu içgüdüleri olmasaydı ya da bu içgüdülerini meşru yollardan kullanabilseydi dünya bir medeniyet/bir insanlık geçidi olabilirdi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 15 Nisan 2019; 4:54:49 >




  • Sen kendi ülkene göre konuş.Batıl inançlarla dolu iken din sömürüsünü kabullenmişken ileri ülkeler seviyesine hiç bir zaman ulaşamazsınız.

    sen paylaşmayı bilmezsin.Avrupalı senden daha adil paylaşır bölüşür.Böyle bir soruyu kesinlikle sormaz.

    Avrupalı senin sorduğun "Niçin insanlığın hayat standardı düşük?" hiçbir zaman sormaz.

    Belki aklına düşerse "Niçin bazı ülkelerin hayat standardı düşük?" sorusunu sorabilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: importpccar

    Sen kendi ülkene göre konuş.Batıl inançlarla dolu iken din sömürüsünü kabullenmişken ileri ülkeler seviyesine hiç bir zaman ulaşamazsınız.

    sen paylaşmayı bilmezsin.Avrupalı senden daha adil paylaşır bölüşür.Böyle bir soruyu kesinlikle sormaz.

    Avrupalı senin sorduğun "Niçin insanlığın hayat standardı düşük?" hiçbir zaman sormaz.

    Belki aklına düşerse "Niçin bazı ülkelerin hayat standardı düşük?" sorusunu sorabilir.
    Avrupa'da acınası durumundan 21.yy'da kurtuldu.
  • Evet avrupalı kurtuldu.
    Sen ilerledim sanarken tarım ülkesi iken kendi kendine yeterken bu hallere düştün.
    Nedeni basit 18. yüzyılda meşhur ve yere göğe sığdıramadıgınız bir imparatorun uçkür belasına fransızlarla kapütülasyonları imzalayıp.Koca bir imparatorluğu gerileme devrine sokması idi.

    Bu kafa ile emperyalizmden yüzlerce yıl yakanızı kurtaramazsınız.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: importpccar

    Evet avrupalı kurtuldu.
    Sen ilerledim sanarken tarım ülkesi iken kendi kendine yeterken bu hallere düştün.
    Nedeni basit 18. yüzyılda meşhur ve yere göğe sığdıramadıgınız bir imparatorun uçkür belasına fransızlarla kapütülasyonları imzalayıp.Koca bir imparatorluğu gerileme devrine sokması idi.

    Bu kafa ile emperyalizmden yüzlerce yıl yakanızı kurtaramazsınız.
    İnsanlığın geçmişten bugüne serüvenini genel olarak değerlendir, geçen yüzyıllara kıyasla Avrupa'nın bu mutlu hali çok kısa bir zamandır var, ondan önce sadece Avrupa'da değil dünyada hep savaşlar var, bundan dolayı insanlığın hayat standardı düşük dedim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AlbatrosD.IIIFazılBey -- 15 Nisan 2019; 7:30:32 >
  • Savaşlar insanlığın önünü kapatsada,günümüzdeki savaşlar ilerleticide olmuştur.
    Savaş uğruna bir çok keşifler yapılmıştır.
    Evet savaş kötü bir şey.
    Paylaşım savaşları acımasız insanlığın sonunu getirebilir.

    Konuyu düşünürken daldan dala atlamamakda gerek.
    Forumun genel yanılgısı:Kendi istediğimiz cevapları alamayınca çıldırabiliyoruzda.
    Her konu kendi içinde bir çok yeni konuyu açabilir.

    Tartışma olmaktan çıkar.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-EB772A469

    Bu mesaj silindi.
    İşte teknik altyapı ve bilim vs. Yani Bu kötü durum sebebler içerisindeymiş gibi bize gösteriliyor, anlamıyor musununz bu kötü yaşamda Tanrı'nın kötü kastı var.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-EB772A469

    Bu mesaj silindi.
    rte bilim adamı ve teknik alt yapısı vardı ha.
    Bende emperyalizmin işbirlikci temsilcisi komprador burjuvazinin adamı lise mezunu sanıyordum.

    Çaycı iken genel müdür ensar vakfı yöneticisi olanlarında herbiri bilim adamı ve teknik alt yapısı vardı ha.
  • Anlatmak istediğim başka idi neyse.Senin tespitinde doğru.
  • çok daha küçük ölçekte ve kolay bir cevap için şehirlerimizin rant için yaşanılamaz fare delikleri haline getirilmesi konusu incelenebilir.
  • tek kelimeyle para

    kapitalizm sürdükçe ne savaşlar ne yolsuzluk nede yoksulluk biter.
  • Insanlarında entropisi var

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.